18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA AKP’yi eleştiren Kılıçdaroğlu, darbeye önce kendisinin karşı çıkacağını söyledi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Darbe edebiyatından bıktık’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP iktidarının 8 yıldır “darbe edebiyatı” yaptığını vurgulayarak “Bıktık artık darbe edebiyatından. Darbe olacaksa o tankın önüne ilk Kemal Kılıçdaroğlu, çıkacaktır. Sen darbe diyeceğine işsizlik, yoksulluktan bahset” dedi. CHP lideri, partisinin dünkü grup toplantısına gelirken AKP grubundan sonra fotoğraf çektirme kuyruğu nedeniyle giriş kapısını değiştirdi. Konuşmasına Abdi İpekçi’nin öldürülüşünün 32. yılında da tetikçilerin ardındaki isimlerin bulunamadığını vurgulayarak başlayan Kılıçdaroğlu, “CHP olarak komisyon kuralım diyoruz, AKP her seferinde set çekiyor. Halkın iktidarında hiçbir faili meçhul cinayet bırakmayacağız. AKP derin devletin bir parçasıdır. Onun için Hizbullah sanıklarını yakalayamamaktadır” dedi. Kılıçdaroğlu’nun mesajları şöyle: AKP’nin hesapları: Başbakan ‘Öfkeme hâkim olamıyorum’ diyor. O zaman siyaseti bırak. 1 trilyonun hesabı sorulmuş yanıt vermemişsin. Atma Recep din kardeşiyiz... Namaz kı AKKİRAZ CHP’Lİ OLDU CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin dünkü grup toplantısında halk müziği sanatçısı Sabahat Akkiraz’a parti rozetini taktı. Akkiraz, “Sanatçı ışığı görendir, hissedendir. Beni sevenleri de bu birlikteliğe davet ediyorum” dedi. Kılıçdaroğlu da Akkiraz’a, “O şimdi halkın partisine katıldı. Türkülerini halk için söyleyecek. Eviniz burası. Bütün sanatçıların desteğine ihtiyacımız var, hoş geldiniz” dedi. Kılıçdaroğlu, güç birliği çağrısı da yaparak, “Bütün yurtseverleri, aydınları, ülkesini sevenleri, geçmişte DP’ye, ANAP’a, AKP’ye oy vermiş ama Türkiye’nin bu iktidarla bir çıkış noktası yakalamadığını gören bütün arkadaşları CHP’ye bekliyorum” dedi. lıyorsun, caminin önünde miting yapıyorsun bir de yalan söylüyorsun. Herkesin huzurunda verdik hesabımızı. AKP’nin de hesapları incelendi, Anayasa Mahkemesi onlarda da fark buldu, bazı giderler kabul edilmedi. CHP’de hiçbir zaman kişisel bakım ürünleri, parti cebinden ödenmez. Parfümler, kişisel bakım ürünleri ne dir? Bir çık anlat bakalım. Başbakan’a SSK yanıtı: SSK Genel Müdürlüğü’nü de zarar ettirdiğimi söylüyor. Bunlarda zarar olmaz, finans açığı olur. SSK’nin ilk finans açığı 1970’de 2 milyardır. 2000 yılında finans açığı 2 milyar... 2009 yılında ne olmuş 28 milyar... Kim daha başarılı. Bunlar yasalarla belirlenir, hangi ah lakla genel müdürü suçlayacaksın. AKP’lilerin yolsuzluklarını ortaya koyunca açığını çıkarabilir miyiz diye arayış başladı. Devlet senin emrinde, müfettişler senin emrinde incelemeler de hiçbir şey bulunmadı. Sen hangi ahlakla benim ihale dağıttığımı söylüyorsun, benim adım Recep Tayyip Erdoğan mı? Camide bile yolsuzluk yapıldı: Sen bir camide namaz kıldın, onarımı bitmediği halde avlusunda da miting yaptın, o caminin onarımında yolsuzluk yapıldı dedim ses çıkardın mı? Ege Bölgesi’nde 20’ye yakın cami onarımı yapıldı, yolsuzluk yapıldı. Bunların inançlara da saygısı yok. Tankın önüne ben çıkarım: Bıktık darbe edebiyatından. Başbakan, eğer bu ülkede darbe olacaksa o tankın önüne önce Kemal Kılıçdaroğlu, çıkacaktır. Boş varilin sesi yüksek çıkar: Demokrasi bunların kafasında tren gibidir durağı gelince ineriz diyorlar. Hizbullah’la kanka oldular. Yargıtay’da düne kadar 250 çok 150 olsun diyordu. Dönem değişti 250, 387 oldu. Bunu yapan Başbakan. Bağırmayla, çağırmayla bu işler olmuyor, bu işler akılla oluyor. Boş varilin sesi yüksek çıkar. Atatürk modeli en iyi modeldir: Tunus’a Mısır’a bakın. İnsan hakları olsaydı özgürlük olsaydı o ülkelerdeki toplum bu hale gelmezdi. Bölgenin en iyi modeli Atatürk’ün modelidir. Mısır devrimi bir dönüm noktasında! Salı günü halk Kahire’de “Bir milyonluk” bir gösteri için toplanmaya başlıyor, ordu halka hiçbir koşulda ateş açmayacağını açıklıyor, Mübarek rejimi muhalefetle diyalog arayışına giriyordu. Ama bu sırada İsrail’e karşı ulusal birlik çağrısının güçlendiği görülüyordu. Mısır Devriminde Dönüm Noktası Devrimin ekonomi politiği Tunus’tan Mısır’a patlak veren toplumsal “olay”lar, halkın, hem siyasi iktidar, hem de kendi gücü hakkındaki algısında köklü bir değişiklik yarattı. Halkın devleti ve iktidarı yıkarak bir yenisini kurmasıyla sonuçlanabilecek bir süreç başladı. Bu “olay” oluşum halindeki bir devrimdir ama yarıda kesilerek söndürülebilir. Bir devrimin “oluşum” sürecini tamamlayabilmesi, toplumsal yapının, ekonomik, siyasi ilişkilerini, hatta egemen öznelliklerini, karşı çıktığı siyasi iktidarın yeniden üretilmesini engelleyecek biçimde dönüştürebilmesine bağlıdır. Bu yüzden Tunus ve Mısır devrimleri benzer risklerle karşı karşıya. Her iki ülkenin egemen sınıfları, onların uluslararası ilişkileri, Hegel’in ünlü sözünü anımsatır bir biçimde “her şeyin aynı kalması için, her şeyi değiştirmeyi” denemekle meşguller: “Değişim” şart! Amaç, siyasi iktidarın günlük yaşamda, ekranlarda görünen biçimlerini, halkın öfkesini yatıştıracak biçimde değiştirerek, ekonomik ve kurumsal temellerini korumak. Bu yüzden Tunus ve Mısır devrimlerinin, oluşum sürecinde kesintiye uğrama olasılığı yüksek. Tunus belki ama Mısır farklı diyebilirsiniz. Gerçekten de Mısır’ın İsrail’le ilişkilerine, Gazze ile sınırına, Süveyş Kanalı’na, 80 milyonluk nüfusuna bakarak uluslararası ilişkiler ve dünya ekonomisinin, enerji taşımacılığının dinamikleri açısından son derecede kritik bir jeopolitiğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ama Mısır’ın, patlak veren devrimin geleceğinde belirleyici rol oynamaya başlayan bir özgünlüğü daha var. BAHÇELİ’DEN ERDOĞAN’A Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN CHP LİDERİNE MESAJ ‘Mısır’dan ders çıkarsın’ Bahçeli, Cumhurbaşkanı Gül ile Erdoğan’ın başkanlık sisteminde ters düşmelerine “rol paylaşımı” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Tiranlığa özeniyor, kendisine Ortadoğu sultanlarını örnek alıyor” dediği Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Mısır başta olmak üzere bölge ülkelerindeki olaylardan ders alma çağrısında bulundu. Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Erdoğan’ın başkanlık sisteminde ters düşmelerini “rol paylaşımı” diye değerlendirirken iki partili sistem isteğine ise “Erdoğan, sürekli büyüttüğü nefretiyle, yıllardır hesaplaşmak için fırsat kolladığı Cumhuriyeti darağacına çıkarabilmek amacıyla seçimi bir dönüm noktası olarak tayin etmiştir” diye tepki gösterdi. Bahçeli, partisinin grup toplantısında Irak’ı örnek göstererek “Yıldız ararken önündeki kör kuyuya düşenlerin ibret verici hallerini hatırlamakta yarar vardır” dedi. ‘Seçimden umutlarını kaybettiler’ Erdoğan, “Bu ülkenin birliğine ve kardeşliğine kasteden, bedelini sandıkta ağır ödeyecektir” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, “Sokak sokak, mahalle mahalle direniş” çağrısı nedeniyle CHP’yi, “Seçimden umudunu kaybetti. Millete eline taş sopa alıp, sokak sokak direnme çağrısında bulunanlar bu ülkenin birliğine ve kardeşliğine kastetmenin bedelini elbette sandıkta çok ağır ödeyecektir” sözleriyle eleştirdi. Erdoğan, partisinin dünkü grup toplantısında şu mesajları verdi: Müdahaleye çanak tuttular: CHP Genel Başkanı’nın ‘sokak sokak, mahalle mahalle direniş’ çağrısı nedeniyle açıklama yapmasını istedim. Ancak genel başkanın suskunluğu CHP’nin kodlarının, genlerinin hiçbir değişime, hiçbir mutasyona uğramadığını gösteriyor. 1960 müdahalesi öncesinde, CHP aynı şekilde tahrik yoluyla, kışkırtma yoluyla, gençleri sokağa dökme yoluyla müdahalenin zeminini oluşturdu; müdahaleye çanak tuttu ve alkışladı. Başarı şansı yok: İşin daha da ilginç yanı şu: ‘Mahalle mahalle, sokak sokak direnme’ çağrısı yapanlar belli ki seçimde bir başarı sağlayacaklarına dair umutlarını kaybetmiş durumdalar. Bir umutsuzluk çağrısıdır, bu çaresizlik göstergesidir. CHP eskiden beri kendi siyaset yapamadığı, rakipleriyle baş edemediği için ya birilerini göreve davet eder ya halkı sokağa davet eder. Gençliği alkolik yapacaklar: Anayasanın gereğini yerine getirdiğimiz için “Anayasanın gereğini yapıyor bu hükümet” demiyor kimse, farklı yerlere çekiyor. Bak orada gençliğin korunması var. Ama tam tersi bunlar gençliğin korunmasını değil, gençliğin alkolik olmasını arzu ediyor. Köşe yazarlarına çattı: Şu anda CHP genel başkanı üslubunun, genel başkan yardımcıları ve milletvekilleri tarafından benimsendiğini, CHP’ye üslupsuzluğun hâkim olduğunu görüyoruz. Ben CHP’ye gönül veren, MHP’ye gönül veren, BDP’ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum. Bir ana muhalefet liderinin yardımcısı, kalkıp bu ülkenin başbakanına Bostancı başı ya da harem ağası ifadesini yakıştırabilir mi? O köşe yazarlarına sesleniyorum. Acaba siz bu açıklama karşısında ne söylediniz, ne yazdınız? Ben ve arkadaşlarım, eyvallah iyi söyledi mi diyeceğiz? Kimin eli kimin cebinde belli değil. Böyle bir ana muhalefet partisi olur mu? Müslüman Kardeşler faktörü Mısır’da Müslüman Kardeşler (MK) adlı bir hareket, 1980’lerden bu yana devletin IMF “reformlarını” uygularken toplum karşısındaki sorumluluklarını terk etmesiyle oluşan boşluğu doldurarak gelişiyor, toplumun dokusuna derin bir biçimde nüfuz ediyordu. MK yaklaşık on yıldır, baroyu, meslek örgütlerini, öğrenci birliklerini, sendika yönetimlerini, mahallelerdeki dayanışma ve tedarik ağlarını, üniversiteleri, ilk ve ortaöğretim müfredatını, günlük yaşamın “simgesel evrenini” gittikçe artan bir ölçüde kontrol ediyordu. MK, bu sırada uluslararası ekonomik ve siyasi güçlerle çatışmamaya dikkat ediyor, “ya biz, ya El Kaide” savının ardına sığınıyor, Mübarek rejiminin çökmesini bekliyordu. Bu nedenlerle, toplumsal tabanı zayıf, çevresi liberal ve sol liberal entelektüellerle çevrili El Baradey’in, Mübarak’e karşı devlet başkanı adayı olarak devreye girmesi, bir “yumuşak geçiş” olanağı sağlayacağı için MK tarafından olumlu karşılanmıştı. Baradey, başkanlık seçimlerini ancak MK desteğiyle kazanabileceğinden, MK’ye bağımlı olacak, MK de Baradey’in başkanlığı döneminde, yeni mevziler elde etmeye, devlet aygıtına, rejimi ve rejiminin uluslararası ilişkilerini doğrudan karşısına almadan, bir halk hareketiyle uğraşmak zorunda kalmadan, nüfuz etmeye devam edecekti. Ancak Mısır devrimi, MK’yi, hiç beklemediği bir anda, üstelik, radikaller (gençler) ve muhafazakârlar (yaşlılar) olarak iki kanada bölünmeye başladığı sırada, devlet yönetimini devralma olasılığıyla yüz yüze getirdi. MK, devrim sürecinde görünmez olmaya ne kadar çabalarsa çabalasın, Mısır toplumunun en yaygın ve derin siyasi, kültürel örgütlenmesi olarak, kendisini bir anda, kendiliğinden koşmaya başlamış olan “devrim kaplanının” (halkın talepleri, rejimin şiddeti, ordunun saygınlığı, emperyalist güçlerin radikal İslam korkusu) sırtında buldu. Şimdi bu “kaplanı” birisinin, bir teskin edici iğneyle vurması gerekiyor ki, MK kaplanın üzerinden güvenlikli bir biçimde inerek devlet aygıtını devralabilsin. Bu bağlamda, eski Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı, Uluslararası Kriz Grubu Yürütme Kurulu üyesi El Baradey’in varlığı çok yararlı. Baradey’in liderlik iddiaları hem uluslararası çevreleri hem de ayaklanan proletaryadan korkmaya, mülkünü korumak için mahallelerde örgütlenmeye başlayan Mısır burjuvazisini rahatlatmaya başladı. Bu sırada ordu hem büyük kentleri adeta işgal ediyor hem de yeni oluşmaya başlayan yönetime kendi temsilcilerini yerleştiriyordu. “İsrail Sina’yı işgale hazırlanıyor” söylentisi yayılmaya, “ulusal birlik” çağrısı güçlenmeye başladı. Halkın, her yıl ABD’den gelen mali yardımın yüzde 80’ine el koyan orduyu, Mısır oligarşisinden farklı, halktan yana bir kurum olarak görmeye devam ediyor olması da “kaplanın” vurulmak üzere olduğunu düşündürüyor. Mısır’da yaşananların bir evrensel boyutu daha var: “Olay” (devrim) “kapitalist gerçekçiliğin” etkisini kıracak özneyi bulamaz ya da yaratamazsa egemen toplumsal yapının sınırları içinde kalarak sönüyor. Ama Mısır’da halk hâlâ sokaklarda. Öyleyse devrimin geleceği açısından hâlâ bir umut var. [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com ‘Toplumdaki öfke bir anda patlar’ Yolsuzluk, işsizlik ve yandaşları kayırmanın toplumdaki öfkeyi bir anda patlattığını ve dış yönlendirmelere açık hale getirdiğini belirten Bahçeli, “Dileğim seçimin, siyasi partilerin, sandığın, millet iradesinin ne olduğunu hâlâ anlayamamış görünen otokrat dürtüleri uyanmış Başbakan Erdoğan’ın bu son hadiselerden sonuç çıkarmasıdır” diye konuştu. MHP lideri Devlet Bahçeli başkanlık sistemini ise “Erdoğan için tek adamlığa yönelik heveslerinin bastırılamaz bir yansıması” olarak nitelendirdi. [email protected] SANIK AVUKATLARI BAŞVURDU TASARI TBMM’DE DEMİRTAŞ’TAN AĞIR ELEŞTİRİ KCK’de reddi hâkim talebi DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) KCK TM davasında sanıklar heyetin sorularını yanıtlamadı, avukatlar reddi hâkim talebinde bulundu. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 19. oturumu görülen ve sanıkların Kürtçe savunma vermek istemeleri nedeniyle ilerleme sağlanamayan davanın dünkü duruşmasına 104 tutuklu sanıktan 15’i raporlu olduğu için katılmadı. Yoklama sırasında daha ikinci sanığın adının okunmasıyla, sanıklar Kürtçe savunma taleplerinin yerine gelmemesi gerekçesiyle sorulara yanıt vermedi. Avukat Cihan Aydın, “Tutuklanan belediye başkanları, elleri kelepçeli bir şekilde adliyeye getirildi. Utanmaz bir şekilde bu görüntüler basına servis edildi. Sorgu aşamasını basından öğrendik” dedi. Teröre fon sağlayana 10 yıl hapis ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Terorizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Yasa Tasarısı TBMM’ye sunuldu. Tasarı yasalaşırsa, terör örgütlerine ve teröristlere fon sağlayan veya toplayan kişi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. Tasarıda, söz konsu fiileri işleyenlere ceza verilebilmesi için fonun suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmayacak. Değerlendirme Komisyonu, kişi, kuruluş, organizasyonların mülkiyetinde, zilyetliğinde bulunan dış ülkelerdeki malvarlığının dondurulması hususunda talepte bulunulmasına karar verebilecek. Yurtta bulunan malvarlığıyla ilgili ise savcılığa suç duyurusunda bulunacak. Kararı yerine getirmeyen, ihmal veya gecikme gösterenlere de 6 aydan 2 yıla kadar ceza verilecek. ‘Tek adam olmak istiyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mısır’da yaşanan gelişmeler nedeniyle bir haftadır suskun olduğunu vurgularken “Suskunluğunun nedeni güçten yana tavır koymak. Gördü Mübarek’in koltuğunun sallandığını, halktan yana tavır koydu” dedi. Demirtaş partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “Başbakan yeni anayasayı kafasında oturtmuş durumda. Seçimlerden sonra istediği gücü elde ederse sadece deklare edecek. Onun için Türkiye şimdiden nasıl bir anayasa istiyor tartışmalı. Seçimden sonraya bırakılacak anayasa tartışmaları Türkiye’ye kaybettirir” görüşünü dile getirdi. Başbakan’ın artık destek veren aydınlara, entelektüellere saldırdığının da altını çizen Demirtaş,“AKP’nin devrim benzini bitti, Destekleyen aydınlara ihtiyacı kalmadı. Kimsenin Başbakan tarafından üstünün çizilmeyeceğinin garantisi yok. Çünkü tek adam olmak istiyor” dedi. ‘Soruşturmayı emniyet yürütüyor’ Ağustos 2009’da dosyaya gizlilik kararı konulduğunu; kendileri dışında tüm basının dosyanın içeriğine ilişkin bilgi sahibi olduğunu ve haber yaptığını anlatan Aydın “Bu soruşturmanın emniyette yürütüldüğünü biliyoruz. Dosyalar emniyetten kamyonla buraya getirildi. Soruşturmayı yürüten savcı emniyetle birlikte çalıştı. Belki emniyetle çalışabilir ama bunun hukuk devletinde hiçbir yeri yoktur” diye konuştu. ‘Çelişkiler sultanı’ Demirtaş, Başbakan Erdoğan’ın “çelişkiler sultanı” olduğunu, çelişkilerinin sonunun gelmediğini söyledi. Demirtaş bugün toplu mezarın ortaya çıktığı Mutki’de olacaklarını söyledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle