26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 KASIM 2011 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 İSTANBUL MODERN SİNEMA’DA AKİ KAURİSMÄKİ FİLMLERİ SevdaCenap And Vakfı’nın Onur Ödülü’nün bu yılki sahibi Gürer Aykal ? “Bir ülkede orkestraların sayısı uygarlığın göstergesidir. Siyasiler bunu anlayamadılar, biz de anlatamadık ve sonuçta bugüne dek yeterince orkestra kuramadık.” nümüzdeki hafta SevdaCenap And Vakfı tarafından Gürer Aykal’a vakfın 2011 yılı Onur Ödülü Altın Madalyası sunulacak. Madalyayı alan Aykal’dan önce, madalyayı veren SevdaCenap And Vakfı’nı kutlamak istiyorum. Büyük bir sebatla yıllardır klasik müziğe emek verenlere sahip çıktığı için! Bestecisinden yorumcusuna, öğretmeninden müzik kurumuna çoksesli müziğimizi onurlandırdığı, dolayısıyla Cumhuriyet’in değerlerini koruduğu için! Madalyanın sunulduğu törenler her yıl aynı ciddiyet içinde yapılır. 1989’da başlatılan bu geleneğin törenlerinde onur konuğu da hep zamanın cumhurbaşkanı olmuştur. Ödülü alan kişiler hakkında yazılan kitaplar ise yarının Türkiye tarihi için önemli belgelerdir. Bu bağlamda Gürer Aykal ile yaptığımız söyleşiyi gündeme getirmek istedim. Orkestra şefliği en son olgunlaşan daldır, ama eline sopayı alınca bütün gençler hemen yöneteceklerini sanırlar! İnsan partisyonları kendi çalışırken orkestraya da nasıl çaldıracağını hazırlar. Ama genç, deneyimsiz bir şef ilk kez topluluğun başına geçince birden fark eder ki, orkestra zaten kendi çalıyor! Genç yaşın sana verdiği enerjiyi, kendi sermayeni yemeye Ö başlarsın: Uçmalar, eğilmeler, birtakım hareketlerle senin önceden hazırlandığın şekle uysun istersin. Çünkü o sırada orkestra senin önünden gitmektedir. Kendi temponu değil de onların temposunu almışsındır. Üstelik senin evde düşünüp hazırlandığının daha iyisini yaptıklarını görürsün. Ve konserden sonraki gece başını yastığa koyduğunda uyuyamazsın. Orkestraya hâkim olmak yavaş yavaş gelişen bir şeydir. İşte bunun için şefler yaşlandıkça değerleri artar... Ya kendi eserini yöneten şefler?.. Ben Stravinski’yi ünlü balesi Ateşkuşu’nu yönetirken izlemiştim. Sanki eseri hiç bilmiyormuş gibi partisyonun içine gömülmüştü. Topluluğa hiçbir yardımı olmuyordu. Ama büyük bir besteci! Aynı şekilde piyanistler de vardır. Örneğin Şostakoviç, Rahmaninov kendi eserlerini çalıyorlardı, ama şimdi bin kat iyi çalınıyor o eserler. Tarih boyu en çok etkisinde kaldığınız, hayranlık duyduğunuz şefler kimler? Karajan’ı hep izledim: Gençliğinde, orta yaşında ve sonraki yaşlarında nasıl yönettiğini inceledim. Bir kez Berlin Filarmoni’yle Londra’ya geldiler, Royal Festival Hall’a. Orkestranın çaldığı podyumu yarım metre yukarı çıkarttırmıştı. O konser anlatılır gibi değildi. Salon dakikalarca alkıştan yıkıldı. Hayatımda böyle bir şeye bir daha tanık olmadım. Yaşayan şefler arasında Claudio Abbado’ya hayranım. Ne kadar güzel bir müzik yaptırıyor. Tempolarının su gibi akışı hiç kimseyle kıyaslanmaz. Gençlik yıllarınızdan başlayarak bugüne kadar ne çok orkestra kurdunuz!.. Bu benim misyonum, ölünceye kadar da kuracağım. Bir ülkede orkestraların sayısı uygarlığın göstergesidir. Siyasiler bunu anlayamadılar, biz de anlatamadık ve sonuçta bugüne dek yeterince orkestra kuramadık. Ben 13 yaşımda konservatuvarda ilk koroyu ve öğrenci orkestrasını kurmuştum. Sonra Suna Kan ve Faruk Güvenç ile Ankara Oda Orkestrası, TRT Oda Orkestrası. İzmir Opera ve Balesi’nin açılışını rahmetli Kışlalı’yla yaptım; Antalya Orkestrası’nın kadroları için bir ağustos ayı boyunca Ankara’da Maliye Bakanlığı’nda yaşadım; Bilkent’in kuruluşunda Doğramacı’ya yürek verenlerden birisiydim. İstanbul’da Borusan Oda Orkestrası vardı, onu bir Filarmoni haline getirdim. Çok mutluyum ki bana inandılar. Borusan Quartet’in kurulması da aynı şekilde. Geçen yıldan beri Karşıyaka Sinfonietta ve İstanbul Sinfonietta’yı kurdum. İstanbul Sinfonietta bir yüreklendirme orkestrası. Herkesin yastık altındaki eserlerini bekliyoruz. Bir süre Amerika’da yaşamanız da herhalde size deneyim kazandırdı. Evet, oradaki müzik yaşamını tanımamı sağladı. Bir orkestra şefi Odalar Birliği, esnaf kuruluşları gibi örgütlerin hepsiyle bağ kuruyor. Kendi kentlerinde bir orkestranın iyi olmasıyla övünüyorlar. Hele operası varsa o kent diğerlerine fark atıyor. Böylece Türkiye’de özel sektöre nasıl davranmam gerektiğini de öğrendim. Türk bestecilerin nice yapıtını yurtdışında seslendirdiniz... Yurtdışındaki programlarımda hep bir Türk bestecisi çaldırmaya özen göstermişimdir. Beni en mutlu eden şey yabancıların ilgisi oluyor. Örneğin Finlandiya’da Ali Darmar’ın “Metamorfoz” adlı eserini çaldıktan sonra orkestra eseri çok beğendi ve notaları bize bırakabilir misiniz dediler. Ben de severek bıraktım. Şimdi çalıp duruyorlar, bu bana mutluluk veriyor. ‘Aki ve Kati’ Kültür Servisi İstanbul Modern Sinema, 318 Aralık tarihleri arasında “Aki ve Kati” başlıklı programla Fin sinemasının güçlü yönetmenlerinden Aki Kaurismäki’nin, dokuz filmine ev sahipliği yapacak. Kaurismäki’nin bu dokuz filminde rol alan oyuncu Kati Outinen de 3 Aralık’taki açılışa katılarak “Umut Limanı” filminin saat 15.00’teki gösteriminde izleyiciyle buluşacak. Bir Shakespeare uyarlamasından proletarya portrelerine uzanan film seçkisi, Kaurismäki sinemasının derinlerine iniyor; Amerikan kara filmine, Fransız Yeni Dalgası’na duyduğu sevgiyi gözler önüne sererken, nihilist duruşunu, “ucuz kafeteryaların melankolisi”ni, masalsı tonlarını, kaybeden ve olgunlaşmamış kahramanlarını yakından gösteriyor. Program kapsamında gösterilecek filmler ise şöyle: “Cennetteki Gölgeler”, “Hamlet İş Dünyasında”, “Kibritçi Kız”, “Sürüklenen Bulutlar”, “Eşarbına İyi Bak, Tatiana!”, “Juha”, “Geçmişi Olmayan Adam”, “Alacakaranlıktaki Işıklar”. (Film gösterimleri müze ziyaretçilerine ücretsiz. 0 212 334 73 00) KOÇ ÜNİVERSİTESİ ANADOLU MEDENİYETLERİ ARAŞTIRMA MERKEZİ’NDE ‘Felsefe ve Edebiyat’ semineri Kültür Servisi Türkiye Felsefe Kurumu (TFK) ve Koç Üniversitesi “Felsefe ve Edebiyat” başlığı altında 12 Aralık tarihlerinde bir seminer düzenliyor. Koç Üniversitesi (KÜ) Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde saat 10.00’da KÜ Felsefe Bölümü adına Hülya Durudoğan ve TFK Başkanı İoanna Kuçuradi’nin açış konuşmalarıyla başlayacak seminerde oturumları sırasıyla Zeynep Direk, Harun Tepe, Çiğdem Yazıcı, Betül Çotuksöken, Gülriz Uygur, Hülya Durudoğan yönetecek. İki gün boyunca sürecek oturumlar arasında Hülya Yetişken’in “Felsefe Edebiyat İlişkisinin Değeri”, Tuğrul İnal’ın “Gerçeküstücülüğün Felsefesi”, Sevda Şener’in “Tiyatroda Kahramanın Eylemiyle Gündeme Gelen Değerler”, Pınar Kür’ün “Medya Etiğine Farklı bir Yaklaşım: Edebiyattan Yaşama Uzanan Ahlaki Bir Sorgulama”, Yüksel Pazarkaya’nın “Numerik (Sayısal) Estetik ve Metin Çözümlemeleri”, Yücel Kayıran’ın “Poetik Determinizm” başlıklı sunumları bulunuyor. Picasso gravürleri British Museum’a bağışlandı ? Kültür ServisiPicasso’nun daha önce hiç görülmemiş, paha biçilmez “Vollard Suite” adlı gravür serisi, Londra’daki British Museum’a bağışlandı. Müze yetkililerinin açıklamasına göre Picasso’nun kariyerindeki eleştirel periyotta, 19301937 yılları arasında ürettiği eskizler, ressamın Britanya’daki tek eksiksiz serisi olma özelliğini taşıyor. Belediyenin ödeneğinden sorumlu Hamish Parker tarafından müze için 1.6 milyon dolara satın alınan serinin, önümüzdeki yaz müzede sergilenmesi planlanıyor. Gotham Ödülleri’nde en iyiler ‘Hayat Ağacı’ ve ‘Yeni Başlayanlar’ ? Kültür Servisi Bu yıl 21.’si düzenlenen Gotham Bağımsız Film Ödülleri, sahiplerini buldu. Jüri üyelerinden birinin de Natalie Portman olduğu ödüllerde, “En İyi Film Ödülü”, Terrence Malick’in yönetmenliğini yaptığı “The Tree Of Life” (Hayat Ağacı) ile Christopher Plummer’ın “Beginners” (Yeni Başlayanlar) filmleri arasında paylaştırıldı. “En İyi Çıkış Yapan Oyuncu Ödülü”ne “Like Crazy” filmindeki rolüyle Felicity Jones, “En İyi Çıkış Yapan Yönetmen Ödülü”ne, “Pariah” filmiyle Dee Rees değer görüldü. “Seyirci Ödülü” ise “Girlfriend” filmine gitti. Hodler’in Cenevre Nehri’ne 13 milyon TL ? Kültür Servisi İsviçreli sanatçı Ferdinand Hodler’in Cenevre Nehri’ni resmettiği 1904 tarihli tablosu, Sotheby’s’de yapılan müzayedede 5.74 milyon Avro (yaklaşık 13 milyon TL) fiyata satıldı. Aynı müzayedede yanı sıra Albert Anker’in çocuklarının portresi, 6.13 milyon Avro (yaklaşık 15 milyon TL) fiyata satıldı. Büyüleyici bir ‘Çin Masalı’ g n o L t r Albe Hall’de k i l ç n e ‘G ı’ s a n ı t r ı F Kültür Servisi Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall klasik müzik konserlerinde bugün “Gençlik Fırtınası” var. Genç yetenekler; çellist Dorukhan Doruk, arpist Merve Kocabeyler ve piyanist Lara Melda klasik müzk repertuvarının sevilen eserlerini yorumlayacaklar. Konserde, “Çin Masalı” adlı gösteriyle dünyayı dolaşan Çin Akrobasi Topluluğu aralık ayında Püren Group organizasyonuyla Türkiye’ye geliyor. Türkiye turnesi kapsamında ilk olarak 910 ve 11 Aralık’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde olacak topluluk, ardından Sakarya, Kocaeli, Bilecik, Eskişehir, İzmir ve Denizli’de de gösteriyi sunacak. Birçok yarışmadan altın madalyayla dönen topluluğun gösterisi aynı zamanda denge, estetik, sabır, zekâ, uyum ve olgunluğun bileşimi. C MY B C MY B Dorukhan ve Merve ikilisi Cassadó, Tournier, Grandjany, VillaLobos, Granados, Faure, SaintSaëns’ın; Lara Melda ise Beethoven, Debussy, Rahmaninov ve Chopin’in eserlerini seslendirecek. Konser saat 19.30’da, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konser salonunda gerçekleşecek. ‘Hamlet İş Dünyasında’ Aykal’a altın madalya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle