24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y Y Y Y B Y B Y B B B B B 16 20 21 16 22 21 21 18 15 19 16 18 16 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B Y B PB PB PB PB PB PB B B Y 18 18 15 20 21 19 20 23 17 18 11 8 12 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki K Stockholm K Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB Berlin PB BudapeştePB Madrid Y Viyana PB 4 2 6 15 13 16 14 14 14 10 16 17 15 Belgrad PB 16 Sofya Y 14 Roma Y 17 Atina Y 19 Zürih Y 16 Moskova B 2 Aşkabat Y 19 Taşkent PB 21 Baku B 10 Bişkek PB 22 Tiflis Y 17 Kahire B 25 Şam B 22 Ülkemizin geneli parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Kuzey Ege, Karadeniz’in iç kesimleri, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu, Doğu Anadolu’nun kuzey ve batısı ile Zonguldak çevreleri yağmur ve sağanak yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı, Kuzey ve iç bölgelerde 24 derece artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. 29 MART 2011 SALI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 29 Mart GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK KDGM’nin yayımlanan yönetmeliğinde ‘Kürt açılımı’nın ipuçları var Baştarafı 1. Sayfada zaman itiraf içeren bir noktaya geliyorlar. Yargı bağımsızlığından söz açıldı mı bu kafaların eline su dökemezsiniz. Kendileri dışında yargı bağımsızlığına saygı duyan yoktur. Mahkeme kararı olmadıkça herkes masumdur! Ama Başbakan Yardımcısı Bay Bülent Arınç, böyle düşünmüyor. Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılanan sanıklarla ilgili oluşmamış bir mahkeme kararını ilan etmekte zerre kadar beis görmüyor. Bu davalarda adları geçenlerden kimilerinin milletvekili adayı olmalarına karşı çıkıyor. Yadırganmaz bu söylemi. Siyasal kimlik kazanmış, Başbakanı’nın savcılığını yaptığı davalarda adı geçenlerin milletvekili olmasına muhalefet etmesi… partisinin doğasına uygun bir davranış. Ergenekon davası sanıklarının milletin vekili olarak TBMM’de yer almaları AKP’nin işine gelmeyebilir. Zira mahkemede dar konuşma olanaklarıyla seslerini duyuramayanların Meclis kürsüsünden gerçekleri ulusa açıklamalarından korkuya kapılmış olmaları da olasıdır. Fakattt; Bay Bülent Arınç, son demecinde Ergenekon ve Balyoz davalarındaki kararı beklemeden bu davalarda sanık olanların suçlu olduklarını ilan etti. Bu davalarda adı geçenleri, “hükümeti devirmek, parlamentoyu kapatmak, onun yerine diktacı bir rejim kurmaya çabalayanlar” diye suçladı ve mahkemeye öncelik alarak mahkum etti. Bay Arınç’ın demecinin ikinci bölümü diğer partilere ve ulusal iradeye saygısızlık içeriyor. Ergenekon ve Balyoz davalarında sanık olanları partilerin “oy getirir” diye aday yapacaklarını iddia ediyor. AKP kadrolarından bu sözün devamı gelebilir. Seçim kozu olarak AKP; Ergenekon sanıklarını aday gösteren, daha ilk günden Ergenekon davasının AKP’nin siyasal oyunu olduğunu söyleyen partileri… …darbeci girişimleri destekledikleri gibi abuk subuk bir suçlamayı gündeme getirebilir. Arınç, Silivri’de yatanları aday yapan partilere “milletin 12 Haziran’da gereken yanıtı vereceğini” iddia ediyor. Bu açıklamasıyla ulus iradesini de cebine koymuş görünüyor. Aday yaparsınız ama ulus seçmez demek istiyor. Müneccim misin? Nereden biliyorsun seçilmeyeceklerini? Ya seçilirlerse Bay Arınç? Ulus; gazetecilerin, profesörlerin, emekli kimi askerlerin aylardır haksız, insafsız iddialar silsilesiyle Silivri’de yattıklarına, yatırıldıklarına tepki göstermiş olmayacak mı? Ulus iradesiyle seçilenlere ne diyebilirsin? Yoksa bu davaların sanıklarını milletvekili seçtiler diye ulusu mu suçlayacaksın? 12 Haziran’ı ve sonuçlarını beklemeden Ergenekon ve Balyoz davalarında muhakeme edilenleri ve onları aday yaparak bu davalara karşı duruş sergileyen partileri suçlamak; Arınç’ın sözünü ettiği siyasal etikle acaba ne ölçüde bağdaşıyor? Demecinin sonunda ne diyor biliyor musunuz: “Ergenekon ve Balyoz gibi davaların sanıklarının milletvekili aday adaylıklarının ‘hukuken sorunsuz’ olduğunu” söylüyor. Böylece Bay Arınç; kendi söylemleriyle kendine ters düşüyor! ‘Sosyal operasyon’ AL CAN ULUDAĞ ANKARA Hükümetin, “Kürt sorunu”nun çözümüne ilişkin yürüttüğü “açılım” çalışmalarının ipuçları, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın (KDGM) yönetmeliğinden çıktı. Buna göre, terörle mücadelenin beyni konumuna getirilen müsteşarlık, başta güvenlik kurumları olmak üzere devlete yol haritası çıkaracak. Hazırlayacağı eylem planlarının uygulanması için gerekli “sosyal destek projelerini” yürütecek olan KDGM, “Terör örgütlerine katılımı önlemeye yönelik sosyal destek çalışmaları” yapacak. KDGM, 17 Şubat 2010 tarihinde TBMM’de kabul edilen yasayla kuruldu. Müsteşarlığın sessiz sedasız Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğinde, terörü yaratan zeminin ortadan kal Medyayla işbirliği! Toplum desteğinin sağlanmasına yönelik faaliyetler de yürütecek olan Müsteşarlık, “Terörle mücadeleye ilişkin basınyayın politikaları geliştirmek amacıyla medya kuruluşları ve meslek örgütleri ile işbirliği”nde bulunacak. dırılması için yapılacaklar sıralandı. Yönetmeliğe göre, KDGM’nin en önemli birimlerinden Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığı, belirlenen politikaların uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlayacak ve uygulamayı izleyecek. Söz konusu politikalar ile sosyoekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyon sağlanacak. Hazırlanan eylem planlarının uygulanması için gerekli sosyal destek projeleri yapılacak veya bu alanda yürütülen projeler desteklenecek. Örgüte katılım önlenecek Yürütülen ve uygulaması tamamlanan sosyal destek projeleri hakkında periyodik değerlendirme raporları düzenlenecek. Terör örgütlerine katılımı önlemeye yönelik sosyal destek çalışmaları yapılacak veya yaptırılacak. Uygulamaya konulacak tedbir ve faaliyetleri planlanacak ve yürütülecek; ihtiyaca göre bunlar güncellenecek. Uygulamada et kinliği arttırıcı analiz ve değerlendirmeler yapılacak. Terör örgütlerinin yurtdışı faaliyetlerinin izlenmesi ve değerlendirilmesine yönelik ziyaret, toplantı, seminer ve benzeri çalışmalar yapacak olan Müsteşarlık, dış ilişkiler alanında politika ve stratejiler geliştirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirecek. Yönetmelikte dikkat çeken bölümlerden birisi ise “Diğer devletler, kurumlar, araştırma ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaparak bu ülkelerin deneyimlerinden yararlanma yoluyla terörle mücadelede sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve demokratik açılardan ‘en iyi uygulamaları’ tespit etmek, analiz etmek ve uygulamaya yönelik çalışmalar yapmak, yaptırmak, proje ve raporlar hazırlamak ve hazırlatmak” ifadesi oldu. Vesayetsiz Demokrasi 12 Haziran seçimlerine şunun şurasında iki buçuk ay kadar bir süre kaldı, adaylar için başvuru süresi de artık sona erdi. Bu yıl yarış daha kıran kırana. 12 binden fazla kişi aday olmak için başvurmuş. Listelerde gözüme çarpanlar arasında, “Bu adam burada ne arıyor? Hay Allah yine mi kırk katır ile kırk satır arasında kaldık?” dedirtmeyecek, “seçilip parlamentoya girse gerçekten çok isabet olur” dedirten kişi sayısı hiç de az değil. Evet, adaylar içerisindeki kaliteli isim sayısı, demokrasimiz açısından cesaret verici. Ama yine de bunlar demokrasimizi lider vesayetinden kurtarmaya yetmedikleri gibi, 12 Haziran günü, milletin kendi vekillerine oy vermeye gitmesi sonucunu da yaratmıyor. Çünkü hâlâ adayları belirleyen liderlerdir. Türk demokrasisi hâlâ lider sultasından kurtulmuş ve adaylar lidere karşı kişilik kazanmalarını sağlayacak mekanizmaya kavuşturulmuş değiller. Yanlış anlaşılmasın! Listelerde adlarına rastladığım öyle kişiler var ki hiçbir şekilde kimsenin kulu kölesi olmazlar. Ama demokraside adayların bağımsızlıklarını kişisel niteliklerden çok nesnel güvencelere bağlamak gerekmez mi? Milletvekilinin, liderin değil milletin vekili olmasının yolu, her bir partinin adaylarının, kayıtlı üyelerinin tümünün oylarıyla seçilmeleridir. Vesayet demokrasisinden çıkışın zorunlu koşuludur bu. Ne gariptir ki hiç kimsenin, hatta devri iktidarındaki yalakalarının bile demokrat olarak nitelemeye cüret edemeyeceği Kenan Evren’in 1983 yılında hazırlatıp çıkarttığı 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası, milletvekili adaylarının tespitinde bu yolu öneriyordu. Ama özellikle canhıraş AKP yandaşlarının Tayyip Erdoğan ve Adnan Menderes ile birlikte “demokrasinin yıldızı” olarak sundukları Turgut Özal, 1986 yılında bu yasayı değiştirip, tüm kayıtlı üyelerin katılımıyla yapılan ön seçimi yasal zorunluk olmaktan çıkararak, lider sultasına dönüşü sağlamıştır. Şöyle çevrenize bir bakın! Eğer vesayetsiz demokrasiden söz edenler varsa, onlara şunu sorun: Arkadaş sen vekil adaylarının tüm üyelerin katılımıyla tabandan seçilmesinden yana mısın, senin partinde bu yöntem uygulanıyor mu? Bu sorunun iki şıkkına da olumlu yanıt almadığınız zaman anlayın ki muhatabınız vesayet sistemine karşı değildir. Bu arada bütün üyelerin katılımıyla yapılacak ön seçim ile delegeler arasında yapılacak ön seçimi birbirine karıştırmamak ve delege sultasını, demokratik yöntem sanmamak gerekir. Delege sisteminin politikada nasıl bir aracı zümre yarattığını özellikle geçmişteki deneyimleriyle CHP’liler çok iyi bilirler, delege ağalarının ayak oyunları, gerçekten saydam bir üye yazılım sisteminin olmaması yüzünden kolaylıkla yaratılan naylon delegeler, bu uygulamanın merkez yoklamasından bile daha beter sonuçlar vermesine neden olmuştur. Sosyal demokrat bir parti olan CHP’nin, sistemin demokratikleşmesinden daha fazla yarar sağlayacağına göre, vesayetten kurtulmanın da öncüsü olması gerekir. Zaten CHP’nin gençlere, kadınlara öncelik veren, tabandan demokratik örgütlenmenin, liyakate prim tanıyan yarışmanın partisi olmadan iktidara tırmanmaya adaylığı da söz konusu değildir. Bu gerçek hem partinin bugünkü lideri hem de yönetici kadrosu tarafından yeterince bilinmektedir. Ancak, birbirini izleyen kurultaylarla, 12 Haziran 2011 seçimleri arasında dar zamana sıkışıp kalmış olan yönetici kadroyu, çok önemli girişimleri kapsayacak olan bu hamleyi yapamadığı için suçlamak da biraz insafsızlık ve koşulları kavramamak olacaktır. Ama yöneticilerin istekleri ve iyi niyetleri ne olursa olsun, sonuç değişmiyor. 12 Haziran günkü sandık yine vesayetçi sistemimizi değiştirmeyecektir. Kasaplar Deresi’ndeki yürüyüşte Türk, ‘Tunus, Libya ve Mısır’ı anımsattı ‘Daha yüksek haykıracağız’ MAHMUT ORAL AL GÖZÜM SEYREYLE IŞIL ÖZGENTÜRK Baştarafı Arka Sayfada Sözün bittiği yere vardığımızı düşünüyorsanız, ben derim ki pazar günleri Beyoğlu’na çıkın! Üşenmeyin, çünkü her pazar haklı bir yürüyüşün içinde bulacaksınız kendinizi. Garanti veririm, çünkü her pazar İstiklal Caddesi’nde yürüyorum, derslerim var ve bu beni müthiş mutlu ediyor. Sayıları az da olsa, bazen gencecik insanların, bazen kasklı işçilerin eylemlerine tanık oluyorum, sayılarının az olması elbette içime dokunuyor ama yürüyorlar, susmuyorlar. Bu pazar ilk eyleme Taksim Gezi Parkı’nda rastladım. Sivil itaatsizlik eylemlerinden biri başlamıştı bile. Yüzlerce insan meydanda oturmuş, tek bir şey istiyorlardı: Seçim barajının indirilmesini. İçinizden çok geç diyeceğinizi biliyorum ama inanın ki bu slogan artık meydanlarda inadına inadına söylenmeye başladığında hayata geçecek demektir. Unutmayın: “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz!” Bu arada “Zenginler Kulübü” Başkanı Ümit Boyner, topluma sundukları anayasa taslağının “kendilerinin görüşlerini değil, anayasayı yapan öğretim görevlilerinin görüşleri olduğunu” söylemiş. Yapmayın Sayın Boyner, kimi kandırıyorsunuz? Pazar günü TÜSİAD’la ilgili yazımdan sonra sizin işyerlerinizde çalışanlardan çok elektronik posta aldım. Onların mutluluklarının umurunuzda bile olmadığı anlaşılıyor. Derin sular sadece sağa doğru akmaz, gün gelir bir kavşaktan sola döner. Neden mi, çünkü: “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz!” DİYARBAKIR Siirt’te, Newala Qesaba olarak bilinen Kasaplar Deresi’nde toplu mezar bulunduğu iddiasıyla kitlesel yürüyüş düzenlendi. Siirt’teki Kasaplar Deresi’nde, başta PKK’nin kurucu kadrolarından Mahsum Korkmaz’ın da yer aldığı en az 73 kişiye ait cesedin olduğu toplu mezar bulunduğu iddiası üzerine, Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenler Derneği öncülüğünde yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşe, çevre kentlerden çok sayıda kişi de katıldı. Korkmaz’ın ölüm yıldönümüne denk getirilen yürüyüşe DTK başkanları Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ile BDP lideri Selahattin Demirtaş, milletvekilleri, belediye başkanlarının yanı sıra Yeşiller Partisi MYK üyeleri, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, DİSK temsilcileri, Korkmaz’ın kardeşi Maşallah Korkmaz, Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, çok sayıda dernek, sendika ve insan hakları kuruluşu yöneticisi de katıldı. Toplu mezarın bulunduğu yerde açıklama yapan Türk, “Büyük mücadele ve bedeller ödeyerek buralara geldik. Bunların hepsi onların sayesindedir. Newala Qesaba yeni değil, Şeyh Sait döneminde de insanlar burada kaybedildi. Geliya Zilan, Munzur, Dersim, Şengal ve Halepçe’yi Kürt halkı unutmayacaktır. (...) Biz savaş istemiyoruz. Ama köle olmayı da kabul etmeyeceğiz. Kardeşliğimiz daha da büyüsün istiyoruz. Adalet ve özgürlüğümüzü her gün kat be kat isteyeceğiz. Tunus, Libya ve Mısır’da özgürlük çığlıkları yükseliyor. İnanın ki bizim haykırışımız daha büyük olacak. Biz Mısır, Tunus, Libya’dan daha yüksek sesle özgürlüğümüzü isteyeceğiz” diye konuştu. Demirtaş, bölgede 100’den fazla toplu mezar bulunduğunu belirterek “AKP hükümetine sesleniyorum. Eğer bu toplu mezar zulmüne ortak olmak istemiyorsanız, toplu mezarların tümünü uluslararası sözleşmelere göre açın” dedi. Üskül, Berfo Nine’yi ziyaret etti TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, 1980’de gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamadığı iddia edilen Cemil Kırbayır’ın annesi 103 yaşındaki Berfo Kırbayır’ı, Ataşehir İçerenköy’deki evinde ziyaret etti. Üskül, “Buraya kadar geldim ki içi rahat olsun. Her yönüyle konuyu araştırıyoruz. Her türlü bilgiye ulaşmaya çalışıyoruz” dedi. 1 MAYIS ÇAĞRISI İstanbul Haber Servisi “Devrimci 1 Mayıs Platformu”, 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nın Taksim’de kitlesel ve devrimci kimliğe uygun kutlanması için sendikalara ve demokratik kitle örgütlerine “ortak hareket etme” çağrısı yaptı. Taksim’deki TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nda düzenlenen basın toplantısında konusan platform sözcüsü Cihan Kaplan, “Sendikalar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler bir an evvel 1 Mayıs kutlamaları için harekete geçmeli ve ortak tavır oluşturmalılar” dedi. MAYINDA PKK Z VAN (Cumhuriyet) Hakkâri’de 2010’da bir minibüsün geçişi sırasında meydana gelen, 9 kişinin ölümüne 4 kişinin de yaralanmasına yol açan patlamaya ilişkin hazırlanan fezlekede 2 mayın üzerinde terör örgtünün dağ kadrosundan Sıracettin K’nin parmak izine rastlandığı belirtildi. Terör örgütü PKK’nin dağ kadrosunda yer aldığı belirlenen Bitlis’in Güroymak nüfusuna kayıtlı Sıracettin K için yakalama kararı çıkarıldı. Söz konusu mayın türünün, 230 ayrı olayda kullanıldığı tespit edildi. Adalet yerinde sayıyor Polis kurşunuyla öldürülen Alaaddin Karadağ davasında 1.5 yıldır olay yeri keşfi yapılamadı İstanbul Haber Servisi Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi üyeleri, 19 Kasım 2009’da Esenyurt’ta polis kurşunuyla yaşamını yitiren TKP’li Alaaddin Karadağ’ın davasında, mahkemenin keyfi gerekçelerle “olay yeri keşfi” kararını ertelediğini söyledi. Bir buçuk yıl geçmesine karşın mahkemenin halen keşif yaptırmamasına tepki gösteren avukat Gülbin Aydın, “Mahkemenin sanıkları aklamaya mı çalıştığı” sorusunun akıllara geldiğini söyledi. Düzenlenen basın toplantısında konuşan avukat Aydın, bazı basın yayın organlarının Karadağ cinayeti gibi bir yargısız infaz dosyasını görmezlikten geldiğini belirtti. Karadağ’ın kardeşi Abdullah Karadağ 25 Mart 2011’de keşif kararı alınmasına karşın sanık polis memuru Oğuzhan Vural ile sanık avukatı Tolga Yurdakul’a ulaşılamadığı belirtildi. Abdullah Karadağ, “Bütün insanlığı Karadağ cinayeti davasını sahiplenmeye ve 21 Nisan’da görülecek olan üçüncü duruşmaya destek vermeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı. Çadırlar yayılıyor BDP ve DTK’nin başlattığı sivil itaatsizlik eylemleri kapsamında kurulan “demokratik çözüm çadırları”nın sayısı 20’yi buldu. Muğla ve Bodrum’da da çadır kurma kararı alındı. Taksim Gezi Parkı’ndaki çadırı ziyaret eden BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Kürt halkının demokrasi taleplerine karşı gelen, sivil itaatsizlik eylemlerini eleştiren Başbakan Tayyip Erdoğan’ın demokrasiden bahsedemeyeceğini söyleyerek “Erdoğan, demokrasi sorumluluğunu taşıyamıyorsa istifa etsin” dedi. Kışanak, “Biz birlikte yaşamak istiyoruz. Çadırlara saldıranlar, birlikte yaşamaya karşı çıkanlardır” diye konuştu. Çarkın ‘Ergenekoncu’ isimleri verdi İstanbul Haber Servisi Susurluk davası hükümlüsü eski özel harekâtçı Ayhan Çarkın’ın, savcıya, 10 saat süren ifadesinde, Ergenekon üyesi olduğunu söylediği bazı kişilerin isimlerini verdiği iddia edildi. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Hakan Karaali, Çarkın’ın mahkemece serbest bırakılmasına itiraz edecek. Faili meçhul cinayetlerle ilgili açıklamalarıyla gündeme gelen Çarkın, savcılıkta etkin pişmanlık yasasından yararlanmak için herhangi bir talepte bulunmadı. “Adam öldürmek” suçundan tutuklanması istenen Çarkın’ın savcıya herhangi bir belge vermediği belirlendi. Ayhan Çarkın gazete ve televizyonlara yaptığı açıklamalarında “Ergenekon’dan şu anda kimse içeride değil. Hepsi dışarıda” demişti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle