Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
26 EYLÜL 2010 PAZAR CUMHUR YET SAYFA
DİZİ 9
Bodur’dan ‘Dört İdam Bir Tanık’
Yurt Haberleri Servisi - Gazetemizin İs-
kenderun muhabiri Akõn Bo-
dur’un “Dört İdam Bir tanõk”
adlõ kitabõnda 12 Eylül döne-
minde Adana yöresinde
idam edilen 4 kişinin infaz-
larõ, gözlemci sõfatõyla
idamlara tanõklõk eden Mus-
tafa B.’nin anlatõmõyla 30
yõl sonra gün õşõğõna çõkõ-
yor. Kitapta 4 mahkûmun
hücrelerinden alõnõp infaza
götürülüşleri, ailelerine
yazdõklarõ son mektuplar,
son arzularõ, arkadaşlarõnõn
anlatõmlarõ ve infaz tutanaklarõ yer alõyor.
‘Dinleme yargı kararına bağlıdır’
İstanbul Haber Servisi - İçişleri Bakanõ
Beşir Atalay, “Uluslararasõ İstihbarat Sempozyu-
mu”nda konuştu. Atalay, “Telefon dinlenmesi
yargõ kararõ dõşõnda olursa cezasõ çok ağõrdõr. Her
şeyin kaydõ yargõ kararõ dosyasõnda olacak. Yan-
lõş bir uygulama varsa mutlaka bunun hesabõnõ
verir. İstihbarat, devletin topluma müdahalesi ola-
rak kurgulanamaz” dedi. Atalay, güvenlikle ilgili
bir üniversite kuracaklarõnõ da sözlerine ekledi.
‘Emekli maaşı sınırın altında’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk
Emekli-Sen Genel Başkanõ Osman Özdemir,
Türk Emekli-Sen 4. Olağan Genel Kurulu’nun
açõlõş konuşmasõnõ yaptõ. Özdemir, emeklilerin
yüzde 80’inin açlõk sõnõrõnõn altõnda maaş aldõğõnõ
belirterek, “Yõllarõnõ devlete hizmetle geçirenler,
insan onuruna yakõşõr bir maaş bekliyor” dedi.
Özdemir, seçimlerde yeniden başkan oldu.
‘Başka bir dünyaya koca bir adım’
İstanbul Haber Servisi - Küresel Eylem
Grubu, Taksim Hill Otel’de küresel õsõnmaya kar-
şõ bilgilendime toplantõsõ düzenledi. Gazeteci, ya-
zar Ömer Madra iklim açõsõndan oldukça ağõr bir
yõl geçirdiklerini belirterek, “küresel õsõnmayõ
durdurmak için işbaşõna, eylemceye” sloganõyla
10 Ekim Pazar günü tüm dünyada “başka bir dün-
yaya doğru koca bir adõm atacaklarõnõ” duyurdu.
‘Yargının itibarına gölge düşecek’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DP Ge-
nel Başkanõ Hüsamettin Cindoruk, HSYK üye se-
çimlerine ilişkin açõklamasõnda, hakim ve savcõla-
rõn, seçim kurullarõ önünde kuyruğa girerek oy
kullanmalarõnõn onur kõrõcõ olduğunu söyledi.
Cindoruk, bu durumun “hâkimlerin ve yargõnõn
itibarõna gölge düşüreceğini” belirtti.
SDP ve TÖP’ten protesto
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sosya-
list Demokrasi Partisi (SDP) ile Toplumsal Öz-
gürlük Platformu (TÖP) üyeleri, “Devrimci Ka-
rargâh Örgütü”ne yönelik operasyonda, aralarõn-
da SDP lideri Rõdvan Turan’õn da bulunduğu par-
tililerin tutuklanmasõnõ protesto etti. Yüksel Cad-
desi’ndeki basõn açõklamasõnda, “AKP, solu ve
toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek için etik dõ-
şõ yöntemlerden faydalanmaktadõr” denildi.
Baştarafı Arka Sayfada
gelelim işimize. Bugün artık sonuçlar belli
olduğuna göre, jürilik görevimiz dahilinde
seyrettiğimiz filmlerden söz edebilirim.
Öncelikle son derece sıradan bir baba oğul
ilişkisini anlatan “Bal”, bana göre Oscar’a gitmeyi
hak ediyor. Filmde her şey çok sakin gelişiyor,
tıpkı arıların sabırla bal yapmaları gibi... Büyük
sözlerden uzak...
Semih Kaplanoğlu’nun en büyük şansı çocuk
oyuncusu Bora Altaş, öyle gerçek ki, filmi
izlerken onu hemen yanı başınızda
hissediyorsunuz. “Merhaba ben geldim.”
Nesli Çölgeçen’in “Deniz’den Gelen” filminde
de bir mülteci çocuğu oynayan çocuk oyuncu da
bir o kadar gerçek. Çölgeçen, sadece Türkiye’nin
değil dünyanın en önemli sorunlarından birine
mülteci ve göç olayına çok farklı bir açıdan giriyor.
Bir insanlık durumuna sizi de ortak ediyor. Bir gün
göç etmek zorunda kalabilirsiniz... Hiç
düşündünüz mü?
“Beş Şehir” filminin yönetmeni ve senaryo
yazarı Onur Ünlü, farklı bir yol izleyip, kötü, çirkin
olan her şeyi birbiri ardından inatla anlatıyor ve
bunu özellikle yapıyor, en çok da ölümle dalga
geçiyor. İşte bu kadar, diyor, hayat dediğiniz nedir
ki...
“Kader” filmine vurulduğum Zeki Demirkubuz
doğrusu beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.
Erkek yönetmenlerin biraz kadın duygusunu
öğrenmeleri gerek, bu öyle kitaplarla filan olacak
iş değil, biraz duygudaşlık kurmak gerek, aksi
halde olmuyor.
Levent Semerci’nin gerçek bir hikâyeden yola
çıkarak, dağların doruklarındaki bir ileri karakolda
yaşayanları ve ölümü anlattığı “Nefes” filmi ise
gerçekten nefes nefese izleniyor.
Filmler bu kadar, gelelim oyunculara; sevindirici
bir gerçek var ki, oyunculuk başını alıp gitmiş.
Kötü oyuncu yok gibi bir şey, demek ki, diziler ve
birbiri ardından geçilen filmler oyunculuğu üst bir
yere taşımış. İşleyen demir pas tutmaz derler ya
aynen öyle.
Şimdi bir büyük söz daha, çok yakın bir
geçmişe kadar bazı meslekler dokunulmazdı.
Örneğin kötü polis, adam öldüren polis
yazamazdınız ama artık bu aşılmış durumda;
seyrettiğimiz on filmde üç polis karakteri vardı,
adam öldürmüş, işten el çektirilmiş, vicdan azabı
çeken polisler. Beni en çok etkileyen bu oldu.
Yaşasın sansürsüz bir sinema.
Adana’da durumlar böyle, memleketi özledim
ama ilk kez korkuyorum, galeri saldırıları korkuttu
beni, içki filan bahane, orada müthiş bir rant var.
Rantın olduğu yerde ölüm de olur.
isilozgenturk gmail.com
IŞIL ÖZGENTÜRK
Korkulu Günler Başlarken
Hazırlayan: M YASE LKNUR ve
AYKUT KÜÇÜKKAYA
12Eylül darbesini
önceki darbeler-
den ayõran en belirgin fark-
lardan biri de basõnla iliş-
kilerinde gözleniyordu.
Basõna yönelik baskõ, san-
sür, toplatma, kapatma
kararlarõnõn yanõnda dar-
be yönetiminin uygula-
malarõnõ eleştiren gazete-
ciler sõkõyönetim mahke-
melerinde yargõlanõp hap-
se mahkûm ediliyordu.
Oysa büyük basõn kuruluşlarõ dar-
benin hemen ertesi günü yönetime
el koyanlarõ alkõşlamõş, ülkeye
huzur getiren darbecilere övgüler
dizmekte sakõnca görmemişti. An-
cak çok geçmeden 12 Eylül dar-
besinin 12 Mart’õn bir devamõ
olduğu anlaşõlmõştõ.
Darbeden sonra 400 gazeteci
için toplam 4 bin yõl hapis cezasõ is-
tendi. Gazetecilere 3 bin 315 yõl 6
ay hapis cezasõ verildi. 31 gazete-
ci cezaevine girdi. 300 gazeteci sal-
dõrõya uğradõ. 3 gazeteci silahla öl-
dürüldü. Gazeteler 300 gün yayõn
yapamadõ. 13 büyük gazete için 303
dava açõldõ. 39 ton gazete ve der-
gi imha edildi.
Süresiz kapatma
İlk olarak Arayõş dergisi ile De-
mokrat, Hergün ve Aydõnlõk gaze-
teleri süresiz kapatõldõ. Türkiye
Gazeteciler Sendikasõ Ankara Şu-
besi Genel Sekreteri Mehmet Genç
gözaltõna alõndõ ve TGS Ankara Şu-
besi 9 Aralõk 1980’e kadar kapa-
tõldõ. İstanbul’daki sekiz gazeteden
Milli Gazete dört kez toplam 72
gün, Cumhuriyet dört kez toplam 41
gün, Tercüman iki kez 29 gün, Gü-
naydõn iki kez 17 gün, Güneş
ve Milliyet birer kez toplam
10’ar gün, Tan bir kez 9 gün,
Hürriyet iki kez toplam yedi
gün kapatõldõ. Bu gazetelerin
yönetici ve yazarlarõ hakkõnda
sõkõyönetim mahkemelerinde
davalar açõldõ, birçoğu tutuk-
landõ, bazõlarõ ise mahkûm ol-
du. Darbeden sonraki dört yõ-
lõ kapsayan bir araştõrmanõn
sonuçlarõna göre; gazete ve
dergiler 41 kez toplatõldõ veya
yayõmõ durduruldu veya kapatõldõ.
Bazõ sõkõyönetim komutanlõklarõ,
kimi gazetelerin, kendi sorumluluk
bölgelerine sokulmasõ ve satõşõnõ ya-
sakladõ. Yarõya yakõnõ Bakanlar
Kurulu’nca olmak üzere 927 yayõn
yasağõ getirildi. Bu dönemde basõn
dõşõ suçlananlar hariç, gazeteci, ya-
zar, çevirmen ve sanatçõlara veri-
len mahkûmiyet kararlarõnõn top-
lamõ 316 yõl, 4 ay, 20 güne ulaştõ.
Tercüman, Nazlı Ilıcak’õn yazõ-
larõ nedeniyle 3 kez kapatõldõ. Naz-
lõ Ilõcak 25 Ağustos 1981’de yazõ-
sõndan dolayõ 3 ay süreyle hapis ce-
zasõna mahkûm oldu.
400 gazeteciye
4 bin yõl hapis
12Eylül darbesi basõndaki
ayrõşmayõ, dezanformas-
yonu ortaya koyan bir turnusol
kâğõdõ oldu. İktidarlarla iyi ilişki-
ler kurmayõ kurumsal çõkarlarõnõn
gereği olarak gören büyük basõn
kuruluşlarõ 12 Eylül darbesine al-
kõş tutarken Cumhuriyet gazetesi,
basõnda darbecilere karşõ muhalif
çizgideki tek gazete olarak yayõnõ-
nõ sürdürdü. Sõkõyönetimin yasak-
larõ, sansür kararlarõ, tüm basõn
kuruluşlarõ gibi Cumhuriyet’in de
elini kolunu bağlamasõna karşõn
yine de habercilik ölçüleri zorla-
narak, insan haklarõna sahip çõkõl-
maya çalõşõldõ. Sõkõyönetim yargõ-
lamalarõ, iddianameler sayfalar
halinde kamuoyuna duyuruldu. Sõ-
kõyönetim yasaklarõ kapsamõnda
savunulamayan düşünceler, yargõ-
lama, savunma çerçevesinde ay-
rõntõlarõ ile Cumhuriyet’te yer al-
dõ. Gazetenin bu yayõn çizgisi dar-
becileri alabildiğine öfkelendirdi.
Cumhuriyet’i sindirmek, sustur-
mak adõna her yol denendi. Cum-
huriyet birkaç kez, en uzun süreli
kapatõlan tek gazete oldu. Yöneticileri, çalõşanlarõ
sorgulamaya alõndõ, yargõlandõ.
Barõş Derneği davasõ nedeniyle yazarlarõmõz Ali
Sirmen, Erdal Atabek ve şimdiki yazarlarõmõzdan
Ataol Behramoğlu tutuklandõ.
Darbenin üzerinden henüz iki ay geçmişti ki İlhan
Selçuk’un 11 Kasõm 1980 tarihinde “Kemalizm
İdeolojisi Muz mudur?” başlõkõlõ yazõsõna öfkelenen
darbeciler gazeteyi yine on gün süreyle kapattõ.
Oktay Akbal, bir yazõsõnda anlattõğõ bir fõkra ne-
deniyle tutuklanan yazarlarõmõz arasõna katõldõ. Ak-
bal’õn köşesinde anlattõğõ fõkra şöyleydi: Bir paşa ko-
nağõnõn mutfağõndaki aşçõ yamaklarõ ellerindeki bir
balõğa bakarak “Bu balık erkek mi, dişi mi?” diye
tartõşõyorlarmõş. En sonunda gidip aşçõbaşõna sor-
muşlar. O da “Paşaya sorun” demiş. Genç aşçõlar
“Aman usta, paşa nereden bilecek?” diye itiraz
edince, aşçõbaşõ cevap vermiş: “Bilmesine bilmez
ama onun dediği dediktir.” Bu
yüzden Oktay Akbal tutuklandõ,
yargõlandõ, tahliye edildikten bir
süre sonra hükmü kesinleşti ve
1983 Ağustos ayõnda cezasõnõ ta-
mamlamak üzere tekrar hapse
girdi. Ayrõca o dönemde Cumhu-
riyet gazetesi birkaç kez kapatõldõ.
Cunta yönetimi, Atatürk adõnõ
ağõzlarõna sakõz etmesine karşõn
Atatürk’ün kurduğu ne kadar ku-
rum varsa yok etme çabasõ için-
deydi. Türk Dil ve Tarih Kuru-
mu’nun kapatõlmasõna öfkelenen
Nadir Nadi’nin, Mart 1982’de ya-
yõmlanan “Ben Atatürkçü Deği-
lim” kitabõ Uğur Mumcu’nun de-
yişiyle 12 Eylül generallerinin su-
ratõnda boş bir eldiven gibi şakla-
mõştõ. Nadi bu kitabõ için şöyle di-
yordu:
“Atatürk’ün yüce adını mas-
kara olmaktan kurtarmak için
bari biz bu adamlara karşı dur-
masını bilelim ve göğsümüzü
gere gere onlara seslenelim.
Çağdaş uygarlığa sırt çevirmek
Atatürkçülük ise biz Atatürkçü
değiliz. Hayatta en hakiki mürşid ilim değilse, biz
Atatürkçü değiliz. Vicdan ve fikir özgürlüğü, doğ-
ruyu aramak, inandığımızı savunmak hakkını bi-
ze vermiyorsa biz Atatürkçü değiliz. Ulusal ba-
ğımsızlık başkalarının uydusu halinde yaşamak
anlamına geliyor ve halkçılık ilkesi mutlu bir
azınlık elinde cennet vaatleri ile ömrü billah sö-
mürülmesi sayılıyorsa biz Atatürkçü değiliz. On-
lara bunları söyleyelim. Atatürk’le ve Atatürkçü-
lükle de hiçbir ilişkileri olmadığını ispat edene
dek söyleyelim.”
Türk Dil Kurumu’nu savunan ve 1961 yõlõnda ya-
yõmlanan “Tuhaf Bir Tasarı” adlõ yazõsõnõ 23
Ocak 1983’te yeniden yayõmlayõnca 1. No’lu Sõkõ-
yönetim Mahkemesi’nce yargõlandõ ve 2 ay 20 gün
hapse mahkûm oldu. Milli Savunma Bakanõ’nõn
son anda temyiz hakkõnõ kullanmasõyla Yargõtay,
kararõ bozdu ve aklanmasõna karar verdi.
Darbecilerin hedefi
C
lhan Selçuk’un 11 Kasım
1980’de “Kemalizm deolojisi
Muz mudur?” başlıkılı yazısına
öfkelenen darbeciler gazeteyi
10 gün kapattı.
YARIN: ŞKENCEC M GÖRDÜM
27Mayıs 1960 ve 12 Mart
1971’de gazetecilik yapan,
12 Eylül döneminde ise Cumhuri-
yet’in Yazıişleri Müdürü olan gaze-
temiz mtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu
Başkanı, Türkiye Gazeteciler Ce-
miyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç,
darbe sürecindeki anılarını paylaş-
tı. Nadir Nadi’nin mahkûmiyetini, Ok-
tay Akbal’ın 3 aylık hapis cezasını,
Mehmed Kemal’le Okay Gönen-
sin’in günlerce gözaltında tutulma-
sını anımsatan Erinç, “En çok ka-
patılan gazete Cumhuriyet oldu”
dedi. Erinç’in ağzından 12 Eylül ön-
cesi ve sonrası yaşanan ve tarihe
not düşen anıları:
ALBAY GAZETEYE GEL NCE
Yazıişleri müdürlüğüm dönemin-
de 3 defa gazete kapandı. Hatta bir
keresinde kapanma kararını tebliğ
eden Albay, Cumhuriyet’in ahşap bi-
nasının karşısındaki yeni binasın-
daki girişteki masaya geldi. Beni ça-
ğırdılar... Albay dedi ki, “Kapıları tu-
tun kimse girip çıkmasın” dedi.
Epeyce heyecanlandık. Herhalde
yayın yasağı olduğu için gazeteler
dışarı çıkmasın diye önlem almak is-
temişti. Böyle bir dert oldu.
B Z GELD K, YARGILAY
Tutuklama isteğiyle Sıkıyönetim
Komutanı Necdet Üruğ tarafından,
301’in karşılığı 159, bir tanesi de Sı-
kıyönetim Yasası’nın 16. maddesi-
nin 2. fıkrasına göre ‘halkı heyeca-
na verici yayın yapmaktan’ üç defa
yargılandım. Bu yargılanmalarda
uygulama şöyle oluyordu: Selimi-
ye’ye gidiyorduk, ‘Biz geldik’ di-
yorduk. Sanık kartı veriyorlardı, ya-
kamıza takıyorduk. Duvarın dibinde
sıraya giriyorduk. Belirli bir sayıya
ulaşınca silahlı askerler bizleri sıra
halinde duruşma salonlarının bu-
lunduğu bölüme getiriyorlardı. Ora-
da ifademiz alınıyordu. Yine gaze-
teye geliyorduk, ben üç kez yargı-
landım ama mahkûm olmadım...
KURTBÖKE NASIL
BERAAT ETT
Oktay Kurtböke yargılandı... Ama
bir hikâyesi var. Sıkıyönetim gıda
maddelerine zam yapılmasını ya-
saklamıştı. O dönemde Çetin Öz-
bayrak ayrıldığı için tek Yazıişleri
Müdürü ben kalmıştım. Ben de has-
talanınca (1980’lerin sonu) Kurtbö-
ke yazıişleri müdürlüğünü üstlen-
mişti. Hem Genel Yayın Yönetmeni
hem Yazıişleri Müdürü’ydü. O dö-
nemde ‘Gıda maddelerine yüzde 18
zam yapıldı’ diye Cumhuriyet’te ha-
ber çıktı. Oktay hakkında dava açıl-
dı, sıkıyönetim yasağına aykırı ha-
reketten. Nasıl savunma yapaca-
ğız diye düşünürken stanbul Tica-
ret Odası’nın aylık fiyat endeksleri
raporunu bulduk. Endekste veriler
fiyatların 15-16 puan arttığını gös-
teriyordu. Oktay o belgeyle duruş-
maya gitti. Tabii fiyat artışlarındaki
puanla, gazetede yazılan yüzde ara-
sındaki fark o arada ayırt edilmedi-
ği için Oktay da beraat etti.
YAZILI TEBL GATIN
YER N TELEFON ALIYOR!
12 Eylül’de yayın yasakları geç-
mişten yaşanan deneyimlerle ‘yazı-
lı tebligatsız’ yapılmaya başlanmış-
tı. Ben hem 27 Mayıs 1960’daki
hem de 12 Mart 1971’deki sıkıyö-
netim dönemlerinde de gazetecilik
yapmıştım. O dönemlerde yayın ya-
sakları yazılı olarak ve genelde Si-
yasi Şube’de görevli polisler tarfın-
dan yazıişleri müdürlerine tebliğ
edilirdi. Hatta 27 Mayıs öncesi ve
sonrasındaki yasak belgelerinden
sansürün ilk kez kaldırılışının 100.
yıldönümünde
başlıklı yasak belgelerinin yer aldı-
ğı bir sergiyi TGC Basın Müzesi’nde
düzenlemiştik. 12 Eylül’de tebligat
yönteminden telefonla yasak bil-
dirme dönemine geçildi. Başlan-
gıçta Sıkıyönetim Komutanlığı’nın
Basın ve Halkla lişkiler bölümünde
görevli yarbay ve binbaşılar tara-
fından yapılan yayın yasağı tebli-
gatları giderek Kıdemli Astsubay
Üstçavuşlara kadar inmişti. Bu ne-
denle 12 Eylül’deki yayın yasakları,
yasağı alanın daktiloda çoğalttığı iç
yazışmayla gazetedeki birimlere ak-
tarılırdı. Bunun en somut örnekleri
de Sevgili Mehmet Sucu’nun “12 Ey-
lül Yasakları” kitabında yer alıyor.
ER NÇ K DAVET ALIYOR
Benim için 12 Eylül’ün en ilginç
olayı şu: O dönemde TGC Yönetim
Kurulu’nda Genel Sekreter Yardım-
cısı’ydım. 12 Eylül öncesindeki sü-
reçte Org. Necdet Üruğ Sıkıyönetim
Komutanı sıfatıyla tutuklama iste-
miyle beni mahkemeye vermiş, Bi-
rinci Ordu Komutanı sıfatıyla da
Kalender Orduevi’ndeki 30 Ağustos
Resepsiyonu’nu onurlandırmam
için davetiye göndermişti. Tabii or-
duevindeki resepsiyon sırasındaki
karşılaşmamız pek de sıradan ol-
mayan bir ortamda geçmişti.
12 Eylül döneminde gazetemiz Yazıişleri Müdürü Orhan Erinç ,
Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Necdet Üruğ’dan iki davet alır.
Aynı isimden
Erinç’e
tutuklama ve
resepsiyon
daveti
Orhan
Erinç.
Cumhuriyet dört kez ve toplamda 41 gün süreyle kapatõldõ
24 Ocak 1983’ten 19
Şubat 1983’e dek kapalı
kalan Cumhuriyet,
yayımlandığı tarihte
“Okurlarımıza” adlı
yazıyla yeniden
“merhaba” dedi.
Cumhuriyet’in kapalı
kaldığı dönemlerde
gazete çalışanları
trajikomik döneme
uygun kapalı devre bir
yayın organı çıkardı.
“Vaziyet” adını taşıyan
mini gazeteyi sadece
gazete çalışanları
okuyabiliyordu.