15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 N SAN 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Eczacıbaşı ve Taner’e ‘Legion d’Honneur’ ödülü önceki gün düzenlenen törenle verildi Kültür köprüsünün iki mimarı Kültür Servisi İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner’e, Fransız devletinin en prestijli nişanı “Chevalier dans l’Ordre National de la Legion d’Honneur” önceki gün düzenlenen törenle verildi. Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Bernard Emié, Eczacıbaşı’na madalyasını takdim ederken “Türkiye’de kararlı ve çağdaş bir müzecilik politikası alanındaki şahsi çalışmanız, diğer büyük Türk ailelerinin de bu konuda gitgide daha fazla faaliyet göstereceklerinin ve rekabet haline gireceklerinin işaretini verdi. İstanbul Modern’i kurarak özellikle Fransa’dan olmak üzere en iyi uluslararası kuruluşlarla da birçok işbirliği çalışmaları başlattınız” dedi. Taner’in yıllardır Fransa’nın Türkiye Büyükelçiliği ve Kültürel Eylem Servisi ile işbirliği içinde olduğunu söyleyen Emié, şunları söyledi: “Bu işbirliği özellikle de Türkiye tarafından yabancı bir ülkede şimdiye kadar düzenlenen en önemli etkinlik olan ‘Fransa’da Türkiye Mevsimi’nin organizasyonunda kendini gösterdi.” İki toplum arasında kurulabilecek en sağlam köprünün kültür ve sanat olduğuna inandığını belirten Eczacıbaşı, “Türkiye ile Fransa arasında, böyle bir köprüye şimdi belki de geçmişte hiçbir zaman gerekmediği kadar ihtiyaç duymaktayız” derken kültürlerarası işbirliğini ve ortak çalışmanın değerini hep önemsediğini vurgulayan Taner ise “Birbirini anlama ve diyaloğun, beraber çalışma pratiği yaratabilmek ve bu pratiğin sürekliliğini sağlayabilmek sayesinde gerçekleştiğini gördüm” şeklinde konuştu. Tehlikeli Şiir Memet Fuat Ödülleri yakında açıklanacak. Davetiye elime geçtiği zaman Memet Fuat’ı ne kadar özlemiş olduğumu fark ettim. Kim bilir kaçıncı kez… De Yayınevi, Yeni Dergi günlerini hatırladım. Kitaplarını indirdim raflardan. Kimi yazılarını bir daha okudum. Sonra, yönettiği Adam Sanat dergilerini karıştırdım. Bir soruşturmaya ilişti gözüm. Soruluyor: “Yakın yıllara dek devlet şiiri tehlikeli bulur, yargılar, şairleri cezalandırmak, sindirmek için çaba gösterirdi. Günümüzde ise bu tavrından uzaklaşmış görünüyor. Bu süre içinde ne değişti? Şairler artık ‘uslu’ şiirler mi yazıyor? Rahatsız eden, ‘suç işleyen’ şiire ne oldu?” Baştan söyleyeyim, bence en güzel yanıtı Memet Fuat vermiş. Şiir aynı şiir. Şiire bir şey olduğu yok. Sadece çağ değişti. Teknoloji gelişti. Dünya küçüldü. Geçmişin “rahatsız eden, suç işleyen” şiirlerine bakın, şimdi hiçbirinin kimseyi rahatsız etmediğini görürsünüz. Herkesin at gözlükleri içinde sadece iki metre önünü görebildiği dönemde, dünya “rivayetler”den oluşmuş esrarlı bir yerdi. Televizyon yoktu. İnternet yoktu. Gazeteler, haber kovalayan muhabirlerini bir yerden bir yere tramvaylarla, kayıklarla gönderiyorlardı. Böyle bir ortamda “Kalkın ey ehli vatan!” denildi mi, ehli vatanın gerçekten naralar atarak ayağa kalkacağından, yerleşik düzenin bozulacağından korkuluyordu. Şiir gerektiğinden çok önemseniyordu. Günümüzde şiir nedir ki, tehlikesini konuşalım? Şiir bir zamanlar dünyayı değiştirebilirdi belki, ama şimdi dünyayı değiştirecek o kadar başka şeyler, o kadar güçlü şeyler var ki. Devlet de biliyor bunu. Yazılıp çizilenler arasında en “tehlikesiz”in şiir olduğunun farkında. Edebiyatın öteki türlerine bile aldıran yok neredeyse. Yılmaz Güney, uzun süre bir öyküsü yüzünden yatmıştı hapiste. Bugün o öykü yayımlansa kimsenin kılı kıpırdamaz. Artık araştırmainceleme kitapları daha “gözde”. Yayımlanmış olmayanların bile izleri sürülüyor. Sözünü ettiğim soruşturmaya dönelim yine. Ne demiş Memet Fuat: “İnanılmaz şey! Kim merak etmiş olabilir bunu? Yoksa yargılanmak, sindirilmek, başka bir söyleyişle, halkın gözünde yücelmek isteyen birileri mi var? Araya böyle fanteziler de mi karışmaya başladı?” Memet Fuat, yıllar önce yazdığı bir yazısını, “Şiir düşmanlarını içinde taşıyor” cümlesiyle bitirmişti. Şiir galiba megalomanlarını da içinde taşıyor. Proje 4L Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi, 10. kuruluş yılı etkinliklerini ‘Kat’ sergisiyle sürdürüyor Hayat hikâyeleri buluşması Küratörlüğünü Nazlı Gürlek’in üstlendiği Proje 4L’deki sergi, bir tür hayat hikâyeleri buluşması gibi. EVR M ALTUĞ İstanbul Maslak Beybi Giz Plaza’da ikâmet eden Proje 4L Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi, 10. kuruluş yılı etkinlikleri kapsamında bağımsız küratör Nazlı Gürlek’in “Kat” isimli bahar sergisine kapılarını açtı. Sergi, 11 Ağustos’a kadar yer alan müze koleksiyonu sergisi “Tahditsiz”in eşliğinde, müzenin proje odalarında yer alıyor. Etkinlik temelini güncel sanatçı Hale Tenger’in ilk defa 2005’te, babasının vefatı sürecinde ortaya koyup sergilediği “Kırık Plak Perpetual Motion” isimli işinden alıyor. Rafine bir yaklaşımın eseri olan sergiye, her birine kendileriyle ilişkili müzik parçalarının da destek verdiği plastik sanat yapıtlarıyla Aslı Çavuşoğlu, Francesca Grili, Joana Kohen, Sümer Sayın, Emrah Şengün ve Ignacio Uriarte katılıyor. Sergi küratörü ve AICA Türkiye üyesi sanat eleştirmeni Gürlek, sergilenen işlerin birbirleriyle “konuşması”na vurguda bulunarak, “Sergi kurulmadan önce tüm işleri kafamda ve daha sonra burada farklı şekillerde yerleştirmeye başladım” diyor, sergiyi kurma amacını da şöyle dile getiriyor: “Vurgulamak istediğim, sanat eserinin bir objeden ibaret olmadığı, arkasında bir birey olarak sanatçının var olduğu.” Gürlek, Uriarte’nin “Sonsuzluk” adlı işinden söz ederken de sanatçının mütevazı bir yaklaşımla hazırladığı yapıtlarını, gündelik ofis hayatının defter ve kalem misali malzemelerinden çıkardığına atıfta bulunuyor. Yarım bırakılmışlık ve bozulmuşluğun ağırlığının hissedildiği bu “plastik hayat hikâyeleri”nden biri de Şengün’e ait. Sevdiklerini yakın zaman önce Gölcük depreminde yitiren Tenger’in, sergide biteviye dönen “Kırık Plak” işi karşısında bulunan seramik kütleleri, bireyin, yaşamın kalıntıları üzerinden kendisine inşa etmeye çalıştığı varoluş biçimlerini dramatik bir katılıkla sunuyor. Aynı aksama ve tamamlama sorunu, Aslı Çavuşoğlu’nun, son yılların en nazik ve etkileyici işlerinden biri olmaya aday “Devrim” neonuyla da serginin vurgusunu pekiştiriyor. Gürlek bu işteki bozulmuşluk, maskelenmişlik durumunun altını çizerken, Türkiye’deki devrim tarihine bir selam gönderen bu şifreli, ışıklı işin ardındaki duvarda, aynı tekinsizlikle, Sümer Sayın’ın çuval bezinden diktiği bulanık ve gri Türkiye haritası ile bunun karşısında duran çarpık yapı hayaletleri izleyiciyi bekliyor. Gürlek’e göre serginin geneline, doğayla ilişki, haritalandırma, projelendirme ve tekinsiz, emniyetsiz bir tariflendirme bilgisi sinmiş bulunuyor. Keza Joana Kohen’in erkek iç çamaşırlarını sergilediği yapıtında da, aynı kışkırtıcı ruh mevcut. Gürlek, “Hem arkada iz bırakma, hem de aynı izi bıraktırmama arasında bir gerilim bu” derken, Francesca Grilli’e ait videoda, sanatçının dedesi üzerinden kendisiyle yüzleştiğine tanıklık ediyoruz. Gürlek’e bakılırsa, tüm işlerin ortak paydası, bu bireylerin sanat yapmalarının özünde kendini anlatma güdüsünün var olması. “Tanıtım belgesini sanatçı ve tasarımcı Vahit Tuna’nın, Gilles Deleuze’ün ‘Kıvrımlar’ fikri ve sergiye de ismini veren ‘kat’ kavramı üzerinden yaptığı sergideki işlerin hepsi, birer buluntu gibi okunabilir” diyor Gürlek. Ayrıca sergide kulaklara çalınan fısıltı düzeyindeki müziklerin ise bizzat sanatçılar tarafından seçildiğine işaret ederek, “Bu belki romantik olarak alınabilir, ama birey sanatçı için önemli olan müzikleri sergi vesilesiyle bir araya getirmek istedik” diyor. ‘Kat’ sergisi, 21 Mayıs’a kadar Proje 4L’de. Bilgi: 0212 290 25 25 Kâmil Masaracı sergisi Milas’ta Kültür Servisi Kütüphaneler Haftası kapsamında, Milas Belediyesi Turhan Selçuk Karikatürlü Ev, Kâmil Masaracı’nın sergisine ev sahipliği yapıyor. Açılış töreninde konuşan Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Kâmil Masaracı’nın Türk karikatüründe önemli bir isim olduğuna dikkat çekerek, “Masaracı sayesinde ilçemiz güzel bir Kültür Evi’ne kavuştu. Masaracı, proje çalışmaları biten yeni kültür sarayımıza da çizdiği tiyatro temalı karikatürlerle destek olacağı sözünü verdi” dedi. Kâmil Masaracı ise, “Milas’tan yeni Turhan Selçuk’lar çıkacağına yürekten inanıyorum” diye konuştu. Sergi, 9 Nisan’a kadar görülebilir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle