18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA İpekçi, katledilişinin 32. yılında anıldı ‘ACIMIZIN ZAMANAŞIMI YOK, ADALETİN DE OLMASIN’ İstanbul Haber Servisi 1 Şubat 1979’da uğradığı suikast sonucu öldürülen Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi, dün Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki mezarı başında törenle anıldı. Katledilişinin 32. yılında anılan Abdi İpekçi için düzenlenen törene kızı Nükhet İpekçi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı ve gazetemiz imtiyaz sahibi Orhan Erinç, eski TGC Başkanı ve Milliyet Gazetesi Yazarı Nail Güreli, TGC Başkanvekili Turgay Olcayto, Hrant Dink’in oğlu Arat Dink, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, gazeteci Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe Türkmen, Ümit Kaftancıoğlu’nun kızı Canan Kaftancıoğlu’nun yanı sıra çok sayıda seveni katıldı. Törende konuşan TGC Başkanı Orhan Erinç, “Eğer Abdi İpekçi’yi katleden tetikçinin arkasındakiler bulunabilseydi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Çetin Emeç aramızdan ayrılmayabilirdi” dedi. İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi de, “Burada diyeceklerimi en iyi Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe Türkmen anlatacak” diyerek sözü Türkmen’e verdi. Türkmen ise yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Yitirdiğimiz canların isimlerini yetkililere sorduğumuzda, kendi dönemlerinde bu tür cinayetlerin azlığıyla övünmelerini dinlemek zorunda kaldık. Oysa şu anda, bütün birimlerdeki yetkililerin, çabalarının, hangi aşamasında olduklarını görebilmeliyiz. Biz hepimiz buradayız. Siz neredesiniz? Bizim acımızın zamanaşımı yok. Adaletin de olmamalı. Gülüşümüzde dahi asılı olacak, yitirdiklerimize borcumuz” dedi. AVRUPA GÜRAY ÖZ Törene İpekçi’nin eşi Sevinç İpekçi de katıldı. Mumcu’yu andılar ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Alevi Kültürü Dernekleri Adana Şubesi Gençlik Komisyonu, gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu, “Uğur Mumcu ve Gençlik” adlı sempozyumla andı. Dernek salonunda Gençlik Komisyonu Başkanı Cihan Katar, yönetim kurulu üyeleri ve üyelerin katılımıyla gerçekleşen sempozyumda Nazlıcan Ulutürk Uğur Mumcu’nun doğumundan ölümüne yaşamını şiirsel bir dille anlattı. Mumcu ile ilgili hazırlanan kısa film gösterimi ve “Uğurlar olsun” ezgisi eşliğinde “Vurulduk Ey Halkım” şiirini okuyan Kader Örs ise salondaki derin sessizliğe duygu yoğunluğu kattı. Alevi Kültürü Dernekleri Adana Şubesi Gençlik Komisyonu Başkanı Katar yaptığı konuşmada, “Aydınlanmacı gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun yaşamının, yeni nesile ışık tutacağına inanıyoruz” dedi. Ortadoğu’da Tarih Sıkışırken Tarihin sıkıştığı zamanlarda biraz da vakanüvislerin bilinçli çabalarıyla tuhaf bir tarih yazımına girişildiği görülür. Kavramlar birbirine girer, nüanslar ortadan silinir, hevesler öne geçer, siyasi güçler arasındaki ilişkileri anlamak zorlaşır. Arap dünyasında olup bitenleri kavramaya çalışırken bu vakanüvislere daha az itibar etmek, gerçek bilgiye ulaşmanın daha değişik yollarını bulmaya çalışmak galiba bu nedenle en iyisidir. İyi ama, bu değişik yol nedir, gerçek bilgi nerededir? Gerçek bilgi, teorik bakışın, gelen “bilgilerle” sınanmasıyla ortaya çıkabilir, böylelikle tarihin içinde pek çok çarpık yorumdan kendimizi kurtarabilir, gerçeğe, kuşkuyu elden bırakmadan, bir yer açabiliriz. Tunus’ta, daha sonra Mısır’da meydana gelen olaylar Arap dünyasında halkların, yönetenlerin siyaset tarzlarından hoşnut olmadığını ortaya koydu. Sokaklar Tunus’ta işçi hareketinin, Mısır’da cemaatlerin bir ölçüde “kanalize” ettiği hoşnutsuzluğu gösterdi. Ama eğer sokakların önünde arkasında onları bu güç merkezlerine karşı sevk eden, iktidarı almaya niyetli gerçek siyasal özneler yoksa, halkın isyanı “kendiliğinden” bir isyansa, kısa zamanda başka güçlerce yönlendirileceğini, hızla sahiplenileceğini unutmamak gerekir. Bu “sahipler” nereden çıkacak? Görünen odur ki “el koyma” girişimleri daha çok dışarıdandır. Bu heves, en fazla ABD’de ve onun bölgedeki gerçek müttefiki İsrail’de ve kuşkusuz İran’da bulunuyor. Çünkü isyan iki önemli gücün hesaplarına denk düşmemiş, üçüncüsünün iştahını kabartmıştır. Bu arada Türkiye’nin de duruma müdahil olmasını, müdahale etmesini öneren “liberal” kalemler, hem Türkiye’yi emperyal heveslere kışkırtıyor, hem de içeride belli ölçülerde elden kaçırdıkları ve 1950’lerdekine benzer bir uzlaşmayla “statükoya” teslim olduğunu isabetle saptadıkları iktidarı uyarmayı ve onunla pek hoş ilişkilerini yeniden kurabilmeyi umuyorlar. Mümkündür. Peki ufukta ne görünüyor? Türkiye’de iktidar, iç politikada pek çok işe yarayan bölgeye nizam verme, İsrail’e kafa tutma, ABD ile aşık atma görüntüsünün gerçeklerle karşılaştığında hayata dönmesi gerektiğini biliyor. Sokaklarda çoktandır İslam devrimi hevesiyle bayrak açanlar değil de, uluslararası reel politiğin parametrelerini okumaya çalışan Başbakan Erdoğan daha gerçekçidir. Obama’nın telefonundan sonra da gerçekçiliğin gereğini daha iyi hissetmiştir kuşkusuz. Doğruysa eğer, bu tahlilin iddiası, isyanları sonuçta biçimlendirecek gücün Tunus ya da Mısır’daki halk kitleleri, kalabalıklar değil de, içeride de dışarıda da statükocu güçler olacağıdır. Peki isyanları bu iç ve dış güçler mi çıkardı? Kuşkusuz hayır. İsyanların nedeni, gerçekten de diktatörlüklerden, yolsuzluklardan bir cendere gibi halkı sıkan baskılardan duyulan hoşnutsuzluklardır. İç ve dış güçlerin derdi isyana hâkim olabilmektir. Burada kavramlar arasındaki farklara yeniden dönmek gerekiyor. İsyanlar kendiliğinden olur. İsyanların nedenleri yukarıda saydığımız türden hoşnutsuzluklardır. Devrimler ise bu kendiliğinden hareketlerin, isyanların bilinçli bir önderlikle yeni bir düzene doğru yönlendirilmesidir. Tunus’ta, Mısır’da böyle bir devrim ufukta görünüyor mu? En azından şimdilik hayır. Görünen, iktidardaki siyaset erbabının, sınıf ve tabakaların durumlarını korumak için safra atmaya başladıkları, dış güçlerin de isyanı kendi statükolarını bozmayacak bir yönetime kavuşturmaya çalıştıklarıdır. Kısacası ufukta bir devrim görünmüyor. Görünseydi bu devrimin ileriye doğru mu, yoksa geriye doğru mu evrileceğini tartışacaktık. Ve galiba karşı devrimin isyanı ele geçirmesinin daha mümkün olduğunu üzülerek söyleyecektik. [email protected] İnce operasyon İstanbul Gümrüğü’ndeki rüşvet çarkını ortaya çıkaran başmüfettiş, tenzili rütbeyle Mersin’e, hakkında kaçakçılığa yardımdan dava açılan Akçin ise müdürlüğe atandı İLHAN TAŞCI ANKARA Gümrükteki rüşvet ve yolsuzluk çarkını ortaya çıkaran ve operasyon için düğmeye basan Gümrük Başmüfettişlerinden Murat Kahraman “tenzili rütbeyle” Mersin Gümrük Başmüdürlüğü’ne atandı. Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne ise Gebze’deki akaryakıt kaçakçılığına yardım suçlamasıyla hakkında dava açılan ve yargılanan Remzi Akçin’in atanması dikkat çekti. İstanbul’daki rüşvet iddialarıyla gözlerin yeniden çevrildiği gümrüklerde geniş çaplı atama ve görevden almalar yaşandı. Geçen yıl İstanbul Gümrük’teki yolsuzluk ve rüşvet olaylarına ilişkin ihbar üzerine görevlendirilen Gümrük Başmüfettişleri Muhammet Ali Bayhan ile Murat Kahraman 4 sayfalık rapor hazırlayarak ağustos ayında savcılığa gönderdiler. Başmüfettişler, haklarında rüşvet ve yolsuzluk ididasında bulunulan gümrük görevlileri hakkında teknik takip istediler. Levent garajı arazisi ihalesi Topbaş hâkim karşısına çıkacak HÜLYA KESKİN Tenzili rütbe olarak yorumlandı Yapılan operasyonlar sonucunda, İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü Lütfi Ekinci ile Gümrük Memuru İhsan Durmazer, Muayene Memuru Erkan Uzunalioğlu ve Atatürk Havalimanı Kargo Gümrük Müdürü Hayrettin Eker tutuklandı. Gözaltına alınıp tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan 41 kişi ile ilgili olarak da müfettişlik disiplin soruşturmasını sürRemzi Akçin’in dürüyordu. adı, Gebze İstanbul’daki rüşvet çarkını ortaya çıPetrokimya Ürünleri karan isimlerden İzİhtisas mir grubundan Gümrüğü’ndeki Gümrük Başmüfetkaçakçılık olaylarına tişi Murat Kahrakarışmıştı. man, Mersin GümSoruşturma rük ve Muhafaza sonucunda Akçin’in Başmüdürlüğü’ne de aralarında atandı. Ancak Murat bulunduğu gümrük Kahraman’ın rüşvet bürokratları ve yolsuzluğa ilişhakkında dava kin ve gümrükçülerle ilgili disiplin soaçılmıştı. Akçin’in ruşuturmalarını sürdavası 8 Şubat’ta dürdüğü dönemde görülecek. atamanın yapılması “tenzili rütbe” olarak nitelendirildi. Bir başmüfettiş için idareye geçecekse İstanbul, İzmir ya da Ankara başmüdürlüklerine getirilmesinin olağan beklenti olduğu, bunun dışındaki atamaların terfi anlamına gelmeyeceği belirtildi. Türkiye bekâret kontrolünden mahkum oldu Dış Haberler Servisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gözaltına alınan 16 yaşındaki genç bir kızın, rızası dışında ve refakatsiz jinekolojik muayeneden geçirilmesiyle ilgili şikâyet başvurusunda, insan hakları ihlalinde bulunulduğuna hükmetti. AİHM kararında, “Türkiye’nin, suçlanan yetkililerle ilgili olarak etkili bir soruşturma yapmadığı” belirtildi. AİHM kararı gereği Türkiye, Y.Y. adlı genç kıza, 23 bin 500 Avro maddi tazminat ödeyecek. AİHM’ye 2006’da yapılan başvuruda, 2002’de terör örgütüne yardım iddiasıyla gözaltına alınan genç kızın, gözaltında tecavüze uğrayıp uğramadığının belirlenmesi ve bekâret testi için, rızası olmadan jinekolojik muayeneden geçirildiği ve insan haklarının ihlal edildiği konusunda şikâyette bulunulmuştu. Genç kızın serbest bırakıldıktan sonra, bunalım geçirdiğine dair doktor raporu aldığı belirtiliyor. Ortaçağdan şiddet izi Ilısu Baraj Gölü içinde kalacak Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Kortik Tepe Höyüğü’nde gerçekleştirilen kazıda gün ışığına çıkarılan 120 insan iskeletinden kadınlara ait bazı kafataslarında darbe izine rastlanması üzerine kadına yönelik şiddetin ortaçağ dönemine uzantısı araştırılıyor. Doç. Dr. Vatan Kavak “Multi disipliner bir çalışma ile elde edilecek veriler birleştirilerek insanlığın gelişimi, beslenme şekilleri ve şiddet toplumu olup olmadıklarına kadar birçok konuda tespit yapmak söz konusu olabilecek” dedi. (Fotoğraf: AA) Bilerek yardım etmekle suçlandı Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne ise Remzi Akçin getirildi. Akçin’in adı, Gebze Petrokimya Ürünleri İhtisas Gümrüğü’ndeki kaçakçılık olaylarına karışmıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan’a ulaştırılan ihbar mektubu üzerine başlatılan soruşturma sonucunda Akçin’in de aralarında bulunduğu gümrük bürokratları soruşturma geçirmişti. Müfettişlerin, dönemin Gümrükler Genel Müdür Yardımcısı Remzi Akçin hakkında düzenlediği raporda, “Bir menfaat karşılığında olsun veya olmasın kaçakçılık fiilini işleyenlerin hal ve sıfatlarını bilerek yardım etmek” suçunu işlediği öne sürülmüştü. Akçin’in de aralarında bulunduğu bürokratlar hakkında kaçakçılık ve kaçakçılığa yardım suçlamasıyla dava açılmıştı. Rüşvet operasyonunda geçen ay tutuklanan İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü Lütfi Ekinci görevinden alındı. Ekinci’den boşalan İstanbul Başmüdürlüğü’ne, Bursa Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü Tevfik Usta atandı. Ankara Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü Ahmet Arslantaş başka göreve atanmak üzere görevinden alındı. Arslantaş, daha önce de görevden alınmış idare mahkemesi kararıyla başmüdürlük görevine yeniden dönmüştü. Sama Dubai Holding’in sahibi Dubai Şeyhi El Maktum’un 4 yıl önce kazandığı “Levent garajı arazisi ihalesi”ne ilişkin aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da bulunduğu yetkililer önümüzdeki günlerde yargı karşısına çıkacak. Dava süreci Şeyh El Maktum’un, ihale şartnamesinde bu konuda herhangi bir açıklama olmamasına karşın arazi hakkındaki “imar iptali” davaları nedeniyle belediyenin kendisine “ayıplı mal” sattığı ididasıyla ödeme yapmamasıyla başlamıştı. İhalenin ardından 15 gün içerisinde ödemenin yapılmaması halinde ihalenin yeniden açılması gerekmesine karşın Topbaş’ın da aralarında bulunduğu yetkililerin herhangi bir işlem yapmamasını eski İBB Meclis Üyesi Hüseyin Sağ yargıya taşımıştı. Savcılık, Sağ’ın dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na göndermiş, Bakanlık ise “soruşturmaya gerek olmadığı” yönünde karar vermişti. Kararın ardından Sağ, Danıştay’a başvurdu. Danıştay da soruşturma açılmasına karar verdi. Ancak bakanlık kararında direnince Danıştay, Sağ’ın yanı sıra başsavcılığın da şikâyeti üzerine son kararı verdi. Kararda, 4 yıllık içerisinde “7 milyar 979 milyon 572 bin lira tutarındaki geçici teminatın da gelir kaydetmemek ve ihaleyi iptal etmemek” suretiyle belediyeyi zarara uğrattığı anlatıldı. Selek’le dayanışma çağrısı İstanbul Haber Servisi Sosyolog Pınar Selek, Mısır Çarşısı’nda 9 Temmuz 1998’de meydana gelen patlamaya ilişkin 9 Şubat’ta üçüncü kez yargıç karşısına çıkacak. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12 yıldır süren davada beraat eden Selek’in ağırlaştırılmış müebbet hapsine karar verilmesi istemiyle davayı ikinci kez bozdu. Feministler, sosyal bilimciler, sanatçılar, hukukçular, toplumun neredeyse her kesiminden insan, Selek’in suçsuzluğuna tanıklık ediyor. Sosyoloji Mezunları Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Sosyal Araştırmacılar Vakfı üyelerinin de aralarında bulunduğu sosyal bilimciler, dün Beyoğlu’nda TMMOB’de bir araya geldiler. SOMDER üyesi Kiraz Özdoğan tüm sosyal bilimcileri Selek’in yanında olmaya çağırdı. Çukurca’da 6 askerin şehit düşmesine ilişkin davada mayınlar konusundaki ifadeler çelişti İki komutan farklı konuştu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde, yola döşenen mayının patlaması sonucu 6 askerin şehit düşmesine ilişkin davada savunma yapan Tuğgeneral Zeki Es, Hantepe bölgesine 9 adet tuzaklama mayın döşendiğini, bu konuda üst ve astlara gerekli bilgilendirmenin yapıldığını söyledi. Es’in bu ifadesine karşın diğer sanık Tümgeneral Gürbüz Kaya ise “9 adet tuzaklayıcıyla ilgili bilgim yoktur” dedi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi’nde görülen davaya, tutuklu sanık Tuğgeneral Es, tutuksuz sanıklar Tümgeneral Kaya, Fatih Taylan Çeker, Hakan Alaçam, Nurettin Altay ve Rıza Atilla Erdoğan ile avukatları, olayda şehit düşen askerlerin aileleri ve avukatları katıldı. Es ile konuşmasının internet sitelerinde eksik yer aldığını dile getiren Kaya, aralarında konuyu örtbas etme gibi bir konuşma geçmediğini söyledi. Kaya, “Teröristlerce konulan el yapımı patlayıcı olduğu kanaatindeyim. Patlayıcıda havan parçaları var. Teröristler tarafından bu şekilde pek çok tuzaklama yapılıyor” dedi. Kaya, teröristlerin kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda da olayı üstlendiklerini kaydetti. Es ise Hantepe’ye terörist saldırılarını bertaraf etmek için uyarı amaçlı 9 tane tuzaklama mayın döşediklerini belirterek, “ Başta bölük komutanı olmak üzere tüm personel tuzak yerlerini biliyordu” dedi. İnternete düşen ses kaydına da açıklık getiren Es, “Patlamanın yeri, bizim koyduğumuz HYP mayınlarına çok yakın olduğu için bu konuşmayı yaptık” dedi. Patlamanın meydana geldiği yer ile iki tuzaklama arasında 1015 metre mesafe olduğunu anlatan Es, “Olay sonrasında bölgeye giden askerler bu iki tuzaklamanın yerinde olduğunu ve üstünün açıldığını haber verdi. Ben de bunların etkisiz hale getirilmesini söyledim” dedi. Tümgeneral Kaya ise, Es’in aksine, “9 adet tuzaklayıcıyla ilgili bilgim yoktur” dedi. Bunun üzerine Es, Kaya’ya gereken bilginin verildiğini söyledi. Duruşmada mahkeme başkanının söz verdiği bir şehit yakını “Tahliyesini değil, ben asılmasını istiyorum” dedi. Duruşmaya bugün devam edilecek. İşadamının oğlu intihar etti İstanbul Haber Servisi Bursalı tekstilci İlhan Öztarhan’ın oğlu, Beşiktaş’taki evinde ruhsatsız tabancasıyla intihar etti. Etiler Melodi Sokak’ta silah sesi duyulması üzerine, site görevlileri polisi aradı. Olay yerine gelen polis, silah sesinin geldiği sitede bulunan apartman dairesini tespit etti. Kapıyı kırarak içeri giren polis, yerde yatan Velat Öztarhan (33) ile karşılaştı. Öztarhan, sağlık ekibinin müdahalelerine rağmen kurtarılamadı. Velat Öztarhan’ın telefonda bir kişiyle tartıştıktan sonra intihar ettiği ve Fransa’da yaşamak istediği için aile fertleriyle sık sık tartıştığı ileri sürüldü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle