22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 2 EK M 2011 PAZAR 4 Sevgili, Bundan iki gün önce “Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali”nin kapanış oturumuna konuşmacı olarak katılmak için İstanbul Üniversitesi ana binasına gittim. Malum bu bina 186466’da Abdülaziz döneminde Harbiye Nezareti olarak yapıldı. Ben o yapıda, 196064 yılları arasında üniversiteyi okudum. O yapıda âşık oldum; gençliğimin önemli bir bölümünü geçirdim. Bu yüzdendir ki, giderken merak içindeydim. Dört yılımı yaşadığım binaya yeniden girince, ne hissedecektim? 30 Eylül Cuma günü, İstanbul her yağmurda olduğu gibi trafik keşmekeşine teslim olduğundan, Hukuk Fakültesi Doktora Salonu’ndaki toplantıya geç kalmamak üzere, aceleyle içeri girerken merak konumu da unutmuştum. Sonra aklıma geldi merakım, acaba ne hissediyorum diye kendimi yokladım. Hayret! Ne heyecan vardı ne de binayla aşinalık; hiçbir çağrışım olmadı. Aklıma 1985 yılında, Cerrahpaşa Hastanesi’nde Prof. Dr. Uğur Derman’ın odasına girdiğim an geldi. O sırada uzun zamandır Sağmalcılar’daydım. Ağaç, toprak, cadde, yol, kaldırımda gezen insan görmemiştim ya da bunları sadece TV’den izleyebiliyordum. Oysa biliyordum, arkadaşım Uğur’un odasından deniz görünüyordu. İki yıl aradan sonra denizi görünce ne hissedecektim, çok mu heyecanlanacaktım? İçeri o merakla girdim. Uğur’a bile bakmadan, gözlerimi denize diktim. Hayret! Ne heyecan vardı, ne yadırgama ne eski bir dosta kavuşma duygusu. Denizi sanki dün görmüş, bugün de bir daha görür gibiydim. Hiçbir şey duymadım. HABERLER Ve der demez anladım. İçerideki zamanda “sayım suyum” yoktu. O sayılmıyordu. Bıraktığımız dış dünyadaki zaman biz onu bıraktığımız an, durdurulan bir taksimetre gibi sabitlenmişti; biz çıkıp ona katılınca, kaldığı yerden işlemeye devam edecekti. Daha doğrusu öyle sanıyor ya da algılıyorduk. kadar geniş, Champollion Sokağı’nın ise sandığım kadar dar olmadığını görüp çok şaşırmıştım. Peki, nasıl oluyor da eskiden sık gidilen mekânlar, yıllar sonra gördüğümüzde bizde bazen bazı duygular uyandırırken, bazı zamanlarda da hiçbir çağırışım yapmıyor? Herhalde, diyorum, kendimize kulak vermeden, hazırlıklı olmadan hareket ettiğimiz zaman, eski duygular insiyaki olarak su yüzüne çıkıyor, kendimizi mercek altına aldığımızda ise inadına renk vermiyor. Ama, geçen gün İstanbul Üniversitesi ana binasına girdiğimde, artık binanın içinde bulunmama rağmen yıllardır dışına düşmüş olduğumu da hissettim. O yüzden, elli yıl önceki ince, şaşkın, âşık delikanlıyı aramaya kalkmadım. Zaten boşuna, arasaydım da bulamazdım. O, orada yoktu, kendini o sanan ihtiyar da artık o değildi. TÜMÖD GENEL BAŞKANI PROF. IŞIKLI ‘ çinde Olmak Dışına Düşmek’ Doğrusu tepkisizliğime, denizi sanki iki gün önce görmüşüm duyguma şaşırdım. Üç hafta sonra zaman duygusunun nedenini Alp Selek ile, B1 koğuşunda yaptığımız konuşmada anladım. Bir meyhaneden söz ediyorduk; Alp orayı bildiğini söyledi: Daha geçenlerde gittim oraya, diye de ekledi. Yapma Alp, ne “geçenlerde”si? İki yıldır burada birlikteyiz, yıllar önce olmalı, dedim. Hadi bu zaman duygusunu anladım da, bunca yıldan sonra gördüğüm binada hiçbir şey, hatta yadırgama hissi bile duymamamı anlayamıyordum. Eskiden bildiğim bir mekâna, uzun aradan sonra gittiğimde duyduğum yadırgamaların en çarpıcısını 1976’da, Paris’te Champollion Sokağı’nda yaşamıştım. Sokağı da, paraleli olduğu St. Michel Bulvarı’n da düşlerimde çok canlandırmıştım. Yedi yıl aradan sonra tekrar orada olduğumda, bulvarın sandığım TÜMÖD, üniversitelerde yeni öğretim yılına başlanması nedeniyle bir toplantı düzenledi. ‘Üniversiteler özerk değil’ TÜMÖD Başkanı Prof. Alpaslan Işıklı, üniversite özerkliğinin ortadan kaldırılmasıyla birlikte bilimsel özgürlükten söz etmenin olanaksız hale geldiğini belirtti. İstanbul Haber Servisi Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, yükseköğrenimde yeni dönemin “skandal” sayılacak bir sınav sürecinin sonunda başladığını belirterek üniversitelerin özerkliğinin ortadan kaldırıldığını vurguladı. Işıklı, cezaevindeki rektörlerin ve bilim insanlarının sağlık sorunlarına da dikkat çekti. TÜMÖD, üniversitelerde yeni öğretim yılına başlanması nedeniyle Beyoğlu’ndaki Atillâ İlhan Kültür Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenledi. Prof. Işıklı, üniversite özerkliğinin ortadan kaldırılmasıyla birlikte bilimsel özgürlükten söz etmenin olanaksız hale geldiğini kaydederek “öğretim elemanları derin bir yılgınlığa ve suskunluğa mahkum edilmek istenmektedir” dedi. Işıklı, harçlara yapılan zamların da sosyal devlet ilkesi ile çatıştığını vurguladı. TÜBA tepkisi Işıklı, saygın bilim kuruluşu olan TÜBA’ya ağır bir darbe vurulduğuna dikkat çekerek “TÜBA, hükümete bağımlı kılınmıştır. Üye seçimi ile ilgili yapılacak değişiklikler sonucunda TÜBA’nın saygın konumu ve tutumu ağır bir yara almış olacak” diye konuştu. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş boyuta ulaşan hukuk ihlalleri yaşanmasına da değinen Işıklı, bu durumun bilim dünyasını da doğrudan etkilediğini söyledi. Işıklı, “Ülkemizin yetiştirdiği dünya çapında ün sahibi olan saygın rektörlerimiz, bilim insanlarımız içine sokuldukları koşullar dolayısıyla hastalanmışlardır. Ölüm tehlikesi ile karşı karşıyalar. Yargılamaların bir an önce sonuçlanması ve hukuk ilkeleri ile bağdaştırılması, tutukluluk hallerinin son bulması tüm üniversite topluluğu ile birlikte tüm yurttaşların ortak sorunudur” dedi. Yeni yönetim kurulu Açıklamanın ardından derneğin genel kurulu yapıldı. Genel kurulda yapılan seçimde, yönetim kuruluna, Prof. Dr. Tolga Yarman, Prof. Dr. Esin Ergin, Prof. Dr. Nilgün Cerikcioğlu, Doç. Dr. Cüneyt Akalın ve Prof. Dr. Emin Gürses asil üyeliklere seçildi. 10 MÜDÜRE ‘BAĞIŞ’ SORUŞTURMASI Muhalif okul müdürüne baskı EMRE DÖKER İZMİR AKP hükümeti, okullarda tablet dönemine geçmeye hazırlanırken hiçbir geliri olmayan ilköğretim okullarının “bağış” adı altında aldıkları gelirler de kesildi. Milli Eğitim Bakanlığı, bir yandan kamuoyuna “zorunlu bağışı bitirdik” görüntüsü verirken diğer yandan bağış alan müdürlerden yandaş olanlarla olmayanları ayırıyor. İzmir’de iktidar karşıtlığıyla bilinen sendikalara üye 10 okul yöneticisine, bağış aldıkları gerekçesiyle soruşturma açıldığı belirtiliyor. Eğitimİş Sendikası İzmir Şube Sekreteri Bülent Turan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bağışı yasakladığını bunun ardından bağış alan müdürlere soruşturma açtığını vurguladı. İlköğretim okullarının hiçbir gelir kalemi olmadığını, müdürlerin zorunlu olarak isteğe bağlı bağış aldıklarını anımsatan Turan, “AKP hükümeti kamuoyuna, ‘zorunlu bağışı bitirdik’ imajı vermeye çalışıyor. Ancak bunun altından yine farklı bir ‘muhalif avı’ yöntemi olduğunu düşünüyoruz. Bir türlü görevden alamadıkları, kendi düşüncesinden ve kendi sendikalarından olmayan müdürleri, bu yolla baskı altına almak istedikleri endişesini taşıyoruz” diye konuştu. Giderleri karşıyalamadıkları için yapılan bağışların olağan görüldüğünü anımsatan Turan “Hem okulları gelirsiz bırakacaksınız hem de ‘bağış alma’ diyeceksiniz. Bu okullar nasıl ayakta kalacak” dedi. ‘Yeni bir muhalif avı mı?’ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle