18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 10 TEMMUZ 2011 PAZAR [email protected] 10 EKONOMİ Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk hareketlerinden en çok etkilenen ülke Türkiye oldu Kargaşa Türkleri yaktı lk negatif etkinin karmaşa ile artan petrol fiyatlarından kaynakladığı belirtilen araştırmada, diğer etkinin de direkt olarak ikili ticari ilişkilerin ve işbirliklerinin zedelenmesi ve faaliyetlerin durma noktasına gelmek zorunda kalmasından kaynaklanan bir iş ve kazanç kaybı olduğu vurgulandı. Ekonomi Servisi Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da patlak veren kargaşadan en çok Türk şirketleri etkilendi. Türk şirketlerini Kanada, Gürcistan ve Danimarka izledi. Dünyadaki önemli denetim, vergi ve danışmanlık şirketlerinden Grant Thornton tarafından, 39 ülkeden 2.697 katılımcı ile yapılan araştırma sonuçlandı. Tunus’ta bir kişinin kendini yakma girişimi ile patlak veren olaylar, domino etkisiyle Kuzey Afrika ve bazı Ortadoğu ülkelerinde karmaşaya ve başkaldırılara sebep oldu. Tunus, Fas, Cezayir, Ürdün, Yemen, Mısır, Libya ve Suriye’de olanlardan en çok etkilenenler yine özel şirketler oldu. Araştırma, en çok etkilenenlerin Türk şirketler olduğunu ortaya koyuyor. Olan bitenden ‘çok olumsuz’ etkilendiklerini belirten kesim yüzde 17’lik bir grup. Yüzde 36’sı da sadece ‘olumsuz’ etkilendiğini belirtmekle yetiniyor. Toplamda yüzde 53’e denk gelen bu grubun yanı sıra yüzde 36’lık bir grup herhangi bir etkilenme yaşamadıklarını vurguluyorlar. 39 ülke ortalamasında olumsuz etkilendiklerini bildirenlerin oranı yüzde 22. Sadece yüzde 2’si de olumlu etkilendiğini belirtiyor. Yeni Anayasa Kaygısı Yazının başlığını, yeni anayasa tuzağı, mizanseni, kaygısı mı koyayım? Duraksadım, tuzak, mizansen sözcüklerine göre kaygı sözcüğü daha ılımlı göründü. Çoğunluğun Godot’yu bekler gibi, yeni umutlarla yeni anayasa beklediği bir dönemde, olası bir anayasayı tuzak olarak görmek, kaygı duymak yadırganabilir. Sağlıklı bir düşünce ürünü olarak da görülmeyebilir. Yeni anayasa kuşkusuz kamuoyuna, demokratik, özgürlükçü, bireyi, vatandaşı koruyucu, askeri vesayeti ortadan kaldırıcı, sivil, evrensel hukuka uygun, yenilikçi olarak sunulacaktır. Ancak ardındaki niyetlere, taraftarlarına, hazırlık aşamasına, hazırlık aşamasında görev alanlara veya alması öngörülenlere, hazırlanan mizansene bakıldığında, kuşku ve kaygı duymamak olanaksız. Geçmiş uygulamaları anımsıyorum. 1961 anayasa oylamasında, seçmen kütüğüne kayıtlı olduğum İstanbul dışında bulunduğumdan oy kullanamadım. 1982 Anayasası’na karşıydım, oyumu hayır olarak kullandım. Halktan sadece anayasaya değil, askeri yönetime karşı da bir tepki bekliyordum. Ne yazık ki böyle bir tepki gelmedi, yüzde 92.0 evet oyu, en büyük hayal kırıklığım, yanılgım idi. Geçen yıl yapılan 12 Eylül anayasa halkoylamasında, tehlikeyi, niyeti taslak açıklanmadan sezinlemiştim. Amaç, niyet yargıyı yürütmenin güdümüne almak, yetersiz de olsa yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldırmaktı. Değişiklik ikiüç madde ile de gerçekleştirilebilirdi. Ancak o zaman niyet açıkça görünürdü. Bunun için süsleyici, garnitür niteliğinde, kamuflaj, alalama maddeleri düzenlendi ve kamuoyuna kapsamlı bir değişiklik olarak sunuldu. Bu bir siyasal taktik idi, yasal düzenlemelerde bu taktik, kamuoyunu oyalamak, ikna etmek için kullanılıyordu. Amaç biriki maddeyi değiştirmek olmakla beraber, çok sayıda madde sonuç doğurmayacak şekilde değiştirilerek reform adı altında sunuluyordu. Bu taktik 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği oylamasında da kullanıldı. Taslak daha kamuoyuna sunulmadan, izlenecek taktik konusunda kamuoyu uyarılmaya çalışıldı ama etkili olmadı. Açık konuşayım, tutuklu milletvekillerinin salıverilmemesinin altında bir değişiklik gerekçesi yaratmak, yeni anayasanın gerekliliği konusunda bir gerekçe, bir kanıt daha oluşturulmak niyeti yattığını düşünüyorum. Yeni anayasada asıl amaç, motif, ülkede fiilen, de facto olarak var olan tek adam yönetimine yasal bir dayanak sağlamak, fiili durum ile hukuki düzenleme arasında uyum sağlamaktır. Tabii bu amacı örtmek, alalamak, süslemek gerekiyor. Yeni anayasa, bu amaç doğrultusunda süslü, cilalı tümcelerle bezenerek hazırlanacak. Türkiye’de yasal düzenlemeler gerçekten çok iyi niyetle, bazı boşlukları doldurmak için yapılsa, erklerin ayrılığı, gerçek parlamenter düzen de getirilse, Türkiye iki ana nedenden ve bir de bu nedenlerin doğurduğu kısırdöngü nedeniyle tek adam yönetimine yönelmektedir. Türkiye, demokrasi dönemi olarak nitelendirilen dönemde, kısa süreli istisnalar dışında tek kişinin egemenliğine dayanır. Nedenleri yineleyeyim. Türkiye’de nitelikli, bilgili, kişilikli, ilkeleri olan kişi sayısı azdır. Geniş kitle, susmayı, bir yerlere sığınarak, bir yerlerden destek bularak, yaşamını sürdürmeyi yeğler. Bürokraside liyakat kâğıt üstünde, siyasal partilerde parti içi demokrasi söylemde kalır. Halkımızın geniş bir bölümü vatandaşlık bilincine ve sorumluluğuna varamamıştır. Bağımsızlık ve özgürlük tutkusunu bilincinde ve vicdanında yakıcı bir şekilde duymamaktadır. “Bir ben mi kaldım”, “Adam sen de” , “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, “Böyle gelmiş böyle gider” anlayışı yaygındır. Bu anlayış, bir de kişilerin nitelik düzeyi ile birleştiğinde, ülkede tersine ayrım, menfi seleksiyon kısırdöngü yaratıyor, iyiler, kişilikli olanlar dışlanıyor. Bu görüşlerin kötümser olduğu, münafıklık olduğu söylenebilir. Düşündüklerimi, görüşlerimi etkili olmasa da, iz bırakmasa da yazmayı bir vatandaşlık görevi olarak algılıyorum. Çekimserlik sürüyor Türkiye’den katılanların yüzde 44’ü artık bölge ülkeleri ile iş yapmak konusunda ‘çok daha çekimser’ olduklarını belirtirken yüzde 5’lik bir katılımcı grubu gelişmelerin yeni bir iş fırsatı yaratabileceğini ve bundan sonraki plan Türkiye’nin yüzde 53’lük olumsuz etkilenme oranını en yakın takip eden ülkeler ise yüzde 39 ile Kanada, yüzde 32 ile Gürcistan ve yüzde 30 ile Danimarka. Bu ülkelerin de karışıklıkların yaşandığı ülkeler ile olan ekonomik ilişkilerde başı çektiğini belirten Acar, özellikle artan petrol fiyatlarının bu ülkelerin ekonomilerini olum Kanada ikinci sırada yönde negatif etkilediğini belirtti. Birinci negatif etkinin karmaşa ile artan petrol fiyatlarından kaynakladığını belirten Acar, diğer etkinin de direkt olarak ikili ticari ilişkilerin ve işbirliklerinin zedelenmesi ve faaliyetlerin durma noktasına gelmek zorunda kalmasından kaynaklanan bir suz etkilemiş olabileceğini sözlerine ekledi. Araştırmanın hedef kitlesi üst düzey yöneticiler ve diğer kıdemli yöneticilerden oluştu. Araştırmaya katılan sektörler de oranlarıyla birlikte yaklaşık olarak şöyle: Yüzde 25 üretim, yüzde 25 hizmet, yüzde 15 ile perakende, yüzde 10 inşaat, yüzde 25 diğerleri. larında bu bölgelere yer verebileceklerini belirttiler. Dünya ortalamasında çekimserler yüzde 10 iken, isteklilerin ortalaması yüzde 1. Rapor sonuçlarını değerlendiren Grant Thornton Türkiye Başkan Yardımcısı Beşir Acar, bölgede ortaya çıkan karmaşanın ekonomileri iki iş ve kazanç kaybı olduğunu ifade etti. Özellikle Türkiye’nin bölge ülkelerine hatırı sayılır miktarda ihracat yaptığını belirten Acar, bölgeye yapılan ürün ve hizmet ihracatının inişe geçmesinin Türkiye için en büyük olumsuz etkilerden birine sebep olduğunu belirtti. 4 ayda 223 bin oto TÜDEF: Tatil hakkını kullanmayan tüketici, sözleşmeyi iptal hakkına sahip Otomotivde üretim yüzde 16 arttı Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Otomotiv Sanayi Meclisi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ercan Tezer, bu yılın ocaknisan döneminde daha çok iç pazardaki gelişmelerin etkisiyle otomotiv sektöründe toplam üretimin yüzde 16, otomobil üretiminin de yüzde 11 oranında arttığını bildirdi. Tezer, “Bu dönemde, toplam üretim 408 bin adede, otomobil üretimi de 223 bin adede yükseldi” dedi. TOBB Türkiye Otomotiv Sanayi Meclisi İstanbul’da toplandı. Tezer toplantıda, sektörle ilgili gelişmeleri değerlendirdi. Bu yılın ocaknisan dönemini kapsayan 4 ayda otomotivdeki toplam pazarın, 2010’un aynı dönemine göre yüzde 67 oranında arttığını ve 274 bin adet satış gerçekleştiğini söyleyen Tezer, aynı dönemde otomobil pazarındaki artışın da yüzde 70 civarında olduğunu, otomobil satışlarının 177 bine yükseldiğini söyledi. Tezer, özellikle 2010’un ikinci yarısında başlayan ve yıl boyunca devam eden talep artışının 2011 yılı OcakNisan döneminde de sürdüğünü vurguladı. Devre tatil kâbusa dönüşmesin Kapıdan satışlar, cayma bildirim belgesinin verilmemesi de iptal nedeni... Bursa (AA) Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, devre tatillerde satışların kapıdan satış yöntemi ile yapılması, cayma bildiriminin verilmemesi ve tüketicinin tatil hakkını kullanmamasının, sözleşmenin iptali için yeterli nedenler olduğunu ifade etti. Yılmaz, kent merkezlerinde ve işlek caddelerde tüketiciyle önce anket yapıldığını, ardından bir haftalık tatil vaadiyle tüketicilerin tatil yörelerine davet edildiğini belirterek, çok yıldızlı otellerde, yoğun müzik ve psikolojik baskı altında yapılan tanıtımlarla, tüketicilerin sözleşme imzalamaya zorlandığını savundu. Bedava tatil hakkını kullanmak üzere giden tüketicinin, imzaladığı devre tatil sözleşmesi ile 1020 bin TL arasında borçlanarak eve döndüğünü kaydeden Yılmaz, “Sözleşme imzalayan tüketicinin büyük çoğunluğu ‘cayma hakkı’nın olduğunu bilmiyor. Devre tatil sözleşmesinin imzalanması durumunda dahi, tüketici hakkını kullanmadığı sürece sözleşmeden dönme hakkına sahiptir” değerlendirmesinde bulundu. Yılmaz, TÜDEF üyesi derneklerin “devre tatil” konusunda da mağdur olan tüketicilere hukuki destek verdiğini de anımsattı. Sıtkı Yılmaz, tüketiciyle müzakere edilmeyen, iyi niyet kurallarına aykırı hazırlanan ve tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşmelerin, “haksız şart” kapsamında olduğunu belirtti. Program umut vermekten uzak MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 61. Hükümet Programı’nın emekçilerin beklentilerini karşılamadığını, “umut vermekten uzak” olduğunu belirtirken işsizliğin yüzde 5’e indirilebilmesi için 12 yıl sonrasının hedef gösterildiğine dikkat çekti. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan program hakkında şu değerlendirmeleri yaptı: Ekonominin temel ve kronik sorunlarından işsizliğe bu hükümetin görev yapacağı 4 yıllık dönem içinde çözüm bulunamayacağı anlaşılmaktadır. Programda emekçilerin ve emeklilerin ücretleri açısından bir gelişme yoktur. Yani çalışan ve emeklinin yoksullaşması sürecektir. Kamuda “performansa göre” ücret sistemine geçileceği açıklanmıştır. Sistem, çok ciddi sorunları beraberinde getirmeye adaydır. Belirlenecek kriterler, uygulama yetkisi vb. unsurlar her türlü suiistimale açıktır. Çalışma hayatında giderek artan iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik bir gelişme saptanamamıştır. Örgütlenme, toplu iş sözleşmesi ve grev hakları konusunda, nelerin yapılacağı da belirsizdir. Torba yasadaki yerel yönetimlerde çalışanların durumuyla ilgili düzenleme 1 Ağustos’ta uygulamaya girecektir. Tahminen 50 bin dolayında yerel yönetim işçisi iş ve hak kaybına uğrayacaktır. Bu işçilerin durumları için daha sağlıklı bir çözüm bulunmasının da sağlanması gerekmektedir. Lise öğrencileri iki haftada robot yaptı Ekonomi Servisi Özyeğin Üniversitesi’nin lise öğrencilerinin mühendislik yeteneklerini geliştirmek amacıyla bu yıl ilk kez düzenlediği RoboKamp 2011 robot yapım kampı, dün, Özyeğin Üniversitesi, Altunizade Kampusu’nda düzenlenen robot yarışı ve ödül töreniyle sona erdi. Ford Otosan/ABB robotlarının gösterisiyle renklenen ve iki hafta boyunca robot yapımı konusunda eğitim gören 24 lise öğrencisinin katıldığı “hız” ve “tasarım” başlıklı iki kategoride düzenlenen yarışmada Türkiye’nin yeni yetenekleri ortaya çıktı. Ümraniye Anadolu Lisesi’nden Osman Şekerlen ve Çağrıbey Anadolu Lisesi’nden Erdi Gültekin’in tasarladığı “PICsel” adlı robot 54 saniye 94 salise ile hız kategorisinde birinci oldu ve iki haftada bile büyük işler başarılabileceğini kanıtladı. Yarışmada İTÜ Anadolu Teknik Lisesi’nden Burcu Denkten ile Çağrı Bey Anadolu Lisesi’nden Gülperi Gümüş’ün tasarladığı “Paytak” isimli robot hız kategorisinde 55 saniye 37 salise ile ikinci gelirken, İstanbul Erkek Lisesi’nden Mustafa Berk Işık ile İTÜ Anadolu Teknik Lisesi’nden Berk İlhan’ın geliştirdiği “Berk Oto” yarışmayı 55 saniye 43 salise ile tamamlayarak üçüncü oldu. Tasarım kategorisinde İzmir Özel Işıkkent Lisesi’nden Mert Alpkoçak ile Nakipoğlu Cumhuriyet Anadolu Lisesi’nden Uğurcan Bastık geliştirdikleri “TDD” isimli robot ile birinci oldu. Performansa göre ilk üçe giren öğrenciler Özyeğin Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Programı’nda yüzde 100 burslu öğrenim görme hakkı kazandılar. şte Türkiye’nin en fazla açık verdiği 5 ülke Ekonomi Servisi Türkiye’nin 2011’in ilk 5 ayında 43.8 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığının yüzde 62’sini 5 ülkeye verilen dış ticaret açığı oluşturdu. OcakMayıs döneminde Türkiye’nin Çin, Rusya, ABD, Almanya ve İran’a verdiği dış ticaret açığı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 47.9 artışla 27.3 milyar dolara ulaştı. Yılın ilk 5 ayında Türkiye’nin en çok açık verdiği ülke yüzde 18 pay ile Çin olurken, bunu yüzde 15 pay ile Rusya, yüzde 12 pay ile ABD izledi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan belirlemeye göre, Türkiye 2011 yılı OcakMayıs döneminde toplam 54 milyar 263 milyon dolarlık ihracata karşılık, 98 milyar 17 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirerek 43 milyar 753 milyon dolarlık dış ticaret açığı verdi. Bunun 19 milyar 803 milyon dolarlık bölümünü Çin, Rusya ve ABD’ye verilen dış ticaret açığı oluşturdu. 3 ülkeye verilen açığın dış ticaret açığı içindeki payı yüzde 45.3 oldu. Bu gruba Almanya ile İran’ın eklenmesiyle, dış ticaret açığı 27 milyar 252 milyon dolara, 5 ülkenin toplam dış ticaret açığı içindeki payı da yüzde 62.3 düzeyine ulaştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle