25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 İstanbul PB Edirne B Kocaeli S Çanakkale B İzmir A Manisa B Denizli PB Zonguldak PB Sinop B Samsun B Trabzon B Giresun B Ankara S 16 17 16 15 20 20 15 13 14 16 16 14 15 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S B A A A A A A A B B PB 17 15 8 25 22 22 15 16 11 13 6 6 5 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm B Londra B AmsterdamPB Brüksel B Paris B Bonn B Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid PB Viyana PB 8 7 9 16 12 13 13 12 15 12 15 15 13 Belgrad PB 15 Sofya B 16 Roma Y 17 Atina B 19 Zürih PB 13 Moskova Y 1 Aşkabat B 7 Taşkent Y 4 Baku PB 9 Bişkek Y 4 Tiflis Y 4 Kahire B 25 Şam B 19 Ülkemiz genelinde yağış beklenmiyor. Ülkemizin kuzey kesimleri parçalı ve çok bulutlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Marmara, Batı ve Orta Karadeniz’in iç kesimleri İç Anadolu’nun kuzeyi ile İç Ege’de sabah ve gece saatlerinde yer yer sis görülecek. İç ve Doğu kesimlerde yer yer buzlanma ve don olayı bekleniyor. 9 KASIM 2011 ÇARŞAMBA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Kasım GAZETEMİZE MEKTUP GÖNDERDİ 4 buçuk aydır ‘delil’ bekliyor ALİ AÇAR Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Hopa ziyareti sırasında meydana gelen olaylarda öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümünü protesto etmek için Ankara’da yapılan gösterilerde gözaltına alınan ve 4.5 aydır cezaevinde tutuklu bulunan Hamza Doruk Yıldırım, hakkındaki delillerin toparlanmamasına tepki gösterdi. Yıldırım,“Deniz Feneri davasından tutuklu bulunan şüpheliler deliller toplandığı gerekçesiyle serbest bırakılırken, benim hakkımda 4.5 aydır deliller neden toplanamadı?” diye sordu. Yıldırım, Hopa olaylarına ilişkin 9 Aralık’ta Ankara’da görülecek olan ilk duruşmaya katılım çağrısında bulundu. Hopa’da Başbakan Erdoğan’ın seçim mitingi öncesi gösteride polisin kullandığı gaza bağlı olarak emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun yaşamını yitirmesini protesto amacıyla Ankara’da düzenlenen protestoda gözaltına alınarak tutuklanan, Ankara özel yetkili savcılık tarafından “THKP/C Devrimci Yol Devrimci Gençlik isimli silahlı terör örgütünün bilgi ve istemi içinde örgüt adına suç işleyerek örgüt üyesi” olduğu iddiasıyla hakkında iddianame hazırlanan Hamza Doruk Yıldırım, tutuklu bulunduğu Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden Cumhuriyet’e mektup gönderdi. “Dostlara çağrı” başlığıyla gönderdiği mektubunda tutuklu bulunduğu süre içinde suçlandığı konulara ilişkin delillerin toplanmamasına tepki duyan Yıldırım, Deniz Feneri soruşturmasında sanıkların kısa sürede tahliye edilmelerini örnek gösterdi. Yıldırım, şunları kaydetti: “Tutuklu vekillerin durumunun Meclis’e taşınması konusunda ‘yargının işine karışmayız’ diyen AKP yöneticilerinin Deniz Feneri soruşturmasında ne kadar etkin rol aldıklarını gördük. Savcıların görevden alınması, yerlerine seçilmişlerin atanmasını ve sık sık arkadaşlarını ziyaret etmelerine tanık olduk. Daha sonra ise ‘Delillerin toplanması’ gerekçesiyle serbest bırakıldıklarını görünce bizi neden bırakmıyorlar diye sordum.” 4.5 aydır hakkında herhangi bir delil toplanmadığını ve kitapların suç unsuru olarak gösterildiğini anlatan Yıldırım mektubunda şu görüşlere yer verdi: “Onların delil olarak gösterdiği kitaplardan elimizde kalmadı ki karartalım. Kaçma olasılığından bahsediyorlar ama neden kaçayım; yaptığımız eylemler ve etkinlikler kamuoyunda on binlerce insan tarafından destek görmekte. Ben değil onlar kaçmalı.” Tutuklu bulundukları davanın ilk duruşmasının 9 Aralık günü Ankara 11 No’lu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüleceğini belirten Yıldırım, “kalbi halktan ve haktan yana atan herkesi” duruşmada destek olmaya çağırdı. Bayramın ilk gününü Van’da geçiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, depremden en büyük hasarı gören Gedikbulak köyünde, ilköğretim okulunun enkazı önünde şu sözleri söyledi: “Bakınca insanın aklı almıyor. Bir köy yerinde 3 katlı okul ne demek? Niye yaygın bir okul olmasın? Bütün bunların ders olması gerekir...” Bir köy ilkokulunun gereksiz yere üç katlı yapılmasına içerleyerek, bundan ders çıkarılarak bundan sonra tek katlı ya da iki katlı ama zemine daha yayılmış okul planlamaları istemesi, Cumhurbaşkanı Gül’ün toplumsal sorunlar karşısında rahatsızlığını, üzüntüsünü kamuoyu ile açıkça paylaşma alışkanlığının bir başka örneği... Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Gül’ün ziyaretinden 24 saat önce yayımlanan makalesinde aynı köyle ilgili önemli bir konuya dikkat çekmişti: “Hükümet, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kuruluşunu düzenleyen 27 maddelik KHK’yi hazırlarken, nüfusu 5 binden az olan belediyelerin yanı sıra Türkiye’nin bütün köylerini de denetimsiz bir şekilde sonuna kadar yapılaşmaya açmış. Son olarak Van’da depremin bazı köyleri olduğu gibi yerle bir ettiğini gördük. Buna en çarpıcı Gül Attığı İmzayı Unuttu mu? örnek olarak 259 hanenin tümüyle yıkıldığı Gedikbulak köyünü gösterebiliriz. Köylerde yapılan evlerin inşaatı hiçbir kurala tabi değil. Türkiye’de, köylerde yaşayan insanları mühendislik kurallarının koruması altına almayan, depremde onları ölümün önüne atan bir düzen var...” rağmen o köydeki okul yıkılmış. Cumhurbaşkanı’nın eleştirisi haklı. Ama bu yıl 17 Ağustos’ta onun onayıyla çıkan yeni kararname bu planlamayı daha da kontrollü hale getirmesi gerekirken, var olan denetimi kaldırıyor. KHK’nin 22. maddesi ‘Köyün ihtiyacına yönelik olarak ilk ve ortaöğretim tesisi, ibadet yeri, sağlık tesisi, güvenlik tesisi gibi yapılar için imar planı şartı aranmaz’ diyor. Çok vahim bir düzenleme. Cumhurbaşkanı’nın Van’daki sözleri, kendi imzasıyla çelişki içinde gözüküyor.” Cumhurbaşkanı Gül’ün onayıyla hem de 17 Ağustos depreminin 12. yıldönümünde yürürlüğe giren KHK’nin bir başka sakıncasına daha dikkat çekiyor Uyar. Eski kanuna göre ‘köy nüfusuna kayıtlı olanlar ile köyde sürekli oturanların’ yaptıracağı konut ve hayvancılık veya bile kaldırıldı Var olan denetimler Ergin’in de yazısında referans aldığı Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Necati Uyar ile dünkü konuşmamızda Gül’ün Van’daki sitemini şöyle değerlendirdi: “Özal döneminde çıkan ve bu yıl 17 Ağustos’a kadar yürürlükte kalan 3194 sayılı İmar Kanunu’nda okullar imar planına tabiydi. Taşkın, deprem ve diğer olası felaketlere karşı zemininin sağlam olması şartı aranıyordu. Bu koşula tarımsal amaçlı yapılar için inşaat ve iskân ruhsatı aranmazken, muhtarın izni yeterli oluyordu. Yeni kararnameyle artık köyler, isteyen herkesin imarına açık hale getiriliyor. Uyar’ın buna ilişkin eleştirisi de şöyle: “Eski yasada kontrolü arttırarak ‘ruhsatsız hiçbir yapıya izin vermeyecek’ şekilde değiştirmek gerekirken, muhtarın iznini dahi ortadan kaldıran yeni düzenlemenin tek bir anlamı var: Büyük bölümü artık kentlerin dibinde yer alan köylerde denetimsiz bir sürü yapıya izin vermek!” ??? Gönül isterdi ki Cumhurbaşkanı Gül, Gedikbulak köyünde duyduğu rahatsızlığı, AKP hükümetince hazırlanan ve kendi imzasıyla yürürlüğe giren bu KHK’nin sakıncalı maddeleri için de gösterebilmiş olsun... Cumhurbaşkanı Gül’ü isyan ettiren Gedikbulak’taki okul binası büyük olasılıkla 1985 yılında çıkartılan eski imar yasasına göre yapılmıştı. Okulun depremde yıkılmasından rahatsızlık duyan devlet büyüklerinin nasıl hareket etmesi beklenir? O yasanın, bir daha bu tür plansız, denetimsiz uygulamalara fırsat vermeyecek bir biçimde değiştirilmesi yönünde ağırlık koymaları beklenir değil mi? Hiç de öyle olmamış. ALEVİ DİYE DAYAK YEMİŞTİ Hukuk arayışında yalnız kaldı ? 3 yıl önce edebiyat öğretmeninden ‘Alevi olması’ nedeniyle şiddet gören Kul’la ilgili davaya başlandı. Ancak dayak attığı iddia edilen öğretmen adliyeye bir türlü getirilemiyor. HİLAL KÖSE ‘Neden kaçayım?’ Katliamın ayrıntısına girmeyen mahkeme AİHS’nin ihlal edildiğini bildirdi AİHM Çorum’u görmedi Haber Merkezi Avrupa İnsan Hakları Mahkamesi (AİHM), Çorum katliamında yaşamını yitiren Ali Paçacı ve oğlu Cihan Paçacı’nın ailesinin yaptığı başvuruyu karara bağladı. Katliamın ayrıntısına girmeyen mahkeme, yetkili ulusal mercilerin katilleri bulmak için gerekli ilgiyi göstermemeleri nedeniyle soruşturmanın sonuçsuz kaldığına kanaat getirerek bu durumun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) yaşam hakkıyla ilgili maddesine aykırı olduğuna hükmetti. NTV’nin haberine göre AİHM, Türkiye’nin Strasbourg Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını 1987 yılında tanımış olmasını gerekçe göstererek olaylarda hayatını yitirenlerden Ali Paçacı ve Veysel Paçacı’nın ailesi tarafından yapılan dava başvurusunu sadece bu olayla ilgili Türk mahkemeleri önünde başlatılan yargı süreci temelinde ele aldığını duyurdu. Bir diğer deyişle, AİHM Çorum olaylarının ayrıntısına girmeden, bu olaylarda hayatını yitiren iki Türk vatandaşının ailesinin Türk mahkemeleri önünde başlattığı yargı sürecinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle uyumlu olup olmadığını incelemekle yetindi. Mahkeme, incelemeleri sonucunda, yetkili ulusal mercilerin Ali ve Veysel Paçacı’nın katillerini bulmak için gerekli ilgiyi göstermediklerine, bu ilgisizlik nedeniyle soruşturmanın sonuçsuz kaldığına ve katillerin bulunamadığına kanaat getirerek bu durumun AİHS’nin yaşam hakkıyla ilgili maddesine aykırı olduğuna hükmetti. Ali ve Veysel Paçacı 4 Temmuz 1980 tarihinde Çorum’da traktörle köylerine dönerken 20 kişilik bir grup tarafından durdurulmuş, bir tarlaya götürülerek öldürülmüş ve traktörleri ateşe verilerek cesetleri yakılmıştı. Katillerin bulunması için 1983 yılında başlatılan yasal süreç 2006 yılına kadar devam etmiş, kimi sanıklar çeşitli cezalara mahkum edilmiş ancak Türk mahkemeleri, “bazı sanıklar bulunamadığı veya kimlikleri tespit edilemediği” davayı düşürmüştü. Türk hükümeti, davayla ilgili olarak Strasbourg’da yaptığı savunmada, devletin Paçacı’ların katillerini tespit edip cezalandırarak sorumluluğunu yerine getirdiği tezini savunmuştu. Lise son sınıf öğrencisi Burak Kul, 14 yaşındayken, Alevi olduğu için, edebiyat öğretmeni tarafından tehdit edildi ve dövüldü. Öğretmen hakkındaki dava olaydan yaklaşık üç yıl sonra açıldı. Sanığın mahkemeye ne zaman getirileceği ise henüz belli değil. Burak Kul’un avukatı Metin İriz, “Bu olayın aydınlatılması için rapor hazırlayan TBMM İnsan Hakları Alt Komisyonu üyelerini duruşmayı izlemeye çağırıyorum. Sanığın nasıl korunduğunu görsünler” dedi. İddianameye göre, Büyükçekmece Ali Kul Çok Programlı Lisesi edebiyat öğretmeni Zeki Yılmaz, 2007 yılı Kasım ayında derste yemek yiyen kız öğrenciye, “Niye oruç tutmuyorsun” diye tepki göstererek, “Bu sınıfta Alevi var mı?” diye sordu. Burak Kul, ayağa kalkıp, “Ben Aleviyim” deyince, öğretmen, “Daha önceki Alevi öğrencilerim, benden epeyce çektiler” diye tehdit etti. Birkaç gün sonra, Burak Kul’u derste konuştuğu için, “basit tıbbi müdahaleyle” giderilecek şekilde yaraladı. Savcı, sanığın “basit yaralama” ve “tehdit” suçlarından, 7 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Sanık ise iki buçuk yıl sonra savcıya verdiği ifadede, suçlamaları reddederek “Derste Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş Veli gibi zatlardan bahsederken Burak, ‘Ben Aleviyim’ dedi. Ben de ‘İyi tamam otur oğlum’ dedim. Yumruk atmadım” diye konuştu. Davanın ilk duruşması, Şubat 2011’de yapıldı. Sanığın katılmadığı duruşmada, Burak Kul ve babasının davaya katılma talebi kabul edildi. Şikâyetçi olduğunu söyleyen baba, “Ramazan ayında oruç tutmadığı için çocuğumu dövdü. Irk ayrımı yaptı” dedi. Davanın ikinci duruşması 16 Kasım’da yapılacak. Olaydan sonra psikolojisi bozulan ve üç okul değiştirmek zorunda kalan Burak Kul, yaşadıklarını bir kez de mahkemede anlatacak. Baba şikayetçi oldu Komisyon üyelerine çağrı Gercüş’te PKK saldırdı: 1 polis yaralı Yurt Haberleri Servisi Batman Valisi Ahmet Turhan, Gercüş’te bir grup teröristin açtığı ateş sonucu bir polis memurunun hafif şekilde yaralandığını bildirdi. Vali Turhan, teröristlerin açtığı ateşe güvenlik güçlerinin karşılık vermesi sonucu, teröristlerin karanlıktan faydalanarak dağlık alana kaçtığını belirterek, “Emniyet binasını korumakla görevli Özel Harekât polisleri, 23 kişilik bir gruptan şüphelenerek havaya aydınlatma fişeği attığı sırada terörist grup, güvenlik güçlerimize uzun namlulu silahla ateş açmış, güvenlik güçlerimiz de ateşe anında karşılık vermiştir. Teröristler, karanlıktan faydalanarak dağlık alana kaçmıştır. İlk ateş esnasında bir Özel Harekât polisi, şarapnel parçasının eline isabet etmesi sonucu hafif şekilde yaralandı. Yaralı polis memuru Batman’da yapılan tedavisinin ardından taburcu edildi. Teröristlerin yakalanması için başlatılan operasyon sürüyor” dedi. CHP’den kimsesiz çocuklara ziyaret Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Beyoğlu Gençlik Kolları Kurban Bayramı’nın 2. gününde Kasımpaşa Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kalan çocukları ziyaret ederek kimsesiz çocuklara çeşitli hediyeler dağıttı. CHP Beyoğlu İlçe Gençlik Kolları Başkanı Cenk Bleda Haşhaş ve gençlik kolları Kasımpaşa’daki çocuk esirgeme kurumuna giderek kimsesiz çocuklarla bir süre sohbet etti. Beraberinde getirdikleri hediyeleri çocuklara dağıtan CHP’li gençler daha sonra çocuklarla birlikte çeşitli oyunlar oynadı. Dava 5 yıl önce düşürüldü Baykal: Basın üzerinde baskı var Haber Merkezi Eski Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, basın üzerinde baskıların olduğu bir dönemin yaşandığını belirterek, “Eski okuduğunuz yazarlar niye yazmıyor. Kendileri mi vazgeçtiler yazmaktan?” diye konuştu. Antalya milletvekilleri Osman Kaptan, Gürkut Acar, Arif Bulut ve il yönetim kurulu üyeleriyle Manavgat’a gelen Baykal, bir çay bahçesinde partililerle bayramlaştı. Burada partililere hitap eden Baykal, 24 askerin şehit olduğunu ve Van’da yaşanan depremde birçok kişinin ölmesi nedeniyle acı ve büyük kayıplarla Kurban Bayramı’na girildiğini belirtti. Basın üzerinde baskıların olduğu bir dönemin yaşandığını ileri süren Baykal, “Eski okuduğunuz yazarlar niye yazmıyor. Kendileri mi vazgeçtiler yazmaktan? Ona yazdırmayan güç irade acaba onunla mı meşgul? Neyin yazılacağı da artık birileri tarafından kararlaştırılıyor. Biz uydurmaca değil ileri demokrasi istiyoruz” diye konuştu. Kul’un avukatı Metin İriz, sanığın soruşturma makamlarında, bürokraside ve yargı mekanizmasında korunduğunu söylüyor. Sanık hakkında dört ay sonra soruşturma izni verildiğini, dosyanın iki yıl boyunca savcılıkta beklediğini ifade eden, “Asıl amaç bu dosyayı yargıdan kaçırmak. Sanık ilk duruşmaya gelmedi. İkinci duruşmaya getirilmesi için emniyete yazı gönderildi. Ben bu duruşmaya da getirilmeyeceğini düşünüyorum. Sanığın savcıya ifade vermesini de biz sağlamıştık. Bilgileri biz toplayıp savcıya vermiştik. Takip etmeseydik dava açılmayacaktı” diyor. Zafer Üskül’ü, olaya ilişkin rapor hazırlayan Meclis insan hakları komisyonu üyelerini davayı izlemeye çağıran İriz, devam ediyor: “Meclis komisyonunun rapor tuttuğu bir meselenin, yargının korumasına nasıl takıldığını görsünler istiyorum. Raporlarının takibini yapsınlar. Yargı sürecinin ne halde olduğunu görsünler. İlk duruşmadan 8 ay sonra yine mahkemede olacağız.” Burak Kul’un gittiği diğer okullarda da rahat bırakılmadığını söyleyen İriz, şu anda emekli olan sanık öğretmenin politik çevresinin Milli Eğitim’de yönetici pozisyonunda olmasının Burak’ın sürekli bu olayla karşılaşmasına neden olduğunu vurguluyor: “Burak şu anda 18 yaşında. Alevi kökenli bir çocuk olması nedeniyle maruz kaldığı bu olay hayatının dönüm noktası oldu. Burak sanık olsaydı, yargı eliyle çoktan infaz edilmişti.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle