16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 27 N SAN 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP, anayasa hukukçularının desteğiyle 10 başlıktan oluşan ‘Anayasa Vizyonu’ taslağı hazırladı Dinsel sömürü yasağı KIVANÇ EL Çok ‘Kritik’ Bir Genel Seçimler Türkiye’de, tipik bir kapitalist demokrasinin (“iyi devletin”) tanımlayıcı özelliklerinden farklı olmak anlamında “olağanüstü” bir devlet biçiminin şekillenmekte olduğunu artık liberal demokrat/sol kesimler de görmeye başladılar. Bu “olağanüstü” biçime zemin hazırlayan süreçleri, dayanılmaz bir yüzeysellikle, demokratikleşme adına destekleyenlerin, savunanların şimdi “askeri vesayetten kurtulmak isterken sivil vesayet altına girmeye” ilişkin yakınmalarını ibretle izliyoruz. Dahası “cemaat” kavramı altında tartışılanlar, bu kesimlerin, bir siyasi partinin çok ötesinde bir siyasikültürel hareket olgusuyla karşı karşıya olduklarını kavramaya başladıklarını da gösteriyor. Bu “olağanüstü” devlet biçimini inşa etmekte olan siyasi hareket, önümüzdeki seçimlerden sonra süreci hızlandırma, başkanlık sistemine geçmek gibi yeni kurumsal adımlarla projesini tamamlama şansına sahip olacaktır. Burada, bu “olağanüstü” biçimi kurmakta olan siyasi hareketin hegemonya inşa süreçlerine yakın zamana kadar yardımcı olan yararlı salaklarla, farkında hainler (kendi ilkelerine aykırı davranmak anlamında) arasında bir ayrım yapmak durumunda değiliz. Tiksintimizi ifade edip devam edelim. Kapitalist devletin “olağanüstü” bir biçiminden söz ettiğimize göre, “olağan” kapitalist devletin kimi tipik özelliklerinden üçünü kısaca anımsamakta yarar olabilir. Ama, önce kapitalist devletin (biçimi ne olursa olsun) varlık nedeninin kapitalist üretim tarzının istikrarını sağlamak, temel ilişkilerini korumak, bu anlamda bir devrimi önlemek olduğunu vurgulayalım. (1) Devlet, “sivil toplum” içinde doğrudan değil, varlığını doğallaştıran, ekonomi siyaset ayrımı görüntüsünü koruyan düşünce, algı ve varsayımları üreten, cami/kilise ve diğer dini örgütlenmeler, eğitim kurumları, aile, medya, kapitalist sınıf örgütleri, hatta spor kulüpleri ve “sarı” sendikalar yoluyla var olur. Devletin bu varlığı ne kadar “zayıf”, “dolaylı” bu aygıtların “bağımsızlığı” ne kadar güçlüyse, kapitalist devlet de “iyi devlet” kategorisine o kadar yakınlaşır. (2) Devletin ordu ve polis gibi şiddet aygıtları, personelleri ve uygulamalarıyla, egemen sınıfları temsil eden siyasi örgütlenmelerden, devleti yöneten siyasilerden ne kadar uzak, bağımsız, yasalara ve yasal süreçlere saygılı bir görüntüsü sunabiliyorlarsa, devlet “sınıflar üstü” fantezisini, bütünü asla kavranamayan bir yüce varlık (sublime object) olma durumunu o kadar koruyabilir. Böylece kapitalist devlet bir “iyi devlet” olarak şiddeti açık biçimde (yasalara aldırmadan) uygulamaktan kaçınabilir. (3) “İyi kapitalist devlet”, vatandaşlarının devletin etki ve erişim alanı dışında bir özel yaşamı, yaşam alanı olduğuna ilişkin varsayımı kabul eder, yasalarla korur; buna burnunu sokmadığına ilişkin görüntüyü de... ANKARA Seçim bildirgesinde “Yeni ve Özgürlükçü Bir Anayasa” vaadine geniş bir yer ayıran CHP, anayasa çalışmalarında da son aşamaya geldi. Anayasa hukukçusu akademisyenlerden de destek alan CHP, 10 temel başlıkta hazırlanan “Anayasa Vizyonu”nda anayasa maddeleri önermek yerine “temel ilkeler”e yer verdi. Anayasanın sivil toplum ve halka hazırlanması gerekliliği vurgulandı. “Anayasa Yapım Yöntemi”, “Anayasanın başlangıç metni”, “Cumhuriyetin Nitelikleri”, “Özgürlükler ve Cinsiyet Eşitliği”, “Çoğulculuk”, “Katılımcılık”, “Parlamenter Sistem (YasamaYürütme Dengesi)”, “Yerel Yönetim Reformu”, “Sosyal Devlet ve Ekonomik Alan” ve “Yargı Reformu” olmak üzere 10 temel başlıktan oluşan taslakta CHP tarafından çizilen vizyon şöyle: Dinsel sömürü yasağı: Din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin anayasa hükmü yeniden kaleme alınmalıdır. Bu hüküm “devletin, dinler karşısındaki tarafsızlığı, inanç çoğulculuğu, inanç çoğulculuğunun dinsel tutum ve tavırları benimsememeyi de içerdiği ve devletin dinsel baskıyı engelleme yükümlülüğü” göz önüne alınarak kaleme alınmalıdır. Dinsel sömürü yasağı ve devletin temel düzenini dine dayandırma yasağı korunmalıdır. Cumhuriyetin nitelikleri öz bakımından “laik, demokratik, sosyal, insan haklarına dayanan bir hukuk devleti” olarak korunmalıdır. Laiklik ilkesinin pekişmesi için, zorunlu din ve ahlak kültürü dersi kaldırılmalı ve eğitim hakkı “demokratik, çoğulcu değerlere uygun, insan haklarını ve özellikle kadınerkek eşitliğini tanıyacak ve içerecek biçimde” yeniden düzenlenmelidir. Cinsel yönelim anayasada: Kadınerkek eşitliği konusunda, atama ve seçimle üstlenilen kamusal görevlerde “eşit temsil (denklik) ilkesi” anayasaya girmelidir. Ayrımcılık yasağı açıkça yer almalı ve diğer ayrımcılık nedenleri yanında, “yaş, etnik köken, cinsel yönelim, engellilik ve benzeri nedenlere dayalı ayrımcılık” da yasaklanmalıdır. badethane statüsü: Değişik din ve mezheplere mensup yurttaşların tüm hakları güvence altına alınmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapısı inanç çoğulculuğu gözetilerek yeniden yapılandırılmalıdır. Basın özgürlü“CHP’nin Anayasa ğü: Düşünceyi açıklama özgürlüğü Vizyonu” taslağında yargı ve özgül olarak bareformuna geniş yer sın özgürlüğü, “özverilirken, anayasanın gürlük odaklı olmak üzere” yenibaşlangıç metninin de den düzenlenmeliyeniden ele alınması dir. RTÜK özerk gerektiği ifade edildi. 10 ve çoğulcu bir yapıya kavuşacak bibaşlıktan oluşan Anayasa Vizyonu taslağında MGK’nin çimde yeniden düzenlenmelidir. anayasal bir kurum Etnik kökene gönderme olmaktan çıkarılması, yok: Anayasa, zorunlu din derslerinin Türkçeyi resmi dil kaldırılması, devletin dinsel olarak korumalıdır. Anadilinin baskıyı engellemesi gibi “öğretilmesi” imdüzenlemeler de yer aldı. kânı tanınmalıdır. “Devlet ile birey arasındaki hukuksal bağı” ifade eden ve dine, dile, ırka ya da etnik kökene gönderme yapmayan bir yurttaşlık anlayışı başlangıç metni dışında, bir siyasal hak olarak anayasada yer almalıdır. Yargı reformu: Anayasa Mahkemesi (AYM) kuruluşu, faaliyeti ve seçimleriyle liyakate uygun, etkili ve adil denetim yapabilecek bir yapıya kavuşturulmalıdır. AYM üyelerinin seçimi yeniden düzenlenmelidir. OHAL KHK’leri, YSK ve YAŞ kararları yargısal denetime açılmalıdır. HSYK kararları da Danıştay’ın denetimine açılmalıdır. Baraj yüzde 5: Seçim Kanunu, anayasa yapım sürecinde mutlaka tartışılmalı ve seçim barajı, yüzde 5’lik bir baraj biçiminde belirlenmelidir. Siyasal Etik Kanunu, anayasa yapım sürecinde mutlaka tartışılmalı, gecikmeksizin hazırlanmalıdır. YÖK reformu: YÖK kaldırılmalıdır. Yükseköğrenim alanında, “özerk üniversite”yi esas alan özel bir anayasa maddesi oluşturulmalıdır. MGK kaldırılmalı: Milli Güvenlik Kurulu, anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmalıdır. Dokunulmazlıklar: Yasama dokunulmazlığı kesinlikle sınırlanmalı ve tutuklama, gözaltı gibi milletvekilliği görevini sürdürmeye engel tedbirler dışında, yargılamaya izin verilmelidir. Anayasa Meclisi: Yeni anayasa, yalnızca anayasa yapımı ile görevli olacak bir “Anayasa Meclisi” tarafından yapılmalıdır. Anayasa Meclisi’nin oluşumunda baraj olmamalı, yüksek katılım sağlanmalıdır. Muğlak ifadeler arındırılmalı: Başlangıç metni, muğlak ve hukuk ötesi ilkelerden arındırılarak, Cumhuriyetin niteliklerinin anlamını pekiştirme ve netleştirme yoluna gidilmelidir. Başlangıç metninde “toplumsal ve siyasal şiddeti önleme, barış içinde bir arada yaşama, toplumsal cinsiyet eşitliği, bölgeler arası eşitsizliği de giderecek adil toplumsal kalkınma, tarihsel ve kültürel varlıkların korunması ve sürdürülebilir çevre” gibi temel ve güncel kavramlar da bulunmalıdır. Konya’da yurttaşlara seslenen CHP lideri Kılıçdaroğlu, seçim otobüsünden AKP’lileri de selamladı. (Fotoğraf: AA) Kılıçdaroğlu: AKP yandaşa gelince bulduğu parayı, fakir fukaraya gelince bulamıyor ‘Halk için çalışacağız’ BARIŞ YAMAN ‘Olağan’ kapitalist devlet KONYA Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, miting programı kapsamında Konya’nın Ereğli ilçesine geldi. Helikopterle ilçe stadına inen Kılıçdaroğlu, seçim otobüsüyle ilçe merkezine geçti. Kılıçdaroğlu, Zonguldak mitingindeki konuşması sırasında devamını getirmediği cümleyle ilgili de, “‘Ayağını denk alsın’ diye bir şey söyleyecektim. Sonra onun biraz doğru olmadığını düşündüm ve söylemedim” dedi. Parti otobüsünün üzerinden halka hitap eden Kemal Kılıçdaroğlu, TÜİK verilerine göre Türkiye’de 12 milyon 715 bin yoksul olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, 1 yılda yoksul sayısının 818 bin kişi arttığını belirterek, “Kişi başına gelirin 10 bin dolar olduğunu söylüyorlar. Nereden çıktı bu 10 bin dolar? Sorma yacak mıyız bunu?” dedi. Özellikle çocukların yoksulluktan olumsuz etkilendiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Yeri geldiği zaman söylüyorsunuz, Türkiye’nin dünyanın yirminci büyük ekonomisi olduğunu. Fakir fukaraya geldiğinde para yok. Sana geldi. Yandaş giriş sınavı yaptılar. Geleceğe güvenle bakması gereken, koruyup kolladığımız, yemeyip yedirdiğimiz, içmeyip içirdiğimiz, giymeyip giydirdiğimiz çocuklarımız bunlar. Dershaneye gönderdik, sınavlara hazırladık. Baktık sı cuklarımızın alın terini çalıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz” diye konuştu. yağını denk al demek istemiştim’ Ereğli’de vatandaşa seslendikten sonra Karapınar ilçesine geçen Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Meydanı’nda seçim otobüsünün üzerinden halka seslendi. Daha sonra Karapınar Motorlu Taşıma Kooperatifi’ni ziyaret eden Kılıçdaroğlu, burada kamyoncu esnafının sorunlarını dinledi. Burada basın mensuplarının Zonguldak mitinginde Erdoğan’a söylediği sözlerin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Ben orada Sayın Başbakan’a ‘Ayağını denk al’ demek istemiştim ama söylemedim. Ama bunu bazıları başka yerlere çektiler. Bunun gerçeği bu. Bunu başka türlü yazanlar gazeteci değil. Gazeteci en azından gerçeği gelip bana sorar ama sormadılar” dedi. ‘A ABD HEYET CHP’Y Z YARET ETT ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD Kongresi’ni temsilen iki ayrı heyet, CHP’yi ziyaret ederek, seçim beyannamesi ile Türkiye’deki demokratikleşme süreci, ifade ve basın, din ve inanç özgürlüğü gibi konularda bilgi aldı. Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “CHP’nin yeni hedefleri ve demokratikleşme konusunda sohbet ettik” dedi. gelince, yandaşlarına gelince para var. Bu memlekette halk için çalışacağız. Ben bu memleket için çalışacağım” diye konuştu. Sınavlarda ortaya çıkan durumla ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, “İlk kez sınav soruları, sınav şekli şaibeli hale navda şifreler var. Bu çocuklara yaptığınız haksızlığı nasıl gidereceksiniz? İnsanın vicdanı sızlamaz mı? Bunların ustalık, çıraklık diye bir söylemleri var. Bunların çıraklık dönemleri yürütme dönemleri. Ustalık dönemi de şifre dönemi. Ço Seçimden sonra... Kapitalist devlet, bu üç koşulu ihlal eden bir “dönüşüm”, “değişim” sürecine girmişse, artık “iyi devletten” değil, bu koşullardan uzaklaşmanın derinliğine ve yaygınlığına bağlı olarak çeşitli otoriter veya totaliter biçimlerden söz etmeye başlayabiliriz. AKP hükümetinin, özellikle, “Cumhuriyet Mitingleri” korkusunun, buna karşılık uluslararası desteğin getirdiği cesaretin diyalektiğiyle başlayan ikinci döneminde, devletin, yukardaki üç koşuldan uzaklaşma sürecinin yeniden hızlanmasına, devletin biçiminde niteliksel bir değişim yaratmaya başlamasına şahit olduk. AKP hükümeti ve onu destekleyen, taşıyan siyasi akımlar, önümüzdeki genel seçimlere, “Cumhuriyet Mitingleri”ne kıyasla, çok daha yaygın, çok daha “halk” içerikli, çok daha somut, toplumsal yaşamın çok çeşitli alanlarında patlak vermiş bir “hak mücadeleleri” dalgasının basıncı, korkusu altında giriyorlar. AKP bu dalganın karşısına getirdiği sorunları yönetemiyor, bildik “egemen ama muhalif” söylemini sürdüremiyor. Dahası, AKP’nin uluslararası desteği bu kez, 2007 seçimlerindeki kadar güçlü değildir. Bu kez AKP’nin karşısında yenilenmiş bir muhalefet partisi var. AKP, “egemen ama muhalif” söylemine olanak veren, “Kürt sorununu çözme iddiasını”, “devletle savaşan parti” görüntüsünü, “yararlı salakların” ve “farkında hainlerin” en azından bir kısmının desteğini, yardımını kaybetmiş olarak giriyor. Devletin şiddet aygıtlarının eylemlerinin düzeyi de yasaları aşan bir “açıklık” kazanmaya başlamış gibidir. AKP ve “hareket” bu seçimleri kazandıkları takdirde, toplumsal muhalefetin daha da yükselerek, bir ekonomik krizle de çakışarak “rejimini” tehdit edecek düzeye ulaşmasını önlemek için çok daha kararlı hızlı ve uzlaşmaz davranacaktır. Bu siyasetçilerin bireysel niyetlerinden bağımsızdır; ekonomik ve siyasi iktidarların yapısal özellikleri gereği böyle olacaktır... ANKARA ADAYLARI ‘Güçbirliği AKP’ye zarar verecek’ S NAN TARTANOĞLU ANKARA Cumhuriyet Güçbirliği’nin Ankara bağımsız adayları avukat Ceyhan Mumcu ve emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, “Yaygın kanının aksine bizim bağımsız aday olarak seçime girmemiz CHP’nin oylarını bölmüyor” dedi. Cumhuriyet Güçbirliği olarak ortaya koydukları tavrı önemli gördüklerini dile getiren Karakuş, “Seçilmesek dahi önemli bir adım bu. Yüzde 10 barajının kaldırılması için atılan bir adım” dedi. Mumcu da, Cumhuriyet Güçbirliği’nin adaylarının hiçbir ilde CHP’nin oylarını bölmeyeceğine dikkat çekerek, “Yaygın kanının aksine bizim bağımsız aday olarak seçime girmemiz CHP’nin oylarını bölmüyor. Cumhuriyet Güçbirliği’nin bağımsız adaylarının seçilmesi AKP’nin listesinin en altındaki adayın üstünü çiziyor. Yani bizim zararımız AKP’yedir. Bunun tasası CHP’ye düşmesin” diye konuştu. ‘CHP, Cumhuriyetin sigortası’ İstanbul Haber Servisi Esenyurt Kurucu Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, CHP’nin, Cumhuriyetin ve ülkemizin teminatı, sigortası olduğunu belirterek 2011 genel seçimlerinde CHP’ye oy vereceğini ve destekleyeceğini söyledi. Gürbüz Çapan, siyasi faaliyetlerini bir yurttaş olarak sürdürdüğünü ifade ederek12 Haziran’da gerçekleştirilecek seçimlerde “AKP’nin kuşatmasına karşı CHP’yi destekleyeceğini” söyledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle