18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y B B Y B B B B B B B B B 12 9 10 9 12 12 11 10 9 9 8 7 7 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B Y PB PB B B B B B B B 8 6 3 15 18 19 11 13 9 10 4 1 1 HABERLERİN DEVAMI Oslo B Helsinki B Stockholm B Londra B AmsterdamB Brüksel B Paris PB Bonn B Münih A Berlin B Budapeşte B Madrid B Viyana B 3 8 5 16 11 13 15 9 6 8 9 20 9 Belgrad B 9 Sofya B 10 Roma A 18 Atina Y 14 Zürih PB 11 Moskova K 3 Aşkabat Y 15 Taşkent Y 17 Baku Y 7 Bişkek B 15 Tiflis Y 7 Kahire Y 23 Şam B 16 Ülkemiz genelinin parçalı ve çok bulutlu, Aydın, Muğla, Denizli, Burdur, Antalya, Rize, Artvin ile hafif olmak üzere İstanbul, Kırıkkale, Tekirdağ ve Çanakkale çevrelerinin yağışlı geçeceği, yağışların genellikle yağmur ve sağanak, Artvin ve Kırklareli’nin yüksekleri karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağı tahmin ediliyor. İç ve doğu bölgelerde buzlanma ve don olayının görülmesi bekleniyor. 13 KASIM 2011 PAZAR TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Kasım GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada sonra olduğu gibi, Van depremlerinden sonra da binaların neden yıkıldığını içeren bir sürü rapor açıklandı, olaylar yaşandı. Herhalde yapı işlerinden çakar diye TOKİ’den bakan koltuğuna oturtulan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar; depremin ertesi günü, elinde bir tomar kâğıdı, bakanlığının bilimsel veriler ışığında hazırlandığını açıkladığı raporu ekranda sallayarak; “Bugün itibarıyla diyebilirim ki, deprem açısından en güvenilir yer Van ve Erciş’tir. Çünkü buradaki fay hattı kırılmış, enerji boşalmıştır. Büyük depremin olduğu yerde bir daha deprem olmaz. Yıkık binalara yaklaşılmasın. Bunun dışındaki binalara girebilirsiniz” dedi ve… …“Bakan’dır, elbette bilgiç, bilge kişidir, elinde rapor da var” diye bu açıklamaya güvenenler; 40 yıllık, ilk depremden sonra yapı denetimden geçip geçmediğini yetkilinin, ilgililerin hâlâ saptayamadığı (Çankaya’dakinin Van’a teşriflerinde ola ki istirahat etmek ister diye ilk depremde oluşan çatlakları sıvanıp boyatılan) Bayram Oteli’ne gönül rahatlığıyla yerleştiler. Otelde konaklayan, devletin ilgililerinin artçı dedikleri 5.6 büyüklüğünde müstakil bir depremle 39 insanımız öldü, 30 kişi yaralı kurtuldu. ??? İlk depremden beri; siyasetçi, medya, deprem uzmanı ilim adamları ortalığa düştü, sorumlu arıyor. Hemen hepsi, yıkılan binaların yapım kalitesinin düşük olduğunda hemfikir. İstanbul Teknik Üniversitesi açıkladığı raporunda; “Tek suçlu kötü malzeme kullanan müteahhitler değil” diyor: “Mal sahipleri, mühendisler, belediye yetkilileri ve akademisyenler de kusurlu!” Hah işte bu noktada Başbakan devreye girdi. Yıkılan binalarla ilgili yasal süreç başlatılacakmış. “Buralarda oturulabilir diyenden, izin verenden hesap soracağız” dedi... Oysa ilk depremden hemen sonra sorumluların saptanması için savcıların gerekli yasal işlemleri başlattığını Adalet Bakanlığı’nın, belediyeleri denetleyen kurulları derhal harekete geçirdiğini İçişleri Bakanlığı’nın açıklaması gerekmez miydi? Örneğin yapıyı denetleyin dedik, gelen olmadı diyen Bayram Oteli’nin sahibinin ifadesinin alındığına, savcıların Van ve ilçe belediyelerdeki sorumluları gösterecek belgelerin yok edilmeden el konulduğunu içeren yasal girişimlere tanık olmadık. ??? Şayet bu hükümet suçluların, sorumluların ortaya çıkarılmasında kararlı ise… şayet bu hükümet hiç değilse depremde kimlerin ölümlere neden olduğunun saptanması erdeminden yoksun değilse… …“Yıkılan binalar oturulabilir diyenlerden hesap sorulacağını” söyleyen Bay Başbakan’a: Öncelikli bir görev düşüyor. İlkinden sonra, “Büyük depremin olduğu yerde (Van’da) bir daha deprem olmaz” diyen ve bu sözü üzerine makyajlanmış oteli mesken tutanların ölümünden sorumlu, Çevre ve Şehircilik Bakanınız Erdoğan Bayraktar’dan başlaması gerekiyor. Tabii şimdi, RTE demokrasisinde olmayacak duaya amin diyecek bir olasılık akla geliyor. Başbakan’ın, bakanını istifaya çağırması, ölümlere neden olduğu gerekçesiyle Bakanı hakkında soruşturma açılmasına öncülük etmesi! Edebilir mi? Hadi canım sen de! Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 10 Kasım’da yapılan özel oturumunda AKP’li Salim Uslu’nun kürsüde konuşan CHP’li Kamer Genç’i tartaklayarak kürsüden indirmesine hem şimdiki Meclis Başkanı Cemil Çiçek hem de eski başkanlar Hüsamettin Cindoruk ve Hikmet Çetin’in verdiği sert tepkileri Cumhuriyet ayrıntılı şekilde duyurdu. Meclis’teki o manzaradan rahatsızlık duyan bir başka isim de 20022007 yılları arasında Meclis Başkanlığı görevini yürüten Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç. Arınç dünkü görüşmemizde “Bu üzücü görüntünün arkasında iki önemli yanlış var” dedikten sonra görüşlerini şöyle açıkladı: Arınç’tan Uslu’ya ‘Özür Dile’ Çağrısı AKP’li İdare Amiri Uslu’ya ait. “Başkanvekili idare amirini çağırdı. Uslu’nun orada yapması gereken ‘lütfen yerinize geçin’ demek olmalıydı. Eliyle koluyla müdahale etmek değil. Aralarında kısa bir diyalog yaşandı sanırım. Sonrasında hoş olmayan bir manzara çıktı ortaya. Bir milletvekili kürsüyü terk etmemişken fiili bir müdahalede bulunuldu. Sorumlusu kürsüdeki vekil miydi, idare amiri miydi tartışılabilir. Ama sebebi, sorumlusu ne olursa olsun bir hatibin kürsüden itilmesi hoş değildir. Ortaya çıkan manzara yakışıksız oldu.” göreve davet etmeden önce CHP Grup Başkanvekili’ni ikaz ederek, ‘Arkadaşınıza söz dinletemiyorum. Bana yardımcı olun’ diyebilirdi. O bunu demese bile CHP’li grup başkanvekilinin gereğini yapması gerekirdi. O üzerine düşeni yapmayınca, oturumu yöneten arkadaşımız biraz da sinirle doğrudan idare amirine yönelmiş olabilir. Yerinde ben olsam, uyarılarım dinlenmiyorsa idare amirini davet etmek yerine derhal oturuma ara verirdim. Dönüşte aynı davranış sürüyorsa da birleşimi kapatırdım. Bu kadar basit!” mesajını verdi: “Fazilet Partisi’ndeyken ben ve Avni Doğan grup başkanvekilleriydik. Avni Bey ağır bir konuşma yaptı ve Meclis çok gerildi. Bunun üzerine ben çıkıp özür diledim, onun konuştuğu sözlerin doğru olmadığını ifade ettim. Partimiz açısından çok tersti belki ama bunu yapmazsanız da yol almak mümkün değil. Şimdi de Uslu ‘Benim itmemem gerekirdi. Yanlış görüntü verdiğimi düşünüyorum. Şahsım adına özür dilerim’ diyebilir. Geçen dönem Sırrı Sakık da benzer bir olaydan sonra Mevlüt Aslanoğlu’ndan özür diledi ve kucaklaştılar. Özür dilemek bir erdemdir.” GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Genç, Başkan’ı dinlemeliydi “Birinci yanlış Kamer Genç’e ait. O gün 10 Kasım özel oturumu. Herkes Atatürk ile ilgili konuşurken kalkıp elinde kirli ve çirkin bir fenerle gündemle hiç ilgisi olmayan sözler söylemeye başladı. Oturumu yöneten başkanvekili içtüzüğü defalarca hatırlattı. Uymayınca ‘sizi konuşmaktan men ettim’ dedi. Yine uymayınca idare amirini göreve çağırdı. Genç’in, tavrını yanlış bile bulsa, başkanın sözlerine uyarak kürsüyü terk etmesi gerekirdi.” Arınç öyle diyor ama eleştirdiği Genç’in ‘10 Kasım’la ilgili görüşmeler tamamlandıktan sonra’ Danışma Kurulu önerisi üzerine kürsüye çıktığını burada anımsatmak gerekir. Meclis’in itibarını düşünmeliyiz Bir yumuşama sağlanamaması durumunda Meclis’in rahat bir çalışma ortamı bulamayacağından endişe ettiğini belirten Arınç, “Birileri meydan okumaya başlayınca bu işin arkası gelmez. Meclis’in itibarını düşünmemiz lazım. Orası bir kabadayılık yeri değil. Fikirlerin özgürce beyan edileceği bir yer. Konuyla ilgisi olmayan kaba, yaralayıcı davranışta bulunan milletvekilleri mutlaka ikaz edilir, müeyyide uygulanabilir. Kürsüdeki insanın da dikkat etmesi gerekir. Ama bir yanlışı başka yanlışla düzeltmeyi de doğrusu doğru bulmuyorum” görüşünde... Bakalım Uslu ya da AKP grubunun yöneticileri geçmişte Meclis Başkanlığı da yapmış olan ağabeylerinin sözünü dinleyecek mi? Ben olsam oturumu kapatırdım Beş yıl Meclis Başkanlığı yapan Arınç, olaylı oturumu yöneten AKP’li Meclis Başkanvekili Sadık Yakut’un hiçbir kusuru olmadığı kanaatinde. Ancak ‘Siz olsaydınız nasıl davranırdınız?’ sorusuna verdiği karşılık bir bakıma Yakut’tan beklentisini de ortaya koyuyor: “Başkanvekili, idare amirini Özür dilemek erdemdir O gün yaşananlar için Uslu’dan ya da partisinden henüz bir özür gelmediği gibi onun kınanması yönünde verilen önerge de AKP oylarıyla reddedildi. Genç ‘kürsüden men’ cezası alırken Uslu’nun cezasız kalmasının ‘eleştirilebilir’ olduğunu belirten Arınç, kendinden örnek göstererek Uslu’nun özür dilemesi gerektiği Uslu’nun tavrı hoş olmadı Arınç’a göre ikinci yanlış da Çadır kentleri gezen Başbakan ‘Şu kış günlerinde biraz zorda kalacağız’ dedi Erdoğan sabır istedi ERCİŞ (AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Vanlı depremzelerden sabretmelerini istedi, kenti terk etmek isteyen memurları uyardı. Erdoğan, “Şu kış günlerinde biraz darda kalacağız, zorda kalacağız. Ama çadırda ama konteynırda, tüm imkânlarımızı seferber edeceğiz. Eksiklerimiz var, doğrudur. Kolay değil, büyük bir felaket yaşadık. Bir anda değil ama süratle inşaatlara başlayacağız. Hedefimiz ağustos sonuna kadar kalıcı konutları bitirmek” dedi. Erdoğan, Erciş ilçesinde oluşturulan çadır kentleri gezip halkın sorunlarını dinledi. Erdoğan daha sonra, Başbakan Yardımcıları Beşir Atalay ve Bekir Bozdağ, Bakanlar Mehmet Mehdi Eker, Fatma Şahin, Taner Yıldız, İdris Naim Şahin, Recep Akdağ ile Binali Yıldırım ile birlikte Erciş’te bulunan Yenişehir çadır kentte kalan depremzedeleri ziyaret etti. Erdoğan çadırkente girişinde depremzedelerin alkışlarıyla karşılandı. Daha sonra Erciş Meydanı’nda halka hitap eden Erdoğan, “‘Erciş il olsun’ diyenler; Hakkâri’yi il yaptıkları zaman Hakkâri ne oldu? Hakkâri şu an Erciş’ten daha mı iyi? ‘Van büyükşehir olsun’ dedik, belediye seçimlerine Van büyükşehir olarak giriyor. Van büyükşehir olduğu zaman, Erciş Van’ın bir ilçesi olacak. İstanbul’un bir ilçesi nasıl modern oluyorsa Van’ın da bir ilçesi, aynı İstanbul’un ilçesi Kadıköy’ü, Pendik’i, Kartal’ı bir Çekmece’si gibi gayet güzel ilçesi haline gelecek” diye konuştu. Üniversite öğretim üyeleri ve memurların Van’ı terk etmek gibi bir istekle kendilerine gelmemesini isteyen Başbakan Erdoğan, “Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ni bırakıp başka bir yere gitmek isterse izin vermeyiz. Profesörü, doçenti bu tür bir şeyde terk etmek isterse vatandaşımız ne yapacak” diye konuştu. Erdoğan aynı uyarıyı devlet memurlarına da yaptı. Meslektaşlarımızı Cenazeler bugün Sebahattin Yılmaz ile Cem Emir’in cenazeleri bugün toprağa verilecek. Yılmaz bugün öğleyin Erzurum Gürcükapı Camii’nde kılınacak namazın ardından eski Asri Mezarlık’ta toprağa verilecek. Cem Emir bugün saat 10.00’da Tunceli Cemevi’ne ardından da DHA Tunceli Bürosu önüne getirilecek. Cem Emir, Hozat ilçesine bağlı Çığırlı köyünde toprağa verilecek. Cem Emir Sebahattin Yılmaz Fotoğraf: AACEM ÖZDEL KAYBETTİK yunca umutla bekleyen herkes, önce Emir, daha sonra da Yılmaz’ın cansız bedenlerine ulaşılmasıyla adeta yıkıldı. Yılmaz ile Emir, 23 Ekim’de Van’da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremin ardından bölgede zor şartlar altında görevlerini sürdürüyorlardı. Mesleğini aşkla yapan iki gazeteci de ilk depremde hasar gördüğü halde kapatılmayan ve çatlakları boya ile kapatılan Bayram Otel’de kalıyorlardı. Yılmaz ve Emir, deprem olmadan az önce de otelin lobisinde haberlerini DHA’ya geçiyorlardı. Daha sonra cihazlarını 3. kattaki odalarına bırakmak için yukarı çıkan Yılmaz ve Emir, kısa süre sonra 5.6’lık Gazeteci Emir’in ağabeyi büyük depreme yakalanarak çöüzüntü yaşadı. (AABERK OZAN) ken otelin altında kaldı. VAN/İZMİR (Cumhuriyet) Van’da meydana gelen ikinci depremde, Bayram Otel’in enkazı altında kalan Doğan Haber Ajansı (DHA) Van Bürosu muhabiri Sebahattin Yılmaz ile Diyarbakır Bürosu muhabiri Cem Emir’den önceki gün kötü haber geldi. 3 gün boEkipler depremden 15 saat sonra Yılmaz ve Emir’in kaldığı üçüncü katın enkazına ulaşarak odalarına girdi. Odada, Yılmaz ve Emir’in kameraları, fotoğraf makineleriyle, basın kartları ve çantalarıyla elbiseleri bulundu. Ekipler izlerine rastlayamadıkları Yılmaz ve Emir’in, deprem anında odada olmadıkları, koridorda veya lobide bulunabilecekleri görüşüne vardı. Günlerdir herkes umutla, iki gazetecinin de enkazdan sağlam çıkarılmasını bekliyordu. Fakat, depremden yaklaşık 50 saat sonra Cem’in, ondan yaklaşık 5 saat sonra da Cem’in cenazeleri enkazdan çıkarıldı. Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel de Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir’in adlarının yaşatılması için yerel yönetimler ve hükümete çağrı yaptı. Genel icraatı dikkate alındığında AKP’nin daha iyi bir anayasa yapması beklenemez! En son Türkiye Bilimler Akademisi’nde (TÜBA) yaşananlar dikkate alındığında, AKP’nin devletin tüm kurumlarına bakışının tarifi şu: “Ben kuruma kurum demem, tümüyle benim olmadıkça.” 9 yıldır pek çok kurumda yaşananlar şimdi TÜBA’da sergileniyor. AKP hep şunu yaptı: Hedefleyip ele geçiremediği kurumu, ya yasasını değiştirip tümüyle yeniden yapılandırdı ya da benzerini kurup mevcudu tamamen etkisiz hale getirdi. Tek tek kurumlara bu mantıkla bakan bir iktidar, tüm devletin ve toplumun şemsiyesi olacak anayasanın yeniden, sil baştan yazımında ne yapar? Elbette aynı yöntemle hareket eder. Bir yanda 1982 Anayasası’nın savunulamazlığı, öte yanda anayasanın adeta “Akyasa” haline getirilmesinin kabul edilemezliği. AKP dışındaki partiler bu ikilemden sağlıklı bir denklem çıkarabilir mi? ??? Türkiye’deki tartışmaların dışına çıkıp daha genel bakarsak... Dünyada anayasalar zorlu süreçlerden sonra hazırlanmış, yaşanan tüm acı deneylerin ışığında öncelik, “ülke birleştiriciliği”ne verilmiş. Ortak paydalar güçlendirilmiş, tüm yurttaşları birleştirmesi hedeflenmiş. Bunu sadece alt alta yazılmış anayasa maddeleriyle başarmak elbette olanaksız. Her şeyden önce ülkeyi yönetenler toplumda böyle bir ruhun yeşermesi için çaba harcamış. Bu olmadıktan sonra dünyanın en mükemmel anayasasını yazsanız da işe yaramaz. 1808’deki Senedi İttifak’la başlayan anayasa yapma seferberliğinde tam 9 kez yeni anayasa yazdık. Ortalama her 20 yılda bir yeni anayasa yapmışız. ABD Anayasası’ndan örnek verirsek... Dünyanın halen yürürlükte olan en eski anayasası. 17 Eylül 1787’de yazıldı, 4 Mart 1789’da resmen kabul edildi. 3. asra giren anayasada bugüne kadar toplam 26 değişiklik yapıldı. Onlar da çağın gerektirdiği kaçınılmaz değişikliklerdi. Örneğin 1868’deki 14. değişiklikle kölelik kaldırıldı, vatandaşlık tarifi yeniden yapıldı, ulusal hükümetin yargı üzerindeki gücü sınırlandırıldı. Bu tablo da gösteriyor ki anayasaları güçlü ve kabul edilebilir kılan, eski ya da yeni olması değil. Nasıl, yeni yapılan bina eski binaya göre depreme daha fazla dayanıklıdır denemezse, anayasa için de aynı şey geçerli. Bu örnek üzerinden pek çok karşılaştırma yapabiliriz. ??? Görünen yol haritasına göre, önümüzdeki bir yıl sürekli yeni anayasayı konuşacağız. Girişte verdiğimiz örnekte olduğu gibi AKP hükümeti pek çok konuda “ben yaptım oldu” dedi. Ancak anayasa çok farklı. Türkiye’nin uluslaşma sürecini tamamlayıp tamamlamadığı ayrı bir tartışma konusu, ama anayasalar ülke bütünlüğünün en somut ifadeleridir. Bir kurum çökerse; yenisini kurabilirsiniz. Ekonominiz krize girerse, daha ötesi çökerse; zorlanır, çalışır didinir yeniden ayağa kaldırabilirsiniz. Deprem bir ya da birkaç şehrinizi yerle bir ederse; büyük acılar çekersiniz ama, devletyurttaş bir olup yeniden inşa edersiniz. Ulus yapınız çökerse; bunun geri dönüşü yoktur. Anayasaya böyle bakmak gerekir. Anayasa ortak ruhtur, birleştirici yönlerin öne çıkmasıdır. Bunları göz ardı ederek, sadece partisel, kişisel hedeflere dayalı anayasa yapmak, mevcut yemeğin tabağını değiştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Hatta hayalimizdeki tabakla birlikte mevcudun da kırılmasına neden olacaktır. Konnai Kahraman doktor ülkesine gönderildi Van’daki 5.6 büyüklüğündeki depremde yıkılan Bayram Oteli’nin enkazından çıkartılan ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayan Japon doktor Atsushi Miyazaki’nin cenazesi dün İstanbul’a getirildi. Türk Hava Yolları’na ait bir uçakla saat 05.15 sıralarında Van’dan Ankara aktarmalı İstanbul’a getirilen Miyazaki için dün akşam saatlerinde Atatürk Havalimanı’nda bir tören düzenlendi. Törenin ardından cenazesi ülkesine gönderildi. Öte yandan hastanede tedavi gören Japon yardım kuruluşu gönüllüsü Miyuki Konnai’yi Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ziyaret etti. Yıldız, Konnai’ye Başbakan Erdoğan’ın hediyesi olan Miyazaki porselen vazoyu iletti. Ölü sayısı 39 oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı da (AFAD) dün yaptığı açıklamada, 9 Kasım’daki depremde hayatını kaybedenlerin sayısının 39, yaralı kurtulanların sayısının ise 30 olduğunu belirtti. AFAD, deprem bölgesindeki hizmet binalarının hasar görmesi nedeniyle Emniyet Genel Müdürlüğü’ne 2 milyon 160 bin, Milli Eğitim Bakanlığı’na da 2 milyon TL acil yardım ödeneği gönderildiği, böylece Van Valiliği’ne acil ihtiyaçların karşılanması için gönderilen acil yardım ödeneğinin toplam 17 milyon 160 bin TL’ye ulaştığı da açıklandı. Açıklamada, 3 öğün sıcak yemek dağıtımına başlandığı, gıda, kumanya ve diğer tüketim malzemelerinin sevkinin devam ettiği de bildirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle