Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHUR YET 26 EYLÜL 2010 PAZAR
14 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
ŞehirPlancõlarõOdasõBaşkanõmimarNecatiUyar1999’danberidepremriskinekarşõhiçbirçalõşmayapõlmadõğõnõsöylüyor:
Faylarõn intikamõ acõ olur
TMMOB Şehir Plancõlarõ Odasõ Genel
Başkanõ Necati Uyar yüz binlerin ölümüne
neden olan 1999 depremlerinden hâlâ ders
alõnmadõğõnõ ve Türkiye’de rant ve çarpõk
yapõlaşma düzeninin sürdüğünü anlatõyor. Oda
olarak rant amaçlõ imar planlarõna karşõ dava
açtõklarõnõ ama bir iki ay içinde belediyelerin
yeni kararlarõ uygulamaya sokmalarõ
nedeniyle yeni davalar açmak zorunda
kaldõklarõnõ söylüyor. Ülkede gözü
dönmüşlük, arsõzlõk ve aymazlõk öylesine
boyutlara gelmiş ki Uyar’õn anlattõklarõnõ
dinledikçe ağzõm açõk kalõyor.
- Son zamanlarda özellikle yerbilimciler
yeniden deprem felaketi tellallığı yapmaya
başladılar. Sizce buna neden gerek
duydular? Gerçekten yaklaşan bir deprem
tehlikesi olabilir mi?
- Şaka yollu söylemiştim, “Mevsimi geldi”
diye. Yerbilimleri uzmanlõk alanlarõ 1999
depreminden önce çok da önemsenmeyen
meslek gruplarõ arasõndaydõ. 1999 depreminde
yaşanan öyle büyük bir acõ oldu ki o meslek
gruplarõ daha öne çõkmaya, dikkate alõnmaya
başlandõ.
1999 depreminin önceki depremlere kõyasla
farkõ medyanõn, özellikle televizyonun çok
yaygõn hale geldiği bir dönemde meydana
gelmesiydi. Bir de insanlar bilmediklerini
merak ederler. Dolayõsõyla da anlatõlan her
şeyi dinlemeye, bunlara inanmaya başladõlar.
Yani, yerbilimcilerin söylediklerini dinlemek,
öğrenmek isteyen insanlarõn talebi arttõ. Bu
öğrenmek istediklerinin başõnda da fayõn ne
zaman kõrõlacağõ, depremin ne zaman
olacağõydõ. Ben bu sözleri herhangi bir meslek
grubunu karalamak için söylemiyorum. Ama
özellikle kriz ortamõnda inşaat sektörünün
durmasõyla başlayan bir süreç var. Bu bir
pazarlama süreci. Bazõ meslek gruplarõ bu
pazarlama sürecine alet olmaya başladõ. Ya da
korkular kullanõlmaya başlandõ, diyelim.
Yani, insanlarõ çõkarõp konuşturup ama gerçek
yapõlmasõ gerekenleri yapmayõp belli
dönemlerde bu korkuyu pompalõyorlar. Bu
korkularõn üzerinden de satõşlarõ
gerçekleştiriyorlar. Bu bir pazarlama tekniği
olarak geliştirilmiş olabilir.
Bu kentsel dönüşüm denilen uygulamalara
baktõğõmõzda şöyle bir olayla karşõlaşõyoruz.
İnsanlarõn yaşadõğõ bir ev var. Dayanõksõz
olduğu gerekçesiyle o ev o kişinin elinden
zorla alõnõp yõkõlõyor. O kişi borçlandõrõlõp ona
yeni bir ev satõlõyor. Bu da doğrudan piyasayõ
oluşturmaktan başka bir şey değil. Bu korkular
pazarlamanõn aracõ olarak kullanõlõyor. Oysa
devletin görevi o dayanõksõz olduğu söylenen
evi sağlamlaştõrma çalõşmalarõnõ yapmaktõr.
- Peki, bunda yerbilimcilerinin suçu var
mı?
- Sanmõyorum. Asõl burada medya bu işlerin
aracõsõ gibi davranõyor. Onlarõ ekrana çõkarõp
konuşturuyorlar. Yerbilimciler bilim insanlarõ
olarak görüşlerini söylüyorlar. Sorulara cevap
veriyorlar. Sonuçta Türkiye’de, İstanbul’de
deprem olacak. Kuzey Anadolu Fay Hattõ
tekrar kõrõlacak. Bunlar herkesin bildiği
bilgiler.
Önemli olan bu tehlikelere karşõ gereğinin
yapõlõp yapõlmadõğõnõ konuşmaktõr. Bilim
insanlarõnõn bu konuyu tartõşmasõ gerekiyor,
kaç bina yõkõlacağõnõ, kaç kişinin öleceğini
değil. Sadece korkulmasõ gerektiğini
söylediğiniz zaman da pazarlamanõn aracõ
haline geliyorsunuz.
Depremlerden ders alınmadı
- 1999 depremiyle birlikte kentlerimizin
plansız geliştiği, hatta fay hatları ve depreme
duyarlı bölgelerin imara açıldığı ağır bir
faturayla ortaya çıktı. Bu depremin
üzerinden 11 yıl geçti. Kentlerimizin planlı
gelişmesi için yasal bir önlem alındı mı?
Yaşanan acılardan ders çıkarıldı mı?
- Ders çõkarmak bir yana, 1999 depreminden
sonra şöyle bir şey de oldu: Yapõlaşmamasõ
gereken alanlar yapõlaşmaya açõlmõştõ.
Olmamasõ gereken alanlarda planlar
yapõlmõştõ. Bu planlar hâlâ iptal edilmedi.
Üstelik tam tersi gelişmeleri yaşamaya
başladõk. 1999 öncesindeki verilere göre
yapõlaşmaya açõlmamasõ gereken yasaklõ olan
yerler bile yapõlaşmaya açõldõ. Bõrakõn
1999’dan sonra ders almayõ ve oralarõ
yapõlaşmaya kapatmayõ, daha önce
yapõlaşmaya kapalõ olan alanlar yapõlaşmaya
açõlmõştõr. Kentsel dönüşüm adõ altõnda Kuzey
Ankara’da yapõlaşmaya açõk olmamasõ
gerektiği halde açõlan alanlar buna bir örnektir.
Yani olumluya gidiş yok. Fayla rant
kavgasõnda ne yazõk ki her zaman rant
kazanõyor.
- Ama sonuca baktığımızda da fay öcünü
almıyor mu?
- Fay öcünü alõyor. Ama olan da oralarda
yaşayan insanlara oluyor. Bugün insanlar o
parlatõlmõş, põrõl põrõl boyanmõş yapõlarda
oturuyorlar. Ama sonuçlar çok ağõr olacak.
1999’dan hemen sonra birtakõm yasal
düzenlemeler, eksik olan jeolojik etütler
yapõldõ. Ama zaman geçtikçe unutmaya
başlõyoruz ve yine eski alõşkanlõklar ortaya
çõkõyor. Kocaeli’ndeki, Yalova’daki bütün
planlar değiştirilmiş, kat yükseklikleri
azaltõlmõştõ, sanki sorun sadece kat
yüksekliğindeymiş gibi...
Depremden hemen sonra uzmanlar her
zeminin özelliğine göre yapõnõn üretilmesi
gerektiği konusunda görüş bildirdiler. Bu
doğru bir tespitti. Ancak bu sefer bu gerekçe
gösterilerek katlar yeniden yükseltildi. Başka
önlemler alõnmadõ. Yapõ denetleme sistemi adõ
altõnda bir özelleştirme sistemi getirildi. Bu da
amacõndan tamamõyla uzak, yapõyõ yapanõn
denetleme parasõnõ verdiği bir sistem. Çok
garip ve gerçek denetimi sağlayamayan bir
uygulama.
- Yani sonuçları açısından 1999’dan sonra
yapılan düzenlemeler pek de umut verici
değil mi?
- Değil. Afetlerden sakõnõlmasõ nasõl plan
kararõ haline getirilmesi gerekirken bol bol
konuşuldu. Kocaman raporlar yazõldõ. Ancak
bu raporlarõn sonucunda yapõlan hiçbir şey
yok. Başlangõçta deprem risklerinin ortadan
kaldõrõlmasõ amacõna yönelik olan kentsel
dönüşüm maddesi daha sonra tamamõyla
amacõndan saptõ ve her iş için kullanõlabilen
bir yetki haline geldi. Belediye başkanlarõna
planlardan, zemin etütlerinden bağõmsõz,
istedikleri yerde istediklerini yapmalarõnõn
önünü açtõ.
Fay hattõnõn yakõnõnda hatta üstünde
yapõlaşmalarõn önünün açõlmasõ çok tehlikeli.
Bir taraftan politik taviz, bir taraftan rant işin
içine girdiği zaman depreme karşõ gerekli
önlemlerin alõnmasõ olanaklõ olmuyor.
Plansızlık rantın kaynağı
- Bu plansızlık insanlara nasıl kazanç
sağlıyor?
- Planlama kararõ kullanõlarak bir plansõzlõk
ortamõ yaratõlõyor. Yani tek bir elde
toplanmasõ gereken plan kararlarõ ne sektörel
olarak verilebilir kararlardõr ne de kişiye ya da
kuruma bağlõ olarak değişmesi gereken
kararlardõr. Ama Türkiye’de baktõğõmõz
zaman, Özelleştirme İdaresi özelleştirilecek
tesislerin plan kararõnõ verir, Turizm
Bakanlõğõ turizm alanlarõyla ilgili kararlar alõr,
Sanayi Bakanlõğõ sanayi alanlarõnõ planlar.
Belediyelerin ve diğer kurumlarõn dõşõnda her
tür kurumun planlama yetkisi var. Bu da
yarattõğõ karmaşayla plansõzlõğõ doğuruyor.
Plansõzlõğõn, yani yetkinin bu kadar kolay el
değiştirip kullanõlmasõõn en önemli amacõ
rantõn kime gireceğini, kime
yönlendirileceğini ve kimin karar vereceğini
belirleyen bir sistemdir. Bilimsel, teknik
kriterlere bağlõ olarak karar verilmesi tek
elden plan yapõlmasõyla mümkündür. Ama bu
şekilde yetkiyi çeşitlendirip çoğalttõğõnõzda
plansõzlõğõ planlama kararõ haline getirirsiniz.
Bugün bulunduğumuz noktanõn yarõn kim
tarafõndan planlanacağõna dair hemen her an
bir yetki kullanõmõ mümkündür. Yasayla
verilmiş yetkiyi kurumlar dilediği zaman
kullanõyor.
Örneğin, yer seçimi yaparak herhangi bir
alanõ ertesi gün organize sanayi alanõna
dönüştürmek mümkündür. Özelleştirme kararõ
alõnarak ertesi gün yetkinin el değiştirmesi
olanaklõdõr. 73. maddede yapõlan düzenlemede
olduğu gibi Büyükşehir Belediye Başkanõ’nõn
istediği her alanõ kentsel dönüşüm alanõ ilan
ederek oradaki mevcut plan kararlarõnõ hiçe
sayan, yapõlaşma katlarõnõ 10 kat, 20 kat
arttõran, dolayõsõyla rantõnõ 10, 20 kat
arttõrabilen kararlarõ aldõrmasõ mümkün
oluyor.
- Yani bu tam anlamıyla bir soygun ve talan
düzeni mi?
- Birden zengin olmanõn, birden büyük paralar
kazanmanõn önünü açan bir sistem. Dediğiniz
gibi ortaya çõkan soygun ve talan düzenidir.
Şehir plancõlarõ, mimarlar da bugün gelinen
noktada böyle bir düzenin içinde, bunun araçlarõ
oluyor. Yani gidiş kötü.
Planlama kararlarõnõn ranttan etkilenmeyecek,
rantõn baskõsõ altõnda olmayacak kamu
görevlileri tarafõndan yapõlmasõ gerektiğini
savunduk. Bunun özel sektöre verilmesi
yanlõştõr. Ancak son yõllarda öyle gelişmeler
yaşamaya başladõk ki, kamuda verilen kararlar
özel sektörün çok daha ötesinde, kötü kararlar
olmaya başladõ.
Rant hesabõ uğruna yargõyla açõkça alay ediliyor
- Nedir o engeller?
- Son zamanlarda bilirkişi
ücretlerinin yüksek gösterilmesi.
Gerek idare mahkemelerinde gerek
Danõştay’da son davalarõmõza gelen
bilirkişi ücreti dava başõna olarak
gösteriliyor. Bu nereden
kaynaklanõyor bilmiyorum. Şimdiye
kadar bilirkişilerin bu kadar yüksek
ücret aldõklarõnõ hatõrlamõyorum.
Şehir Plancõlarõ Odasõ’nõn maddi
gücü sõnõrlõdõr. Bu kadar çok dava
açmak zorunda kaldõğõmõz bir
ortamda en düşük bilirkişi ücreti
1500-2 bin lira arasõnda. Ancak
büyük ölçekli planlar için dediğim
gibi 15 bin-20 bin lira arasõ bilirkişi
ücreti isteniyor. Bu durum karşõsõnda
açõkçasõ zorlanmaya başladõk. Eğer
amaç gerçekten dava açmamõzõ
engellemekse başarõya ulaşmak
üzereler. Artõk bu kadar büyük
paralara yetecek bir bütçemiz
kalmadõ. Hatta son davalarõmõzdan
bazõlarõnda bilirkişi ücreti yatõrmadõk
ve vazgeçiyoruz dedik. Ya da diğer
meslek odalarõndan yardõm istemeye
başladõk. Yine de bizi
yõldõramayacaklar. Dava açmamõz
gereken her yerde dava açmaya
devam edeceğiz. Dava açmadõğõmõz
zaman suçluluk duyuyoruz. Çünkü
hemen ertesi gün o yapõlaşma
başlõyor. Zaten şu sõralar yargõ
sürecinden çok daha hõzlõ gelişen
yapõlaşma faaliyetleri var. Öte
yandan özellikle Ankara Büyükşehir
Belediyesi’yle olduğu gibi, dava
açtõğõmõz bir alanda birkaç ay sonra
yeni bir karar daha alõnõyor. Yeni bir
dava daha açmak zorunda kalõyoruz.
- Yani alay eder gibi mi bu
uygulamalar yapılıyor?
- Tabii. Yargõyla da alay ediliyor.
Daha önce Ankara’da
milletvekillerinin villa yapmaya
çalõştõklarõ bir araziyle ilgili
Cumhuriyet gazetesinde haber çõktõ.
Bu alan tarõm, bağcõlõk ve bahçecilik
için ayrõlmõş görünüyor. Şu anda
buna dördüncü davayõ açtõk.
Burada şöyle bir ince nokta var.
Büyükşehrin hemen çeperinde tarõm
alanõ olarak gösterilen böyle bir
alanõn fiyatõ hemen düşüyor. Birileri
bunu hemen ucuza kapatõyor. Daha
sonra el değiştiriyor. Ve
milletvekilleri kooperatif villalarõ
yapõlmak isteniyor. Bunlar içinde her
siyasi partiden milletvekili var.
Bu villa alanlarõnõ kentsel
dönüşüm alanlarõ olarak ilan edip
onaylamõşlardõ. Yürütmeyi durdurma
kararõ aldõk. Ama başka davalar da
açmak zorunda kaldõk. İşin içinde
milletvekillerinin olmasõ bir yana,
yargõya gidiyoruz. Yürütmeyi
durdurma kararõ alõyoruz. Ama
belediye meclisi bunu tekrar
onaylõyor. Böyle şey mi olur?
Yargõyla açõkça alay ediliyor. Bütün
bu yapõlanlarõn anlamõ bu.
Şimdi biz yeniden dava açacağõz.
Tekrar değiştirecekler. Olsun, biz de
tekrar dava açarõz. Rezalet. Çağdaş
bir ülkede olabilecek bir şey değil.
Bunu yapanlarõn öncelikle içeri
atõlmalarõ gerekiyor.
Şehir plancõlarõna
siyasi baskõ
- Neden?
- Bu, sözleşmeli personel
sistemiyle ilgilidir. Şehir plancõlarõ,
teknik elemanlar sözleşmeli olarak
işe alõnõyorlar. Politikacõlar, üst düzey
yöneticilerin istediklerini
yapõyorlarsa orada çalõşmaya devam
edebiliyorlar. Aksi halde
sözleşmelerin iptal edilmesi
tehlikesiyle karşõ karşõya kalõyorlar.
Dolayõsõyla teknik elemanlar burada
ciddi biçimde kullanõlmaya
başlandõ.Türkiye’de kamu eliyle
planlama kararõ verenlerin sözleşmeli
personel olmasõ kabul edilebilir bir
durum değildir. Bu teknik personelin
mutlaka yasal, iş güvencesi altõnda
olmalarõ gerekir ki kamu yararõna
karar verebilsinler. Aksi halde her
söyleneni yerine getirmek durumunda
kalan insanlara dönüşüyorlar. Özetle,
ya işlerini yapacaklar ya da işlerinden
olacaklar. Seçim onlara ait. Öte
yandan özel sektörde çalõşanlarda
rant baskõsõ çok ciddi hale geldi.
Tekrar iş alamama önemli bir risk
oldu. Bunun sonucunda da
Türkiye’de artõk sağlõklõ bir planlama
ortamõ kalmadõ. Eskiden de bu
baskõlar hissedilirdi ama hiç bu
derece olmamõştõ. Eskiden 657
yasaya göre kadrolu olan şehir
plancõlarõ artõk plan kararlarõnõn
verilmesinde görevli değiller.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç
büyükşehirde planlarõ yapanlarõn çok
büyük bölümü artõk sözleşmeli
personeldir. Hiçbirinin iş güvencesi
yoktur. Böyle bir ortamda o kentlerde
üretilen planlardan sağlõklõ bir
gelişme beklemek mümkün değildir.
- İyi de, bu sözleşmeli personeli
tümüyle potansiyel suçlu olarak
görmek doğru mu?
- Değil tabii. İçlerinde mutlaka
işlerini dürüst biçimde yapmaya
çalõşanlar var. Ama bu haliyle sistem
baskõya ve kayõrmaya açõktõr.
- Belediyelerin ya da bakanlıkların
depremselliği önemsemeyen imar
planlarına Şehir Plancıları Odası
olarak itirazlarınız kabul
edilmeyince yargıya gittiğinizi ve bu
davaların çoğunu da kazandığınızı
biliyorum. Ama bu iş böyle
olacağına planlama sürecinde
belediyeler ve bakanlıkların sizinle
birlikte çalışmalarını sağlayabilecek
girişimlerde bulundunuz mu?
- Şehir Plancõlarõ Odasõ bütün
birimleriyle çağõrõldõğõ her ortamda
gidip tartõşmaya hazõrdõr. Birçok
kentte zaten bu tür girişimlerin
sonucunda değişimler yaşanmõştõr.
Yalnõz, bizim kimi uygulamalara
yaptõğõmõz itirazlar var. Gerek
belediye gerek bakanlõk için olsun
yasa 15 gün içinde itirazlara cevap
verilmesini hükme bağlõyor. Ama
bõrakõn 15 günü, dava açma süresi
olan 60 gün içinde bile cevap
alamõyoruz. Dolayõsõyla biz de dava
açmak zorunda kalõyoruz.
Şu anda Şehir Plancõlarõ Odasõ’nõn
açtõğõ, devam eden dava sayõsõ
200’ün üzerinde. Hemen her gün bir
ya da iki davayla ilgili ya ara karar,
ya karar geliyor ya da savunma
vermek durumunda kalõyoruz.
Yargõda mücadele etmeye
çalõşõyoruz. Ama burada da birtakõm
engellerle karşõlaşmaya başladõk.
P
O
R
T
R
E
NECATİ UYAR
İzmir/Ödemiş, 1963 doğumlu.
Yükseköğrenimini Dokuz Eylül
Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlõk
Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü’nde yaptõ. Kurucu ortağõ
olduğu Egeplan Planlama Şirketi’nde
genel koordinatör, şehir plancõsõ
olarak çalõşõyor. 1996 ve 2002 yõllarõ
arasõnda seçildiği TMMOB Şehir
Plancõlarõ Odasõ Yönetim Kurulu’nda
oda ikinci başkanõ ve oda genel
başkanõ olarak görev yaptõ. Mart
2010’da yeniden seçildiği TMMOB
Şehir Plancõlarõ Odasõ yönetim kurulu
üyeliği ve oda genel başkanlõğõnõ
sürdürüyor.
SÖYLEŞ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Bu bugünün işi mi? İstanbul’da ünlü
Gökkafes için idare mahkemesi yıkım kararı
aldı. Onlarca yıldır o bina bir de içine otel,
alışveriş merkezi yapılarak orada öylece
durmuyor mu? Beykoz’da Saip Molla ormanı
talan edildi. Dönemin Büyükşehir Belediye
Başkanı Prof. Nurettin Sözen idare
mahkemesine dava açarak yıkım kararı aldırdı.
Ama öyle bir karar yokmuş gibi orman içine
başka siteler de yapıldı. Üstelik birisine 1996’da
Habitat ödülü verilmedi mi?
- Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Sanõyorum
İstanbul’da yõkõm kararõ ilk Park Otel’le
başlamõştõ. Bu kadar yõldõr orasõ karkas halinde
duruyor. Peki, diğerlerinin ondan ne farkõ var?
Bakõn, yargõ kararlarõnõn bağlayõcõlõğõna ilişkin
sistemde bir eksiklik var. Aslõnda bağlayõcõ. Bir
ay içinde uygulanmak zorunda.
- Devlet kurumu TOKİ Ataköy’deki bataklık
araziye Ataköy Konakları’nı yapmadı mı?
- Daha vahimi Düzce’de TOKİ tarafõndan
yapõlan konutlar. Başbakanlõk Yüksek Denetleme
Kurulu raporu var. Öncelikle orada yapõlan zemin
etütünde zeminin bir hayli yumuşak olduğu
saptanõyor ve çok sağlam bir temel yapõlmasõ
üzerinde önemle duruluyor. İhaleye çõkõlõyor.
İhaleyi alan firma yeniden zemin etütü yaptõrõyor
ve birden zeminin hayret bir şekilde gayet sağlam
olduğu, altmõş santimetre radyal temelle gayet
sağlam binalar yapõlabileceği raporda belirtiliyor.
Bu iki çelişkili rapor Yüksek Denetleme Kurulu
raporuna girdi. Ayrõca kurul TOKİ’ye ihaleyi
alan firmaya 25 bin 500 liralõk ödemesini geri
almasõnõ bildiriyor. Ama o konutlar yapõlõyor.
Şimdi burada yerbilimcilerin imzasõnõ taşõyan iki
çelişkili rapor var. Belki bu durumu ilgili odalarõn
araştõrmasõ gerekir. Birincisi yanlõşsa bunun
nedeni sorulmalõ. İkincisi yanlõşsa burada çok
büyük bir üçkâğõt ve ihmal bulunuyor. İlgili
firmanõn AKP’li şirketlerden birisi olduğu
biliniyor. Kime ait olursa olsun gerçeklerin
ortaya çõkarõlmasõ gerekir.
1999’dan beri birtakõm yasal
düzenlemeler, eksik olan jeolojik etütler
yapõldõ. Ama zaman geçtikçe unutmaya
başlõyoruz ve yine eski alõşkanlõklar ortaya
çõkõyor.
Başlangõçta deprem risklerinin ortadan
kaldõrõlmasõ amacõna yönelik olan
kentsel dönüşüm maddesi daha sonra
tamamõyla amacõndan saptõ ve her iş için
kullanõlabilen bir yetki haline geldi.
Zemin etütü raporlarındaki hileler
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr