18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 KASIM 2011 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 IMF krize karşı tüm ülkeleri uyardı: Hiçbir ülke şimdiki koşullar altında krize karşı bağışıklı olamaz Biri batarsa herkes batar ? Avrupa ekonomilerinde yaşanan ekonomik kriz karşısında Avro Bölgesi dağılma tehdidiyle karşı karşıya. Ekonomistlere göre belirsizlikler devam ederken yön bulmak zorlaşıyor. Ekonomi Servisi Avrupa ülkelerinde deninleşen kriz ve gerek borçlar gerekse de siyasi çekişmelerden kaynaklanan çözümsüzlük ortamında Avro Bölgesi için 2012’de pozitif büyüme öngörmek tamamen gerçekçiliğini yitirmiş durumda. Kasım başında Yunanistan’dan gelen referandum açıklaması ile artan siyasi gerilim hükümet değişimini ve erken seçimi tetiklerken diğer taraftan siyasi gerginliğin İtalya’yı da ipotek altına alması dünya piyasalarını kaygılandırıyor. Japonya’da açıklamalarda bulunan Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, “İtalya’nın finansal reformunun, Avro Bölgesi’nin borç krizinin etkisini azaltmada önemli” olduğunu söyledi. Atatürk Sevgisi! Halkımızın hem de azımsanmayacak bir bölümünün Atatürk sevgisi, bende kuşku uyandırmıştır. Ülkede Atatürk’ü bir lider, bir kurtarıcı, bir kumandan, büyük bir devlet adamı olarak gören, seven, inanan bir kesim olduğu gibi, nefret sözcüğü ağır kaçabilir ama en azından sevmeyen, resimlerine, büstlerine, sözlerine dahi tahammül edemeyen bir kesimin olduğu da gerçektir. Hemen her konuda olduğu gibi, İstanbul’un trafik karmaşasında zaman zaman taksi sürücüleri ile Atatürk’le ilgili konuşmalar yapmak, onların düşünce ve eğilimlerini öğrenmek olanağı oluyor. Sevgi ve sevgisizliğin bir arada yaşandığı, bana anlatılan iki olayı aktarayım. Taksi durağımızda Atatürk sevgisinden, Atatürk’e bağlılığından kuşku duymadığım bir sürücü arkadaş, aslen Orta Anadolu’ya komşu bir Karadeniz kasabasından, ancak geçen yaza kadar gitmek nasip olmamış, memleketine gittiğinde, ilçeyi tanımaya çalışırken Atatürk Müzesi’ni görmüş. Atatürk’ün ilçeyi ziyaret ettiğinde kaldığı ev müze haline getirilmiş ve arkadaşın ifadesi ile önüne de bir bekçi dikilmiş. ??? Arkadaş müzeye girmiş, etraf, hatta Ata’nın yattığı yatağın üstü bile tozla kaplı, yıllardır tozu dahi alınmamış, o tozlu ortamda nefes almakta bile zorlandım, diyor arkadaş. Müzeden çıktıktan sonra bir konuşma sırasında sürücü arkadaş “Atatürk’ün yattığı ev müze yapılmış ama toztoprak içinde” diye yakınmış. Biri arkadaşın kulağına “Atatürk’ü burada pek sevmezler” diye fısıldamış. Yine bir sürücü arkadaş anlattı. Arabasına sakallı, acayip giysili biri binmiş ve aralarında şöyle bir konuşma geçmiş. Yolcu parmağıyla işaret ederek sormuş: “O ne?” “Dikiz aynası.” “Onu değil üstündekini soruyorum.” “Atatürk’ün resmi.” “Ne lüzumu var?” “Senin adın ne?” “Ömer.” “Atatürk olmasaydı, seni adın Ömer olamazdı, baban bile belki belli olmazdı.” Konuşmanın bir tür ağız kavgasına dönüşme üzerine, aracı durdurdum, yolcuya inmesini söyledim, diyor arkadaş. Evet, Atatürk’ü ülkede sevmeyenler var. Niçin sevsinler ki? Atatürk, onları kulluktan, tebaalıktan kurtarıp özgür vatandaş yapmak istemiş; egemenliğin kayıtsızşartsız onların olmasını amaçlamış; yabancıların buyruğuna girmelerini önlemiş, kanun karşısında eşitliği sağlamaya, imtiyazları ortadan kaldırmaya uğraşmış, itibarlı, onurlu bir ülkenin bireyleri olmalarına çabalamış; bağımsız, kalkınmış bir ülke idealini gerçekleştirmek savaşımı vermiş... Atatürk’e, cumhuriyetin ilanı, laiklik nedeniyle duyulan tepkiyi, nankörlük olarak nitelendirmek bile hafif kalıyor. ??? Atatürk’ün açtığı yoldan, getirdiği düzenden yararlanarak günümüzde belli orunlara gelmiş, yaşam düzeyleri yükselmiş, ekonomik güç edinmiş olanlar, vicdanlara da şunu sorgulamalıdırlar. “Atatürk ve silah arkadaşları olmasaydı, onların öncülük ettiği milli mücadele yapılmasaydı biz bugün ne olurduk” sorusunun yanıtını aramalıdırlar. Bırakın o işgal ettikleri mevkileri, taşıdıkları sıfatları, isimleri bile sürücü arkadaşın uyardığı gibi bugünkünden farklı olabilirdi. Atatürk, Nutuk’tan da anlaşıldığı gibi, iki tür davranıştan, iki gruptan yakınır. İlki bazı cemaat ve tarikatların dış emperyal güçlerin desteği ile de başlattıkları iç isyanlar, diğeri mütareke basını diye nitelenen basının, fikir adamı ve entel geçinen bazı kişilerin milli mücadeleye ve cumhuriyete karşı tutumları... ??? Aslında aradan birkaç kuşak geçse de cumhuriyet karşıtları bellidir. Emperyal güçlerin yerli uzantıları, sesyayarları, dış güçlerle iç içe girmiş uzaktan kumandalı cemaat ve tarikatlar, cumhuriyet ve laiklik nedeniyle çıkarları azalmış, toplumdaki statüleri bozulmuş kişiler, mütareke basınını aratmayan yazarçizer takımı, ikinci cumhuriyetçi, liberal aydın gibi sıfatlarla kamuya tanıtılan kişi ve gruplar... Milli mücadele sırasındaki ayrım, sıfatlar değişik de olsa günümüz için de aynen geçerli olmaktadır. Bir yanda Atatürk’e minnet duyan, yol gösterici olarak tanıyan, onun idealleri uğrunda yürüme savaşımını veren, Türk bayrağını sallamaktan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyan bir kesim, öte yandan bu yazıda özetlemeye çalışılan karşıt gruplar. Bence bizim en büyük toplumsal ayıbımız, yüzkaramız Atatürk’ü Koruma Kanunu’dur. Atatürk’ü kanunla korumak, utanç vericidir. Gerçi Atatürk mü yoksa onun büstüne, resmine, eserlerine saldıran meczuplar mı korunuyor? Bu da ayrı bir sorudur. 19. SIRADA Türkiye marka liginde sınıf atladı Ekonomi Servisi Marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance, Türkiye’nin marka değerinin bir önceki yıla göre yüzde 19.8 artarak 373 milyar dolara yükseldiğini belirledi. Bu rakam, Türkiye’nin dünyanın en değerli 19’uncu, Avrupa’nın ise en değerli 10’uncu ülke markası olduğunu ortaya koyuyor. Bu değerle ilk kez en değerli 20 ülke markası arasına giren Türkiye, aralarında Avusturya ve Danimarka’nın da bulunduğu birçok gelişmiş ülkeyi geride bıraktı. Ülkelerin marka değerinin belirlenmesinde, ekonomi politikaları, GSMH, işsizlik oranı, turizm geliri, ülke risk algısı, rekabet gücü, sağlık hizmetleri, toplam ihracat, bankacılık sistemi gibi göstergeler göz önünde bulunduruluyor. Listede ilk 3 sırada ABD, Almanya ve Çin yer alıyor. Brand Finance Türkiye Direktörü Muhterem İlgüner, bugüne kadar ülke markasının, yurtdışında markalaşma önünde zorluk oluşturduğunu ileri süren iş dünyasının, bu tabloyu değerlendirmesi gerektiğine dikkat çekti. Kimsenin bağışıklığı yok İtalya’ya borçlarını azaltma adımlarını uygun, hızlı ve sağlam şekilde atması çağrısında bulunan Lagarde, İtalya’nın borçlanma seviyelerinin uzun vadede sürdürülemeyecek kadar zorlaştığını, İtalya’nın önlemleri istikrarlı, sağlam ve devamlı olarak uygulamaya ihtiyacı olduğunu ifade etti. Avro Bölgesi krizinin bölge dışında özellikle Asya’da muhtemel sonuçları konusundaki kaygılarını dile getiren ve Japonya’ya krizin etkilerine karşı ihtiyatlı olması çağrısı yapan Lagarde, “Hiçbir ülke şimdiki koşullar altında krize karşı bağışıklı olamaz. Ne kadar gelişmiş ya da gelişmekte olduğu ya da ne kadar uzakta olduğunun önemi yok. Japonya diğer ülkelere göre daha etkilenemez durumda değil. Büyük müşterilerinin bazıları ciddi zorlukla karşılaştığında Japonya da bu duruma maruz kalacak” diye konuştu. Maliye Bakanlığı önünde toplanan binlerce İtalyan AB tarafından talep edilen kemer sıkma paketini protesto etti. Yön bulmak zorlaşıyor Bank Baş Ekonomisti Sengül Dağdeviren’e göre, dış belirsizlikler devam ederken yön bulmak zorlaşıyor. Dağdeviren’e göre siyasi gerilim ve çözüm üretmedeki zorluklar AB’de Avro Bölgesi’nin büyüklüğünün de tartışmalara girmesine neden oldu. Önümüzdeki dönemde özellikle merkez bankaları üzerindeki baskı devam edecek. Çünkü maliye politikaları borç sürdürülebilirliğine odaklanmak zorunda. Bugün Türkiye’de uygulanan ekonomi politikalarının en önemli eksikliğinin net bir sinyal vermekten ING uzak olduğunu belirten Dağdeviren, “Bu bağlamda ne yazık ki Merkez Bankası’nın orta vadeli enflasyon tahminlerinin veya Orta Vadeli Programda öngörülen hedeflerin de bu boşluğu doldurmadığını söylemek gerekiyor. Yüksek cari açık baskısının kısa vadede hızla azalmayacağı anlaşılıyor” dedi. Troyka haftaya Atina’da Öte yandan Yunanistan’da, devlet bütçesinden yapılan aşırı harcamalarla ilgili haberlere her geçen gün bir yenisi eklenirken, Yunan silahlı kuvvetlerinin büyük harcamalar yaptığı belirtildi. Yunan internet haber sitesi ‘zougla’, ordunun ve diğer güvenlik birimlerinin 2011’de sadece sabit telefon konuşmaları için 34 milyon Avro’luk fatura ödeyeceğini duyurdu. Yunanistan’da bu yıl bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranının yüzde 9 olması bekleniyor. Bu arada, IMF, AB ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) denetçilerinden oluşan troyka heyeti gelecek hafta Atina’yı ziyaret edecek. İşsizlik ödeneğinin süresi kısalmıyor Ekonomi ServisiTürkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürlüğü, işsizlik ödeneği yararlanma süresinin 6 ila 10 aya düşürülmesine yönelik bir konunun söz konusu olmadığını bildirdi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: “İşsizlik Sigortası Kanunu gereği sigortalı işsizin hizmet akdinin feshinden önceki son üç yıl içindeki işsizlik sigortası prim ödeme gün sayısına bağlı olarak, 6 ila 10 ay aralığında işsizlik ödeneği verilmektedir. ‘İşsizlik ödeneği alan işsizlerin ortalama ödenek alma süresini 2015 yılı sonuna kadar 5 aya düşürmek’ şeklinde belirlenen hedefle, işsizlik ödeneği alanların kısa sürede işe yerleştirilmesi, İŞKUR’un hizmet kalitesinin artırılması ve izlenebilirliğinin sağlanması amaçlanmış olup, işsizlik ödeneği yararlanma süresinin düşürülmesine yönelik bir husus kesinlikle söz konusu değildir.” En iyi büyüyen şirket THY Ekonomi Servisi Merkezi İsveç’te bulunan fon yönetim şirketi East Capital firmasınca yapılan değerlendirmede THY, “2011 yılında Dünyada En İyi Büyüyen Şirket” ödülünü kazandı. Ödül, Stocholm’de düzenlenen törenle THY’ye verildi. THY Genel Müdürü Temel Kotil, “Bu ödül çok önemli. Yalnız havayolları içinde değil, bütün şirketler arasında en iyi seçilmek, çok iddialı bir şirket olduğumuzu gösteriyor. Ödül bizim için onur oldu. Önceki yıllarda aldığımız ödüllerle birlikte son aldığımız bu ödüller, hedefimiz olan dünyanın en iyi havayolu olma yolunda emin adımlarla ilerlediğimizin bir göstergesi” dedi. Finansbank’tan 610 milyon TL kâr Ekonomi Servisi Finansbank’ın, 2011’in ilk dokuz ayında net faaliyet kârı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9 artışla 610 milyon TL oldu. Toplam kredilerini yüzde 23 oranında artıran ve bilançosunun yüzde 67’sini kredilere tahsis eden Finansbank, şube sayısını ise 519’a çıkardı. Bankanın toplam aktifleri yüzde 24 artışla 47.4 milyar TL’ye, müşteri mevduatı ise yüzde 24 artış ile 29.1 milyar TL’ye yükseldi. Bankanın özkaynakları da yüzde 3’lük artış ile 5.4 milyar TL’ye çıktı. Finansbank’ın üçüncü çeyrek sonuçlarını değerlendiren Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras, Finansbank’ın, 2011’de kaynaklarını büyük ölçüde kurumsal ve bireysel müşterilerinin ihtiyaçlarına tahsis ettiğini, bankanın toplam aktiflerin yüzde 67’sine ulaşan kredi hacminin de bu müşterilere sağlanan desteği gösterdiğini söyledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle