18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Erdal Öz Ödülü Şavkar Altınel’in 2008’de başlatılan Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün dördüncüsü, çok yönlü bir edebiyatçıya verildi Kültür Servisi 2011 Erdal Öz Edebiyat Ödülü’ne, “edebiyat değerlerine bağlılığı ve farklı edebiyatlar arasında köprü oluşu” nedeniyle şair, yazar ve çevirmen Şavkar Altınel değer görüldü. Beyoğlu’ndaki Cezayir Restoran’da dün düzenlenen basın toplantısında seçici kurul adına konuşan Jale Parla, Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün roman, öykü, şiir, deneme alanlarındaki tüm yapıtları değerlendirerek her yıl tek bir yazar ya da şaire verildiğini vurguladı. Parla, seçici kurulun 7 üyeden oluştuğunu anımsatarak bu kurulda kendisi dışında Nüket Esen, Semih Gümüş, Enis Batur, Feride Çiçekoğlu, Turgay Fişekçi ile Can Yayınları adına Zeynep Çağlıyor’un bulunduğunu söyledi. Parla, Altınel’in, “nitelikli şiirleri ve roÖdüle man dahil, seyahat, “edebiyat deneme gibi alandeğerlerine lardaki edebi değebağlılığı ve farklı ri yüksek nesir yapıtları ve eleştiri yaedebiyatlar zılarında ele aldığı arasında köprü özgün ve ilginç sooluşu” nedeniyle rular, çevirileri ve denemeleriyle Türk değer görülen ve dünya edebiyatı Altınel’e ödülü 5 arasında; özellikle Nisan Salı günü de Türk ve İngiliz edebiyatı arasında Pera Müzesi’nde kurduğu köprü” düzenlenecek bir nedeniyle ödüle detörenle verilecek. ğer görüldüğünü belirtti. Altınel’e ödülü, 5 Nisan Salı günü saat 18.00’de Pera Müzesi’nde düzenlenecek bir törenle verilecek. 1953’te İstanbul’da doğan Şavkar Altınel, ortaöğrenimini İngiliz Erkek Ortaokulu ile Robert Kolej’de, İngiliz edebiyatı alanındaki yükseköğrenimini de Chicago Üniversitesi ile Glasgow Üniversitesi’nde tamamladı. Ardından İngiltere’ye yerleşti. İlk yazısı, 1971’de Yeni Dergi’de, ilk şiiri ise 1978’de Yazı’da yayımlandı. Doksanlı yıllardan başlayarak şiir hakkındaki yazılarıyla Gösteri, Varlık, Adam Sanat gibi dergilerde göründü. Son şiir kitabı “Kış Güneşi”ni 1999’da, son gezideneme kitabı “Tepedeki Yabancı”yı ise 2009’da yayımladı. Edebiyatımızda “50 Kuşağı”nın önde gelen yazarlarından, Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün anısını yaşatmak amacıyla ailesi tarafından Can Yayınları’nın katkılarıyla kurulan Erdal Öz Edebiyat Ödülü, 2008’den bu yana veriliyor. Ödüle 2008’de Gülten Akın, 2009’da İhsan Oktay Anar, 2010’da ise Nurdan Gürbilek değer görülmüştü. ‘Gölgeler ve Suretler’de Kıbrıs sorununu ele alan yönetmen Derviş Zaim ile ödüllü filmini konuştuk Sınırları zorlayan yönetmen BURAK GÖRAL Derviş Zaim, 1995’te ilk romanı “Ares Harikalar Diyarında” ile Cumhuriyet gazetesinin Yunus Nadi Roman Armağanı’na değer görülmüştü. 1996’da çektiği “Tabutta Rövaşata”yı “Filler ve Çimen”, “Çamur”, “Cenneti Beklerken” ve “Nokta” izledi. Yapıtlarıyla pek çok ödül alan Zaim’in yeni filmi “Gölgeler ve Suretler” ise Türk sinemasının bugüne kadar pek de ilgi göstermediği Kıbrıs sorununa parmak basıyor. Yönetmenle yeni filmini, Kıbrıs’ı, politik sinemayı konuştuk. Kıbrıs’ın Türk sinemasındaki temsili, bir dönem çekilen birkaç kahramanlık filmiyle sınırlıydı. Kıbrıs’la ilgili bu ‘görmezlik’in sebebi neydi sizce? Bir istisna hariç genellikle çok derin olmayan, sığ filmler söz konusu olmuş. Tabii bir kere hava çok ateşliyse ve kitleler sürükleniyorsa, o atmosfer içinde aykırı denebilecek seslerin yükselme ihtimali çok mümkün değildir. Daha farklı yaklaşabilme ihtimali için mevcut paradigmanın değişmesi gerekli. Paradigmalar da kolay kolay değişmiyor, kuşağın değişmesi lazım. Biz aynen “Truman Show”da Derviş Zaim, “Filminiz Türkiye’nin bugünkü Kıbrıs politikasını etkiler mi” sorusunu, “Devlet aygıtı bağlamında soruyorsanız, hayır. Ama toplum nezdinde bazı şeylerin hatırlanmasını sağlayacaktır” diye yanıtlıyor. ki gibi, bizi kuşatan bir sistemin içindeyiz ve bu sistemin bize izin verdiği kadarını ancak tahayyül edebiliyoruz. Dolayısıyla politik amaçları olan sinemamızın çeperleri de bu sistem tarafından belirlenmiş vaziyette. Bu sadece Kıbrıs için değil. Bu ülkenin içinde bulunduğu her türlü politik meseleye bakışıyla ilgili olarak da söylenebilir. Ama yine de sınırları en çok zorlayan yönetmen sizsiniz sanırım. Zaten sinemanın değerini belirleyecek şeylerden biri de bu uçbeyliği. Uçbeyleri ne yapardı? Sınırları daha da ileri götürürlerdi. Sınırlarla ilgili birtakım meselelerde aktif rol oyFotoğraf: D LEK DEM RTAŞ narlardı. Sistemin çeperlerini genişletmek adına az da olsa bir işe yaradıysa yaptığım işler, bundan mutluluk duyarım. Kıbrıs doğumlu olmasaydınız yine de bu meseleye aynı duyarlılıkta yaklaşıp, bunun filmini yapmayı düşünür müydünüz? Bunu aşabilmiş adamlar tanıdım. Şair Sezai Sarıoğlu bunlardan birisidir mesela. Sarıoğlu 12 Eylül’de içeri giren sanatçılardan biri. Hapishanedeyken, niyedir bilinmez, kafasını ‘bölünmüş kentler’e takmış. Yavaş yavaş Lefkoşa’yı düşünmeye başlamış, Lefkoşa’yı araştırıp okumuş ve bu araştırmalarının sonucunda Kıbrıs’a ‘başkent’ onayı Ankara Uluslararası Film Festivali’ne yedi ödülle Derviş Zaim’in ‘Gölgeler ve Suretler’i damga vurdu Derviş Zaim’in yönettiği ‘Gölgeler ve Suretler’ 22. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde en iyi yönetmen ve en iyi film dahil tam 7 ödül birden kazandı. Festivalin diğer kazananları ise üçer ödülle ‘Press’ ve ‘Kar Beyaz’ oldu. ALPER TURGUT Kıbrıs’a dair çekilmiş en objektif film olan “Gölgeler ve Suretler”, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bariz haksızlığa uğramıştı, telafi ise başkentten geldi. Derviş Zaim’in yönettiği film, 22. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde en iyi yönetmen ve en iyi film dahil tam 7 ödül birden kazandı. Festivalin diğer kazananları ise üçer ödülle “Press” ve “Kar Beyaz” oldu. 10. Boston Türk Filmleri Festivali’nde “Türk Sinemasında Mükemmellik Ödülü”nü alan Derviş Zaim, ABD’de bulunduğu için Ankara MEB Şura SaloEn İyi Film: Gölgeler ve Suretler / Derviş Zaim En İyi Yönetmen: Derviş Zaim En İyi Erkek Oyuncu: Güven Kuraç / Kavşak En İyi Kadın Oyuncu: Popi Avraam / Gölgeler ve Suretler En İyi Kurgu: Aylin Zoi Tinel/ Gölgeler ve Suretler En İyi Özgün Müzik: Mehmet Cem Ünal, Safa Hendem /Ses En İyi Sanat Yönetmeni: Elif Taşçıoğlu / Gölgeler ve Suretler En İyi Görüntü Yönetmeni: Türksoy Gölebeyi /Ses Seçici Kurul Oyunculuk Özel Ödülü: Didem Soylu, Buse Kılıçkaya, Seyhan Arman, Ayta Sözeri / Teslimiyet nu’nda gerçekleşen törene, internet üzerinden görüntülü olarak katıldı. Risk alan filmler çekmeyi sürdüreceğini vurgulayan Zaim; “Dik duruşumu ve yürüyüşümü devam ettirmem için bu ödüller bana güç verdi” dedi. Ankara Film Festivali, arkasında belediye desteği olmayan, yoğun bir emek, özveri ve sinema tutkusuyla ayakta kalmayı Onat Kutlar En İyi Senaryo Ödülü: Sedat Yılmaz / Press En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Settar Tanrıöğen: Gölgeler ve Suretler /Çoğunluk En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: Sinem İslamoğlu / Kar Beyaz En İyi Profesyonel Film: Mehmet Özgür Candan / Göç Umut Veren Erkek Oyuncu: Aram Dildar / Press Umut Veren Yönetmen: Sedat Yılmaz / Press Umut Veren Senaryo Yazarı: Selim Güneş / Kar Beyaz SİYAD En İyi Film Ödülü: Gölgeler ve Suretler / Derviş Zaim Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü: Kar Beyaz / Selim Güneş ÖDÜLLER... ‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’e ödül Kültür Servisi Seyfi Teoman’ın ikinci uzun metrajlı filmi “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”, 16. Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali’nde “En İyi Film” ve “Sinema Eleştirmenleri Ödülleri”ni kazandı. Jüri, “Türkiye’deki günlük yaşamdan yola çıkarak evrensel bir hikâyeyi ve insana ait derin duygu dünyalarını sade bir dille anlatmayı başardığı için” filmin bu ödülü hak ettiğini belirtti. Seçici kurul özel ödülüne ise Sinan Çetin’in “Kâğıt” adlı filmindeki rolüyle Ayşen Gruda değer görüldü. başaran Türkiye’nin en bağımsız festivallerinden biri ve en önde geleni hiç kuşkusuz. Yeşilçam Ödülleri’nin ve gişe filmlerinin hâkim olduğu sinemamızda, bağımsız filmlerin yalnız olmadıklarını ve desteklendiklerini görebilmeleri için Ankara Film Festivali’ne ve diğer bağımsız sinema etkinliklerine ihtiyaç var. Aksi takdirde “Press”, “Kar Beyaz” ve diğerleri nasıl ödül alabilir ve seslerini duyurabilirlerdi ki?.. “Press” ivmesini, büyük ölçüde cezaevlerindeki gazetecilere dair güncel ve yakıcı gündemden alıyor; film, 19921994 yılları arasındaki Özgür Gündem gazetesinin Diyarbakır bürosuna yönelik baskıları anlatsa dahi. Filmin yönetmeni Sedat Yılmaz, ödüllerini ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay ve gazeteci Faruk Bildirici’nin ellerinden aldı. Sedat Yılmaz, ödülünü 1992’de katledilen gazeteci Hafız Akdemir’e, filmle “Umut Veren Erkek Oyuncu” ödülünü kucaklayan Aram Dildar ise Hrant Dink’e adadı. Konuşmalarda, Diyarbakır’da katledilen gazeteciler de anıldı, yayımlanmamış kitabı nedeniyle ülkede görülmemiş yaşanmışlıklara şahit olduğumuz cezaevindeki Ahmet Şık’a da değinildi. Belki bir gün “İmamın Ordusu”nun filmi çekilir, kim bilir. Festivalin seçici kurul özel ödülü, İstanbul’dan Ankara’ya uçakla gelirken dahi sorun yaşayan “Teslimiyet” filminin oyuncularına gitti. Onlar da ödüllerini, sürekli şiddet gören ve birçoğu yaşamlarını yitiren transseksüellere adadılar. Sonuçta Ankara Film Festivali’nde, siyasetten gündelik yaşama dek, pek çok soruna el atıldı. Evet, kurgu, duygu ile buluştuğu an beyazperdeye yansıyan artık film değil, hayattır. Ankara Film Festivali’nin ve bağımsız sinemanın önemi bu yüzden çok büyük. gerçek meseleye çok iyi odaklanmış olduğunu söyleyebilirim. Filminizin Türkiye’nin bugünkü Kıbrıs politikasını etkileyebilecek bir film olduğunu düşünüyor musunuz? Devlet aygıtı bağlamında soruyorsanız hayır. Ama toplum nezdinde bazı şeylerin hatırlanmasını sağlayacaktır diye düşünüyorum. Bu filmde de gönderme yaptığınız Eflatun’un ‘mağara metaforu’nu hatırlatıyor bu söyledikleriniz. Dönüp dolaşıp oraya geliniyor sanki. Filminizde de aslında bir nevi ‘Matrix’ filmlerinin yaptığı şeyi yapıyorsunuz ama bunu Kıbrıs konusu üzerinden yapıyorsunuz. Bugünkü Türkiye’de de yaşayan büyük çoğunluğun ışığa ters dönmüş mağara duvarına bakan insanlar olduğunu söyleyebilir misiniz? Bu “sistem”in temeli de bize gösterilen gölgelerden mi ibaret acaba? Aslında ben filmde sadece Kıbrıs’ı da anlatmıyorum. Eflatun’un mağara metaforunu dünyanın pek çok ulusuna ve mekânına yakıştırırsınız. Benim stratejilerimden bir tanesi de ‘yerel’i anlatırken ‘insan’ı anlatmak... Filmdeki insanların adlarını değiştirin, Sırp, Bosnalı, İsrailli yapın, yine de insana dair bir şeyler verecektir hikâye. Aslında filmdeki gölgelerin bizim yani insanın karanlık, şeytani, hırs ve güç istenciyle dolu tarafımız olduğunu söyleyebilirim. Bence Kürt meselesinde de sizin baktığınız gibi filmlere ihtiyaç var... Hikâyesini hem estetik ve biçimsel olarak doğru kuracak hem de ‘yerel’den evrensel düzeye çıkabilecek, aynı zamanda düşünce de üretebilecek filmlere... Bunları sonsuz sayıda filmlerin toplamı olarak düşünürsek çok daha doğru ederiz. İnsanlar farklı türküler söyleyecekler. Bu türkülerin toplamından ortaya çıkacak şey değerli olacaktır. Bir insanın perspektifi, eğer tahakküm varsa ortada, o tahakkümün tüm boyutlarını vermeyebilir. Bu hem Türkler için hem de Kürtler için böyle. Çoğul bir yürüyüşten bahsediyorum. Ama sinemamız buna elverir mi onu bilemem! O apayrı bir söyleşi konusu bence. Türk politik sinemasının bu konuda alması gereken çok yol var. Türk politik sinemasının aşamadığı bazı alışkanlıkları var. Bunda darbelerin etkisi var ama anlatım tarzı olarak İtalyan neorealizminden gelinmediği takdirde Türk politik film geleneği, yapılacak olan herhangi bir filmi kusar. Mesela “Filler ve Çimen”, “Çamur” ya da bu film bu anlamda zarını başka kulvarlardan atan filmlerdir. PEN / Hemingway Ödülü Brando Skyhorse’un Kültür Servisi 2011 PEN / Hemingway Ödülü’ne “The Madonnas of Echo Park” adlı romanın yazarı Brando Skyhorse değer görüldü. Meksika doğumlu Amerikalı yazar Skyhorse’a ödülü, önceki gün John F. Kennedy Kütüphane ve Müzesi’nde düzenlenen törenle verildi. Törende Skyhorse’a ödülünü, ünlü yazar Ernest Hemingway’ın oğlu Patrick Hemingway ile yazar Marilynne Robinson takdim etti. Skyhorse ödüle değer görülen bu ilk romanında, Los Angeles’ın kuzeybatısında yaşayan, Meksikalı Amerikan vatandaşlarının komşuluk ilişkilerini anlatıyor. PEN / Hemingway Ödülü her yıl, Amerikalı bir yazar tarafından ilk kez kaleme alınan roman ya da kısa öykü kitabına veriliyor. Ödülün kazananı, 8 bin dolar (yaklaşık 15 bin TL) değerinde maddi tutarın da sahibi oluyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle