18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA CUMHURİYET DİZİ SAYFA 9 ‘Nüktedan, sabırlı ve şak huylu Mısır insanının sfenks gibi hareketsiz durduğuna bakmayın’ HAPİS CEZASI VERİLEN PINAR SAĞ İsyan geleneği sürüyor ‘Ters akan Asi Nehri gibiyim’ SİBEL BAHÇETEPE rapların Namık Kemal’i sayılan Suriyeli Abdurrahman Kevakibi (18481902), “İstibdat Özellikleri ve Kölelikle Mücadele” isimli kitabında şöyle yazar: “Halkın tümü yahut çoğu zulmü iliğinde hissetmiyorsa, o özgürlüğe layık değildir.” Nüktedan, sabırlı ve şak huylu Mısır insanının sfenks gibi hareketsiz durduğuna bakmayın. Bu halk, beş firavunu devirdi, Napolyon istilasına (17981802) direndi; 1800 başlarında Arabistan kaynaklı Vahhabi gericiliğine karşı çıktı. İngiliz işgaline (1882, 1906 ve 1946 yılları) isyan A etti. Ulusalcı Hür Subaylar, krallığa son verdi (1952). 1977’de ekmek isyanı çıkarttı. 2007’de 756, bir yıl sonra ise aynı sayıda protesto hareketine imza attı. Mısırlı gazeteci Muhammed el Dessuqi Rüşdi yazıyor: “Okullarda bize öncelik sırasıyla Hz. PeygamberBaşkan Mübarek ve sevgili babamızı sevmemiz öğretildi. Resmi görüşümüz sorulduğunda ise Başkan Mübarek’i daha fazla sevdiğimizi söylerdik. Onun yanılmazlığına inanır; adaletine güvenirdik. İsyan eden gençleri şundan ötürü kutlarım. 30 yıl boyunca belletilen ‘evet’ dayatmasını reddederek ‘hayır’ deme cesaretini gösterdiler.” (El Yom El Sabiu, 28 Ocak 2011) Dışişleri Bakanı Ahmet Ebu Gayt, “Tunus’a benziyor diyenler, boş konuşuyorlar” demişti. (El Cezire.net, 28 Ocak 2011) Ancak Tunus olaylarının ilk günlerinde Şarm el Şeyh’teki ekonomi toplantısına da ev sahipliği yapmıştı: Toplantıya korku egemen olmuştu, 300 milyon nüfusu yöneten Arap yetkilileri, 15 milyon işsiz gence istihdam yaratabilmenin maliyetini 150 milyar dolar olarak hesapladılar. Ebu Gayt’e uygulamalı cevabı halk verdi: İsyanda ön plana çıkan Süveyş şehri, sanayi, gemicilik, petrol merkezidir. Buradaki işsiz göstericiler, görüş açıklıyorlar: Süveyş’teki onca gelire rağmen bize beş kuruş yok. Evlatlarımızın geleceği ve yaşamsal ihtiyaçlar için değişim olmalı. Devirene kadar başkaldırıya devam! Tek çözüm iktidarın düşmesi ve tercihin halka bırakılmasıdır. (El Cezire.net, 27 Ocak 2011) Peki, isyanın sebepleri nedir? ARAP MEDYASI, ‘YÖNETİCİLER, GENÇ KUŞAKLARDAKİ NİTELİKSEL YENİ BİLİNÇTEN HABERDAR DEĞİLLER’ DİYOR Ülke kilitlendi, siyaset katledildi Y aşananlar Mısır’a özgü değil; Ürdün’den Yemen’e uzanan bölge çapındaki derin sarsıntılardır. Arap yönetimleri statükonun ağır faturasını ödemek zorundalar. Acil kararlara, siyasi ve ekonomik reformlara ihtiyaç vardır. Yoksa rüzgârlar kasırgalara dönüşebilir. Gidişat, hükümetlerle halk arasındaki kesin kopuş yönündedir. Zira halkın önü tıkanmış, geleceği kararmıştır. Kitleler resmi olan her şeye; kurumlara, basına ve medyaya inancını yitirmiştir. Siyaset sokakta yapılmaktadır. Bunu yeni keşfetmiyoruz; aklı başında her Arap gazeteci, yıllardır Arap ülkelerindeki gerginliğin kokusunu almaktaydı. İktidar sahipleri, dünyanın değiştiğini artık görmek durumundadırlar. Asayiş tedbirleri sonuç vermez; halkı dinlemekten başka çıkar yol yoktur. (El Hayat, başyazı, 29 Ocak 2011) Dikkat çekici yorumlarıyla bilinen Arap yazarının makalesine bakalım: “Yöneticiler, genç kuşaklardaki ‘niteliksel yeni bilinç’ten haberdar değiller. Oysa ulusal sınırlar içindeki yurttaş, artık evrensel ölçekte düşünüp değerlendirme yapabiliyor. Eğitim, kültür ve yurtseverlik evrensel boyutlu olmuştur.” (El Şark El Awsat, 29 Ocak 2011) İslamcı yazar Fehmi Huveydi, ilginç bir saptama yapıyor: “24 yasal partinin bulunduğu ülkede siyaset donmuştur. Cumhuriyet düzeninin içeriği boşaltılmış, yurttaşlık bilinci kaybolmuş, insanın yaşayan hücreleri telef edilmiştir. Siyaset katledilmiştir, efendiler”. (El Cezire.net, 24 Ocak 2011) Mısırlı ünlü din adamı Muhammed Gazali şöyle diyor: “Bir kıza tecavüz yüzünden kıyamet kopuyor ama bir halkın, milletin onuruna tecavüze kimse ses çıkarmıyor. Mısır’a ölü toprağı serilmiş.” 11 Aralık’ta Kifaye Hareketi Koordinatörü Abdülhalim Kandil şu demeci verdi: “Öfkemizi gazete sayfalarına yansıtmakla yetinmeyeceğiz; hükümeti alaşağı etmek amacıyla milyonlarca insanı sokağa dökmeyi planlıyoruz.” Türk halk müziği sanatçısı Pınar Sağ, 68 kuşağı gençlik önderlerinden İbrahim Kaypakkaya’dan övgüyle söz ettiği iddiasıyla Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 10 ay hapis cezasına çarptırılmasını “hukuksuzluk” olarak değerlendirdi. Sağ, “Ben hiçbir zaman ifadelerimden geri adım atmadım, atmayacağım da. Çünkü İbrahim Kaypakkaya’nın suçlu olduğuna inanmıyorum. Kaypakkaya yasal olarak suçluluğu da kanıtlanmamış birisi. İnsanlar düşüncelerinden dolayı ceza almamalı” dedi. Kendisini ters akan Asi Nehri’ne benzeten Sağ, eşitlik, kardeşlik, barış, özgürlük için mücadele verdiğini ve bu nedenle bazı kesimleri rahatsız ettiğini söyledi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar da, Sağ’a verilen cezaya itiraz için bine yakın imza toplayarak önümüzdeki günlerde kararı temyiz edecek. Pınar Sağ, her zaman işçi ve emekçinin yanında yer aldığını, onların haklarını savunduğunu, bunu kendisine yaşam felsefesi edindiğini söyledi. İnsanların düşünceleri nedeniyle yargılanmasını eleştiren Sağ, AKP iktidarının “ileri demokrasi”den bahsettiğini, yeni yargı sistemi ve yasalardan ilk nasibini alanlar arasında olduğunu anlattı. Sağ, “Bundan ilk nasibini alanlardan birinin ben, diğerinin ise Hizbullahçılar olduğunu düşünüyorum. Çünkü onlar için ağır işleyen yargı benim içinse bir o kadar hızlı işlemeye başladı. Savunma yapmadan hakkımda ceza verildi. Anayasa kendi kurallarını çiğnedi” dedi. Sağ, suç ve suçluyu övmekten yargılanmasına da anlam veremediğini ifade ederek “Bu eylemi yapmış olmak için ortada bir suçlunun olması gerekiyor. Ama ortada ne suç var ne suçlu var. Çünkü İbrahim Kaypakkaya 1973 yılında Diyarbakır Cezaevi’nde işkenceyle, yargı önüne çıkarılmadan yaşamını yitirmiştir. Bir insanın yasa önünde suçlu olarak ilan edilmeden 2011 yılında, aynı ona yapıldığı gibi, şimdi üzerimde yapılmaya çalışılan yargısız infazı kınıyorum” sözleriyle yargı sistemini eleştirdi. ‘Yaşananlara anlam veremiyorum’ VESAYETÇİ SİSTEM ısır’ı avuçlarının içine alanlar, siyaset tekeliyle yetinmediler. Tahakküm ve vesayet sisteminin yolunu açan yasalar getirdiler. 2003 yılında devlet güvenlik mahkemeleri iptal edildi; görevleri, ihtisas ve ağır ceza mahkemelerine devredildi. 2006’da ceza yasalarında yapılan değişiklik taslağı, bazı milletvekillerinin deyimiyle “hukuk sistemini, sıkıyönetim ve terör yasaları”yla doldurmayı amaçladı. Müsteşar Tarık Beşri, “İsyan ile Parçalanma Arasında Mısır” isimli kitabında (2006), yargı erkinin direnmelerine rağmen yönetimin, devletin özerk olması gereken tüm kurumları nasıl denetimi altına aldığını yazdı. Devlet keyfileşti, zorba aşirete dönüştü. Vesayet devri, tahakküm çağı başladı. Yetmedi, dahası var: Mısırlı Prof. Dr. Nevin Masaad, bölünmeye önceden işaret etmişti: “Mısır toplumu bölünüyor. Mesela Kahire Üniversitesi’nde İslamcılar boy gösterince, haremselamlık uygulamaya konuldu. Bunu, Kıpti HıristiyanMüslüman bölünmesi izledi. Muhtemelen mezhepsel ayrılıklar da dersliklerde yayılacaktır. Sosyokültürel ayrışma almış başını gidiyor.” (El Şuruq, 4 Kasım 2010) “Mısırlılara Ne Oldu?” başlıklı bir kitap yazan Mısırlı Dr. Celal Emin’e göre; serbest piyasaya ekonomisi, 1970’lerden bu yana Mısır toplumunu allak bullak etti. Dinsel bağnazlık, topluma egemen oldu. 19. yüzyıl din bilgini Muhammed Abdu’nun din yorumundaki hoşgörü ve aydınlık noktalar kayboldu. Aynı görüş, başka bir gerekçe ve kanıtla destekleniyor. Yaşananları film izler gibi izlediğini ve yaşananlara anlam veremediğini anlatan Sağ, şöyle devam etti: “Dört yanımız çevrili gibi hissediyorum. Avukatlarımın, dostlarımın, yoldaşlarımın bana verdiği destek benim için çok anlamlı. Kendimi yalnız hissetmiyorum, çünkü biliyorum ki önemli olan ‘biz’ diyebilmek, ben o biz olmak kavramını hissettim. Hukukun bu kadar gözü kapalı hata yapması kabul edilir gibi değil. İnsanlar çok büyük bedeller verdi. Deniz Gezmiş’lerin idamı, İbrahim Kaypakkaya’nın ölümü, Erdal Eren’in yaşının büyütülerek asılması, Metin Göktepe’nin kaleminden dolayı o insana kıyılması... Şimdi böylesine kara bir çarkın içinde, siyah beyaz bir filmin içinde, bizler inadına mavi düşleri yaşamak istiyoruz. Suça karışmış, nice insanları katletmiş olanlar serbest bırakılıyor, yurtdışlarına kaçma fırsatı veriliyor.” ‘Cezayı duyduğumda şoke oldum’ M “Adalet, yurttaşlık, eşitlik, yaratıcılık, hakları ve hakkaniyet temelinde Mısırlıları birleştiren eski laik anayasası yerine konulan mevcut anayasası, toplumu bağnazlık, dinsel ayrımcılık, nefret ve mezhepçilik temelinde bölmüştür.” (Subhi Fuad, El Quds El Arabi, 28 Ocak) Dr. Azze İzzet ise neoliberalizm ile birlikte Mısır insanının kişiliğinin olumsuz yönde nasıl değiştiğine değiniyor. (El Şuruq, 5 Kasım 2010) Hatırlatmak gerek: Mısır’da her kritik dönemde baş gösteren HıristiyanMüslüman çatışması ve kilise kundaklamalarının tarihi, 1882’ye kadar uzanır. İskenderiye’deki kilisenin bombalanması sonrası çıkan olayları bahane eden İngilizler, 1882’de ülkeyi işgal etmişlerdi. Politik İslamın yükselişe geçtiği 1980’lerden itibaren, ülkedeki dinsel çatışmalarda yüzlerce kişi katledildi. Son örneği ise 2011 yılının ilk gününde, İskenderiye’deki kilisenin bombalanması karşılığında camiye saldırı girişiminde yaşandı. “Diğer nedenlerin yanı sıra; mevcut iktidarın politikası buna yol açıyor. Çünkü Şark kurnazlığına dayalı geri ve yoz siyasetin olumsuz sonuçları din ağırlıklı kültür, politika, eğitim, güvenlik ve medyaya yansıyor.” (Londra Uygarlıklar Merkezi Danışmanı Dr. Kemal Helabawi, 5 Ocak 2011) Yazmadan geçmeyelim: Kıpti cemaatini isyandan uzak tutmak için ilk üç gün boyunca sürekli kilise ayini düzenleyen iktidar yandaşı Papa Şnoda, emeline nail olamadı. Rejimden hoşnut olmayan Hıristiyanlar, başkaldırıya katıldılar. KOPUŞ VE SONRASI F ehmi Huveydi’nin deyişiyle, “Yönetim, siyaset dahil her türlü serbestliğin ve muhalifliğin kapılarını tamamen kapatmış; ülkenin kapılarına kilit vurdu.” (El Cezire.net, 7 Aralık 2010) Esasen siyaset tümüyle katledilmişti. Adı var, kendisi yoktu politikanın. Bu noktada kopuş ve alternatifler başladı. İşte örnekleri: Mısır Parlamentosu Yasama ve Anayasa Komisyonu Başkanı Amal Osman, “seçilmiş milletvekillerinin yüzde 90’ının durumunun kanuna aykırı olduğunu” açıkladı. Görevleri biten 9 milletvekili, hileli seçimle işbaşına gelen yeni parlamentoya karşılık “Halk Parlamentosu” kurmak üzere sözleşti. 120 parlamenter ise seçimlerde milletvekilliklerinin düşürülmesini protesto etmek amacıyla temsili yemin etti. Meşru olmayan seçimle işbaşına gelen parlamentoyu devirmek üzere muhalefet güçleriyle birlikte harekete geçti. Kifaye Hareketi Koordinatörü Abdülhalim Kandil şu demeci verdi: Öfkemizi gazete sayfalarına yansıtmakla yetinmeyeceğiz; hükümeti alaşağı etmek amacıyla milyonlarca insanı sokağa dökmeyi planlıyoruz. (El Cezire.net, 1113 Aralık 2010 ve 22 Ocak 2011) YARIN: MISIR’IN GELECEĞİ NEDİR? İSLAMCILAR VE ORDU NE YAPACAK? Ceza almasının ardından çok sayıda destek telefonu ve mesajı aldığını anımsatan Pınar Sağ, bu süreci de dostları, arkadaşları, ailesi ve sevdikleriyle aşacağına inandığını kaydetti. Ceza aldığı gün çocuklarının bazı eksikleri için annesiyle birlikte alışverişe gittiklerini, o sırada liseden bir arkadaşının arayarak “geçmiş olsun” dileklerini ilettiğini anlatan Sağ, “Ne için geçmiş olsun dediğini bile anlamadım. Hasta değilim neden geçmiş olsun diyorsun dedim. Ceza vermişler dedi. Arka arkaya telefonlar gelince büyük bir şok yaşadım” diyerek o gün yaşadıklarını anlattı. Sağ, şunları dile getirdi: “Merak ediyorum, sanatçı açılımı yapan zihniyet benim 10 aylık hapsimi nasıl değerlendiriyor? Ülkemizde kardeşlik, barış, eşitlik, özgürlük adına ben ve benim gibi düşünen dostarıma, sanatçı arkadaşlarıma düşen görev, sistemin yalakası olmak değil, sistemi eleştiren tarafta durabilmektir. Beni yargılayan zihniyet önce kendini yargılasın. Sanatçının yalnızca sahnede sanatçı olması değil, aynı zamanda halkın savaşçısı olması gerekir. İktidar yalakalığı yapmıyorum, TRT’ye çıkarılmıyorum, pek çok alanda yasaklıyım. Asi Nehri gibi tersine akıyorum. Her alanda eşitlik istiyorum. Yazar Hasan Basri Aydın, dilekçe hakkını kullandığı, Cumhurbaşkanı, TBMM’yi eleştirdiği için için cezaevinde. Yalnız siyasi türküler söylediği için bu ülkeye 30 yıldır giremeyen Ozan Emekçi var. Yılmaz Güney, Nâzım Hikmet’leri var. Artık birilerinin ‘Kral çıplak’ demesi gerekiyor. Belki de ben kral çıplak dediğim için bu ceza. “Mavi Bir Düş” adlı albümün en geç 15 Şubat’ta piyasada olacağını anımsatan Sağ albümün gelirini de tutuklu ve hükümlü ailelerine vereceğini kaydetti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle