19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA 15 Atatürk’ün evinden bisikletle yola çıkan Işık Üniversitesi öğrencileri bu akşam İstanbul’a ulaşacak Bisikletle Selanikİstanbul Gençlerin projelerine ödül Acıbadem Üniversitesi tarafından “sağlık bilimleri” alanındaki gelişmelere katkıda bulunabilecek genç beyinleri teşvik etmek ve ülkemize kazandırmak amacıyla bu yıl ikincisi düzenlenen liselerarası “Fikrine Sağlık” proje yarışmasını kazananlara ödülleri törenle verildi. Yarışmaya, ülke çapında 400’ün üzerinde proje başvurdu. Yapılan ön eleme sonrası yarışmaya hak kazanan toplam 115 projeden 10 tanesi finale kaldı. Finale kalan projeler arasından birinciliği, İzmir Özel Çamlaraltı Lisesi’nden Ege Ak, ikinciliği, İzmir Özel Ege Lisesi’nden Gökçe Nur CihanerMehmet Can Erata, üçüncülüğü de Çakabey Anadolu Lisesi’nden Buğra FelekoğluSetenay Sinefin Yalçınbaş kazandılar. Işık Üniversitesi’nin düzenlediği ve Selanik’te Atatürk’ün evinin önünden başlayan “Işık Yolculuğu” adlı bisiklet turu, bu akşam Şile’de son bulacak. Işık Okulları’nın kuruluşunun 125. yılı kutlamaları çerçevesinde düzenlenen tur, 6 Mayıs Cuma günü Selanik’teki Atatürk’ün evinde düzenlenen törende, Işık Okulları’nın simgesi olan meşalenin yakılmasıyla başladı. Törende konuşan Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Sıddık Yarman, Işık Okulları’nın eğitim geçmişinin 1885 yılında Selanik’te başladığını hatırlattı. Işıklı bisiklet ekibinin sürpriz yol arkadaşları ise tura gönüllü olarak katılan iki profesyonel Yunanlı bisikletçi oldu. Ekip, bir hafta boyunca toplam 710 kilometre yolu birlikte katetti. Işık Yolculuğu ekibi sırasıyla Asprovalta, Kavala, İskece, Gümülcine, Dedeağaç, Keşan, Tekirdağ ve Silivri’den geçerek İstanbul’a ulaşacak. Turun bitiş noktası ise Işık Üniversitesi’nin Şile Kampusu’nda düzenlenecek bahar festivali olacak. Işık ekibi, festival alanında kurulacak dev meşaleyi Selanik’ten getirdikleri “ışık” ile yakacak. Kopya ktidarı! Meydanlar toz duman. En çok tozutan da Muhterem Başbakanımız. Kasetin siyasete, siyasetin kasete girmesi ne yeni, ne de Türkiye’ye özgü. Ama kasetler, ne seksi daha seksi hale getiriyor. Ne de siyaseti daha zevkli kılıyor. Amerikan Cumhurbaşkanı adaylarından Senatör Barry Goldwater’in 1960’larda söylediği o söz hâlâ belleklerdedir: “Seks ile siyaset birbirine çok benzer. Zevk almak için ikisinde de çok iyi olmanız gerekmez!” Aynı anda resim yaptılar Eyüboğlu Eğitim Kurumları 13. Aktif Resim Yarışması’nda, 16 okuldan 170 öğrenci, aynı anda resim yaparak yarıştı. Yarışmada, 4. ve 5. sınıflarda Ulus Özel Musevi İlköğretim Okulu’ndan Rahel Keli Kalaora, 6. ve 7. sınıflarda Erenköy Işık Lisesi’nden Naz Tandoğan, 8. ve 9. sınıflarda Habire Yahşi Anadolu Lisesi’nden Melek Yüsra Güler, 10. ve 11. sınıflarda ise Galatasaray Lisesi’nden Azra Tuğçe Süngü birinci oldu. Bilimsel projeler yarıştı İSTEK Belde Fen Lisesi’nin İstanbul’daki ilköğretim ve ortaöğretim okulları arasında düzenlediği 4. Fen Bilimleri Araştırma Projeleri Yarışması’nda, 55 okuldan toplam 80 proje, “Deneysel”, “ModelDerleme”, “Fizik”, “Kimya” ve “Biyoloji” alanlarında yarıştı. Uluslararası Öğrenci Değişim ve Eğitim Programı kapsamında İtalya, Hollanda, Finlandiya ve Almanya’dan İSTEK Belde Okulları’na gelen 19 öğrenci de yarışmada projelerini sergiledi. Yarışmanın sonucunda 45. sınıf Fen ve Teknoloji Alanı birincisi Eyüboğlu Ataşehir İlköğretim Okulu, 678. sınıf Fen ve Teknoloji Alanı birincisi Atatürk İlköğretim Okulu olurken liseler arasında birincilikleri, fizik alanında Hasan Şadoğlu Lisesi, kimya alanında Darüşşafaka Lisesi, biyoloji alanında ise İSTEK Bilge Kağan Lisesi öğrencileri kazandı. İktidarın seçim meydanlarındaki hallerine bakınca gerekmediği sahiden çok belli oluyor. Kendisini bütün zamanların En Çılgın Projecisi ilan ediyor. Karada gemi yüzdüren İstanbul Fatihi Sultan Mehmet’i bile yattığı yerde mahcup ediyor. Kanalizasyona muhtaç İstanbul’u, kanalla ikiye böleceğini ilan ettiği yetmezmiş gibi… Dönüp bir de.. “İstanbul’un yanına 2 İstanbul daha inşa edeceğini!” açıklıyor. İstanbul sayısını 3’e çıkarmak da neyin nesi? Herhalde niyeti asıl İstanbulluya da 3’ün 1’ini bırakmak! Meydan tozutması devam ediyor… “Ben Süper Lig’in usta oyuncusuyum!” Süper Lig, sanki Çiftetelli gibi, bir kendin çal kendin oyna oyunu! Meydanların tozu dumanı arasında akılda kalacak en doğru sözü Devlet Bahçeli söylüyor:“Türkiye Öcalan Gülen – Erdoğan eşkenar üçgenine sıkışmış durumda!” Başbakanımız, kendisini Süper Lig oyuncusu ilan etmekte haklı.. Oynaşlarının ikisi de birbirinden süper: CHP lideri Memur Kemal elbette kesmez onu. Yargı hakkındaki korkular, kaygılar, kuşkular ne yazık ki yavaş yavaş gerçeğe dönüşüyor. Şifreli Sehvenli Pardonlu ÖSYM sınavının iptaliyle ilgili dava “takipsizlik” ile sonuçlanıyor! Şaşırmamak gerek. İktidarın “Tatmin oldum” diye sıkı takipte tuttuğu bir davanın takipsizlikle sonuçlanmasından doğal ne olabilir ki? Şimdi sıra halkı ve öğrencileri, Bıyıklı Ali Demir’in “Görevi ihmal”den yargılama oyalamacasında... Sanki bu ülkede görevi ihmal diye bir suç varmış / kalmış gibi! Görevi ihmal diye bir suç varsa bu suçun asıl failleri, o muhteremi o makama tayin edenlerdir! Ali Demir, mühendismiş. Ama uzmanlığı tekstil... Yani iplik! KPSS’den sonra ÖSYM’de de şifreciliğin – kopyacılığın çorap söküğü gibi gitmesi boşuna değil. Ama asıl ipliği pazara çıkan bu zat değildir. Böylesi bir ehliyetsize “bıyıklarına binaen” böylesine ciddi bir görevi verenlerde. Bu rezaletin patlayacağını, çok değil 80 gün önce bu iktidarın alelacele bir gece yarısı Meclis’e getirdiği ÖSYM tasarısı görüşmelerinde, CHP sözcüleri feryat figan ortaya koymuştu. Bu satırların naçiz yazarının söylediklerine de tutanaklar tanıktır. (TBMM Tutanakları 17 Şubat 2011 5. Oturum Saat 21.10) “ÖSYM Başkanı’na haddinden fazla yetki veriyorsunuz. Yönetim Kurulu’na bir tek öğrenci veya sendika temsilcisi almıyorsunuz. Kopyacılık evrakta sahteciliktir. Kopyacılığa bu iktidar döneminde rastlanması çok doğal! TBMM’de ‘Evrakta sahtecilik’ dosyası olanların döneminde elbette ÖSYM’de de kopyacılık, evrakta sahtecilik olacaktır!” Nitekim oldu da... Gelecek ay tam bugün, bu iktidar hâlâ başımızda ise olmaya da devam edecektir! 125. yıl anısına duvar SaintMichel Fransız Lisesi’nin 125. kuruluş yılı kutlamaları çerçevesinde 760 parçadan oluşan “125. Yıl Anı Duvarı”nı açıldı.Anı duvarı projesinin yaratıcısı eğitmen Duygu Bağlan; seramik kalıplarının tek tek SaintMichel’li öğrenciler tarafından şekillendirilerek kurumu ziyaret eden ünlü mezunlara sunulduğunu ve bu şekilde herkesin kendi yaratıcılığını ifade ettiği bir seramik karo yaratıldığını söyledi. Duvar, önümüzdeki yıllarda da eklenecek yeni parçalarla büyüyecek. Yürütme’den Yargı’ya ‘Manzaralar’! MER Ç VEL DEDEOĞLU K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] İş İngilizcesi (Business English), İngilizce iş görüşmelerine (Interviews) hazırlık Gramer ve kişiye özel konuşma dersleri Kadıköy / stanbul TEL: 0532 701 80 41 (0216) 418 94 51 [email protected] C MY B C MY B Bu ayın başında başladı siyasi parti mitingleri. İktidar partisi “AKP”nin “ilk” mitingi Kastamonu’daydı. Sağ olsun TV’ler uzun uzun görüntüledi “cinsel” konuların da dillendirildiği bu mitingi. R. T. Erdoğan konuştukça açıldı, saçıldı; ama bir ara keyiflenmeye başlayınca, mitingi cinsellik boyutuna taşıyacağı anlaşıldı. Gerçekten de bekletmedi konuya hemen girdi: “Beline hâkim olamadı, gitti” diyerek Deniz Baykal üzerinden “CHP”ye yüklenmeye girişiverdi. Vurdukça vurdu; siyasal piyasaya sürdüğü “Belden Aşağı Siyaset” bağlamında “yüzerek” alandaki on binlerce insana seslenip: “Yahu kendi eşiyle mi bir şey oluyor da, bunun özeli oluyor” diye sordu ve ardından: “Kendi eşiyle değil yahu!” yanıtıyla da bıyık altı gülmesini sürdürdü... Ülkesinin halkına bu “tür” bir konuşmayı yapan kişi: “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti”nin “Başbakanı”ydı ne yazık ki!.. “4 Mayıs 2011” tarihli bu konuşmayı Başbakan’ın, ilkin Kastamonu’da yapması Kastamonuluları acaba üzmüş müdür? Yine acaba, bu yatak odası söylemini eşi Emine Hanım nasıl karşılamıştır dersiniz? Ya da kızları Sümeyye hafiften de olsa utanmış mıdır? Bilemeyiz ki. Belki aile içinde böyle konuşmalar yapıyordur Başbakan; olabilir; kimse de karışamaz. Ama bir “Başbakan”ın “halk”ın karşısında bu “tür” konuşmalar yapmaya “cüret” etmesi bu konuşma biçemini (üslup) siyasetin bir parçası durumuna getirmesi, “O kişi”nin “kültür”üyle, “kültür düzeyi”yle ilgili olduğu da bilinir. Öte yanda, “kültür”ün, kişinin aldığı “eğitim”e, yaşadığı yetiştiği “aile” ortamına, “çevre”ye bağlı oluşundan hep söz edilir. Bilindiği gibi, Başbakan, “temel” eğitimini, “Kadınlarınız sizin (evlat yetiştiren) tarlanızdır; o halde tarlanıza dilediğiniz gibi gelin” (*) diyen ayetleri okuyup ezberleyip yüreğine kafasına mıhlayarak yaptı; “imam” oldu. Ayrıca “kimliğinin” oluşmasında, kabadayılarıyla ünlü “Kasımpaşa”da yaşamasının nasıl bir etkisi olduğunu da, pek çok kez kendi söylemleriyle ortaya koydu. Ama haksızlık etmemek için şunu da belirtmeliyiz: En ünlü (!) Kasımpaşalı bile böyle bir “belden aşağı” vurmaya yanaşmaz sanırım. “Yürütme”nin başı bu durumdaysa, bu “baş”la yönetilen bir ülkede “hukuk”un, “yargı”nın “anlamı” ne olabilir? “Erkler ayrımı” geçerli olsa da. “Fıkıh”la, “Mecelle” ile yoğrulup mühürlenmiş böyle bir kafa “yapısı”nın “erkler ayrımı”nı kabullenip saygı duyması beklenebilir mi? Beklenemeyeceğini “yasama” ve “yürütme”yi avcunun içine alan Başbakan’ın “yargı”yı da ne du ruma getirdiğini “görmek, duymak” ve buna “tanık” olmak istiyorsanız, “Ergenekon Davası”nın herhangi bir duruşmasını izlemeniz yetecektir. Örneğin geçen cuma günü (6 Mayıs) “Ergenekon Davası”nın “senaryo”larından “Balyoz” adlı olanın uygulaması, yani sahnelenmesi vardı. Hep olduğu gibi “giriş” davalıların adlarının okunmasıyla, “Yoklama” ile başladı. Her zaman bu sürede Kafka’nın ünlü yapıtı “Dava”yı anımsamanın da ötesinde sanırım yargılama salonunda olduğum için yaşıyor gibi olmaktan pek kurtulamıyorum. Suçlular bölümünde beklemekte olan, “Dava”nın kahramanı Joseph K, yüksek kürsünün ardındaki yargıcın sesiyle silkinir; başını iyice kaldırıp geriye atarak görmeye çalışır kendine sesleneni. Yargıç ona, üç yıl önce şu gün saat ikiyi on dakika sekiz saniye geçe neredeydiniz, gibi bir soru sorar. Joseph K. hemen düşünmeye başlar, düşünür, düşünür. Bu kez kürsünün yan tarafından bir ses gelir. Bankanın “o” toplantısına gittin mi? Neden gittin? Gitmeden önce kafanda neler vardı? Tam böyle olmasa da buna benzer sorular bitmez tükenmez Kafka’nın “Dava”sında. Joseph K.’nin başka bir duruşmasına uzanmadan bizim “Balyoz”unki başladı. Konuşan bütün savunmalar “yargılama”nın “tarafsız” olmadığını, “güvenilirliği”ni yitirdiğini açıkça belirttiler. Kısa bir süre sonra da, Savunman Şule N. Erol, Yargıç Murat Üründü’ye: “Siz iddianameyi okudunuz mu” diye sormak “zorunda” kalınca, “Kafkasal” bir an yaşanacak diye düşündüm. Çünkü yanıtlanması hayli zor bir soruydu bu. Davanın “183 Ek Klasör”ü var; Savunman Celal Ülgen, bunların yaklaşık “yüz bin sayfa” anlamına geldiğini daha önceki duruşmalarda açıklamıştı. Sakın “olamaz!” demiyelim, çünkü savunmaya zamanında verilmemiş olan “106” klasör daha varmış; C. Ülgen söyledi. Bu durumda yargıç, hem “bin” sayfalık iddianameyi, hem de bu “yüz bin” sayfayı okuyacak, inceleyecek... Her sayfa için üç dakikalık bir süreyle, yemeden, içmeden, yatmadan “24 saat” buna özgülense bile, kabaca altı buçuk ay sürer. Günde “sekiz” saat ayrılsa, yaklaşık “iki” yıl gerekir. Dava başlayalı “dört buçuk” ay oldu, yargıçlar hem bu çalışmayı “gerektiği” gibi sürdürüp hem de yargılamayı yaparlarsa, “24 saat”ten oluşan bir gün “yetmez” onlara... Yalnız bu “Kafkasal absürtlük” bile yeter bu “dava”nın “maskara”lığını ortaya koymaya ve Şule N. Erol’un sorusunun “haklı”lığını ve “yerindeliği”ni belirtmeye. (*) Bakara Suresi 223. ayet, H.B. Çantay çevirisi. HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] NG L ZCE Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Mersinbalığına ve 1 rilen bir başka ad. 2/ Gözleri görmeyen... 2 Papalığın simgesi 3 olan üç katlı taç. 3/ 4 Bir mal ya da paranın, emek verilme 5 den sağladığı gelir... 6 Eski Yunan ve Roma 7 yapılarında, taban kirişi ile tavan arasında 8 kalan ve üzeri boy 9 dan boya kabartma1 2 3 4 5 6 7 8 9 larla süslü olan bölüm. 4/ Şarkı, türkü..... Coğrafya 1 Ö Y K Ü N M E K daki kıyı tiplerinden biri... 2 V A L S U F A K Bir soru sözü. 5/ Gamet 3 E L A A S E N A lerde bulunan kromozom 4 L A N U G O T R ların tümü... Bir meyve. 6/ 5 EM L ONG A Öleceği kesinlikle bilinen 6MU C U R A R A bir hastanın, acısını dindirA P R ON mek için doktor tarafından 7 E K E B U L İ N K öldürülmesi. 7/ Cıva bile 8 Ç 9 T E R T İ P A şimlerinden zehirli bir madde. 8/ Trabzon’un bir ilçesi... Cılız, zayıf. 9/ Ankara’nın bir ilçesi... Zerdüşt dininde ateş tanrısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yurdumuzun denizlerinde de yaşayan bir balık. 2/ Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu... Rey. 3/ Bir ilimiz... Eritre’nin para birimi. 4/ Cam üretimi ve sanayide kullanılan soda külü. 5/ Telli bir çalgı... Aruz ölçüsünde, kısa okunması gereken bir heceyi kalıba uydurmak için uzatma. 6/ Hastalıktan kurtulma, iyileşme... Deride sinirler boyunca birtakım ağrılı fiskelerin dökülmesiyle beliren hastalık. 7/ “Pencereden geliyor / Gurbet bana zor geliyor” (Türkü)... İyi yaşamak için gerekli her şey. 8/ Temizlik işlerinde kullanılan bir cins toprak... Sıkıntı verme, üzme. 9/ Batı Asya’da yaşayan Türk soylu bir halk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle