18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 OCAK 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA DİZİ Doğan Güreş, Köşk’te kabul gören Celal Talabani ile ilgili çok önemli bir saptamada bulunuyor 9 HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Talabani yardım etmeseydi PKK dağılıyordu an Dündar: “Ve...” dedi, “1992 kışında askeri operasyon başladı. PKK, Kuzey Irak’ta TSK ile Peşmergelerin arasında sıkıştırılmıştı. Türkiye ilk kez, Talabani ve Barzani’yle ortak bir hareket yapıyordu ve bu işbirliği büyük oranda eylül ayında Köşk’te yapılan Iraklı Kürt ve Türkmen liderler zirvesinin sonucuydu.” Doğan Güreş,“Barzani başlattı bunu, güneyden PKK’ye karşı” diye girdi araya: “Barzani’nin başlatmasıyla, tabii anlaşma da vardı bizimle arasında. Onun güneyden başlatmasıyla, biz de kışlalarımızdan çıkıp doğrudan doğruya Hakuk dahil girdik. Hakuk’u Talabani çevirmişti yalnız. O zaman 3 bin, 4 bin kişi zayiat verildi ve onlar (PKK) kaçtılar Zeli’ye kadar. O zaman tamamıyla dağılmış durumdaydılar.” Akıp giden bu açıklamaların tam ortasında Doğan Güreş, çok Komplo Teorisi Üst düzey polis müdürü hakkındaki suçlamalar nedeniyle yakalanır, inanılmaz iddiaların muhatabı olur, tutuklanıp hapse konulur, komploya kurban gittiğini söyler. Olabilir mi? Olabilir. Fuhuş operasyonu yapılır, ünlü isimler yakalanır, avukatları hemen açıklama yapar, kendilerine kumpas kurulmuştur, müvekkilleri hakkında özellikle yıpratma faaliyeti vardır. Olabilir mi? Olabilir. Belediye başkanı, yolsuzluk suçlamasıyla sabaha karşı yapılan baskınla yakalanır, tutuklanır, hapse konulur. Tezgâh kurulduğunu, bütün bunların yalan olduğunu, günün birinde gerçeğin açığa çıkacağını söyler. Olabilir mi? Olabilir. Bir polis müdürü kitap yazar, birtakım bilgilerini, düşüncelerini açıklar, birileri hakkında inanılmaz iddialarda, suçlamalarda bulunur, kendisine de komplo yapıldığını söyler. Tutuklanıp hapse konulur. Birileri de çıkıp asıl onun komplo yaptığını söyler. Olabilir mi? Olabilir. Kimi akademisyenler, gazeteciler, siyasi kimliği olan isimler bir baskınla toplanıp terör örgütü kurma suçuyla hapse atılırlar. Hepsi komploya kurban gittiklerini, muhalif oldukları için başlarına bunların geldiğini söylerler. Olabilir mi? Olabilir. Bir savcı, bir başka savcıyı makamında gözaltına alır, gözaltına alınan savcı kendisine komplo kurulduğunu söyler. Olabilir mi? Olabilir. Üst rütbeli komutanlar, evlerinden alınır, evleri aranır, darbe planları yaptıkları iddiasıyla haklarında iddianame hazırlanır. Onlar da bir kumpasa kurban gittiklerini söyler. Olabilir mi? Olabilir. Bir din adamının ya da bir politikacının özel hayatına ait görüntüler yayınlanır, o da kendisine bir tezgâh kurulduğunu, bütün bunların komplo olduğunu söyler. Olabilir mi? Olabilir. İnsanların evlerinde bulunan belgeler ülkeyi kaosa sürükleyecek suçlamalara temel oluşturur. Belgelerin evinde bulunduğu sanıklar bu belgeleri hiç görmediklerini, bunların eve polis tarafından konmuş ya da sonradan üretilmiş olduğunu ileri sürerler. Olabilir mi? Olabilir. Bir grup gazeteciye, yazara ve siyasetçiye sorarsanız hayır, olamaz. Onlara göre bunlar komplo değildir hepsi gerçektir, ateş olmayan yerden de duman çıkmaz. Sonra dünyanın başka bir ucunda, ilgisiz bir yerden, binlerce sayfalık belgeler yayımlanmaya başlanır. Bu belgelerin içinde bir grup siyasetçi, gazeteci, yazarın da bulunduğu kişilerle ilgili bağlantılar, belgeler yer almaktadır. Belgelerde adı geçenler bu kez kendilerine komplo kurulduğunu, hatta bütün bu belgelerin yayımlanmasının bir komplo olduğunu söylemeye başlarlar. Burası Türkiye. Olabilir mi? Olabilir. [email protected] C Türkiye ilk kez, Talabani ve Barzani’yle ortak bir hareket yapıyordu ve bu işbirliği büyük oranda eylül ayında Köşk’te yapılan Iraklı Kürt ve Türkmen liderler zirvesinin sonucuydu. Nevruzun anıları hâlâ tazeydi an Dündar: 1993 nevruzu yaklaşırken Türkiye yine endişe içindeydi. Bir önceki nevruzun anıları hâlâ hafızalardaydı ve herkes yeni bir kanlı bayram korkusu yaşıyordu. İşte tam o günlerde hiç beklenmedik bir gelişme oldu; askeri operasyonların baskısı altındaki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ateşkes ilan etmeye hazırlandığı haberi patladı. (Ve... mekanizma çalışıyor) Apo, bu hazırlığından, önce Talabani’ye söz etmiş. Talabani hemen Cengiz Çandar’a aktarmış.. Çandar da o gece derhal haberi Özal’a ulaştırmıştı. Cumhurbaşkanı heyecanlanmadı. (Belki o sırada Apo’ya inanmıyordu. Belki ateşkesin bir numara olduğunu sanıyordu.) “Açıklasın bakarız” dedi Özal. Ama Çandar, “Özal’ın ‘bir beklentisi olduğundan’ emindim” diyerek açıklamalara girişti: “Benim ateşkes basın toplantısına gittiğim sırada (belirli kimi gazetecileri çağırmıştı Apo) onun (Özal’ın) bildiği Cengiz’in mutlaka ne yapıp edip Abdullah Öcalan’la kendisine nakledilmek amacıyla ‘özel bir görüşme’ yapacağından emindi. Bu hiç konuşulmadı (Özal’la) aramızda. Ama, onun (Özal’ın) benden bunu beklediğini ve bunu becereceğimden emin olduğundan ben emindim.” Tabii buraya gelindiğinde bir açıklamaya gereksinim doğuyor. Bir cumhurbaşkanı, bir gazeteci aracılığıyla Apo gibi kanlı bir terör örgütünün lideri ile temas kurmalı mı, ya da bir aracı kanalıyla endirekt yoldan o insanla konuşmalı mı? O sırada yanıtı aranan soru buydu. Cengiz Çandar, soruyu yanıtlıyor: “Bu tür uluslararası ya da ulusal ihtilaflarda kullanılan yöntemlerdir bunlar. Yani, yarınöbür gün iş sarpa sararsa, resmi bir sıfatınız, rolünüz olmadığı için, ‘Ben öyle bir sey dememiştim’ (Özal) diyebilir, devlet mahcup olmamış olur. Eğer iş olumlu yönde yürüyor ise, ‘Sen şimdi çekil bakayım, teşekkür ederiz’ deyip devlet kendisi girer devreye...” Öcalan’ın, asık suratı ekrana geliyor: “...20 Mart’tan 15 Nisan’a kadar ateşkes!..” Can Dündar: “Apo’nun Bekaa Vadisi’ndeki karargâhında sivil kıyafetler içinde yaptığı bu açıklamayla Güneydoğu’da yeni bir aşamaya girildi.” (Kim girdi? Devlet mi, Özal mı?) C Önemli bir saptama önemli bir saptama yapıyor. Köşk’te kabul gören, hatta PKK’ye karşı savaşacağı sözü veren Talabani’yle ilgili olarak Güreş şöyle dedi: “Talabani yardım etmeseydi PKK dağılıyordu.” PKK tam bitmiş iken kurtaran adam, Talabani! Doğan Güreş, TSK’nin görüşünü yansıtıyor: “Bu başarıdan sonra, Barzani’nin yardımından sonra da, ben bu eskelasyonu yani ‘daha üst seviyedeki görüşmelerde sessiz kalmayı’ tercih ettim, ama biraz fazla yükseklere kadar çıkıldı. Faydalı oldu iletişim kurmak, ama biraz fazla yükseklere çıkıldı gibi geldi bana.” Doğan Güreş’in söylediklerini onaylayan ya da karşı çıkan ‘bir ses’ duyulmuyor programda. Öyle sürüyor. Misyon sahibi iki gazeteci Öcalan’la konuşmaları Özal ve Demirel’e anlatacak Öcalan’dan Özal’a övgü asın toplantısını Türkiye’den onlarca gazeteci izliyordu. Ancak, bu gazeteciler içinde ‘bir misyon sahibi iki kişi’ vardı: Demirel’in danışmanı İlnur Çevik’in gazetesinde çalışan İsmet İmset ve Özal’ın danışmanı Cengiz Çandar. Basın toplantısı bittikten sonra, Öcalan bu iki gazeteciyle özel görüştü. B “Vereceği mesajların kimlere gideceğini biliyordu.” evruz’da yaprak kımıldamayacak’ Gerisini Çandar anlatıyor: “Ben bunu Turgut Özal’a nakledeceğim, o da (İmset) Süleyman Demirel’e nakledecek. Biri Başbakan, biri Cumhurbaşkanı... ‘Yalnız, şunu bil’ de ‘N dim (Apo’ya): ‘Yani benim adım Cengiz Çandar, onun adı İsmet İmset. Turgut Özal ve Süleyman Demirel’le müzakere ediyor değilsin, bizimle konuşuyorsun. Biz, sadece harfiyen bu isimlere nakledebiliriz.’ Apo, ‘Ben şeyi taahhüt ediyorum’ dedi. ‘Nevruzda, işte birkaç gün sonra nevruz geliyor, yaprak kı mıldamayacak. Sayın Cumhurbaşkanı’na da Sayın Başbakan’a da bunu söyleyebilirsiniz’ dedi.” Can Dündar, Bekaa’daki görüşmede Apo’nun, gazetecilere Özal’ı öven sözler söylediğine değindi ve; “Yalnız, Türkiye’de hükümetin ayrı, Köşk’ün ayrı dilde konuşması nedeniyle durumdan emin olmadığını söylüyordu” dedi. Can Dündar Bekaa Vadisi görüşmesinden sonra yaşananlar Bekaa dönüşü Türkilan) neler söylemiş.’ (Apo’nun) var. hava yat gazetesinde bir gün önce KâmuGazetecilerin yaşandı?kalın çizgileri ran Karadaği ile Şam’da yaptığıElHa lan’ın kendi iç tüketimidakikaİştededim.koye’de neler basıyor, falan; hiç önemi yok’ Can Dündar gelişmeleri müla‘Ben kendisiyle 45 bir özel ile anlatıyor: “Bekaa dönüşü smet mset doğruca Ankara’ya gelerek devletin zirvesine (Başbakan Demirel’e) bilgi verdi. Çandar ise hemen telefona sarılıp durumu Köşk’te sonucu bekleyen Özal’a iletti.” Ama Çandar, Köşk’ün havasını başka yönleriyle anlatıyor: “‘Yahu’ dedi (Özal), ‘Bu herif (Öca Şırnak’ta mayın: 1 yaralı ŞIRNAK (Cumhuriyet) Şırnak’ın Küpeli Dağı mevkiinde askeri üs bölgesine kantin malzemesi taşıyan sivil plakalı bir minibüsün geçişi sırasında, birliğe 500 metre kala teröristlerin yola yerleştirdiği mayın patladı. Patlamada yaralanan sürücü Nezir Bertan, hastaneye kaldırıldı. katı çıkmış. O günkü gazeteler de ElHayat’tan naklen yayımlamışlar. şte Türkiye’ye yakında dönmeyi umut ediyorum, bilmem ne filan. ‘Bu herif deli mi’ dedi. ‘Ne Türkiye’ye dönmesi? Gene en şahin lafları etmiş’ dedi. Dedim ki; ‘Efendim, o iç tüketim için yapılmış bir konuşma. Yani bu Öca ‘Hava basıyor’ nuşma yaptım, yanımda İsmet İmset de vardı, o da Süleyman Bey’e nakledecek.’ Sesinin tonu düştü birden, ‘Peki Can’, ‘Sen Türkiye’ye dönene kadar ben hiç demeç filan da vermeyeyim o zaman’ dedi, ‘onu rica edeceğim sizden.’ ‘Evet’ dedim.” Çandar dönüyor, Özal’la ancak sahurda buluşabiliyor. Kurtulmuş’tan ‘Muhteşem’ isyanı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle ilgili tartışmalara sert tepki gösterdi. Kurtulmuş, “Türkiye’nin birçok ciddi meselesi varken, Türkiye’de yoksulluk varken, gelir dağılımı adaletsizliği varken, bu dizinin tartışılmasını yadırgıyorum. Türkiye’de füze kalkanı meselesi, Türkiye’nin 2011 yılı bütçesi, ‘Muhteşem Yüzyıl’ kadar tartışılmadı” dedi. Cengiz Çandar Çandar Özal’a Öcalan’ın nasıl biri olduğunu anlatıyor umhurbaşkanı ilk olarak Türkiye’nin başına bunca dert açan Öcalan’ın ‘ne menem birisi’ olduğunu soruyor. Çandar: “‘Nasıl bir adam bu’ dedi. ‘İşte ben de onu söyleyeceğim’ dedim: ‘Bu’ dedim, ‘Keko,’ Abdullah Öcalan için. ‘Eğer bu adam şu anda bütün siyasi haklarını kazanmış biri olsa, diyelim ki milletvekili HEP’ten, SHP’den, ANAP’tan, her ne ise, size yeminle söylüyorum’ dedim, ‘Meclis kulisinde çay içen milletvekili var ya, işte Güneydoğulu, onlarla çay içecek. Sonra, İstanbul’da Çakıl Gazinosu’nda Diyarbakır gecesinde bağış toplanacak, dansöz oynatacak. Ondan sonra, Diyarbakır kanalizasyon meseleleri için heyet gelecek, çözemeyecek de onu, falan, efsane bitecek, yani normalleştirsek işi.’ Çok güldü. ‘Tip bu mu yani?’ dedi. ‘İşte bizim memleketin insanı, ne olacak’ dedim. ‘Oranın insanı, bölgenin adamı. Ve Türkiye’de siyasette aktif olmak istiyor, hesap bu.’ ‘Şimdi şunu yapmamak lazım’ dedi: ‘Bu Milli Güvenlik toplansın. ‘Mavi hat’ta tutuklu sanık kalmadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BOTAŞ’taki “yolsuzluk” iddiaları üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda yürütülen “Mavi Hat” operasyonunun ardından açılan davada tutuklu sanıklar eski BOTAŞ Genel Müdür Vekili Rıza Çiftçi, eski RTÜK üyesi Seydi Çevik ile İbrahim Selçuk, Mustafa Şağban, Ethem Tozlu ve Hasan Turgay Günay adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada Üye Kadir Kayan, Selçuk ve Çevik’in tahliyelerine karşı çıkarak, karara şerh koydu. YARIN: ÖZAL’IN KAFASINDAK ÇÖZÜM PLANI C Ertesi gün de nevruz. 24 saat, 48 saat içinde Türkiye devleti toplanıyor, MGK, Cumhurbaşkanı, kuvvet komutanları, işte bakanlar tepki veriyor: Bu görüntüyü vermemek lazım’ dedi. (Özal) po ateşkeste uzlanma peşinde’ ‘Çok acele etmemek lazım. Yeni ‘A bir durum var ortada. Yeni bir süreç başlıyor gibi’ dedi.” Özal, acele etmemek gerektiğini söylüyor ama, Apo ile ateşkeste uzlaşma peşinde. Apo’nun çağrısını kabul ederek ateşkesi kabule hazırlanıyor. Özal’ın niyeti neydi? Dündar şöyle yorumluyor: “Özal’ın niyeti, bayram tatilinden de yararlana rak konuyu biraz ‘dinlendirmek ve zaman kazanmaktı.’ Bir gün sonra MGK toplantısı vardı. O sahur yemeğinin ardından MGK’ye katıldı ve bu ‘görüşünü’ orada da söyledi. Kuruldan çıkan kararda ateşkes meselesi ‘hiç yokmuş gibi’ bir üslup takınıldı. Ancak, ‘içeride diyalog meselesi gündeme gelmiş ve tepki almıştı.’” Mesajı dolaylı yollardan iletiyordu Asker, noktayı koymuştu MGK’de. Ama, Can Dündar’a göre “Aslında Özal da bu görüşteydi”: “O da, PKK’yle doğrudan temas yerine yetkililerle görüşüyor ve mesajını dolaylı yollardan iletiyordu. Ateşkesi (devletin önde gelen kurum ve kişilerine karşın) ‘önemli bir şans’ olarak görüyordu.” Doğan Güreş’in söylemine, MGK bildirisindeki içeriğe karşın Özal’ın ‘aynı görüşte olduğu’ kanısını öne sürmek hayli tuhaf kaçıyordu. Bu noktada, Can Dündar’ın elbette yaptığı araştırmalardan sonra Özal’la ilgili bir saptaması önem taşıyor: “Geçen yıl bölgeyi kana bulayan Nevruz, ateşkesin yarattığı yumuşak hava içinde bu kez kimsenin burnu kanamadan atlatılmıştı” dedikten sonra çok dikkat çekici bir bilgi veriyor: “Özal, ‘hükümetin (öncelikle Başbakan Demirel’in) ortaya çıkan bu yeni durumu kavrayamadığına ve basmakalıp demeçlerle barış sürecini baltaladığına’ inanıyordu.” Özal planının düğüm noktası bu cümledeydi ve belki de tek başına hareket etmeye alışmış Özal’ın gerçek niyeti de bu vurgulamanın içeriğinde yatıyor. Hükümetin basmakalıp diye nitelenen, barışı baltaladığı öne sürülen tutumuna karşı; “Oysa Özal, ‘bir an önce yeni duruma uygun politikalar üretilmesinden yanaydı’ ve... ...kafasında bir çözüm planı vardı.” Başbakan Demirel, olan biten üzerinde açıklama yapmıyor, ama gelişmeleri çok dikkatle izliyordu. MGK’de Özal’ın eğilimlerine uygun politikalar üretilmesine yanlı olmadığı ‘MGK bildirisinde ateşkes meselesi hiç yokmuş gibi’ davranılmasından da anlaşılıyordu. Askerlerin de ateşkes görüşmelerine karşı çıktığı, zamanın Genelkurmay Başkanı Güreş’in sözleriyle de kanıtlanıyordu. Dündar’ın, MGK’nin ateşkese aldığı vaziyeti anlatmasından hemen sonra Doğan Güreş, “Eşkıyayla masaya oturulup, aracı olarak kullanılır mı?” diyor. Sürdürüyor: “Şimdi IRA meselesi var. Şimfen diyorlar, bir parti var, o aracılık etti, onların şeyini yapıyor. Ama, şöyle masaya oturup da politikacılarla, onların başıyla konuşma diye böyle bir şey yok. Detaylarda böyle bir konuşma yok... ...Eşkıyayla karşı karşıya oturulmaz...” Demirel dikkatle izliyordu Göçükten çıkan mucize SOMA (AA) Manisa’nın Soma ilçesinde bulunan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni yılı karşıladığı kömür madeninde göçük meydana geldi. Madende bulunan Mehmet Ali Taşer adlı işçi göçük altında kaldı. Solunumu ve kalbi durmuş olarak göçükten çıkarılan işçi, hastanede yapılan müdahaleyle yaşama döndürüldü. KESK’e ilk kadın başkan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) KESK’te 89 Ocak’ta düzenlenen Olağanüstü Genel Kurul’un ardından Genel Başkanlığa Döndü Taka Çınar, Genel Sekreterliğe Kasım Birtek getirildi. Mali Sekreter Yaşar Gül, Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Akman Şimşek, BasınYayın Sekreteri Hamide Yiğit, Kadın Sekreteri Canan Çalağan, Hukuk ve Uluslararası İlişkiler Sekreteri İlhami Şahbaz oldu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle