18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 28 TEMMUZ 2011 PERŞEMBE 4 HABERLER Erdoğan, BDP’li vekillerin vergi ödememe açıklamasına, ‘O zaman bedelini öderler’ yanıtını verdi Hiçbiri Yalnız Değildi Hrant Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast’ın mahkumiyet haberini veren salı günkü Milliyet gazetesi sürmanşetten şöyle bir başlık atmıştı: “Bu ülke seni affetmeyecek” Başlık yıllar önce, Ağca’nın Papa’yı vurmasının ertesinde basınımızda atılan manşetleri getirdi aklıma. Çok iyi anımsıyorum, bir tanesi şöyleydi: Bunu yapan Türk olamaz Oysa onu yapan halis muhlis Türk idi; cinayette o zamanki Türkiye koşullarının dahli vardı. Ağca, İpekçi cinayetinde de, Papa suikastında da yalnız değildi. Nitekim aradan yıllar geçtikten sonra, Ağca bir “hesap yanlışı!” neticesinde vaktinden önce serbest bırakıldığında, yandaşları sokaklarda slogan attılar: Türkiye seninle gurur duyuyor. Evet, Ağca ile gurur duyan bir Türkiye o zaman da vardı, 12 Eylül öncesinde de... Ve ben o Türkiye ile hiç mi hiç gurur duymuyordum. Bütün bu gerçeklerin ışığında Samast olayına baktığımızda, Milliyet’in manşetinin gerçeği yansıttığını söylemenin güç olduğunu sanıyorum. Aynı gün yayımlanan Vatan’ın manşeti daha gerçekçi göründü bana. Orada Hrant’ın kardeşi Hosrof Dink’in şu çığlığı başlığa çıkarılmıştı: Arkasında kim var, onu bulun! Dink cinayetinin arkasındakileri bulmak, bulunmasını istemek kadar kolay değil. Gerçi başta Erhan Tuncel ve Yasin Hayal olmak üzere 18 sanık hakkında dava sürüyor ama, aslında, bu cinayeti önlemeleri mümkünken önlemeyen yetkililer başta olmak üzere, Hrant’ı suçlama, kin ve nefretin hedefi haline getirenlerin hepsi bu cinayetin derece derece sanıkları. Devletin ve polis örgütünün bu konudaki ihmallerini tüyler ürpertici bir açıklıkla kaleme alan Nedim Şener ise şu anda içeride. Hrant Dink cinayetinin ardında kimlerin olduğunu yazan bir yazarın hapse atılması karşısında sessiz kalan bir toplum mu ön ayak olacak cinayetin ardında kimlerin bulunduğunun ortaya çıkarılmasına? Nedim Şener’i içeri atanlar mı bu cinayetin arkasında kimlerin olduğunu bulmaya kalkışacaklar? Türk toplumu Hrant Dink cinayetindeki sorumluluğuyla yüzleşmeye hazır mı? Hrant’ı, kendisine benzemeyeni ötekileştiren, şovenlikte, bağnazlıkta başı çekmeye ahdetmiş insanlar elbirliğiyle öldürmediler mi? Hrant Dink aleyhine açılan davaların, o davaları şovenist sirk gösterilerine dönüştürenlerin dahli yok mu cinayette? Bu olaylara karşı çıkanlar bile kendilerini sorgulamalıdırlar: Biz karşı çıkarken yeteri kadar kararlı davrandık mı, Hrant’ı yeterince sahiplendik mi? Korkarım, Hrant Dink davasının karar haberi, dünya basınında Norveçli Anders Behring Breivik’in aynı türden cinayetinin yanında gölgede kalacak? Hosrof, abisinin katlinin ardında kimlerin bulunduğunun ortaya çıkarılmasını talep ederken, Norveç ve dünya basını da Breivik’in katliamını yalnız başına gerçekleştirip gerçekleştirmediğini, Breivik’in normal olup olmadığını soruyordu. Bireylerin “normal”likleri içinde yaşadıkları toplumla bağlantılı, görece bir şeydir. Breivik’in içinde yaşadığı dünya Fransa’sıyla, Amerika’sıyla, İngiltere’siyle, Norveç’iyle “normal” midir? Bu kolektif çılgınlık normalse, Breivik’in davranışına nasıl anormal diyebiliriz.? Aynı şey, Mehmet Ali Ağca ve Ogün Samast için de geçerlidir. Onların içinde yaşadıkları Türkiye normal miydi? Her ikisini de “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlarıyla karşılayan, insanlarının yüzde 48’inin gayrimüslim komşu istemediği bir Türkiye normal midir? O Türkiye normalse, onun ürünü olan Ağca ve Samast nasıl anormal sayılabilirler? Bu durumda tıpkı Ağca ve Samast gibi, Breivik’in de toplumsal bir sonuç olduğu ve hiçbirinin suçlarında yalnız olmadıkları aşikâr değil mi? Her üç cinayete de baktığımız zaman, hepimizin sorumlu olduğunu görüyoruz. Toplumların cinayetlere ortak oldukları dönemlerde ölenler kim vurduya gider, katillerin de önemli bir bölümü rahatlıkla sıyırırlar. Vergi restleşmesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Azerbaycan’a hareketi öncesinde Esenboğa Havalimanı’nda açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. Silvan’da 13 askerin şehit edilmesine ilişkin Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, “Genelkurmayımızın dün (önceki gün) yaptığı açıklama zaten çok detay, geniş olarak ele alınmış teferruatlı bir çalışmanın ve dün de aramızda yapmış olduğumuz zirve neticesinde yapılan bir açıklama. Orada ikinci bir açıklamayı gerektirecek şu süreç içerisinde herhangi bir şey söz konusu değil. Zaten ihmallerle alakalı da orada ifade çok açık net, ortada bunu da yargıya sevk etmek suretiyle bu işin takibi yapılacaktır” değerlendirmesini yaptı. Genelkurmay’ın Silvan raporunun çişleri Bakanlığı raporu ile örtüştüğünü söyleyen Erdoğan, anayasa değişikliği konusunda da kimseye bir dayatma içinde olmadıklarını söyledi. Gazetecilerin BDP’lilerin Güneydoğu’nun vergi ödememesi yönündeki sözlerini hatırlatması üzerine Erdoğan, ‘’Bu ülkenin en batısındaki nasıl vergisini ödüyorsa, en doğusundaki de bu vergisini ödeyecektir’’ dedi. Başbakan Erdoğan, İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı rapora ilişkin bir soruyu yanıtlarken de “İçişleri Bakanlığımızın yaptırmış olduğu bu incelemede, onun da neticeleri geldi. Arada çok ciddi bir fark söz konusu değil. Örtüşüyor genel itibarıyla, bundan dolayı İçişleri Bakanlığı’nın böyle bir açıklama yapmasına gerek görmedik” dedi. Erdoğan, bir gazetecinin “Anayasa değişikliği konusunda hükümetiniz ve AKP olarak mutabakat arayışına başlayacaksınız. Bu konuda muhalefet turuna çıkacaksınız. Bu konuda takvim belli mi?” sorusu üzerine, şunları kaydetti: “Bu süreç 1 Ekim’den sonra başlayacak olan bir süreçtir. Muhalefet bizim bu çağrımıza, davetimize nasıl cevap verir bilemiyorum. Şunu çok açık, net söyledik, söylüyoruz: Biz herhangi bir dayatmanın içerisinde değiliz. İktidarı ile muhalefeti ile bu konuda oluşacak bir komisyon bunun temel ilkelerini, içeriğini sadece kendi aralarında değil, bütün sivil toplum kuruluşları ile akademisyen lerle, medya ile görüşmek suretiyle en idealini yakalamanın gayreti içinde olacaklar.” BDP’li vekillerin bölgeye kaynak aktarılması gerektiğini, gerekirse vergi ödemeyebileceklerine ilişkin açıklamalarının anımsatılması üzerine Başbakan, “Türkiye 780 bin kilometrekaresiyle, 74 milyon vatandaşıyla bir bütündür. Kimse küçük akıllarıyla bu ülkenin bütünlüğünü parçalama gayreti içerisine giremez. Bu ülkenin en batısındaki nasıl vergisini ödüyorsa, en doğusundaki de bu vergisini ödeyecektir. Ödemediği zaman bedelini ödemek durumunda kalır. Kimseye bir ayrımcılık bu ülkede yapılamaz. ‘Vergi vermeyeceğim, merkezi yönetim bana ayrıca destek verecek.’ Yağmacı Hasan’ın böreği nerede böyle ya? O zaman adil devlet nerede olacak?” dedi. CLINTON ÖNERM ŞT Fotoğraf: AA BDP’DEN YANIT: Milletvekilleri IRA deneyimi araştırmasında AKP, CHP, BDP’li milletvekilleri, akademisyenler ve gazeteciler ngiltere’de IRA deneyimini araştırıyor. ABD Dışişleri Başkanı Clinton, Türkiye ziyareti kapsamında görüştüğü BDP’li Demirtaş‘a ‘’Sinn Fein’i örnek alın” demişti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün düzenlediği toplantılara katılan AKP, CHP ve BDP milletvekilleri, akademisyenler ve gazetecilerden oluşan heyet, Londra’da “IRA deneyimi”ni incelerken Belfast ve Edinburgh’ta temaslarını sürdürecek. Gazetemizde 23 Temmuz’da yayımlanan haberde ABD yönetiminin Kürt sorunu konusunda ilk kez İrlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) örneğini dile getirdiği duyurulmuştu. Heyette TBMM’de MHP dışındaki partilerin temsilcileri yer alıyor. AKP’den Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, CHP’den İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Ankara Milletvekili Levent Gök, BDP’den Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ile gazeteci Cengiz Çandar, Hasan Cemal, şair Bejan Matur ve Prof. Dr. Mithat Sancar’ın da aralarında yer aldığı grup, İngiltere’de Kuzey İrlanda sorununun çözüm süreciyle ilgili çeşitli görüşmeler yaptı. Tony Blair’in sağ kolu Başbakan Müsteşarı Jonathan Powell ile de görüşen heyet, Belfast ve Edinburgh’ta temaslarını sürdürecek. CHP’li Sezgin Tanrıkulu, “Bu çalışmalar sonunda bir rapor hazırlanacak mı” sorusuna “Hayır, dinliyoruz. Rapor falan hazırlamıyoruz” yanıtını verdi. Cumhuriyet’te 23 Temmuz’da “ABD Dışişleri Bakanı Clinton’dan BDP’ye: Sinn Fein’i örnek alın” başlığıyla yayımlanan haberde ABD yönetiminin Kürt sorunu konusunda ilk kez İrlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) örneğini dile getirdiği duyurulmuştu. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile görüşmesinde, Kürt sorunu konusunda IRA ile onun siyasi kolu olan “Sinn Fein”i örnek göstermişti. Clinton, “Saldırılarda insanlar ölürken sadece üzgünüm demek yetmez. İngiltere’de sorunun çözümünde ilerlemeyi, Sinn Fein’in IRA terör eylemlerini kınaması sağladı. Bir yanda siyasi parti diğer yanda terör örgütü olmaz. Bu adımı atarak İngiltere ile yapılan müzakerelerde moral üstünlük sağlamış oldular” sözleriyle, BDP’den beklentisini dile getirmişti. Çalanlara bedeli biz ödetiriz DİYARBAKIR /İSTANBUL (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Herkes vergisini ödemek zorundadır. Ödemezse bedelini ödemek zorundadır” açıklamasına sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan yanıt veren BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan Erdoğan’a sert sözlerle yüklendi. Kaplan, Twitter’da şu ifadeleri kullandı: “Çalıp, ülkeyi soyup soğana çeviren vergi ödemeyenlere biz bedelini ödetiriz. Yok öyle Başbakan’ın yandaşlarına yağma Hasan’ın böreği. Vergi reformunu yapacağız. Provokatif, yalanlanan röportajlara sığınarak bu düzenin süreceğini sananlar aldanıyor, asıl küçük akıllılar bunlar. Akaryakıt, doğalgaz yüzde 66, cep 57, TEKEL ürünleri 80, pırlantada sıfır vergi diyenleri, dayatanları şaşırtacağız. Krizin faturasını halka çıkarma alışkanlığı içinde olanlar bilsin ki bu adaletsiz vergi düzeni böyle sürmeyecek, değiştireceğiz.” CHP’li gençlerden Norveç için karanfil Avrupalı Genç Sosyalistler Örgütü’nün üyesi CHP stanbul l Gençlik Kolları, Norveç’te gerçekleştirilen terör saldırısında hayatını kaybeden şçi Partilileri karanfillerle andı. Fındıklı Molla Çelebi Camisi önünde toplanan CHP’li gençler “Irkçılığa, Faşizme ve Teröre Hayır” yazılı pankart açıp “Faşizme karşı omuz omuza ”, “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız ” sloganları atarak Norveç Konsolosluğu önüne yürüdü. CHP Gençlik Kolları Başkanı rfan nanç Yıldız, saldırının bütün insanlığa yapıldığını belirterek “Avrupa’da yabancı ve slam karşıtı, ırkçı düşüncenin hızla ilerlemesinin en büyük nedenini neoliberal politikalar olarak değerlendiriyoruz” dedi. Avrupa’da slamofobiyi yerleştirmek için sistemli çalışmaların yürütüldüğünü belirten Yıldız, “Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Başbağlar’da yaşananlar ne ise Norveç’te yaşananlar da aynıdır. Faşizmin dili, dini, ırkı yok” diye konuştu. Açıklamanın ardından gençler konsolosluk önüne karanfil bıraktı. Daha sonra CHP Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün de aralarında bulunduğu grup, konsolosluğun taziye defterine üzüntülerini yazdı. Konsolosluk yetkilileri de CHP’lilere Büyükelçi Cecile Landsverk tarafından kaleme alınan teşekkür mektubunu sundu. Başbakan Yardımcısı Bozdağ, anayasa değişikliği konusunda önce uzlaşma önerdi ‘Mayınlı konular sonra’ UTKU ÇAKIRÖZER / EM NE KAPLAN ıldız’dan Erdoğan’a tepki BDP heyeti ile birlikte dün Zeytinburnu’na giden Batman BDP Milletvekili Bengi Yıldız, Erdoğan’a yanıt verdi. Yıldız, gazetecilerin konuyla ilgili sorusu üzerine “Sayın Başbakan’ın özellikle bize hakaret noktasında bir yaklaşımı var. Başbakan ağa değil, biz onun marabası değiliz. Bize hakaret edemez. Yüzde 50 oy almakla çok akıllı, BDP’lileri de az akıllı olarak nitelemesini yadırgıyoruz. Eğer çok akıllıysa 10 yıldır yönettiği ülkesini demokrasi ve hayat standartları açısından diğer Avrupa ülkeleri ile karşılaştırsın. Kendi aklını oraya saklasın. Ama şunu da belirteyim sayın Başbakan Lombroso gibi dünyaya bakıyor. Lombroso’nun da kim olduğunu kendisi ve AKP’liler araştırsın” diye konuştu. Y SORUŞTURMA SÜRÜYOR Savcılık BDP’ye DTK’yi sordu MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 14 Temmuz günü Diyarbakır’da yapılan toplantının ardından terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın projesi olan “Demokratik Özerklik” ilanı ile ilgili başlattığı soruşturma sürüyor. Diyarbakır Valiliği’ne gönderilen bir yazıyla, savcılık DTK’nin tüzel bir kişiliğinin olup olmadığını, yasal yapısının bulunup bulunmadığını sordu. BDP Diyarbakır İl Başkanlığı’na gönderilen bir başka yazıda ise DTK’nin yönetim yapısı hakkında bilgi istendi. Her iki yazıya da henüz bir yanıt verilmediği belirtilirken alınacak yanıta göre soruşturmanın seyrinin değişebileceği kaydedildi. DTK’nin tüzelkişiliği ile yasal dayanağının olmaması halinde yönetici ve DTK eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un ifadelerine başvurulabileceği belirtildi. Yeni anayasanın, en geniş uzlaşmayla yapılması gerektiğini söyleyen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, kriz yaratacak konular için erteleme formülünü önerdi. Bozdağ, ‘’ ttifak edilen konular öncelik alırsa tartışmalı konuların çok az olduğu ortaya çıkacaktır. Ondan sonra bu tartışmalı maddeler üzerinde uzlaşmak kolay olur’’ dedi. ANKARA Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, yeni anayasa için tüm partilere hazırlık yapmaları çağrısında bulunurken uzlaşma formülünü açıkladı. Bozdağ, “Partiler arası uzlaşma komisyonu kurulur. Tartışma olacak düzenlemeleri herkes üç aşağı beş yukarı biliyor. Tartışma çıkan maddeler ertelenir, diğerlerine geçilir. Hepsi bitince tartışmalı maddelere dönülürse kamuoyu baskısıyla da uzlaşmak çok daha kolay olacaktır” dedi. Bozdağ, Cumhuriyet’in gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtladı. Bozdağ’ın değerlendirmeleri şöyle: Anayasada uzlaşma: Tüm partilerin dersine çalışması lazım. Bir komisyon kurduk, ancak taslak gibi bir hazırlığımız yok. Yeni anayasa, uzlaşma komisyonu ve en geniş uzlaşma marifetiyle gerçekleşsin. Uzlaşma komisyonunun özelliği, kararlar oybirliğiyle çı kıyor, geçmiş uygulamalar bu şekilde. Ama bu bir teamül. Biz kendi açımızdan ders çalışıyoruz, masaya hazırlıklı gidelim. En iyiye ilişkin formülü kim koyarsa çekinmeyiz, kabul ederiz. Bu konuda kafa yoran herkesin görüşüne bakacağız. Tüm partiler masaya hazırlıklı gelmeli, o zaman masadaki heyet daha güzel bir şey getirirse “eyvallah” deriz. Önce uzlaşma, sonra tartışma: (Mayınlı konular var, va tandaşlık tanımı, anadilde eğitim, bunlar üzerinde yüzde 100 bir uzlaşma sağlanabilir mi sorusu üzerine) Tartışmanın olacağı şeyleri herkes üç aşağı beş yukarı biliyor. İşe başlarken oradan başlarsanız fazla bir mesafe alınmayabilir. Kanun görüşmelerinde olduğu gibi yapılabilir. Tartışma çıktığında onu bırakıp öbürüne geçer. Hepsi bitince tartışmalı maddelere dönülür. Uzlaşma bulunursa yapılır. Anayasa konusunda ittifak edilen konular öncelik alırsa tartışmalı konuların çok az olduğu ortaya çıkacaktır. Ondan sonra bu tartışmalı maddeler üzerinde uzlaşmak daha kolay olur, kamuoyu baskısı da oluşur, “Bu kadar maddede uzlaştınız da şunda niye uzlaşmıyorsunuz?” diye. Uzlaşılan maddelerin çokluğu bir ortak aklın ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilk üç maddesiyle ilgili önerilerimiz olmayacak. Başlangıç metni değiştirilebilir, bu daha önce yapıldı. Silvan raporu: Mücadelede zaaf yok, bazı konuları yargıya intikal ettirmeleri önem arz ediyor...Bence doğrusunu yaptı Genelkurmay. Aksi hep TSK’yi yıpratıyor. Gizem, insanların kafasında soruları çoğaltıyor. Tutuklu vekiller: (CHP ile bir bildiri açıkladınız, tutuklu vekillerle ilgili bir düzenleme yapılacak mı sorusu üzerine) Bir düzenleme yapmanın doğru olmayacağını söyledik. Riskleri var. Tepkisel yapılacak her düzenleme öngörülmedik sonuçlar ortaya çıkarır. Tutukluluk süresi uzun değil, bizden önce sınırsızdı, sınırı biz koyduk. Yargının hızlanması için elimizden geleni yapıyoruz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle