18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2011 CUMARTESİ SEKİZ yıllık AKP iktidarı bu sürecin başında olduğu gibi sonunda da kendine özgü birtakım amaçları gerçekleştirmek için Kıbrıs’la oynamayı seçmişe benziyor. Tayyip Erdoğan başbakanlık yoluna girer girmez önce AB ülkelerine giderek ve Davos’a katılarak önüne çıkan herkese Kıbrıs sorununu çözeceğini ve o konuda kesin kararlı olduğunu anlatmaya önem vermişti. Bu tutum bir taşla birkaç kuş birden vurmaya yarayacaktı onun için: Önceki iktidarların ve Denktaş’la yanındakilerin soruna çözüm getiremeyişleriyle oluşan olumsuzluk havası böyle dağıtılacak, Türkiye’yi “İslamcı” bir partinin yönetecek olmasından tedirginlik duyan Batılıların AÇI Kıbrıs’la Oynamak... kuşkuları bu iyimser Kıbrıs açılımı sayesinde giderilecek ve bu beklenmedik cömertlik AKP dış politikasının önünü açmış olacaktı. Hemen çözüm için paçalar sıvandı, o sıra Birleşmiş Milletler’de bulunan Denktaş’a ve yanındakilere bu yönde sert talimat verilmesi için birkaç diplomat görevlendirilip New York’a yollandı. Sonuçta Annan Planı’na varacak olan bu girişim, Erdoğan’ın Kıbrıs’ta ödün verme vaatleriyle kendini beğendirme oyunlarının ilk örneği sayılır. u konuda şimdi yaşananların nedenini açıklamak daha zor. KKTC’deki küçük bir grubun anavatana terbiyesizlik edişine, ekonomik başarısızlığa ve başka kusurlara karşı böylesine aşırı kızgınlık gösterilmesi gerçekten içtenlikli bir tepki midir? Yoksa Türkiye halkını Kıbrıs’tan ve Kıbrıslı Türklerden soğutmak, arayı açmak ve böylece davayı değersiz kılmak öyle bir toplum için sıkıntıya katlanmayı gereksiz göstermek, KKTC’yi sırttan atılabilecek bir yüke indirgemek gibi hesaplar MÜMTAZ SOYSAL mı söz konusudur? Bu kez Kıbrıs’la böyle ters yönden oynamaya kalkmak kamuoyunda ora halkına karşı yaratılan tepkinin de yardımıyla bu davadan vazgeçip karşılığında başka konularda puan almanın ilk adımı olabilir mi? ma adanın Türkiye açısından önemi o kadar büyük, hem haklı hem güçlü olunan bir davayı kaybetmek dünyanın gözünde öylesine saygınlık yitirici ki, bütün bu düşünceleri, oyunları, kaygıları bir yana itip hayalci çözüm peşinde koşmaktan vazgeçerek KKTC’nin doğru dürüst yönetilmesini sağlamaktan başka seçenek düşünülmemelidir. Tek Ağacın Geleceği... Nusret ERTÜRK Fırtına, önce tek ağacı devirirmiş... Peki, fırtınanın ormana etkisi ne derece yıkıcıdır?Yok denecek kadar. Bana bir şey olmaz diyenlerin kulakları çınlıyor mu? Bekir Coşkun’un 25 Ocak günlü yazısının başlığı, “Uğur Mumcu’yu Öldürmeye Devam Ediyoruz...” Sen onun gazetesine, düşüncelerine, ilkelerine sahip çıkmıyorsan... Sözde, seviyorum diyorsan... Neye yarar? Söz, karın doyurmuyor. Öyle tek başına uzakta durma. Yaklaş yaklaş. Omuz ver, katkı ver. Göreceksin o zaman kendini daha mutlu, daha güçlü ve daha güvende göreceksin... Tek başına gemisini yüzdürenin gelecek garantisi yok artık. Her koyun kendi bacağından asılırmış... Ama o, koyunlar için söylenmiş bir sözdür. Sen, insan değil misin? Bu sözü bir yere yazınız: Fırtına, önce... 1960’lardan sonra Ankara’da, yirmi yılı aşkın süre aylık fikir ve sanat dergisi Ilgaz yayımlanmıştı. İmece’nin başında öğretmen İsmail Karaahmetoğlu vardı. Karaahmetoğlu 1925 doğumlu olmasına karşın Cumhuriyet gazetesini eline almadan kahvaltıya oturmuyor. Yılların yorgunluğu ona vız geliyor. Arkası 8. Sayfada ONUNCU KÖY BEKİR COŞKUN Hüsnü… “Ne istediler bu adamdan?” dedim… “Yargıyı kendine bağladı” dediler… “Çüş!..” “Karşı görüşte olanları, her zaman ‘darbe yapacaklar’ diye toplayıp toplayıp hapishanelere doldurttu…” “Ohaa…” “Sorgusuz sualsiz içerde yatanlar var… Tutuklama süreleri yılları alabiliyor, üç sene, beş sene, on sene…” “Yuh…” “Kendi yandaşları zenginleşti… Onlar lüks ciplerle gezerken halk fakirleşti… Çocukları kimi yandaşları ile ticaret yaparak köşeyi dönerken bir milyona yakın üniversite mezunu aylak aylak dolanıyor…” “Daha neler...” “Milyonlarca insan açlık sınırında… Kendileri gemicik bile aldılar… Aile fertlerinin her birisinin havuzlu villaları var… Ne kadar paraları, altınları olduğunu ise kimse bilmiyor… Birçok şirketin gizli ortağı çocuklarıkarısı…” “Yok artık…” “Altlarında devletin uçağı, helikopteri…” “Höst…” “Bütün kurumlara adamlarını yerleştirdi… Kim onu eleştirmeye kalksa başına bir şey geldi… Hangi gazete ya da televizyon canını sıkan yayın yapsa ya kapatıldı ya da cezalandırıldı…” “Pes…” “Demokrasi lafını durmadan tekrarlıyor ama demokrasi diye bir şey asla yok… Tek adam var sadece… Parlamentoyu kendisi seçiyor… Bu yüzden parlamento halkın değil, onun emirlerini yerine getiren yağcılardan oluşuyor…” “Vay…” “Amerika ne derse o… ABD’nin bilgisi ve onayı olmadan ne adım atması, ne de ağzını açması olası… Zaten bir ayağı Amerika’da…” “Cık cık cık…” “İsrail’e posta koyuyormuş gibi yapıyor ama ABD üzerinden gizli gizli İsrail’e en büyük desteği sağlayan kişi…” “Hoşt!..” “Seçimlerde hep rüşvet dağıtıldı… İnsanlar onu görünce zıplayıp alkışlıyorlardı başta… En son 2005 seçimlerinde yüzde 87 gibi bir oy aldı… ‘Millet ne derse o’ demeye başladı… Şimdi millet ondan zor kurtuldu...” “Pes…” Giderken sordum: “Sizinkinin adı neydi?..” “Hüsnü…” [email protected] A B [email protected] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle