26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR durmamın nedeni, Murat Daltaban’ın ‘mâruz kalma’yı bizim coğrafyamızda yaygın bir toplumsal durum niteliğiyle ele alması ve ‘tacizin kurumlaşması’ olgusunu da bu duruma bağlaması. Sözlüklerde karşılığı ‘rahatsız etme’ diye verilen tacizi Daltaban, sadece ‘cinsel taciz’ olmanın sınırları dışına çıkartıp, şöyle bir söylemle toplumsallaştırıyor: “Taciz, tacizdir çünkü otoritenin sana rağmen dayattığı her şey tacizdir. Zamanla kendi geleneğini, ahlak yapısını oluşturdu, kültürünü egemen kıldı diye makul bir şey haline gelemez…” Peki, ya yaşadığın toplum, otoritenin hemen her şeyi ‘sana rağmen dayattığı’ bir topluma dönüşmüşse, ve yine bu toplum, böyle bir durum karşısında genellikle çok yetersiz tepki düzeylerinde kalıyorsa ve sanki elinden, bütün bunlara ‘mâruz kalmaktan’ başka bir şey gelmiyormuş, gelemezmiş gibi davranıyorsa, o zaman ne olur? İşte o zaman, Murat Daltaban’ın dediği gibi, taciz ‘kurumlaşır’. Başka deyişle, zaman içersinde insanlar üzerinde –hangi türden olursa olsun– egemenlik kurmanın adeta ‘meşru’ yollarından ve araçlarından birine dönüşür, ve böylece bir anlamda kanıksanmaya başlanmış olur. Böyle bir durumla karşılaşmış bir toplumda sanatın gerçekten pratik bir işlevinin olması isteniyorsa eğer, o zaman yürürlükteki sanat uygulamasına yöneltilecek soruların da çok dikkatle seçilmesi bir zorunluluğa dönüşür. Örneğin böyle bir toplumda bütün dalları ile sanat, insanlara ‘maruz kalma’ durumunun benimsenebilecek tek durum ya da bir tür ‘değişmez kader’ olmadığını anlatmak için ne ölçüde çaba harcamaktadır? O toplumda sanatın, genelde böyle bir meselesi, bir derdi var mıdır? Yok ise, o zaman o coğrafyada ‘sanat’ ve ‘edebiyat’ adı altında yapılmakta olan, gerçekte ne diye adlandırılmak gerekir? Şimdi kimileri de kalkıp bu soruların artık ‘çok eskimiş’ veya ‘çoktan aşılmış’ olduğunu söyleyebilir. Bu, bazı toplumlar için doğru da olabilir. Ancak dünyanın geneline baktığımızda, bazı toplumlarda bir şeylerin eskimesinin veya aşılmasının, bu sonuçları öteki toplumlarda da ‘kendiliğinden’ doğurduğuna hiç rastlamıyoruz! 17 Güher ve Süher Pekinel ile Jacques Loussier Trio bir arada: ‘Mâruz Kalanlar’ Toplumunda Tacizin Kurumlaşması... 10 Mayıs Salı günü ‘Radikal Hayat’ta yayımlanan ‘Sana benzemek zorunda değilim!’ başlıklı söyleşisinde, Tiyatro DOT’un kurucusu ve yöneticisi Sayın Murat Daltaban, ‘mâruz kalmak’ ve ‘taciz’ kavramları üzerinde özellikle duruyor. Rasim Domaç ile yapılan bu söyleşi, okuyanı sözünü ettiğim iki kavram aracılığıyla sanat, özellikle de tiyatro bağlamında yeni düşünme boyutlarına taşıyabilir ve belki de bazı yeni ölçütlere götürebilir. ‘Mâruz kalmak’ yerine çoğu zaman ‘hedef olmak’ da kullanılıyor. Ancak burada tam bir karşılamanın bulunduğu kanısında değilim. Çünkü ‘hedef’ sözcüğü, beraberinde bir seçmeyi veya seçilmiş olmayı da getirir. Hedef varsa veya olunmuş ise, daha önce hedef seçilmiş bir şey de var demektir. Oysa ‘mâruz kalma’nın kapsamı bundan daha geniş. ‘Mâruz kalma’nın sözlüklerde genellikle ‘istenmeyen bir şey ya da durumla karşılaşmak’ diye açıklandığı göz önünde bulundurulursa, insanların veya toplumların doğrudan hedef seçilmeksizin de istenmeyen bir şeylerle karşılaşabilecekleri kendiliğinden anlaşılır; zaten doğrudan ‘karşılaşmak’ sözcüğünün çatısı altında her zaman bir ‘rastlantısallık’ payına da yer vermesi, bu durumun göstergelerinden biridir. Sözcük anlamı üzerinde biraz ayrıntılı Caz ve klasik müzik buluşması... İstanbul’da bir yerden bir yere ulaşabilmek ölüm! Trafik korkunç! Sinirler gergin! Kongre nedeniyle yollar kapalı! Sirenler, polis düdükleri seçimin belden aşağı kaset kavgalarına karışır oldu… AKM’nin hayalet görüntüsü kara saplı bir bıçak gibi ha bire yüreğimizi dağlamakta… Ama yine de iyi ki müzik var! Aynı akşam Leyla Gencer’i anma toplantısı ve konseri İstanbul’un bir yakasında, İdil Biret konseri öteki yakada... Dün akşam, aynı saatte üç ayrı konser. Birinin solisti Hüseyin Sermet, birininki Laure Favre Kahn, bir diğeri Ivo Pogorelich… Haydi bakalım, seçebilmek bir mesele, ulaşabilmek bir başka mesele! Bunca yoğunluk arasında ben eve kapanıp DVD izliyorum. Ama önce: müziğini ve klasik müziği bir araya getiriyorlar, birinden ötekine köprüler, gönül bağları kuruyorlar… Bu DVD, dünyada ilk kez Bach’ın hem klasik, hem de caz olarak yorumlanışını peş peşe sunuyor. CazBach’da J. Loussier Trio’suyla… Schwtzingen Festivali’nden canlı yayın Bach’ın yanı sıra Vivaldi’nin Dört Mevsimi’nden bölümler de içeriyor. Üç piyano arasında ritim uçuşurken ben onların Bach düşüncelerini okuyorum yeniden: “Johann Sebastian Bach, çocukluğumuzdan beri bizim için gerçeği ve aynı zamanda çok boyutlu düşünceyi aksettiren en önemli bestecidir. Armoni içinde şeffaflık ve olağanüstünün sonsuz arayışını ve doğrudan formüle edilişini sadece Bach’ta bulduk. Bach’ın büyüklüğü, bitmek tükenmek bilmeyen bir vizyon gücü ile geçmişi, bugünü ve geleceği aynı zamanda yaşatabilmesinden kaynaklanmaktadır.” Onlardan Bach’ı caz formatında dinlerken, sanki yıllardır sadece caz çalmışlar duygusuna kapılıyorsunuz. Mükemmeller! Bach’ın çok boyutlu matematiğiyle büyülendiklerini söylüyorlar. Sir Colin Davis yönetiminde “English Chamber Orchestra” ile yorumladıkları klasik Bach’ı dinlerken ise büyülenmek sırası size geliyor. Lucern Piyano Festivali’nin açılış konserinden canlı kayıt Rahmaninof iki piyano için “Fantezi” ile taçlanıyor bu DVD. Ayrıca ikiz piyanistlerin anlatıcı rolünü de üstlendikleri bölümler var. Hem kendilerini, hem birbirlerini anlatıyorlar. Üstelik muzipçe, kendileriyle ve birbirleriyle eğlenerek, iki afacan çocuk gibi anlatıyorlar. DVD’nin son bölümü ise kendilerini adadıkları gençlerin eğitimine ayrılmış. Böylelikle onları sadece sahnede değil yaşamda da izlemiş oluyoruz. Harika bir izlence. Herkese öneririm. ‘Mercury Rev’ Babylon’da Kültür Servisi Amerika’nın önde gelen rock topluluğu “Mercury Rev”, Garanti Bankası’nın sponsorluğunda Babylon’da. 1980’li yıllarda Buffalo’da kurulan topluluk, erken dönemlerinde psychedelic ve deneysel öğeler içeren müziği, zamanla içindeki karanlık kısımlardan arınarak melodik ve gösterişli bir müziğe dönüştürmüştü. 1995’te yayınladıkları 3. albümleri “See You on The Other Side” ve 1998 yılında yayınladıkları 4. albümleri “Deserter’s Songs” ile hayran kitlesini genişleten topluluk, kuruluşundan bu yana 8 albüm çıkardı. “Mercury Rev”, 14 Mayıs Cumartesi günü saat 23.00’de Babylon’da sahne alacak. DUYURU: Yazarımız İnci Aral’ın kullandığı [email protected] adresi, 10 Mayıs 2011 tarihinde hacklenmiştir. Yazarımızın bu adresinden gelen mailleri lütfen dikkate almayınız. ‘2. Bazid Film Günleri’ başlıyor Kültür Servisi Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde belediye tarafından düzenlenen “2. Bazid Film Günleri” bugün başlıyor. Bu yıl ağırlıklı olarak Kürt filmlerinin gösterileceği üç günlük festivalde kurmaca, belgesel ve kısa filmler gösterilecek; film gösterimlerinin ardından filmlerin yönetmenleriyle söyleşilere de yer verilecek. Etkinlikte Sedat Yılmaz’ın “Press”, “Umur Hozatlı’nın “Kayıp Özgürlük”, Nezih Ünen’in “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları”, Shiar Abdi’nin “Meş” filmlerinin gösteriminin yanı sıra Sedat Yılmaz, Umur Hozatlı ve Metin Yeğin’in katılacağı “Türkiye’de Politik Sinema” başlıklı bir panel de düzenlenecek. te Lemper’e Ergenekon soruşturması İş Sanat yine konser programında müthiş bir sürprizle şaşırttı müzik ve tiyatroseverleri. Ute Lemper’in “Berlin’de Son Tango” kabare gösterisi, olağanüstüydü. Bu sayfada o gösteriyle ilgili Hande Eagle’ın “Dünya bir Kabaredir” yazısı da harikaydı. (Bakınız 9 Mayıs Cumhuriyet). Ben, onun değinmediği bir iki noktayı vurgulamak istiyorum. Yıllar geçtikçe kendini aşan sanatçılardan biri Ute Lemper. Sadece kendiyle yarışıyor. Bu kez dikkatimi çeken, sunduğu kabarenin içeriğine de uygun olarak şu özellikti: Beyazdan da daha beyaz teniyle, bedeniyle, sahnede çıplaktan daha çıplak görünebiliyor. Dişiden daha dişi olabiliyor. Ama dilediği zaman tüm dişiliğinden sıyrılıp, cinsiyetsiz olabiliyor, sonra bir de bakıyorsunuz Erkek olmuş! (Büyük harfli E ile.) Kabaresinde en güldüğüm anlardan biri boynundaki o kırmızı “Boa”nın yolculuğuydu… Bu ateş kırmızısı tüylü “zamazingo”, tarih ve coğrafya içindeki yolculuğunda, Eva Peron’dan Tatcher, Merkel, Condeleezza Rice, Carla Bruni ve daha nicelerine ulaşıyor… Sanatçı her birinin taklidini yapıyor sahnede… Derken o “Boa”, dönüp dolaşıp sonunda Bayan Erdoğan’ın omuzlarına konmaz mı! Ödüm koptu o an! İster misiniz salonda bir savcı olsun ve haydi bakalım Ute Lemper doğru Ergenekon soruşturmasına… Neyse ucuz atlattık, sanatçı sağ salim ülkesine döndü! U Doyamadıklarım Geçen hafta izlemeye doyamadığım bir başka kayıt: Tarık Akan’ın gerçekleştirdiği, Yıldız Kenter, Işık Yenersu, Rutkay Aziz ve yine Tarık Akan’ın sesleriyle oyunculukları ve kişilikleriyle katıldıkları, Cumhuriyet’in geçen pazar verdiği “Mehmet Aksoy” belgeseliydi. (Yerim bitti, bir başka yazıya…) Son bir not: Geçen hafta Paris’te Altın Orfe ödülünün Leyla Gencer’e verilmesi beni sonsuz mutlu etti. Ödülü İdil Biret’in teslim alması ayrıca bir onur kanımca. İdil Biret, ödülü İKSV’deki Leyla Gencer Müzesi’ne armağan edecek önümüzdeki günlerde… Bu arada Altın Orfe ödülünün müziğin çeşitli alanlarında verilen çok önemli bir ödül olduğunu vurgulamalıyım: Aynı törende tenor Bülent Bezdüz’ün de rol aldığı Rossini’nin “Ermione” operasının da birincilik ödülü aldığını belirtelim. Leyla Gencer hayatta olsaydı, “Cicim, sen beni bırak gençlerin başarısını yaz diye sitem ederdi” o nedenle eklemek gereğini duydum… ekineller: Sahnede ve Yaşamda Güher ve Süher Pekinel’in yeni video kaydı “Bach Jazz” nisan ayında yayınlanmıştı (ArtHous Musik) ben yeni izleyebildim ve âşık oldum. Caz ustası Jacques Loussier ve Trio’suyla birlikte caz P EFSANE REGGAE SANATÇISI, ÖLÜMÜNÜN 30. YILINDA ETK NL KLERLE ANILDI Ölümsüz Bob Marley Kültür Servisi 11 Mayıs 1981 tarihinde, henüz 36 yaşındayken hayatını kaybeden tüm zamanların en sevilen müzik adamlarından Bob Marley’in ölmeden önce oğlu Ziggy’nin kulağına fısıldadıkları unutulmadı: “Parayla yaşamı satın alamazsın.” Fakir bir ülkeden, Jamaika’dan çıkıp dünya çapında efsane haline gelen, ezilen halklar adına reggae müziği ve barışçı mesajlarıyla dünyayı adalete, kardeşliğe davet eden Bob Marley, ölümünün 30. yılında dünyanın dört bir yanında düzenlenen törenlerle, şarkılarıyla, belgesel ve panellerle anıldı. Önceki gün hayranlarının akınına uğrayan Jamaika’daki Bob Marley Müzesi’nde de çeşitli etkinlikler düzenlendi. Bob Marley Vakfı’nın genel müdürü Jackie LynchStewart ise anma töreninde, “Bob Marley’in ölüm yıldönümü olan bugün, onu hüzünle anıyoruz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle