22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 13 MAYIS 2011 CUMA 6 Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın ‘Kaynağı nereden bulacaksın’ sorusuna Konya’dan yanıt verdi: BARIŞ YAMAN HABERLER Güdük Muhalefet EĞER bir ülkedeki kamuoyu yoklamalarının hemen hepsi söz birliği etmişçesine, bir genel seçim öncesinde iktidarın yüzde 4050 arası, ana muhalefetin de ancak yüzde 2030 arası oy alacağını gösteriyorsa, bir temel yanlış olmalı değil mi o tabloda? Hele tablo iki yasama dönemi sonrası bir üçüncü seçim öncesinde ortaya çıkmaktaysa? Herhangi bir ülkede böylesine uzun bir dönemden sonra normal olarak ortaya çıkması beklenen tablo bundan farklıdır çoğu zaman. Çünkü genel olarak böyle bir sürede her iktidarın mutlaka yıpranması ve aynı süre sonunda herhangi bir ana muhalefetin de iktidar olması beklenir, değil mi? halde, ne olmuştur da şimdi tablo böyledir? Yoklama kuruluşları mı yanılmaktadır? İktidar mı olağanüstü başarılıdır? Ana muhalefet mi bu ölçüde başarısızdır? Kamuoyu yoklayıcılarının yanılıp yanılmadıkları seçim sorası belli olur. Ama öbür iki soru üzerinde şimdiden düşünmek yararlı olabilir. Çünkü, genel izlenim odur ki, üç aşağı beş yukarı ölçümlerle varılan sonuç aynı zamanda pek yaygın bir izlenim olarak seçmenlerce de benimsenmişe benzemekte; çünkü kimse çıkıp da inandırıcı bir güvenle aksini iddia etme cesaretini bularak sesini yükseltmiyor. Üzerinde durulması gereken bu izlenim. Onun oluşmuş olmasının nedenlerine biraz daha yakından bakmak gerek. irinci neden ana muhalefetin bu seçim kampanyasını bir genel seferberlik çağrısıyla başlatmamış olmasıdır herhalde. Böyle bir genel çağrı duydunuz mu hiç? Genel çağrı hep, “Partimizin kapıları açıktır; gelin, üye olun, iktidar olalım” biçiminde oldu. Sanki yürürlükteki seçim yasalarının engelleri başka türlü ortak güç oluşturma çarelerini büsbütün olanaksız kılıyormuş gibi. En azından, bir araya gelip bu çarelerin neler olabileceğini tartışma ve olası formüller üzerinde kafa yorma zahmetine bile girişilmedi. Oysa, çağrının yönelmesi gereken kuruluşların çoğu şimdiki ana muhalefet partisinin geçmişinde onunla zaten üyelik, yakınlık, birliktelik deneyimleri yaşamış ve bu deneyimlerden sonra kopmuş, uzaklaşmış, kırılmış, kısacası çeşitli psikolojik tıravmalardan geçmiş insanlarla doluydu. Onlardan istenen basit bir süngerle o izlenimleri silmek ve aynı saflara yeniden katılmak gibi bir seçenek biçiminde olmamalıydı herhalde. Oysa onlar şimdi ayrı kuruluşlardaydı ve çağrı bu gerçeği göz önünde tutarak yapılmalıydı. İkinci neden, ulusal ve bölgesel kalkınma modellerini geliştirip kampanya kozlarına dönüştürememiş olmaktan dış politikada büyük halk yığınlarına ters düşen önemli yanlışlara kadar öylesine uzun bir liste oluşturur ki, şu aşamada onlardan söz etmek kendisine umut bağlanan bir ana muhalefeti zayıflatmaya katkıda bulunmak gibi ters bir sonuç doğurur ki şu aşamada böyle bir tutum cumhuriyetçi kesimden kimseye yakışmaz. Üçüncü yanlışı da dile getirmeden edemiyor insan: Karşıdakinin oyununu benimseyip aynı oyun tarzıyla onu yenmeye kalkışmak. Bu futbolda bile başarısızlığa götürür bir takımı. Hasmınızın sözlerine laf yetiştirmektense, kendi taktiğinizle sahaya çıkıp kendi yapmak istediklerinizle insanları kazanmak daha doğru değil midir? Üstelik, yetişme tarzınız ve söz dağarcığınız karşınızdakiyle aşık atmaya yetmeyebilir çoğu zaman. Doksan dakikalık maç gibi seçim kampanyası da her dakikasında kendi oyununuzu kendi tarzınızla kendi oyununuzu oynayarak kazanılabilir ancak. Hortumları keseceğim ‘SSK’DE ŞEREF MLE ÇALIŞTIM’ Konya mitinginin ardından Karaman’a geçerek halka seslenen Kılıçdaroğlu, kendisini “SSK’ye akrabanı aldın mı?” diye eleştiren Başbakan’ı hedef aldı. Kılıçdaroğlu, “Bugün gene aleyhime atıp tutmuş. ‘Efendim sen SSK’de ne yaptın?’ Ben orada şerefimle görev yaptım. Eğer sende yürek varsa, adam gibi adamsan, korkmuyorsan istediğin televizyon kanalında, istediğin gazetecilerle gel, hesaplaşalım” dedi. Bugün bazı ilçelerde yapacağı seçim çalışmaları için Kayseri’ye giden Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın iddialarının hatırlatılması üzerine televizyon davetini yineleyerek “Ben çocuklarıma gemi mi aldım? Her şeyin hesabını vermeye hazırım. Yeter ki o da her şeyin hesabını vermeye hazır olsun” diye konuştu. Demek ki ‘Çıkar’ Büyük Bir ayı aşkın zamandır Türkiye ÖSYM ve düzenlediği YGS sınavı ile çalkalanıyor! Az buz değil, 1.700.000 öğrenciyi ilgilendiren bir sınav. Aileleriyle birlikte (x3= 5.100.000) ve yakın akrabalarıyla birlikte (x5) yaklaşık 25 milyon 500 bin kişiyi ilgilendiren (Türkiye’nin üçte biri!) bir sınav! Bir de bunun üzerine olayı gözlemleyen, izleyen ve iktidar ve uygulamaları üzerine olumsuz fikir edinen bir o kadar insanı (seçmeni!) katın, Türkiye’nin üçte ikisi eder! Ve sınav yenilenmiyor; savcılık “takipsizlik” kararı veriyor! Bütün süreç, Cumhurbaşkanı, Erdoğan ve iktidarı gözetiminde gerçekleşiyor! Gerçekten sınavda iddia edildiği gibi bazı kesimler himaye edilmemiş, cevap anahtarları kimseye verilmemiş olsa bile, toplumda oluşan algı bu sınavın tam anlamıyla bir hırsızlık sınavı olduğu biçimindedir! Nitekim Metropoll şirketinin yaptığı araştırma da, ezici bir çoğunlukla (yüzde 72) bu sınava güvenmiyor. Bu durumda, üstelik seçimlere kısa bir süre kalmışken, siyasi iktidarın yapacağı şey, bugüne kadar bütün kurum ve kuruluşlarda yaptığı gibi (çünkü hepsi kendi adamları!!) sınavı iptal ettirmektir. Bırakın onu, Ali Demir’e bile dokunmadılar! Cumhurbaşkanı’nın yorumu ilginç: Dereyi geçerken at değiştirilmezmiş! Hangi dereyi geçiyoruz?! Buradan çıkartılacak tek sonuç var: Bu sınavdan bazı kesimlerin elde ettiği çıkar o kadar net ve büyük ki, sınavı iptal etmeye yanaşmadılar! Ali Demir ki, sürecin başında, ortasında ve sonunda söyledikleri ve savcılığı da dikkate alırsak, birbirine zıt açıklamalar yaptı! Ali Demir, öyle görülüyor ki beşinci kalitede bir insan! İktidar, kendi insan havuzundan, en azından “kaliteli” görünecek ve süreçleri yönetebilecek bir kişiye sahip değil artık! Bu sınav, AKP’yi epey aşağı çekecek sonuçlara yol açacak... İyi iyi mi diyeceğiz veya yazık çocuklara mı?! O B KONYA CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Parayı nereden bulacaksın” sorusuna “AKP Genel Merkezi’ne giden hortumları keseceğim, o paraları yoksula vereceğim” diye cevap verdi. Kılıçdaroğlu dün partisinin düzenlediği mitinge katılmak üzere Konya’daydı. Konya yolunda gazetecilere açıklamalarda bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, özellikle Siirt ve Muş’a vurgu yaptı. Kılıçdaroğlu, “Bu kentlerden çok umutluyum, buralardan milletvekili bekliyorum” dedi. MHP’nin barajı geçip geçemeyeceği konusuna değinen Kılıçdaroğlu, soruları, “Meclis’e giremeyeceği ihtimalini hiç tahmin etmiyorum” diyerek yanıtladı. Kılıçdaroğlu mitingden önce Mevla na Müzesi’ni ziyaret ederek dua etti. Kılıçdaroğlu, müzeden ayrıldıktan sonra da İstiklal Harbi Şehitliği’ni de gezdi. Kılıçdaroğlu, Musalla Mezarlığı’na giderek Telgrafçı Hamdi Bey’in mezarını da ziyaret etti. Konya Hükümet Meydanı’nda düzenlenen mitingde halka seslenen Kılıçdaroğlu, “Bizim istediğimiz Türkiye’de yoksulluk tarihe gömülecek, hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Eleştirmek kolay ama biz hem Konya’nın hem Türkiye’nin sorunlarını çözmeye talibiz. Bunların ustalıkla falan ilgisi yok. Usta olan bir partinin iktidarında 2.5 yaşında bir çocuk açlıktan ölür mü?” diye konuştu. CHP’nin sadece eleştirmediğini, herkesin derdine bir çözü mü olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “12 milyon 715 bin yoksulun olduğu Türkiye’yi yönetenler biz ustayız diyorlar. Biz aile sigortası getireceğiz, yoksulluğu tarihe gömeceğiz. Biz bunu söylerken birisi seslendi ‘Bu parayı nereden bulacaksın diye’. Yandaşlarını zengin ederken, kaynak nereden diye sormuyorsun. Ama bu ülkede bir çocuk yatağa aç girmesin dediğimiz zaman parayı nereden bulacaksın diye soruyorsun. Kaynak var. AKP’nin genel merkezine bağlanan hortumları kesip, o paraları yoksullara vereceğiz” şeklinde konuştu. Öğle ezanının okununca konuşmasına ara veren Kılıçdaroğlu, daha sonra şöyle devam etti: “Bu ülkede, bu başörtülü, bu pantolonlu diye ayrım yapmayacağım. Herkese hizmet etmek benim boynumun borcudur.” ‘Erdoğan yolsuzluğu itiraf etti’ KONYA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Lüleburgaz’daki konuşmasında bazı bakan ve milletvekillerini yolsuzluğa karıştıkları için aday göstermediği itirafında bulunduğunu belirterek, “Sende zerre kadar onur varsa çıkarsın o bakanları ve milletvekillerini açıklarsın” dedi. Kılıçdaroğlu, Konya’da partisinin tarım politikasını açıkladığı basın toplantısında, önceki gün Lüleburgaz’da Erdoğan’ın ÖSYM’ye gönderilen maille ilgili olarak “Sende zerre kadar onur varsa o bakanı açıklarsın” dediğini anımsattı. Kendisinin açıklamasına gerek kalmadan Yazıcı’nın ortaya çıktığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Ama Erdoğan konuşmasında çok önemli bir itirafta bulunuyor: ‘Biz Ak Parti olarak temiz siyaset sözü verdik. Benim bir bakanım bunu yapamaz. Bugüne kadar bazı bakanlarla ilgili atılmış adımlar varsa gerekçeleri vardır. Birçoğu milletvekili adayı olamadıysa nedenleri vardır.’ Müthiş bir itiraf. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir başbakan, bakanlarının ve milletvekillerinin yolsuzluğa başvurduğunu ve bu nedenle aday listelerinde yer almadıklarını söylüyor. Hiçbir yorum yapmadan Erdoğan’a onun sözleriyle sesleniyorum: Sende zerre kadar onur varsa, bu kadar ağır konuşuyorum, çıkarsın o bakanları, milletvekillerini açıklarsın.” Kılıçdaroğlu, Yazıcı’nın gönderdiği ifade edilen elektronik posta ile ilgili de “Kim gönderdi? Ne zaman gönderildi? ÖSYM Başkanı bakanı aradı mı? Savcı’nın bunları araştırmasını istiyoruz” diye konuştu. Hayati Yazıcı ve sahtekârlık! Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği “Bir bakan, yeğeninin iyi bir yere yerleştirilmesi için ÖSYM’ye elektronik mesaj attı” iddiası üzerine Hayati Yazıcı ortaya çıktı ve “O bakan benim ama elektronik mektup bana ait değil, benim adımı kullandılar” dedi... Yazıcı adına gönderilmiş bir elektronik posta var... Birinci gerçek bu... Tarafsız bir kuruluş, bu mesajı kimin attığını, IP adresinden bulup çıkartabilir... Yazıcı böyle bir mesaj atmamış olabilir. Eğer isterse, başka kanallarla böyle bir “rica”sını iletir, arkasında belge bırakmaz! Boş bulunup bir mesaj atma olasılığı oldukça azdır... Ama bu ne kıyamet sayın iktidar ve yandaşları! Türkiye üçdört yıldır sahtekâr duyumlarla suçlanan ve hapislerde yatan insanlarla dolu! Üstelik, kimlikleri bilinmeyen bir ihbar mekanizmasının yaptığı suçlamalarla! İmzasız, bilgisayarda yazılmış, kimlerin yazdığı belli olmayan, ıslak imzası bulunmayan kâğıt parçaları delil yerine geçiyor ve insanlarımız 34 yıldır hücrelerde süründürülüyor! Acaba Hayati Yazıcı, kendi durumundan, Ergenekon ve Balyoz davaları sanıkları için bir sonuç çıkartır ve empati yapabilir mi? Hiç sanmıyorum... Not: Başbakan’ın Demiryolu Yanılgısı “Her Şey Mubah” yazımızda, Başbakan’ın 19381950 arası CHP bir metre demiryolu döşememiş dediğini nakletmiştik. Okurumuz Yavuz Atay, Emre Kongar’ın 21. Yüzyılda Türkiye kitabındaki demiryolları çizelgesini anımsattı. Bendeki 17. basımda (Remzi), 19401950 yılları arasında 290 km. demiryolu döşendiğini görüyoruz. Savaş yıllarına rağmen! Başbakan’ın okumadığını biliyoruz, bu yanlış bilgiyi kendisine hangi uleması iletti, merak ediyoruz... 1923’te 3756 km. olan demiryolu uzunluğu, 1930’da 5639 km’ye, 1949’da 7381’e; 1950’de 7671’e çıktı. 195060 arası bunlara 224; 196073 arası 571; 19731996 arası ise sadece 141 km eklendi! Çılgın Proje: 3 Mayıs’ta “Kanal projenin asıl büyük tehlikesi, İstanbul’un soluk alıp vermesini, su içmesini sağlayan, İstanbul’a hayat veren, çölleşmesini önleyen, su, yağmur ve oksijen bölgesi Kuzey İstanbul’u bitirecek olmasıdır! Çünkü bu kanal, Kuzey İstanbul’un yapılaşması projesinin tamamlayıcısıdır. Karadeniz Sahil Yolu, üçüncü Boğaz köprüsüyle, oradan Kanal bölgesiyle birleşecek...” yazmıştık. Erdoğan doğruluyor! Kemal Kılıçdaroğlu, Konya Hükümet Meydanı’nda düzenlenen mitingde halka seslendi. CHP tarımla vuracak Konya’da partisinin tarım politikasını açıklayan Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi tarım ve hayvancılıkta ithalattan kurtaracaklarını söyledi MURAT KIŞLALI YUSUF MÜFTÜOĞLU Twitter’da COŞMUŞ Muhalefete savaş açan danışman Cumhurbaşkanı Gül’ün danışmanı Yusuf S. Müftüoğlu, Twitter mesajlarında CHP ve MHP’ye ağır eleştiriler yöneltirken gazeteci Ertuğrul Özkük’ü de faşistlikle suçladı. Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün danışmanı Yusuf S. Müftüoğlu’nun sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabında yazdıkları tartışma yarattı. CHP’ye “vicdansız”, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Azgelişmiş Kılıçdaroğlu” nitelemesi yapan Müftüoğlu’nun kendisine yapılan uyarıyı da dikkate almadığı ortaya çıktı. Haber portalı T24 Yayın Yönetmeni Doğan Akın’ın köşesinde yer verdiği Cumhurbaşkanı danışmanı Müftüoğlu’nun Twitter mesajlarında başta Kılıçdaroğlu ve Bahçeli olmak üzere birçok siyasi ve gazeteci hakkında yazdıkları tartışma konusu oldu. Akın’ın yazısında yer verilen Twitter mesajlarından birkaçı şöyle: Twitter’da CHP’nin “çelişkili, dünyadan bihaber, kaba saba, saygısız ve vicdansız” bir parti olduğunu öne süren Müftüoğlu, Kılıçdaroğlu için şu ifadeleri kullanıyor: (Referandumda) Adam yenilmiş, tarumar olmuş, hâlâ aynı primitif söylemleri devam ettiriyor... CHP’nin bir an önce bu azgelişmiş başkandan kurtulması lazım. Arkadaşlar öğrendim ben meseleyi: AK Parti Kılıçdaroğlu’nun hoşafına müshil atmış, adam cırcır olmuş, o yüzden kullanamamış oyunu.” Müftüoğlu, Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök’ü de “faşist” diye yazdı. Özkök CNN Türk’te katıldığı programda Müftüoğlu’nu sert bir dille eleştirerek, “ Her önüne gelene faşist diyen birinin orada oturabilmesi Cumhurbaşkanı Gül’ün sorunudur. Ben ciddiye alınacak insanları kendim tayin ederim. Ciddiye almaya gerek yok” diye konuştu. KONYA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’nin 9 yılda adeta çiftçiyi imha planı uyguladığını belirterek “Bu dönemde tarım ve gıda ithalatına ödenen para 100 milyar lirayı aşmıştır. Sadece 2010’da ithalata ödenen 20 milyar lira olup, tarım bütçesini 4’e katlamıştır. Yani çiftçimizden esirgenen para yurtdışına aktarılmıştır” dedi. Kılıçdaroğlu, “2002 yılında 2.5 kg. buğday karşılığında 1 litre mazot alınıyordu. Bugün 1 litre mazot alabilmek için 7 kg. buğday satmak gerekmektedir” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Konya’da CHP’nin tarım politikasını açıkladı. Mazotun yanında gübre, yem gibi girdilerde fiyat artışı yaşanırken çiftçinin eline geçen paranın yerinde saydığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Ölçüsüz ithalat hem süt, hem besi hayvancılığını bitirmiştir. Et ithalatının uzatılmasına karşın marketlerde et fiyatlarında da bir gerileme yoktur” dedi. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin bir zamanlar dünyada kendine yeten 7 ülkeden biri olduğunu anımsatarak CHP iktidarında tarım politikasında uygulayacakları politikaların ana hat larını şöyle özetledi: Maliyetleri düşüreceğiz. Mazotun ÖTV ve KDV’sini kaldıracağız. Mazotun litresini çiftçiye 1.5 TL’den vereceğiz. AKP zenginden almadığı vergiyi, litre başına 2 TL olmak üzere çiftçiden almaktadır. Tarımsal sulamada kullanılan elektriğe yönelik geçmiş 4.5 milyar TL borcu sıfırlayacağız. AKP çiftçinin alacağına faiz uygulamazken borcuna insafsızca faiz işletmektedir. Verimliliği yükseltmek için 4 milyon hektar sulama yapacağız. Bu AKP’nin yılda yapabildiğinin 8 katıdır. Toplamda 11 milyon hektar arazi toplulaştırması yapacağız. Bu AKP’nin 1 yılda yaptığının 10 katıdır. Yılda 1 milyar TL ArGe harcaması ayıracağız. Tohumluk ve damızlık havyan yetiştireceğiz. Fiyatları bir yıl önce açıklayacağız. Desteklemeleri zamanında ödeyeceğiz. Türkiye’yi tarım ve hayvancılıkta ithalattan kurtaracağız. Et ithalatını durduracağız. Kurumsal düzenlemeleri yapacağız. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nı yeniden yapılandıracağız. Arazi Edindirme Ofisi aracılığıyla çiftçiye toprak edindireceğiz. 2B arazilerini orman köylüsüne vereceğiz. HEDEF: Ç F T Ç Y E D Ö R T K AT F A Z L A B Ü T Ç E CHP’nin “Yeni Tarım Düzeni” başlıklı tarım politikası raporunu CHP Parti Meclisi üyesi ve eski Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın açıkladı. Raporda yer alan bazı ifadeler şöyle: 1990’da 100 olan dünya gıda fiyatları endeksi 2010 Aralık ayı itibarıyla 214.7 puana çıkarak tarihi rekora ulaşmıştır. Türkiye’nin nüfusu 1980’de 44.5 milyon kişiden bugün 73.7 milyon kişiye ulaşmıştır. En basit hedefimiz Türkiye’nin hızla artan nüfusuna yetecek gıda teminini bilime ve doğaya dost üretim teknikleriyle yapmaktır. AKP’nin 8 yılında Türkiye artan ölçüde dışa bağımlı hale geldi. Cumhuriyet tarihinin en düşük büyüme oranı gerçekleşti. Çiftçimiz desteklenmedi, vergilendirildi. Bitkisel ve hayvansal üretimdeki artış, nüfus artış oranının altında kaldı. Üretim düşerken ithalat patladı. Özelleştirmeler sonucu birçok fabrika kapandı. Çiftçimiz hacizicra kıskacına alındı. Tarımla uğraşan üretici sayısı, ekim alanı ve üretim miktarı azaldı. Arazi Edindirme Ofisi’nin Türkiye’de tarım arazilerinin gerçek üreticiye ulaşmasını sağlaması, dağınık parsel sorununu giderici arazi toplulaştırmaları, sulama yatırımlarının yaygınlaştırılması, bitkisel ve hayvansal çoğaltım materyallerine dönük ArGe çalışmaları ve üreticinin ve tüketicinin ekonomik örgütlenmesinin sağlanması ve etkin çalıştırılması yeni tarım düzeninin temel unsurlarıdır. Tarımda 20122023 arasındaki 12 yılda, ortalama 22 milyar 750 milyon liralık bütçe ayrılacaktır. AKP’nin tarıma tahsis ettiği bütçe büyüklüğünün 4 katına yakın bir miktarı, CHP Yeni Tarım Düzeni Programı’nda her yıl kullanılacaktır. MHP kasetlerine yayın yasağı İSTANBUL (AA) İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, MHP’li eski yöneticilerden İhsan Barutçu ile Bülent Didinmez’in avukatları aracılığıyla sundukları ve bazı internet sitelerinde yer alan görüntülere koruma tedbiri olarak erişimin engellenmesi kararı verilerek, soruşturma konusu olayın tüm radyo, televizyon, gazete, dergi ve internet ortamında yayımlanmaması istemiyle ihtiyati tedbir kararı verilmesini içeren talebini inceledi. Mahkeme görüntülere ilişkin doğrudan kişiliği hedef alan haber yapılması ve görüntü yayımlanmasının önlenmesine karar verdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle