18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 17 Kısa aya bol konser ŞUBAT AYI BOYUNCA İSTANBUL, PEK ÇOK SAHNEDE TANINMIŞ İSİMLERİ AĞIRLAYACAK Franz Liszt doğumunun 200, Gustav Mahler de ölümünün 100. yıldönümünde bir kez daha gündeme gelecekler 20. yüzyıla kapı açanlar üyük bestecileri yıldönümlerinde anmakla, onların tarih içindeki yerleri yeniden gündeme geliyor. O yıl yapıtları daha çok çalınıyor. Bugüne dek az ilgi görmüş yapıtları bile yeniden değer buluyor. Bu yıl Macar besteci Franz Liszt (18111886) doğumunun 200, Avusturyalı besteci Gustav Mahler ise ölümünün 100. yıldönümünde anılıyorlar. Başka bestecilerin de yıldönümleri var bu yıl. Örneğin İtalyan opera bestecisi Menotti (19112007), Amerikalı elektronik müzik bestecisi Ussachevsky (19111990) ve “Baba” filmi gibi nice filmin müziğini besteleyen İtalyan besteci Nino Rota da 100. yıllarında anılacaklar. Ancak Liszt ve Mahler, müzik tarihinin köşe taşları olarak dikkatleri toplayacaklar. Liszt, uzun beyaz saçları, rahip giysileri ve piyanoyu birçok elle çalan karikatürüyle gözümüzün önüne gelir. Zamanının en büyük piyanisti ve Senfonik Şiir türünün babası olarak müzik tarihine geçmiştir. Piyano, onun baş döndüren tekniğiyle çalgı olarak yeni olanaklar kazanmıştır. Senfonik yazısı yoğunluğuyla ve cesur armonik yenilikleriyle 20. yüzyıla kapılar açmıştır. 700’den fazla yapıtı arasında büyük orkestra için, solo piyano için çalışmaları ve sayısız uyarlamaları vardır. Macaristan’ın Almanca konuşulan Raiding kasabasında dünyaya gelir, Viyana’da Czerny ve Salieri’nin öğrencisi olur; 1823’te ailesiyle Paris’e taşınır. Yaşı büyük gerekçesiyle konservatuvara alınmaz, o da F. Paer ve A. Reicha gibi zamanın ünlü müzikçileriyle özel olarak kompozisyon çalışır. Paris’te edebiyatçı ve ressamlarla dostluk kurar. Piyano dersleri verirken öğrencilerinden birine âşık olur, ayrıldıklarında müziksel etkinliklerini bir yana bırakıp kendini dinsel konulara adar. 1839’da Kontes Marie d’Agoult’le birlikte Cenevre’ye yerleşir. Ailesini Roma’ya taşıdığında üç çocuk sahibi olmuştur. 1827’den 1847’ye dek parlak bir konser piyanisti olarak dünyayı gezer. 8 Haziran 1847 tarihinde İstanbul’a gelerek beş hafta kalır. Beyoğlu’nda, Nuruziya Sokağı’nda konuk edilir, eski Çırağan Sarayı’nda Abdülmecid’in huzu Kültür Servisi Şubat ayı İstanbul’a konser bereketiyle birlikte geldi. Daha önce birkaç kez dinleme fırsatı yakaladığımız grup ve müzisyenlerin yanı sıra Türkiye’ye ilk kez gelecekler de dikkat çekiyor. İngiliz rock grubu Starsailor’ın solisti James Walsh, “Babylon Unplugged” projesi kapsamında bugün hem eski Starsailor şarkıları hem de solo şarkılarıyla Babylon sahnesinde olacak. 4 Şubat’ta geçen yıl Caz Festivali’ne de konuk olan Buika üçüncü kez İstanbul’da, bu kez Cemal Reşit Rey Sahnesi’nde. Bağımsız müziğin sevilen temsilcilerinden Belle&Sebastian’dan Isobel Campbell ve Screaming Trees’in kurucusu Mark Lanegan ile birlikte imza attıkları üçüncü albümleri “Hawk”un tanıtım turnesiyle 5 Şubat’ta İKSV Salon’da bir konser verecek. Aynı gün, Münih Oda Orkestrası ise İş Sanat’ın konuğu oluyor. Konseri orkestranın daimi şefi Alexander Liebreich yönetecek. İstanbul Jazz Center’da ise John Coltrane’in de piyanisti olan dünyanın önde gelen avangard piyanistlerinden Steve Kuhn cazseverlerle buluşacak. 6 ve 8 Şubat tarihlerinde geçen Akbank Caz Festivali’ne de konuk olan yarı Fransız yarı Faslı Hindi Zahra’yı Babylon’da dinleyebilirsiniz. İzlanda’dan klasik müziği elektroakustikle birleştiren Ólafur Arnalds ise 10 ve 11 Şubat tarihlerinde Salon’da olacak. 11 ve 12 Şubat tarihlerinde ise Garajistanbul sahnesini elektronik müzik dolduracak, eletronik müziğin tanınmış isimleri “Massive Weekend” etkinliği kapsamında sahnede olacak. 12 Şubat’ta Yeni Zelandalı Indierock grubu The Veils yeni albümleri “Troubles of The Brain”in tanıtımı için tekrar Babylon’da. 14 Şubat’ta Bronx Pi sahnesinde İsveçli müzisyen JayJay Johanson, 14 ve 15 Şubat tarihlerinde de “En İyi R&B Kadın Vokal” dalında Grammy sahibi Amerikalı müzisyen Macy Gray Babylon’da olacak. Vokal yorumculuğu ve piyanodaki ustalığıyla dikkat çeken Brezilyalı şarkıcı, piyanist ve söz yazarı Eliane Elias 17 Şubat’ta bossa nova yorumlarıyla İş Sanat’ta. 24 Şubat’ta ise Türkiye’de en çok “A Girl Like You”, “You’ll Never Know” gibi parçalarıyla tanınan Edwyn Collins Ghetto’nun konuğu olacak. B ‘İnsanlık Anıtı’nı yıkacaklar KARS (Cumhuriyet) Kars Belediyesi, tepkilere karşın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘ucube’ olarak nitelendirdiği İnsanlık Anıtı’nın yıkılmasına karar verdi. Kars Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş, Belediye Meclisi’nin kentteki “tartışmalı heykellerin” kaldırılması yönünde karar aldığını belirterek, “Belediye Meclisimiz, İmar Kanunu doğrultusunda tescilli bir yapı üzerinde yapılan heykellerin kaldırılması ve arkasından tarihi dokuya uygun bir proje geliştirilmesi yönünde karar vermiştir” dedi. Belediye Meclisi’nin 11 AKP’li ve 8 MHP’li üyesi heykelin yıkılması, 4 CHP’li üyesi ise karşı yönde oy kullandığı öğrenildi. Erdoğan, İnsanlık Anıtı’na “ucube” diyerek tartışmayı başlatmıştı. Erdoğan şunları söylemişti: “Hasan Harakani’nin türbesinin yanına bir ucube koymuşlar, garip bir şey dikmişler. Oradaki tüm vakıf eserlerinin, o sanatkârane eserlerin olduğu yerde böyle bir şey olması düşünülemez. Konuyla ilgili olarak belediye başkanımız görevini süratle yerine getirecektir.” Heykelin sahibi Mehmet Aksoy, heykelin yıkılmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bu fiziki olarak yavaş yavaş yıkılabilir. Ama büyük ihtimalle uzun sürecektir. 1 yılı, 2 yılı bulacaktır. O kadar zaman içerisinde bütün dünyada ses getirecektir. Türkiye’nin dünyaya böyle bir imaj vermemesi gerekir. Bu çok üzücü” demişti. Macy Gray Bu yıl boyunca pek çok besteci doğum ya da ölüm yıldönümlerinde anılacak, yapıtları daha çok çalınacak. Ama Liszt ve Mahler, müzik tarihinin köşe taşları olarak dikkatleri toplayacaklar. runda, Büyükdere’deki Franchini Köşkü’nde, Fethi Ahmet Paşa Yalısı’nda ve Rus Sefareti’nde, ayrıca halka açık çeşitli mekânlarda konserler verir. Donizetti Paşa’nın “Marşı Sultani”sine bir parafraz yazar. O yıllarda Rusya’ya yaptığı bir konser turnesinde Prenses Carolyn SaynWittgenstein’a âşık olur. Weimar’da Saray Tiyatrosu şefi olduğunda kendini hiç çalınmamış yapıtları yönetmeye ve besteciliğe adar. İki ünlü piyano konçertosu, “Ölüler Dansı”, “Dante” ve “Faust” senfonileri, toplam 13 senfonik şiirinden 11’i Weimar yıllarının ürünüdür. 186070 arasında yine dinsel düşünceye yönelir, oratoryolar ve missalar yazar. 1871’de Budapeşte Müzik Akademisi’ni kurar. Okurlarıma Liszt’e çok yakın olmuş bir öğrencisinin, şair Rilke’nin kuzeni piyanist Anna Grosser Rilke’nin anılarını öneririm. İstanbul’a gelip yerleşen bu piyanistin anıları Deniz Banoğlu tarafından akıcı bir Türkçeyle dilimize çevrildi, İş Bankası tarafından yayımlandı. ENİ ÇAĞIN YENİ MÜZİĞİ Bin kişiye varabilen ve şarkılar içeren senfonileriyle 19. yüzyılı 20. yüzyıla bağlayan, yeni çağın yeni müzik diline ışık tutan bir bestecidir Mahler. Her senfonik yapıtı kendi ruhsal yaşamının bir başka sürecini anlatır. Bohemya’nın Kališt kasabasında dünyaya gelir. Yahudi bir içki damıtıcısının 12 çocuğundan ikincisidir. Sıkıntılarla örülü çocukluğunun izleri, yaşamı boyunca yakasını bırakmaz. 6 yaşında piyano çalmaya başlar; Viyana’da konservatuvar ve üniversite eğitimi görür. Bruckner’in öğrencisi olur. Orkestra ve opera şefi olarak müzik tarihinde eşsiz bir yer edinmiştir. “Des Knaben Wunderhorn” adlı bir Alman halk şiirleri derlemesi besteciyi uzun yıllar etkiler: Şiirleri şarkılaştırdıktan sonra 2, 3 ve 4. Senfoni’lerinde kullanır. 1897’de Katolik olur. 1901’de besteci Alma Schindler ile evlenir. Bundan sonra beş yıl içinde 5, 6, 7 ve 8. Senfoni’lerini görülmemiş bir hızla ortaya çıkartır. Çin kültüründen esinlenen “Toprağın Ezgisi” adlı şarkılı senfonik demeti besteler. 9. Senfoni’si ve tamamlanmamış olan 10. Senfoni’si bu dönemin acılarını yansıtan yapıtlarıdır. Tonal müziğin sınırlarını zorlamış, geleneksel armoni yapısına yeni boyutlar kazandırmıştır. Ne yazık ki seslendirilme koşulları zor olan yapıtlarını orkestralarımız hemen hiç dağarcıklarına almazlar. Okurlarıma PAN Yayıncılık’tan Ayşe Öktem çevirisiyle çıkan F. Giroud’nun “Alma Mahler veya Sevilme Sanatı” başlıklı kitabını öneririm. [email protected] Gustav Mahler İSTANBUL’DA BEŞ HAFTA Y ‘Fado benim kaderim’ Fado müziğinin en ünlü adlarından Mariza, yeni albümünün dünya turnesi kapsamında İş Sanat’ta SİBEL ÇORBACIOĞLU zlemin, acının, aşkın ve umudun müziği fado, yeniden İstanbul’a konuk oluyor. Portekiz devleti tarafından “Portekiz kültürünü yurtdışında en iyi temsil eden sanatçı” ve 1999’da efsane fado şarkıcısı Amalia Rodrigues’in adını taşıyan vakıf tarafından “Fado’nun Sesi” unvanlarına değer görülen Mariza, yeni albümü ‘Fado Tradicional’ın dünya turnesi kapsamında bugün İş Sanat’ta bir konser verecek. Türkiye’de de geniş bir hayran kitlesine sahip olan sanatçıyla, yeni albümünün tanıtım konseri öncesinde fado ve sanatı üzerine konuştuk Hiç bilmeyenler için fadoyu biraz anlatabilir misiniz? Fadolar, Lizbon sahillerinden çıkan öyküler. Gidip de geri dönmeyen denizcilerin arkasından söylenen ağıtlar. Ayrılıkları, aşkları ve acıları anlatan, deniz şarkıları. Fado deniz kıyılarından dökülen hüzünlü aşk şarkıları. Lizbon’dan çıkıp tüm Portekiz’e yayılan bir gelenek, bu geleneği İstanbullularla bir kere daha paylaşacağım. Fadonun sizi seçtiğini söylüyorsunuz... Çocukluğumdan beri fado söylüyorum ve bunun benim kaderim olduğunu hissediyorum. Ben fadoyu seçmiş değilim, fado beni kendine çekti, bir sevgili gibi beni alıp götürdü ve ben bu kadere razı oldum, çünkü beni Ö mutlu eden buydu. Yeni albümünüzle geleneksel fadoya dönüş yapmışsınız. Bu tarzın ve albümünüzün diğerlerinden farkını kısaca anlatabilir misiniz? Bu albüm daha az çalgının kullanıldığı eski şarkılara, fadonun geçmişine bir dönüş oldu ama her zamanki gibi yeni besteler ve şarkılar da var. Aslına bakarsanız yeniyle eskiyi buluşturduğumuz bir albüm. 1910’lardan, 20’lerden şarkılar da var, yeni kuşak bestecilerin şarkıları da. Son albümünüzde kimlerle çalıştınız? Albümün yapımını Diogo Clemente üstlendi ve aynı zamanda akustik gitarıyla da eşlik ediyor. Albümde Sergio Damaso gibi yeni kuşak bestecilerinin şarkıları olduğu gibi yine Amalia Rodrigues’ten seçtiğimiz şarkılar da var. Eskilere dönerken şiirin efsane isimlerinden Frederico De Brito’nun sözleriyle de çok sıcak bir fado şarkısı var. Sizce Akdeniz ülkelerinin seyirci ve dinleyicileri ile diğer ülkelerin seyircileri arasında farklar var mı? Akdeniz insanının özellikle duygularını ifade ederken bedenini çok iyi bir enstrüman olarak kullandığını, duygularını coşkuyla ifade ettiğini ve fadonun hüznü nasıl derinse, hüzünlerini çok derin yaşadıklarını ve tutkulu olduklarını düşünüyorum. Türkiye’de ya da İspanya’da, tüm Akdeniz ülkelerinde bu tutkuyu özellikle izleyicide hissedebiliyorsunuz. Franz Liszt C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle