14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ARALIK 2011 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 CHP’nin Topuz’lu yılları ‘Her yerde birlik partide de...’ ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, parti içi muhaliflere yönelik sert sözlerinin ardından eski genel başkan Deniz Baykal’dan da birlik mesajları geldi. Baykal, “En çok ihtiyaç duyduğumuz şey, her yerde birlik, ülkede birlik, ülkeyi oluşturan birimlerin içinde birlik, mesela partilerde birlik, partilerde ayrışma olmaması lazım” dedi. ‘Değişimi yaşadık, düzeni değiştiremedik’ MİYASE İLKNUR Ali Topuz, 1970’ten 2000’li yıllara kadar CHP’nin en önemli aktörlerinden biri, belki de birincisi olmuştur. Bu partiye genel başkan olmamıştır belki ama CHP’yi yakından izleyenler bilir ki, en az genel başkanlar kadar etkili ve genel başkanları da zaman zaman yönlendiren bir politikacı olmuştur. Üsküdar ilçe yönetiminden başladığı politik kariyerine İstanbul il başkanlığı, milletvekilliği, MYK üyeliği, genel sekreter yardımcılığı, grup başkanvekilliği, bakanlık sığdıran Topuz, örgüte ve parti tüzüğüne hâkimiyeti nedeniyle ünlüdür. Bu nedenle kendisine “tüzüklerin efendisi” denilebilir. Örgütçülükteki başarısı tartışılmayan Topuz’un bakanlığı sırasındaki başarılı çalışmaları da belleklerden henüz silinmemiştir. Onu herkes farklı şekilde, farklı yönleriyle tanımlayabilir. Ancak Topuz denince bizim aklımıza ilk gelen, il başkanlığı döneminde gerçekleştirdiği o müthiş Taksim mitingidir... Ali Topuz iki yıldan beri anılarını kitaplaştırmak için gazetemiz eski yazarlarından merhum Hikmet Bila ile nehir söyleşileri yapıyordu. Bila’nın sağlığında yaptığı söyleşiler iki cilt halinde Doğan Kitap’tan çıktı. Topuz’un anılarının yer aldığı kitabın ilk cildi “Değişimi Yaşamak” başlığı altında 19321972 yıllarını kapsıyor. İkinci ciltte ise Topuz, 1972’den 1980’e kadar tanıklık ettiği olayları anlatıyor. Bu ikinci cildin başlığı “Düzeni Değiştirmek.” İlan... Masamdaki kâğıtların arasından uçup yere düştü... Kaldırıp baktım; geçen günlerde Cumhuriyet’in iç sayfalarında görüp özenle kestiğim küçük bir ölüm yıldönümü ilanıydı... Üst tarafında çok eski yıllarda çekildiği belli güzel bir kadının fotoğrafı vardı... Siyah zemin üzerine beyaz harflerle yazılmıştı: “Şükriyem!.. Eşim benim, Sabır taşım, Can yoldaşım... Neredesin şimdi?.. Hani neredesin?.. Nerede?..” Altında (izin alamadığım için yazamadığım) bir erkek ismi... Doğum tarihini koymuştu özlediği kadınının; 1933... Ama ölüm tarihini koymamıştı, belli ki gidişini kabul etmediği için... ? Bir sevgili... Birisi erken bırakıp gitmişti... Bir an; görmediğim, bilmediğim, daha geçen güne kadar varlıklarının farkında bile olmadığım iki sevgilinin yaşamı geçti gözümün önünden... Belki el ele tutuşup iki yanında begonviller olan bir yoldan yürüdüler... Sıcak avuçlar kim bilir nasıl bir sevgiyi fısıldadı yolda, bir çay bahçesinde, bir otobüs yolculuğunda?.. Kim bilir kaç kez birbirlerine anlattılar tekrar tekrar, unutmak istemedikleri anılarını?.. Her zamanki gibi hüzünlendiler, güldüler... Sarıldılar... Koklaştılar... Seviştiler... ? Kimi zaman bir fatura, kimi zaman evin badanası, kimi zaman çocukların cep harçlığı, kimi zaman günün huysuzluğu, kimi zaman bir yakının acısı... Kimi zaman geceleri gelen bir sancı... Birçok dertleri olsa bile, yıllar sonra bir küçük ilanla atılan özlem çığlığından belli ki o büyük bir sevgiydi... Demek ki birisi öbürünü bırakıp daha erken gitti... Ve yıllar sonra, yalnız bir adam, bir masanın başında, titreyen elleri ile işte o yukarıdaki ilanı oturup yazdı... Muhtemelen sabaha karşı... ? Yazılmış ya da yazılmamış küçük ilanlar dolanır başımızın üzerinde, yüreklerimizde siyah zemin üzerine beyaz yazılı... Sadece sayfasını bekliyordur zamanın... Yeter ki yürünmüş begonvilli yollar olsun... Sarılın... Batum: Bir oyun hazırlanıyor ? ANTAKYA (Cumhuriyet) ‘Nasıl Bir Anayasa İstiyoruz’ panelinde konuşan CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in konuşmalarında tutuklu gazetecileri terörist gibi gösterdiğini belirtti. Batum, “Bir oyun hazırlanıyor. Türkiye’de yaratılan sistemin değiştirilmesi gerekiyor. Bugün yargı var mı? İktidarın yargısı var. Medya var mı? Maalesef iktidarın baskısı altında. Taşeron işçilerin hakkı var mı? Yok. Türkiye’de hiç kimsenin güvencesi yok artık. Tek güvence Tayyip’in iki dudağı arasında ” dedi. Rahşan Hanım benden ürküyordu Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit, birbirlerini etkiliyor ve kışkırtıyorlardı. Artık kendilerini çok iyi tanıyordum. Bana tam güvenmiyorlar, Baykal’dan da çekiniyorlardı. Ecevit’in bana karşı olması için bir neden yoktu. Bana karşı tavırlarının değişmesinin asıl nedeni, Rahşan Hanım’ın tutumudur. Rahşan Hanım benim popülaritemin artmasından, güçlü bir politikacı olarak ortaya çıkmamdan endişe duymuş birisidir. Bundan dolayı Rahşan Hanım’ı suçlamıyorum. Rahşan Hanım, Bülent Ecevit’i esirgeme anlayışı içinde bize karşı tavır alma gereği duymuş olabilir. Rahşan Ecevit’in, benimle ilgili yanlış değerlendirmeler yapmış olduğunu düşünüyorum. Demirel’i küçümsemenin bedelini ödedik Ecevit, “derhal seçim” istemiyle yola çıkarken büyük bir toplumsal baskı yaratabileceğini hayal ediyordu. Önce Erbakan’ı sorun yaratan, geçimsiz ve uyumsuz bir kimlik olarak yıpratıp hükümetten istifa için kendince gerekçe hazırladı. Arkasından, Meclis aritmetiğinin ve partiler arası ilişkilerin elverişsizliği nedeniyle CHP dışında bir hükümet seçeneğinin oluşamayacağı varsayımına dayanarak erken seçim ısrarını sürdürmeye başladı. Çeşitli hükümet seçeneklerinin teker teker çürütülmesini sağlayan bir süreç işletildi. Bu erken seçim baskısı tam sonuç verebileceği bir aşamada Demirel sahneye çıktı. Ecevit her şeyi kendisi açısından düşünüp planlamıştı. Demirel’i küçümsediği, o ne yapar acaba diye düşünmediği anlaşılıyor. Demirel bu krizi kendisi açısından iyi yönetmişti, işbirliği yapabileceği partilerle ve kişilerle arasındaki sorunları ve gerginlikleri bu süreçte azaltarak, hükümet kurabilecek bir potansiyel oluşturmuş, Ecevit’in planını bozarak kendi planını uygulamıştı. ÖYP’nin durumu gözler önünde ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Musa Çam’ın verdiği soru önergesi Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı’nın (ÖYP) durumunu ortaya çıkarttı. 3 bin kişilik kadroya atanmaya hak kazanan 2 bin 839 kişinin 869’unun başvuru yapmadığı, 120 kişinin ise yanlış beyanda bulunduğu için başvuru hakkını yitirdiği anlaşıldı. MSP ile koalisyonu bozmak hataydı 22 Temmuz 1974 sabahı Başbakan Ecevit, Kıbrıs’a yaptığımız çıkarmayı dünyaya duyuran basın toplantısında yanına Dışişleri Bakanı Turan Güneş ve Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık’ı alıp, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’a nedense yer vermemişti. Erbakan’ın yarattığı sıkıntılara karşı bir tepki patlaması olarak ortaya çıkan bu davranış bence yanlış olmuştu. Harekâtın üçüncü günü başarıyı kutlarken ve bunu bütün dünyaya yansıtırken koalisyon ortağı Başbakan Yardımcısı Erbakan, Ecevit’in yanında olsaydı kıyamet mi kopardı? Hükümetteki ahenksizlik bu olaydan sonra tırmanışa geçti. Koalisyon hükümetinin kanatları arasındaki uyumsuzluk giderek karşılıklı suçlamalarla, eylül ayının ortalarına kadar iki ay devam etti. Bu süre zarfında, Erbakan’la ve MSP’yle hükümetin sürdürülemeyeceği topluma gösterilmek istendi. Nihayet Ecevit, kafasına koyduğu hükümeti bozma kararını seslendirmeye başladı. İskandinav ülkelerine yapacağı gezi sırasında Erbakan’a vekâlet vermeyeceğini açıklaması ve bu görüşünü 13 Eylül 1974 günü resmen açıklaması, CHPMSP hükümeti için sonun başlangıcı oldu. Ecevit üzerinden hükümete gösterilen olağanüstü güven ve destek, vakit yitirilmeksizin bir “hayali erken seçim”le oya dönüştürülmek istendiği için MSP hükümetten dışlandı. “Hemen seçim”, “Derhal seçim” sloganlarıyla CHP ve Türkiye; Milliyetçi Cephe tuzağına, anarşi ve terörün kol gezdiği bir kaosun içine atıldı. CHPMSP koalisyonun bozulması sadece MSP ve Erbakan’la aramızda çıkan anlaşmazlıkların sonucu değildi. O anlaşmazlıklarda Ecevit’in de büyük payı vardı. Bunun dışında Maliye Bakanı Deniz Baykal ve Baykal’ın çok yakın arkadaşı olan Bayındırlık Bakanı Erol Çevikçe, yanlarında birkaç bürokratla birlikte, bir süreden beri ekonominin kötüye gideceğini söylüyorlar ve ekonomik bir bunalım ortamına girebileceğimiz izlenimini veriyorlardı. Biraz bu korkunun etkisiyle, biraz Erbakan’ın tutumuna bağlı olarak hükümetten istifa eğilimi ağır bastı. Genel Sekreterimiz Eyüboğlu, ekonomik kriz konusunda Çevikçe’ye “Evladım, bak sana söyleyeyim, ben ekonomistlerin böyle söylediğini çok duydum. Her defasında ekonomik krize giriyoruz derler ama her defasında da o kriz atlatılır” diyerek uyarmıştı. Ama Ecevit, duymak istediği şeyleri söyleyen Baykal’ı ve Çevikçe’yi dinliyor, bize kulak asmıyordu. Ecevit’in siyasi alandaki en büyük stratejik hatası CHPMSP koalisyon hükümetini bozmuş olmasıdır. AKP’li eski başkan öldürüldü ? AĞRI (Cumhuriyet) Ağrı Diyadin’in AKP eski ilçe başkanı Faruk Yenigün (45) dün sabah işyerinde kimliği henüz tespit edilemeyen kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Ağır yaralanan Yenigün, müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. 12 EYLÜL BAŞVURUSU Çelik’ten ‘çatlatan’ yanıt ? ŞANLIURFA (AA) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik AKP Siverek ilçe başkanlığı kongresine katıldı. Çelik, “15 gün Sayın Başbakanımız bir ameliyat geçirdi biliyorsunuz. Bu 15 günlük süre içerisinde neler neler uydurmaya başladılar. İşte AK Parti’de çatlaklar varmış... AK Parti’de çatlama olmaz. AK Parti birilerini çatlatır kardeşlerim” diye konuştu. Ecevit, Baykal’la kapışmamızı istiyordu Bülent Ecevit’i sigara keyfi deşifre etti Deniz Gezmiş CHP kongresinde Benim ve Sedat Börekoğlu’nun yarıştığı 1970 İstanbul İl Kongresi gergin bir ortamda başladı. Bir ara delegeler arasında da kavga çıktı. Kürsüye göre karşı sağ taraftaki üst tribünlerde Deniz Gezmiş ve arkadaşları vardı. Onlarla Sosyal Demokrasi Derneği üyeleri arasında karşılıklı sataşmalar sürüyordu. O zamanlar Deniz Gezmiş ve arkadaşları gibi olanlar, bizi “sahte solcu, sosyal faşist” gibi ifadelerle niteliyordu. Ama parti içinde sağ kanadı, “devlet devrimcileri” olarak nitelendirilen tepeden inmecileri destekliyorlardı. Gürültü patırtı derken tansiyon iyice yükseldi. Ben konuşmak için kürsüye çıktığımda sözü Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına da getirdim. Dedim ki: “Biz CHP’ye sol bir karakter, devrimci bir karakter vermeye çalışırken partinin sağcı ve cuntacı kanadını desteklemek için buraya gelen sözde devrimcilerin haline bakıyorum da gülmekten kendimi alamıyorum.” Benim bu sözlerim üzerine CHP’li gençler, Sosyal Demokrasi Derneği üyeleri ayağa fırlayarak Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına yönelik slogan attı. Konuşmamın ardından Deniz Gezmiş arkadaşlarını topladı; Enternasyonal’i söyleyerek salondan çıkıp gitti. CIA’dan yanıt yok OZAN YAYMAN Tutuklu vicdani retçiye destek ? İstanbul Haber Servisi Barış İçin Vicdani Ret Platformu, 29 Kasım’dan bu yana tutuklu bulunan vicdani retçi Muhammet Serdar Delice için Kasımpaşa Askeri Cezaevi’nin bulunduğu Kuzey Deniz Saha Komutanlığı önünde eylem yaparak Delice’nin serbest bırakılmasını istedi. Avukat Mahir Orak müvekkilinin “fiziksel ve psikolojik baskıya maruz kaldığını” söylediğini ifade etti. Ecevit, yılbaşı gecesi MC hükümetini düşürmeye kaBir gün beni eşimle birlikte evine davet eden Ecevit, rar verince İstanbul Çınar Otel’de topladığımız AP’li “MYK’deki çalışmalarınızdan memnunum, tartışmilletvekilleri ile Ecevit’i toplu olarak görüştürmek üzemalara bir seviye kazandırıyorsunuz ama tartışmare önlemleri aldık. Toplantı Çınar Otel’de yapılamazdı, ları sonuç alıcı noktaya taşımıyor, konuyu ortada fark edilirdi. Bu iş için Cankurtaran’da Kalyon Otel bubırakıyorsunuz” dedi. “Benim görevim, tartışmayı lundu. Ecevit’i İstanbul’a Kalyon Otel’e görünmeden oraya kadar getirmek. O noktada bir karar vermek malıydık. Ecevit, genellikle arabanın ön tarafında şoföbenim değil, sizin göreviniz” dedim. O yine ısrar etti, rün yanında seyehat etmeyi severdi. Bunu bildiğim için “Tartışmaları bir sonuca ulaştırmalısınız” diye. Göön tarafa oturmamasını kendisinden rica ettim. Kim dinrüşmemiz böyle bitti. MYK’deki arkadaşlar beni bekliler!.. Ecevit, her zamanki gibi arayordu. Onlara Ecevit’le görüşbanın önüne oturuyor ve Sirkememizi anlattım. Kemal Önder, ci’den geçerken vatandaşlar Ecevit’i “Tamam, bu iş bitmiştir” degörüyor, ona sevgi gösterilerinde di. “Ne bitmiştir” diye sordum. bulunuyor. Ecevit de onlara el sallı“ Ecevit sana, Baykal’ı yiyin yor. Bunlardan birisi Hürriyet gazediyor, anlamadın mı?” diye detesinin Ecevit’in ordan geçtiğini bilvam etti. Ben tabii ki anlamıştım diriyor. Kalyon Otel’de Ecevit miama böyle söyleyemiyordum Topuz, safirlerle buluşuyor. Biraz sonra, ki... Ecevit, bizi birbirimize düBaykal’la Hürriyet gazetesinden Kalyon şürmeye, birbirimizle mücadele Otel’e gelenler Ecevit’i soruyor. Aretmeye itiyordu. Daha sonraları kadaşlarımız, gazetecilerin tekrar da Ecevit bu tavrını sürdürünce, gelebileceğini düşünerek misafirlekendisini uyarmak zorunda kalri, Florya’daki belediyeye ait Güneş dım. MYK’de böyle tavır alırsak Motel’e naklediyorlar. parti içinde ikilik olduğu izleniBir süre sonra, Ecevit, Güneş mi doğacağını ve partiye zarar Motel’de bizim kaçırıp sakladığıverebileceğini söyledim. Ama mız milletvekilleriyle buluşuyor ve görüşüyor. İşler Ecevit, “Tam aksine, dışarıdan bakanların her biriyolunda diye keyiflenmiş olacak ki, akşamüstüne doğne ‘burada bir çatışma varsa, ya biri ya öteki beni tutar’ ru, balkona çıkıp bir sigara içiyor. Ve balkonda aşağı diye bir güvence verilmiş olur; bu da zarar değil yayukarı dolaşırken gazetecilere yakalanıyor. Gazeteciler rar sağlayacaktır” dedi. Ecevit’i dinlerken kulaklarıSirkeci’den Küçükçekmece’ye kadar olan sahildeki ma inanamıyordum. Açıkça “Birbirimize girmemizi” bütün konaklama tesislerini araştırıyorlar. Ecevit’i buistiyordu. lamayınca, belediyeye ait Güneş Motel çevresinde koEcevit, bizi çatıştırarak hepimizden kurtulmak istiyor nuşlanıp “olsa olsa burada olurlar” diye bekliyorlargibiydi. Baykal ise baştan beri benim önümü keserek dı. Ecevit, Güneş Motel’de bulunuyor; ama o ana kave Ecevit’le aramı açarak yoluna devam etmek istiyordar da işi bitirmiş oluyordu. du. İZMİR İzmir Barosu’na kayıtlı avukatlar Senih Özay ve Murat Alpaslan’ın, 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren ve beraberindeki arkadaşlarının hukuk önünde hesap vermesi için başlattıkları mücadeleleri sürüyor. Avukatlar, 12 Eylül darbesinin azmettiricisinin ABD olduğunu ve darbecilere ABD’deki SOA adlı okulda eğitim verildiğine ilişkin CIA yaptıkları başvuruya yanıt geldi. CIA, Bilgi Edinme Yasası (FOIA) kapsamında yapılan “Bu okullarda eğitim alan Türkler kim” sorusuna, Bilgi ve Gizlilik Koordinatörü Susan Viscuso imzasıyla şu yanıtı gönderdi: “ FOIA’nın yetkilerinin altında, federal temsilcilikler, herhangi birinin özel ricası olarak araştırma, sorucevap ve kayıt tutmayla yükümlü değillerdir. Bu yüzden sizin talebinizi reddetmek zorundayız.” Avukatlar, bu yanıt üzerine ABD Adalet Bakanlığı’na başvurdu. F TİPİ CEZAEVLERİ Kırmızı kazak ve çiçek yasak İstanbul Haber Servisi İHD İstanbul Şubesi, F tipi cezaevlerinde yaşanan sorunlara dikkat çekmek için Galatasaray Meydanı’nda “Kanayan Yaramız Hapishaneler” konulu bir performans gerçekleştirdi. Performansta cezaevlerinde kalan tutukluların yakınlarına sorunlarını anlattığı mektuplar okundu. Bu mektuplarla, “yayın biriktirmenin, top atmanın, kırmızı kazak giymenin, çiçek yetiştirmenin yasak olduğu” ve buna karşı çıkan tutukluların cezalar aldığı dile getirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle