25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 26 EYLÜL 2010 PAZAR CUMHUR YET SAYFA KÜLTÜR 19kultur@cumhuriyet.com.tr ‘Dört Köşe Dünya’ Çek Cumhuriyeti’nde Kültür Servisi - Antalya Devlet Tiyatrosu, Macar yazar György Spiro’nun yazdõğõ, Naciye Güngör- müş’ün dilimize çevirdiği “Kuartet - Dört Köşe Dün- ya” adlõ oyunu Çek Cumhuriyeti’nin Pilsen kentinde bu yõl 18’incisi gerçekleştirilen Mezinarodniho Tiyat- ro Festivali’nde sahneledi. Başrollerini Ali Meriç, Mu- rat Sarõ, Senem Şahin ve Gözen Müftüoğlu’nun üst- lendikleri oyun, 1956 Macar Devrimi’nden nasibini almõş orta yaşlarõnda bir çiftin beklenmedik biçimde yaşamlarõna giren misafir ile birlikte içine düştükleri toplumsal hesaplaşmayõ konu alõyor. Batõ tipi kapita- lizm ve “reel”sosyalizm sahnede çarpõşõrken bu çatõş- madan “galip” çõkan küresel kapitalizmi yönetmen Esen Özman oyunun dördüncü rol kişisi genç kadõnla simgeleştiriyor. 6 Ocak 2010’da Antalya Devlet Tiyat- rosu’nda Dört Köşe Dünya üst başlõğõ ile Türkiye Prö- miyeri yapan Kuartet günümüz sistem eleştirisini, se- yirciye, traji-komik bir anlatõmla yansõtõyor. ANTALYA DEVLET TİYATROSU 17. Adana Altõn Koza Film Festivali görkemli bir törenle sona erdi. Festivale Semih Kaplanoğlu damga vurdu Altın Koza’nın sahibi ‘Bal’YUSUF BAŞTUĞ AYŞEGÜL ÖZBEK ADANA- 17. Uluslararasõ Adana Altõn Koza Film Festivali’nde, “En İyi Film Ödülü” ve “SİYAD En İyi Film Ödülü” Semih Kaplanoğlu’nun yönettiği “Bal” filmine gitti. Büyük Jüri “Yılmaz Güney Özel Ödülü” Nesli Çögeçen’in “Denizden Ge- len” filmine verildi. “En İyi Yönet- men Ödülü”, Selim Demirdelen’in “Kavşak” ve Levent Semerci’nin “ Nefes” filmlerinin oldu. Festivalde “ En İyi Kadın Oyuncu Ödülü”, Se- zin Akbaşoğulları ile Nergis Öztürk arasõnda paylaştõrõlõrken “En İyi Er- kek Oyuncu Ödülü” Tansu Biçer’e sunuldu. Merkez Park Amfi Tiyatro’da ya- põlan 17. Uluslararasõ Adana Altõn Ko- za Film Festivali ödül töreni renkli gö- rüntülere sahne oldu. Oldukça duy- gusal anlarõn da yaşandõğõ törende Yõl- maz Güney filmlerinin festivalde gös- terilmemesi tepki çekti. Festivalin Onur Konuğu olan dünyca ünlü Yu- nan yönetmen Theo Angelopoulos’a özel ödül verildi. Angelopoulos, ödü- lünü genç nesil Türk sinemacõlara at- fetti. Zuhal Olcay’õn mini konseriy- le açõlan töreni Oktay Kaynarca ve Öykü Serter sundu. Törende ilk olarak Akdeniz Ülkeleri Uluslararasõ Kõsa Film Yarõşmasõ ve Ulusal Öğrenci Filmleri Yarõşma- sõ‘nõn sonuçlarõ açõklandõ. Ulusal Öğ- renci Filmleri Yarõşmasõ‘nda “En İyi Kurmaca Film Ödülü”, “Meret” fil- miyle Ege Üniversitesi’nden Hakan Ömer Zorka, “En İyi Belgesel Film Ödülü”, “Mada” filmiyle Erciyes Üni- versitesi’nden Musa Ak ve Elif Çelik, “En İyi Canlandõrma Filmi Ödülü”, “Karga Leşi” filmiyle Anadolu Üni- versitesi’nden Önder Menken’e, “En İyi Deneysel Film Ödülü” ise “Kene- ler ve Karõncalar” filmiyle Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Engin Kõlõ- çatan’a verildi. Güney filmlerinin gösterilmemesine tepki Törenin son bölümünde ise Ulusal Uzun Metrajlõ Film Yarõşmasõ‘nõn sonuçlarõ açõklandõ. Senarist-Yönet- men Işõl Özgentürk başkanlõğõnda, oyuncu Fikret Kuşkan, oyuncu Gör- kem Yeltan, görüntü yönetmeni Erdal Kahraman, yazar Buket Uzuner, si- nema yazarõ Erdal Aktuğ ile müzisyen Selim Atakan’dan oluşan jüri 10 film arasõndan En İyi Film Ödülü ve Sİ- YAD En İyi Film Ödülü Semih Kap- lanoğlu’nun yönettiği “Bal” filmine gitti. Büyük Jüri Yõlmaz Güney Özel Ödülü Nesli Çögeçen’in “Denizden Gelen” filmine verildi. En İyi Yönet- men Ödülü, Selim Demirdelen’in “Kavşak” ve “Levent Semercinin “ Nefes” filmlerinin oldu. En İyi Kadõn Oyuncu Ödülü, “Kavşak” filmindeki performansõyla Sezin Akbaşoğullarõ ile “Kõskanmak” filmindeki rolüyle Ner- gis Öztürk’e verildi. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü “Beş Şehir” filmiyle Tansu Biçer alõrken, En İyi Yardõm- cõ Kadõn Oyuncu Ödülü aynõ filmde- ki performansõyla Beste Bereket’in ol- du. En İyi Yardõmcõ Erkek Oyuncu Ödülü yine “Beş Şehir” filmindeki ro- lüyle Bülent Emin Yarar’õn oldu. Sanatçõya ödülünü takdim eden Nur Sürer festivalde Yõlmaz Güney filmlerinin gösterilmemesine tepki gösterdi. Sürer’in konuşmasõ katõlõm- cõlar tarafõndan uzun süre alkõşlandõ. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Sizce Ne Kadarı Yeter, Ne Kadarı Yetmez??? Efendim, mahalle sahip değiştiriyormuş da… Tophaneliler değişime karşıymış da… Yeni gelenlerden, eski sakinlere yer kalmıyormuş da… Ev kiraları ha bire yükselirse nasıl barınsın zavallı Tophaneliler… Müzik sesi ezanı bastırır olmuş da… Ah suç hep şu kentsel dönüşüm projelerinde! Zaten ortada tahrik de varmış… Ne yapsın adamlar! Onlar da internette örgütlenmişler, atalım bu pislikleri demişler… Osmanlı ne güzel demiş “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!”… Onlar da almışlar sopaları, taşları ve de biber gazını, saldırmışlar! İçimden “Heeeey kendinize gelin!” diye haykırmak geliyor! Hiç ama hiçbir gerekçe uygulanan şiddeti affettiremez! Hatta suçluları bulup yargıya teslim etmeden önce, bu ya da benzeri gerekçeleri ileri sürmek, mağdurlara hakaret etmek, insanlığa hakaret etmek, her birimize hakaret etmek gibi geliyor bana. Çünkü bütün o gerekçeler, er geç bir baskı, bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkar ve bin kez daha şiddetli geri döner! Sevgili okurlar bu ilk değil, son da olmayacak… Hemen ama hemen şimdi saldırganlar bulunup yargı önüne çıkarılmadıkça… Sadece saldırıya katılanlar değil, saldırıya göz yumanlar da cezalandırılmadıkça… Ve liberal demokratlarımız “evet ama…” diye başlayan gerekçeler ileri sürdükçe, bu tür saldırılar sürecek! Unutmayın, “Tükürürüm böyle sanatın içine” diyen bir zihniyetin alkışlandığı, el üstünde tutulduğu bir ülkede yaşıyoruz artık! Unutmayın, “ahlaksız” diye heykellerin kaldırıldığı, resimlerin örtüldüğü bir anlayış egemen artık. Hani ülkeyi sözüm ona daha demokratik, çok daha demokratik düzene kavuşturacak iktidarın zihniyeti bu! Hayır ilk değil: 6-7 Eylül olaylarının fotoğraflarının sergilendiği alana girip, fotoğraflara saldıranların hiçbir ceza almadıkları ülke burası... Unuttunuz mu, geçen yazdı: İdil Biret konserini bastı dinciler, kutsal Topkapı Sarayı’nda (yani bahçesinde) şarap içiliyor diye…Vakit gazetesi hedef göstermişti: “Mukaddes avluda şarap küstahlığı” diye… Baskından sonra da cici cici özür dileyip barışıldı hani… Şimdi de Kültür Bakanı araya girip “Tophanelilerle” galericileri barıştırma çabasında… Çukulata ikram edip, hadi barışın, öpüşün bakalım fasılları… Prof. Şerif Mardin, Prof. Binnaz Toprak “mahalle baskısı”nı örneklerle gözümüzün önüne serdiklerinde… “Liberallerimiz”, “Ülkede demokrasi var… Demokrasi olan yerde mahalle baskısı olmaz” dediler… Alın işte demokratik hak olarak, beğenmediğin insanları, sanatçıları, travestileri, size benzemeyeni, sergi açılışlarında sokakta içki içenleri, döversiniz, tehdit edersiniz, kafalarını kırarsınız! Kötekle de uslanmayanı linç edersiniz! “Yetmez ama evet”çiler neredesiniz? Tekbir getirerek sürdürülen saldırının neresindesiniz? Örgütlü olduğu her halinden belli olan saldırının ne kadarı yeter sizce? Bir yaşam biçimini hedef alan baskının ne kadarı yetmez sizce? Baskına uğrayan o sanat galerilerinin, yaratıcılığın, resim ve fotoğraf sanatının neresindesiniz? Galeridekiler kepenkleri indirerek canlarını zor kurtardıklarına göre... Yeter mi dersiniz? Polis olayları seyretmekle yetindiğine göre bu denli cemaatleşme yeter mi acaba? Yoksa yetmez ama cemaatleşmeye devam mı desek acaba? Sahi sizce ne kadarı yeter, ne kadarı yetmez??? Ne dersiniz, bir Madımak yangını yeter mi? Ya da kaç tanesi yeter??? www.zeyneporal.com faks: 0212 257 16 50 Kültür Servisi - Rahatsõzlõğõ nede- niyle bir süredir tedavi gören, Devlet Tiyatrolarõ yönetmeni ve oyuncusu Ensar Kõlõç, dün sabah hayata veda etti. Sanatçõ, bugün öğle namazõndan sonra kõlõnacak cenaze namazõnõn ar- dõndan Karşõyaka Mezarlõğõ’nda top- rağa verilecek. Keçiören Belediyesi Şehir Tiyatrolarõ’nõn da kurucusu olan Kõlõç, çeşitli televizyon dizileri ve sinema filmlerinde de görev yap- mõştõ. Kõlõç’õn görev aldõğõ ve yönet- tiği oyunlar arasõnda “Ya Devlet Ba- şa Ya Kuzgun Leşe”, “Acõlõ Toprak, “Güneş ve Aslan”, “Gecenin Kulla- rõ”, “Deli Dumrul”, “Geçmişten Gü- nümüze”, “Ahşap Konaklar”, “Can Bebek”, “İbişin Rüyasõ”, “Utanç Dünyasõ”, “Benim Kocam Delidir”, “Pusuda” ve “Öç” yer alõyor. 78. YILI Dil Bayramõ kutlanõyor MEHMET BASUTÇU TORONTO - Toronto’da Kentten Kente programõ dõ- şõnda sunulan tek Türk filmi, Belma Baş’õn, Keşifler bölü- münde dünya prömiyeri ya- pan ilk uzun metrajlõ çalõşma- sõ ‘Zefir’, kolay bir kelime oyunu gibi gözüken “zehir gi- bi bir filmdi” tanõmõnõ ger- çekten hak ediyor. Duyarlõ yak- laşõmõ, şiirsel dili, tutarlõ içeri- ği ve yalõn biçimiyle çarpõcõ, tok ve cesur bir sanat sinemasõ ör- neği sunan Belma Baş (Ordu- 1969), bu başarõlõ adõmõyla, umut veren genç Türk sinema- sõ yelpazesinin en ağõrlõklõ ka- nadõna yerleşiveriyor. Karadeniz’in o güzel dağlõk bölgelerinde, anneannesi ve dedesiyle yaz tatilini geçiren küçük kõzõn, ana sevgisine su- samõşlõğõnõn yoğun doğallõğõ gerisindeki katõksõz bencilliği adõm adõm izleyen Belma Baş, annesine, babasõna ve o yöre- nin insanlarõna rol vermek ko- nusunda, filmleriyle kendisine cesaret veren Nuri Bilge Cey- lan’a ayrõca teşekkür borçlu ol- duğunu söylüyor. Filmin yü- künü omuzlarõnda taşõyan Ze- fir’i, yönetmenin Cannes’da yarõşan ilk kõsa filmi ‘Poy- raz’da tanõdõğõmõz, bugün 12 yaşõnda olan Şeyma Uzunlar başarõyla yorumluyor... Belma Baş, sorularõmõ, An- talya Festivali’nde yarõşacak olan ‘Zefir’in o güzelim sisli perdelerini fazla aralamamaya özen göstererek yanõtlõyor... - ‘Zefir’le ‘Poyraz’ arasın- da yakın bağlar var. Adını yi- ne bir rüzgârdan alan ‘Ze- fir’in çıkış noktası nedir? ‘Zefir’in birkaç farklõ bağ- lamda çõkõş noktasõ var. Te- matik olarak, ölüm kavramõy- la ilk karşõlaşma anõ ve bir ço- cuğun gözünden doğaya ve yetişkinlere bakõş ‘Poyraz’õn da çõkõş noktasõydõ. ‘Zefir’de bunlara ek olarak anne-çocuk ilişkisi üzerinde yoğunlaşmak ve anneden göbek bağõnõ ko- parõp büyüme, yani bir birey ol- ma (ya da olamama) durumu- nu incelemek istedim. Ama filmin çekildiği mekân, zihni- mi zaten oldum olasõ kurcala- yan bu temalardan daha hare- kete geçirici oldu. Ordu’nun yaylalarõndaki büyük-büyük- dededen kalma evimiz, orada hem çocukken hem de yakõn zamanlarda geçirdiğim puslu ve büyülü günler... Yörede Ablaktaş diye anõlan, hangi yaşta olursanõz olun, in- sanõn huşuyla karõşõk bir duy- guyla ölümü düşünmeden kõ- yõsõnda duramadõğõ o muhteşem kayalõk... Ve bir gün bu kaya- lõkta, bir anda gözümde canla- nan bir sahne, filmin asõl çõkõş noktasõ oldu. Gözümün önün- de kendiliğinden canlanan bu sahneye, 19. yüzyõlda yaşamõş Alman sembolist ressam Max Klinger’in anne-çocuk temalõ bir gravürünün uyandõrdõğõ te- kinsiz duygular da eklenince, filmin finali zihnimde tamam- lanmõş oldu. Geri kalan her şeyi de bu final üzerine kur- dum. Rüzgâr adlarõna gelince, Poyraz’la başlayarak “Kadın Kahramanın Rüzgârlar Aşı- rı Yolculuğu” başlõğõ altõnda, birbirini tamamlayan bir film serisi yapma hedefim var. - Doğa, yeşili, mavisi, sisi, yağmuru, hayvanları ve bit- kileriyle filmin baş karak- terlerinden biri... Doğa, benim açõmdan sade- ce filmin baş karakterlerinden biri değil, kameranõn gözü ay- nõ zamanda. Yani filmi elimden geldiğince insan merkezli bir bakõş açõsõyla çekmekten ka- çõndõm ve görüntü yönetmenim Mehmet Zengin’le birlikte ka- merayõ hemen hemen her plan- da, o anda o mekânda bulunan ya da bulunduğunu hayal etti- ğimiz bir canlõnõn (bir kuşun, bir salyangozun, bir örümceğin, hatta bir ağaç ya da çiçeğin) ba- kõş açõsõna göre yerleştirdik. Kültür Servisi - İlki 26 Eylül 1932’de top- lanan Türk Dili Kurul- tayõ’nõn 78. yõldönü- münde “Dil Bayra- mı”, Dil Derneği ve Çankaya Belediye- si’nin birlikte düzenle- diği törenle kutlanõyor. Yarõn saat 18.00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merke- zi’nde düzenlenecek Dil Bayramõ’nõn anabaşlõğõ “Devrimler Gücünü Dilden Alır” olarak sap- tandõ. Törende “Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü”ne de- ğer görülen Hidayet Karakuş’a ve “Dil Der- neği Kerim Afşar Ödülü”ne değer görülen Funda Özşener’e ödül- leri verilecek. Törende ayrõca arala- rõnda gazetemiz yazarla- rõ Turhan Günay, Işık Kansu, Güray Öz’ün de bulunduğu birçok isme Türkçeye verdikleri emek için “78. Dil Bayramı Onur Ödülü” sunulacak. İlk kısa filmi ‘Poyraz’dan sonra ilk uzun metrajlı çalışmasını çeken Belma Baş’ın, ‘Kadın Kahramanın Rüzgârlar Aşırı Yolculuğu’ başlıklı bir film serisi projesi var. DT YÖNETMENİ VE OYUNCUSU Ensar Kılıç yaşamını yitirdi Belma Baş’õn dünya prömiyeri Toronto’da yapõlan ilk uzun filmi ‘Zefir’ Antalya’da Altõn Portakal için yarõşacak Zehir gibi bir film: Zefir A ltın Koza festivalinin kapanışı renkli görüntülere sahne oldu. “En İyi Film Ödülü”nü Semih Kaplanoğlu’nun “Bal” filmi aldı. Tören öncesinde festivalin onur konuğu Theo Angelopoulos’un filmlerine ait set fotoğraflarından oluşan sergi açıldı . “Yaşam Boyu Onur dülleri” de Ar ve Dorsay’a verildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle