19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y Y Y B B B Y Y Y Y Y Y Y 18 23 16 18 20 20 21 13 14 14 13 14 17 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y Y B B Y B Y Y 13 16 15 20 23 23 20 22 19 22 17 17 14 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm B Londra Y AmsterdamPB Brüksel Y Paris PB Bonn PB Münih PB Berlin PB BudapeştePB Madrid Y Viyana B 18 11 17 15 20 20 23 22 20 20 24 25 21 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB Y PB PB B Y PB PB PB PB Y PB PB 24 20 22 23 21 17 29 30 24 31 21 27 22 Ülkemizin geneli parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, İç Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve batısı ile Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli çevreleri sağanak yağışlı geçecek. Yağışların; Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay, Karaman, Niğde, Nevşehir, Aksaray, Kırşehir, Kayseri, Kırıkkale, Yozgat, Sivas, Çorum, Gümüşhane, Bayburt, Bingöl, Tunceli ve Erzincan çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. 13 MAYIS 2011 CUMA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Mayıs GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada çağırıp dinledikten sonra “tatmin oldum” dedi. Hükümet adına konuşan Cemil Çiçek; “Madem ki Çankaya tatmin olduğunu söylüyor. Yüce makamı kıracak değiliz ya. Biz de tatmin olduk” anlamına gelen kısa bir açıklama yaptı. Başbakan RTE de, “ÖSYM Başkanı sınavları iyi idare edemedi” içeriğinde eleştirisel bir dokundurma yaparak tatmin olanlar korosuna katıldı. Tatmin olanlar korosunun son üyesi Ankara Başsavcılığı! Savcılık araştırdı soruşturdu. Sonra takipsizlik kararını açıkladı: Usulsüzlük, kopya yok sınavlarda. İhmal, bilgisayar hataları olabilir! Tatmin olanlar, arkalarında bir yığın tatmin olmayanlar bırakarak sırça köşklerine çekildiler. Tatmin olmayanların başında EğitimSen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç geliyor. Savcılık kararının hiç de sürpriz olmadığını söylüyor. Sınavlarda şifre, kopya gibi savcılığa göre takipsizlik gerektiren olayları başından itibaren sıralıyor. Tepeden aşağıya yapılan ÖSYM’ye destek atışlarından sonra; “Savcılıktan çıkacak sonucun böyle olacağı belliydi. Bu nedenle takipsizlik kararı sürpriz olmadı ama bizim açımızdan bu sonuca güven duymak olası değil” diyor. Kimi profesörler de savcılığın kuşkuları gideremediğini, sınavların her yanının laçka olduğunu açıklıyor. Söylüyorlar, açıklıyorlar da ne oluyor? Gerekenler olmuyor. Örneğin, toplumsal gerilimlerin baş sorumlusu, bir başkasının yazdıklarını araklamaktan, intihalden sorumlu profesör Ali Demir’in ÖSYM Başkanlığı’ndan istifasından söz edene rastlanmıyor. Son bir gelişme, zaten istifa gereğini ortadan kaldırıyor. “Bu noktaya gelinmesinden rahatsız olduğunu” söyleyen Çankaya’daki AKP’li, istifayı engelleyen gerekçeyi çok veciz bir ifade ve büyük devlet adamlarına özgü üslupla açıklamış bulunuyor: “Dere geçerken at değiştirilmez!” ÖSYM Başkanı’nın istifasını beklemek artık abes! Olmaz olmaz demeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Öyle şeyler oluyor ki olmaz diyorsunuz ama oluyor işte. Bir başka ülkede bir başbakanın işsizlikten yakınan bir vatandaşının cebine kartvizit koyarak sorununa çare bulduğunu işittiniz mi? Bizim her derde çare bulmakla övünen başbakanımız bir ilki gerçekleştirdi. Bu konuda başka ülke başbakanlarına örnek oldu. Kadın iki üniversite mezunu. RTE’nin önünü kesiyor. İş diyor iş! Başbakan yanına çağırıyor kadını. Benden hayır yok sana. Ama kartvizitini cebine koyduğum belediye başkanı çözümler sorununu diyor. Bir başka çarpıklık. Üstelik kişisellikten uzak, eşyanın tabiatına aykırı toplumsal çarpıklık. Nüfusunun büyük bölümünün işsizlikten yakındığı, açlık sınırında yaşadığı, dar gelirli ile çok gelirliler arasındaki makasın giderek açıldığı, iktidardaki partinin askerden yargıya devlet kurumlarını kendine bağladığı, yandaşlar dışında kalan medyanın türlü zorluklarla köşeye sıkıştırıldığı bir ülkede... ...o ülke halkının şikâyetçi olduğu iktidar partisine seçimde oy vereceğine inanabilir misiniz? Aramanıza taramanıza gerek yok! Bugüne dek yayımlanan kamuoyu araştırmaları halkımızın hemen her alandaki icraatından yakındığı AKP’yi yine tek başına iktidara getireceğini açıkladı. Böylesi olasılıklara veya olası iktidarlara; ancak halkının iki muhteşem kent, bir yeni Boğaziçi, 2023’te her bireyi müreffeh bir Türkiye yaratacağı masallarıyla uyutulan bir ülkede tanık olunabilir. Şayet kamuoyu araştırmaları gerçeği yansıtıyorsa: “Uyuma bebeğim / Yumma kirpiklerini / Gözlerin alışmasın rüyaya” diyen uyarılar da nafile! Prof. Ali Demir’in ÖSYM Başkanlığı’na atanmasında YÖK ve Cumhurbaşkanlığı belirleyici kurumlar olmuştu. YGS sınavı ve sonrasında yaşananlar üzerine dün Demir, YÖK Genel Kurulu’na çağrıldı. Kendisini seçen bu kurulun üyelerinin bir bölümü Demir’in yüzüne karşı ‘ÖSYM’ye yönelik güven kaybı doğdu’ dedi. Ancak ÖSYM Başkanı, devletin çeşitli kademelerinden yükselen eleştirilerde olduğu gibi bu kez de bu eleştirilerin gereğini yaparak istifa etme yoluna gitmedi. Demir’i seçen iki makam: Köşk ve YÖK çerken at değiştirilmez” cümlesi ne anlama gelir? Bu sözler, yasa gereği görevinden sadece istifa ile ayrılabilen ÖSYM Başkanı’na “İstesen de şimdi istifa olmaz” mesajından başka birşey değildir. Eleştirilerinin tonuna ve görüşlerindeki evrime bakıldığında ‘Gül’ün niyeti bu olamaz’ denebilirse de maalesef sözlerinin algılanışı böyledir. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Seçim sonuna kalabilir ÖSYM Başkanı hakkında savcılıktan gelen soruşturma talebi için ise bir ön inceleme heyeti kuruldu. Demir hakkında soruşturma izni verip vermeme kararında belirleyici olacak bu heyetin önünde 30 gün var. İhtiyaç halinde bu süre 15 gün artırılabilecek. Yani YÖK isterse, savcının soruşturma talebinin akıbeti rahatlıkla, hem iktidarın istediği gibi 12 Haziran seçimleri sonrasına hem de Demir’in istediği gibi 18 Haziran’da yapılması planlanan LYS sonrasına bırakılabilecek. Demir’in de, skandaldan en büyük darbeyi yiyen AKP iktidarının da istediği bu değil miydi zaten? Hem Rahatsızlar Hem de Koruyorlar başkanı Gül’e ait. Gül, YGS skandalına ilişkin bugüne kadar dört farklı açıklama yaptı. Şifre ve kopya iddialarının ortaya çıkmasından hemen sonra (3 Nisan) yaptığıilkaçıklamada“ÖSYMBaşkanı’nıarayıpgörüştüm.Başkandanaldığımbilgiler beni tatmin etti” dedi. Ancak sınavda şifre iddialarının doğru çıkması ve savcılığın olaya el koyması üzerine (8 Nisan) “Nihai anlamda bir şey söylemedim. Tatminkâr açıklamalar savcılardan gelecek” diyerek tavrını düzeltme ihtiyacı hissetti. YGS’nin ardından ÖSYM tarafından yapılan diğer sınavlarda da art arda sorunlar yaşanması üzerine eleştiriye başlayan Gül 25 Nisan’da şu açıklamayı yaptı: “Bu gelişmeler hepimizi çok üzüyor. Beni de çok üzüyor. Çünkü Türkiye’de şöyle bir anlayış vardı, ister cumhurbaşkanı çocuğu olun, ister Başbakan, Meclis başkanı çocuğu olun, isterseniz Türkiye’nin en zengin insanının çocuğu olun, bu tip sınavlarda herhangi bir ayrıcalık söz konusu olmaz. Puanınız ne ise ona göre bir yere yerleşirsiniz. Bu anlayışın zedelenmesinden doğrusu çok rahatsızım” Yeminine bağlı kalmalı t’ benzetmesi uydu mu? Savcılık soruşturması önceki gün takipsizlikle sonuçlanırken bu kez de gündeme ‘eposta skandalı’ oturdu. Bu gelişmelerin ardından yaptığı son açıklamada Cumhurbaşkanı Gül, “Bu noktaya gelmesiden ben de rahatsız oldum. Ama dere geçerken at değiştirilmez” diye konuştu. Gül’ün bu sözleri, ilk verdiği ‘tatmin oldum’ tepkisi kadar talihsiz bir açıklama. YGS’deki şifre skandalının hedefi olan, üstüne üstlük kendisini ‘bakan’ diye işleterek torpil isteyen birisiyle yazıştığı da ortaya çıkan Demir’in kararnamesindeki en son imzaya sahip bir makamın “Dere ge ‘A ül: Tatminden rahatsızlığa Sadece onlar mı? ÖSYM yönetimine en ağır eleştirileri yönelten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile Demir’in yerini korumasından yana. ÖSYM Başkanı’nın atama kararnamesindeki nihai imza Cumhur G Cumhurbaşkanı Gül, Meclis önünde okuduğu ‘Cumhurbaşkanlığı yemini’ ile bağlıdır. Bu yeminde Türk ulusuna, “Milletin huzuru” doğrultusunda ve “adalet anlayışı” içinde görev yacağı sözünü vermiştir. Buna ek olarak, cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini çizen anayasamızın 104. maddesi de “Cumhurbaşkanı devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir” der. Toplumun dörtte üçünün YGS nedeniyle kusurlu bulduğu ve istifa etmesi gerektiğini düşündüğü bir bürokrata, Cumhurbaşkanı Gül’ün hem de yeni iddiaların ortalya atıldığı gün “istifa etmene gerek yok” anlamına çekilebilecek bir mesaj göndermesi ne ‘milletin huzuru’ ne ‘adalet anlayışı’ ne de devlet organlarının uyumlu çalışması prensibiyle bağdaşır. Türk halkının tamamının cumhurbaşkanı konumundaki Gül’ün, iki milyona yakın gencin kaderini belirleyecek bu konuda, hem yemini hem de anayasal görevlerinin gereğini yerine getirmeli ve daha vahim skandalların yaşanmasına engel olmalıdır. Bunun yolu, Demir’in istifasını geciktirmekten değil hızlandırmaktan geçer. Günlerdir medyada yer alan ve yetkili organlarca da yalanlanmayan haberlere göre belediyeye yönelik suçlamalar şunlar: Sahte evrak üretmek. İhaleye fesat karıştırmak. Devleti zarara uğratmak. Bu suçlamalar sabaha karşı belediye binasını, çalışanların evlerini basarak ortaya çıkarılacak cinsten değil. Genel olarak denetimler sırasında ya da müfettiş raporlarında saptanan faaliyetler. İzmir’de ne oluyor? Hâkimsavcıpolis bir oluyor; biri başvuruyor, öteki izin veriyor, beriki operasyonu yürütüyor ve belediye basılıyor! İddia edilen suçların ortaya çıkarılması için aylarca “iz sürüldüğü”, belediyeye temizlik işçisi statüsünde adam sokulduğu, gizli kameraların yerleştirildiği belirtiliyor. Kimse kusura bakmasın, bunun anlamı şudur: Devletin, belediyesine karşı komplo kurması! En hafif deyimle, ayıptır. Hukuk devletine yakışmaz. Serbest bırakılanların ifadelerine göre, kendilerine yöneltilen sorular şunlar: Çocuklara niçin diş macunu dağıttınız? Köylüden niçin süt satın aldınız? Niçin konser düzenlediniz? Şu sanatçıları niçin İzmir’e davet ettiniz? Bunlar, benim yargılanmakta olduğum dava nedeniyle hiç yadırgamadığım, hatta olağan saydığım sorular! İzmir operasyonu da tıpkı ülkemizde tartışılmakta olan öteki operasyonlar gibi özel yetkili savcılar tarafından yürütülüyor. İzmir Barosu’nun operasyonun bu yanına dikkat çeken açıklamasında şöyle deniliyordu: “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin organize suç örgütü gibi nitelendirilmesi kabul edilemez. Özel yetkili savcılığın görevli olabilmesi için sadece suç örgütünün varlığı değil, suç örgütünün cebir ve şiddet kullanması gereklidir.” İzmir Barosu’nun altını çizdiği bu hukuki temel ne yazık ki çöktü. Özel yetkili mahkemeler, eski Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nden (DGM) de öte bir işlev üstlendi. Uygulamadaki adları şöyle de değiştirilebilir: Hükümet Güvenlik Mahkemeleri (HGM). Türkiye’de artık böyle bir kuvvet var. Özel yetkilendirmenin temel kuralı şu: Kendi yetki sınırlarını belirleme, gerektiğinde yeni yetkiler verme yetkisi! Bunu ileri demokrasi ile birleştirince şöyle bir tanım üretmek de mümkün: Özel yetkili demokrasi! İstediğine var, istemediğine yok. İzmirliler bu saldırıya ilk yanıtı verdiler. Asıl yanıt 12 Haziran’da olsa gerek! İzmir’in demokrasi bilinci yakın tarihimizin önemli sayfalarından biridir. Çok partili yaşama geçişin sancıları, meyveleri İzmir’de, Ege’de oluşmuştur. Turgut Özal, ülkede ve partisinde kendisini en güçlü hissettiği anda ilk uyarıyı İzmir’de almıştır. İzmir dayatmayı kabul etmez. İzmir yolsuzlukla mücadeleyi ister ama her operasyonu yutmaz. İzmir demokrasi için ateş yutar... Kül yutmaz! Silopi’de polisevi saldırısında şehit olan 2 polis törenle memleketlerine uğurlandı Düğüne 2 gün kala şehit Yurt Haberleri Servisi Şırnak’ın Silopi ilçesinde polisevine düzenlenen saldırıda şehit olan 2 polis, törenle memleketlerine uğurlandı. Duygusal anların yaşandığı törende şehitlerin özgeçmişleri okundu ve sonrasında dua edildi. Diyarbakır’da düzenlenen 2 ayrı törenin ardından şehit polislerden Gökmen Şimşek’in cenazesi İstanbul üzerinden Edirne’ye, Muharrem Ünlü’nün cenazesi de Ankara üzerinden Çorum’a götürülmek üzere uçağa konuldu. Şehit polisler Ünlü ile Şimşek için dün Diyarbakır Havaalanı’nda uğurlama töreni düzenlendi. Törene Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, Şırnak Valisi Vahdettin Özkan, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu, Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Mustafa Erdem, Diyarbakır Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, Şırnak Emniyet Müdürü Ali Doğan Uludağ, milletvekili adayları, askeri erkân ve emniyet mensupları katıldı. Saldırıda şehit olan polis memuru 26 yaşındaki Şimşek’in önceki gece son nöbetini tuttuğu ve düğünü olduğu için iz Diyarbakır’da düzenlenen 2 ayrı törenin ardından şehit polisler Gökmen Şimşek’ ve Muharrem Ünlü’nün cenazeleri uçakla memleketlerine gönderildi. Şimşek’in nişan fotoğrafı ne ayrılacağı ortaya çıktı. Türkçe öğretmeni olan ve ataması yapılmadığı için polisliği tercih eden Şimşek’in 2 aylık polis memuru olduğu belirtildi. Şehit Şimşek’in memleketi Edirne’de yarın düğününün olduğu ve 15 günlük yıllık izne ayrılıp memleketine gideceği öğrenildi. Diyarbakır Havaalanı’nda ikinci tören şehit polis 29 yaşındaki Muharrem Ün lü için yapıldı. Törene şehit Ünlü’nün Diyarbakır’ın Lice ilçesi Abalı Jandarma Karakolu’nda vatani görevini yapan kuzeni Mustafa Güngör Ünlü de getirildi. Kuzen Ünlü’yü Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Karaosmanoğlu teselli etmeye çalıştı. Ünlü’nün de nişanlı olduğu öğrenildi. BALYOZ PLANI SORUŞTURMASI 2. Ergenekon davasında Şahin ve Göktaş’ın çapraz sorgusuna devam edildi 3 askere daha tutuklama İstanbul Haber Servisi “Balyoz Planı” soruşturması kapsamında, emekli Albay Hakan Büyük’ün Eskişehir’deki evinde yapılan aramada ele geçirilen belgelere ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınarak adliyeye sevk edilen 5 muvazzaf askerden 3’ü tutuklandı. Balyoz Planı soruşturması çerçevesinde emekli Albay Büyük’ün Eskişehir’deki evinde yapılan arama sonrası ele geçen belgelere ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında savcılığın daveti üzerine 5 muvazzaf asker, dün adliyeye geldi. Soruşturmayı yürüten Savcı Hüseyin Ayar tarafından sorgulanan 5 askerden 3’ü tutklama istemiyle mahkemeye sevk edilirken 2’si serbest bırakıldı. Daha sonra nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çkan 3 asker tutuklanarak Hasdal Cezaevi’ne gönderildi. Emniyete gelen bir ihbarın değerlendirilmesi sonucu, Eskişehir’deki evinde yapılan aramada “Balyoz Planı” soruşturmasına ilişkin yeni belgelerin ele geçirilmesi üzerine gözaltına alınan emekli Albay Büyük, sevk edildiği Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde tutuklanmıştı. Dava sanıklarının eşleri ve yakınlarından oluşan “Vardiya Bizde Platformu” üyeleri adliye önünde alkışlı protesto düzenledi. Platform üyeleri, tutuklu sanıkların serbest bırakılmamasını 5 dakika boyunca alkışlayarak protesto etti. ‘Pentagon’da bana brifing verildi’ HAT CE TUNCER Yargıçlara su şişesi fırlattı İstanbul Haber Servisi Kağıthane’de 2000 yılında 1 kişinin öldürüldüğü kahvehane taranması olayı nedeniyle yargılanan Karagümrük çetesi lideri Nuri Ergin, mahkemede yaptığı savunmada ağabeyi Nejat Ergin’in kendisine ihanet ettiğini, ağabeyini öldüreceğini ifade etti. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nurettin Ak’ın, “tehdit ediyorsun” diye uyarması üzerine bağırmaya başlayan Ergin’in salondan çıkarılmasına karar verildi. Karara tepki gösteren Ergin, su şişesini Mahkeme Heyeti’ne fırlatarak, tehditler savurdu. Ergin, cezaevi aracına götürülürken “Silivri çetesi sizi çözdüm. Veli Küçük, Hurşit Tolon, Hanefi Avcı, sizi affetmeyeceğim” diye bağırdı. Mahkemeden Çalık’a iptal ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Çalık Holding’in Yumurtalık’ta yapmayı planladığı petrokimya ve rafineri tesislerinin “Çevre Düzeni Planı” değişikliği iptal edildi. Adana 1. İdare Mahkemesi, iptal gerekçesi olarak plan değişikliğini hazırlayan mühendisin yetersizliğini gösterdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen 2. Ergenekon davasının dün 118. duruşması yapıldı. Geçen ay çapraz sorgusu sağlık durumu nedeniyle yarım kalan İbrahim Şahin’in çapraz sorgusuna devam edildi. Başkan Köksal Şengün’ün kürsüye çağırdığı Şahin’e üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu çok sayıda soru yöneltti. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Aralık 1998’de basında yer alan açıklamalarında “Susurluk özel örgütü, PKK’ye silah satıyordu. CIA ve MOSSAD ile ilişki içersindeydi. İbrahim Şahin de bu yapının içindeydi. Perinçek’e suikast planı içinde Şahin de vardı” şeklindeki iddiaların hatırlatılması üzerine Şahin, bu nedenle Doğu Perinçek’e kızdığını belirtti. Şahin şöyle devam etti: “Herkes CIA’yı, FBI’yı bilir. Beni Pentagon’daki OSIA istihbarat teşkilatına götürdüler. O bütün istihbarat teşkilatlarının başıdır. ABD Genelkurmay Başkanlığı’nın istihbaratında brifing verdiler. Bana özel önem verdiler. Beni Amerikan televizyonlarına çıkartıp PKK’yi anlatmamı istediler.” Şahin, Haşıloğlu’nun soruları üzerine terörle mücadele için kurulacak yeni birimin başına kendisinin getirileceğinin bildirildiğini anlatarak “Bana ‘Ankara’ya gel’ diyenler, komutanlar. Doğan Yurt paşa falan. O da MİT’çi çıktı” diye konuştu. Duruşma salonunun elektriğinin kesilmesi ve Şahin’in tan Göktaş, 7 Ocak 2009 tarihinde gözaltına alındıktan sonra cep telefonunu kapatarak polislere teslim ettiğini, ancak telefonun açı C MY B C MY B siyonunun yükselmesi nedeniyle çapraz sorgusu tamamlanamadı. Başkan Şengün de, tutuklu sanıklardan eski Özel Kuvvetler Komutanı, avukat Levent Göktaş’ı kürsüye çağırdı. Göktaş, bürosunda bulunan yargı mensuplarının özel görüntülerinin yer aldığı iddia edilen 51 No’lu DVD’yle ilgisinin bulunmadığını söyledi. Göktaş, Silivri Cezaevi’nden kaçırma planı iddialarınyla ilgili, “Bir gardiyana 1000 lira verileceğine” ilişkin not konusunda “Ramazan ayıydı, bu paraya zekât amacıyla yoksul bir aileye iletecekti” açıklamasını yaptı. ‘Telefonumu açmışlar’ larak bir hafta boyunca gelen aramaların yanıtlandığını söyledi. Savcı Pekgüzel’in “Mete, Kürşat kod adlarını kullandınız mı” sorusu üzerine Göktaş “TSK’nin yüzde 50’si Kürşat adını kullanır. Ben Mete kod adını kullanıyordum. O dönemde Habur’da görevli olan şimdiki İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da bana ‘Mete’ der” diye konuştu. Kendisinin binbaşı olduğu dönemde Asayiş Kuvvet Komutanı’nın Hasan Kundakçı, Komutan yardımcısının ise İlker Başbuğ olduğunu anlatan Göktaş “Bir binbaşı ile bir korgeneral ve tümgeneralin olabileceği ilişki içindeydik. Bana sızabileceğim kampları sorarlardı. Ben de gece kampa sızar, bombalayacakları yerleri bildirirdim” dedi. Adliye önünde eylem
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle