Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHUR YET 26 EYLÜL 2010 PAZAR
4 HABERLER
DÜNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
70 Yaşında Bir Kadın
Sevgili,
“Yatağımdaki kadın uzun süredir yirmi yaşında
değil” diye başlıyordu, Serge Reggiani’nin enfes
şarkısı.
O şarkı ilk duyulduğunda şimdi 70 yaşında olan
kadın, yirmisinde değildi ama yirmili yaşlarının (ki
onu bile göstermezdi) Parisli yıllarını sürüyordu.
Fransızcası mı daha güzeldi, fiziği mi, karar
vermek zordu. Ama sarı saçları, Brigitte
Bardot’ya benzer yüzü ile kentin seçkin
kızlarından biri izlenimini uyandırıyordu.
O yüzdendir ki çoğu zaman yabancı olduğu
anlaşılmıyor, dil farkından doğan hoş yanlışlar,
güzel ve mizah dolu sürprizler oluşturuyordu.
Olayı, her zaman içi gülen ve parlayan
bakışlarla anlattığında hep birlikte gülmüştük.
Bir gün Montparnasse’daki pastacıda,
İstanbul’da bir zamanlar pek revaçta olan,
yumurta akıyla yapılan hafif bir tatlı olan
bezelerden görmüş, girip, genç pastacıya
seslenmiş:
- Mösyö bana bir beze verebilir misiniz?
Bıçkın Parisli, güzel bir genç kızdan gelen bu
teklif karşısında sevindirik olmuş,
- Tabii memnuniyetle matmazel ama bunu
istediğinizden emin misiniz? demiş.
Pastacı Brigitte Bardot benzeri genç kızın
kendisinden öpücük istediğini sanmış. Çünkü
Fransızcada beze ( “baiser” yazılır ve kimi zaman
da daha ileri anlamlara taşınır) burada öpücük
anlamına geliyor; o tatlıların o dildeki adı ise
mereng (merengue).
Hafta içinde, liseden beri birlikte olduğumuz
kocası uyardı:
- 25 Eylül’ü açık tut! O akşam birlikte olacağız.
- Hayrola? dedim.
- Karımın yetmişinci yıldönümünü kutlayacağız,
dedi.
Gülümseyerek sordum:
- Karısının yetmişinci yılını kutlamak akıllıca olur
mu, hoşa gider mi dersin?
Daha tümcenin sesli soru işaretini
gülümseyerek yerleştirirken, kendini pek zeki
sanan erkek ahmaklığının tuzağına düştüğümü
fark ettim.
Karşımdaki arkadaşım sakarlığı ile maruftu,
kaba erkek hödüklüğüyle değil. Eğer ben de onun
gibi olsaydım, karısının yetmişinci yaşını yirminci
yaş heyecanı ve de sevgisiyle kutlamadaki
isabeti, daha baştan kavrar, kendi hödük sorumu
mizah sanmazdım.
Regiani’nin şarkısı o anda geldi aklıma.
Koynundaki kadının uzun süredir yirmi yaşında
olmadığını söyleyen şair, en güzel, en dokunaklı,
en göz yaşartıcı aşk ezgilerinden birinin sözlerini
diziyordu.
Yetmiş yaşındaki kadının, sakar olduğu ölçüde
zarif ve kibar adamla evlendiğinde de 47 yıl sonra
kutlamayı yaptığımız o aynı salondaydım.
Düşündüm, bir kısmını tarifsiz acılar içinde
birlikte yitirdiğimiz dostlar ortamında gelişen
yaşamımızda, hepimizde her zaman hayranlık
uyandıran kadın ne zaman yetmişine varmıştı ve
de biz ya da hiç değilse ben, bunu nasıl da fark
edememiştik?
Kadının içindeki genç kız hiç ölmediği için mi?
Kadın bakımını hiç tavsatmadığı ve doğanın da
lütfuyla yıllara meydan okuduğundan mı?
Yoksa ilerleyen yılların yorgunluğu altında ezilip,
usanç sergileyeceği yerde, hâlâ yaşam sevinci ve
neşe saçmasından mı?
Düşünürken, kendimi bir kez daha budalalık
tuzağına düşmüş yakaladım. Kadını takdirimizin
nedeni yetmiş yaşına varmamış gibi olmasıysa
eğer, gerçekten aptaldık.
Akıllı olan kocaydı. O kadının yetmiş yaşının
farkındaydı ve onu beğenip seviyordu.
Çünkü o kadın artık yirmilerinden başlayıp
gelenlerin tümü, senteziydi.
O zaman o kadına ve de yatağımı paylaştığım,
uzun süredir yirmi yaşında olmayan öbür kadına
baktığımda anladım, önemli olan yetmişinde
güzelliğini, yaşam sevincini, hâlâ yitip gitmemiş
olan kadın çekiciliğini korumaktı.
Yetmişinde, kimi yirmilerinde sahip olmadığı
tüm nitelikleriyle hâlâ aşkın ve hayranlığın odağı
olan bütün kadınlar her türlü takdiri de hak etmiş
demektir, tıpkı bunu farkında olan erkekler ve
aşkını soldurmadan sürdüren kocalar gibi...
Değil mi Sevgili?
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Erdoğan ‘demokratik açõlõm’ çalõşmalarõ kapsamõnda medya yöneticileriyle bir araya geldi
Anayasa seçimden sonraİstanbul Haber Servisi - Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan dün “demokratik açılım” ça-
lõşmalarõ kapsamõnda medya yöneticileriyle bir
araya geldi. 63 medya yöneticisinin buluştuğu
toplantõda Erdoğan, gerekirse yeni anayasa için
yine halka gidebileceklerini belirterek CHP li-
deri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni anayasa için
seçimden önce harekete geçilmesi yönündeki
teklifini de samimi bulmadõğõnõ söyledi. Erdo-
ğan değişikliğin genel seçimlerden önce ya-
põlmayacağõnõ kaydetti.
Dolmabahçe’deki Başbakanlõk Çalõşma
Ofisi’ndeki toplantõ yaklaşõk 3 saat sürdü.
Devlet Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Ce-
mil Çiçek ve Bülent Arınç, İçişleri Bakanõ
Beşir Atalay ve AKP Genel Başkan Yar-
dõmcõsõ Hüseyin Çelik, AKP Genel Başkan
Yardõmcõsõ Ömer Çelik’in de katõldõğõ top-
lantõnõn sonunda yöneticilere Erdoğan tara-
fõndan besteci ve kanun virtüözü sanatçõ
Göksel Baktagir’in albümü hediye edildi.
Toplantõnõn açõlõşõnda konuşan Başbakan
Recep Tayip Erdoğan, 12 Eylül’de ortaya çõ-
kan sonucun Türkiye haritasõnõ farklõ renk-
lere boyadõğõna, farklõ kutuplara savurduğu-
na inanmadõğõnõ belirterek “ABD’de baş-
kanlık seçimlerinde Türkiye’dekine ben-
zer bir tablo oluşmasına rağmen hiç kim-
se çıkıp da ABD’nin bölündüğünü, karpuz
gibi ikiye ayrıldığını, kutuplaştığını ifade
etmiyor. Neticeyi çok küçük oy yüzdeleri
belirlediği halde kimse kazanan iradeyi kü-
çümsemiyor” dedi.
Erdoğan, 26 maddeden oluşan değişiklik
paketinin 1982 Anayasasõ üzerindeki gölge-
leri tam olarak ortadan kaldõrmadõğõnõ, tar-
tõşmalarõ sona erdirmediğini ifade etti.
Muhalefete çağrı
Erdoğan, yeni anayasa için çalõşmalara şim-
diden başladõklarõnõ anlatarak başta muhalefet
olmak üzere tüm kesimlerin de çalõşmalar baş-
latmasõnõ, 2011 seçimlerinin ardõndan da bu ça-
lõşmalarõn bir mutabakat içinde olgunlaşmasõ-
nõ beklediklerini kaydetti.
Muhalefetin halkoylamasõ sürecinde, popü-
lizmi, iftirayõ, kutuplaştõrmayõ ve kutsal de-
ğerleri, hassasiyetlerin istismarõnõ bir propaganda
aracõ olarak kullandõğõnõ öne süren Başbakan Er-
doğan, 12 Eylül’ün ardõndan da bu alõşkanlõğõnõ
devam etmesinin yeni dönem adõna bir talih-
sizlik olduğunu söyledi.
Medyanõn, acõ gerçekleri gösteren yapõcõ
eleştiri de bulanan ve bir yol gösteren ayna ol-
masõnõ istediklerini söyleyen Başbakan Erdo-
ğan, “Zaman zaman sert eleştirilerimiz,
polemiklerimiz, öfkelendiğimiz zamanlar ol-
du. Bunlar medyaya yönelik bir sindirme ya
da baskı niyetiyle değil, haksız eleştiriye, if-
tiraya yönelik bir isyanın tezahürüydü.
Medya, bizden eleştirilere tahammül bek-
lediği kadar, kendisi de eleştiriye karşı ta-
hammül içinde olmalı” dedi.
Medya özeleştiri yapsın
Başbakan Erdoğan, geçmişin küllerini kal-
dõrmayacağõnõ ancak gelecek adõna bir öze-
leştirinin artõk kaçõnõlmaz hale geldiğini ifa-
de ederek Tophane olaylarõnõn ardõndan ya-
põlan yayõnlarõn, bu özeleştiriyi daha da acil
bir konuma getirdiğini belirtti.
Tophane’de sanat galerilerine yönelik sal-
dõrõ ile ilgili medyada çõkan haberleri eleşti-
ren Erdoğan, şunlarõ kaydetti: “Medyada yer
alış biçimiyle, üzerinde yapılan yorumlar
marifetiyle, sınırlarını aşarak farklı bir bo-
yut kazandı. Lokal bir olay, gereğinden faz-
la büyütülerek, abartılarak yurtiçinde ve
maalesef yurtdışında adeta bir Türkiye
tablosu gibi sunuldu. Bu lokal olay, sanki
12 Eylül halkoylamasında ortaya çıkan so-
nucun bir tezahürü diye yazıldı.”
Hükümetin çetelerle mücadelesinin, hu-
kuksuzluğa gösterdiği tepkinin zaman zaman
medyada görmezden gelindiğini hatta eleş-
tirildiğini söyledi. Bu noktada sesini yük-
selten, haberleri cesaretle yayõmlayan med-
ya kuruluşlarõnõn “yandaş” olmakla suçlan-
masõna tepki gösteren Erdoğan, “Demokrasi
yoksa özgür bir medya da yoktur” dedi.
Başbakan Erdoğan, Hasan Fehmi’den
Hasan Tahsin’e, Sabahattin Ali’den Abdi
İpekçi’ye, Çetin Emeç’ten Musa Anter’e,
Uğur Mumcu’dan Ahmet Taner Kışlalı’ya
ve son olarak Hrant Dink’e varõncaya değin
onlarca gazetecinin terörün, mafyanõn, çe-
telerin hõşmõna uğradõğõnõ, faili meçhul ci-
nayetlere kurban gittiğini, karanlõk dönemlerin
bedelini hayatõyla ödemek zorunda kaldõk-
larõnõ dile getirdi.
E
rdoğan’õn konuşmasõnõn ardõndan toplan-
tõ Hüseyin Çelik’in moderatörlüğünde so-
ru-cevap şeklinde basõna kapalõ devam et-
ti. Erdoğan’õn değerlendirmeleri şöyle:
? Silivri’de tutuklu gazeteciler:
Konu yargõda olduğu için fazla konuşmak is-
temiyorum. Dilerim adalet gecikmeden tecel-
li eder süreç uzamaz.
? Öcalan: Açõlõm süreci ile ilgili yönlendir-
mesi, ağõrlõğõ yoktur. Örgüt içinde de liderlik ara-
yõşõ var. Öcalan’õ muhatap almõyoruz.
? Anadilde eğitim: Bölgede kurslar aç-
tõk, üniversitelerde bölümler kurduk. Etnik un-
sur sadece Kürt ve Türklerden oluşmuyor. Bu
konuda herkesin beklentileri var.
? Boykot: Kürt vatandaşlarõmõz ayrõşmadan
yana değil. Boykot çağrõsõna rağmen vatandaş-
larõmõz oylarõnõ kullandõ. Terör örgütü silahlarõ bõ-
raksõn oy oranlarõ değişik çõkar.
? Bedelli askerlik: Genelkurmay ve Mil-
li Savunma Bakanlõğõ çalõşma yapõyor. Önü-
müze gelince karar vereceğiz. Bazõ şeyler ha-
zõrlanacak rapor sonunda ortaya çõkacak.
? Çılgın projeler: Bu konu olgunlaşsõn
diye bekliyorum. Belediye başkanõ iken dü-
şündüğüm Taksim alanõ meselesi vardõ. Tra-
fiği yeraltõna indirip orayõ gerçek bir meydan
haline getirmek istiyorduk. AKM’yi onar-
manõn bedeli 70 trilyon. Biz bu rakamõn çok
daha azõ ile kongre vadisi yaptõk. AKM’nin ye-
rine İstanbul’a yakõşõr opera salonunun da ol-
duğu bir kültür merkezi yapmak istiyoruz.
? Başkanlık sistemi: Türkiye’de bazõ kav-
ramlar tartõşõlsõn istiyoruz. Tartõşarak bir yere va-
rõrõz. Konsensüs sağlamaya çalõşacağõz. Refe-
radumdan sonra bu konuyu bilerek söyledim.
Dünyada hem başkanlõk hem yarõ başkanlõk sis-
temi var ama Türkiye için yeni bunlar.
? Bekir Coşkun’un kovulması: Bana ha-
karet de edilse sabrettiğim dönemler oldu. Bir-
çok yazõ hakaret içerikli de olsa hoşgörü ile bak-
tõm. Bir patronu arayõp şu kişiyi kov demem, böy-
le bir ilkelliğin içine girmem. O patronlarõn so-
runu. Ben işe almadõm ki ben kovdurayõm. Ben
ülkeyi yönetiyorum gazeteleri değil. Coşkun’un
faturasõnõ bize kesmek istiyorlar, çok üzüldük.
? ABD silahları: ABD Kuzey Irak’tan çe-
kilirken ağõr silahlarõnõ buradan geçiremeye-
ceğini söyledik. Bizim ülkemizden İsrail’e si-
lah geçişine asla izin vermeyiz.
? Sabri Yirmibeşoğlu: (KKTC’de cami
bombalanmasõ ile ilgili) Emekli paşa Yirmibe-
şoğlu’nun itirafõ var. Bu itiraftan sonra yargõ ko-
nuyu mutlaka değerlendirmeli gerekir.
Erdoğan, 1960 darbesi, 12 Mart muhtõra-
sõ, 12 Eylül müdahalesi ve 28 Şubat süre-
cinde medyanõn takõndõğõ tavrõ herkesin
hatõrladõğõnõ, kendisiyle ilgili olarak
“Muhtar bile olamaz” manşetinin atõldõ-
ğõnõ anõmsattõ. Cezaevine girdiği süreci
anlatõrken Cumhuriyet’in de aralarõnda
bulunduğu bazõ gazetelerin attõğõ manşet-
leri eleştiren Erdoğan, şunlarõ söyledi:
“Ne yaptõm da cezaevine gidiyorum? Sizin
her zaman muhatap olduğunuz, yazdõkla-
rõnõz. Benim de o yazdõklarõnõzõ, bir şairin
şiirini okumaktan dolayõ gidiyorum. Ama
atõlan başlõk buydu: ‘Muhtar bile ola-
maz’... Bir sevinç çõğlõğõydõ. Parlamento
çoğunluğuyla geçen bir yasa için ‘411 el
kaosa kalktõ’ manşeti atõldõ. ‘Topyekûn sa-
vaş’, ‘Rektörler endişeli’, ‘Gerekirse silah
bile kullanõrõz’, ‘Muhtõra gibi tavsiye’,
‘Genç subaylar rahatsõz’, ‘Tehlikenin far-
kõnda mõsõnõz?’ gibi başlõklarla yayõnlar
yapõldõ. Medyanõn bizim tarafõmõzõ tutma-
sõnõ istemiyoruz ama siyasi taraf haline
gelerek birilerinin psikolojik harekâtõnõn
parçasõ olmasõnõ da doğru bulmuyoruz.”
B
aşbakan Erdoğan, 1960 sonrasõnõn
psikolojisiyle, refleksleriyle man-
şetler atõldõğõnõ savunarak “Bu-
gün manşet atarken şöyle gözden geçi-
rin de hiç olmazsa birbirine uymasın.
Aynı manşet olduğu zaman biz de bu-
na çok üzülüyoruz” dedi.
Tophane’deki olaylarõ da benzeri olay-
larõ da bu olaylarõn ardõndan oluşan kay-
gõlarõ da hassasiyetle izlediklerini ve tek-
rar yaşanmamasõ için gerekli her türlü ted-
biri alacaklarõnõ vurgulayan Erdoğan,
muhalefetin ve medyanõn da aynõ olgun-
luk içinde kendilerine destek vermesini
beklediklerini söyledi.
Terör konusunda medyanõn takõnmõş ol-
duğu sorumlu ve sağduyulu tavõrdan dolayõ
teşekkür eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Ancak sorunları tam aştığımız söyle-
nemez. Kasıtlı olmadığını biliyorum ama
terör olayları sonrasında yapılan yayınlar,
özellikle bazı tiplerin ısrarla televizyonlara
çıkarılması ve bu tiplerin terörün sona er-
dirilmesi noktasında değil, adeta terörün
yanmakta olan fitilinin ömrünü uzatmak
için ellerinden gelen gayreti gösterdiğini
görüyoruz. Toplumu bilgilendirmenin
ötesine geçerek, maalesef terör örgütünün
reklamının, propagandasının yapılması-
na dönüşebiliyor. ‘Ağlayan şehit anneleri-
nin görüntüleri yayõmlanmasõn’ dediğim
için ağır eleştirilere maruz kaldım. Oysa
eminim ki burada bulunan hiçbir arka-
daşımızın evinde, fotoğraf albümünde, ağ-
larken, hatta hüzünlüyken çekilmiş belki
tek bir fotoğrafı yoktur.”
Başbakan Erdoğan “demokratik açılım” çalışmaları kapsamında Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde 63 medya yöneticisiyle toplantı düzenledi. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK/AA)
63 medya yöneticisinin buluştuğu toplantõda Başbakan Erdoğan, gerekirse yeni
anayasa için yine halka gidebileceklerini belirtti. Erdoğan, medyaya yönelttiği sert
eleştirilerin sindirme amacõ taşõmadõğõnõ savundu. Öldürülen gazetecileri isimlerini
sayarak anan Erdoğan, “Demokrasi yoksa özgür bir medya yoktur” dedi.
ÇELİK MODERATÖRLÜK YAPTI
Gazetecilerin
sorularını
yanıtladı
‘Tophane’yi hassasiyetle izliyoruz’
CUMHUR YET’ N
MANŞETLER N ELEŞT RD
ANKARA (ANKA) - Diyanet İşleri Başkan
Yardõmcõsõ Prof. Dr. M. Şevki Aydın, çocuk-
larõn din eğitimine 11 yaşõndan önce başlatõl-
masõ gerektiğini belirtti.
Diyanet İşleri Başkanlõğõ’nõn aylõk olarak ya-
yõmladõğõ dergide Diyanet İşleri Başkan Yar-
dõmcõsõ Prof. Dr. M. Şevki Aydõn’õn makalesi-
ne yer verildi. Aydõn, “Din Eğitimi Yaşı” adlõ
makalesinde şunlarõ ifade etti: “Öteden beri
kimileri çocukların özellikle belli bir yaşa
kadar din eğitiminden uzak kalması gerekti-
ğini öne sürerler. İleri sürerken J. J. Rous-
seau’ya atıfta bulunurlar. O, ‘Emile’ adlı
eserinde hayali bir çocuk yetiştirmeye çalış-
maktadır. Temiz doğan çocuğu toplumun
bozduğunu düşündüğü için, onu toplumdan
uzakta yetiştirmeye çalışmaktadır. 15 yaşına
kadar Emille’e hiç Tanrı’dan bahsetmediği-
ni dile getirmektedir. Rousseau’nun söyle-
diklerine katılmak mümkün değildir. Top-
lum içinde büyüyen bir çocuğun dinle ilgili
kavramları duymaması, dini tutum ve dav-
ranışlarla karşılaşmaması mümkün değil-
dir. Dinden hiç bahsetmeyen aile içinde yeti-
şen çocukta bile Rousseau’nun iddiasının
aksine durumların ortaya çıktığı somut ör-
neklerle ortaya konmaktadır.”
PROF. AYDIN MAKALE YAZDI
STÖ’LERDEN BASKIYA KINAMA
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
15 sivil toplum örgütü, Çağdaş Gazete-
ciler Derneği’ni (ÇGD) ziyaret ederek
son dönemde gazetecilere yönelik artan
baskõyõ kõnadõ. Örgütler adõna açõklama
yapan Cumhuriyet Kadõnlarõ Derneği
Genel Başkanõ Şenal Sarıhan, basõn öz-
gürlüğünün basõn emekçilerinin kalem-
lerinin ellerinden alõnmasõ ile tümüyle
yok edildiğini vurguladõ.
15 sivil toplum örgütü temsilcileri, dün
ÇGD’yi ziyaret etti. Örgütler adõna bir
açõklama yapan Şenal Sarõhan, iktidar
çevrelerinde demokrasi sözünün en çok
edildiği bugünlerde antidemokratik uy-
gulamalarõn birbirini kovaladõğõnõ vurgu-
layarak, basõn özgürlüğünün basõn emek-
çilerinin kalemlerinin ellerinden alõnma-
sõ ile tümüyle yok edildiğine dikkat çek-
ti. Tuncay Özkan, Mustafa Balbay,
Emcet Olcayto, Deniz Yıldırım gibi
isimleri cezaevine hapseden anlayõşõn
medya patronlarõ aracõlõğõyla Emin Çö-
laşan’õn ardõndan şimdi de Bekir Coş-
kun’un halka ulaşmasõnõn yollarõnõ tõka-
mak için herekete geçtiğini kaydeden Sa-
rõhan, “Referandumda evet çağrısı ya-
panlar, bu değişiklikle demokrasinin ay-
dınlığını getireceklerini vaat ediyor-
lardı. Daha referandumun ertesinde
Bekir Coşkun’un Habertürk gazete-
sinden kovulması, nemenem bir de-
mokrasi ile tanışacağımızın ilginç bir ör-
neğidir. 12 Eylül demokrasisi işte budur.
Coşkun’un karşı karşıya kaldığı uygu-
lamayı şiddetle kınıyoruz” dedi.
Diyanet işleri
11 yaşı geç buldu
Erdoğan toplantıya katı-
lan gazetecilere kanun vir-
tiözü Göksel Baktagir’in
CD’lerini hediye etti.