19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EK M 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA 15 Olmayan Yönetmeliğe Göre Gün Gelir nsar Vakfı’nın kurucusu olarak kendisini “Kuranıkerim kursları açmak, imam hatip liselerinde eğitim ve öğretimin daha verimli hale gelmesi için her türlü çalışmayı yapmak” amacına vakfetmiş bulunan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, bakanlığın yasasındaki “Atatürk ilkelerine bağlı vatandaş yetiştirme” ilkesini değiştirmesinin gerekçesini Ankara temsilcimiz Utku Çakırözer’e açıkladı. Meğer Dinçer, “Her şeyin bir yeri vardır ve her şey yerinde olmalıdır. Her şeyin bir zamanı vardır ve zamanında olmalıdır” diyen Fransız bilim adamı Henry Fayol’dan esinlenmiş. Ömer Dinçer demeye getiriyor ki, “Ben Atatürk’ü ve Cumhuriyet ilkelerini artık milli eğitimden siliyorum. Çünkü, zamanı gelmiştir.” Bakan Dinçer’e, zamana ilişkin bir deyimimize Fransız kalmamasını E öneririz: Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. lerin “içkili mekânda bulunan çocuk ailesine teslim edildi” yönünde tutanak düzenlemelerine karşı durması üzerine AKP’nin olayı bahane ederek cemaate yandaş olmayan polisleri görevden uzaklaştırmasına karşın o denetime olanak tanıyan 2005 tarihli yönetmeliğin halen yürürlükte olduğunu duyurmuştuk. Feyzioğlu, bir açıklama gönderdi: “Bahse konu hukuka aykırı uygulama nedeniyle Avukatlık Kanunu’nun, barolara insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü koruma görevi veren düzenlemelerine dayanılarak gerekli başvurularda bulunulmuş ve bunun sonucunda sorumlular hakkında gerekli idari işlemlerin yapıldığı bildirilmiştir. Bunun dışında herhangi bir spekülasyona dayanarak yorum yapmam mümkün değildir. Malumunuz olduğu üzere, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması bir yönetmeliğe Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, oturduğu bir lokantada polis dayanılarak yapılamaz. Nitekim bahse konu çocuk şube uygulaması, yazınızda sözünü ettiğiniz yönetmeliğe değil, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun bir hükmünün hukuka aykırı yorumuna dayanılarak yapılmış idi. Türkiye’nin en güçlü demokratik kitle örgütlerinden biri olan Ankara Barosu’nun, yönetim kurulumuzun bütün üyelerinin, bütün kurul ve komisyonlarımızın anayasanın ve kanunların bize verdiği görevleri yerine getirmek amacıyla durup dinlenmeden çalıştığı; haksızlığa uğrayanın kim olduğuna bakmaksızın hukuka aykırı uygulamaları, insan hakları ihlallerini en güçlü şekilde kamuoyunun gündemine taşıdığı; sözlerinin samimiyetini eylemleriyle doğruladığı; söz değil, iş ve proje ürettiği tarafsız gözle bakan herkesin bilgisi dahilindedir.” Anlayamadığımız bir şey var: Madem uygulama, “Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun bir hükmünün hukuka aykırı yorumuna dayanı larak” yapılmıştı, niye Sayın Feyzioğlu, 1984’te çıkmış bir yönetmeliğin ilgili 15. maddesini de dayanak yaparak şikâyette bulunmuş? Hem de 2005’te yürürlükten kaldırılmış bir yönetmeliğe dayanarak... Sayın Feyzioğlu, bize gönderdiği açıklamasına “Cumhuriyet ve demokrasiye yürekten bağlı herkes, ‘vatan söz konusu ise gerisi teferruattır’ diyerek hukukun üstünlüğü ve demokrasi mücadelesinde tek vücut olmak zorundadır. Hal böyleyken demokrasinin geleceğinden kaygı duyanların, insan hakları ihlallerinden dehşete düşenlerin enerjilerini birbirlerine söz yetiştirerek tüketmedikleri günleri göreceğimiz umuduyla” dileğini de eklemiş. Kendisine hak veriyoruz da bir hukukçunun, yürürlükten kalkmış (eski hukuk diliyle ‘mülga’) bir yönetmeliğe de dayanarak şikâyette bulunmasının bir “teferruat” olarak algılanamayacağı kanısındayız. Kötü Yıldız Evde oğlumla matematik çalışıyoruz. “Problemi anlamadan çözemezsin” diyorum ona. Başıyla beni doğruluyor. Çocuklar bile biliyor çözüm için “anlamak” gerektiğini de büyüklere ne demeli?.. Çözümün anahtarı “Analarını ağlatacağız” sloganı olmuşsa, ortaçağdan bir adım ileri gidemediniz demektir. Bırakın analar ağlamasın... Anlamayacaksın, anlamamakta direneceksin, çocuklarını telef ederek iktidarda kalacaksın. Kürt sorununun adını bile koymakta yıllarca direneceksin, görmezlikten, duymazlıktan geleceksin ve dünyanın bugün geldiği noktada dinsel aidiyet üzerinden çözebileceğini sanacaksın... Misyon var da, hani nerede vizyon? Küreselleşmenin buldozer gibi ulus devleti ezdiği bir yüzyılda yaşadığını fark etmeyeceksin. 80 yılın, uluslaşma süreci için yetersiz olduğunun bilincine varamayacaksın... Bu arada sınırların çöktüğünü, bugünün dünyasında tek başına ülkelerin bırakalım küreseli, bölgesel aktör bile olamayacaklarını kabul etmeyeceksin. Elindeki kaynakların hiçbirine artık tek başına senin sahip olmadığını da unutacaksın. Dünya ekonomisinin değişen denkleminde oluşan yeni ekonomik sınırları göz ardı edeceksin... Bölgeye yatırım yaparak sorunu çözeceğini sanacak kadar saf olacaksın. Dünyanın değiştiğini, etnik kimlik taleplerinin yükseldiğini kabul etmeyeceksin... Ülkenin resmi dilini öğretemediğin insanlardan nece konuşmalarını bekleyeceksin? Her yerde olduğu gibi ülkenin doğusunda ve güneydoğusunda da anadilin aktarıcısı olan kız çocuklarının okula gönderilmesi yeni aklına geldiyse, niye bu kadar geç kaldığını sorgulamayacaksın... Yörenin çocukları dağa çıkmayı bir yaşam biçim olarak seçtiklerinde “Neden” diye sormayacaksın. Köyler boşaltılırken ve yüz binler büyük şehirlere akın ederken bunu sıradan bir kentleşme süreci içinde ele alacaksın... Neden? Neden? Neden? Askerinin kafasına çuval geçirdiklerinde bunun neyin başlangıcı olduğunu kavramayacaksın. Vizyonsuzluğunu ispat edip Kuzey Irak’ta meydanı Amerikalılara bırakacaksın. Biz o batağa karışmadık diye sevinecek, bu yüzden Avrupa bizi övdü diye de kurumlanacaksın... Sonra da batak neymiş gösterecekler sana. Anadolu halklarından Sümerler, yanlış davranışlarını kadere bağlamak istediklerinde “Kötü bir yıldızın altında doğmuşum” derlermiş. Sümerler gibi bahane aramayalım, 1923’te biz parlak bir yıldızın altında doğduk. Bizi sarmalayan şiddet söyleminin yıldızımızı söndürmesine izin vermemek kendi elimizde. Demokrasiden yana olanlar, barış süngülerini indirmeyin. Hakkâri faciası bir kez daha gösterdi ki bu savaşın durması gerek. Oyuna gelmeyelim. 90’lı yıllarda seyrettiğimiz topyekun savaş filmini tekrar görmek için locada yer ayırtmayalım. Demokrasiden ve özgürlükler yolundan vazgeçmeyelim. Tıpkı Karun diye de bilinen Lidya’nın son kralı Krezüs’ün dilsiz oğlu gibi dilimiz çözülsün artık... Dilsiz oğul, babasının kellesini uçurmaya hazırlanan İranlı askere bağırmış: “Asker, o Krezüs!” getirdiği özel temsilcisinin, ayrılıkçı şiddet örgütü ile pazarlık yaptığının resmine tanık olmuştuk ki... Abdullah Gül, Başbakan ile birlikte Genelkurmay Başkanlığı’na atadıkları Necdet Özel’i yanına alıp Gabar Dağı’na çıktı. Komando giysisi giydiler, işaret parmaklarını “istikbal Başbakan’ın, daha sonra MİT’in başına Parmak Kimi Göstermeli? göklerde” der gibi yukarıya kaldırıp birlikte fotoğraf çektirdiler. Medya da parmağı yukarıda Abdullah Gül’ün, sınırdaki Mehmetçiklere “moral aşıladığı”nı yazdı, kendisine övgüler düzdü. Ve... Ülkenin istihbarat örgütü, Hamasçıları kurtarmakla meşgulken Bitlis’te, Çukurca’da onlarca çocuğumuzun canına kıyıldı, gönüllerimiz kanatıldı. Soruyorum size: Bugüne değin her olumsuzluğun suçlusu olarak ordusunu, ulus devleti ve Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünü işaret eden parmaklar, şimdi nereye dönmeli, nereye? çalışırken ücretinin Bülent Biraz Üzerinde bağlı TEPAV’da Arınç’ın, bin lira olduğunu 2009 Bilgi Üniversitesi mezunu oğlu Mücahit Arınç’ın TOBB’de çalışmasının ardından, TPAO’ya bağlı Türkiye Petrolleri Uluslararası Limitet Şirketi’nde danışman olduğunu, maaşının da bin dolarlarla ifade edildiğini yazmıştık. Mücahit Arınç aradı. TOBB’ye bildirdi. Türkiye Petrolleri Uluslararası Limitet Şirketi’nde de dolar değil, Türk Lirası üzerinden maaş aldığını belirtince, maaşının ne kadar olduğunu sorduk. Mücahit Arınç, kesin bir rakam vermedi, “Maaşım dolara vurulursa bin dolarlarla ifade edilemez. Bin doların biraz üzerinde” dedi. 24 Genç Şehidin Ardından SADIK ÇEL K Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Demokratik haklar, barış, özgürlük, açılım… Sonra bunların hiçbiriyle ilgilenmediğini artık bize iyiden iyiye gösteren örgüt, hain saldırılarından birini daha gerçekleştiriyor ve tekrar yanmaya başlıyoruz. Siyah kurdeleler asıyoruz yakalarımıza ve sosyal medya platformlarındaki profillerimize. Acımızı ifade etmek için farklı kelimeler arıyoruz… Aynı nakarat 30 senedir tekrar ediyor, farklı kelimeler bulamıyoruz. 22 şehirde aynı anda başlayan ve tüm ülkenin bağrına yayılan 24 yangın... Piyade Çavuş Birol Elmas; biri özürlü üç kardeşiyle annesinin yaşadığı evin elektriği borç yüzünden uzun süredir kapalı, karanlıkta yaşıyorlardı. İki gün önce evlatlarının şehit düştüğü haberini aldılar. SEDAŞ geldi, elektriklerini açtı. Oysa anne ve üç kardeş artık öyle bir karanlığa düşmüşlerdi ki hiçbir elektrik aydınlatamazdı yüreklerini… Bu sefer yüreğimizden çıkan duman gözümüzü kör edecek, barışı hepten unutacağız diye korkuyoruz. Nakaratların sonu gelsin istiyoruz. Bir yanda insanlarımızın hayatları menzili olmayan kurşunlar tarafından söndürülürken içimizdeki alevleri kontrol etmek, öfkeyi dizginlemek zor, evet. Ama manipülasyona gelmek, barışı dilimizden eksik etmek, gözbebeklerimize öç duygusunu işlemek; tüm bu insanların çoktan hak ettiği huzurun alnına tetiği dayamak ve birlikte, beraberce yaşayacağımız günlere ebediyyen veda etmek demek olacaktır. İşi çocuk cinayetlerine vardıran bir örgütün, üstelik özgürlüğü uğruna savaştığını iddia ettiği halkın desteğini günbegün kaybetmekte olan, insan öldürerek insan hakkı kazanacağı yanılgısına düşmüş ve aslında yolun sonuna geldiği görülen bu örgütün artık Kürt meselesinden ayrıldığını, ayrılması gerektiğini görmek lazım. Örgütün amacının, barışa, uzlaşmaya köstek olmak, bu kavramların hayata geçirilmesine ne olursa olsun izin vermemek, iki halk arasındaki düşmanlığı bir iç savaş seviyesine taşımak olduğunu aklımıza getirmeli ve oyuna gelmemeliyiz! Oyuna gelmeyelim. Barışa olan inancımızın, kardeşlik türkülerimizin elimizden alınmasına, husumetin, intikamın, kan ve nefretin 5 yaşındaki kız çocuklarının ellerinden doğru patlamasına izin vermeyelim. İçimizdeki mantık, vicdan, insanlık ve merhametin hiçbir kurşunla şehit düşmesine razı gelmeyelim. neden bin yirmi yedi Filistinli? Bir Gilad Şalit için HARB SEM H POROY [email protected] C MY B C MY B Hamas tarafından kaçırılan ve beş yıl dört ay boyunca Gazze’de esir tutulan bir Gilad Şalit’in bin yirmi yedi Filistinli mahkuma karşılık serbest bırakılması tarihi önemi haiz bir takas vakası olarak kayıtlara geçti. Bir Yahudi bin Filistinliye bedel midir sorusu akıllardaki yerini aldı... Tek bir askerinin peşine beş yıl boyunca düşen İsrail, şehitlerinin sayısını sayamazken Gilad Şalit’in ismini ezberlemeyi kendine görev bilen Türkiye ve bu konuda yılmadan yürüttüğü arabuluculuk çalışmaları… Sonuçta İsrail ve Filistin’i aynı anda saran bayram havası… Bu işten daha kârlı çıkan gerçekten de Hamas mı oldu? İsrail bedelin ağırını ödeyen, 1’e 1000 vermek zorunda kalan taraf konumuna mı düştü? Yoksa bağışlanan insan hak ve özgürlükleri üzerinden oynanan bir kibir ve imaj oyunu muydu bu? 1 Yahudi kaç Müslüman ediyordu ve verilmek istenen mesaj gerçekten, insanoğlunun varoluşsal eşitliğini yok sayan bir üstün millet imajı yaratma arzusundan mı doğuyordu? Amaçlanan bunlardan biri ya da hiçbiri olabilir. Ne olursa olsun ortaya çıkan resimde iki taraf için de eşzamanlı olarak yaratılan memnuniyet rüzgârı atmosferin asıl hâkimi oldu; belki de taraflar arasındaki kin, nefret duyguları ilk defa bir nebze olsun dindi. Peki tarihi takas fırsata çevrilebilecek mi? Bundan sonraki İsrailFilistin ilişkileri üzerine gün doğmasını sağlayabilecek, uzlaşma ortamı yaratılması için bir fırsat olarak değerlendirilebilecek mi? Yoksa bu kısa süreli sevinç ortamı yaşanıp bitirilecek ve sonra her şey, tüm ilişkiler eski katılığına, her zamanki gerginliğine mi dönecek?.. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T.C. ÇORLU 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2010554 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli bulunan, Tapu Kaydı: Tekirdağ ili Çorlu ilçesi AğırmeşeEsetçe köyü 195 parselde kayıtlı. 348.000.00 m2 yüzölçümlü, tarla vasıflı taşınmazda borçlunun 3/8 hissesi. Özellikleri: Satışa konu taşınmazın toprak yapısı kumlu tınlı olup, tpografik olarak genellikle düz, kısmen meyilli bir yapıya sahiptir. Halihazırda 284.000.00 m2’lik kısmı tarım arazisi olarak kullanılmakta. 64.000.00 m2’lik kısmında ağaçlık ve çalılar vardır. Çorlu Havalimanı’nın yaklaşık 3 km kuzeydoğusunda yer almaktaktadır. Taşınmazın toprak yapısı, verimlilik durumu, yerleşim yerine ve karayollarına mesafesi dikkate alındığında tamamına 1.392.000,00 TL değer biçilmiş olup, borçlunun satışa çıkarılan hissesinin değeri 522.000.00 TL’dir. İmar Durumu: Çorlu Belediye Başkanlığı’nın cevabi imar yazılarında taşınmazın Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalmakta olduğu bildirilmiştir. Değeri: 522.000,00 TL Satış Saati: 10.0010.10 Açık artırma suretiyle satılarak paraya çevrilecektir. Satış Şartları: 1 Satış 29.11.2011 Salı günü yukarıda yazılı saatler arasında Çorlu 2. İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetinin %60ını ve rüçhanlı alacaklılar versa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 09.12.2011 Cuma günü yukarıda yazılı saatler arasında Çorlu 2. İcra Müdürlüğü’nde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilememişse taşınmaz en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetinin %20’si nispetinde pey akçesi (Türk Lirası veya devlet tahvili dışındaki döviz kabul edilmeyecektir) veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, tapu satım harcı satış bedelinden ödenecek, damga resmi, tahliye ve teslim masrafları ile KDV, tapu alım harcı alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedelle son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarası ile Müdürlüğümüze başvurmaları. 7 İİK. 127. maddesi gereğince adresi tapuda kayıtlı olmayan ilgililerle tebligat yapılamayanlara ilanen tebliğ yerine kaim olacağı ilan olunur. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 64856) 1/ Hapishane 1 koğuşlarında temizlik, çay, 2 kantin alışve 3 rişi gibi işleri 4 gören kimse. 5 2/ Denizcilikte “açıktan geç, 6 yaklaşma” an 7 lamında kulla 8 nılan sözcük.... Rubidyum 9 elementinin simge 1 2 3 4 5 6 7 8 9 si. 3/ Çocuğun eği 1 T O R N A D O E tim ve öğretimiyle 2 O B A R OMA N ilgili erkek bakıcı... 3 R A D Y A N H E İlçe. 4/ Ürdün’ün 4N Y A K A C I K başkenti. 5/ Yiğit, kahraman... Bir şeyi 5 A R A K N A R yapıp yapmamaya 6 D O N A N I M U karar verme gücü, 7 O M C A M B A Z A R A 6/ Varılmak istenen 8 A H I R 9E N E K U Z AM bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri... Güzel sanat. 7/ Halk dilinde tarladaki sebzeye verilen ad... Ancak ikinci derecede bir önemi olan. 8/ Güney Amerika ve Asya’nın tropikal bölgelerinde yaşayan, kısa hortumlu bir hayvan... Hava ve gaz akımları oluşturmakta kullanılan aygıt. 9/ Yemek... Tapıncak. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hapishanede volta atılan alan ya da koridor... Soyundan gelinen kimse. 2/ Bir göz rengi... İnce pide halinde ekmek. 3/ Baştan savma, üstünkörü. 4/ Ermenistan’ın para birimi... “Kıssadan al isen hisseyi” (Yunus Emre). 5/ Gümüş elementinin simgesi... Temeli taklide dayanan sözsüz oyun... Bir nota. 6/ Yinelenen dize. 7/ Lütfi Akad’ın yönettiği bir film... Gösteriş, caka. 8/ İffet, namus... Kavga. 9/ Bale yapan kadın dansçı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle