24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 KASIM 2011 ÇARŞAMBA 6 DİZİ Kadıköy Belediye Başkanı Öztürk: Yurttaşa fazla imar hakkı verilerek binasını yenilemesi özendirilmeli 15 bin bina riskli Kadıköy Belediyesi ilçedeki 33 bin binanın 15 bininin depremde yıkılma riski taşıdığını tespit etti. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, yurttaşın, fazla imar hakkı verilerek binasını yenilemeye, yıkıp yeniden yapmaya özendirilmesi gerektiğini vurguladı. Kadıköy’deki tespit çalışması 33 bin bina 4 kategoriye ayrılarak gerçekleştirildi. Birinci grupta hiçbir mühendislik hizmeti almamış binalar, gecekondular, ikinci grupta 3040 yıl önce hazır beton kullanılmadan yapılan binalar yer aldı. Üçüncü grubu hazır betonla 1998 yılına kadar yapılan binalar, son grubu da 1999 depreminden sonra yeni deprem yönetmeliğine göre yapılan binalar oluşturdu. Bilim ile Hurafenin Savaşı Olup bitenleri anlamakta zorluk çekiyor musunuz? Yavaş yavaş ısınan suyun içindeki kurbağa da durumu anlamıyor, hayatın normal akışı içinde tatlı bir rehavete kaptırıyordu kendini. Kurbağaya benzemek istemiyorsanız, arada sırada geçmişe dönüp bakacak bir “icmal” çıkarmaya çalışacaksınız. İster sondan başa doğru, ister geçmişin derinliklerinden başlayarak anlamaya çalışın ne olup bittiğini. Acele etmenizde büyük yarar vardır. ??? Bilimler Akademisi’nin başına gelenlere göz atarak icmale girişmek iyi bir yöntem olabilir. Çünkü burada, üniversite ile medresenin kapışması gibi geçen zamanı iyi özetleyebilecek bir çatışma gizlidir. Gizli midir? Akademiyi TV reklamlarındaki çerez akademisine benzetmenin nesi gizli olabilir ki? TÜBA’dan ayrılan üyeler, sorunun üniversite, fakülte, bilim anlayışı ile gelişmeyi dinle, inançla açıklamaya çalışan ve kuşkusuz açıklayamayan anlayış arasında olduğunu iyi biliyorlar. Durumdan kuşku duyanların çıkarla terbiye edilmeye çalışıldığının da farkındalar. Politikada kendini alabildiğine gösteren küstahlık, alınan oy sayısıyla haklılığı birbirine karıştıran anlayışın bilim alanında da egemen olabileceğini vazediyor bize. Bu yaklaşım bilimi teknoloji ile karıştıran yaklaşımdır. ??? Bilim ile teknoloji arasındaki ilişki, alet ile düşünce, fikir, ideoloji, teori arasındaki ilişkidir. Bilimsel düşünceyi ortadan kaldırdığınızda olduğu yerde dönüp duran, sayıklayan teknoloji ile baş başa kalırsınız. Bugün sayıları hızla artan il sayısını geçen üniversitelerle, hızla elden geçirilmiş jürilerle üretilen öğretim üyesi, asistan, Dr. doçent, Prof’lar bir gelişmeyi yakaladıklarını ilan edenler, üniversitenin, fakültenin gerçek anlamını hiçe saydıklarının da farkındalar mı? Umurlarında bile değildir. Kendi içlerine kapanıp, dar bir dünyada bilimin yerine dini ve inancı koyarak teknolojiyi geliştirebileceklerini zannediyorlar. Onların bilimi aramaktan, kuşkuyu baştacı etmekten vazgeçmemiş bilim adamlarına tahammülleri tarih boyunca olmadı. Şimdi de İmam Gazali ile birlikte kâfir avına çıkmaları bundandır. O nedenle hurafeden fikir çıkartmaya çabalıyorlar. O nedenle biat eden cemaat fikrine teşnedirler. O nedenle cemaat liderinin gözyaşlarına boyanmış şiddetinden medet umuyorlar. O nedenle Saidi Nursi risalelerinin içinde fenerle “bilim” arıyorlar. ??? Olup biteni anlamak istiyorsanız, Akademi’den başlamak iyidir. Ama yeterli değildir. Kanun hükmünde kararnamelere de bakacaksınız. Sokakta nelerin değiştiğine, geleceğe doğru değiştirmeye niyetlendiğiniz devletin geçmişe doğru nasıl dönüştüğüne bakacaksınız. Kendilerine liberal adını takmış “aydınlar”daki değişime bakmanın da yararı olabilir. Turnosol kâğıdı gibidir çünkü onlar. Saidi Nursi’de “hikmet” aramaya, hikmeti bulunca “bilim” sanmaya başladılarsa, sanmanın ötesinde yutturmaya da kalkıyorlarsa, sizi ısınan suyun içindeki kurbağa yerine koyduklarındandır. Olup bitenleri fark edenler, bilim ile hurafe arasındaki savaşta yerlerini alırlar. determinizme sapmaktan kendilerini korurlar ve yenilginin mücadeleyle üstesinden gelinebileceğini bilirler. Peki, ısınan suyun içindeki kurbağa kim oluyor bu durumda? Bu soru, kurbağanın kapıldığı tatlı rehavettten övgüyle söz eden liberallere, “yetmez ama evet”çilere on puanlık sınav sorusudur. Kadıköy Afet Planı Kadıköy Belediyesi, beklenen İstanbul depreminde hızla organize olabilmek için “Afet Planı” çalışmalarını yeniledi. Kadıköy’de 14 ayrı noktada toplam 9 bin 70 çadırın kurulabileceği alanlar planlandı. Kadıköy ilçesinde aralarında Merdivenköy Mahallesi Çocuk Esirgeme Kurumu Arazisi, Kadıköy Anadolu Lisesi, Fenerbahçe Parkı, Koşuyolu Parkı, Hasanpaşa Mahallesi Kadıköy Belediye Otoparkı, Göztepe Mahallesi Özgürlük Parkı, Bostancı Gösteri Merkezi’nin yanındaki arazinin yer aldığı 14 alanda toplam 586 bin metrekarelik çadır alanı bulunuyor. Afet Yönetim Projesi, Mahalle Tabanlı Toplum Afet Yönetimi Projesi, Kadıköy Belediyesi Kentsel Arama Kurtarma Takımı ve Beton Zemin Laboratuvarı aracılığı ile hazırlık çalışmaları yürütülüyor. Van depreminin ardından yardımlar konusunda yaşanan organizasyonsuzluğun İstanbul’da yaşanmaması için Kadıköy Belediyesi Acil Yardım Planı oluşturuldu. Buna göre belediyede Haberleşme, Ulaştırma Nakliye, Elektrik, Su ve Kanalizasyon, Arama Kurtarma, Yıkıntıları Kaldırma ve Geçici İskân, İlkyardım ve Sağlık gibi gruplar kuruldu. Bu gruplar deprem veya büyük bir afet anında organize olarak yardıma koşacak. Hastane ve okulların durumu ürkiye’de uygulanan ilk risk azaltma projesi olan İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) kapsamında, Dünya Bankası’ndan sağlanan 310 milyon Avro kredi, İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi’ne tahsis edildi. İSMEP’in, Avrupa Yatırım Bankası’dan aldığı ek bütçeyle, 610 milyon Avro’ya ulaşan kaynak ile 500 bin metrekarelik hastane binası ve 400 bin metrekarelik okul binasının iyileştirilmesi veya yeniden inşa edilmesi hedefleniyor. 932 okuldan 84’ü İl Özel İdaresi’nin bütçesi ile güçlendirildi, depreme dayanıklı olmayan 175 okul binası yıkılarak yeniden inşa edildi. İSMEP kapsamında 315 okulun güçlendirilmesi ve 37 okul binasının yeniden yapımı gerçekleştirildi. Onarımı ekonomik olmayan okulların yıkılıp yeniden yapılması için 316 proje hazırlandı. 2 yurt binası, 3 öğrenci yurdu depreme karşı güçlendirildi. Bugüne dek 48 hastane ve poliklinikte güçlendirme fizibilite çalışması gerçekleştirildi. 3 hastanenin de güçlendirme çalışmaları tamamlandı. Yıkılmasına karar verilen Koşuyolu Kalp ve Damar Eğitim ve Araştırma Hastanesi yerine yapılması planlanan Koşuyolu Pediatrik Hastanesi için tasarım ve yapım kontrollüğü müşavirlik hizmeti ihalesi sonuçlandı. Haydarpaşa Numune Hastanesi bahçesinde 2 bin 115 metrekare alana yaptırılan, Türkiye’nin ilk Deprem Hastanesi hizmete hazır. T İlk 2 grup kötü durumda Öztürk, ilk iki gruptaki binaların deprem riski taşıdığını gördüklerini belirterek “Hazır betonla yapılan binalar da statik hesaplar yönünden risk taşıyabilir” uyarısında bulundu. Tüm kriterler göz önüne alındığında Kadıköy’deki 15 bin binanın deprem riski taşıdığının ortaya çıktığını söyleyen Öztürk, “1999 depremi öncesi yapılan bütün binaların yenilenmesi gerek. Ancak bu çok kolay bir iş değil. Çünkü insanlar daha fazla imar hakkı istiyor ya da binasını yenileyecek güce sahip değil. Emekli maaşıyla aidatını bile zor ödeyen vatandaşımız, içinde oturduğu binasını nasıl yıkıp yenileyecek? Bu soruyu devletin sorup çözmesi lazım” dedi. Yurttaşların, fazla imar hakkı verilerek binasını yenilemeye, yıkıp yeniden yapmaya özendirilmesi gerektiğini kaydeden Öztürk, kent rantının yurttaşla paylaşılması gerektiğini vurguladı. Başkan Öztürk binaların depreme dayanıklı hale getirilmesinde ortaya çıkan sorunları şöyle sıraladı: “Vatandaş oturduğu binadan ayrılmak istemiyor. Ya da apartmanda ki bütün kat sahipleri aynı fikirde olmuyor. Sulukule örneğinde olduğu gibi vatandaşı alıştığı, yıllarca yaşadığı yerden koparıp başka yere nakledecek çözümler gösteriliyor. Bu nedenle vatandaş kentsel dönüşüm çalışmalarına sıcak bakmıyor. 6 katlı çürük büyük katlar yerine 810 katlı küçük ama depreme dayanıklı dairelerde yaşamayı tercih etmemiz lazım. Bunun gibi riskli yerlere fazla imar hakkı verilmeli. 5 kat yerine 7 kat yükselmesine izin verildiği takdirde müteahhitlerin masrafları da çıkmış oluyor. Parseller birleşirse daha sağlıklı, otoparklı, yeşil alanlı yeni yerleşim yerleri oluşur. Fikirtepe’de imar planları yenilendi. Bizim de katkımızla bu yapıldı. Devlet, Kat Mülkiyeti Kanunu’nda, apartman çoğunluğunun kararına uymayan kat sahiplerini zorlayıcı ya da onları teşvik edici yasal düzenlemeler yapmalı.” Topbaş’tan kentsel dönüşüm çagrısı stanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul’da depremle ilgili çalışmaların devam ettiğini, çok sayıda gönüllü bulunduğunu, bu sayıyı daha da arttırmak gerektiğini belirtti. Bakırköy Kartaltepe’deki itfaiye müfrezesini ziyaret ederek itfaiyecilerle bayramlaşan Topbaş, “Uluslararası tecrübe kazanan ekibimizi daha güçlendirip daha aktif hale getirip ortak bir çatı altında toplamak istiyoruz” dedi. Topbaş, Bakırköy itfaiyesinin bünyesinde bir deprem eğitim merkezi kuracaklarını vurgulayarak şöyle devam etti: “Birçok konuda halkımıza ve öğrencilerimize eğitim vereceğiz. Bu arada, kentsel dönüşüm konusunda halkımızın bize verdiği destek için de çok teşekkür ederim. İstanbullulardan şunu bekliyorum: Adalar bazında mahallenin bir bölümü kendi aralarında toplantı yapsınlar ve ilçe belediyesine ‘Biz hazırız’ desinler. Biz orada KİPTAŞ, TOKİ veya bir müteahhidi devreye sokarak kentsel dönüşümü başlatabiliriz.” İ Erzen:12 bin yapıyı incelettik OKTAY EKİNCİ YARIN: YAPI DENETİM SİSTEMİ ÇÖKTÜ. BİMTAŞ BİNANIZA KAÇ TL’YE BAKIYOR? C MY B C MY B Belediyelere “demokrasinin kalesi ” hatta “okulu” deniyor. Kent yöneticilerini kentlilerin seçmesi; seçilenlerin “artık tüm kentlilerin hizmetindeyiz” demeleri, demokrasinin temeli değil midir? Ülkemizdeki durum ise “söz”de böyle olsa bile “öz”de farklıdır. Özellikle son yasalar, belediyelerin öncelikle “imar” yetkilerini hükümete aktarmaktan başka amaç taşımıyor. Örneğin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı düzenleyen KHK özetle diyor ki; “Belediyeler bir yatırımcıya imar izni vermezse, 3 ay sonra Bakanlık verir.” Üstelik “inşaat ve iskân ruhsatları” bile yine bakanlıkça düzenlenerek! Peki bu hükümler “yerel halkın temsilcileri”nin demokratik haklarına el koymak değil midir? Kent adına “istenmeyen” bir rant yapılaşmasına hükümetçe izin verilmesi, nasıl bir demokrasidir? Ne var ki bu yasalara halkın haklarını savunarak “karşı çıkan”; hiç değilse “demokrasinin okuluna darbe” diyebilen bir belediye başkanını ne duyduk, ne tanıdık... Başkanlar bir yana, belediye derneklerinden, hatta anlı şanlı birliklerinden bile “çıt” yok! Yaklaşık “3 bin” belediyemizi yönetenler, yerel demokrasinin tırpanlanmasına karşı dünyanın belki de en “suskun” belediye baş ‘Suskun’ Belediyeler kanları olarak tarihe geçiyorlar. Belediyelerin “halk adına” üstlendikleri” yetkilerini ise meslek odaları savunuyorlar... Bu suskunluğun depreme yansımasına gelince... Kentlerimizde alt ve üstyapı dengelerini altüst eden Özelleştirme İdaresi, TOKİ, Sanayi, Turizm vb. alanlardaki ayrıcalıklı yapılaşmalar, “yeni yasalar” sayesinde iktidar kararlarıyla gerçekleşiyor... Yapı, nüfus ve ulaşım yoğunluklarını arttıran bu yapılaşmalara belediyelerin izin verdiği benzer uygulamalar da eklendiğinde, deprem olmasa bile her açıdan “tıkanmış” kentler ortaya çıkıyor. Nitekim her depremde basının bile belediye başkanları yerine felaket yerini ziyaret eden Başbakan ve Bakanlara ilgi göstermesi; orada bir belediyenin de olduğu akla bile gelmemesi; yerel demokrasi açısından hazin değil midir? Yıkılan “denetimsiz yapılaşma”nın birincil sorumlusu belediyeler iken, bu ihmale son verecek yasaları hâlâ çıkartmayan siyasilerin “yaraları sarma” nutuklarına daha ne kadar katlanacağız? Depreme karşı en etkili önlem, planlama ve imardaki yerel yetkileri güçlendirmek; bunun toplum çıkarlarına kullanılması için gerekli bilimseldemokratik denetim kurallarını da ödünsüz devreye sokmaktır... akırköy’de 1999 yılında yaşanan deprem felaketinden sonra Dünya Bankası işbirliği ile İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ilçede bulunan 12 bin binayı tek tek inceledi. Çalışmalar sonucunda 6 tane binanın yıkımı gerçekleştirildi. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, ilçede 3040 yıllık bina sayısının çok fazla olduğunu vurgulayarak 2004 yılından itibaren her yıl İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ne imar planlarında değişiklik önererek mevcut yapılara yalnızca 1 veya 2 kat ilave edilmesini, bunun karşılığında da müteahhitlerin bu binaları yapmasını istedi. Ancak her yıl yinelenen plan değişikliği önerisi kabul edilmedi. Erzen, Başbakan Erdoğan’ın Van depreminden sonra yaptığı açıklamanın, B Devre dışı kaldık İBB tarafından dikkate alınıp “plan değişikliği” kısıtlamasının kaldırılması halinde ilçedeki çürük yapıların depreme karşı yenilenebileceğini vurguladı. Erzen, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra İstanbul’daki en büyük çadırkent alanı olarak Ataköy’de Osmanlıköyü olarak bilinen alanın belirlendiğini ancak bugün orada Ataköy Konakları’nın yükseldiğini söyledi. TOKİ’nin bu alanı gelir paylaşımı esasına göre sattığını anlatan Erzen, “Burada şimdi yüzlerce konut ile bir alışveriş merkezi bulunuyor. Biz belediye olarak da ruhsat aşamasında tamamen devre dışıyız. Türkiye’de ilçe belediyelerinin dışında 17 kurumun ruhsat verme yetkisi var. Dolayısıyla kendi alanımızın dışında başka kurumlara ait yerlerde kısa süre içerisinde binalar yükselebiliyor ve belediye olarak bu durum karşısında yapacak bir şeyimiz yok” dedi. Hep yeşil alan oranını arttırmak için çalışmalar yaptıklarını dile getiren Erzen şu bilgileri verdi: “Bir depremde Bakırköylülerin kendilerini atabilecekleri yeşil alanlarımız ve parklarımız mevcut. Çadır alanı olarak da Osmaniye’de bulunan Cumartesi Pazarı alanı ve Atatürk Spor ve Yaşam Köyü mevcut.” PENDİK’TE HASAR GÖREN BİNALAR 12 yıl sonra boşaltılıyor Gölcük’te 1999’da meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki depremde hasar gören binalar, 12 yıl sonra boşaltılıyor. Büyük Marmara depreminin üzerinden 12 geçmesine karşın bugüne dek kayda değer bir çalışma yapmayan yerel yöneticiler, Van depreminden sonra hasar gören binaları boşaltmaya başladılar. Pendik Belediyesi de 1999 depreminde hasar gören binaları boşaltmaya başladı. Hayati risk taşıyan 80 Konutlar’da incelemelerde bulunan belediyenin uzman ekipleri, deprem riski taşıyan söz konusu binaların yıkılması gerektiğini bildirdi. Neler yapılabileceği konusunda 80 Konutlar sakinleri ile sürekli toplantılar yapan Belediye Başkanı Kenan Şahin, yurttaşlara söz konusu riskli evlerin yıkılması gerektiğini, kendilerine başka konutlar tahsis edileceğini belirtti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile temasa geçen Başkan Kenan Şahin, İBB Mesken Konutları’ndan 80 evi satın alarak 80 Konutlar sakinlerine verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle