22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 TEMMUZ 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA 15 12 öğrenciye bir öğretim elemanı düştüğünü söyleyen Kuzey Kıbrıs Kampusu Rektörü Tümer: Çakma değil yavru ODTÜ’yüz M YASE LKNUR rta Doğu Teknik Üniversitesi tarafından bir toplumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında açılan Kuzey Kıbrıs Kampusu, yeni akademik yılda Uluslararası Ortak Lisans Programı (UOLP) dışında, TC uyruklu öğrencilere yönelik ÖSYM kontenjanlarının tümünü burslu alacak. Burslu kontenjanlara yerleştirilen öğrenciler, 1 yıl İngilizce hazırlık sınıfı ve 5 yıl lisans eğitimi süresince, başarı durumuna bakılmaksızın, öğrenim ücretinin yüzde 100, yüzde 50 ve yüzde 25’inden muaf tutulacak. Ayrıca belli bir ÖSS başarı sıralamasını sağlayan öğrenciler yurt bursu, lisans programlarına belli başarı düzeyini yakalayan öğrenciler ise başarı bursu alabilecek. New York ve California üniversiteleri gibi dünyanın birçok yerinde rastlanan çok yerleşkeli üniversitelerin Türkiye’deki ilk örneği olan ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nun diğerlerinden en belirgin farkı, idari ve akademik kararlarda bütünüyle ODTÜ’ye bağlı bir yapı içinde faaliyet göstermesi. ODTÜ Kuzey Kıbrıs O Değişim olanağı Rektör Tümer’in verdiği bilgiye göre, kampus akademikyönetselfinansal ve yasal açıdan üç ayaklı bir yapılanma modeline sahip. Akademik ve yönetsel faaliyetler bakımından ODTÜ’ye bağlı olan Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda, müfredat belirleme, öğretim üyesi atama yükseltmelerde aynı süreç ve ölçütler geçerli. YÖK mevzuatının uygulandığı kampusun senatosu ve Üniversite Yönetim Kurulu Ankara’da bulunuyor. Kampus için planlanan yatırımlar, öğrenci sayısı yeterli oluncaya kadar cari bütçeye katkının TC Yardım Heyeti tarafından finanse edildiği ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda eğitim gören öğrenciler, ODTÜ’nün değişim programı anlaşması bulunan başta Avrupa ve ABD olmak üzere çeşitli ülkelerdeki çok sayıda üniversitede eğitimlerinin bir bölümünü değişim öğrencisi olarak tamamlama olanağına sahipler. CHP Liderine Açık Mektup Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Size bu mektubu, uzun bir süreci kapsayan ve sizin tarafınızdan da paylaşıldığına inandığım saygı, sevgi ve dostluk duygularımla yazıyorum... Ve bu mektup, size hitaben kaleme aldığım ilk ve son mektup olacaktır. Çünkü, içerikte yer alan eleştiri ve önerilerle ilgili takınacağınız tavır ve duruş, Cumhuriyet’i yürekten savunanların çoğunluğu açısından olumlu bulunursa, zaten bir yurttaş ve bir gazeteci olarak size desteğim sürecektir. Aksi durumda ise size bir daha mektup yazma gereği zaten ortadan kalkmış olacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu, Bu ülkenin aydınlık insanları, yurtseverleri sizi dürüstlüğünüz, dik duruşunuz, yolsuzlukların, ahlaksızlıkların, hırsızlıkların üzerine sakınmadan giden kararlı kişiliğiniz nedeniyle sevdi, destek verdi. Bir sürü ayak oyununa, sizi istemeyen “ilahlara” rağmen CHP’nin liderlik koltuğuna oturmanızın ana nedeni budur… Ancak siz, referandum ve seçimlerdeki olağanüstü performansınız, mitinglerde ve TV’lerdeki anlatım başarınız dışında, bu ülkenin kafası karışık insanlarının aklını ve gönlünü çelebilecek kararlı duruşu ne yazık ki gösteremediniz. Siz, konuşmalarınızda, açıklamalarınızda gereksiz çelişkilere düştünüz, yanınızda yer alan ya da sizin bizzat seçtiklerinizden bazıları, fena halde yalpaladılar ve Cumhuriyet’e gönül verenleri fazlasıyla üzdüler, endişeye sürüklediler… Buna karşın seçimde, bir öncekine göre aldığınız artı beş puanın neredeyse tamamen ve tek başına sizin gayretinizin eseri olduğunu teslim ediyorum. Ancak bunu da ayrıca sorgulamalısınız. Neden tek başına, niçin örgütle birlikte değil?!.. Sayın Kılıçdaroğlu, Sonrası ise bu ülkenin aydınlık insanlarının yüreğini kanatan, başını öne eğen bir acı bozgun, tam bir felaket ne yazık ki: Yemin faciası!.. Siz benden çok daha iyi bilirsiniz ki; bir ilericinin, bir yurtseverin çıktığı yolda, aldığı kararda tökezlemesi, geri çekilmesi, milyonlarca insanı hayal kırıklığına uğratması olası değildir, olmamalıdır, olmamalıydı... Arka planda neler yaşandığını, nasıl bunaldığınızı, en bayağısından ayak oyunlarını bilmeme karşın, olayın tüm sorumluluğu tamamen ve tek başına yine size aittir. Çünkü o meclis grubunu sizin iradeniz yarattı, o isimler sizin tarafınızdan listelere yazıldı. Ayrıca böylesine yaşamsal durumlarda bir grubun niceliğinin değil, niteliğinin önemli olduğunu en iyi sizin bilmeniz gerekirdi ve siz daha ilk konuşmanızda “isteyen gidebilir” derken tam da bu noktadaydınız… Ama olmadı, yapamadınız, sözünüzün arkasında duramadınız… İktidarın mide bulandıran oyununa teslim oldunuz. Milyonlarca insanın o çok ağır, “arkadaşlarını bile savunamayan, vatanı nasıl savunur” intizarına, bu ülkeyi felakete sürükleyenlerin, “dik duramadılar” alaylarına hedef oldunuz. Karşınızdakilerin 88 yıldır rövanşı almak için her türden “şeytanla” işbirliği yaptığı, iktidarda kalmak için, rejimi dönüştürmek için her türlü oyunu sonuna dek oynayacağı gerçeğini göz ardı ettiniz… Ve ne yazık ki şu anda lideri olduğunuz partinin inandırıcılığı, itibarı çok ama çok büyük yara almış vaziyette. Siz gözünüzü kapasanız da, inkâr etseniz da maalesef gerçek bu... Ancak bu durumu düzeltmek de yine sizin elinizde!.. Sayın Kılıçdaroğlu, 8 12 Ağustos arası, yalnızca bir gün, tüm milletvekillerinizle birlikte, hiç firesiz Silivri’de, Ergenekon Mahkemesi’nde olursanız, bu ülkenin aydınlık insanları, “biz arkadaşlarımızı satmayız” sözünüzün değerine ve gerçekliğine inanacak ve yine yüreklerinin tüm gücüyle size omuz vereceklerdir. Bu, “küllerinizden yeniden ve daha güçlü doğmanız” için belki de son şansınızdır. Ayrıca her şeyi ama her şeyi bir yana bırakın; Bu, ülkenin geleceği uğruna yıllarını feda eden arkadaşlarınıza ve Cumhuriyet’in yılmayan milyonlarına ödemeniz gereken borcunuzdur… Saygılarımla. Üniversitenin Kuzey Kıbrıs Kampusu, 3 bin dönümlük bir alana kurulu ve mimari açıdan ödüllü binaları, laboratuvarları, kütüphanesi, spor ve kültürsanat tesisleri ile Ankara ODTÜ ile yarışıyor. Kampusu’nun bir diğer özelliği de özel statüde devlet üniversitesi olması. Ancak bu özelliklerine karşın ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nun, öğrenciler tarafından hak ettiği ilgiyi görememesinden yakınan Rektör Prof. Dr. Turgut Tümer, “Biz çakma ODTÜ değil yavru ODTÜ’yüz” diyerek kaliteli eğitim açısından bir eksiklikleri bulunmadığına dikkat çekti. “Girdiler farklı olsa da çıktılarımız aynı olacaktır” diyen Rektör Tümer, Kuzey Kıbrıs kampusunda 12 öğrenciye 1 öğretim elemanı düştüğünü ve bu oranın dünyanın birçok gelişmiş araştırma üniversitelerinin oranından daha iyi olduğuna işaret ederek “Türkiye’nin daha çok ODTÜ mezununa ihtiyacı var ve artık bir ODTÜ var” sloganıyla yola çıktıklarını açıkladı. State University of New York (SUNY)New Platz ile ortaklaşa yürütülen İşletme Programı’nda okuyan öğrenciler 5 dönem ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda, 3 dönem SUNYNew Platz’da eğitim görerek iki üniversitenin de diplomasını almaya hak kazanıyor. Rektör Tümer, temel hedeflerinin 50 yıllık ODTÜ kalitesini, kültürünü, topluma hizmet anlayışını yavru vatana taşıma, ana kampus ile aynı anlayış ve aynı değerlendirme standartları ile eğitim vermek olduğunu vurguladı. Lozan Barış Antlaşması 88 Yaşında Perihan ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Kısaca anlatmaya çalıştığım bu önerinin gerçeğini, şahsen C MY B C MY B 24 Temmuz 1923’te dünyadaki milli devletlerce Lozan’da imzalanan barış antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin “tapu senedi”dir. Belgenin önemi, İngilizlerin temsilcisi Lord Curzon başta olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’mızla ülkemizden kovduğumuz işgalci delegasyonun tümüne kabul ettirdiğimiz toprak bütünlüğümüzün yanında, bir de ulusumuzun özgürlüğünün, bağımsızlığının kayıtsız koşulsuz imzalattırılmasıdır. Çok zor olan bu antlaşmanın kahramanları, baş kurgulayıcısı Mustafa Kemal, imzalatanı da Kurtuluş Savaşı’mızda İnönü Meydan Muharebeleri’nin başarılı komutanı İsmet Paşa’dır. Mustafa Kemal, her zaman olduğu gibi akla ve sağduyuya dayanan kararıyla Başbakan Rauf Orbay’ın sürekli karşıtlığına rağmen, ülkemizin geleceğinin göstergesi olacağını bildiği Lozan Antlaşması’ndaki göreve baş temsilci olarak, başarı sağlayacağına inanıp güvendiği can arkadaşı İsmet Paşa’yı gönderdi. Yanılmadı. Çok zor koşullarda iki bölümlük, uzun süreli müzakerelerde direngen dik duruşu karşısında, delegasyon antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. Böylece Sevr Antlaşması’nı çöpe attırdı. Onur veren zaferle yurda döndü. Milli övüncümüz olan bu antlaşmayı sonsuza dek, dik durarak diri tutmak, ulusumuzun ödünsüz baş görevi olmalıdır. O tarihte TBMM’ce de kabul edilen Lozan Antlaşması’nın emekçisi İsmet İnönü’yü devletin ilgili bakanlık birimleri sonsuza dek borçlulukla, kadirbilirlikle yalnızca anma günlerinde değil, her vesileyle anlatıp halkımıza antlaşmanın büyük değerinin övüncünü sürdürtmelidirler. Devlet, görev bilinciyle son seçimde BDP’den Meclis’e giren Kürt asıllı kardeşlerimizi etkilemek için, yüreklerinde kesintisiz yaşattıkları, Sevr’in bölücülüğünü yansıtan, hayali haritalarını çizen ABD ile AB’nin istemlerine kapılarak özerklik sevdalarını hayal etmelerinin ulusun birlik ve beraberliğine zarar vermekten başka hiçbir işe yaramayacağını, bunun hüsranla sonuçlanacağını kendilerine sevecenlikle açık seçik anlatmalıdırlar. yaşamamın getirisiyle dile getiriyorum. Şöyle ki ortaöğrenimi, Kasımpaşa Kız Ortaokulu’undayken üç yıl kesintisiz iftihara değer bulunmuştum. Bu ödüllendirme benim için olağanüstü olmayıp aileme karşı istenen doğal bir görevdi. Orta üçü bitirdiğim yılın 24 Temmuz’unda, Beyoğlu ilçesinin Milli Eğitim Müdürlüğü, tüm ortaokul öğrencilerini, Kasımpaşa’daki Kuzey Deniz Saha Komu tanlığı önündeki meydanda toplayıp öğretmenleri, Lozan Antlaşması’nın gerçek değerini anlatmakla görevlendirmişti. Programı Beyoğlu Ortaokulu’nun müdürü merhum Gerdan Halis adıyla bildiğimiz saygıdeğer eğitimci yüklenmişti. Sıra ödül dağıtımına gelmişti. Bunun içeriğini bilmediğimden sabırsızlıkla izlerken, kürsüye çağrılışımı şaşırarak duydum. O tarihlerde Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanıydı. Ortaöğrenimde üç yıl aralıksız iftihara değer bulunan öğrencilere Lozan gerçeğini anlatan kitabı armağan ediyorlardı. Bu kitabın içine, onların fotoğraflarını da bastırıp yanına bir de altın dolma kalem ekleyerek veriyorlardı. İftiharlıkların arasına acizane beni de katmışlar. İşte o günden sonra armağan edilen Lozan gerçeğinin belgeseli olan kitap, kütüphanemin başköşesinde yer alagelmiştir. Öğrenciliğimdeki kutsal saydığım bu ödül yaşamımda öncelikli rehberim olmuştur. Örneğin; Marmara’nın incileri Adalar’ın çevre, doğa ve kültürünü koruyup geliştirilmesini amaçlayan bir dernek kurmak istediğimizde öncülüğünü lütfeden, kabrinde çiçekler içinde yattığına inandığım İstanbul sevdalısı Çelik Gülersoy’un adını da koyduğu Ada Dostları Derneği’nin yöneticisi olarak, 20 yılı aşkın sürede önce Sayın İsmet İnönü’nün adası saydığımız Heybeliada’daki müze evinin bahçesinde daha sonra da anmaya katılımcıların çoğalması nedeniyle adanın Atatürk Abidesi’nin yanındaki meydanda iki yıl önceye kadar Özden Toker’in de (İnönü) katılımıyla sürdürdük. Dileğim, Türkiye’nin tapu senedi niteliğindeki Lozan Antlaşması’nın gelecek kuşaklara anlatılması, Atatürk’ün gösterdiği değerde sürdürülmesi, önce kamu görevlilerinin ve devamında vatansever sivil toplum kuruluşlarının onurla öncelikli görevi olmalıdır… Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Geceleri ışık 1 çevresinde dönen küçük ke 2 lebek. 2/ Borç 3 ödeme... Aya 4 ğın yüksek olan üst bölü 5 mü. 3/ Tanele 6 rin içini kurum 7 karası bir tozla dolduran ekin 8 hastalığı... Bö 9 reği, çiçeği ve 1 2 3 4 5 6 7 8 9 terazisi vardır. 4/ Bir işte ya da bir yerde 1 B E L B A Ş I A kullanılan eşya ve ay 2 E D E T A S A R gıtların tümü. 5/ Bir 3 L A Y T E R R A üretim ya da kullanım 4 D L A L A D A Ş süreci sonucunda ar 5 İ MA R Ş İ L İ ta kalan madde... Ta6B E K B U N T van tahtaları arasın7 İ R T E R E K daki açıklığı kapatA L İ Z A R İ N mak için uzunluğuna 8 9 İ MAME İ L E çakılan çıta. 6/ Kumaş üzerine renkli ipliklerle yapılan işleme... Eskişehir yöresine özgü, çubuk biçiminde bir tür helva. 7/ Koca... Yüz, el ve kol hareketleriyle düşünceyi anlatma sanatı. 8/ İskambilde bir kâğıt... Karabük’ün Yenice ilçesinde bir kanyon. 9/ Çok çirkin ve sakil... Eski Mısır’da güneş tanrısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Selçuklularda dirliklerle ilgili fermanlara verilen ad. 2/ Tavır, davranış... Yelpaze biçiminde kabuğu olan bir deniz yumuşakçası. 3/ Kadınların kaşlarını boyamak için sürdükleri siyah boya... Kenar süsü. 4/ Birlikte oynayan sporcu topluluğu. 5/ Süt ve yoğurt çalkalamaya yarayan küçük yayık... Dar ağızlı cam kap. 6/ Beste ve semailerin, dört yerine iki haneli olanlarına verilen ad... Çelikçomak oyununa ve bu oyunda kullanılan değneğe verilen ad. 7/ Rütbesiz asker... Duyguları, düşünceleri belirtecek biçimde yüzde beliren kımıldanışlar. 8/ “Kakım” da denilen kürk hayvanı.. “Diyabet” de denilen hastalık. 9/ Öbür dünyada verilecek olan ceza... Arjantin’in plaka imi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle