18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 TEMMUZ 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA HABERLER 7 HD ve kayıp yakınları Mehmet Ağar ve Tansu Çiller’in faili meçhuller konusunda ifadesinin alınmasını istedi ‘Tuğla çekilsin duvar yıkılsın’ Türkiye’de 19911996 yılları arasında meydana gelen faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için Susurluk davasından yargılanan ve hüküm giyen eski özel harekâtçı Ayhan Çarkın’ın 4 kişiyi öldürdüklerini açıklamasının ardından derinleştirilen soruşturma kapsamında tutuklanan eski özel harekâtçı Ercan Ersoy’un, yargısız infazlardan Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın haberi olduğunu söylemesi gözleri yeniden Ağar dönemine çevirdi. Türkiye’nin karanlık yıllarının aydınlatılması için Ağar’ın yargılanmasını isteyen HD ve kayıp yakınları “Mehmet Ağar’ın bahsettiği ‘tuğla’ çekilsin ve o duvar yıkılsın. Bin operasyonun ardındaki gerçekler ortaya çıkarılsın. Yürekli savcıları görevlerini yapmaya çağırıyoruz” dediler. kan’a da dokunulacak” dedi. Emekli Koramiral Atilla Kıyat’ın bir televizyon kanalında, “Devletin iradesi olmadan faili meçhul cinayetler işlenemez” dediğini anımsatan Boğa,“19911996 yılları arasında yaşanan 1500 cinayetin 896’sı Ağar döneminde işlendi. Ağar’ın bunu tek başına yapmadığı aşikâr. Nitekim bugün kullandığı tetikçileri Ayhan Çarkın ve ekibi konuşmaya başladı. Ancak Çarkın, Ağar’ı korumak için mi yapıyor yoksa vicdan muhasebesi mi yapıyor bilmiyoruz. Çarkın’ın sözleri pek inandırıcı gelmiyor. Eğer gerçekten Mehmet Ağar alınıp yargılanırsa karanlık bir dönem aydınlanır ve Ergenekon’un köküne inilir” diye konuştu. Onların Bir Mezarı Dahi Yok! Bir pazar günü canınızı sıkmak istemem hele de yazsa. Ama nerede olursak olalım, ister dalgalı bir denizin dalgalarıyla boğuşalım, ister yemyeşil bir alanda mangal keyfi yapalım, hayat durmuyor ve gelip sizi buluyor. Bana da öyle oldu. Nispeten sakin bir günde, canımın hiçbir şeyle sıkılmasını istemediğim bir zamanda o telefon geldi. Kahvedeydim, gazetelerimi okuyordum, Umur Talu’nun 30 Haziran yazısını yeni bitirmiştim, Umur Talu, yeni kurulacak Meclis’in milletvekillerine sesleniyordu. Yazı adeta Çemişgezek’te bir çadırda 21 gündür, bugün 24 gündür, 1997’de vurularak ölen ve toplu mezara gömülen oğul Ali Yıldız’ın cenazesini almak için açlık grevine yatan anne Sakine ile diğer oğul Hüsnü Yıldız’ın bir dilekçe metni gibiydi. O sırada telefonum çaldı ve arayan Çemişgezek’te ölüm orucuna yatan Hüsnü Yıldız’dı. Bir an dehşetli şaşırdım, oysa hayatın tesadüflerine alışmış bir kişiydim. Donup kaldım. Hüsnü Yıldız, annesinin de selamını söyleyerek söze girdi: “Kardeşim 14 yıl kayıptı. 2 Şubat 2001’de Çemişgezek’te bulunan toplu bir mezar için suç duyurusunda bulunup açılmasını talep ettik. Dosya savcılıklar arasında dolaştı. Aylar geçti. Bir türlü ölümüze ulaşamadık. Bu nedenle biz de Dersim Yeraltı Çarşısı üstünde açlık grevine başladık. Neden derseniz, benim ve ailemin tankı, topu, yasalar çıkarma, kararlar verme gücü yok. Sadece bedenlerimiz var.” Telefonu kapadım, bu konuşmadan sonra Meclis’te olup bitenler, akıl veren bir yığın kalabalık bana anlamsız gelmeye başladı. Bir ülkede bir yurttaş, 17 yıldır kayıp evladının peşine düşmüş ve ona sadece bir mezar edinmek, o mezarda dua etmek için açlık grevine başlamışsa, o ülkede artık öyle yamama, yalapşap yöntemlerle yeni bir anayasa yapamazsınız. O ülkede çok ciddi, çok sorumlu davranmak gerekir. Bir anne çocuğunun cesedini istiyor. En yüreği donmuş olanlar bile, bir annenin çocuğu için mezar isteme hakkına karşı olamaz! Belki de başucuna bir gül fidanı dikecek, her gün gelip onu sulayacak, o gül fidanına hikâyeler anlatacak. Toplu mezarın açılması için onca aile, onca hukukçu, temsilciler, milletvekilleri girişimde bulunmuşlar ama bir türlü kapak kaldırılmamış, neden? Yoksa utançtan mı? Oysa tersi olmalı, özellikle yeni Meclis öncelikle geçmişin utançlarının üstüne gitmeli. Utançların üstüne gidilmeli ki, hep birlikte kutsal bir ayindeymişçesine kendi utançlarımızla yüzleşelim. Ancak o zaman, geçmişin bizi esir almasından kurtulabiliriz. Kendimiz için, ülkemiz için yeni bir beyaz sayfanın açıldığını hissedebiliriz. Yeni sularda yürüyüp, yepyeni şarkılar ve aşklar hissedebiliriz. Denizin dalgaları o zaman hırçınlıklarını bırakıp bizi yumuşacık kucaklar, o zaman torunlarımıza en güzel hikâyeleri anlatabiliriz, en güzel sabahlar bizim olur. Ama hâlâ orada değiliz, hâlâ denizin dalgaları hırçın, hikâyeler can acıtıcı. Çünkü Ali’nin annesi 75 yaşındaki Sakine Hanım, bir çadırda, çocuğunun cesedini almak için açlık grevinde. ‘AKP Ağar’a dokunamıyor’ Ağar’ın 2011 seçimlerinde “AKP’yi destekleyin” diyerek örtülü mesaj verdiğini anlatan Boğa, “Hükümetin Mehmet Ağar’a dokunmamasının nedenlerinden biri Cemil Çiçek’in o dönem hükümette görev alması. Çünkü Cemil Çiçek o dönemin yakın tanığıdır. Mehmet Ağar hakkında birçok olayı biliyor ve susuyor. Yine Abdülkadir Aksu ‘terörle mücadele’ adı altında o dönem çok keskin söylemlerle valilik yapıyordu ve birçok olayı biliyor. AKP’li milletvekili Ziyaeddin Akbulut’un o dönem Şanlıurfa’da valilik yaptığı sırada bölgesinde bir faili meçhul cinayet yaşandı ve üzeri kapatıldı. AKP kendi vekillerine dokunulmaması için Ağar’a dokunamıyor” dedi. AL AÇAR Türkiye’de 19911996 yılları arasında 1500 faili meçhul cinayet yaşanırken bunların 896’sının Mehmet Ağar döneminde gerçekleşmesi gözleri yeniden o döneme çevirdi. Ağar’ın o dönem yaşanan pek çok olaydan haberinin olduğunu belirten İHD İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa, “1990 yıllarında devletin MGK’de aldığı kararlar doğrultusunda seri cinayetler işlendi. Bunların uygulayıcıları arasında da o dönem Emniyet Genel Müdürlüğü ve ardından İçişleri Bakanlığı görevlerinde bulunan Mehmet Ağar geliyor. Ağar’a dokunulursa Tansu Çiller, Nahit Menteşe, İsmet Sezgin ve Ünal Er Hakkındaki iddialar Ağar hakkında başta Susurluk ve faili meçhul cinayetler olmak üzere ortaya atılan iddialar şöyle: Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin ardından Güldal Mumcu’ya “Bir tuğla çekilirse tüm duvarın yıkılacağını, kendilerinin de yıkılan duvar altında kalacağını” söyledi. Turgut Özal’a karşı düzenlenen suikastın soruşturulmasını yürüttü. Korkut Özal, Ağar’ın suikastın arkasındaki isimleri bildiğini söyledi. Emniyet Genel Müdürlüğü yaparken, 400 silah dosyası kayboldu. Mafya üyelerine verilen ruhsat sayısının 2 binden fazla olduğu belirlendi. 1993 Temmuz’nda Çiller’in Başbakan olmasından sonra Emniyet Genel Müdürlüğü’ne getirildi. MGK’ye “Özel Tim” in güçlendirilmesi ve PKK’nin büyük şehirlerdeki finans kaynaklarını kurutmak gibi önlemleri içeren “terörü 1 yılda yok edecek” bir plan hazırlayıp sundu. “PKK’ye karşı ülkücü ordusu kurulduğu” iddiaları ortaya atıldı. 40 gün sonra “Özel ordu çok yakında hazır” açıklamasını yaptı. Polis örgütüne MHP yanlılarının hâkim olmasına göz yummakla suçlandı. Ağar yönettiği polis örgütü nedeniyle, işkence iddialarına ve yargısız infaz suçlamalarına da hedef oldu. MGK’de 26 Nisan 1995’te Demirel “ şkence yok” diyen Ağar’ı, “ şkence yok demekle olmuyor” diyerek tersledi. Daha sonra işkenceyi “münferit olaylar” olarak nitelendiren Ağar, eleştirilerin tırmanması üzerine “Polis hatasız değil” demek zorunda kaldı. Aralık 1995 seçimlerinde DYP milletvekili olarak Meclis’e girdi. Çiller’in takımında yer aldı. Adalet Bakanı oldu. Cezaevlerine yönelik yayımladığı genelgelerin ardından başlatılan ölüm orucunda cezaevinde bulunan mahkumlardan 12’si düzenlenen operasyonlarda yaşamını yitirdi. Susurluk kazası döneminde çişleri Bakanı olan Ağar’ın, kazada ölen ülkücü tetikçi Abdullah Çatlı’ya yeşil pasaport ve silah taşıma belgesi verdiği, özel bir örgüt kurduğu, bu örgütün adam kaçırma, uyuşturucu kaçakçılığı gibi işlere giriştiği iddia edildi. Ağar, iddiaların artması üzerine bakanlıktan istifa etti. Susurluk soruşturması sırasında oluşturulan komisyona “1000 operasyon” yaptığını söyleyip, “devlet işlerinde bunlar doğaldır” anlamındaki sözleri kullandı. Çiller’in 30 Kasım 1994 tarihli genelgesinde Özgür Gündem Gazetesi’nin ismi geçiyordu. Gazetenin bombalanmasıyla ilgili olarak dönemin stanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, dönemin Emniyet Müdürü Ağar’ı arayarak, “Adamlarını benim sorumluluk alanımda kullanma” demesi, bu bombalamanın arkasında Ağar’ın olduğu iddialarını gündeme getirildi. Soruşturma sırasında, milletvekili Sedat Edip Bucak’ın resmi korumalığını yapan özel timci polis memurları Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy ve Oğuz Yorulmaz’ın, kumarhaneci Ömer Lütfü Topal’ın 28 Temmuz 1996’da öldürülmesinden sonra gelen bir telefon ihbarı üzerine Topal’ın iş ortakları Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir’le birlikte stanbul Emniyeti’nce gözaltına alındığı, dönemin çişleri Bakanı Ağar’ın talimatıyla Ankara’ya gönderilerek serbest bırakıldığı ve daha sonra da Bucak’a koruma olarak verildiği iddia edildi. Emekil Albay Arif Doğan, “J TEM’i Ben Kurdum” isimli kitabında Susurluk olayına ilişkin “Maalesef Ağar’a bir şey yapamadılar. TC dokunmadı bu adama” ifadelerini kullandı. Doğan yine kitabında Susurluk kazasına ilişkin, kaza yapan aracın ardından 3. araç olduğunu bunun içinde brahim Şahin ve Korkut Eken’in bulunduğu, yönünde duyum aldığını, söylüyor. ‘Karanlık yüzü’ Ağar’ın karanlık yüzü “Bin operasyon yaptık” sözleriyle ortaya çıktı diyen Boğa, “JİTEM’in kurucusu Arif Doğan, faili meçhul cinayetlerde Mehmet Ağar’ın ismini işaret ediyor. Bin operasyonda işadamları, aydınlar, sanatçılar, gazeteciler ve politacıların isimleri belirlendi, bazıları enselerinden tek kurşunla vurularak öldürüldü. O karanlık dönemde Behçet Cantürk, Musa Anter, Vedat Aydın, Eşref Bitlis ve Adnan Yıldırım öldürüldü, Gündem gazetesi ise bombalandı. Türkiye bu karanlık süreçle hesaplaşmak için Çiller, Ağar, Doğan Güreş, Ünal Erkan ve üst düzey bürokrasiyi yargılamalı” dedi. Boğa, Susurluk ve faili meçhul cinayetlerin bağımsız bir komisyonca ele alınmasını istedi. YAKAYDER Yönetim Kurulu Üyesi Cemal Bektaş: Davalar sonuçsuz bırakıldı 1 9911999 yılları arasında yaklaşık 8 bin fali meçhul cinayet işlendiğini ve 4 bin köyün boşaltıldığını belirten Yakınlarını Kaybedenler Derneği (YAKAYDER) Yönetim Kurulu Üyesi Cemal Bektaş da “Mehmet Ağar, bin operasyon yaptığını açıkça söylüyor ve kimse bundan hesap sormuyor. Sistem içerisinde güçlü olduğu için kimse kendisine dokunamıyor. Bir tuğla çekersem altında herkes kalır diye meydan okuyor. Artık o tuğla çekilsin ve duvar yıkılsın” dedi. Mehmet Ağar, Tansu Çiller, İsmet Sezgin, Süleyman Demirel, Doğan Güreş başta olmak üzere birçok kişi hakkında hem dernek olarak hem de bireysel olarak yüzlerce başvuru yaptıklarını anlatan Bektaş, “Bin operasyona ilişkin söz konusu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Yapılan tüm şikâyetlere karşı bir sonuç elde edemedik. Suç duyuruları karşısında ‘Böyle bir belge veya kanıt yok. Suç işledikleri tespit edilemedi’ deniyor. Cinayetin belgesi daha nasıl olur. Mehmet Ağar ‘Bin operasyon yaptık’ diye suçunu kabul ediyor” diye konuştu. Mehmet Ağar ‘Zorla bizi PKK’lileştirdiler’ Mardin’de 4 yakınını faili meçhul cinayete kurban veren Velat Demir ise dönemin Başbakanı Çiller’in stanbul Holiday Inn Otel’de PKK’ye yardım ettiğini öne sürdüğü 500 kişinin isim listesini açıklamasının ardından bölgede baskının arttığını belirterek, “PKK nedir bilmez iken PKK’li damgası yedik. Zorla bizi PKK’lileştirdiler. Haftada 1 gün evleri basıp alıyorlardı. Amcam öldürüldü. Erzurum, Kars ve Iğdır bölgesinde köyler yakıldı. Ağar tuğladan bahsediyor. Bu ülkede ben Ağar ve Çiller’in yargılanacağını sanmıyorum. Bunların arkasındaki dış güçler izin vermezler” dedi. Türkiye’de faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için Türk aydınlarına büyük sorumluluk düştüğünü kaydeden Demir, “Ben öç alma duygusu ile yaşamıyorum. Tetikçilerde benim için bir şey ifade etmiyor. Bu ülkenin kozmik odalarındaki faili meçhul cinayetlere ilişkin bilgiler açıklanırsa Türkiye’de gerçekler gün yüzüne çıkar. Bunun içinde Mehmet Ağar ve Tansu Çiller’in ifadelerinin alınmasını istiyorum. Artık bu ülkede kadınlar kocasız, çocuklar babasız kalmasın. Bu karanlık olayın aydınlatılması için Türk aydınlarına sorumluluk düşüyor” diye konuştu. Altıok’tan Cumartesi Anneleri’ne destek İstanbul Haber Servisi Cumartesi anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle 327’nci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Cumartesi Anneleri’ne Sivas katliamında yaşamını yitiren şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok destek verdi. Altıok, yine katliamda hayatını kaybeden şair Behçet Aysan’ın Plaza de Mayo Anneleri için yazdığı şiiri okudu. Şair Aysan’ın kızı Eren Aysan da gönderdiği mesajda “Babam Sivas’ta yakılarak öldürüldü. Yazdıkları gelecek kuşaklara kalacak. O da bugün sizlerle birlikte bir kayıp” dedi. Ortak basın açıklamasında ise Mürsel Zeyrek’in 1994’te kaybedilmesinden Ergenekon davasının tutuklu sanığı Üsteğmen avukat Serdar Öztürk’ün sorumlu olduğu belirtilerek, ailenin davaya müdahil olma talebinin kabul edilmesi istendi. Kayıp yakınlarından Yıldız Uygun ise Zeyrek’in kaybedildiği dönemin yetkililerin yargılanmalarını istedi. Tansu Çiller C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle