20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 26 EYLÜL 2010 PAZAR CUMHUR YET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Vatandaşlık Bilinci Ülkemizde vatandaşlık bilinci, ülkeye, bağımsızlığa, özgürlüğe sahip çıkma, sorumluluk yüklenme, ülke çıkarları için savaşım gücü yeterince gelişmemiştir. Ülkenin geleceği açısından en büyük tehlike de vatandaşlık bilincinin gelişmemesi, vatandaşlık bağının zayıflığı ya da zayıflamakta oluşudur. Vatandaşlık bilincinin gelişmemesinde, farklı gibi görünseler de aynı sonucu veren iki etken cemaat, tarikat, aşiret bağları ile Batı destekli, daha açık bir deyişle Batı’ya, emperyal güçlere bağımlı yerli işbirlikçilerin varlığıdır. Son halkoylamasında görüldüğü gibi, evet oyları cemaat, tarikat, aşiret bağlarının, baskısının yoğunlaştığı bölgelerde artmış; Batı işbirlikçileri, ABD, AB yanlıları çeşitli yanıltıcı kisvelere bürünerek “evet”i desteklemişlerdir. “Demokrasi kazandı”, “halkın iradesi” diye oylama sonucunda emperyal güçler tarafından başarı olarak duyulmuş, tek yanlı yorumlar yapılmıştır. Tarikat, cemaat, aşiret bağlarının güçlü olduğu yerlerde, bireysel özgürlükler, düşünce özgürlüğü gelişmediği için, vatandaşlık bilinci de oluşmamakta; demokrasi, hukukun üstünlüğü de sözde kalmaktadır. Sözde demokrasi de emperyalizmin o ülke üstündeki vesayetinin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de mahalle baskısından söz edilmiştir ama aslında tarikat, cemaat, aşiret baskısı ve çoğu kez de çıkar birlikteliği vardır. Mahalle baskısından söz etmek, bir risk doğurmaz, tepki de çekmez. Hatta bilge, saygın bir bilim adamının görüşü olarak da, kamuoyuna yansıtılır. Ama bir cemaat, tarikat baskısından söz etseniz, bunu araştırmalarla ortaya koysanız, ne üniversitede kürsünüz, ne saygın bilim adamlığınız ne de medyada köşeniz kalır, derhal bir şekilde dışlanırsınız. Fincancı katırlarını ürküttüğünüzde başınıza gelebileceklerin örnekleri çoktur. Bu nedenle tarikat, cemaat baskıları, emperyalizmle ilişkileri, dinin bir istismar aracı, bir çıkar aracı olarak kullanılması pek dile getirilmez. Türkiye’de Atatürk’ün de yakındığı gibi “biz adam olmayız” anlayışı oldukça yaygındır. Gizli ya da açık manda altına girme özlemi vardır. Osmanlı döneminde de bu tür eğilimler vardı. Bağımsızlık Savaşı yıllarında dahi yaşandı, günümüzde de çeşitli şekillerde sürüyor. AB’ye giriş iştiyakında, arzusunda bile, belki bilinçli, belki bilinçaltı, biz adam olmayız, bize bir dış baskı, dış disiplin gerekiyor düşüncesi yatıyor. Halk dalkavukluğu gibi gelmesin; eksiklerimiz, zaaflarımız var, bazı davranış biçimlerimiz, değer yargılarımız çarpık ama biz bunları aydınlanma yolu ile düzeltebilir, giderebiliriz. Türkiye’de yaşananlara tepki duyup, yurtdışına yerleşmeye kalkanlara, TC vatandaşlığına bir süre ara vermeyi düşünenlere, uzlete çekilip toplumla ilişkiyi kesme arzusunu duyanlara, hatta AİHM’ye başvuranlara hak veremiyorum. Vatandaşlık, Türkiye’de kalarak savaşımı, hele hele yabancıları bu işe hiç bulaştırmadan yapmayı gerektirir. Son halkoylamasında, CHP örgütünün iyi çalışmadığından, MHP’nin asılmadığından, şeklen hayır kampanyası yürüttüğünden yakınıldı. Peki vatandaşların tümü gereken görevleri yerine getirdi mi? Tatillerinin bir gününü bile feda etmeyerler oldu, oy vermeye gitmeye üşenenler oldu, tek yanlı yayın yapan TV’leri protesto etme zahmetine katlanmayanlar oldu. Sandık güvenliğinde kuşkusuz partilere büyük sorumluluk, görev düşer ama, bu aynı zamanda bir vatandaşlık görevidir. Ülkede tarikat, cemaat, aşiret baskısı, yabancı işbirlikçiliği sürdüğü sürece vatandaşlık bilinci, vatandaşlık sorumluluğu gelişemez. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, ekonomik, toplumsal kalkınma sözde kalır. Korkarım ülkenin bağımsızlığı, bütünlüğü bile tehlikeye girer. Aydınlanma, tarikat, cemaatlerle, işbirlikçilerle mücadele edecek vatandaşlık bilincini geliştirmeyi de içerir. Bunlar kuşkusuz dış destekli organize güçlerdir. Bu nedenle savaşım zor ve tehlikelidir. Ancak “Susma, sustukça sıra sana da gelecek” sloganına “Korkma, ürktükçe sıra sana da gelecek” sloganını ekleyerek vatandaşları uyarabiliriz. ‘Ekonomi yükselişe geçti’ yorumlarõna karşõn emekçinin maaşõndaki erime hõz kesmeden sürüyor Memurun krizi bitmediMUSTAFA ÇAKIR ANKARA - Ekonomik krizin bittiğine ilişkin yorumlara karşõn memurlarõn alõm gücündeki dü- şüş hõz kesmeden devam ediyor. Geçen yõl ağustos ayõnda maaşõyla 75 kg dana eti alabilen memur bugün ancak 57 kg dana eti alabiliyor. Emekçinin maaşõ aynõ dönemde 810 kg fasulyeye yeterken bugün 619 kg’a denk geliyor. Türkiye Kamu-Sen Araştõrma Geliştirme Merkezi’nin yaptõğõ araştõrmaya göre, memur maaşõ son bir yõlda yüzde 6.3 arttõrõlõrken aynõ dönemde tüketici fiyatlarõ endeksi (TÜFE) yüz- de 8.3; gõda fiyatlarõ ise ortalama yüzde 12 ora- nõnda arttõ. Ekonomideki 2010 yõlõnõn ilk çeyreğinde yüzde 11.7; ikinci çeyreğinde ise yüzde 10.3’lük büyüme memur maaşlarõna küçülme olarak yansõtõldõ. Ücret politikalarõnõn çarpõklõğõ nede- niyle memur maaşlarõ enflasyon karşõsõnda yüz- de 2; gõda fiyatlarõ karşõsõnda ortalama yüzde 6 düştü. Büyümeden pay alamadılar Her dönemde olduğu gibi memurlar, bu dö- nemde de ekonomik büyümeden pay alamadõ- ğõ gibi reel olarak da telafisi güç kayõplar yaşa- dõ. Araştõrmaya göre, son bir yõlda fiyatõ ikiye kat- lanan karpuz, gõdada zam şampiyonu olurken; bunu yüzde 53 ile limon, yüzde 43’lük artõşla ko- yun eti, yüzde 40 ile dana eti ve son bir yõlda yüz- de 39 zamlanan fasulye izledi. Aynõ dönemde mutfak tüpünün ortalama satõş fiyatõ da 43.78 TL’den 52.34 TL’ye çõkarak bir yõlda yüzde 20 zamlandõ. Araştõrmaya göre, geçen yõl ağustosta maaşõyla 76 kg koyun eti alabilen memur bugün aynõ et- ten 56 kg alabiliyor. Memur geçen yõl 75 kg dana eti alabilirken bu- gün 57 kg, 117 kg beyaz peynir alabilirken bu- gün 106 kg, 603 kg limon alabilirken bugün 419 kg, 1672 kg kavun alabilirken bugün 1390 kg, 3 bin 387 kg karpuz alabilirken bugün 1800 kg, 703 kg şeftali alabilirken bugün 575 kg, 1308 kg kabak alabilirken bugün 1123 kg, 810 kg fasul- ye alabilirken bugün 619 kg, 1283 kg salatalõk alabilirken bugün 1088 kg, 30 adet mutfak tü- pü alabilirken bugün 27 adet, 5 bin 504 kw elek- trik alabilirken bugün 5 bin 200 kw elektrik ala- biliyor. Ücretliler geçinme endeksi olsun Araştõrmada “Özellikle son yıllarda uygu- lanan ücret politikaları nedeniyle mağdur ha- le getirilen kamu görevlilerinin, kendileri ve ailelerinin insanca yaşayabileceği bir ücret se- viyesine kavuşmaları için, günlük kullan- mak zorunda oldukları harcama kalıplarını temel alan bir ücretliler geçinme endeksi hazırlanması zorunlu” denildi. Türkiye Kamu-Sen’in araştõrmasõna göre memur maaşõ son bir yõlda yüzde 6.3 artarken aynõ dönemde tüketici fiyatlarõ endeksi (TÜFE) yüzde 8.3; gõda fiyatlarõ ise ortalama yüzde 12 oranõnda arttõ. Ekonomideki büyüme maaşlara yansõmadõ. Maaşlar enflasyon karşõsõnda eridi. HER TÜRLÜ SÖMÜRÜYLE KARŞI KARŞIYALAR Çocuklar büyük kentlerde formel sektörün ya- nında çeşitli faaliyetlerle genişleyen enformel sek- törde çalışıyor. Enformel sektörün temel özelliği az sermaye, düşük teknoloji ve yoğun emek ile üre- timin yapılması ve nitelikli işgücüne fazla ge- reksinim olmaması. Enformel ekonomide ço- cukların yaptığı işler büyük çeşitlilik gösteriyor. Dilencilik, ayakkabı boyacılığı, araba yıkama, so- kak satıcılığı, dağıtıcılık, ev hizmetleri, atölyelerde yapılan çeşitli işler, inşaat ve tarım işleri bunlardan bazıları. Çocuk işçiler daha erken bir yaşta ça- lışmaya başlıyor; daha düşük ücret alıyor, daha uzun süre çalışıyor ve fuhuş, kölelik, borca kar- şı zorla çalıştırma, çocuk ticareti de dahil sömü- rünün her türüyle karşı karşıya kalıyor. Çocuk iş- gücüne büyük bir talep bulunuyor. Bu talebin ne- denleri, çocuk işgücünün ucuz olması, çocuğun idaresinin kolay olması, haklarının bilincinde ol- maması, daha yumuşak başlı olması, daha az so- run yaratması ve işe devamsızlık yapmaması. Türkiye’de 0-14 yaş grubunu oluşturan nüfus yaklaşõk 20 mil- yondur. Çocuk işçiliği çok boyutlu bir sorun olarak ortaya çõk- maktadõr. Ekonomik işlerde çalõşan çocuklarõn yaş gruplarõna gö- re çalõşma nedenlerine bakõldõğõnda, Türkiye genelinde 6-14 yaş gru- bunda ekonomik işlerde istihdam edilen çocuklarõn yüzde 68’i ha- nehalkõnõn gereksinimlerine katkõda bulunmak için, yüzde 21’i ai- lesi istediği için, yüzde 6’sõ iş öğrenmek, meslek sahibi olmak için, yüzde 1’i ise diğer nedenlerle çalõşmaktadõr. Türkiye genelinde 6-14 yaş grubundaki ço- cuklarõn okul durumlarõ incelendiğinde, çocuklarõn yüzde 87’sinin okula devam ettikleri görülmek- tedir. Okula devam edip çalõşanlarõn oranõ yüz- de 27; okula devam edip ekonomik işlerde çalõ- şanlarõn oranõ yüzde 4; okula devam edip ev hiz- metlerinde çalõşanlarõn oranõ yüzde 23’tür. Okula devam edip çalõşmayanlarõn oranõ ise yüz- de 73’tür. Okula devam etmeyen çocuklarõn ora- nõ yüzde 13’tür. Okula devam etmeyip çalõşanla- rõn oranõ yüzde 7; okula devam etmeyip ekonomik işlerde çalõşanlarõn oranõ yüzde 39; okula devam etmeyip ev işlerinde çalõşan çocuklarõn oranõ yüzde 32’dir. Okula de- vam etmeyip çalõşmayanlarõn oranõ ise yüzde 29’dur. Dolayõsõyla okul çalõşmaya önleyici ya da geciktirici bir etken olamõyor. Okula devam etmeyip çalõşan çocuklarõn eği- tim dõşõnda olmasõnõn tek nedeni “yoksulluk” değildir. Bunun ya- nõnda eğitim kurumlarõna karşõ güvensizlik, eğitim sisteminin hü- ner kazandõrmamasõ, formel eğitim sisteminin iş piyasasõnõn is- teklerine uygun olmayõşõ, okumuş gençler arasõnda işsizliğin yük- sek ya da yaşam düzeyindeki düşüklüğün algõlanmasõ gibi birçok et- ken var. Türkiye’de 6-14 yaş grubunda ekonomik işlerde çalõşan 1 mil- yon 8 bin çocuğun sektörlere göre dağõlõmõ şöyledir: Çalõşan ço- cuklarõn yüzde 77’si tarõm, yüzde 11’i sanayi, yüzde 7’si hiz- metler ve yüzde 5’i ticaret sektöründe çalõşmaktadõr. Çocuk is- tihdamõnõn yapõsõnda kentsel ve kõrsal alanlarda farklõlõk gö- rülmektedir. Örneğin; kentsel alanda istihdam edilen ço- cuklarõn yüzde 40’õnõn kõrsal alanda, yüzde 4’ünün sanayi sektöründe çalõştõklarõ görülmektedir. Türkiye genelinde ekonomik faaliyette bulunan ço- cuklarõn yüzde 95’i, 1-9 işçi çalõştõran işyerlerinde çalõş- makta olup, çalõştõklarõ işyerlerinin yüzde 83’ü herhangi bir yere kayõtlõ değildir. Ekonomik işlerde ücretli ve yev- miyeli olarak çalõşan çocuklarõn aylõk geliri asgari üc- retin çok altõnda ve yüzde 78’i haftada 40 saatin üzerinde herhangi bir ek ücret ödenmeden çalõşmaktadõr. Çocuklarõ koruma dernekleri de bir araya gelip kişisel gösterilerden çok çocuklarõ koruma amacõna yö- nelmelidir. Önlemleri sosyal hukuk devleti almalõdõr. KESK tutuklu yöneticiler için eylemde ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - KESK üyesi kamu emekçileri tutuklu bulunan KESK yöneticilerinin serbest bõrakõlmasõ için oturma eylemi yaptõ. İnönü Parkõ‘nda toplanan KESK üyelerine Türk-İş, DİSK, CHP, EMEP, ÖDP ve bazõ demokratik kitle örgütü temsilcileri destek verdi. “KESK’li tutuklular serbest bırakılsın” ve “İnsanca yaşamak istiyoruz” şeklinde slogan atan grup, 5 dakikalõk oturma eylemi yaptõ. Eylemde konuşan KESK Adana Dönem Sözcüsü Güven Boğa, “Türkiye’nin değişik illerinden 9 KESK üye ve yöneticisi tutuklu bulunuyor. Referandum sürecinde ağzından demokrasi lafını düşürmeyenlere sesleniyoruz. Sendikal çalışmaları nedeniyle tutuklanan arkadaşlarımızın salıverilmesini istiyoruz” diye konuştu. (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ) Ekonomi Servisi - Avukat Dr. Erdal Egemen’in yaptõğõ ‘Dün- yada ve Türkiye’de Çocuk İşçiler’ konulu çalõşmaya göre, gelişmekte olan ülkelerde daha yoğun olmakla beraber sanayileşmiş ülkeler de ço- cuklarõ çalõştõrõyor. Egemen’in sap- tamalarõna göre, Doğu ve Orta Av- rupa’da piyasa ekonomisine geçiş sürecinin yol açtõğõ sosyal ve eko- nomik sarsõntõlar ile küresel krizin etkileri yüzünden çocuk işçiliği ye- niden ortaya çõkarken Türkiye’nin de karnesi iyi değil. Av. Dr. Egemen, ‘Dünyada ve Türkiye’de Çocuk İşçiler’ çalõş- masõnda şu saptamalara ulaştõ:  Gelişmiş ülkelerde çalõşan ço- cuklarõn büyük çoğunluğu bu ülke- lere azgelişmiş ülkelerden gelen göçmen ailelerin çocuklarõdõr. Ör- neğin ABD’de de giderek artan ça- lõşan çocuk sorunu, Meksikalõ göç- men ailelerin çocuklarõdõr.  Gelişmekte olan ülkelerin ya- şadõğõ hõzlõ nüfus artõşõ, aşõrõ ve dü- zensiz kentleşmeye, dolayõsõyla kentsel işsizlik ve gelir dağõlõmõ sorunlarõna yol açmõştõr. Bu ortam- da çocuk emeğinin kullanõmõ gide- rek artmaktadõr. Aile gelirindeki hõzlõ düşüşler karşõsõnda, tüm aile üyelerinin çalõşmak zorunda kal- malarõ ve özellikle küçük yaşlarda çalõşma yaşamõna atõlmalarõ kaçõ- nõlmaz olmuştur.  Çocuk çalõştõrõlmasõnõn başlõca nedeni yoksulluktur; pek çok ülke- de fakir ailelerin çocuğunun sağla- yacağõ gelire gereksinimi olmasõdõr. Ailesi tarafõndan zorla çalõştõrõlan ço- cuklar yanõnda, çalõştõrõlmak üzere satõlan çocuklarõn varlõğõndan bile söz edilmektedir. Yapõlan araştõr- malarda çocuklarõn sağladõğõ gelir- lerin aile gelirleri içindeki payõnõn yüzde 20 ile yüzde 25 arasõnda ol- duğu saptanmõştõr.  Uluslararasõ Çalõşma Örgütü (ILO) 127 sayõlõ sözleşme ile 15-24 yaş grubunu genç işçi kabul et- mekte, 146 sayõlõ tavsiye kararõyla da taban yaşõnõn yukarõ çekilmesi- ni benimsemektedir. UÇÖ’nün ço- cuk işgücü tanõmõnda benim- sediği yaş sõnõrõ ise 15’tir. Bu- na göre 15 yaşõn altõnda yaşa- mõnõ kazanmak, aile bütçesine katkõda bulunmak amacõyla çalõş- ma yaşamõna erken yaşta atõlan çocuklara “çalışan çocuk” ya da “çocuk işçi” denilmektedir.  Uluslararasõ Çalõşma Örgütü’nün (ILO) ista- tistiklerine göre, dünyada 5 ile 14 yaşlarõ arasõnda 218 milyon çocuk çalõş- maktadõr. Kendi evinde yapõlan eko- nomik faaliyetlere katõ- lan çocuklarda çalõşan çocuk olarak kabul edilirse, bu rakam 400 milyona ulaşmaktadõr.  Çalõşan çocuklarõn büyük ço- ğunluğuna gelişmekte olan ülke- lerde (Brezilya, Hindistan, Tay- land, Kenya, Endonezya, Pakistan) rastlanmaktadõr. Mutlak sayõ olarak bakõldõğõnda, dünyanõn en yoğun nü- fuslu bölgesini oluşturan Asya (Ja- ponya hariç) aynõ zamanda en faz- la çocuk işçinin bulunduğu kõtadõr. Dünyadaki çocuk işçilerin yüzde 61’i Asya’da (Japonya hariç), yüz- de 32’si Afrika’da, yüzde 7’si Latin Amerika ve Karayipler ve yüzde 0.2’si (Avustralya ve Yeni Zelanda hariç) Okyanusya’dadõr.  Göreli olarak bakõldõğõnda ise, ekonomik etkinliklere katõlan çocuk oranõ açõsõndan Afrika ilk sõrayõ al- maktadõr. Bu kõtada 5 ile 14 yaşla- rõ arasõndaki bütün çocuklarõn tah- minen yüzde 41’i çalõşmaktadõr. Oysa bu oran Asya için (Japonya ha- riç) yüzde 22, Latin Amerika ve Ka- rayipler yüzde 17, Okyanusya (Avustralya ve Yeni Zelanda hariç) için ise yüzde 29’dur.  Çalõşan erkek çocuk sayõsõ, kõz çocuk sayõsõndan daha fazladõr. Çalõşan her iki kõz çocuğuna karşõ tahminen üç erkek çocuk çalõşmak- tadõr. Gelişmekte olan bölgeler ara- sõnda Afrika yüzde 37 ile kõz ço- cuklarõn ekonomik etkin- liklere katõlõm oranõnõn en yüksek olduğu bölgedir. Ancak bu konuda yapõlan araştõrmalarõn, evinde iş yapanlarõ, özürlü ya da hasta akrabasõna bakan- larõ kapsamamaktadõr. Dolayõsõyla bu tür işlerde kõz sayõsõnõn erkek çocuk sayõsõnõ aşmasõ olasõdõr. UNICEF’in raporlarõna gö- re, her yõl 1 milyonu aşkõn kõz çocuğu, fuhşa zorlanmaktadõr. Bu kõzlarõn büyük çoğunluğu Asya’dadõr.  Çocuk işçilerin oran olarak büyük bölümü ta- rõmla ilgili etkinliklerde ça- lõşmaktadõrlar. Tarõmla ilgili etkinliklerdeki çocuklarõn oranõ ortalama yüzde 70 ile 74 arasõnda değişmekle bir- likte, bu oran kimi ülkelerde yüzde 90 ve 95’e çõkabil- mektedir. Bu tür etkinlikler- deki kõz çocuklarõn yüzdesi, erkek çocuklarõnkinden daha yüksektir. Avukat Doktor Erdal Egemen’in yaptõğõ çalõşmaya göre Doğu ve Orta Avrupa’da piyasa ekonomisine geçiş süreci ve küresel krizin etkileri ile çocuk işçiliği yeniden ortaya çõkarken Türkiye’nin de karnesi iyi değil Çocukları çalıştırmayın TÜRK YE’DE DE TABLO VAH M
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle