18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 18 KÜLTÜR CUMHURİYET 16 OCAK 2011 PAZAR [email protected] Köktendincilerin yakmak istediği siyasi mülteci ve aktivist Rayhana yaşamını anlatan bir kitap yazdı ESİNTİLER ZEYNEP ORAL ‘Yazmak zorundaydım, çünkü...’ UĞUR HÜKÜM ‘İnsanlık Anıtı’ İnsanlık Adına Kurtarılmalı! En açık seçik biçimde, sözü hiç dallandırmadan soruyordu Mehmet Aksoy: “Barış öneren heykel yıkılır mı?” “Bırakın heykelimi bitireyim” diyordu. “İnsan olma yolunda, ilerleme kaydetmek için”… Tüm savaşları lanetlemek için… Sarıkamış’ta, Kars’ta, Çanakkale’de ölen tüm şehitlerimizin anısına… Yan yana yaşamak; hayatı daha derinden, daha anlamlı, daha hoşgörülü kavramak için… “Bırakın birbirimizi kucaklamak gerekir duygusunu veren heykelimi tamamlayayım!” İkiye bölünmüş bir insanın iki parçası karşı karşıya duruyor. Aralarındaki boşluk onları ayırıyor. Boşlukta uzanan el birbirlerine ve insanlığa uzanıyor. Yani uzanacaktı… Ama tamamlanmasına izin verilmediği için şimdi o el yerde… İnsanlık yerde sürünmeye bırakılmış… Önceki gün bıraktığım yerden sürdürüyorum… “Heykelin bedeni formsa, ışık da kanıdır.” Diyor Mehmet Aksoy. Bırakın ışığı görsün insanlık. Bırakın bedeni tamamlansın, hele bir kan dolaşımı başlasın… Sınırın öte yanında, nefreti, kini, öfkeyi, ölümü yücelten bir anıt olduğunu bilmeyen yok. Ermenistan’a giden her resmi konuğun ziyaret etmesi mecburi olan “Soykırım Anıtı”… Sınırın bu yanında, insanı, barışı, dostluğu, kucaklaşmayı, yaşamı yücelten bir anıt olacaktı… Geç değil hâlâ olabilir… Ne seçim tasası… Ne milliyetçi oyları kapma yarışı… Ne birkaç oy daha fazla alma tutkusu… Ne İslami referanslar… Ne de Başbakan’ın “estetik” anlayışı… Bunların herhangi biri, henüz tamamlanmamış bir sanat eserini yok etmek için geçerli neden olamaz. 1500 ton ağırlığında, uçurum kenarında bazalt kütlelerin üzerinde duran, içindeki demir ve çelik yapıyla katbekat güçlendirilmiş betondan heykeli yok etmek ancak dinamitle patlatarak mümkün olabilir… Başbakan’a seslenmek gereğini duyuyorum: Vazgeçin! Ne kendinize, ne de bu ülkeye bu kötülüğü yapmayın! Taliban çağrışımına yer vermeyin! Sadece dış dünyaya karşı değil: Bu ülkede yaşayanlara yönelik söylüyorum: Bizi, bizden, bize karşı utandırmayın! “Sanatın içine tüküren” sıfatından asla kurtuluş olmadığını yaşadık bu ülkede. Bir de “Taliban kafalı Başbakan” yaşamayalım! Bırakın Mehmet Aksoy barış öneren anıtı tamamlasın! Eğer sebep yukarıda sıraladıklarımsa (Seçim yatırımı, milliyetçi oylar, İslami referans, “estetik” kaygınız) ya da bu sıraladıklarım değil de, salt “dediğim dedik” tavrıysa, (Bakınız: önceki günkü “Padişahım Çok Yaşa” yazım…) eğer sebep inatsa, inanın değmez! Hiç ama hiç değmez! “İnsanlık Anıtı” insanlık adına kurtarılmalı! Sevgili Okurlar, birkaç gün önce Şef Sacha Goetzel yönetiminde Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Leyla Gencer anısına bir konser verdi. Ağzına dek dolu salonda, kendilerini şimdiden ispatlamış üç genç soprano, Nazlı Deniz Boran, Pervin Çakar ve Sirel Yakupoğlu, Mozart, Mascagni, Verdi, Johann Strauss, Rossini operalarından aryalarını biz ölümlü dinleyiciler ve ölümsüz Leyla Gencer için söylediler. Yaşamını müzik dünyasına adamış olan; genç yetenekleri opera dünyasına kazandırmak için uzun yıllar eğitimci olarak da çalışan Leyla Gencer sanki aramızdaydı… Sanki o genç sopranoları dinliyordu. Tıpkı dinleyiciler gibi, o da genç sanatçılarla kıvanç duyuyor, onları kucaklıyordu! Operanın genç yıldızlarıyla bizleri buluşturan Borusan Kültür ve Sanat’a, konsere emeği geçen herkese teşekkürler. [email protected] Leman dergisi, 20. yaşını 1000. özel sayıyla kutluyor Hay bin Leman! Kültür Servisi Kronik hastalığımız Leman dergisi, 20. yaşını 1000. özel sayıyla kutluyor. “Bezgin Bekir”in yaratıcısı Tuncay Akgün ile “Daral ve Timsah”ın yaratıcısı Mehmet Çağçağ’ın kurucusu olduğu haftalık mizah dergisi Leman’ın koleksiyon niteliğindeki bu özel sayısı şimdiden 2. baskısını yapmaya hazırlanıyor. 1000. sayıda şimdi yoluna başka dergilerde devam eden, aralarında Memo Tembelçizer, Vedat Özdemiroğlu, Erdil Yaşaroğlu, Ersin Karabulut, Selçuk Erdem, Metin Üstündağ, Bahadır Baruter’in de bulunduğu mizahçıların yanı sıra Cem Yılmaz da bu sayıda çizgi ve yazılarıyla yer alıyor. Dergide “Banyo Böceği” başlığıyla gazeteci Ertuğrul Özkök, CHP’li Melda Onur ve “Leman Aynadır” başlığıyla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mesajları yer alıyor. Ayrıca dergide oyuncu Tuncel Kurtiz’in de “Burada bir hükümet var mı?” başlığıyla bir yazısı bulunuyor: “Leman hep genç kalan muhalif ruhuyla, beni de genç bir muhalif olarak ayakta tuttu.” Leman’ın 52 sayfalık özel sayısının hemen ardından gelecek hafta 1001. sayısı da piyasada olacak. Bir süre daha satışta kalacak 1000. sayı için özel bir kutlamanın da yıl sonunda yapılması planlanıyor. 90’ların başında kurulduğunda muhalif tavrı ve mizah anlayışıyla Türkiye’de mizah dergiciliğinde öncü olan ve aynı türde pek çok dergiye de öncülük eden Leman, bünyesinde Red, Yeni Harman gibi siyaset ve edebiyat dergilerini de barındırıyor. Nice senelere! PARİS Paris’te, 12 Ocak 2010’da üstüne ispirto dökülerek yakılmak istenen Cezayirli tiyatrocu ve yazar Rayhana yaşamını anlatan bir kitap yayımladı. Feminist sanatçı yazıp yönettiği ve oynadığı piyesini de yeniden sahnelemeye başladı. Cezayir’de doğup büyüyen 46 yaşındaki sanatçı, yıllarca İslamcı FIS şebekesinin tehditleri ve mutlakiyetçi devletin baskılarına maruz kalmış, tutuklanmış, cezaevinde tecavüze uğramış, işkence görmüş bir insan hakları savaşçısı, feminist, komünist bir militan. Ailesinin de baskı gördüğü, kendisi gibi militan erkek kardeşiyle çok sayıda yakın arkadaşının öldürüldüğü ülkesinden 1999’da ayrılıp Fransa’ya sığınarak 2000’de siyasi mülteci statüsünü alıyor. Bir süre sonra, Kuzey Afrikalı Arap kökenli Fransız veya göçmenler arasında hızla nüfuzlarını arttıran “köktenciler” onu Fransa’da da buluyor. Tehdit ve hakaretlerin arkası kesilmiyor. Rayhana’nın yazıp sahneye koyduğu ve 8 kadın oyuncuyla birlikte oynadığı “Bu Yaşımda Bile Sigarayı Gizli İçiyorum” adlı oyun Paris’te ilgi gördüğü kadar, tepki de çekiyor. Fransız makamları 12 Ocak’a kadar aktarılanları pek ciddiye almıyor. Rayhana o akşam oyunun sahnelendiği Maison des Métallos salonuna giderken köktendinci Müslümanların gittiği bir mescidin yakınında bir grup gencin ciddi saldısına uğruyor. Orospu, hain, zındık gibi hakaretlerle Rayhana’yı kısa sürede ispirtoya bulayan saldırganlar, sonra da üstüne yanan bir sigara atıyorlar. Saldırıdan büyük bir şans eseri kurtulan Rayhana’ya olayın ardından Kültür Bakanı Frédérick Mitterrand’dan, Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoe’ye, insan hakları kuruluşlarından medyaya geniş bir çevre büyük ilgi gösteriyor. Soruşturmayı AntiTerör Dairesi üstleniyor. Polis korumasında yaşamaya başlayan Rayhana AFP’ye (Fransa Basın Ajansı) verdiği demeçte destek ve dayanışmaya teşekkür ederken saldırı sırasında sokaktan geçenlerin umursamazlıkları karşısında duyduğu düş kırıklığını asla unutamayacağının altını çiziyor. Bu yaşananlardan sonra hayat hikâyesini yazmaya karar veren sanatçının kitabı “Özgürlüğün Ücreti” (Le Prix de la Liberté) 5 Ocak’ta piyasaya çıktı. Saldırıya kayıtsız insanlar ezayirli aktivist, sanatçı Rayhana geçen yıl “Bu Yaşımda Bile Sigarayı Gizli İçiyorum” adlı oyununu sahnelemesinin ardından Paris’te sokak ortasında yakılmak istenmişti. Rayhana şimdi yaşamını anlattığı ve “Hoşgörüsüzlüğü mahkum etmek için yazmak zorundaydım” dediği “Özgürlüğün Ücreti” adlı kitabı ile gündemde. C Le Monde gazetesi ve Charlie Hebdo dergisi yazarlarından, siyaset bilimcisi Caroline Fourest ise esas endişesini, “Gerçek tehlike birkaç meczubun yaptığı çılgınlıkta değil. Vahim olan sokaktaki insanların saldırı karşısındaki kayıtsızlıklarında yatmaktadır” sözleriyle dile getiriyor. Kitabında yalın bir dille güçlü, yaşama sevinci yüksek, aşka inanan angaje bir kadının, Akdeniz’in iki yakası, Fransa ile Cezayir arasında kurmak istediği “evrensel köprüler”i anlatan Rayhana, onu yazmaya iten nedenleri şöyle açıklıyor: “Hoşgörüsüzlüğü mahkum etmek için yazmak zorundaydım. Örneğin türban takılmasının sıradanlaşması gibi belirtilerle tırmanan İslamcılık karşısında Fransa’nın tarihiyle bağdaşmayacak orandaki suskunluğunu sergilemek is Oyunu filme çekilecek tiyordum. Tercih etmek, seçmek gibi bir lüksü olmayanları korumak, onların radikalizme yönelmelerini önlemek için yazmam gerekiyordu. Karısını zorla kapatan bir İslamcıyı öldürmek kimsenin aklından bile geçmez. Ama aynı İslamcı iktidarı ele geçirdiği takdirde, bizleri şehir meydanında asmakta bir an bile tereddüt etmez.” Rayhana kendisine saldıran zavallıların fanatizm ve cehalet kadar, çaresizlik ve umutsuzluktan da böyle davrandıklarını yazıyor. Tekrar sahnelenmeye başlayan, “Bu Yaşımda Bile Sigarayı Gizli İçiyorum” oyunu ise hamamda yıkanan Cezayirli kadınların aile ve mahalle baskısından çektiklerini, inanç ve duygusal dünyalarındaki çelişkilerini yansıtıyor. “Müslüman kadının sesi” olarak kabul edilen bu oyun, mart ayında Michele Ray Gavras’ın yapımcılığında sinemaya da aktarılacak. New York’lu genç ustalar İstanbul’da Kültür Servisi Çağdaş Türk ve Amerikan resminin “Genç Usta / Usta Genç”leri rh+artgallery’deki sergide buluştu. 5 Şubat’a kadar sürecek “Rogue Element / New York İstanbul” isimli serginin özel bir kataloğu da hazırlanıyor. Sergide, New York’tan Georgia Elrod, Evan Sara da Gruzis, Emily Noel çalış Rauch’un ması le Lambert, David Michelanie, Kristine Moran, Sarada Rauch ve çalışmalarını New York’ta sürdüren Barış Göktürk ile Türkiye’den çağdaş Türk resminin genç temsilcilerinden Ebubekir Aydın ve Eşref Yıldırım’ın, bir bölümü büyük boyutlu olmak üzere 24 parça eseri bulunuyor. (0 212 224 74 31) Erdem Helvacıoğlu & Ros Bandt “Black Falcon” (Doublemoon) Erdem Helvacıoğlu, çalışkanlık, yaratıcılık, yetenek ve proje geliştirme gibi konularda ülkemizin yüz akı müzisyenlerinden. Ülke dışında sayısız işbirliğine imza atmış, (popülist ve medyatik değil, gerçek anlamda müzikal) ödüllere layık görülmüş genç bir besteci. Erdem’in avangard dünyanın saygın isimlerinden Avustralyalı Tarhu çalan ses mimarı (sanatçısı) Ros Bandt ile gerçekleştirdiği yeni albüm “Black Falcon”, nesli tehlike altında bulunan Kara Doğan hakkında çağdaş bir ağıt. İki müzisyen yabanlık ile modernlik kavramları arasında doğan ikilemden yola çıkarak, geçmişle gelecek arasında barış ve sevgiye dayalı sonik bir düşünce geliştiriyor; melodik ve armonik yapısı olan ses manzaraları oluşturuyorlar. Er dem’in gitarları çalıp, elektronik altyapıları oluşturduğu albümde, yeni müzik, ambient, elektroakustik ve modern caz arası yolculukta yeni formlar üretilerek, türler arası keşifçi bir özellik sergileniyor. 51 dakikaya yayılan yedi parçada, her iki sanatçı da çalgılarına fazlaca yüklenmiyor, onları öne çıkarmıyor; sadece hikâyeyi anlatan doğaçlamalar gerçekleştiriyor, sağlam bir dramaturji ve güçlü bir atmosfer yaratıyorlar. Bir günde tamamlanan kayıtlarda, yılların birikimini volkanik bir patlamaya dönüştürüyorlar. Kompozisyon duyguları bulunan doğaçlamalardan oluşan, yani “anlık bestecilik” denen şeyi vücuda getiriyorlar. 2010’un son haftalarında çıkan, dinlemesi keyifli sinematografik eser “Black Falcon” elektroakustik dünyasında yılın en başarılı eserlerinden. [email protected] Deadmau5 “4x4=12” (Virgin Records) Elektronik müzik dinleyicilerinin son yıllarda adını çok sık duyduğu DJ/prodüktörlerden birisi Deadmau5 (Joel Zimmerman). Kafasında kocaman bir Mickey Mouse başlığı ile çıkıp kendi materyallerini çaldığı performanslarıyla ünlü. Son birkaç yılda başarısı dünyaya yayılınca, Coachella’da, olimpiyat kutlamalarında çaldı ve sonunda Grammy ödülüne aday gösterildi. Bu kadar ün kazansa da, diğer birçok DJ/prodüktörün tersine ana akıma kaymaktan hep kaçındı. Çaldığı setlerde kendine özgü tarzıyla bir ekol yaratmayı bildi. İlk albümü “Random Album Title” ve ikinci toplama çalışması “For Lack of a Better Name”, belki yerleşik kalıpları kıran, çığır açıcı çalışmalar değildi; ama sonuçta dans pistlerinin vazgeçilmezleri arasına girmeyi başardı. Aralık ayında çıkan bu üçüncü albümü ise, ilk ikisinden farklı olarak albümü sürükleyecek bir hit parçadan yoksun. Elektronik funk’tan, progresif house’a ve dubstep’e kadar çeşitli türde parçalar bir araya toplanmış; ama genel olarak daha synth ağırlıklı bir albüm. Vokalde Sofia Toufa’nın yer aldığı “Sofi Needs a Ladder”, kanımca, sözlerin basitliğinin yanı sıra, müziğiyle de ortalamanın altında kalıyor. “Right This Second”, “Animal Rights” ve vokalleri Greta Svabo Bech’in üstlendiği dubstep türündeki “Raise Your Weapon”, en güzel parçalar. Ancak öne çıkan bu parçalar dışında, fazla heyecan verici bir çalışma değil. Yine de baştan sona bir kulüpte çalınırsa, kalabalığı epey coşturacağı kesin. www.zulalkalkandelen.com Yapı dergisi 350. sayıya ulaştı Kültür Servisi Mimarlık, tasarım, kültür ve sanat dergisi “Yapı”nın 350. sayısı çıktı. Dergi, 350. sayıya özel olarak son 50 sayıda yayımlanan projelerden ve haberlerden bir seçki sunuyor. Yapı dergisinin ocak sayısında Sarl Odile Decq ve Benoit Cornette Architectes’in tasarladığı Roma’daki MACROÇağdaş Sanatlar Müzesi Ek Binası projesine geniş yer veriliyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle