18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2011 PAZAR 6 DİZİ BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Ara Güler Makedonya’da dinler arası diyalog, Kosova Priştine’de büyük cami açılışı. AKP ilişkilerini din üzerinden kuruyor ündemimizde Atatürk sempozyumu, manlı’nın Balkanlar’a girmeden önce, bölge Atatürk’ü anmak olunca, Makedon Bü halkları ile daha uyumlu olacağı tezi ile Bektayükelçiliği elbette doğrudan sorumluluk, şilik üzerinden misyonerlik çalışmalarını yürütgörev üstleniyor. Besbelli Makedon devletçiği tüğü, kaçınılmaz KosovaMakedon Arnavutlanin Türkiye’den beklentileri çok yüksek olma rı, Slav ırkından Boşnakların Müslümanlık lı ki, tören ve sempozyuma birden fazla bakan inançlarının Bektaşilik, Alevilik ağırlıklı olduğunu la katılma gereği duyuluyor, medyalarında çok da görmezden gelme eğilimindeler. Gülen cegeniş yer veriyorlar. İlişkilerim nedeniyle ya maatinin, Suudilerin para güçleri ile iktidar gükından izleme gereği duyduğum tüm Balkan dev cünün yönlendirmeleri baskın olunca bölgede İsletçiklerine, hele de bakan, başbakan, cumhur lam yorumlamalarında işler iyice karışmış, sarbaşkanı ölçeğinde gerçekleştirilen ziyaretlerde, pa sarmış. ABDAB yardım, para musluklarını deyim yerindeyse yer yerinden oynuyor, bek açma niyetinde olmayınca, Müslüman nüfus lentiler büyüyor. ağırlıklı Balkan devletçikleri çok daha yoksul ve AA’nın biriki yıllık geriye dönüşle fotoğraf çaresiz olarak Türkiye’den gelebilecek her tür yaarşivine girdiğimde AKP iktitırım, parasal darının tüm ilişkilerini dinler AKP, Arnavutluk’u da katarsak 10 destek, yararası diyaloğu ya da İslam kardımlara Balkan devletçiği ile kurmaya deşliğini öne çıkaran gündem ağırlıklı olduğunu, belleğimin çalıştığı sıcak ilişkilerinde, güçlü beni yanıltmadığını, bölge inkorumacı ağabey kimliği ile sanlarının, hele de Türkiye ticarisiyasi ilişkileri Cumhuriyeti kimliğine uygun destek bekleyenlerin yakınmayoğunlaştırma larının ne kadar da haklı olduçabasında... Ancak ğunu görüyorum... İşte Başbakan Erdoğan’ın son KosovaTürkiye Priştine gezisinden en yoğun foCumhuriyeti’nin toğraf kareleri... Doğduğum yerine Osmanlı evin olduğu mahalledeki onarımı Türkiye tarafından yapılan İmparatorluğu’nun Büyük Cami’nin açılış töreninkimliğini taşır de Haşim Taci ile birlikteler... havalarda... Bizimkilerden eski UÇK liderleri Taci’nin aslında namaz kıl Hıristiyanlara yönelik mayı bilmediğini, Başbakan Erdinler diyaloğundan, doğan ile birlikte namaz kılma görüntülerinin alay konusu edil Müslümanlara yönelik İslam diğini duymuştum... kardeşliğinden yola çıkarak... Erdoğan hükümetleri, Os Türkiye’nin devlet politikası; Balkan devletçiklerine, halklarına Osmanlı mirasından kaynaklanan bir sorumlulukla her tür desteği vermek olmaya çalışıyorlar. En ucuz, yakın merkez olarak alışverişler Türkiye’den yapılıyor. Yoksulluk, yoksunluk bir başka çarpık göçü de yaratmış. Kosova Arnavutların bağımsız devletçiği olmuşken, Kosova’da daha çaresiz olan Arnavutlar en kolay Makedonya’ya sığınmışlar. Türklerin terk ettiği Üsküp, Osmanlı Çarşısı’nda şimdi Kosova kökenli Arnavutların yerleşmesi gerçeği bundan... Yüz yüze geldiğiniz her Arnavut, Makedon, Türk kökenlilerin işsizliğe çözüm üretecek özel sektör yatırımları, hükümet destek beklentileri de bundan... Türkçe konuşanların, kendilerini Türk sayanların Erdoğan hükümetlerine yönelik bir başka yakınmaları kendilerinin, kültürlerinin yok sayılması; Erdoğan hükümetlerinin varsa yoksa Müslümanlık üzerinden ilişkilerini sıcak tutma adına kendilerini yok saydıklarını, zaten var olan kültürel, kimlik yok edilmeleri operasyonlarına adeta destek olduklarını somut örneklerle anlatıyorlar. Taze bir dedikodu; Türkleri temsil eden Makedon Bakan’ın “Önce Türk, sonra Müslümanım” söylemine AKP bakanlarından gelen tepki.... Elçiliklerin kapılarının Türklerle dayanışmaya kapalı tutulduğunun örnekleri daha da çarpıcı... Çıplak itiraf niteliğinde bir üst düzey görevlinin yorumu çok düşündürücü; “Biz siyaseten Arnavutlar, Boşnaklar, Müslümanlık üzerinden ilişkilere öylesine bel bağladık ki... Şimdi büyük ekonomik kriz karşısında, Balkanlar’daki karmaşada pat diye, Makedonya’nın önemli parçaları Yunanistan ile birleşirse, tüm emeklerimiz heba olur, ortada kalırız...” diye. Olur mu? Balkanlar’da olmaz olmaz... G bağımlı, kucak açmış konumdalar... Tiran’ın, Üsküp’ün en büyük, pahalı üniversitelerinin Gülen cemaati ilişkili olmaları sadece ayrıntı. Üsküp Havaalanı, Üsküp’ün taşra kenti görüntüsünden kurtulacaksa Türkiye kaynaklı yatırımlarla olacak. Arnavutluk’ta yapılacak yeni yollardan, Kosova’da Sultan Murat türbesinin onarımına, özelkamu Türkiye katkısı var. Fotoğrafını görmezseniz inanmayacaksınız biliyorum, Kızılay, Kosovalı yoksullara erzak dağıtıyor. Türkiye okul açıyor, okul malzemesi yardımları yapıyor... Haller bu haller, çaresizlik bu boyutlarda olduğu içindir ki gerek devletçiklerin, gerekse halkların beklentileri çok yüksek. Zaten kayıt dışı ekonominin ekseni Türkiye üzerinden. İstanbul’a günübirlik gidip gelen otobüslerle taşınan giyecek, gıda balyaları da bunun kanıtı. Savaşlar sırasında AB ülkelerine sığınanlar, ekonomik yoksunluk karşısında geri dönmeyip, ailelerine dışardan yardımla destek Yeni arayışlarda geçmişe özlem akedonya’ya gidiş amacımız 10 Kasım’da Atatürk’ü okulunda anmak, “Atatürk Sempozyumu’na” katılmak, hele düzenleyici sorumlu örgütler Ankara Gazeteciler CemiyetiMakedonya Türk Gazetecileri Birliği olunca, gezi programının bütünlüğü, ilişkiler ağından, ırkçı, dinci ayrımcı örgütlenmelerin uzak durmaları kaçınılmaz.. Ancak yaşam öylesine çelişkiler yumağı halini almış ki dış kaynakların seferberliğinde ayrımcı örgütlenmelerin oluşturulmasının içinden, yaşam, savunma refleksi ile en birleştirici, kaynaştırıcı tepkiler doğmuş... Yakın geçmişte en büyük Türk azınlığın yaşamış olduğu Makedonya’dan Türkiye’ye en büyük göçlerin üzerine, Ortodoks MakedonMüslüman Arnavut kimlik, güç savaşı eklenince, çok güçlü bir Türk azınlığı eritme çabaları gündeme gelmiş. İyice azınlıkta, baskı altında kalan Makedon Türklerinin kendi kimliklerini koruma dirençlerinin bilenmesi de böylece gündeme girmiş. Atatürk ve Tito’yu birlikte çok seven, laikliği savunan Türk kimliğini öne çıkarmayı seçen yeni arayışlar, etkin örgütlenme çabaları ile birlikte gündemlerine girmiş. En sıradan sohbetlerde bile Kosova, Bosna, Bulgaristan, Romanya’ya... uzanmış, Türkiye ile kültürel iç içe olmaya çabalayan ilişkiler, örgütlenme ağlarını görüyorsunuz. Siz sormadan birkaç dakikalık bir konuşmada bile dincemaat eksenli baskılardan yakınma başlıyor, “Biz Müslüman ama laik kimliğimizi koruyacağız” savunmasına geçiliyor. Bir yandan da geçmişte evliliklerle de çok kaynaşılmış Arnavutlardan gelen kimlik baskısı şikâyetleri öne çıkıyor. Bu çerçevede siyaseten sanki Makedonlarla bir savunma ittifakı oluşturmaya çalışıyorlar. Bizi hayranlıkla kıskançlık arasında bir duyguya iten ise çocuklar için dergilerden, bilim insanlarının tezlerinin toplandığı dergiye uzanan bir halkada kültürel yayınlar, etkinliklerle kimliklerini koruma savaşları.. Nüfus oranındaki kayıpları ile kıyaslanmayacak ölçeklerde eğitim ve kültüre yönelik örgütlenmeleri dikkat çekiyor. Çağdaş yaşamı örnek almışçasına, öğrencilere dönük burs seferberliğinde, Türkiye’den, göçmen kökenli iş dünyası ağırlıklı beklentileri yüksek. Yatırım, kültürel, siyasal ilişkileri çok önemsiyorlar. Hemen arkasından da AKP iktidarının Balkanlar politikasından yakınıyorlar. Osmanlı yaklaşımı içinde Türkler yerine Müslüman Arnavutlarla işbirliğine, dini kimlikle desteğe, yardımlara ağırlık verdiklerinden sözü açıyorlar.. M Emperyal odaklardan, dış dünyadan gelen ırkçı, dinci ayrımcılık tohumlarına karşın, çokkültürlülüğün, barışın tadına varmış eski Tito Yugoslavyası’nın devletçiklerinde yaşayanların çoğunluğunun refleksleri bütünleşmelerden yana. Balkanlar’da kurulmuş devletçiklerin ayakta kalabilmesi çabaları önündeki güçlükler yaşandıkça, yeni yeni ittifak arayışları ile işler öylesine sarpa sarmış ki... Türkiye’nin resmi dış politikasının, Osmanlı sorumluluk bağları ekseninde bütün yeni devletçiklerle aynı sıcak ekonomik, sosyal, siyasal ilişkiler çerçevesinde olduğunu söyleyen resmi ağızlar, bu doğrultuda yapılabilecek her şeyi, katlayarak yapma çabalarından örnekler verirken ilginç kaygılarını da paylaşıyorlar; “İş dünyamızdan yatırımları arttırmak için hükümet olarak her tür kolaylığın önünü açarken Makedonlarla da Arnavutlarla da devletin örgütlenmeleri ile de etkin işbirliği içinde olmayı seçerken gelişmelere ilişkin soru işaretlerimiz de var... Yunanistan Makedonya’yı tanımıyor. Ama hem Yunanistan ekonomik krizi, hem de Makedonya’nın yaşadığı zorluklar, ya sürpriz bir biçimde yeni bir birleşmeyi ortaya koyarsa. Bizim bunca emeğimiz boşa giderse..” Bir başka konuşmanın içinde Anavutluk Arnavutları, Arnavut kimliği üzerinden kurulan Kosova devletçiği ile Makedon Arnavutları arasındaki çok sıcak bağların sorgulanması yapılıyor. Kosova daha ağır ekonomik sorunları yaşarken, Arnavut kimlikli bu devletçiğe Makedonya’dan olabilecek göç tersine işliyor. Akrabalık bağları da eklenince Makedonya’da çok çarpıcı dinin de biçimlediği bir kültürel gettolaşma mahalle mahalle gözlemlenebiliyor. Arada sık sık Yunanistan’ın Makedonları ve Arnavutlarının konumları, ilişkileri de gündeme giriyor. Öte yandan Kosova atlamalı MakedonSırp ekonomik işbirliği, kayıt dışı ticaretinden ağırlıklı bir pay da Kosovalılara düşüyor. Karmaşanın çok kültürlülüğünün umut olabilecek en güzel simgesi, AB’nin de korunması gereken kültürel varlıklar listesinin içine aldığı Kalkandelen Alaca Camii. Gerçek bir sanat harikası, dünya kültürünün mimari olarak camilerle, kiliseler bileşkesi... Binlerle yumurta, doğal bitkiler, hayvan kanı kullanılarak yıllar sürmüş taşlara işlenmiş resimlerde İstanbul manzaraları dahil akla gelebilecek her tür güzellik katılmış. Keşke Balkanlıların geleceğinde çorap söküğü yeni parçalanmaların yerini alabilecek birlikte, çokkültürlü yaşamın gerçekten simgesi, bayrağı olabilse.. ATATÜRKTİTO SEVGİSİNDE, BALKANLAR’DA BİRLİKTE, BARIŞ İÇİNDE YAŞAM ARAYIŞLARI... Hiç mizansen hazırlıyor mu fotoğraf çekerken? Hayır, diyor, bazen saatlerce bekliyorum, istediğim fotoğraf karesinin oluşması için. İnsanlar, vapurlar, balıkçılar, her neyse, istediğim çerçevede bir araya gelmesi gerek... İşte, o an! ve click! 80 yaşını aşmış, insanlar onu hâlâ “fotoğrafçı” sanıyor, ama o bir gazeteci, “foto muhabiri” veya fotoğraf habercisi! O gerçi “fotoğraf sanatı”, “fotoğraf sanatçısı” nitelemelerine karşı çıkar. Haklıdır, sanatçı düş kurgular. Ama Ara da, o anki gerçeği, çekerken üzerine kattığı müthiş yorumla dondurur; bu yorum, yani fotoğraftaki hüzün, bakış, düşünce.. onu “sanatçı” yapar. Bu anlamda da fotoğrafında bir “gizli kurgu” vardır! O anı belgeleyen “romantik realist” fotoğrafları, bir sanat şöleni gibidir. Çektiği fotoğraflardaki estetik tat ve bütünlük, bende bazen bir yontucu, bazen bir ressam ve sinema sanatçısı çağrışımı yapıyor. Bu anlamda, sanki görsel sanatların bütününü içeren bir ruhla karşı karşıyasınız. Evet, sinema sanatçısı dedim! Fotoğraflarına bakıyorum, bir tanesini seçiyorum, karedeki her şey birden hareketleniyor; nesneler kare içinde sağa sola gidiyorlar, dışarı çıkıp içeri giriyorlar, gülüyorlar, el sallıyorlar; sevinç, hüzün, yalnızlık, çaresizlik, emek ve alın teri... Doğa, kapı, ev, sahil, sokak, cami, insanlar, çarşı, ışık, kar, yağmur, anne, çocuk.. sonra birden click ve fotoğraf donuyor yeniden! Ara’nın fotoğrafları böyle canlanıyor. “Dur, öyle bakıp geçme!” diyor ve fotoğraflarının arkasındaki o saklı canlı hayata katılmaya çağırıyor herkesi! Yeni yayımlanan üç yeni kitabında fotoğrafların hepsi Ara Güler fotoğraflarının büyüleyici estetiği ve anlatım zenginliği içinde. ‘Ara Güler – Kumkapı Ermeni Balıkçıları’ (www.arasyayincilik.com) 1952’de Jamanak’ta yayımladığı röportajı ve 56 fotoğrafı kapsıyor. Türkçe, Ermenice, İngilizce. Diyor ki “Ermeni balıkçılar, dediler ama aralarında Türk’ü de var Rumu da..” Orası, o tarihte “Kumkapı Balıkçılar Köyü!” Tam bir köy! Tekneler, ağlar, Marmara’nın artık tükenen balıkları, tezgâhlar, insanlar, gecekondular, kahvehaneler, balıkçılar ve balıkçılar! Ve arkada o müthiş İstanbul silueti! Yüzlerce ağın tül gibi İstanbul’un “önünde” sarktığı bu görüntüler artık geçmişe ait bir anı.. “Dünkü rüzgâr kesildi, torikler voli voli dolaşmaya çıkmışlardır. Şimdi açıklara yollarını kesmeye gidiyoruz, hayde göreyim sizi tayfalar..” Fotoğraflar bizi İstanbul’un merkezinde bilmediğimiz, ama artık kaybolmuş bir dünyasına götürüyor! Bugün ise bir anı olarak Kumkapı meyhaneleri ve Balık Hali kalmış geride! Ara Güler Fotocep, (www.fotografevi.com), bir cep albüm. Fotoğraflar için kısa notlar düşmüş Ara Güler. Bazen kendine, bazen fotoğrafa, bazen sanatına ve anlayışına ilişkin. Gerçekçiliğe romantizm kattığını belirtiyor, “romantik realist” ve “sosyal romantik” olarak isim takıyor fotoğraflarına. “Seni alıp da bir fotoğraf bir yere götürüyor mu. Sen niye bir Thomas Mann romanı okuyorsun, bir Picasso tablosuna bakıyorsun? Onun gibi bakacaksın fotoğrafa; sanat dediğim fotoğraftan bahsediyorum, röportaj fotoğrafından değil...” Birer belge, anı, yaşanmışlık, tarihin saptanması, yırtık pantolon, düşük kasket, Yağ Meydanı’nda bekleyen işsizler, Galata Köprüsü üzerindeki sahlepçi, Diyarbakır Ulu Camii’nde duvarda asılı Atatürk portresi altında Kuran Kursu gören başları tülbentli kız çocukları... ‘Ara Gülerİstanbul’u Dinliyorum, 19502010’. (Kitap Yayınevi). “...Yer değildi ki zaten çektiğim. Hayatın parçasıydı çektiğim.” “İnsansız bir şey olmaz, insanları sevmeyen insan fotoğrafçı olamaz, insansız bir şey yok ki..” diyor Ara Güler. Bir sokak çaprazında çektiği ahşap ev bile aslında insanı çağrıştırır. 60 yıllık hüzünlü bir İstanbul kronolojisi. Ara, 60 yılın ta kendisi, yoksa bu fotoğrafları çekemezdi! Olayla bütünleşmeden, olayı yaşamadan hiçbir fotoğrafını çekemezdi! Hem evdeyiz hem Koço’da meyhanede! Ara Güler’i dinliyoruz. Bütün onurları almış bir kişi. Dünyanın en iyi fotoğrafçılarından biri olarak belgeli! “Yüzyılın fotoğrafçısı”, “Legion d’Honneur”, Bay “Master of Leice”, “Fahri doktora”, “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”, “TBBM Üstün Hizmet Ödülü”... Russell, Picasso, Churchill, Toynbee, Dali... Koço’da Ara’yı gören bir Modalı, bir koşu evine gidiyor ve “Ermeni Balıkçıları” kitabını imzalatıyor! Anılar ve anılar... Yunanistan dönüşü Menderes’in rıhtımda fotoğrafını çekecek. Flaşın “lambası” çakmıyor... “Biraz bekleyin lütfen” diyor, bir koşu gazeteden yenilerini alıp dönüyor... Menderes ve zevat bekliyor, gülerek poz veriyorlar Ara Güler’e... Click, click... http://orhanbursali.blogspot.com [email protected] M akedonya devlet yetkililerinin, hükümetinin 10 Aralık Atatürk’ü anma, Atatürk Sempozyumu’na gösterdikleri özende bir dünya liderinin kendi topraklarından çıkışından duyulan övünç payı elbet vardır. Bir neden de Türk hükümeti, iş dünyası bağlantılı, bağımsızlıklarının alınmasında doğrudan rol oynayan ABD’den bugün daha anlamlı alınan destekler... Büyükelçiliğin de görev aldığı Manastır İdadiye’deki etkinlikler televizyon kanallarında geniş yer alırken hükümetin temsili birkaç bakan katılımı ile birden yaşanıyor. Doğrusu benim de asıl ilgimi çeken, Mustafa Kemal Atatürk’ün Makedonya’da her yerde, insanların bilincine de kazınmış yeri. Sempozyuma sunulan tebliğlerden de öğrendiğimiz; Makedonya’da Atatürk’ün, liderlik kimliği, yaşamıyla, dinsel ayrım nedeniyle yarım kalmış çocukluk aşkının yıllar süren dizi, flim, kitap yayınlarıyla birlikte sokaktaki insanın bilincine kazınmış olduğu. Sempozyumda tebliğ sunan eski bir kültür bakanı, “Eski Osmanlı toprakları üzerinde kurulu 30 devletin kimlikleri ile var olmaları, ayakta durabilmeleri AtatürkTito bi leşkesi yeni liderlerin ortaya çıkabilmesi ile bağlı bir durum. Balkanlar’da yaşanan acılara ancak böyle son verilebilir...” diyebiliyor. En çok da Türkoloji eğitimi alan ArnavutMakedon kökenli gençlerin alkışlarını alıyor. Romanya’dan gelen katılımcı şimdi hayatta olmıyan eşi ile birlikte başlattıkları Atatürk’ün söylevinin Rumenceye çevirisini tamamlamadan rahat nefes alamayacağını anlatıyor. Bunu yaşadığı ülkedeki çok az Türk kökenli için değil, Rumenler, Balkanlar geleceği, gençleri için ders ve rici niteliği ile yapmak istediğini söylüyor. Hükümet sözcüsü dünyanın tarihine kazınan en önemli liderlerinden birinin ülkelerinde yaşamış olmasından duydukları onurun altını çiziyor. Makedonya Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden öğretim üyeleri, Atatürk’ün dil bilimi ile çağdaş toplum yaratma çalışmaları arasında kurduğu köprüye, işlevine vurgulama yapıyorlar.. MakedonyaBalkanlar halkları, devletçikleri, Atatürk Sempozyumu’nda buluşanların özlemleri doğrultusunda bir çıkış yolu mu bulacaklar? Yoksa ırk ve din üzerinden parçalanmanın dış odaklardan beslenen pençesi altında, çorap söküğü yeni parçalanmalarda daha çaresiz bir geriye gidişi, acıları mı yaşayacaklar? Bilinçlerde kazınmış kalmış özlem; en azından Tito Yugoslavyası ile gelinmiş çokkültürlü çağdaş yaşam. Günümüzdeki gerçek yaşam; yoksulluk, yoksunluk içinde ırk ve din eksenli gettolara sığınma, aynı eksende sadaka yardımlar çıkmazında, batağında saplanıp kalma.. B İ T T İ DÜZELTME: Bugünkü Cumhuriyet Pazar’da “Nallıhan’ın İğne Oyaları” haberinde Meryem Bıçkıcı’nın ismi Meryem Bakıcı olarak yazılmıştır. Okurlarımızdan ve Bıçkıcı’dan özür dileriz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle