19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 ARALIK 2011 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR Çocuk tacizcisinin tahrip edilmiş heykeli ? Kültür Servisi “Sokağın gizemli sanatçısı” olarak tanımlanan Banksy, çocuk tacizcisi olduğu anlaşılan bir Katolik Kilisesi rahibinin tahrip edilmiş heykelini Liverpool’daki Walker Art Gallery’de sergiledi. Galeri yetkilileri Banksy’nin “Başrahibin Günahı” adlı çalışmasından çıkarılması gereken dersler olduğunu ifade etti. 17 Fransa’da ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ ? Kültür Servisi Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nde “Jüri Büyük Ödülü”ne değer görülen “Bir Zamanlar Anadolu’da” adlı filmi, Fransa’da 100 binin üzerinde seyirci tarafından izlendi. Filmin Fransa’daki dağıtımını üstlenen Memento film şirketi, 2 Kasım’da Fransa’da 36 kopyada vizyona giren filmin kopya sayısının 40’a çıkarıldığını anımsatarak, ocakta da filmin gösterimini sürdürmeyi planladıklarını kaydetti. Film, Le Monde ve Liberation gibi gazetelerin sinema eleştirmenlerinden olumlu tepki almıştı. Brontë’nin elyazmasına 1 milyon 700 bin TL ? Kültür Servisi Paris’te “The Musee des Lettres et Manuscrits”, Charlotte Brontë’nin elyazısının bulunduğu minyatür kitapçığı Londra’daki Sotheby’s Müzayede Evi’nde yapılan açık arttırmada, 690 bin sterline (yaklaşık 1 milyon 700 bin TL) satın aldı. 4 bin kelime ve 19 sayfadan oluşan kitapçıkta, Brontë’nin romanlarında da yer alan bazı düşünceleri bulunuyor. Memet Fuat’ı Anarken “Sekiz gün iyi dayandım. Son üç gece hiç uyuyamadım. Yüzümdeki oksijen maskesini hem doğru dürüst takamıyor, hem de tepedeki makine alarm verdikçe orasından burasından çekiştiriyorlardı. Maske gerilip yüzüme gömüldükçe burnumun üstü, dudaklarım eziliyordu. Bayağı acı çekiyordum. Ezilen yerler şişiyor, şiştikçe acısı artıyordu. Bir gece sabaha kadar inledim. ‘Dayanamıyorum, biraz gevşetin!’ diye sesleniyordum, ama aldıran olmuyordu. İlgi istediğimi söylüyorlardı. ‘Hiçbir şeyi yok. Aslında canı da yanmıyor, ilgi istiyor!’ mu demek bu? Ucunda aşağılama, horlama, azarlama olan bir ilgiyi ne yapayım! Düpedüz canım yanıyordu! Aslında hastanedeki maske eskimişti. Birçok sorun o yüzden çıkıyordu. Maskeye oksijen getiren boru takıldığı yerden kurtulup düşüyordu. Plasterlerle tutturmaya çalışıyorlar, biraz sonra gene düşüyordu. ‘Karıştırma şunu! Bir dakika durmuyorsun!’ Düşmesin diye, saatlerce borunun ek yerini iki parmağımla tutuyordum. Ne var bunları anlatacak! Hepsi geçti gitti...” ??? İki gün sonra Memet Fuat’ın ölüm yıldönümü. Dokuz yıl önce yitirmiştik onu. Baştaki alıntı Ölünceye Kadar’ından. Kitap, Memet Fuat’ın 3 Haziran 1999’dan 17 Aralık 2002’ye, ölümünden iki gün öncesine kadar tuttuğu gündelik notlardan oluşuyor. Bir günce. Bizde de, bütün dünyada olduğu gibi, çok yaygın olmayan bir tür bu. André Gide’in güncesinden Salah Birsel’inkine kadar, okuduklarımın pek azını sevdim. Çoğu, içtenlik bir yana bırakılarak, kendini anlatmak için değil, okuyanı etkilemek için yazılmış izlenimini veren fiyakalı deneme, eleştiri taslaklarıydı. Sözgelimi, bir gün küreselleşmenin çağdaş Japon tiyatrosunda yaratacağı etkilerle ilgili beş sayfa... Ertesi gün tek kelime, bir şair adı: “Lautreamont!” Günce değil, gösteri. Özgün, derin bir sanatçı kimliğinin kanıtı! Memet Fuat bu tür gösterilerin öylesine uzağında bir yazardı ki... Yaklaşık 45 yıl boyunca yakından tanıdım onu. Her zaman en sevdiklerim arasında yer aldı. İnsan olarak, yazar olarak, çevirmen olarak, yayıncı olarak, spor adamı olarak. Evet, spor adamı olarak da. Mahallenin çocuklarını başıboşluktan kurtarmak için bir futbol takımı kurmuş, sadece iyi sporcular değil, güzel insanlar yetiştirmişti. Arkasından voleybola döndü; önce kendini yetiştirdi, sonra çalıştırdığı Altınyurt’u önemli yerlere getirdi. Ulusal takımın bile başına geçti. ??? Memet Fuat rahatsızlığı nedeniyle iki kere yoğun bakıma girmişti. İlki 1996’daydı. Oğlu Kenan Bengü, sözünü ettiğim kitabın sunu yazısında, babasının kendine geldiğinde boğazındaki hortumlar yüzünden konuşamadığını anlatıyor. “Devreye en sevdiği iletişim biçimi yazı girdi” diyor. “Yanına ilk giren kişi olarak bana yazdığı not ‘İnci Hanım’a söyle, Gölgede Kalan Yıllar’ı bitirmeden gitmeyeceğim’ olmuştu. O kitabı mutlaka bitirmek istiyordu. (...) Kitap bitti, üstüne 2530 kitap daha bitti.” İkinci yoğun bakım dönemi 1999’daydı. Hastaneden çıktıktan sonra, 3 Haziran’da gündelik notlarını yazmaya koyuldu. O arada eski yazılarını derledi, kitaplaştırdı, yeni yapıtlar üretti. Sapasağlam bir insanın bile kaldıramayacağı olağanüstü bir çalışma yoğunluğu yaşadı. ‘Ölünceye Kadar’ o çalışmayı anlatıyor. Joseph Losey, “Bir filmin çekimi için zamanınızın yüzde 10’unu harcarsınız,” demişti. “Geri kalan yüzde 90, çekim başlamadan önce, onu kabul ettirebilmek için gösterdiğiniz çabalara gider.” Kitabı okuyunca bir yazarın da benzer koşullar içinde olduğunu görüyorsunuz. Yazmak, yazdığınızı gün ışığına çıkarmak ve yayın serüvenini izlemek gibi çabaların yanında ne kadar kolay görünüyor. Memet Fuat gibi bir yazar bunları yaşadıysa... daha ne demeli? Kültür Servisi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) iki gün boyunca “Bedri Rahmi Eyüboğlu 100 Yaşında” sempozyumuna ev sahipliği yaptı. Prof. Aydın Ayan’ın girişimleriyle Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda gerçekleştirilen sempozyumda Bedri Rahmi Eyüboğlu, “ressam”, “hoca”, “şair” ve “yazar” kimlikleriyle ele alındı. Açılış konuşmasını MSGSÜ Rektörü Prof. Yalçın Karayağız’ın yaptığı sempozyumda, aralarında Prof. Dr. Kaya Özsezgin, Prof. Dr. Semra Germaner, Yrd. Doç. Emre Zeytinoğlu, Prof. Devrim Erbil, Hanefi Yeter, Yrd. Doç. Dr. Emel Koşar gibi isimlerin yer aldığı konuşmacılar, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun sanatında ve kişiliğinde içtenliğin önemini vurguladılar. Eyüboğlu’nun sanatının Anadolu’dan ve yöresellikten beslendiğini belirten konuşmacılar, ünlü sanatçının Doğu ile Batı’yı kendine özgü bir üslupla birleştirdiği konusunda hemfikirdiler. Pek çok farklı tekniği bir arada kullanan Eyüboğlu’nun sanatının hayatla iç içe olduğunu anlatan konuşmacılar, hocalığında da öğrencilerini hayatla iç içe eğittiğinin altını çizdiler. Bedri Rahmi Eyüboğlu Resim Atölyesi’nin akademideki diğer atölyelerden çok farklı bir çizgide ve anlayışta olduğunu anlatan konuşmacılar, bu farklı duruşun Teoman Südor, Ali Akay, Hanefi Yeter ve Aydın Ayan. ? Sempozyumdaki konuşmalarda Bedri Rahmi’nin Doğu’yla Batı’yı kendine özgü bir üslupla birleştirdiği vurgulandı. Eyüboğlu’nun, sanatıyla hayatının iç içe olduğu, öğrencilerini de bu yönde eğittiği belirtildi. hem eleştirileri hem de övgüleri topladığını belirttiler. Sanatı hayatının bir parçası haline getirdiği belirtilen Eyüboğlu’nun öğrencilerine ailesinden biriymiş gibi davrandığı, onları evinde ağırladığı, öğrencileriyle bağlarını hiç koparmadığı vurgulandı. Konuşmalardan, ‘Hoca’nın, öğrencilerine sanatçı olmayı öğ retmenin dışında, onların hayatlarına dokunduğunu anlamak hiç de zor değildi. Son oturumda ise Bedri Rahmi’nin hayatına dokunan isimler anılarını paylaştılar. Bir hayli duygulu geçen oturumda, namı diğer ‘reis’ler, yani dostları Prof. Mustafa Pilevneli ve Cengiz Bektaş ile öğrencisi ressam Aydın Ayan, gelini, namı diğer ‘gelinaki’ Hugette Eyüboğlu ve ‘torunaki’ Rahmi Eyüboğlu, ünlü sanatçının bilinmeyen yönlerini, birlikte yaşadıkları anılarını anlattılar. Oturumun en duygu dolu anı ise ressam Mustafa Pilevneli’nin, Rahmi Eyüboğlu’a dedesinin elyazısı ile kaleme aldığı “Torunaki” şiirini vermesi oldu. Oturumun son bölümünde ise Doç. Dr. Johann Pillai’nin “Kayıp Mozaik Duvar: Bedri Rahmi Eyüboğlu” adlı sunumu gerçekleştirildi. Sunumda Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 1958’de Brüksel Dünya Fuarı’ndaki (EXPO58) Türk Pavyonu’nda sergilenen ve ardından kaybolan altın madalyalı mozaik duvarının öyküsü anlatıldı. Duvarın başına gelen talihsizlikler izleyicilerin zaman zaman gülmelerine, zaman zaman da sinirlenip üzülmelerine neden oldu. Sempozyum, MSGSÜ Rektör Yardımcısı Prof. Caner Karavit’in kapanış konuşmasıyla sona erdi. Oscar’ın habercileri açıklandı Kültür Servisi Oscar Ödülleri’nin habercisi sayılan “Altın Küre”nin adayları açıklandı. Bu yıl 69’uncusu düzenlenen ve 15 Ocak 2012’de sahiplerini bulacak olan “Altın Küre” ödülleri için “The Artist” 6 dalda aday gösterilirken onu 5’er dalda adaylıkla “The Descendants” ile “The Help” izledi. “En İyi Yönetmen” dalında “Midnight in Paris” filmiyle Woody Allen, “The Ides of March” ile George Clooney, “The Artist” ile Michel Hazanavicius, “The Descendants” ile Alexander Payne ve “Hugo” ile Martin Scorsese aday gösterildi. Drama dalında “En İyi Erkek Oyuncu” kategorisinde George Clooney, Leonardo DiCaprio, Michael Fassbender, Ryan Gosling ile Brad Pitt; “En İyi Kadın Oyuncu” kategorisinde ise Glenn Close, Viola Davis, Rooney Mara, Meryl Streep, Tilda Swinton aday gösterildi. “Altın Küre” ödüllerinin diğer adayları ise şöyle: En İyi Film (Drama): “The Descendants”, “The Help”, “Hugo”, “The Ides of March”, “Moneyball”, “War Horse.” En İyi Film (Müzikal veya Komedi): “The Artist”, “Bridesmaids”, “50/50”, “Midnight in Paris”, “My Week with Marilyn.” En İyi Erkek Oyuncu (Müzikal veya Komedi): Jean Dujardin “The Artist”, Brendan Gleeson “The Guard”, Joseph GordonLevitt “50/50”, Ryan Gosling “Crazy, Stupid, Love”, Owen Wilson “Midnight in Paris.” En İyi Kadın Oyuncu (Müzikal veya Komedi): Jodie Foster “Carnage”, Charlize Theron “Young Adult”, Kristen Wiig “Bridesmaids”, Michelle Williams “My Week with Marilyn”, Kate Winslet “Carnage” En İyi Senaryo: “The Artist”Michel Hazanavicius, “The Descendants” Alexander Payne, Nat Faxon, Jim Rash; “The Ides of March” George Clooney, Grant Heslov, Beau Willimon; “Midnight in Paris” Woody Allen; “Moneyball” Steven Zaillian, Aaron Sorkin, Stan Chervin. En İyi Film Müziği: “The Artist” Ludovic Bource, “The Girl with the Dragon Tattoo” Trent Reznor, Atticus Ross, “Hugo” Howard Shore, “War Horse” John Williams, “W.E”. Abel Korzeniowski. En İyi Animasyon: “The Adventures of Tintin”, “Arthur Christmas”, “Cars 2”, “Puss in Boots”, “Rango.” Arkeoloji Müzesi depreme hazırlanıyor ? Kültür Servisi Osmanlı’nın ve Türkiye’nin ilk müzesi olarak 1891 yılında ressam ve arkeolog Osman Hamdi Bey tarafından kurulan Arkeoloji Müzesi, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği tarafından restore edilerek depreme karşı güçlendiriliyor. Olası bir deprem anında ziyaretçilerin ve dünya çapındaki koleksiyonun korunması için duvar ve kolonları çelik plakalar ile güçlendirilen müzenin, kat döşemeleri ise yüksek dayanımlı gergi çubuklar ile sağlamlaştırılıyor. ‘Hayal ve Hakikat’e dış basından yoğun ilgi Kültür Servisi İstanbul Modern’in “Hayal ve Hakikat” sergisi, 15 Aralık 2011 tarihli The International Herald Tribune gazetesi ile New York Times gazetesinin web sitesinde, Susanne Fowler’ın “Osmanlı dönemindeki kadın ressamlar bugünün sanatçılarıyla bir araya geliyor” başlıklı yazısında yer aldı. Yazıda, sergisinin Osmanlı döneminden “neredeyse unutulmuş” sanatçıları Türkiye’nin en dikkat çekici güncel sanatçılarıyla bir araya getirdiği belirtiliyor. İstanbul Modern’in şef küratörü Levent Çalıkoğlu’nun “Türkiye sanat ortamında kadın sanatçıların çok önemli, eleştirel ve öncü pozisyonları var; serginin amaçlarından biri bunu görünür kılmak, diğer amacıysa daha erken dönem ressamlarla, güncel sanatçıların çalışmalarını yan yana getirerek Türkiye’nin yüz yıl içinde geçirdiği toplumsal ve kültürel dönüşümü gözler önüne sermek” görüşüne yer veriliyor. Fowler, yazısında 1950’lerde önceden erkeklere ait görülen soyut resim alanında çalışmalar üreterek ün salan Fahrelnissa Zeid ve Aliye Berger’in eserlerinde, bugün Türkiye’deki toplumsal cinsiyet ve cinsel kimlik konularını sorgulayan kadın sanatçıların aksine, kadınsı vurgulardan kaçındıklarını belirtiyor. ‘The Artist’ Sanata adanmış bir hayat ALTIN KÜRE ÖDÜLLERİ 15 OCAK 2012’DE SAHİPLERİNİ BULACAK C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle