18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 10 TEMMUZ 2011 PAZAR [email protected] 18 Jon Bon Jovi konser öncesinde dizinden bir ameliyat geçirmiş, gitarist Richie Sambora da alkol tedavisi görmüştü. Ama topluluğun stadyuma taşıdığı coşku konser boyunca hiç bitmedi. ZÜLAL KALKANDELEN KÜLTÜR ÜNLÜ ROCK GRUBU BON JOVI TÜRK TELEKOM ARENA’DA 160 DAK KALIK COŞKULU B R KONSER VERD Gitarist Galban öldü Kültür Servisi Buena Vista Social Club’ın gitaristi Manuel Galban, 80 yaşında, kalp krizi geçirdiği Havana’daki evinde yaşamını yitirdi. Müzik kariyerine 1944’te başlayan Galban, 1963’te efsane vokal grubu Los Zafiros’a katıldı. Galban, Küba müziğini farklı tarzlarla birleştiren, adanın en popüler topluluklarından Los Zafiros’un hayatta kalan tek üyesiydi. Efsane topluluk Buena Vista Social Club’la da çalışan Galban, Ry Cooder’ın 2004’te “En İyi Pop Enstrünamtal Albüm” kategorisinde Grammy kazandığı “Mambo Sinuendo” albümünde de çalmıştı. ARALIK’TA GÖSTER MDE Diyarbakır ‘da ‘Yangın Var’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Trabzon’un Çayırbağı beldesinin ihtiyacı doğrultusunda hibe ettiği itfaiye aracının “yol hikâyesi” bir filme konu oldu. Murat Saraçoğlu’nun yönettiği filmin fikir babası ise Radikal gazetesi yazarı Koray Çalışkan. Çekimleri Diyarbakır’da başlayan ve “Yangın Var” adını taşıyan filmde başrolleri Osman Sonant ve Nesrin Cavadzade paylaşıyor. Filmde ayrıca Erkan Can, Şerif Sezer, Settar Tanrıöğen, Gaffur Uzuner, Metin Yıldız ve Yavuz Bingöl gibi pek çok sanatçı rol alıyor. Diyarbakırlı bir kadınla Trabzonlu bir erkeğin komik yolculuğu üzerinden önyargılar ve toplumsal kutuplaşmanın anlatıldığı film, Aralık’ta gösterime girecek. Ben de birçok müziksever gibi Galatasaray’ın Aslantepe’deki yeni stadı Türk Telekom Arena’ya cuma gecesi ilk kez adımımı attım. 80’li ve 90’lı yılların ünlü rock grubu Bon Jovi’nin 18 yıl sonra İstanbul’a gelişi, kentte hissedilir bir heyecan dalgası yarattı. Stadyuma gidiş ve gelişte metroda yaşanan izdihama tanık olsaydınız, bütün İstanbul halkının o konsere gitmiş olduğunu bile düşünebilirdiniz. Bon Jovi öncesinde açılış konserini ülkemizin beğenilen rock gruplarından Redd verdi. Metrodaki yoğunluk nedeniyle konserin tümünü izleyemedim ama geceye damgasını vuran olay, Redd’in “Masal” adlı şarkısını Ahmet Şık ve Nedim Şener’e adaması ve “Onlar da bu konseri bizimle izlemeliydi” diyerek şarkı boyunca Şener ve Şık’ın fotoğraflarının olduğu insan boyutundaki kartonetleri sahnede tutması oldu. Herkesin korkudan sustuğu bir ortamda Redd’in yaptığı önemlidir. Bon Jovi, planlanandan 15 dakika önce, 20.45’te sahneye çıktı. “Raise Your Hands” ile stadyuma taşı Hâlâ delikanlı gibi dığı coşku, toplam 160 dakika süren konserde hiç bitmedi. Grubun vokalist ve gitaristi Jon Bon Jovi, üniformayı andıran altın sarısı işlemeli kırmızı ceketi ve daracık siyah pantolonuyla sahnede göründüğünde, maçlarda duyduğunuz tezahürata kadınların çığlıkları karıştı. Sahnenin iki kenarında stadyum konserlerinin vazgeçilmezi olarak duran iki büyük ekrana karşılık, bir de Beauty Queen From Mars”da seksi kadınlar, “Lost Highway”de yol görüntüleri, “We Weren’t Born to Follow”da John Lennon, barış işareti, ayae bir ara Bon Jovi sahned ğa kalk, diren, ileriye forması giydi. milli takım git, inan şeklinde yagrubun arkasına konulan dev zılar gördük. Ancak bu yabir ekran vardı. Çoğunlukla nıltıcı olmasın; kariyeri bogrup elemanlarını devasa bo yunca belirgin bir siyasi bir yutlarda gördüğümüz bu ek kimliğe sahip olmadı Bon ranlara zaman zaman çeşitli Jovi; sadece bu tür mesajları ekrana yansıtmak, stadgörüntüler yansıdı. “Captain Crash & The yum konserlerinde bir moda haline geldi. Konserin en ilginç anlarından biri, Bon Jovi’nin ceketini ve tişörtünü sahnede çıkartıp birden arkasında “Bon Jovi 10” yazan ay yıldızlı Türkiye formasını giymesi oldu. Konserin bir bölümünü bu formayla söyleyip “İstanbul... It’s My Life” deyince de alkış tufanı koptu. Seyircisini nasıl yakalayacağını çok iyi biliyor Bon Jovi. Yalnız konserin sonuna doğru eline tutuşturulan Galatasaray atkısını havaya kaldırınca binlerce kişi tarafından yuhalandı. Ama durumu derhal fark edip anında indirdi. Grup, Jon Bon Jovi’nin konserden önce dizinden geçirdiği ameliyata ve gitarist Richie Sambora’nın kısa bir süre önce gördüğü alkol tedavisine karşın, bitmeyen enerjisiyle “Bad Medicine”, “Keep the Faith”, “I’ll Be There For You”, “Blaze of Glory”, “You Give Love A Bad Name”, “Livin’ On A Prayer” gibi beklenen bütün şarkılarını çaldı. Roy Orbison’ın “Pretty Woman” adlı şarkısını çalmaları ise gecenin en güzel anlarındandı. Bis için iki kez sahneye geldikleri konser “Always”le sona erdiğinde herkes mutluydu. Stadyum konserlerine fazla meraklı değilim; ama diyorum ki bir stadyum konseri ancak bu kadar coşkulu olabilir. Bon Jovi hiç yaşlanmamış; 28 yıldır sahnede ve hâlâ delikanlı gibi. www.zulalkalkandelen.com Karadeniz’in ‘Kral’ı Yaz aylarında yurdumun her köşesinde bir festival furyasıdır gider... Kiminde sadece tüketilir, kiminde üretildiği de olur... Tüketilenlerle üretilenler arasında bocalar durursunuz... 18 yıldır Karadeniz Ereğli’de her temmuz, 3 gün süren “Sevgi, Barış, Dostluk, Kültür ve Sanat Festivali” yapılır. İlk gününden beri, tamam geliyorum derim, bir türlü gidemem... Bu yıl şeytanın bacağını kırdım. Festivalin dolu mu dolu bir programı var. Sayısız şair ve yazarın sohbet, imza gününden tutun resim, karikatür, fotoğraf sergilerine, uçurtma yarışmasından sualtı arama kurtarma gösterisine, satranç turnuvasından, filmlere, yok yok... Elbet Rusya, Ukrayna, Senegal folklor gösterilerinin yanında edebiyat panellerinin esamisi pek okunmuyor... İnsan o zaman sormadan edemiyor, niye bunca karman çorman bir program; niye onca yazarı şairi getirtiyorsunuz diye... Festivali taçlandıranlar ise hiç kuşkusuz açık hava pop konserleri! Festival bu akşam Ajda Pekkan konseriyle sona erecek. Hiç kuşkum yok, ortalık yıkılacak! Belediye Başkanı Halil Posbıyık (CHP), 1994, 1999, 2004 ve 2009’da üst üste dört dönemdir başkan seçiliyor... Bu şenlik onun çocuğu sayılır... Festivalde onu görmek bana bir türlü nasip olmadı. Ama 1996’da, ona Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü’nü verdiğimizi daha dün gibi anımsıyorum. Türkiye ile Yunanistan arasında ilk “kardeş kent” olayı, 1995’te Karadeniz Ereğli ile Hydra Adası arasında gerçekleşmişti. Doğrusu festivalden çok, Ereğli ve kentleriyle müthiş gurur duyan insanlara kulak verdim... İşte öğrendiklerim: Hamsinin en lezzetli olduğu yer Ereğli’dir. Çünkü Karadeniz’e girdiğinde ilk duraktır ve hamsi gençtir, yağsızdır. Bir ay sonra hayatta kalan hamsiler, Rize, Trabzon’a doğru yola çıkar, yolda yaşlanır, yağlanır, lezzetini kaybeder! Doğu Karadenizliler de hamsi yediklerini zanneder... Hopa’dan Trakya’ya tüm Karadeniz illerinin lideri, “kral” kenti Karadeniz Ereğli’dir. Bu sahilde siz “Karadeniz” sıfatı taşıyan başka il bilir misiniz? Karadeniz Rize? Karadeniz Trabzon? Yok öyle şey! Yıldırım Beyazıt’ın burayı Bizans İmparatoru’ndan satın aldığı söylentisi yaygın. Ancak fiyatı öğrenemedim... “Osmanlı Çileği” bir tek bizde var diye bol bol övünüyorlar! Bir de Karadeniz Ereğli’ye özgü, üstün kaliteli ketenden üretilen “Elpek Bezi” örtüleri pek bir ünlü... Yani ey yolcu! Osmanlı çileği yemeden, çilek reçeli ve elpek bezi almadan, Karadeniz Ereğli’den ayrılmayacaksın! Fatih Sultan Mehmet’in fermanıyla buraya 1453’te dikilen, halen Anıtlar Yüksek Kurulu’nca koruma altına alınmış olan dev çınar ağaçlarının gölgesindeki kahvelerde dinlenmek ya da Cehennemağzı Mağaraları’nı dolaşmak... Ben her ikisini de yaptım. ÇEKÜL neferi Raif Tokel’den “Üzüntü Vadisi”nde, bu doğa harikası mağaraların öyküsünü dinlemek bir ayrıcalıktı. “Altın Post” serüvenindeki Argonot gemicilerinin uğrak yeri... Herakles’e (Herkül’e) verilen en zor görev: Hades’in derinliklerinden, yeraltı cehenneminden, (yani mağaradan) 3 başlı köpeği çıkarıp etkisiz hale getirmesi... Bana inanmazsanız, gidin kendi gözlerinizle görün, sahilde olayın heykeli bile var! Mitolojik hikâyeler bir yana, antikçağda Herakleides’in burada yaşadığını; İskenderiye ve Bergama’dan sonra 3. önemli ve en büyük kütüphanenin, Platon’un öğrencisi tarafından burada kurulduğunu öğrendim. Gözlerimde denizin o uçsuz bucaksız maviliği, ciğerlerimde kentin çevresini saran ve dönüş yolunda Düzce’ye dek bana eşlik eden çam ormanlarının tertemiz havası... Gönlüm orada kalıp “keşke hayat; sevgi, barış, dostluk şenliklerinden ibaret olsa” diyerek İstanbul kaosuna geri döndüm! Açılış konserinde, ülkemizin beğenilen rock gruplarından Redd, ‘Masal’ adlı şarkısını Ahmet Şık ve Nedim Şener’e adadı. Şener ve Şık’ın fotoğraflarının olduğu kartonetleri şarkı boyunca sahnedeydi. Deniz Demiröz / Her Şey Yalanmış (Atlantis Müzik) Deniz Demiröz 31 yaşında virtüöz bir rock gitarcısı. Onu yıllardan beri Bulutsuzluk Özlemi konserlerinden, “Zamska” albümünden; daha ziyade de internette bolca paylaştığı video kayıtlarından tanıyoruz. Deniz şimdi üzerinde beş yıl boyunca çalıştığı kendi namına ilk solo albümünü kaydetti, adını “Her Şey Yalanmış” koydu. Dinlemeye başlamadan şarkı sözlerine bakalım: “Her Şey Bitti”, “Cennetteyim Gülüm”, “Yaşamak İstemem”, “Her Şey Yalanmış” gibi, sanki ölmüşüz de helvamız yenirken arkamızdan yakılan ağıtları çağrıştıran şeyler göze çarpıyor. Dinliyoruz: Nitekim ilk izlenimin bıraktığı karamsarlığımızı üzerimizden atamıyoruz. Şarkılar “Bu yol ölüm bana”, “Her şeyim sendin şu kısacık ömrümde”, satırları arasında geçiyor. Bu durum Bulutsuzluk Özlemi gibi “Güneşimden kaç” diyen politik bir topluluğun gitarcısına uygunluk arz etmiyor. Şarkıların ruh hallerini sanatçının kişisel tarihine bağlayarak geçiyoruz müziğe… “Her Şey Yalanmış”, bazı klişelerin üzerine otursa da, Deniz’in vokali zayıf olsa da, müzikal açıdan birkaç tatmin noktasına sahip. Rock, blues ve metal arasında gezinen parçaların Steve Vai ve Richie Sambora tadındaki gitar soundları ve soloları bunlar. Ayrıca Bulutsuzluk Özlemi’nin “Yine Düştük Yollara” ve Yavuz Çetin’in “Yaşamak İstemem” parçalarının albümde yorumlanması repertuvar açısından olumlu sonuç vermiş. Toplamda, Demir Demiröz’ün sahip olduğu yeteneği daha iyi fikirlerle donatmaya, daha orijinal olmaya gereksinimi var. O potansiyel, sahip olduğu ruhta var. [email protected] Arctic Monkeys / Suck It and See (Domino Recording) Alternatif rock grubu Arctic Monkeys’in dördüncü albümü çıkmadan önce sitelerinde yayınlanan “Brick By Brick”i dinlediğimde bunun albümün tümünü temsil etmeyen bir parça olmasını dilemiştim. “Ruhunu çalmak istiyorum / Aşkını hissetmek istiyorum” şeklinde Alex Turner’dan beklemeyeceğim sıradan sözler vardı vokalde. Albüm kartonetinde bütün sözler Alex Turner’a ait gözükse de hâlâ acaba o şarkıda davulcu Matt Helder’ın mı etkisi oldu diye düşünüyorum. Çünkü Helder ilk kez bu parçada vokalde ağırlıkla yer alıyor. Benim için Arctic Monkeys’i ilginç kılan en önemli nedenlerden birisi, Turner’ın topluma ve günlük olaylara dair ilginç gözlemlerini yansıtan esprili şarkı sözleri. Grubun müziğinden bu özellik çıkarsa içi önemli derecede boşalır. Neyse ki albümü dinlediğimde “Brick By Brick”teki sıradanlığın genele yayılmadığını gördüm. Turner, diğer şarkılarda dişlerin çarpıştığı öpüşmelerden, berbat garsonlar ve yemeklerden, öğleden sonraları izlediği kovboy filmlerinden söz ederken yine akıllıca yazılmış sözlere imza atmış. Açık ki 2006’daki “Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not” soundunun üzerine yeni yapılar kurdu grup. Bir önceki albüm “Humbug”ın farklılıklarıyla belirginleşen bu yapı, yeni albümde yerine oturdu. Önceki üç albümden de özellikler taşıyan, tutarlı bir çalışma “Suck It and See”. “Humbug”daki agresif sound, çoğu hayranı memnun etmemişti. Bu albüm, o gruptakileri yine memnun etmeyebilir; ama eğer ona hak ettiği şansı verirseniz, içinde The Smiths de duyabilirsiniz. www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle