22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli PB Zonguldak PB Sinop B Samsun B Trabzon Y Giresun Y B Ankara 15 20 15 16 22 21 20 12 13 11 10 9 14 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B Y B Y B Y Y Y Y Y Y Y 14 13 6 24 24 23 23 23 19 21 18 17 12 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamPB Brüksel B Paris PB Bonn B Münih B Berlin B Budapeşte Y Madrid Y Viyana B 17 12 17 22 25 24 25 26 24 22 21 16 19 Belgrad Y 20 Sofya PB 17 Roma B 19 Atina B 19 Zürih B 25 Moskova Y 20 Aşkabat Y 29 Taşkent Y 31 Baku Y 21 Bişkek Y 25 Tiflis Y 21 Kahire Y 28 Şam Y 25 Ülkemizin güney ve doğu kesimleri ile zamanla kuzeybatı kesimleri padçalı ve çok bulutlu, Doğu Adeniz, Doğu Karadeniz, Güney ve Güneydoğu Anadolu, Sivas, Kayseri, Ordu, Tokat ile sabah saatlerinde Konya, Karaman, Niğde, gece Edirne ve Kırklareli çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışların; Elazığ, Tunceli, Bingöl, Diyarbakır, Erzurum, Kars ve Ardahan çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. 7 MAYIS 2011 CUMARTES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Mayıs GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK 1981 yılında Kahramanmaraş’ta işkenceyle öldürülen öğretmenin mezarı açıldı Baştarafı 1. Sayfada Geçmiş seçimlerde özellikle sağ partiler kamuoyunun adını bildiği kimi cemaat liderleriyle gizliden gizliye temas kurarlardı. Bu görüşmelerden sonra örneğin Nurcuların ya lideri ya da göstereceği isim aday listelerinde yer alırdı. Bir ara Isparta, Burdur ve Antalya çevresinde etkili olduğu bilinen cemaat pek gözde idi. Mezara mı denize mi gömüldüğü tartışmalarının yeniden alevlendiği Nurculuğun mimarı Ispartalı Saidi Kürdi’nin bir deha olduğuna inanan parti genel başkanları da vardı. Cemaatlerden oy desteği koparmak o denli önemliydi ki, geçmiş seçimlerde iktidarda olan veya seçimlerde yine iktidara oynayan parti lideri, propaganda gezilerine ara verdiği Side’den, bir gece basına çaktırmadan Antalya’ya giderek cemaat lideri ile görüştü idi. Daha sonra Necmettin Erbakan; cemaatlerle içli dışlı ilişkileri İstanbul’a nakletti. Zaten Erbakan ve daha sonra Özal, cemaatlerle gizliden gizliye değil, açık seçik görüşmenin olağan, toplumsal ve siyasal gerekliliğini kabul ettirdiler. Cemaat sorununun gizliliği kalmadı. Bugün iktidarı muhalefetiyle bütün partiler; cemaatlerin siyasal alanın legal birer öğesi olduğunu açıklamalarıyla, davranışlarıyla kabul ettiler. 12 Haziran seçimlerinin gözde cemaati kuşku yok Fethullah Gülen cemaati! Devlet içinde devlet gibi kabul gören, her alanda etkili. Bir eli poliste diğer eli yargıda, medyada kudretli bir cemaat! İster sanatçı olsun, ister futbolcu, gazeteci ya da siyasetçi, fark etmez. Birini destekledi mi tutmayın artık kişiyi! Hangi alanda boy gösteriyorsa yükseliyor da yükseliyor. Para, şöhret kapıları ardına kadar açılıyor o kişilere. Uzun lafın kısası, 12 Haziran seçimlerinde Fethullah Gülen cemaatinin hangi partiye destek verdiği artık biliniyor: AKP’nin önünde, arkasında, yanında! Kanıtını Fethullah Gülen taa ABD’den açıkladı. Ilgaz eteklerinde Başbakan’ın seçim konvoyuna PKK saldırısından hemen sonra, saat sektirmeden RTE’ye bir mesaj gönderdi. Gülen bu mesajı gönderdi mi göndermedi mi diye kimse bir tartışma açamaz; zira, gerçek satışı 3050 bin, ama bedava dağıttığı gazete tirajı yüz binler olan Gülen borazanı Zaman gazetesinde yayımlandı mesaj ve aynen şöyle diyor: “Kastamonu mitingi sonrasında yapılan menfur saldırı vesilesiyle Yüce Rabb’imden Başbakanınız R.T.E’ı bu millete bağışlamasını niyaz ediyor, onu ve ülkemizi her türlü kötülükten muhafaza buyurmasını temenni ediyorum.” Gülen bu mesajı ile AKP’ye ve liderine cemaatinin tam destek verdiğini ilan ediyor. Cemaatlerin siyasal bir aktör konumuna geldikleri tartışıladursun. Kürt açılımının aldığı biçim, yazar çizerlerde kaygı yaratıyor. Siyasal çevreler ise suskun! Ana muhalefetin Ilgaz saldırısı sonrası “Terör nereden gelirse gelsin karşıyız” diyen demeci, sorunun vardığı son noktaya acaba yeterli bir yorum olarak kabul edilebilir mi? PKK ve örgütün siyasal ayağı Barış ve Demokrasi Partisi (BDP); terörün artık bilinen anlamdan çıktığını, hemen her kente sıçrayan sokak hareketlerinin dayatmalarına gerekli yanıt alamadıkları için daha başka “hareketlere” yöneleceğini açıklıyor. Partinin eşbaşkanı Aysel Tuğluk; artık aba altından sopa da göstermiyor. Sözüm ona dili varmıyormuş ama; “kötü şeyler olacağını” söylüyor. “Devletle olmuyorsa halkımız (halkımız dediği Kürt halkı elbette) kendi demokrasisini kuracak ve kurduğu sistem içinde yaşamasını bilecek kadar örgütlüdür. Bu statüsüzlük durumu daha fazla devam edemez. Mısır gibi mi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Ancak bir statü kazanılacak ve ne pahasına olursa olsun korunacaktır” diyor. Aysel Tuğluk, tecahülü arifâneden gelerek sanki kötü şeyler olmasını istemez gibi bir izlenim vermeye çalışıyor ve ne ki, bal gibi devleti tehdit ediyor. Son açıklamalarıyla BDP+PKK; “Artık bıçak kemiğe dayandı” demek istiyorlar. “Ya devleti, Türk ulusu yanında Kürt ulusu ile birlikte tanımlarsınız ya da Kürt halkı kendi demokrasisini (statüsünü) kurmaya kararlıdır. Mısır ve Suriye’de olduğu gibi isyan hareketleriyle devletin vermediği haklarımızı alırız” demek istiyor. Son tehdidin bir eksiği var. Necmettin Erbakan’ın ünlü sözü: Dayatmalar; “Kanlı mı kansız mı?” gerçekleşecek! 30 yıllık işkenceye ‘kazma’ TUNCELİ (Cumhuriyet) 12 Eylül faşist cuntası döneminde Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde 1981 yılında gözaltında intihar ettiği iddia edilen ancak işkenceyle katledildiği belirtilen öğretmen Ali Ekber Yürek’in Tunceli’nin Ovacık ilçesi Güneykonak köyündeki mezarı açıldı. Yürek’in işkenceyle öldürüldüğü belirlenirse dönemin sorumluları hakkında soruşturma açılabilecek.12 Eylül döneminde gözaltına alınanların tutulduğu Afşin’deki ilköğretim okulu binasında intihar ettiği açıklanan Yürek’in kardeşi Mehmet Yürek, ağabeyinin 12 Eylül olaylarının hemen ardından işkenceyle öldürüldüğünü vurgulayarak mezarının açılması için Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmuştu. Başvuru üzerine açılması kararlaştırılan Yürek’in mezarı, Ovacık Cumhuriyet Savcısı İbrahim Korkmaz, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nden bir antropolog, Adli Tıp Kurumu’ndan bir uzman ve Bingöl’den bir arkeolog gözetiminde, Ovacık Belediyesi ekipleri tarafından kazıldı. Kazı çalışmalarını, Ali Ekber Yürek’in kardeşi Mehmet Yürek ve yakınları ile Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile bir grup BDP’li de izledi. Ovacık Belediyesi ekipleri tarafından yapılan kazıda çıkarılan kemikler numaralandırılarak tabut içerisinde muhafaza altına alındı. Mezardan alınan dokuların, savcılık işlemlerinin ardından incelenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderileceği belirtildi. Mehmet Yürek, kardeşinin hayatını kaybettiği sorguya dönemin Kahramanmaraş Sıkıyönetim Komutanı Yusuf Haznedaroğlu’nun da katıldığını belirtmişti. Yürek’in işkenceyle öldürüldüğü belirlenirse dönemin sorumluları hakkında soruşturma açılabilecek. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY “Cumhuriyet’in yayın çizgisine” ilişkin tartışmalar aldı. Yunus Nadi’nin kurduğu Cumhuriyet, Nadir Nadi ile kurumlaştı, İlhan Selçuk’la 21. yüzyıla taşındı. İlhan Ağabey’in deyişiyle bütün bunların altında yatan başarı Cumhuriyet okurlarının ve çalışanlarının. Cumhuriyet öyle bir gazetedir ki, kendisini seveni de sevmeyeni de kendi önünde eşitler. Türkiye’de basın tarihini Cumhuriyet’i göz ardı ederek yazamazsınız. Hatta Türkiye tarihini kökenleriyle birlikte geniş bir yelpazede ele alıyorsanız, Cumhuriyet gazetesinin rengi olmadan soluk kalır. Son yılların, doğal olarak Cumhuriyet’i de içine alan medya tartışmalarından biri şu: Yazılı basının geleceği ne olacak? Bu ana sorunun alt başlıkları da şunlar: Yazılı basının ömrü ne kadar? Dijital medyaya karşı yeni mekanizmalar, dönüşümler gerçekleştirebilecek mi? Bu tartışmaları olanaklarım ölçüsünde izliyorum. Tarafsız bakmadığım düşünülebilir ama ben yazılı basının varlığını koruyacağı kanısındayım. Gazete insanların günlük gereksinimleriyle karşılaştırılırsa ekmeğe benzetilebilir. Beyaz undan yapılan ekmeğin tarihi bin yıllar öncesine dayanıyor. Mısır’ın Teb şehrinde İÖ 3500 yılına ait ekmek yapan insan kabartmaları bulundu. Bugün ekmeğin yerini ne tutabilir? Fırıncılar, onlarca çeşidini üretse bile onları denedikten kısa bir süre sonra yine klasik ekmeğe dönmez miyiz? Gazete de öyle bir şey. Günlük gelişmeleri izleyen çağdaş bir insansanız bir süre günlük gazete gereksinimini başka bir medya organıyla gidermeye çalışırsınız ama yetmez. Bunu derken elbet iletişim çağının baş döndürücü bir hızla gelişen yeni organlarını küçümsemiyorum. O bambaşka bir alan. Mekân kavramını bile değiştiren bir güç. Elektronik posta, insanoğlunun toprağa bağlı olmadan verebildiği ilk adres. Bu çok büyük bir devrim. İnternet ağı geliştirilmeye başlandığında bu çok sınırlı bilgisayarla yapılabilmişti. 1984’te 2 bin kadar bilgisayar birbirine bağlıydı. Bu rakam 1991’de bir milyona ulaştı. 1996’da 10 milyon oldu. Bugün milyarla ifade ediliyor. İnternet için üretilen tanım şu: Yedinci kıta! Yakın gelecekte bu tanım da yetmeyecek. Ancak bütün bu gelişim sürerken günlük gazeteler de hep olacak. Batı’da günlük gazetenin insan yaşamındaki yerini anlatan sözlerden biri şudur: “Modern insanın sabah duası.” Anlatım biraz abartılı görünse de gerçek. Yaşam kalitesi, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin su içme gereksinmemiz değişiyor mu? Gazete de öyle bir şey. Yazılı basın varlığını koruyacak diyorsak, elbet kendini yenilemek zorunda değil, olduğu gibi kalmalı da demiyoruz. Bu zaten olanaksız. Çağ değişirken elbet ayak uydurmak gerekir. Ancak değişimle başkalaşımı birbirine karıştırmamak gerekiyor. Adını Atatürk’ün koyduğu Cumhuriyet gazetesi, çağın gerçeklerinden kopmadan, salt geçmiş bekçiliğine takılıp kalmadan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temelleri üzerinde varlığını sürdürecek. Nice yıllara... Nedim Şener: Sözleşme mahrem değildi Ergenekon soruşturması kapsamında 2 aydır Silivri 2 No’lu L Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Nedim Şener, 19 Kasım 2009’da Milliyet gazetesinde “Milyon Dolarlık Evlilik Kontratı” başlıklı haberinde “Alara Uzan ve Cem Uzan’ın evlilik sözleşmesini yayımladığı” için “özel hayatın gizliliği ihlal” iddiasıyla hâkim karşısına çıktı. Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Ergenekon davasının tutuklu sanığı Şener, eşi Vecide Şener, Hürriyet gazetesi köşe yazarı Ferai Tınç, Şener’in çok sayıda gazeteci arkadaşı ve taraf avukatları katıldı. Duruşmada savunmasını yapan Şener, Uzan ailesi hakkında “Bir Korku mparatorluğunun Çöküşü” adlı kitabı yazdığını ve bu dönemde de Uzanlar’ın ailesiyle ilgili birçok magazinsel bilgiye ulaşmasına karşın “özel hayatın gizliliği” kapsamına girdiğini düşünerek haberleştirmediğini anlattı. Şener, “Bu sözleşmeyi kamuoyunun mutlaka bilmesi gerekiyordu. Çünkü Uzanlar’ın kesinleşmiş karar ile 50 milyon dolar olarak tahmin edilen zararı Hazine’ye yüklemiş olduğu belirlenmiştir. Evlilik anlaşmasında aldatma halinde tazminatın ne şekilde olacağının yer alması Türkiye şartlarında enteresan bir husus olup, bu da haber değeri taşımaktadır. Suçsuzum beraatıma karar verilmesini istiyorum” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Nedim Şener ‘Üç Fidan’ etkinliklerle anıldı Türkiye sosyalist gençlik hareketinin öncü isimlerinden Gezmiş, Aslan ve nan’ın idamlarının 39. yılında çeşitli kentlerde etkinlikler düzenlendi AL AÇAR/ H CRAN ÖZDAMAR/ AB D N YAĞMUR ‘ONLAR ASLA KUKLA OLMADILAR’ İzmir’de CHP Bayraklı Gençlik Kolları’nca gerçekleştirilen anma töreninde Bayraklı Sahili’nde bir araya gelen yurttaşlar, denize kırmızı ve beyaz karanfil bıraktı. CHP Bayraklı Gençlik Kolları Başkanı Yusuf Özmen, “Onlar vatanına sahip çıkmak için 2. Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini yaktılar. Boyun eğmediler, ülkenin bağımsızlığını kazanmak için direndiler” dedi. İnsan Hakları Savunucusu Dr. Alparslan Berktay, Deniz’lerin avukatı Halit Çelenk’in yaşamını yitirmesinden duyduğu üzüntüyü de vurguladığı açıklamasında, “Onlar tam bağımsız Türkiye istemişler, ABD denizcilerini Dolmabahçe’den denize atmışlardı! Kukla değillerdi” dedi. döküldü. ABD emperyalizmi dün olduğu gibi bugün de bölgemizde ve Türkiye’de terör estiriyor. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan emperyalizme karşı bayrak açtığı için şehit olmuşlardır” dedi. Deniz’lerin idam kararını veren Ali Erverdi’nin boğularak öldüğünü anımsatan Targan, “Ama Deniz’lerin bıraktığı bayrak hâlâ yürüyor ve verdikleri siyasal mücadele sürüyor” diye konuştu. Berhan Şimşek, 6 Mayıs 1972’de Deniz’lerle birlikte Türkiye’nin de idam edildiğini, 12 Polis CHP yazılarını sildirdi ZONGULDAK (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün Zonguldak’taki programı öncesi Milli Egemenlik Caddesi çevresinde polisin belirlediği çöp konteynerlerinin üzerindeki “CHP” yazılarının, belediye temizlik görevlilerince silinmesi dikkat çekti. Belediye görevlilerine polisler de eşlik etti. Türkiye sosyalist gençlik hareketinin öncü isimlerinden “Üç Fidan” Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idamlarının 39. yılında çeşitli kentlerde düzenlenen etkinliklerle anıldı. İstanbul’un Anadolu yakasındaki bazı ilçeleri ziyaret eden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kartal’da, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişinin 39. yıldönümü nedeniyle düzenlenen törene katıldı. Burada seçim otobüsünün üzerinden gençlere seslenen Kılıçdaroğlu, “Üç Fidan”ın acılarını hâlâ yüreklerinde hissettiklerini belirterek, “Onların arzularının yerine gelmesi için rant imparatorluğunun yıkılması lazım. Rant imparatorluğunun yıkılması için yola çıktım. Sizin desteğinizle halkın iktidarını kuracağız. Onlar halk için mücadele ettiler, ülkenin bağımsızlığı için mücadele ettiler” dedi. Dolmabahçe’de düzenlenen anma törenine eski CHP milletvekili ve İl Başkanı Berhan Şimşek ile İP Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel, Türkiye Gençlik Birliği, CUMOK üyeleri ile çok sayıda 68’li katıldı. Anma etkinliğinde konuşan 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, “6. Filo emperyalizminin erleri buradan denize Galatasaray Meydanı’nda toplanan çok sayıda kitle örgütü temsilcileri Dolmabahçe’ye dek yürüdü. (SERKAN YILDIZ) Eylül darbesinin ardından ise ortaya sindirilmiş bir toplum çıktığını söyledi. Gezmiş ve arkadaşları için denize 3 kırmızı karanfil bırakıldı. DevGenç, GençSen, Ekim Gençliği, ESP ve DHF’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda örgütün üyesi yaklaşık bin kişi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anmak amacıyla Galatasaray Meydanı’ndan Dolmabahçe’ye dek yürüdü. “Deniz’lere çıkar bütün yollar” pankartı açan göstericiler, “Emperyalistler, işbirlikçiler, 6. filoyu unutmayın”, “Deniz, Yusuf, Hüseyin ölümsüzdür” sloganları attılar. EDP Genel Başkanı Ferdan Ergut yaptığı yazılı açıklamada “Darbeler ve darbecilerin isimleri tarihe kara harflerle yazılırken Deniz’lerin ve Halit Çelenk’in isimleri milyonların yüreğinde ve zihninde yaşamaya devam edecek” dedi. Avukatlar Dayanışma ve Hukuk Araştırmaları Vakfı Başkanı Av. Uğur Yetimoğlu da 6 Mayıs’ın üç fidanın ve avukatlarının günü olduğunu ifade etti. Mersin’de Üç Fidan İçin 68’liler Barış ve Kardeşlik Ormanı’nda her yıl olduğu gibi bu yılda 3 fidan diken Mersin 68’liler Derneği üyeleri daha sonra Akdeniz Belediyesi önünde bir araya geldi. Atatürk Caddesi’ne kadar yürüyen 68’liler ve çeşitli partilerin üyeleri, üzerinde Gezmiş ve arkadaşlarının fotoğraflarının olduğu bir pankart taşıdı. CEMAAT DOSYASI GÖNDER LEM YOR lhan Cihaner: Tek isteğim yargılanmak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in, “görevi kötüye kullanmak ve imar kirliliğine neden olmak” suçlamasıyla yargılandığı davada, mahkemenin istemesine rağmen Erzincan’dan “cemaatlere” ilişkin dava dosyası gönderilmedi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ndeki duruşmaya Cihaner ve avukatı Turgut Kazan katıldı. Duruşmada, Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker, Cihaner’in Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde yürüttüğü cemaatlere ilişkin dava dosyasının istenmesine rağmen gönderilmediğini ifade etti. Kazan, UYAP sisteminden bile ilgili dosyayı inceleyemediklerine dikkat çekerek, “Ne görevsizlik kararı veriyorlar ne de beraat kararı veriyorlar. Amaçları buradaki yargılamayı sürdürmek, bizim için verilecek hükmü geciktirmek. Beklerseniz sonsuza kadar bekleyeceksiniz” dedi. Cihaner’in, tek isteğinin yargılanmak olduğunu belirten Kazan, “Beraat ya da mahkumiyet. Bu hukuksuz sürecin nedeni bizmişiz gibi saldırılar devam ediyor. Hoşa gitmeyen kararları veren yargıçlar cezalandırılıyor. Siyasi kararları veren yargıçlara yapılan ödüllendirmeleri de her gün yaşıyoruz. İzmir Belediyelerinin nasıl bir baskıya maruz kaldığını herkes gördü” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle