18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B B B B A A A B B B Y Y B 32 36 34 34 36 38 39 28 28 29 28 30 36 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B A A A A A A A B B B 33 35 35 40 35 35 42 44 40 42 35 29 31 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki PB Stockholm Y Londra B AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid B Viyana Y 24 26 24 21 19 18 22 21 20 22 24 36 21 Belgrad B 28 Sofya PB 31 Roma Y 24 Atina B 32 Zürih Y 18 Moskova PB 32 Aşkabat A 36 Taşkent A 42 Baku A 36 Bişkek Y 32 Tiflis A 32 Kahire A 38 Şam A 41 Yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Giresun, Trabzon, Rize ve Hopa çevreleri kısa süreli ve yerel olmak üzere, sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer bölgeler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı; güney kesimlerde 2 ila 4 derece artacak. Ülke genelinde mevsim normallerinin 5 ila 7 derece üzerinde seyretmeye devam edecek. 28 TEMMUZ 2011 PERŞEMBE TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada kavuran sıcaklar! Yeni bir kriz olasılığı sürekli gündemde. Kimilerine göre kriz kapıda. Kimilerine göre kriz mıriz yok! Kriz olacağı söylentilerini çıkaranları; doların altının yükselişini sağlıyor, yapay kriz yaratıyorlar diye kimi ekonomistler, daha çok bu alanda hükümette görev yapan bakanlar yalanlıyor. Kısacası ekonomide kriz olası mı, değil mi; Kürt sorununun çözümü gibi ortada kaldı. Ortada kalan bir başka önemli konu depremle ilgili. Marmara yöresinde, örneğin geçenlerde Tekirdağ’da hissedilen 5.2 büyüklüğünde deprem; İstanbul’u bekleyen 7.9 büyüklüğündeki olası depremi yine gündeme taşıdı. Kimi ilim bilim adamları arasında birbirini tutmayan görüşlerin yinelenmesine vesile oldu. Daha “büyüğü yolda mı” sorusu paniğe yol açtı. Üstelik bu konuda konuşanlar medyamızda her konuda görüş döktüren yazarlar değil. Anlı şanlı profesörler. Bir araya gelip birlikte bir türlü bir sonuç üretemiyorlar. Biri diyor ki 5.2 daha büyük bir depreme işaret... Bir başkası, aceleye gerek yok, büyük deprem olacak olmasına da yakın tarihte değil. 2040 yılında, diyor. Neredeyse o tarihe kadar kim öle kim kala, keyfinize bakın. Büyük depreme daha yıllar var. Yiyin, için eğlenin diyecek! Bu birbirini tutmayan görüşleri izledikten sonra, artık bir beklentiden söz edilebilir... Olası büyük depremin ardından şu sıralar medyada İstanbul’da kaç evin yıkılacağını, kaçının büyük hasar göreceğini, kaç bin kişinin öleceğini içeren haberler yayımlanmaya başlayabilir. Büyük bir depreme karşı alınan önlemlerin yetersizliği masaya yatırılır. Yetkililer İstanbul’u vuracak depremde olası ölüm sayısını verirler. Kaç binanın yerle bir olacağını veya olmayacağını sayısal olarak duyurabilirler. Tartışmalar; depremi en az zararla atlatmayı öngören önlemlerin bir türlü alınamadığını vurgulayan eleştirisel açıklamalarla sonuçlanır. Yeni bir deprem haberi alınıncaya kadar ne olası felaketten ne de alınan veya alınması gereken önlemlerden söz edilebilir gayri! Deprem bölgelerinde, örneğin İstanbul’da yaşayan milyonlarca insanımız zaten devletten, hükümetten umudunu kesmiş; Müslümanlığına yakışır biçimde… …deprem felaketinin Allah’tan geleceğine inanmış… ...kentin göbeğinde göklere uzanan yüzlerce büyük büyük görkemli binaların başlarına yıkılması olasılığını da… hükümetin neden yıkılacak meskenlerle ilgili yeterli önlem almadığını da düşünmüyor. Üstelik halkımızı: Gerekli önlemleri almıyorsunuz diye hükümetin yakasına neden yapışmadığını sorgulamak da, suçlamak da gereksiz. Halkımız zaten depreme karşı gerekli önlemi üretti, uyguluyor. Depremi hisseder hissetmez birey, fırsat bulursa ailesiyle birlikte ya sokağa koşuyor ya da az veya çok yüksek fark etmez; pencereden balkondan atlıyor! Sonuç; kalan sağlar bizimdir! Evler, binalar yıkılmış. Takdiri ilahi, insanımız ölmüş! Sağ olsun Kızılay. Kısa sürede çadır kentler kurmakta artık usta ve fakat: İlk saatler, sonraki ilk günler; depremde yaşananları ah ile vah ile dinleyen hükümet adamlarıyla yazan resimleyen medyanın ayağı kesiliyor. Gençler çadırdan okula gidip geliyor. Çadırdaki sıska ışıkta derslerine çalışan örneğin bir genç kız; büyük kentlerdeki olanaklardan yoksun bir genç kız, üniversite öğrenimi için girdiği sınavdan birinci çıkıyor. Medya baş tacı ediyor genç kızı, övüyor. Lakin çadır kentte dramatik yaşam geride kalıyor. Genç kızın öyküsünü yansıtan gazetede veya TV’deki büyükçe bir haberlerin içinde çadır kent sözcüğü tek bir cümle içinde tek bir kez geçiyor. Ama şu sıralar kriz veya büyük depremin ayak sesleri değil, halkı ilgilendiren. Bir aylık bir konu: Ramazan geliyor, ramazan! Yoksulluğun, açlık sınırının giderek boyutlandığı, günde bir öğün şöyle böyle bir şeyler yiyebilenler için zaten “kırk yıldır ramazan!”. Medyada et fiyatları artacak mı, artmayacak mı sorusuna yanıt arayan söyleşiler gırla. Oysa et veya yiyecek fiyatları artar mı artmaz mı sorunu fasa fiso. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu müjdeledi: Ramazan pidesi İstanbul’da 1.5, Ankara’da 1 lira. Daha ne istersiniz? Bir yandan silahlı saldırılar yapacaksınız, öte yandan “demokratik özerklik” ilan edeceksiniz, şiddet yoluyla, dayatmayla “Kürt sorunu”nun çözümünü isteyeceksiniz. Ana kuzularına pusu kurup onları öldürürken sesiniz soluğunuz çıkmayacak, etnik kimliğe dayalı “kör milliyetçiliği” ırkçılıkla birleştirip “Kürt sorunu çözülsün” diyeceksiniz. Artık “TürkKürt kardeştir, etle tırnak gibidir” söylemleri çok geride kaldı. Gerçekleri görmek, bir yol haritası çizmek gerekir... Silahlar yok olmadıkça barışa gidilmeyeceğini anlamış olmamız gerekir... Barışçıl çözümler, şiddetle, yollara mayın döşeyerek, pusu kurularak gerçekleşmez... Böyle bir oluşum o ülkeyi iç savaşa sürükler. Kürt kökenli siyasetçiler, şiddeti arkalarına alıp dayatma gücünü silahın namlusunda gördükleri için bu yolun hâlâ geçerli olduğunu sanıyorlar.“Demokratik özerklik” ilanıyla da ABD’nin Ortadoğu için çizdiği “Kürdistan” planını yaşama geçirmek istiyorlar. Yüksekova’da, Şemdinli’de, Diyarbakır kırsalında ve Mardin’de kurulan pusular zaten bu Şiddetle Bir Yere Varılmaz... yüzden. Açık açık dedikleri şu: “Ben şiddeti kullanıp amacıma ulaşacağım!” Sağcısından solcusuna, dincisinden dinsizine dek herkes bu sorunun salt “demokrasi ve özgürlük” olmadığını biliyor. Asıl sorun “kimlik”tir. Bu kimliğin öteki ayağı ise “demokratik özerklik”tir. Umutlarını İmralı’da yatan Öcalan’a bağlayanlar 13 askerimizin şehit düşmesinden sonra anlamış, suçu askere yükleyerek işin içinden sıyrılma paniğine kapılıp şiddete karşı “polisin” devreye gireceğini açıklamıştır. BDP’lilerin eli kanlı terör örgütü PKK’ye bakış açıları bellidir... Çünkü BDP, PKK’nin açtığı siyaset zemininde politika yapıyor. Bunu devleti yönetenler çok iyi biliyor... Devletin asker ve sivil birimleri, silahlı mücadeleyle “Kürt sorunu”nun çözülmeyeceğinin de farkında. Silah kullanarak çözüme varılmayacağını İmralı da biliyor, Kandil de... Peki silahlar niye susmuyor, şiddet ve dayatma sürüyor? PKK amacına bu yolla ulaşacağına inanmış... Toplumu yıldırıp sindirmek, siyasetçiler ve hükümet üzerinde baskı yapmak. Elbet devlet Kürt tarafıyla görüşmeli, onların düşüncelerini almalı, barışa giden yolu açmak için, “silahların yok olması” için adımlar atmalı. 13 şehidimiz için halk gözyaşı dökerken BDP’nin “demokratik özerklik” ilan etmesi, kimi milletvekillerinin abuk sabuk konuşmaları, gerçek Kürt aydınlarının, sosyalistlerinin tepkisine neden olmadı mı? Önce silahlar susacak, sorun öyle çözülecek! Ortada iki taraf var... Türkler ve Kürtler... Kürtlerin yüzde 60’ı Ankara’nın batısında yaşıyor. Çoğu iş güç sahibi. Varsılı da var yoksulu da... Tıpkı Türkler gibi. O zaman sermayeemek çelişkisi niçin gündeme getirilmiyor, şiddet ve dayatmacılık öne çıkarılıyor BDP tarafından? PKK içinde bir liderlik savaşının olduğu da ayrı bir gerçek. Kimi Kürt aydınları olup bitenleri doğrudan anlatıyor, sorunları ortaya koyuyor, sorunun çözümü için öneriler sıralarken “demokratik özerkliğe” karşı çıkıyor. Bunu yapanlar ise bölgede “hain” ilan ediliyor. Güneydoğu sanki babalarının tapulu malı! Sen vergi vermeyeceksin, kendi polis ve asker örgütünü kurmak isteyeceksin ve bunun adına da “demokrasi ve özgürlük” deyip “devlet bize ayrıca para göndersin” önerisi getireceksin. Silahlı mücadele barışın ve demokrasinin önünde en büyük engeldir... Silahlar yok olmadıkça barışa giden yol açılmaz... Çağlar son yolculuğuna uğurlanıyor İstanbul Haber Servisi Kıbrıs’ta pazar günü geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını kaybeden İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Bakır Çağlar bugün son yolculuğuna uğurlanıyor. Anayasa hukuku alanında önemli çalışmaları bulunan Çağlar bugün ikindi vakti Karacaahmet Şakirin Camisi’nde kılınacak cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Çağlar, Saint Joseph Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra Fransa’da Sorbonne’da iki doktora yaptı. Bir dönem Anayasa Mahkemesi’nin hukuk danışmanı olan Prof. Çağlar, altı yıl Strasbourg’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye aleyhine açılan davaların avukatlığını yürüttü. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde anayasa ve insan hakları dersleri veren Çağlar, görevinden istifa ederek ayrılmıştı. Çağlar’ın, “Bir Anayasacının Seyir Defteri”, “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Hukukunda Türkiye” isimli kitapları da bulunuyor. Cezaya kılıf bulundu Kuzu’yu protesto eden öğrencilere ‘kamu görevlisine cebir kullanmak’ suçundan 4 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’ya, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde katıldığı etkinlikte yumurta atan ve protesto eylemi gerçekleştiren 13 üniversite öğrencisi hakkında, 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Öğrenciler, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret etmek” ve “kamu görevlisine görevini yaptırmamak amacıyla cebir kullanmakla” suçlandı. Ankara Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral tarafından açılan davanın iddianamesinde, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 8 Aralık 2010 tarihinde gerçekleştirilen “Türkiye’de Anayasa Sorunu” isimli konferansa, Kuzu’nun da katıldığı anımsatıldı. Konferansın ilk konuşmacısı CHP Milletvekili Süheyl Batum’un anlatımlarının ıslık ve sloganlarla devam ederek sona ermesini takiben, Kuzu’nun kürsüye çıktığı anımsatılan iddianamede, salonda bulunan kişilerce “Kolektif Yumurta Şenliğine Hoş Geldiniz” ve “Hesap SoracağızÖğrenci Kolektifi” yazılı pankartlar ile İstanbul’da darp edildiği belirtilen bir kişinin resminin bulunduğu dövizler açıldığı, çeşitli sloganlar atıldığı ve Kuzu hedef alınmak suretiyle yoğun şekilde yumurta, pet şişe, konfeti ve ayakkabı atılmaya başlandığı belirtildi. İddianamede şemsiyeler açılsa da yumurtaların Kuzu’ya isabet ettiği kaydedildi. Öğrencilerden biri tarafından güvenlik görevlilerine koltuk atıldığı, başka bir öğrenci tarafından hakarette bulunulduğu, bir başkasının ise sivil güvenlik görevlisinin boğazını sıktığı ifade edilen iddianamede, yumurta ve ayakkabı atılmasının “küçük düşürücü” nitelik arz ettiği ve söz konusu eylemin “hakaret” kapsamında değerlendirildiği kaydedildi. İddianamede, üniversite öğrencilerinden 10’unun, Türk Ceza Yasası’nın (TCY) 125/13a4. maddeleri gereğince, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” iddiasından, 1 yıl 2 aydan 2 yıl 4 aya kadar hapisle, 3’ünün ise TCK’nin 265/13. maddeleri uyarınca, “kamu görevlisine görevini yaptırmamak amacıyla cebir kullanmak” gerekçesiyle, 8 aydan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. ŞPO’ya zorla tahliye İstanbul Haber Servisi Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nin Beşiktaş’ta 16 yıldır kullandığı çalışma ofisi mülk sahibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tahliye ediliyor. Oda tarafından yapılan açıklamada İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile çoğu zaman karşı karşıya gelindiğine dikkat çekilerek “Planlarla ilgili davaların neredeyse tamamı lehimize sonuçlandı. Bu durum karşısında belediyenin gösterdiği tepki ise, anayasal bir kurumu kamuya ait bir mülkten tahliyeye zorlamak olmuştur” denildi. Kaçak cami ve tenis kortu yıkıldı İstanbul Haber Servisi Ataşehir’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ataşehir Belediyesi ekipleri, iş makineleriyle bir cami ile Flora Evleri Sitesi sakinleri tarafından yapıldığı bildirilen 2 tenis kortunu yıktı. Dünya Dilleri Merkezi ve Yeryüzü Halkları Dostluk Vakfı Genel Başkanı Selamettin Tellioğlu, caminin yıkımı dolayısıyla Ataşehir Belediyesi hakkında suç duyurusunda bulundu. Oran’ın davası özel yetkiliye Esnaftan sandalyeli protesto Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği (BEYDER) öncülüğünde toplanan Beyoğlu esnafı, Asmalımescit’te kafe ve restoranlara ait sokakta bulunan masa ve sandalyelerin kaldırılmasını protesto etti. Taksim Meydanı’nda toplanan dükkân sahipleri ve çalışanlar, masalar, sandalyeler, müzik aletleri ile Tünel’deki Beyoğlu Belediyesi binasına yürüdü. Burada açıklama yapan BEYDER Başkanı Tarkan Konar, “Müşterilerin oturduğu masa, sandalyeyi kamyona yükleyip götürerek kime karşı, neyin mücadelesi verilmektedir” dedi. Yapılan uygulamanın nedenini bilmediklerini anlatan Konar, “Medyaya göre ramazanın yaklaşmakta olduğu, Başbakan Erdoğan’ın Beyoğlu’nda bir sokaktan geçemeyişi gibi olasılıkların hiçbiri bizim için önemli değildir. Önemli olan Beyoğlu’dur. Somut talebimiz, cuma akşamına kadar bir sonuç almaktır. Aksi durumda eylemlere devam edeceğiz” diye konuştu. Eyleme destek veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, sadece dükkân sahiplerinin değil tüm yurttaşların mağdur edildiğini belirtti. Bir grup esnaf Beyoğlu Belediyesi binası önüne temsili olarak, masa, sandalye ve dükkân anahtarları bıraktı. (CİHAN ORUÇOĞLU) ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Prof. Dr. Baskın Oran’a, üzerinde Türk İntikam Tugayı (TİT) yazılı eposta göndererek, “tehdit ve hakarette bulunduğu” iddia edilen eski polis memuru Alper Alptuğ’un yargılanmasına Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkeme, “görevsizlik” kararı vererek, dosyanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. Hız sınırı arttırıldı İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME), şehir içi ulaşım yollarının bazılarında hız limitlerini yol şartlarına göre değiştirdi. Polonezköy Köprülü KavşağıRiva Bağlantı Yolu, Anadolu Yakası Sahil Yolu, Mahmutbey KavşağıSultangazi İlçesi Bağlantı Yolu, ArnavutköyHabibler Yolu, MetrisMalkoçoğlu, D100 Yolu (HaremKocaeli İl Sınırı), Hadımköy Bağlantı Yolu’nda hız sınırı saatte 50 kilometreden 70 kilometreye yükseltildi. BAYRAM GAZETES Ç N ÇALIŞMA SÜRÜYOR İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Bayram Gazetesi’nin yeniden yayımlanması konusunda hazırlanan protokolün imzalanmasının henüz tamamlanamadığını belirterek konuyla ilgili görüş birliğine varılmasını beklediğini açıkladı. TGC’den yapılan açıklamada, cemiyetin yönetim kurulunun olağan toplantısında Bayram Gazetesi’nin yeniden yayın hayatına sokulması konusundaki çalışmaların bir kez daha gözden geçirildiği belirtildi. Açıklamada, bayram gazetelerinin yayımlanmasına dayanak sağlayan 5953 sayılı kanunun ilgili maddelerinin 1993 yılında iptalinin ardından Bayram Gazetesi’ni yayımlama konusunu TGC’nin sürekli gündemde tuttuğu ifade edildi. 2 kişiye 261’er bin lira C MY B ANKARA (AA) Şans Topu’nda 5+1 bilen 2 kişi, 261 bin 105 lira kazandı. Kazandıran numaraların; 5, 12, 23, 24, 26 + 11 olarak belirlendiği çekilişte 5 bilenler 2 bin 89 lira, 4 + 1 bilenler 189 lira, 4 bilenler 18 lira 30’ar kuruş, 3 + 1 bilenler 9 lira 95’er kuruş, 3 bilenler 2 lira 15’er kuruş, 2 + 1 bilenler 3 lira 35’er kuruş, 1 + 1 bilenler 1 lira 95’er kuruş alacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle