18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MART 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA HABERLER MGK’nin kaldırılmasından Kürtçenin seçmeli ders olmasına kadar pek çok değişim tartışılıyor 5 Görmediniz... Çünkü hukukun üstünlüğü ilkesine, hukuk devletine inancınız yoktu! Peki, şimdi neredesiniz? Önce şunun altını çizeyim: Ergenekon davasının temel nedeni darbelerin sona erdirilmesi, devlet içinde yuvalanan çetelerden ve darbecilerden hesap sorulması değil miydi? İleri demokrasiye geçilecek, darbecilerden hesap sorulacak, eli kanlı çeteler gün ışığına çıkarılıp faili meçhul cinayetler çözülecekti... Askeri vesayetten kurtulma, ulusun egemenliği, şu bu... Sanıyor musunuz bu toplum şimdilerde bunlara inanıyor! Siyasal iktidar, devleti tepeden aşağı, “demokratikleşme ve özgürleşme” adıyla üst üste çıkardığı yasalarla ele geçiriyor, yeni bir baskı yönetimi oluşturuyor. Basılmamış bir kitaptan, telefon dinlemelerinden, gazetecilerin birbirlerine “canım” demelerinden yola çıkılarak “örgüt bağlantısı” bulunup yazarlar, çizerler, aydınlar, gazeteciler baskı altına alınıyor. Bunların tümü zorlama gerekçeler değil mi? Askeri vesayetin yerini sivil vesayet aldı... Evrensel hukukun defteri dürüldü... Müezzin işi çoktan bitirmişti.. usul usul, derinlerden, kılcal damarlara girerek. Dövünün bakalım bugün, işe yarayacak mı? CHP’den radikal atılım KIVANÇ EL ANKARA CHP’nin anayasa çalışmalarını sürdüren Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, siyasi partilerin anayasa taslağı hazırlamasına karşı olduklarını vurgulayarak “Siyasi parti ilkelerini, fikirlerini ortaya koyar. Anayasa sivil toplum ile diğer siyasi partilerin görüşleriyle bir bütünlük içerisinde hazırlanır. Ama bir taslak hazırlayıp ‘Benim çalışmam budur’ demek doğru olmaz. Siyasiler, sadece ilkeler dizisi ortaya koymalı” dedi. Batum, “Çalışmamızı parti meclisine ileteceğiz. Sivil toplum ile ortaya bir anayasa Yeni anayasa çalışmalarını yürüten CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, MGK’nin kaldırılabileceğini, başbakanın gerekli gördüğü hallerde sivil asker bürokratları çağırabileceğini söyledi. Türbanın üniversitelerde serbest bırakılması için de üç şart koyan Batum, “Başkalarının hak ve özgürlüklerine karşı olmamak, laik devlet esasına aykırı olmamak ve kamu düzenine aykırı olmamak koşulu ile başlar örtülebilir. Yani çıkıp kimse dinim bunu emrediyor demeyecek, kimseye baskı yapmayacak” dedi. koymalıyız. Kadın dernekleri, Alevi dernekleri, her kesimin temsilcilerinden görüşler alınarak hazırlanmalı. Anayasayı bence kurucu meclis yapmalı” dedi. Batum, çalışmanın henüz CHP’nin resmi çalışması olmadığını, taslağı PM’ye STK’lere götürdükten sonra en geç 20 Mayıs’ta açıklanacağını ifade etti. CHP’nin yürüttüğü ancak henüz kesinleşmeyen çalışmaları anlatan Batum, anayasa çalışmalarında vatandaşlık, yurttaşlık tanımının değiştirilebileceğini ifade etti. “Türk ulusu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşur” ifadesine karşı çıkanların olabileceğini ifade eden Batum, şunları söyledi: “İlk 4 maddenin kaldırılmasına, Atatürk ve Türk ifadelerinin tamamen çıkarılmasına karşıyım. Vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıdır diyelim. Yurttaşlığın, ulusun hangi bağlara bağlı olarak kurulduğu önemli. Vatandaş deyince, etnik ırk te meline dayalı alıyorsun diyorlar, ‘beni görmüyorsun’ diyorlar. Yurttaşlık, hukuksal bir bağdır. Vatandaşlığı ırk ve dine bağlı olmadan; insan onuruna saygı, temel hak ve özgürlüklere saygı, devlete saygı, hukuk devletine saygı olarak ele almalıyız. Türk sözcüğünün çıkmasına karşı değilim. Türk tanımı kaldırılıp ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır’ denilebilir. Bu benim görüşüm.” Nerede Masumiyet Karinesi?.. Susurluk sürecini, o trafik kazasından sonra ortaya dökülen “devlet içindeki silahlı güçleri” ya da “eli silahlı çeteleri” unutup gittik. Oysa kaza sonrası ortaya “derin ilişkiler zinciri” çıkmamış mıydı? Sivilaskerbürokrat, yapısı ortaya çıkan bir gerçeği örtmek için işbirliği yapmışlar, o ünlü “Susurluk Komisyonu”nun raporu, tıpkı “TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu”nun hazırladığı rapor gibi “sumen altı” edilmişti. O dönemde çok şey yazılıp çizildi... Aydınlar, sanatçılar, yazarlar, solcular, sosyalistler, yurtseverler, sözde değil özde Atatürkçüler “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eylemini başlattı, İstanbul’da ve kısa sürede tüm Türkiye’de yayıldı. O eylemler yapılırken şimdilerde demokrasi ve özgürlük savunucusu olduklarını öne sürenler, “Milli Görüş”ün bahçesinde sivilasker bürokrasisiyle, eskilerin faşolarıyla birlikteydi. Şimdi şu soruyu soruyorum: Sizler 15 yıl önce, hukukun üstünlüğüne inanmayan devlet erkinin yanında, kanlı cinayetleri düzenleyenlerle birlikte şöyle haykırmadınız mı: “Devlet için kurşun atan da yiyen de kahramandır.” Hizbullah adlı eli kanlı köktendinci terör örgütünün Güneydoğu’daki kanlı eylemlerini alkışlamadınız mı? Bir yandan PKK vahşeti, öte yandan Hizbullah ve devlet içindeki silahlı güç, ortalığı kasıp kavuruyordu 90’lı yıllarda. Susurluk’ta, laik demokratik hukuk devleti ayaklar altına alınmıştı... Susurluk’a bakınca, darbecilerin, çetelerin nasıl işbirliği yaptığını görürsünüz... ‘Laiklik tanımı netleşmeli’ Laikliğin tanımının değiştirilmesini istemediklerini ama tanımın altının iyi doldurulması gerektiğini ifade eden Batum, “Laikliğin klasik tanımı din ve devlet işlerinin ayrılması olarak yapılıyor. Tanım netleşmeli” dedi. Batum, “Yıllardır farklı tanımlar yapılıyor. Değiştirelim demiyorum. Devlet, din kurallarının egemenliğinde olmamalıdır. Din ve devlet ayrımını açmak lazım. Din ve devlet ayrıdır klasik tanımının işlevsel hale gelmesi, olduğu gibi tanımlanması gerekmektedir. Dinim emrediyor diye kural koyamazsın. Bu laikliğe aykırıdır” diye konuştu. SÜPER YETK YE TEPK ANKARA ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP grup başkanvekilleri, “seçimler öncesinde topal ördek konumunda olan iktidarın” süper yetki istemine “Egemenlik kayıtsız şartsız Recep Tayyip Erdoğan’ındır noktasına gelindi. Bu faşizmdir” diye tepki gösterdi. CHP grup başkanvekilleri Kemal Anadol, Akif Hamzaçebi ve Muharrem İnce dün parlamentoda düzenledikleri basın toplantısında hükümete (kanun hükmünde kararname)KHK çıkarma yetkisi veren tasarıyı değerlendirdi. Anadol, “milli iradeye kasteden bir tehlikeyle karşı karşıya olunduğunu” vurgularken şunları söyledi: “Halk deyimiyle TBMM’nin son kullanma tarihi bitti. Yangından mal kaçırır gibi, selden kütük kapar gibi, siyasi ahlakla bağdaşmayan bir yetki kanunu talebi ile karşı karşıyayız. AKP bugün 12 Mart’ların, 12 Eylül’lerin hukukunu yeniden hortlatmaktadır. Artık demokrasimiz, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletin’ değil, egemenlik kayıtsız şartsız Tayyip Erdoğan’ındır noktasına getirilmiştir.” Anadol, bir soru üzerine tasarının yasalaşması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini bildirdi. Akif Hamzaçebi, “Tasarının anayasaya aykırı olduğunu, kamu personelini tasfiye etmeye dönük zulüm makinesine dönüşeceğini” söylerken Muharrem İnce de, “Darbelerin, muhtıraların ortak yönü şudur: Yürütme erkini güçlendirmek. İktidar da darbecilerin mantığını kullanıyor. Yürütmeyi güçlendirirseniz, ‘yürütmeyi’ kolaylaştırırsınız” açıklamasını yaptı. Fotoğraf: NECAT SAVAŞ ‘Egemenlik kayıtsız şartsız RTE’ye’ Kürtçe seçmeli ders Anadilinde eğitimin değil, anadilinde öğretimin anayasaya girebileceğini ifade eden Batum, “Eğitim dili Türkçedir. Anadilde öğretim seçmeli derstir. Anadilde eğitim olamaz diyoruz, seçmeli ders olur. Tamamıyla Kürtçe eğitiminin verilmesine karşıyız. Bir okulun, Türkçe bir okulun Kürtçe olması gibi değil. Anadil dememizin nedeni, ben Çerkezce de öğreneceğim derse buna izin vermek için” dedi. Batum, din kültürü dersinin de zorunlu olmaması gerektiğini ifade ederek “Devlet kontrolünde din dersi görmek isteyen alır, istemeyen almaz. Din kültürü dışında Kuran kursu vereceğim de denilebilmeli. Bunun eğitimi de dini esaslara göre değil laik devletin çerçevesine göre olmalı, cemaatlerin kontrolüne bırakılmamalı” dedi. STANBUL Önceki gün yazdıklarımı bir kez daha yineleyeyim: Türkiye hani ileri demokrasiye geçip özgürlükleri genişletecekti? Hani yargıda eşitlik sağlanacaktı? Hani insan hakları ihlali olmayacaktı? Hani özel yaşamın gizliliği çiğnenmeyecekti? Mustafa Balbay 756 gündür Silivri zindanında, bir ayı aşkın süredir tecritte. Balbay,“Konulduğumuz hücreler iddianame gibi” diyor. Masumiyet karinesi ayaklar altında çiğneniyor! 12 Mart’ı ve 12 Eylül’ü anımsatan bir süreç yaşanıyor! Fotoğraf: UĞUR DEM R CHP HEYET N N WASHINGTON TEMASLARI SÜRÜYOR 39. yılında Kızıldere katliamı lanetlendi ‘ABD, Türkiye’deki değişimin farkında’ ELÇ N POYRAZLAR ‘Kızıldere onurdur’ ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Kızıldere’de öldürülen Mahir Çayan ve 9 arkadaşı Karşıyaka Mezarlığı’ndaki mezarı başında ve İstanbul’da anıldı. Tokat’ın Niksar ilçesinin Kızıldere köyünde 30 Mart 1972 yılında öldürülen Mahir Çayan ve 9 arkadaşı, Ankara Karşıyaka Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı. Çok sayıda sivil toplum örgütü ve siyasi parti Çayan’ın gömütü başında ayrı ayrı açıklama yaptı ve saygı duruşunda bulundu. Farklı gruplar “Yolumuz Çayanların devrimci yoludur”, “Deniz, İbo, Çayan savaşa devam”, “Kızıldere son değil, savaş sürüyor”, “Oligarşi mezara, halk iktidara”, “Emperyalist işbirlikçiler, 6. Filo’yu unutma”, “Katil İsrail, Elrom’u unutma” sloganları attı, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ın fotoğraflarının basılı olduğu bayraklar ve pankartlar taşıdı. Etkinliğe katılan CHP Gençlik Kolları üyeleri de Çayan’ın mezarı başında saygı duruşunda bulundu. CHP’li gençlerin “Devrim için hazırlan CHP’li militan” sloganını atması dikkat çekti. İstanbul’da da, 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, yönetmen Sırrı Süreyya Önder, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda aydın, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi “Direnişin ve Dayanışmanın Tarihi Onurumuzdur” pankartının arkasında bir araya gelerek, Kızıldere’de katledilen devrimci önder Mahir Çayan ve arkadaşlarını andı. Taksim Meydanı’nda bir araya gelen grup, dev bir Mahir Çayan posteri ve “Kızıldere onurdur, onuruna sahip çık”, “Mahir, Hüseyin, Ulaş kurtuluşa kadar savaş” sloganlarıyla Galatasaray’a dek yürüdü. Türban için kırmızı çizgiler Laik bir devlette hiç kimsenin “dinim emrediyor” diye kural koyamayacağını ifade eden Batum, üniversitelerde türban nedeniyle yaşanan sıkıntının bu nedenle çıktığını söyledi. Batum, “Üniversitelerde, başkalarının hak ve özgürlüklerine karşı olmamak, laik devlet esasına aykırı olmamak ve kamu düzenine aykırı olmamak koşuluyla moda olarak baş örtülebilir. Yani başkalarını rahatsız etmeyecek, başını kapaması için baskı yapmayacaksın. ‘Dinim emrediyor’ diyerek takmayacaksın. Kamu düzeni açısından kara çarşafla da gezmeyeceksin. Dinsel referansla değil, kişisel özgürlük olarak durumu değerlendireceksin” dedi. Kamuda türbana sıcak bakmadıklarını da ifade eden Batum, “Memur, renksiz, kokusuz olarak görülmeli” dedi. WASHINGTON Washington’da temaslarda bulunan CHP heyetine Türkiye’de 12 Haziran’da yapılacak genel seçimlerin güvenliğine yönelik endişeler iletildiği öğrenildi. CHP Genel Başkan Yardımcıları Osman Korutürk, Gülsün Bilgehan, Umut Oran ve Faik Öztrak ile genel başkan danışmanı ve parti meclisi üyesi Faruk Loğoğlu’dan oluşan CHP heyeti Washington’daki ikinci günlerinde yabancı basınla, düşünce kuruluşlarıyla, Kongre ve Beyaz Saray’da görüşmeler yaptı. Korutürk temaslarının ikinci gününde de Türkiye’nin demokrasisi üzerine kendilerine yoğun sorular so CÜNEYD ZAPSU DA WASHINGTON’DA CHP heyetiyle aynı günlerde Dış Ekonomik lişkiler (DEIK) bünyesindeki Türk Amerikan ş Konseyi’nden (TAIK) bir heyetin Washington’da görüşmeler yaptığı öğrenildi. TA K Başkanı Haluk Dinçer ile yürütme kurulu üyeleri Cüneyd Zapsu, Nuri Çolakoğlu ve Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’tan oluşan heyet, ABD yönetimi ve kongresinden yetkililerin yanı sıra düşünce kuruluşlarında basına kapalı toplantılar yaptı. Heyete görüşmelerinde Türkiye’deki basın özgürlüğü ve ülke ekonomisinin gidişatına yönelik endişelerin iletildiği öğrenildi. Heyet eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın yanı sıra ABD’deki Dünya Musevi Kongresi ve AIPAC gibi Musevi kuruluşlarla da görüşmeler yaptı. KHK tepkilerine Ecevit’le yanıt verdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, İngiltere’ye hareketinden önce hükümetin Meclis’ten talep ettiği Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisinin içinde TSK personelinin atanmasının bulunmasının anımsatılması üzerine, amaçlarının devlet bakanlıklarının icracı bakanlığa dönüştürmek olduğunu, aksi takdirde seçim sonrası yeni kabinede sıkıntı yaşanacağını söyledi. TSK personeliyle ilgili düzenleme konusunda tam bilgi sahibi olmadığını kaydeden Erdoğan, “belki görüşmeler esnasında vazgeçilir” dedi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Meclis’i bypass” yorumunu eleştiren Erdoğan, ilk kez böyle bir talepte bulunduklarını hatırlatarak, “Tabii Kemal Bey siyaseti yeni öğrenecek. Devamlı övgüyle bahsettiği rahmetli Ecevit’in başbakanlığı döneminde de bu tür kanun kuvvetinde kararnamelerin çıktığını görecek” dedi. Erdoğan’ın şoförlüğü korkuttu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Çevre ve Orman Bakanlığı Sıkıştırılmış Katı Atık Toplama Aracı dağıtım töreninde, test etmek istediği kamyonu geri yerine ileri vitese atınca önündekiler ezilme tehlikesi atlattı. Erdoğan törende yaptığı konuşmada, “Parti, il ayrımı yapmadan Antalya’dan Malatya’ya, Van’dan Mardin’e ülke genelinde 98 belediyemize 103 araç dağıtıyoruz” dedi. Törenin ardından 14 kamyonun anahtarını teslim eden Erdoğan, bir kamyonu da test etti. Vitesi geri yerine ileriye takan Erdoğan, kamyonun ileri atılmasıyla önündeki kalabalığı korkuttu. Kamyonun 2 metrelik gidişiyle alandaki kalabalık kaçıştı. Aracı durduran Erdoğan’ın da bu sırada telaşlandığı görüldü. Erdoğan, “Kullanması biraz zor oldu. Araçlarda da her şey değişiyor. Biz daha çok otomobil kullandığımız için...” diye konuştu. ‘MGK kaldırılmalı’ Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmasının da tartışılabileceğini ifade eden Batum, “YAŞ kararlarının sivillerce alınması gibi konular da tartışılabilir. MGK’yi kaldıralım diye düşünüyorum. Neye yarıyor? Ne tavsiye ediyor? Başbakan gerekli gördüğü hallerde sivil, asker bürokratı çağırır, değerlendirmelerini alır. Bu konuların hepsini tartışacağız” dedi. Erdoğan, çöp kamyonunu geri yerine ileri vitese alınca önündeki kalabalık ezilme tehlikesi geçirdi. rulduğunu ifade etti. Korutürk özellikle hazirandaki seçimlerin güvenliğine yönelik kendilerine sorular geldiğine dikkat çekti. Korutürk bunun nedeninin sorulması üzerine ABD’de Türkiye’yi yakında izleyen çevrelerin ülkede basına baskı gibi demokrasinin uygulanması konusundaki değişiklikleri fark ettiğini belirtti. Korutürk, “Burada da seçimlere gidiyorlar ve ‘Seçimler sırasında ne olur, sizin üzerinizde baskı var mı, basın söylediklerinizi rahat yazabiliyor mu’ diye soruyorlar. Yani dışarıdan demek ki görülen manzaranın o olduğu gözüküyor” dedi. ABD’nin AKP hükümetine başından bu yana vermiş olduğu desteğin sürüp sürmediğine yönelik bir soruyu yanıtlayan Korutürk, “Demokrasi konusundaki kaygılar, Türkiye’deki uygulamalardan doğan kaygılar, Ortadoğu’daki hadiseler gibi konular ABD’de bir arayış uyandırmış gibi gözüküyor. 9 sene önce belki bir iktidar değişikliği, tek partinin iktidar olması belki ABD’den bir umut olarak bakılıyordu ama bugün o umut, endişe ve korkuya dönüşmüş halde” dedi. Korutürk, CHP karşıtı çevrelerin ABD ve Avrupa’da CHP aleyhine propaganda yaptıklarını da belirtti. CHP’nin uzun süredir Batı’daki imajının olumsuz olduğuna dikkat çeken Korutürk, “CHP’ye taraftar olmayan çevrelerin burada ve Avrupa’da CHP’yi kötü tanıtmak, dış desteği kendi üzerine çekmek, başkasından da o dış desteği almak üzere faaliyet yaptığını burada çok açık şekilde görüyoruz” diye konuştu. Washington’u ziyaret ederken “icazet almak istendiği” yönünde eleştirilere yönelik bir soruyu yanıtlayan Korutürk, CHP’nin yalnızca Türk halkından icazet alacağını sözlerine ekledi. CHP heyetinin, temaslarının son gününde ABD Savunma Bakanlığı, Kongre ve düşünce kuruluşlarıyla görüşmeler yapması bekleniyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle