18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Sayı 26 [email protected] Açıklıyoruz! Yıl: 1912 Batı'nın Çılgın İstanbul Projesi Bayatlamış Kitaplar Geçen haftanın yoğun olayları arasında gözden kaçmış küçük bir haber vardı. Denetçiler, bir “butik” şarapçıyı basmışlar, 1995 tarihli şarapları “bayatlamıştır” gerekçesiyle imha edilmesini istemişler. Şarabın eskidikçe güzelleştiği zor anlatılmış kendilerine. Aynı şeyi kitapçılar için düşünelim: Denetçiler bir kitabevini basıyor. “Nedir bu?” “Don Kişot.” “Ne zaman yazılmış?” “Kim bilir kaç yüzyıl önce…” “Vay! Bayatlamış kitap satmaya utanmıyor musun? Derhal imha edile…” “Aman…” “Amanı zamanı yok! Ya bunlar ne zaman yazılmış?” “İliada ile Odyseeia mı? İsa’dan önce…” “Bayat kitaplarla okurları mı zehirleyeceksin!.. Direnme, hilebaz! Kitaplar fırına, sen kodese… Yallah!” Matinede hayal kırıklığı Özdemir Asaf edebiyat matinelerinin yıldızıydı. Bir keresinde bu ününü bilerek, isteyerek yaraladı. 50'lerin sonunda Eminönü Halkevi'nde bir edebiyat matinesi düzenlenmişti. Sırayla sahneye çıkıldı, şiirler, kısacık öyküler okundu. Özdemir Asaf en sona bırakılmıştı. Her zamanki gibi. Matinenin "assolist"iydi yine. Mikrofonda adı söylenince büyük bir alkış koptu. Salonda kahkahalar yükseldi. "Kim bilir neler yapacak yine... Bizi nasıl güldürecek..." Özdemir Asaf sahneye çıktı. Elinde bir kitap. Mikrofona yaklaştı. "Şimdi," dedi, "size Selma Lagerlöf’ten bir öykü okuyacağım." Yine kahkahalar... Bakalım ne sürprizler bekliyor bizi. Özdemir Asaf kitabı açtı. Ciddi ciddi başladı öyküyü okumaya. Bir dakika... iki dakika... beş dakika... Bekliyoruz... Bir şey olduğu yok. Özdemir Asaf sürdürüyor okumayı. Hani mikrofonla oynardı, uzun uzun bakardı bize... Gülerdik... Ezbere bildiğimiz şiirlerini onunla haykırırdık... Hayır, Lagerlöf'ün öyküsünü dinliyoruz. Salon on beş dakika sonra boşalmaya başladı. Yarım saat sonra yarıya indi. Öykünün sonunu ancak kırk beş dakika direnebilenler dinleyebildi. Ama kimsede alkışlayacak hal de, keyif de kalmamıştı. Özdemir Asaf "seyirci"yle dalgasını bu kere de böyle geçmişti. "Bir tek yazardan çalarsan..." Başbakanın “Çılgın İstanbul Projesi”nin ne olduğu konusunda aylardır öne sürülen birbirinden farklı tahmini görüşler ortalıkta dolaşırken Cumertesi Araştırma Ekibi, Fransız Arşivlerine gizlice girerek “Batı’nın Çılgın İstanbul Projesi” ne ulaştı. Lectures Pour Tous dergisinin 1912 yılında yayınladığı projenin ayrıntılarını ,100 yıl öncesinden bugüne ışık tutması amacıyla yayınlıyoruz. Batılı madam ve monşerlerin Eyüp sırtlarından geleceğin İstanbuluna kuşbaşı bakarken resmedildiği projede birkaç yeni asma köprünün olması dikkat çekiyor. Ayrıca kentin üstünden geçen uzay çağını andıran yol ve köprülerin ayrı bir renk kattığı projenin bugün ne şekilde gerçekleştirilebileceğini bilemiyoruz... verilebileceğidir. Ayrıca sol tarafta dürbünle kente doğru bakan şahsın kimliği ve amacı konusunda da bir takım kuşkuların olabileceğini düşünmekteyiz... Yaptığımız hassas ölçümler sonucunda aynı masada yanyana oturan madam ve monşerlerin aralarındaki mesafenin yer yer 45 cm. olması gereken makul sınırın altına indiğini de saptamış bulunmaktayız. Resmin hiçbir yerinde devrilmiş metrobüs görüntüsü olmamasının da projenin yumuşak karnı olduğunu ve inanılırlığına gölge düşürebileceğini tahmin ediyoruz... Yazarlar Hollywood’a nasıl bakıyor? İşte kimilerinin sinemanın başkentine ilişkin sözleri: Raymond Chandler: "Kitaplarım iyi olsaydı, Hollywood'a çağrılmazdım. Kötü olsaydı, ben gelmezdim." Stephen Vincent Benét: "Buraya geldim geleli Abraham Lincoln'ü dört kere yazdım; biri çok iyiydi. Kabul etmediler tabii. Şimdi, içlerinde benim de bulunduğum yedi kişi, beşinci bir metin üstünde çalışıyoruz. En kötüsü bu olacağa benziyor. Buradan hemen çekip gitmezsem delireceğim. Belki de delinin tekiyim zaten." Nelson Algren: "Haftada bin dolara anlaştık. Pazartesi işe başladım, çarşamba kovuldum. Beni işe alan, salı günü sepetlenmişti." Wilson Mizner: "Bir tek yazardan çalarsan düpedüz hırsızlıktır; ama birçok yazardan çalarsan, bunun adı araştırmadır." F. Scott Fitzgerald: "Bana bir kahraman göster, sana bir tragedya yazayım." Christopher Isherwood: "Senarist, itirafta bulunması için işkence gören, ama itiraf edecek hiçbir şeyi olmayan kişidir." Herman L. Mankiewicz: "Haftalığı ancak 75 dolar eden bir sürü yazar tanıyorum; ama hepsi haftada 1500 dolar kazanmakta." Dudley Nichols: "Senaryo bir fotokopidir; asıl filmi yönetmen yapar." Ferdinand Zecca: "Shakespeare'i yeniden yazıyorum. Harika şeyleri ıska geçmiş namussuz." John Steinbeck: "Beni hiç kafanıza takmayın. Gazap Üzümleri, Shirley Temple'ın dişleri yanında nedir ki!" ÇEKİNCELERİMİZ!.. Bildiğimiz ise, bu “çılgın” projenin günümüzde ancak bazı değişikliklerle uygulanabileceğidir. Buna göre, ön planda yer alan içkili lokantanın katiyen olamıyacağı ve çağdaş ileri demokrasili Türkiye'nin koşullarına göre bu lokantada içki yerine zemzem suyu ve şerbet servisine izin TARİHTE HERHANGİ BİR GÜN... ‘Tekirdağ Denince İnsanın Aklına İlk Gelen Balık ve Rakı Değil mi?’ 9 OCAK: Hepimizin yerine düşünen ve karar veren yüceler yücesi, Yüzyılın Başbakanı (10 yıl oldu sayılır, kaldı geriye 90!) Kars’ta yarım bırakılmış bir heykele “ucube” dedi diye ortalık yıkılıyor. Oysa yıkılması gereken ortalık değil bu heykel, gene karıştırdık sanıyorum. Başbakanımız için “Sanat eleştirmeni kararını verdi: Yıkılsın!” diye yazmış bir yüzde 42’lik bir köşe yazarı. Oysa AKP döneminde sanat eleştirisi en parlak dönemini yaşamaktadır. Ülkemizdeki sanat eserleri artık ikiye ayrılır hale gelmiştir; içine tükürülecek olanlar ve yıkılacak olanlar. Eskiden bu ülkede gecekondular yıkılırdı, o günleri hemen nasıl da unuttuk. AKP iktidarında artık öylesine gelişmiş bir ülke haline geldik ki, gecekondular değil heykeller yıkılıyor! Bu eleştirilecek değil övülmesi gereken müthiş bir gelişmedir. “Yemen Türküsü”nü çalın, ağlamak istiyorum!.. 11 OCAK: Alkoldeki yeni düzenlemeler yüzde 42’likleri nasıl da endişelendirdi! Sanırım bunların oranı son düzenlemenin ardından yüzde 42’den 35’liğe, sonrada 20’liğe yani “bebe rakısı”na düşer. O büyük günler, o 70’lik günler geride kaldı beyler!.. Bence sadece rakı değil leblebi de yasaklanmalı! Bence artık son yolluklarınızı alın ve hesabı ödeyip kalkın o masadan!.. Neymiş efendim, artık ne sahil kenarında bir restoranda ne de kır düğününde içki içilecekmiş. Kokteyller bitiyormuş. Bak AKP, denizin dibine tüp geçit yaptı, siz de becerebiliyorsanız artık deniz kenarında değil, denizin dibinde için kardeşim. Hem böylece balık da bedavaya gelir!.. Ayrıca kokteyle ne gerek var ki artık?.. Yüce Başbakanımızın da buyurduğu gibi ülkede sanatın hali ortada, bakın her yer ucube sanat eseri dolu, böyle bir ortamda en doğru olan; alkollü kokteylleri kaldırmaktı zaten!.. 12 OCAK: Alkol almak artık öylesine zor bir hale geliyor ki, sanırım yakında promil ölçmeye de gerek kalmaz. Ülkedeki promil oranlarının bu yıl içersinde enflasyon oranlarının bile altına düşeceğini sanıyorum. Sahi bu arada artık bazı şehirlerin de, kendine çekidüzen vermesi gerekiyor. Örneğin: TEKİRDAĞ! Tekirdağ denince insanın aklına ilk gelen nedir; balık ve rakı değil mi?... Ne de olsa; Tekir balığı bazılarının gözünde en güzel Tekirdağ rakısıyla gitmektedir. Yanlış anlaşılmasın ben Tekirdağ’ın sadece köftesini bilirim. Belki ilk aşamada bu şehrin ismi: BARBUNDAĞ olabilir. En azından Tekir’e yakın bir balık sayılır Barbun ama o sonradan imana gelip tövbe etmiştir bildiğim kadar. Barbundağ dediğimiz zaman aklımıza hemen rakı gelmez. Bence iyi olur. Köfte neyimize yetmiyor kardeşim içeceksen hakiki Türk içkisi olan ayran ne güne duruyor!.. Beyler, bayanlar; artık alkolle aranızdaki mesafe Mersin’deki liseli kızlarlaerkeklerin arasındaki 45 santimden de fazla olacak, bunu unutmayın. Yatıpkalkıp AKP’ye dua edin. Suyu bundan sonra rakısız için! Bu parti sizin sağlığınızı sizden çok düşünüyor. MÜMTAZ ARIKAN  benim adım vatandaş, parayı bulamam diyorsam bulamam!  kütüphaneler kışlamız, kitaplar da süngümüzdür!  mısır'daki sağır sultan'a sponsor aranıyor!  bir orkestrada arap olur zırlarım!..  bütçe görüş mesafem daralıyor!  silivri'yi İLlallah yapacağız!..  kedi ciğersiz adamı sevmez!  her yöne 400 dakika iş hakkı...  garibana 2+0 konut.  alkollü futbolcu top sürmesin!  şike yapan kaleci 6 ay hava topundan men edilsin!  doğu'daki iki yüzlülüğe hayır! F.Bahçe Arjantin kupasını kaldırdı Yeni Malatyaspor'a yenilerek 28 yıl olan Türkiye Kupası hasretini 29 yıla çıkaran Fenerbahçe, bu sonuçla Arjantin Kupası'nı kazandı. Yanda Arjantin birasını kupa bardakta içen dertli bir Fener taraftarı görülüyor... RTÜK'ten Meteoroloji’ye uyarı Bu hafta sonu için yine felaket senaryolarını piyasaya süren Meteoroloji Genel Müdürlüğü'ne RTÜK'ten uyarı cezası geldi. RTÜK'ten yapılan açıklamada, “Meteoroloji’nin aylardır yaptığı ve hiçbiri gerçekleşmeyen İstanbul’da yağmur, kar, fırtına, dolu, hortum gibi tahminlerinin yanıltıcı içerik taşıdığı ve Türk aile yapısını tehdit ettiği” belirtilmiştir. CİHAN DEMİRCİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle