19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MAYIS 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA [email protected] EMEK 7 Tabip odası başkanından tek kişilik sağlık eylemi ÖMER ŞAN RİZE RizeArtvin Tabip Odası Başkanı Zelkif Akgül, son iki yıldır Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aracılığı ile yurttaşın cebinden 2 milyara yakın para alındığını söyledi. SGK tarafından alınan katkı payına tep ki gösteren Zelkif Akgül, Rize kent merkezindeki Belediye Parkı önünde bir stant açarak hastalardan katılım payı alınmaması için vatandaşlara broşür dağıtarak “Sayın hükümet lütfen hastalarımızdan katılım payı almaktan vazgeçin” yazılı pankart astı. Akgül, yurttaşlara dağıttığı el ilanlarında da ‘Sağlık çalışanlarının haklarını dü zeltin’, ‘Hastaneleri satma yasası olan Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısını Meclis’ten geri çekin’ şeklindeki ifadelerle AKP iktidarına seslendi. Akgül, ayrıca yurttaşlara dağıtmış olduğu ‘Sağlıkta Yalanlar ve Gerçekler’ başlıklı bildirilerinde 20 madde halinde sağlık alanındaki haksızlıklar ve uygulamalar eleştiriliyor. Kim Vurduya Gitmek... 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde konu ile ilgilenenlerin kimilerinin gözleri yeniden Türkiye’ye döndü. İlgilenenleri sınırlandırmış olmamı lütfen yadırgamayın. Duyduğum zorunluluk nedeniyle böyle bir değerlendirme yapmam gerektiğini düşünüyorum. Hemen gerekçemi de ekleyeyim. İktidar tarafı Türkiye’de basının özgür olduğunu belirtip yaşanan bir sıkıntı varsa yargıdan kaynaklandığını söylemeyi yeğliyor. Bazı yayın organları ve gazetecileri de haklarında açılmış binlerce soruşturma ve süren davalar bulunmasına karşın, yaşadıklarını basın özgürlüğü kapsamında değerlendirirlerse birilerini üzeceklerini varsayarak üzerinde durmuyorlar. Avrupa Birliği’nin anlı şanlı sözcülerindense hiç ses çıkmıyor. Umarım ki, bugün gazetecilerin üzerine çöken kara bulutların, yürürlüğe girdiğinde “Reform” diye niteleyerek alkışladıkları yasa maddelerinden kaynaklandığının ayırdına varmışlardır. Hiç ummam ama utandıkları için suspus olmuşlardır. Dünya Basın Özgürlüğü Günü arifesinde kimi uluslararası kurum ve kuruluşlar yaptıkları açıklamalarla, Türkiye’deki basın özgürlüğünün durumunu irdelediler. Merkezi ABD’de bulunan insan hakları ve özgürlüklerini izleyen Özgürlükler Evi (Freedom House) Türkiye’nin notunu 54 olarak açıkladı. Bu notla da dünyada izlenmeye alınan 196 ülke arasında 112’nci olduk. “Bizden sonra 84 ülke daha var” kolaycılığına koşanlar olursa diye vurgulamak isterim ki Avrupa’da sonuncuyuz! İfade özgürlüğünün Türkiye’deki geri kalmışlığı, açılan çok sayıdaki soruşturma, binleri aşan basın davası ve hükümlü ya da tutuklu olarak hapiste bulunan 67 gazeteci, eski deyişle “kahır yüzünden lütuf” nitelemesine uygun bir birlikteliğin oluşmasına yol açtı. Türkiye tarihinde ilk kez 93 basın meslek kuruluşu bir araya gelerek “Gazetecilere Özgürlük Platformu”nu oluşturdu. Platformun ilk uluslararası etkinliği de 3 Mayıs’ta Akatlar Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Uluslararası 8 meslek örgütünün üst düzey temsilcisinin, Türkiye’deki meslek örgütleri yöneticilerinin, tutuksuz yargılanan gazetecilerin, tutuklu gazetecilerin ailelerinin de katıldığı toplantı gerçekten ilgi çekiciydi. Yargılanan ya da tutuklanan gazeteciler gündeme geldiğinde “yargı görevini yapıyor” söylencesinin ardına sığınıp topu yargının üzerine atmak artık inandırıcı gelmiyor. Bir kere daha yazıyorum. Yargı ya iktidarın çıkardığı yasaları uyguluyordur. Ya da yasalarda olmayan suç tanımlarına dayanarak kararlar alıyordur. Yasaları uyguluyorsa, yakınılan yasaları değiştirmek siyasal iktidarın görevidir. Yargı kendiliğinden suç tanımları üretiyorsa da görev Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na düşmektedir. Gazetecilerin kim vurduya gitmesi, görüldüğü gibi hiç de övünülecek bir durum yaratmıyor. Dünyada yılda 337 milyon iş kazası meydana geliyor, bu kazalarda 2 milyon 300 bin kişi yaşamını yitirdi İşçi sağlığı yasası çıksın E mekçiler, en yüksek ölümlü kazaların yaşandığı ülkelerin başında gelen Türkiye’de, bu konuyla ilgili ayrı bir yasa çıkarılmasını istiyor. Bu yıl 25.’si düzenenlen İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası etkinliklerinde konuşan Türkİş Başkanı Mustafa Kumlu, seçime hazırlanan ülkede bu konuya özellikle dikkat çekiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği “25. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası”nın açılışında konuşan Türkİş Başkanı Mustafa Kumlu, iş sağlığı ve güvenliği konusunda birçok gelişme kaydedildiğini ancak halen mevzuattaki dağınıklığın giderilemediğini belirtti. ILO verilerine göre, Hindistan ve Rusya’dan sonra ölümlü iş kazalarında üçüncü sırada yer alan Türkiye’de ölümlü kazaların iş kazalarına oranı yüzde 9.510 arasında. Mevzuatın sorunlu olduğu bir yapıda, sağlıklı bir uygulama ve etkin bir iş denetiminin sağlanamadığını savunan Kumlu, ILO raporuna göre, meslek hastalıklarının tamamının, iş kazalarının da yüzde 98’inin önlenilebilir olduğunu ifade etti. Türkiye’nin, dünyada en fazla iş kazası yaşanan ülkeler arasında üçüncü, ölümlü iş kazalarında da AB ülkeleri arasında ilk sırada yer aldığını bildiren Kumlu, şunları söyledi: “Ülkemizdeki kayıt dışılık, örgütsüzlük, taşeronlaştırma ve sigortasız işçi çalıştırma iş kazalarını ürkütücü boyutlara taşıyor. Küreselleşen dünyada, maliyetlerin düşürülmesi temel hedef haline gelmişken, maliyetlerin ilk düşürüldüğü alan ise iş sağlığı ve güvenliği alanı oluyor. Bu sorunların önlenmesi için müstakil bir İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu çıkarılmasını istiyoruz. Bunun yanı sıra başta devlet olmak üzere, sosyal taraflar, ilgili meslek birlikleri ve odalar olarak birlikte çalışmalıyız.” 337 milyon kaza Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Temsilcisi Ümit Efendioğlu, dünyada yılda 337 milyon iş kazası meydana geldiğini, bunların sonucunda 2 milyon 300 bin kişinin öldüğünü bildirdi. ILO tarafından iş sağlığı ve güvenliği konusunda 20 sözleşmenin kabul edildiğini ifade eden Efendioğlu, Türkiye’nin bunlardan 6’sını imzaladığını söyledi. Türkiye’nin henüz 187 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliğinin Güçlendirilmesi Çerçeve Sözleşmesi’ni onaylamadığını hatırlatan Efendioğlu, eylülde Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenecek 19. İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi öncesi Türkiye’nin sözleşmeyi imzalamasını umut ettiklerini kaydetti. Petrol analiz sektöründe ilk grev AB D N YAĞMUR Postacının sürgün çilesi Aynı zamanda posta dağıtım görevlisi olan sendika şube başkanı Yaşar Polat’ın bir ayda iki kez görev yerini değiştirdiler. MUSTAFA ÇAKIR MERSİN Çokuluslu petrol şirketlerine gözetim ve analiz hizmeti veren Hollanda menşeli Saybolt Gözetim ve Laboratuvar Hizmetleri işçileri greve çıktı. 80 işçisi bulunan Saybolt’taki grev, petrol analiz sektöründeki ilk grev oldu. Şirket çalışanları, grev süresince limanlara gelen petrol gemilerinden numune almayacak, gelen numuneleri incelemeyecek. Saybolt işçileri, çokuluslu şirketin Avrupa ve Amerika’daki birimlerinde çalışan işçilerin ücretleriyle kendi ücretleri arasında büyük farklar olduğunu belirtti. ANKARA Posta dağıtım görevlisi olan HaberSen Ankara 2 No’lu Şube Başkanı Yaşar Polat’ın 1 ayda iki kez görev yeri değiştirildi. Kurumdaki taşeronlaşmayı, özelleştirme girişimlerini protesto eden basın açıklamaları yaptıkları için görev yerinin değiştirildiğini belirten Polat, karara karşı dava açtı. Haber Sen Genel Başkanı Ufuk Beytekin de “Bunun adı geçici görevlendirme değil sürgündür” dedi. HaberSen Ankara 2 No’lu Şube Başkanı Polat, Babaharman Dağıtım ve Toplama Merkez Müdürlüğü’nde görevli iken önce 2 ay geçici süreyle Etimesgut’a gönderildiğini söyledi. Görev yerinin değiştirilmesine gerekçe olarak gideceği yerde “ihtiyaç olma sının” gösterildiğini belirten Polat, “Asıl neden başka. Biz PTT Genel Müdürlüğü önünde geniş katılımla özelleştirmeyi, taşeronlaştırmayı protesto eden basın açıklamaları yaptık. Sonrasında görev yerim değiştirildi. PTT’deki yanlış uygulamalara karşı çıktığımız için bizi ‘geçici görevlendirme’ kılıfları ile sağa sola gönderiyorlar” dedi. Asistan hekimler manisfesto açıklayacak! H CRAN ÖZDAMAR Direndiler, kazandılar ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde taşeron işçi olarak çalışırken işten atılan ve hastane bahçesinde 120 gündür direnen sağlık emekçileri, mücadeleyi kazandı. İşçiler zafer eylemi yaparak işbaşı yaptı. Hastanenin temizlik, yemek, güvenlik ve otomasyon işlerini yürüten taşeron firmalarda çalışırken 1 Ocak 2011’de işten atılan 100 işçi, SES, Devrimci Sağlıkİş, Türk Tabipleri Birliği ve demokratik kitle örgütlerinin de desteğiyle işe geri döndü. İZMİR Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’nde asistan hekimlerin gerçekleştirdiği iş bırakma eyleminin ardından Sağlık Bakanlığı’nca yayımlanan genelgenin, asistan hekimlerin sorunlarına çözüm olamadığı vurgulandı. Asistan hekimler, 27 Mayıs’ta İzmir’de, çeşitli kentlerden gelecek meslektaşlarının katılımıyla gerçekleştirecekleri şenlikte, “hekimlik manifestolarını” açıklayacak. Bakanlık 18 Nisan’da, yayımladığı genelgeyle, asistan hekimlere blok olarak, gün aşırı ve fazla sayıda nöbet tutturulduğunu kabul etti. Ancak asistan hekimler, genelgeyi dikkatle incelediklerini ve sorunlarına çözüm bulamadıklarını vurguladı. DEÜ asistan hekimlerinden Anıl Tanburoğlu, “Genelgede, sonuç alıcı maddeler yok. Bunu ağza bir parmak bal çalmak olarak görüyoruz” dedi. Sağlık çalışanı 1 Mayıs’ı kutlayamadı CEM L C ĞER M Hak yaratma savaşımlarıyla dolu emek tarihi, her tür baskı ve zorbalığa karşın, hakları öznelerin yarattığının örnekleriyle doludur. 2009’da, “emek ve dayanışma günü” demekle yetinip “mücadele” boyutunu görmezlikten gelen yasası çıkarılmadan önce de varolan 1 Mayıs’ın özü bu değil mi? Oysa Türkiye’de yasa koyucular; oldum olası, “Haklar, ben tanırsam ve tanıdığım ölçüde vardır” diyegelmişlerdir. Yürütme ve yargı da benimsemiştir, iç hukuka odaklı bu anlayışı. 1990 ilkbaharının sonlarında, yasaları önceleyerek “mektupla” kurulan ilk sendika Eğitimİş’in başvurusunu almamıştı Ankara Valiliği! İçişleri Bakanlığı’nın “Vecdi Gönül” imzalı yasakçı genelgesi Danıştay’ca iptal edildi ama, sendika mühürleme ve disiplin cezaları uygulama eylemleri sürdü gitti... Ulusalüstü sözleşmelere aykırılıklarla dolu yürürlükteki yasa, öznelerinin hakları eylemli olarak kullanıp yaratmasından 11 yıl sonra “güdük” bir içerikle çıkarılabildi. 2006 yaz başlarında, yargıç ve savcıların “dernek” olarak örgütlenmesiyle, bir başka ilk yaşandı. AKP, hemen bir tasarı taslağı hazırlayıp YARSAV’ı yasaklamaya kalkıştı… Ve ben de, “Kapatın YARSAV’I, YARSAVSEN’i kursunlar!” diyerek destekledim AKP’yi! (Bir Gün, 04.04.2007). Yargıç ve savcılar, 2011’in başlarında, yine iç hukukun önünden giderek, sendika kurup bir ilke imza attılar. İçişleri Bakanlığı, 1990’da ve 2006’da olduğu gibi, YARGISEN’i kapatma davası açtı. Rastlantıya bakın ki Başbakan, kapatma davasının ilk duruşmasından bir gün önce Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde, “üstünlerin değil hukukun üstünlüğü”nden yana olduklarını söylüyordu! Hem de, yargıçların 1945 yılından beri “dernek” değil “sendika” kurdukları Fransa’da... Hangi hukukun üstünlüğü? Hakları Yasalar Değil, nsanlar Yaratır Sözleşmelere aykırılığı yıllardır yinelenen sendikal haklarla ilgili yasaların üstünlüğü mü? Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına karşın, devlet kasasından memur sendikalarının kasasına yeniden kaynak aktaran torba yasanın üstünlüğü mü? “Hukuk”, artık salt iç hukuk değildir; torbaya tıkıştırılıp çıkarılan yasalar oluşturmuyor “üstün” olması gereken hukuku. Onaylanan sözleşmeleri de kapsar hukukun üstünlüğü. Yasama da, yürütme de, yargı da sözleşmelerle bağlıdır. İç hukuka taşıyan düzenlemeler yapılmamış olsa da, içtihatlar ışığında sözleşmeleri doğrudan uygulamakla yükümlüdürler. Uymadığı sözleşmelerin önemli bir bölümü AKP’nin “çıraklık ve kalfalık” dönemlerinde onaylanmadı mı? 2004 Mayıs’ında, AB’den müzakere tarihi almak için, anayasaya (m. 90/son), “onaylanan insan hakları sözleşmelerini yasalara üstün tutan ve uyuşmazlıkların yasaya değil doğrudan sözleşmeye göre çözülmesini öngören” bir cümle eklenmedi mi? Ama AKP, ne ILO’nun ne de AB’nin sendikal haklara ilişkin eleştirilerini göz önüne alıyor. Memurların ulusalüstü sözleşmelere dayanarak kullandıkları sendika, toplusözleşme ve toplu eylem hakları konusunda, hukukun üstünlüğünden söz ettiği Strasbourg’daki İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nde yedi kez ihlalden mahkum oldu! Ama sözleşme ve içtihatlara uyum sağlayıcı olumlu düzenleme yapma yükümlülüğünü, tazminat ödemekten ibaret saymayı sürdürüyor. Anayasa Mahkemesi’nin işi çok zor! Bireysel başvuru hakkı işlerliğe geçtiğinde, hangi hukuka göre karar verecek? Örneğin YARGISEN’in kapatılmasına ya da memurların barışçı toplu eylemlerine ilişkin davalarda verilecek olumsuz kararlara karşı yapılacak başvuruları, 4688’e ve 657’ye göre mi karara bağlayacak, sorusu bile “abes” değil mi? Ulusalüstü hukukun sağladığı güvence, arkasında bilinçli, örgütlü, etkin ve kapsamlı bir emek dayanışması yoksa anlam taşımaz. 4/C’ye, güvencesiz çalışmaya ve torba yasa anlayışına karşı gösterilmeyen 1 Mayıs 2011’deki büyük “sosyal” dayanışma “siyasal” dayanışmaya dönüşmedikçe, sosyal ve sendikal haklara saldırıların “ustalık” döneminde de sürmesi kaçınılmazdır. SAMSUN Samsun’daki Gazi Devlet Hastanesi’nde çalışırken DİSK’e bağlı Dev Sağlıkİş Sendikası’na üye oldukları için 100 gün önce işten atılan Cemal Kömpe ve Ali Arslan Şahin o günden bu yana, yaşadıkları haksızlığı hastane bahçesine kurdukları çadırda kalarak protesto ediyorlar. Ayrıca beş gün önce kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda kürsüye çıkarak konuşma talebinde bulunan iki emekçinin talepleri geri çevrildi. Buna tepki gösteren Dev Sağlık İş üyeleri, DİSK üyeleri, BAT’tan atılan tütün işçileri, Halkevleri ve TKP üyeleri de tertip komitesini protesto ederek mitingden ayrıldı. 100 gündür hastane bahçesinde kurdukları çadırda yaşamlarını sürdüren Cemal Kömpe ve Ali Arslan Şahin, kendilerine destek verenlerle birlikte DİSK Bölge Temsilciliği’nde bir araya geldi. Konfederasyonların tavrına tepki gösteren Kömpe ve Şahin, konfederasyonların kendilerini yok saydıklarını söyleyerek “Sendikamız adına Tertip Komitesi’yle daha önce yapılan toplantılarda, BAT’tan atılan tütün işçilerini ve hastanelerden atılan sağlık işçilerini temsilen birer işçinin konuşturulması talebinde bulunduk. Ancak konfederasyonlar bu taleplerimizi reddederek bizleri yok saydılar.” diye konuştular. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle