15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 2 N SAN 2011 CUMARTES 4 HABERLER Kılıçdaroğlu, cemaatin çalışmalarını kamuoyuyla paylaşarak tartışmaların önüne geçebileceğini söyledi ‘Türkiye Buna Layık mı?’ Derken, Durup Düşünelim Tufan Türenç ile bir TV programına katıldım geçenlerde. Konu Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı yayımlanmamış yapıtının toplanması, yazarının gözaltına alınması, ardından da tutuklanmasıydı. Değerli meslektaşım, hukuka sığmayan olayı içine sindiremiyor ve isyan ediyordu: Olmaz böyle şey, Türkiye bunlara layık değil, hak etmiyoruz biz bunları! Sonra biri bir ayağı poliste bir ayağı basında, öbürü, yazısı sütununda, gönlü iktidarın safında iki kişiye geldiğinde söz sırası, uygulamayı övdüler, bin dereden su getirerek, yapılanları haklı göstermeye çalıştılar. Programın yöneticisi, tekrar bana söz verdiğinde, övgücüleri yanıtlayacağım yerde, Tufan Türenç’e dönüp sordum: Bunları da duyduktan sonra, Türkiye bunlara layık değil, denebilir mi hâlâ? Görülüyor ki layık olanlar var. Bütün bunlara layık olmayanlar bizleriz, bunlar değil. Türkiye birkaç gündür, Ergenekon ve Balyoz davalarındaki tavırlarıyla ünlü olmuş, Zekeriya Öz’ün özel yetkilerinin alınması konusunu tartışıyor, kullanılıp, sıkılıp, posasının bir kenara atıldığı yönünde yorum yapanlar da var, bu işlemin gerçek bir terfi olduğunu söyleyenler de. Ama dün, hukuku dilinden düşürmeyen birinin yazısını görünce, az daha küçük dilimi yutayazdım. Şöyleydi yazının başlığı: “Zekeriya Öz bir kahramandır.” Sevgili okurlar, Zekeriya Öz’ü tanımam, kişi, eş, baba, arkadaş olarak nasıl bir kişi olduğunu bilmem. Bu konuda insanların değerlendirmeleri çeşitli olabilir. Ama bu kadar tutuklusu olan, soruşturması bunca fırtına koparan Ergenekon ve Balyoz davalarının savcısı ile ilgili değerlendirmeler, o toplumun hukuka, hukuk devletine ve demokrasiye bakışını da belirler. Eğer bunca uygulamadan sonra, hâlâ “Zekeriya Öz bir kahramandır” diyen, diyebilenler çıkabiliyorsa, “Türkiye bu hukuk dışı uygulamalara layık değildir” demeden önce durup düşünmek gerekir. Ergenekon ve Balyoz davalarının ardında ciddi ve tehlikeli bir örgütün yattığına inanmak başka bir şeydir, bu iddiaların soruşturulması ve kovuşturulması sırasındaki hukuksuzluklara da, salt tehlike var diyerek göz yummak başka bir şeydir. Hukuk, cuntaların darbe tehlikelerinin de olduğu yerde, soruşturma ve kovuşturmanın usulüne uygun yapılması halinde vardır, yoksa yoktur. Hukuku savunuyorsak eğer, davaların sanıklarına bakarak, çifte standart uygulayamayız. 12 Eylül’ün yargısına karşı çıkarak Silivri’deki kimi hukuksuzlukları “evet ama” diyerek savunmak dürüst bir davranış değildir. Demokrat Parti’nin ve Adnan Menderes’in Türkiye’ye yarardan çok zarar verdiklerini, bugün demokrasimizin hâlâ oturamamış olmasında, başka etkenlerin yanı sıra onların da vebali olduğunu düşünürüm. 1950 – 60 dönemini küçük yaşıma karşın gazetelerden iyi izlemiş biri olarak, Hukuk Fakültesi’nin 1. sınıfındayken, Yassıada duruşmalarını izlemek istemiştim. Ama yargılamanın radyodan yayınını dinlemeye başlayınca vazgeçtim. Çünkü utanç verici bir uygulamadaydı söz konusu olan ve daha hukukun birinci sınıfında okumama, üstelik DP muhalifi biri olmama karşın bunu içime sindirememiş ve sanki oraya gidersem utanca ortak olacağımı düşünmüştüm. Gazeteci olunca da Yassıada duruşmalarını eleştiren görüşleri sütunuma taşımıştım. Kısacası diyeceğim o ki, ya hukuksuzluğa karşısınızdır ya da değil, ikisinin ortası yoktur ve alanda çifte standart utanç vericidir. Ergenekon veya Balyoz davasında otomatik tutukluğa karşı çıkıp, KCK davasında sessiz kalmak ya da tersi, olacak şey değildir. “Zekeriya Öz bir kahramandır” deyip, sonra Yassıada mahkemesini veya 12 Eylül hukukunu eleştirenlerin, dürüstlüklerine veya zekâlarına inanmak mümkün değil. Edip Cansever’in şu deyişi, bu duruma ne kadar da uyuyor değil mi: Utancı bilerek yaşamak korkunç / Daha beteri var; utancı bilerek yaşatmak. Gülen’e şeffaflık çağrısı UTKU ÇAKIRÖZER ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmaları ve Şık’ın basılmamış kitabının mahkeme kararıyla imha edilmesi tartışmalarında ismi gündeme gelen Fethullah Gülen cemaatinin kamuoyuna çalışmaları hakkında açıklama yapmasının birçok tartışmayı sona erdireceğ i n i açıkladı. Kılıçdaroğlu, C H P Kemal Kılıçdaroğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Fethullah Gülen’in faaliyetlerine ara vermesi yönündeki açıklamasına ilişkin olarak, “Mümkün olsa o çevreden insanlar kendi çalışmalarını, daha saydam bir şekliyle kamuoyu ile paylaşsalar, bu tartışmaların önüne geçilmiş olur” yorumunu yaptı. CHP’nin önündeki en ciddi engelin, toplumda belli çevrelerde oluşan değer yargıları olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Biz CHP’yi, adına uygun, halkıyla kucaklaşan parti kimliğine dönüştürmek istiyoruz” dedi. milletvekillerinin TBMM kürsüsünden yaptıkları konuşmalarda Fethullah Gülen’i eleştirmelerine de karşı olduğunu vurguladı. Kılıçdaroğlu, partisinin Doğu ve Güneydoğu’ya yönelik projelerini açıkladığı toplantıda gündeme ilişkin soruları da yanıtladı. Bir gazetecinin TBMM kürsüsünde CHP’li vekillerin Gülen’e yönelik eleştirilerini anımsatması üzerine Kılıçdaroğlu, “Aslolan iktidarın uygulamaları, onları eleştirirsiniz. Somut veri, bilgi yoksa kişilerin dillendirilmesini ve eleştirilmesini doğru bulmuyorum” dedi. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Fethullah Gülen’in faaliyetlerine ara vermesi yönündeki açıklaması konusunda ise Kılıçdaroğlu, “Mümkün olsa o çevreden insanlar kendi çalışmalarını, daha saydam bir şekliyle kamuoyu ile paylaşsalar, bu tartışmaların önüne geçilmiş olur” dedi. CHP lideri diğer konularda da şu açıklamaları yaptı: Diyarbakır’a fabrikalı slogan: Doğu ve Güneydoğu Ana Şık’ın internete düşen kitabı: Kitabın internetten ortaya dolu’ya ilişkin vaatlerimizi A4 boyutunda bir sayfalık broşüre dönüştürdük. Diyarbakır’da sloganımız şu olacak: “Başbakan modern hapishane vaat etti. Biz fabrika vaat ediyoruz. Fabrika istiyorsanız oyunuzu bize verin.” Doğu ve Güneydoğu konusunu sadece ekonomik bir sorun olarak görmüyoruz. Güvenlik, demokrasi ve ekonomi eşzamanlı ele alınmalıdır. Orada ciddi insan hakları sorunları da var. Bunun üstesinden özgürlükçü demokrasiyi kurarak gelebiliriz. CHP’nin Kürt raporu: Yüzde 10 seçim barajının kaldırılması, faili meçhuller ve kayıplarla ilgili hakikat komisyonu önerimiz, Muğlalı Kışlası’nın isminin değiştirilmesi ve daha birçok şey var. Kimliklerle ilgili bu rapor ne zaman biter bilemiyoruz. Seçime yetişmeyebilir. çıkması yasaklarla yol alınamayacağını gösteriyor. Basılmamış kitabın yasağı mı olur? Eğer siz yasak getirirseniz, yasağın getirdiği sonuç bu olur. Sanıyorum en güzel yanıtı da Sayın Cumhurbaşkanı verdi, kitabın çok daha geniş kitlelere ulaşmasını yargıçlar sağladılar. Ben okumadım. İnternetten indirecek kadar dahi vaktim yok. (“Neden indirip dağıttırmıyorsunuz” sorusu üzerine) Bunu bir siyasal partinin yaygınlaştırmasından öte sivil toplumun karşı çıkmasını daha anlamlı buluyorum. di engel, toplumda belli çevrelerde oluşan değer yargıları. CHP için “Orduyla beraber”, “Devletin partisi”, “Halktan uzak”, “Proje üretmez” gibi değer yargıları var. Bunların kırılması için çok şey yaptık ve yapacağız. Biz CHP’yi, adına uygun, halkıyla kucaklaşan parti kimliğine dönüştürmek istiyoruz. Değer yargısı oluşan insanları suçlamıyoruz. Önce kendimize dönüp bakmalıyız. lıklı konu Doğu, Güneydoğu ve Kürt sorunu ve yargı bağımsızlığıydı. Başbakan’ın “Yargı bize karışamaz” sözlerini aktardığımda gülüşmeleri dikkatimi çekti. AB ile görüşmeler tıkanmış durumda. Büyükelçilere elimizden gelen çabayı gösterebileceğimizi ve AB konusunda her türlü katkıyı verebileceğimizi söyledim. lk üç madde değişemez: Büyükelçiler Erdoğan’a güldü: AB büyükelçileriyle ağırEn büyük engel değer yargıları: CHP’nin önündeki en cid CHP’L UMUT ORAN: ABD’nin gözünde Erdoğan’ın maskesi düştü ELÇ N POYRAZLAR WASHINGTON CHP Genel Başkan Yardımcıları Osman Korutürk, Gülsün Bilgehan, Umut Oran ve Faik Öztrak ile Genel Başkan Danışmanı ve Parti Meclisi üyesi Faruk Loğoğlu’dan oluşan CHP heyeti, Washington’da 3 gün boyunca ABD yönetimi, Kongre, düşünce kuruluşları ve basınıyla otuzun üzerinde görüşme yaptı. Washington’ın AKP’ye bakışındaki değişiklik konusunda hemfikir olan CHP heyetinden Loğoğlu, Korutürk ve Oran’ın Cumhuriyet’le paylaştıkları kişisel izlenimlerini özetle şöyle: Faruk Loğoğlu: “Türkiye’de olup biten belli başlı olaylar sorgulanıyor. Yani düşünce ve ifade özgürlüğü, seçimlerin güvenliği ve demokrasinin nereye gittiği şeklinde sorgulanan bir Türkiye var. Bir de bunun karşısında neyi nasıl yapacağı merak edilen bir CHP var. ABD’de görüştüğümüz hükümet, Kongre ve düşünce kuruluşları bakımından şimdiye kadar olmadığı biçimde taşların yerinden oynamış olduğu sonucunu çıkarabiliriz.” rumda. Örneğin buradaki görüşmelerimizde bazı kişiler Türkiye’de telefon dinlendiğini bildikleri için ‘Burada telefonlarınızı dışarıda bırakmanıza gerek yok, burada telefonlar dinlenmiyor’ şeklinde şaka yaptılar.” mitler gerçekleşmedi Osman Korutürk: “AKP’nin iktidara geldiğinde ülkeyi reformla ileriye götürecek bir parti diye göründüğünü ve ümit verdiğini söylediler. Ama aradan geçen zaman içinde o ümitlerin gerçekleşmediğini anlattılar. AKP’nin iç ve dış politikada çok belirsiz bir çizgi izlediğini, hangi camiaya ait olduğunu, hangi konuda nasıl hareket edeceğini değerlendiremediklerini ifade ettiler. AKP’nin uyandırdığı umutların gerçekleşmemesi onları düş kırıklığına uğrattı demeye getirdiler. Türkiye’deki özgürlükler üzerindeki kısıtlamalar ve medya üzerindeki fiili baskıları görenler bu kadar şey yapıldıktan sonra seçimlerde adil davranıp davranılmayacağını sorguladılar.” Ü Anayasa hukukçuları dernek kurdu Anayasa Hukuku Araştırma ve nceleme Derneği Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. brahim Kaboğlu, Ankara Üniversitesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selin Esen ve zmir Dokuz Eylül Üniversitesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Meltem Dikmen Caniklioğlu’nun öncülüğünde dün stanbul Valiliği’ne verilen dilekçe ile kuruldu. Derneğin kuruluşuna ilişkin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde düzenlenen toplantıda konuşan Prof. Kaboğlu, “Türkiye’de birçok anayasa hukukçusu arkadaşımız münferit olarak Uluslararası Anayasa Hukuku Derneği’nde görev yapıyor. Bizim bunu ele alabilmemiz için 10 yıl geçti. Şimdi dernek olarak gündemi sürekli anayasa tartışmaları ile geçen ülkemizde bilimsel çalışmalar ortaya koyarak Türkiye kamuoyuna sunmak olacaktır” dedi. Caniklioğlu da “Nasıl bir bakış açısıyla anayasa sorunu çözülmeli konusunda arkadaşlarla hemfikiriz. Anayasa hukukçusu duyarlılığı ve endişesiyle anayasa sorununa sahip çıkmak için böyle bir dernek kurma yoluna gittik” dedi. Büyükelçiler anayasanın değişmez maddeleriyle ilgili düşüncelerimi sordular, “Değişebilir mi?” diye. O maddelerde başkentin Ankara olduğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal kimliği tarif ediliyor. Nesini değiştireceksiniz? Nükleer santral yerine elektrik alalım: Nükleer ener Taşlar oynadı BDP’nin itaatsizlik eylemleri: Şiddete başvurulmadı ji konusuna kategorik karşı değiliz. Ama santralın bir yandan ihalesiz yapılması, ama onun da ötesinde Türkiye’nin nükleer teknolojiyle tanışmayacak olması bizi kaygılandırıyor. Tümüyle Rus kontrolünde olacak. Bu koşullarda Türkiye’de yapılmasına gerek yok. Eğer elektrik ihtiyacınız varsa çok daha ucuz koşullarda Rusya’da kurulu bir santraldan bunu alabilirsiniz. DANIŞTAY Andımız’a oybirliğiyle devam kararı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, kızının “Andımız”ın okutulmasından muaf tutulmasını istediği bir dönemde Danıştay 8. Dairesi, Öğrenci Andı’nın iptali istemiyle açılan davayı oybirliğiyle reddetti. Dairenin kararında, “Yeni nesillerin anayasamızda ve 1739 sayılı yasada yer alan amaçlar doğrultusunda yetiştirilmelerine ve yeni ne sillere devletin ve milletin bir ferdi olma onurunu duymaya ve hazzını yaşatmaya yönelik, anayasamızda ve yasalarımızda yer alan ifadelerden oluşan öğrenci andında, anayasa ve yasa maddelerine aykırılık bulunmamaktadır” denildi. Kararda, “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” sözüyle başlayan, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” şeklinde biten Öğrenci Andı’na da yer verildi. ğı sürece demokratik eylemlere saygı duymak gerekir. Suriye’de reform: 21. yüzyıl baskıcı rejimlerin sonu. Baskıcı yönetimleri sona erdiren asıl etmen de teknolojideki hızlı gelişme. Bu ülkelerin yöneticileri daha cesur olmalı. Kendilerinden beklenen talepleri süratle yerine getirmeli. Demokrasi ve özgürlük içinde sorunları aşabilirlerse bundan en büyük yararı Türkiye görecek. Kürtçe broşür: Biz aile sigortasını TRT Şeş’ten Kürtçe tanıtacaktık. Ama YSK yasak getirince kullanamadık. Seçim döneminde bu propaganda yasak. Erdoğan’ın başkanlık sistemi açıklaması: Gündemi de ‘Türk mahkemelerini tanımıyorum’ VAN (Cumhuriyet) İçişleri Bakanlığı, bir PKK’linin mevlidine katılan Van’ın Başkale ilçesinin BDP’li Belediye Başkanı İhsan Güler’i görevden aldı. BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, “Kürt halkı adına bu mahkeme kararlarını hiçe sayıyoruz” deyip kararı yırtarak çöpe attı. lişkiler gerilemiş Umut Oran: “ABDTürkiye ilişkileri ekonomik, siyasi, sosyal anlamda ilerlemek yerine gerilemiş. Hamas, İsrail, Hizbullah, Sudan, İran, Ermeni konularında ilişkiler düğüm olmuş. AKP çok şeyler vaat etmiş, ama bunların hiçbiri gerçekleşmemiş. Türkiye’nin bölgedeki liderliği tartışılır hale gelmiş. AKP’nin din referanslı maskesi düşmüş görünüyor. Ne yazık ki Erdoğan’ın maskesinin düşmesiyle Türkiye’nin de itibarı kayboluyor. Başta reformist görünen o parti artık buradaki gözlerde yeniliklere, özgürlüklere müdahale eden devlet partisi, statükocu hale gelmiş du ‘Kadın adaylara destek az’ KA.DER’in araştırmasına göre toplumun yüzde 77’si kadınların siyasette daha aktif olmasını istiyor fakat siyasi partiler bu konuda toplum kadar duyarlı değil ÖZLEM GÜVEML Şahin’den Erdoğan ifadesi İstanbul Haber Servisi 2. Ergenekon davasında tutuklu sanık İbrahim Şahin’in Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı ve sanatçı Yılmaz Erdoğan’ın amcası Namık Erdoğan’ın kaçırılarak öldürülmesi olayıyla ilgili dün ifadesi alındı. Şahin, olayla ilgisi olmadığını söyledi. Bahçeli Başbakan’a yüklendi AFYONKARAHİSAR (Cumhuriyet) Afyonkarahisar’da halka hitap eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Tayyip Erdoğan’a yüklendi. Bahçeli, Erdoğan için “Ortadoğu’da sultan, Türkiye’de padişah, okyanus ötesinde de teslimiyetçi” ifadesini kullandı. Sokak ortasında öldürdüler ŞANLIURFA (Cumhuriyet) Şanlıurfa’da Meryem ile eşi Mehmet Yedikardeş, hasımları tarafından sokak ortasında kurşun yağmuruna tutuldu. Mehmet Yedikardeş öldü, eşi ağır yaralandı. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER) ile Konda tarafından gerçekleştirilen “Siyasette Kadın Temsili Araştırması”nın sonuçları Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır tarafından açıklandı. Mart ayı içinde 36 ilde 5 bin 434 kişi ile yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, toplumun yüzde 77’si kadınların siyasette daha fazla yer alması durumunda Meclis’teki genel üslubun iyi yönde değişeceğine inanıyor. Araştırmanın ilginç sonuçlarından biri de türbanla ilgili. “Ailenizden bir kadının siyasete girmesini destekler misiniz?” sorusuna yüzde 70 oranında “evet” yanıtı veriliyor. Eşi türbanlı olan erkeklerde ise bu oran yüzde 45’e düşüyor. “Adayın kadın olması halinde oy vereceğiniz parti kararınız değişir mi?” sorusuna seçmenlerin yüzde 63’ü “değişmez”, yüzde 9’u “kararım güçlenir”, yüzde 23’ü “adayın kim olduğuna bağlı”, yüzde 5’i “vazgeçerim” yanıtını verdi. Aynı sorunun partiler arasındaki dağılımında AKP’li seçmenin yüzde 66’sı “kararım değişmez”, yüzde 7’si ise “kararım güçlenir” dedi. CHP seçmeninin ise yüzde 64’ü kararının değişmeyeceğini, yüzde 12’si kararının güçleneceğini belirtti. Kadınların siyaset dünyasını olumlu yönde değiştireceğine inananlar yüzde 77, inanmayanlar yüzde 12, çekimserler yüzde 11 oranında çıktı. Kadınların siyasette daha az temsil edilmesi genelde siyasi partiler tarafından “seçmen istemiyor” argümanı ile açıklanıyor, ancak araştırmanın sonuçları tam tersini gösterdi. Araştırmaya katılan seçmenlerin yüzde 39’u “partiler destek vermiyor”, yüzde 27’si “kadınların siyaset yapamayacağı düşünülüyor”, yüzde 20’si “aile sorumlulukları ağır basıyor” yanıtlarını verdi. KA.DER Başkanı Çiğdem Aydın, araştırmanın partilere açıkça “Adayın kadın olsun, partin iktidar olsun” mesajını verdiğini belirterek seçmenlere de şu çağrıyı yaptı: “Türkiye’de seçmen ile oy verdiği siyasi parti arasında, kadınların siyasette erkeklerle eşit temsili açısından bir uçurum var. Oy verdiğiniz partiler sizin gibi düşünmüyor. Siz, partilerin çok daha önündesiniz. Gelenekselci, muhafazakâr olan halk değil, erkek egemen partiler. Bu nedenle, anketörlere söylediğinizi parti yöneticilerine de söyleyin; kadın adayları destekleyeceğinizi, kadın politikaları olan partilere oy vereceğinizi söyleyin.” ğiştirmek için başka bir konu bulamadı Sayın Başbakan herhalde. Başkanlık sistemini tartışmaya açmak istiyor. Gereksiz bir şey. 1 Nisan şakası: Toplantıdan ayrılırken yurttaşlarla sohbet eden Kılıçdaroğlu, “Sayın Başbakan bir açıklama yapmış, ‘artık kimsenin evi sabaha karşı basılmayacak’ demiş” dedi. Yurttaşların şaşkınlık yaşamaları üzerine Kılıçdaroğlu, bunun 1 Nisan şakası olduğunu söyledi. Yüzde 20’lerde değiliz Toplantıda, CHP’nin oy oranının tartışıldığı bölümde Bilim ve Kültür Platformu Başkanı Prof. Sencer Ayata, “Artık hiçbir araştırmada yüzde 2627 çıkmıyoruz. AKP’nin kendi araştırmalarında dahi 28’in üstüyüz” dedi. Ayata’nın sözlerini “başarı” olarak görüp görmediğinin sorulması üzerine CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Kesin başarı iktidar olmak” yanıtını verdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle