24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MART 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA 15 Londra’dan sahte bomba kargosu LONDRA (AA) İngiltere’den İstanbul’a giden bir kargo uçağında şüpheli bir paketin taşındığı, İngiliz yetkililerin olayı araştırdığı bildirildi. İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin haberine göre içinde saat, ateşleme fitili ve kablolar bulunan bir paket İngiltere’den İstanbul’a giden bir kargo uçağında taşındı. ITV haber kanalı, düğün pastası kutusu içine konulan “sahte bombanın” iki hafta önce kargo şirketinin ofisine bırakıldığını bildirdi. BBC olayla ilgili 26 yaşındaki bir kişinin geçen hafta gözaltına alındığını, ancak daha sonra mayıs ayında karakola bildirimde bulunmak üzere kefaletle serbest bırakıldığını kaydetti. Polisin ise olayın terörle bağlantısı bulunmadığını açıkladığı belirtildi. Mehmet Bölük Parkı’nın yıkılması cumartesi günü Büyükada’da protesto edilecek Akbil davasının rövanşı M YASE LKNUR Gazeteci Bu yazı bir yaşamın, yarım asırlık bir serüvenin kısa öyküsüdür... Bu serüvenin içinde, gazeteciliğe adanmış 30 küsur yıl da yer alır... Onurlu, başı dik, kararlı ve bin türlü sınamanın, sınanmanın içinden geçilen yıllardır aynı zamanda... Tavizsiz ve kavgalarla geçen bir ömürdür... İlkeler uğruna, başı dik tutmak uğruna kovulmaları göze alan, yokluğa kapı açan istifaları hiç tereddütsüz veren, uğrunda özel yaşamları bile darmadağın eden bir yalnızlıktır üstelik... Üstelik pırıl pırıl yıllardır... Gazeteci, yazılarında da, dostluklarında da hep aynı “Düz Çizgi”yi korumayı yaşamının vazgeçilmez ve taviz verilmez birincil ilkesi olarak benimsemiştir… Bu nedenledir ki; geride bıraktığı uzun yıllarda ne veremeyeceği bir tek hesabı, ne de “ahh” diyeceği bir pişmanlığı olmuştur… Halonen Balıklıgöl’ü gezdi ŞANLIURFA (AA) Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen, Şanlıurfa Valiliği ve belediyesini ziyaret ederek, Balıklıgöl’ü gezdi. Konuk Cumhurbaşkanı Halonen ve eşi, burada kutsal olduğuna inanılan balıklara yem attı. İstanbul’un Adalar Belediyesi tarafından Büyükada’da yaptırılan küçük bir parka “Mehmet Bölük Parkı ve Kültür Merkezi” adı verilmesi, Büyükşehir Belediyesi’nde öfke patlamasına yol açtı ve geçen hafta Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ekipler tarafından yıktırılması CHP’lilerin tepkisine yol açtı. Mehmet Bölük’ün 1980 öncesi CHP Gençlik kollarından arkadaşları tarafından, 2 Nisan 2011 Cumartesi günü Büyükada’da “Mehmet Bölük Onurumuzdur” adıyla bir protesto eylemi yapılacak. Mehmet Bölük’ün geçen yıl ölüm yıldönümünde Karacaahmet’teki mezarı başında düzenlenen törende Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu “İsmi Adalar’la özdeşleşmiş Mehmet Bölük’ün adını Büyükada’da yapacağımız bir park ve kültür merkezine vereceğiz” diye konuşmuştu. On yıldan beri mezbelelik olarak atıl durumda bulunan alan, Adalar Belediyesi tarafından park olarak düzenlendi. Ancak nisan ayında açılışa hazırlanılan park, yerle bir edildi. Geçen hafta sabah saat 6’da iki grup halinde, iki farklı iskeleden adaya adeta çıkarma yapan çevik kuvvet destekli 400 kişilik zabıta ve yıkım ekibi, parka gelerek Adalar Belediyesi tarafından yapılan çalışmaları yıktı. Ekipler, parkın alanını da daralttı. Büyükşehir’in Adalar Belediyesi’nin düzenlediği bu küçük parka karşı gösterdiği öfke, Mehmet Bölük’ün sağlığında, başta Akbil davası olmak üzere İGDAŞ, BRT’nin Kanal 7’ye peşkeş çekilmesi konularında savcılığa yaptığı suç du Geçen hafta sabah saatlerinde adaya adeta çıkarma yapan çevik kuvvet destekli 400 kişilik zabıta ve yıkım ekibi, parkı yıktı. yurularına bağlanıyor. Bu davalar nedeniyle Başbakan R.Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok belediye yöneticisi hakkında dava açılmıştı. Bu davalardan bazıları zamanaşımına uğramış, bazıları “Rahşan Affı” nedeniyle düşmüş, bazılarının hâkimleri de üst yargıya seçilmişti. ‘Vali hukuksuzluğa sessiz kaldı’ Farsakoğlu, Adalar’da diğer ilçeler gibi Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ana artel bulunmadığını, Büyükşehir Belediyesi’nin planlarında ve trafik komisyonu raporlarında buranın yol düzenlemesi kapsamında olmadığını hatırlatarak şun ları söyledi: “Yıllardır bu parka çivi dahi çakılmamış. İçindeki Atatürk büstünün kaidesi kırık döküktü. İnsanlar yararlanamıyordu. Yıllardır bir şey yapılamadığı için parkın yapımını projelendirdik ve yapmak için kolları sıvadık. Mimar Mehmet Bölük Kültür ve Sanat Parkı olarak nisan başında açmaya hazırlanıyorduk ki, sabahın erken saatlerinde gelip yıktılar. İstanbul Valisi ile görüşerek durumu anlattık, İBB’nin yaptığı hukuk dışı uygulamayı gözler önüne serdik ve kendisi sessiz kaldı. Asıl üzücü olan Çevik Kuvvet gönderilerek bu hukuksuzluğa göz yumulmasıdır.” Karmakarışıklıklar! PER HAN ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Son günlerde önce Japonya’da dehşet veren depremle çarpıldık. Daha sonra Yemen’den Ürdün’e, giderek Kuzey Afrika ülkelerinde önce Tunus’la Mısır’a nihayet Libya’ya ulaşan halk hareketleri, Türkiye’de algılaması olan halkın ve dünya siyaseti hakkında kafa yoranların beyinleriyle ruhlarını gerçekten çok kararttı. Önce asrın afeti denilebilecek Japonya’daki 8.9’luk deprem dudak uçuklattı. Çünkü yer hareketleri uzmanlarınca bu sarsıntı 3 derece daha fazla olsaymış kıyamet gelip çatacakmış. Depremlere bina yapılarıyla, teknik uzmanlığıyla her an hazır ve tedbirli olan Japonya’yı altüst eden doğal afet, adalardan oluşan ülkeyi 70 cm. aşağıya çekmiş, depremden sonra tsunami, okyanusun devasa dalgaları depreme dayanıklı yapıları, araçları ve tüm yaşam ünitelerini yok ederek, kıyılardan 2 m. içeriye doğru adaları küçültmüş. Bu doğal afet tüm dünyayı çok korkuttu. Oradaki nükleer tesislerin patlama olasılığı, insanları çok telaşlandırdı. Bu konuda ülkemizin bütünü sayılabilecek Anadolu Yarımadası’yla Trakya’da örümcek ağı gibi saran fay hatları örgüsü içinde bulunduğumuzu bilenlerimizi büyük bir korku sardı. Doğal afetleri önlemede hükümetin gereken ciddiyeti göstermemesi de endişeleri arttırdı. Devletin bu durumda aldığı ve alacağı önlemlerin 1999 büyük depreminden sonra her zamanki gibi önemsenmeyen bir konu olarak ortada kalışının çareleri sorgulanırken ihmali görünen yöneticilerin imdadına İbrahim Tatlıses’in kurşunlanması yetişti. Japonya, haberlerde önceliğini yitirdi. Memleketin öncel sorunlarının yerini kurşunlanma olayı alıverdi. Öyle ki Sayın Başbakan’ın sanatçıyı hastanede ziyareti, yazılı ve görüntülü medyada 3 günü kapsadı. Bu arada Kuzey Afrika’daki halk kalkışmaları nihayet Libya’yı da içine aldı. Libya Devlet Başkanı Kaddafi, Tunus’la Mısır’da kalkışan karşıtlarının istemlerine uyarak canlarını kurtarmak için memleketi onlara bırakan devlet başkanlarının tersine, muhaliflerini katledişi kınansa da hâlâ inatla devlet başkanlığını sürdürüyor. ABD, Fransa ile İngiltere’nin bileşimiyle her zaman var olan emperyalist güçlerin başında, zaten yıllardır Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Irak, Afganistan devamla Somali, Filistin ve Kuzey Afrika’yı kendisine bağladığı kukla yöneticilerle İsrail sınırlarını da genişleterek sürdürüyor. Yetmiyor, Doğu Anadolu’yla İran’ı içine alan sömürgeci çizgilerle oluşturduğu haritayı dergilerinde çekinmeden yayınlıyor. ABD’nin emrindeki kukla hükümetlerle ele geçirdiği yerleri yönettiğini tüm dünya biliyor. Daha iki gün evvel ABD Başkanı Obama, Washington’daki Ulusal Savunma Üniversitesi’nde kamuya yönelik konuşmasında, “Çıkarlarımız ve savunduğumuz değerler (?!) tehdit edilirse, hareketin önüne geçme sorumluluğumuz doğar” diye, emperyalist düşünceleri söylemiyle ortaya döküverdi. Bu düşüncesinin gerçekte Libya’nın dünya petrol rezervlerinde 2. düzeyde yer alışının çekiciliğini, “Irak’taki hezimeti tekrar yaşamayacağız” laflarıyla perdelese de amaçları açıkça ortadaydı. Zaten yıllardır parçala yut sömürü düzenini planlamış bulunan ABD, Fransa ile İngiltere’nin uzun süredir bu ülkelerdeki muhalif güçlerle işbirliği içinde olduğu da bilinmekte. Oysa, Kaddafi Obama’ya önce Afrikalı, sonra da Müslüman kökenli bir aileden geldiği için sevecenlikle sıcak bakmaktaydı. Kaddafi halkını katletmeyi göze alarak iktidarı terk etmemeye dirense de sömürgenlerin sözüm ona insani yardım amacıyla giriştiği müdahalelere hava harekâtıyla füze saldırılarına uzun süre dayanamayacağı biliniyor. Şu anda kesinlikle ABD’ye tam bağımlı kukla devlet de kesinlikle “hazır ol”dadır. Bizimkilerin bu konudaki tavrına gelince: Tanımı gerekirse, AKP iktidarı, her zamanki gibi şaşkın ördek misali bir ileri bir geri söylemde olsa da ABD uyduluğunu sürdürmekte. Ankara’daki ABD sefirinin açıkladığına göre 34 aydır Dışişleri Bakanı Davutoğlu bu konuda ABD ile 5060 kez görüşmüş. Yıllar önce Sayın A. Gül de Dışişleri bakanıyken bu işlerdeki bağımlılık belgesini imzalamıştı. Bu İşte de her zamanki Sayın Başbakan’ın şaşırtıcı olan yanı gene var. Önce NATO’ya verilen güç kullanma yetkisine karşı çıkarak, “NATO’nun Libya’da ne işi var? Bu olamaz!” derken hemen bir hafta sonra “NATO Libya’ya oradaki halkın haklarını tespit ve tescil için müdahale ediyor” demez mi? Sömürgenler bileşkesi, “Türkiye de bizimle aynı hareketin içinde” diyerek AKP’nin ABD’ye teslimiyetini ortaya koydu. Haydi hayırlısı!.. Gazeteci, 30 yıl boyunca hep aydınlığa doğru yürümüştür... Kalemi bir kez dahi titrememiştir. Bir kez dahi tereddüt göstermemiştir... Yazdığı binlerce haber, yüzlerce makale, verdiği konferanslar, televizyon, radyo programları ve kitaplarının altına “her ahval ve şerait altında dahi” aynı imzayı büyük bir şevk ve heyecanla yine atar... Gazeteci, son 14 yılında “ömre bedel” diye tanımladığı “Aydınlanmanın üniversitesinde” 1000’e yakın köşe yazısı, röportaj ve izlenime imza atmıştır. Onur duyduğu, yüreği ve beyniyle karanlığa karşı mücadeleye katkı verdiği yıllardır... Okuyucu bu süreçte hesap vereceği tek mercii olmuştur daima... Onları çok sevmiştir... Ve hep sevgi, hep saygı görmüştür... Gazeteci, o “büyük kavganın” zorlu sürecinde sonsuz saatler, günler, düşünmüş ve en zor kararı vermiştir. Zaten yaşam, zor kararların yeri geldiğinde “kan ağlayarak” verildiği bir büyük savaş serüveni değil midir? Gazetecinin uzun yılların imbiğinden süzülerek gelen tecrübesi, “bayrağın hiçbir zaman yere düşmeyeceği” gerçeğidir... Gelenler, gidenlerin bıraktığı yerden çok daha büyük bir başarıyla sürdürür aydınlanma savaşını. Üstelik en büyük ayrılıklar bile çoğu zaman en büyük kucaklaşmaların muştulayıcısıdır... Yollar bir gün yine kesişir. Mutlaka ama mutlaka kesişir... Aydınlanma savaşımını omuzlayanlar gerçekte hiç ayrılmaz ki... Ve gazeteci, anasının ak sütü gibi bilmektedir ki; bu ülkenin aydınlık insanları, ne denli zor olursa olsun, ne denli olanaksız görünürse görünsün karanlığı adeta bir defter kâğıdı gibi yırtacak güce de, bilince de, bilgeliğe de sahiptir... Tarih bunun tanığıdır... Ve gazeteci, bu devasa kitlenin bir ferdi olmaktan şeref duymaktadır... Bir Yurtsevere Mektup (107) Sevgili kardeşim Balbay, sana bu sütunda son mektubumu yazıyorum… Ülkenin içinden geçtiği bu karanlık süreçte, aldığım “siyasi” karar gereği, “Düz Çizgi” köşesini noktalıyorum... Ama sana yazdığım mektupları sürdüreceğim; elden ulaştırmak ya da çıktığında topluca vermek üzere… Senin de çok iyi bildiğin gibi; olağanüstü süreçler, olağandışı şartları yaratır. Sen, sizler bu karanlık süreçte, onurunuzla dimdik durarak tarihsel bir ders verdiniz... Bir yurtseverin en alçakça, en ahlaksızca saldırılar karşısında bile çözülmeyeceğini, teslim olmayacağını gösterdiniz… Bizler de dışarıda, tıpkı sizin içeride durduğunuz gibi dimdik durmanın savaşını verdik... Bu kavga, çocuklarımıza güneşli günler görecekleri bir ülke bırakma sevdamız ve savaşımız elbette sürecek… Aydınlık karanlığı yenene kadar sürecek… En kısa zamanda dışarıda buluşmak üzere, o güneşli günlerin kavgasını omuz omuza vermek üzere, seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına, bir yurtseverin tüm gücü, sıcaklığı, kararlılığı ve öfkesiyle kucaklıyorum, kardeşim… Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] 1/ Olgunlaşmamış 1 küçük kavun. 2/ Bir etkinliğin ge 2 çici olarak durdu 3 rulduğu süre... 4 Bolu ilinde turis5 tik bir göl. 3/ İki ayrı dilin komik 6 bir etki yaratacak 7 biçimde karıştırıl 8 masıyla yazılan Latin kökenli şiir 9 türü. 4/ İçe doğmayla 1 2 3 4 5 6 7 8 9 akla gelen yaratıcı duy 1 Y E N İ D Ü N Y A gu... Bir nota. 5/ Her yi 2 A B A L ON A Y yeceği canı çeken... “Fi 3 R E N K İ K V iller, eylemler” anla4 I R A K T A B A mında eski sözcük. 6/ Y E L E K D Lityum elementinin 5 C 6 I S S E AMA simgesi... Suudi AraK O L A N bistan’ın plaka imi... 7 L U T 8 I İ K E B A N A Ödünç alınan ya da verilen şey. 7/ Afrika’da 9 K O P A N A K İ bir ülke... Yemek. 8/ Su taşkını... Sıradan, bayağı. 9/ Torba biçiminde yorgan çarşafı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mersin ağacının, nohut büyüklüğünde ve morumsu siyah renkli meyvesi. 2/ Karakter... Anadolu’nun bazı yörelerinde kızılcık ağacına ve meyvesine verilen ad. 3/ Bir spor aracı... Bir bağlaç. 4/ Futbolda gol pasına verilen ad. 5/ Gürcistan’ın para birimi... “Kaddi dildâra kimi dedi kimi elif/Herkesin maksudu bir amma rivayet muhtelif” (Kanuni Sultan Süleyman). 6/ Peşin parayla belli bir süre için bir şeye alıcı olma durumu... Büyük erkek kardeş. 7/ Yaşamsal sıvı... Bir nota... Duman lekesi. 8/ Marmaris ilçesindeki Cennet Adası’nda, MÖ on bin yılına tarihlenen arkeolojik mağara. 9/ Birbirini karşılıklı olarak etkileme işi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle