Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
26 EYLÜL 2010 PAZAR CUMHUR YET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
YORUM
ÖZTİN AKGÜÇ
Vatandaşlık Bilinci
Ülkemizde vatandaşlık bilinci, ülkeye,
bağımsızlığa, özgürlüğe sahip çıkma, sorumluluk
yüklenme, ülke çıkarları için savaşım gücü
yeterince gelişmemiştir. Ülkenin geleceği
açısından en büyük tehlike de vatandaşlık
bilincinin gelişmemesi, vatandaşlık bağının
zayıflığı ya da zayıflamakta oluşudur.
Vatandaşlık bilincinin gelişmemesinde, farklı
gibi görünseler de aynı sonucu veren iki etken
cemaat, tarikat, aşiret bağları ile Batı destekli,
daha açık bir deyişle Batı’ya, emperyal güçlere
bağımlı yerli işbirlikçilerin varlığıdır. Son
halkoylamasında görüldüğü gibi, evet oyları
cemaat, tarikat, aşiret bağlarının, baskısının
yoğunlaştığı bölgelerde artmış; Batı işbirlikçileri,
ABD, AB yanlıları çeşitli yanıltıcı kisvelere
bürünerek “evet”i desteklemişlerdir. “Demokrasi
kazandı”, “halkın iradesi” diye oylama sonucunda
emperyal güçler tarafından başarı olarak
duyulmuş, tek yanlı yorumlar yapılmıştır.
Tarikat, cemaat, aşiret bağlarının güçlü olduğu
yerlerde, bireysel özgürlükler, düşünce özgürlüğü
gelişmediği için, vatandaşlık bilinci de
oluşmamakta; demokrasi, hukukun üstünlüğü
de sözde kalmaktadır. Sözde demokrasi de
emperyalizmin o ülke üstündeki vesayetinin bir
aracı olarak kullanılmaktadır.
Türkiye’de mahalle baskısından söz edilmiştir
ama aslında tarikat, cemaat, aşiret baskısı ve
çoğu kez de çıkar birlikteliği vardır. Mahalle
baskısından söz etmek, bir risk doğurmaz, tepki
de çekmez. Hatta bilge, saygın bir bilim adamının
görüşü olarak da, kamuoyuna yansıtılır. Ama bir
cemaat, tarikat baskısından söz etseniz, bunu
araştırmalarla ortaya koysanız, ne üniversitede
kürsünüz, ne saygın bilim adamlığınız ne de
medyada köşeniz kalır, derhal bir şekilde
dışlanırsınız. Fincancı katırlarını ürküttüğünüzde
başınıza gelebileceklerin örnekleri çoktur. Bu
nedenle tarikat, cemaat baskıları, emperyalizmle
ilişkileri, dinin bir istismar aracı, bir çıkar aracı
olarak kullanılması pek dile getirilmez.
Türkiye’de Atatürk’ün de yakındığı gibi “biz
adam olmayız” anlayışı oldukça yaygındır. Gizli
ya da açık manda altına girme özlemi vardır.
Osmanlı döneminde de bu tür eğilimler vardı.
Bağımsızlık Savaşı yıllarında dahi yaşandı,
günümüzde de çeşitli şekillerde sürüyor. AB’ye
giriş iştiyakında, arzusunda bile, belki bilinçli,
belki bilinçaltı, biz adam olmayız, bize bir dış
baskı, dış disiplin gerekiyor düşüncesi yatıyor.
Halk dalkavukluğu gibi gelmesin; eksiklerimiz,
zaaflarımız var, bazı davranış biçimlerimiz, değer
yargılarımız çarpık ama biz bunları aydınlanma
yolu ile düzeltebilir, giderebiliriz.
Türkiye’de yaşananlara tepki duyup, yurtdışına
yerleşmeye kalkanlara, TC vatandaşlığına bir
süre ara vermeyi düşünenlere, uzlete çekilip
toplumla ilişkiyi kesme arzusunu duyanlara, hatta
AİHM’ye başvuranlara hak veremiyorum.
Vatandaşlık, Türkiye’de kalarak savaşımı, hele
hele yabancıları bu işe hiç bulaştırmadan
yapmayı gerektirir.
Son halkoylamasında, CHP örgütünün iyi
çalışmadığından, MHP’nin asılmadığından,
şeklen hayır kampanyası yürüttüğünden yakınıldı.
Peki vatandaşların tümü gereken görevleri yerine
getirdi mi? Tatillerinin bir gününü bile feda
etmeyerler oldu, oy vermeye gitmeye üşenenler
oldu, tek yanlı yayın yapan TV’leri protesto etme
zahmetine katlanmayanlar oldu. Sandık
güvenliğinde kuşkusuz partilere büyük
sorumluluk, görev düşer ama, bu aynı zamanda
bir vatandaşlık görevidir.
Ülkede tarikat, cemaat, aşiret baskısı, yabancı
işbirlikçiliği sürdüğü sürece vatandaşlık bilinci,
vatandaşlık sorumluluğu gelişemez. Demokrasi,
hukukun üstünlüğü, ekonomik, toplumsal
kalkınma sözde kalır. Korkarım ülkenin
bağımsızlığı, bütünlüğü bile tehlikeye girer.
Aydınlanma, tarikat, cemaatlerle, işbirlikçilerle
mücadele edecek vatandaşlık bilincini
geliştirmeyi de içerir. Bunlar kuşkusuz dış
destekli organize güçlerdir. Bu nedenle savaşım
zor ve tehlikelidir. Ancak “Susma, sustukça sıra
sana da gelecek” sloganına “Korkma, ürktükçe
sıra sana da gelecek” sloganını ekleyerek
vatandaşları uyarabiliriz.
‘Ekonomi yükselişe geçti’ yorumlarõna karşõn emekçinin maaşõndaki erime hõz kesmeden sürüyor
Memurun krizi bitmediMUSTAFA ÇAKIR
ANKARA - Ekonomik krizin bittiğine ilişkin
yorumlara karşõn memurlarõn alõm gücündeki dü-
şüş hõz kesmeden devam ediyor. Geçen yõl
ağustos ayõnda maaşõyla 75 kg dana eti alabilen
memur bugün ancak 57 kg dana eti alabiliyor.
Emekçinin maaşõ aynõ dönemde 810 kg fasulyeye
yeterken bugün 619 kg’a denk geliyor.
Türkiye Kamu-Sen Araştõrma Geliştirme
Merkezi’nin yaptõğõ araştõrmaya göre, memur
maaşõ son bir yõlda yüzde 6.3 arttõrõlõrken aynõ
dönemde tüketici fiyatlarõ endeksi (TÜFE) yüz-
de 8.3; gõda fiyatlarõ ise ortalama yüzde 12 ora-
nõnda arttõ.
Ekonomideki 2010 yõlõnõn ilk çeyreğinde
yüzde 11.7; ikinci çeyreğinde ise yüzde 10.3’lük
büyüme memur maaşlarõna küçülme olarak
yansõtõldõ. Ücret politikalarõnõn çarpõklõğõ nede-
niyle memur maaşlarõ enflasyon karşõsõnda yüz-
de 2; gõda fiyatlarõ karşõsõnda ortalama yüzde 6
düştü.
Büyümeden pay alamadılar
Her dönemde olduğu gibi memurlar, bu dö-
nemde de ekonomik büyümeden pay alamadõ-
ğõ gibi reel olarak da telafisi güç kayõplar yaşa-
dõ. Araştõrmaya göre, son bir yõlda fiyatõ ikiye kat-
lanan karpuz, gõdada zam şampiyonu olurken;
bunu yüzde 53 ile limon, yüzde 43’lük artõşla ko-
yun eti, yüzde 40 ile dana eti ve son bir yõlda yüz-
de 39 zamlanan fasulye izledi. Aynõ dönemde
mutfak tüpünün ortalama satõş fiyatõ da 43.78
TL’den 52.34 TL’ye çõkarak bir yõlda yüzde 20
zamlandõ.
Araştõrmaya göre, geçen yõl ağustosta maaşõyla
76 kg koyun eti alabilen memur bugün aynõ et-
ten 56 kg alabiliyor.
Memur geçen yõl 75 kg dana eti alabilirken bu-
gün 57 kg, 117 kg beyaz peynir alabilirken bu-
gün 106 kg, 603 kg limon alabilirken bugün 419
kg, 1672 kg kavun alabilirken bugün 1390 kg,
3 bin 387 kg karpuz alabilirken bugün 1800 kg,
703 kg şeftali alabilirken bugün 575 kg, 1308 kg
kabak alabilirken bugün 1123 kg, 810 kg fasul-
ye alabilirken bugün 619 kg, 1283 kg salatalõk
alabilirken bugün 1088 kg, 30 adet mutfak tü-
pü alabilirken bugün 27 adet, 5 bin 504 kw elek-
trik alabilirken bugün 5 bin 200 kw elektrik ala-
biliyor.
Ücretliler geçinme endeksi olsun
Araştõrmada “Özellikle son yıllarda uygu-
lanan ücret politikaları nedeniyle mağdur ha-
le getirilen kamu görevlilerinin, kendileri ve
ailelerinin insanca yaşayabileceği bir ücret se-
viyesine kavuşmaları için, günlük kullan-
mak zorunda oldukları harcama kalıplarını
temel alan bir ücretliler geçinme endeksi
hazırlanması zorunlu” denildi.
Türkiye Kamu-Sen’in araştõrmasõna göre memur maaşõ son bir yõlda yüzde
6.3 artarken aynõ dönemde tüketici fiyatlarõ endeksi (TÜFE) yüzde 8.3; gõda
fiyatlarõ ise ortalama yüzde 12 oranõnda arttõ. Ekonomideki büyüme maaşlara
yansõmadõ. Maaşlar enflasyon karşõsõnda eridi.
HER TÜRLÜ SÖMÜRÜYLE
KARŞI KARŞIYALAR
Çocuklar büyük kentlerde formel sektörün ya-
nında çeşitli faaliyetlerle genişleyen enformel sek-
törde çalışıyor. Enformel sektörün temel özelliği
az sermaye, düşük teknoloji ve yoğun emek ile üre-
timin yapılması ve nitelikli işgücüne fazla ge-
reksinim olmaması. Enformel ekonomide ço-
cukların yaptığı işler büyük çeşitlilik gösteriyor.
Dilencilik, ayakkabı boyacılığı, araba yıkama, so-
kak satıcılığı, dağıtıcılık, ev hizmetleri, atölyelerde
yapılan çeşitli işler, inşaat ve tarım işleri bunlardan
bazıları. Çocuk işçiler daha erken bir yaşta ça-
lışmaya başlıyor; daha düşük ücret alıyor, daha
uzun süre çalışıyor ve fuhuş, kölelik, borca kar-
şı zorla çalıştırma, çocuk ticareti de dahil sömü-
rünün her türüyle karşı karşıya kalıyor. Çocuk iş-
gücüne büyük bir talep bulunuyor. Bu talebin ne-
denleri, çocuk işgücünün ucuz olması, çocuğun
idaresinin kolay olması, haklarının bilincinde ol-
maması, daha yumuşak başlı olması, daha az so-
run yaratması ve işe devamsızlık yapmaması.
Türkiye’de 0-14 yaş grubunu oluşturan nüfus yaklaşõk 20 mil-
yondur. Çocuk işçiliği çok boyutlu bir sorun olarak ortaya çõk-
maktadõr. Ekonomik işlerde çalõşan çocuklarõn yaş gruplarõna gö-
re çalõşma nedenlerine bakõldõğõnda, Türkiye genelinde 6-14 yaş gru-
bunda ekonomik işlerde istihdam edilen çocuklarõn yüzde 68’i ha-
nehalkõnõn gereksinimlerine katkõda bulunmak için, yüzde 21’i ai-
lesi istediği için, yüzde 6’sõ iş öğrenmek, meslek sahibi olmak için,
yüzde 1’i ise diğer nedenlerle çalõşmaktadõr.
Türkiye genelinde 6-14 yaş grubundaki ço-
cuklarõn okul durumlarõ incelendiğinde, çocuklarõn
yüzde 87’sinin okula devam ettikleri görülmek-
tedir. Okula devam edip çalõşanlarõn oranõ yüz-
de 27; okula devam edip ekonomik işlerde çalõ-
şanlarõn oranõ yüzde 4; okula devam edip ev hiz-
metlerinde çalõşanlarõn oranõ yüzde 23’tür.
Okula devam edip çalõşmayanlarõn oranõ ise yüz-
de 73’tür. Okula devam etmeyen çocuklarõn ora-
nõ yüzde 13’tür. Okula devam etmeyip çalõşanla-
rõn oranõ yüzde 7; okula devam etmeyip ekonomik
işlerde çalõşanlarõn oranõ yüzde 39; okula devam etmeyip
ev işlerinde çalõşan çocuklarõn oranõ yüzde 32’dir. Okula de-
vam etmeyip çalõşmayanlarõn oranõ ise yüzde 29’dur.
Dolayõsõyla okul çalõşmaya önleyici ya da geciktirici bir
etken olamõyor. Okula devam etmeyip çalõşan çocuklarõn eği-
tim dõşõnda olmasõnõn tek nedeni “yoksulluk” değildir. Bunun ya-
nõnda eğitim kurumlarõna karşõ güvensizlik, eğitim sisteminin hü-
ner kazandõrmamasõ, formel eğitim sisteminin iş piyasasõnõn is-
teklerine uygun olmayõşõ, okumuş gençler arasõnda işsizliğin yük-
sek ya da yaşam düzeyindeki düşüklüğün algõlanmasõ gibi birçok et-
ken var.
Türkiye’de 6-14 yaş grubunda ekonomik işlerde çalõşan 1 mil-
yon 8 bin çocuğun sektörlere göre dağõlõmõ şöyledir: Çalõşan ço-
cuklarõn yüzde 77’si tarõm, yüzde 11’i sanayi, yüzde 7’si hiz-
metler ve yüzde 5’i ticaret sektöründe çalõşmaktadõr. Çocuk is-
tihdamõnõn yapõsõnda kentsel ve kõrsal alanlarda farklõlõk gö-
rülmektedir. Örneğin; kentsel alanda istihdam edilen ço-
cuklarõn yüzde 40’õnõn kõrsal alanda, yüzde 4’ünün sanayi
sektöründe çalõştõklarõ görülmektedir.
Türkiye genelinde ekonomik faaliyette bulunan ço-
cuklarõn yüzde 95’i, 1-9 işçi çalõştõran işyerlerinde çalõş-
makta olup, çalõştõklarõ işyerlerinin yüzde 83’ü herhangi
bir yere kayõtlõ değildir. Ekonomik işlerde ücretli ve yev-
miyeli olarak çalõşan çocuklarõn aylõk geliri asgari üc-
retin çok altõnda ve yüzde 78’i haftada 40 saatin üzerinde
herhangi bir ek ücret ödenmeden çalõşmaktadõr.
Çocuklarõ koruma dernekleri de bir araya gelip
kişisel gösterilerden çok çocuklarõ koruma amacõna yö-
nelmelidir. Önlemleri sosyal hukuk devleti almalõdõr.
KESK tutuklu
yöneticiler için eylemde
ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - KESK üyesi
kamu emekçileri tutuklu bulunan KESK
yöneticilerinin serbest bõrakõlmasõ için oturma
eylemi yaptõ. İnönü Parkõ‘nda toplanan KESK
üyelerine Türk-İş, DİSK, CHP, EMEP, ÖDP ve
bazõ demokratik kitle örgütü temsilcileri destek
verdi. “KESK’li tutuklular serbest bırakılsın”
ve “İnsanca yaşamak istiyoruz” şeklinde slogan
atan grup, 5 dakikalõk oturma eylemi yaptõ.
Eylemde konuşan KESK Adana Dönem Sözcüsü
Güven Boğa, “Türkiye’nin değişik illerinden 9
KESK üye ve yöneticisi tutuklu bulunuyor.
Referandum sürecinde ağzından demokrasi
lafını düşürmeyenlere sesleniyoruz. Sendikal
çalışmaları nedeniyle tutuklanan
arkadaşlarımızın salıverilmesini istiyoruz” diye
konuştu. (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ)
Ekonomi Servisi - Avukat Dr.
Erdal Egemen’in yaptõğõ ‘Dün-
yada ve Türkiye’de Çocuk İşçiler’
konulu çalõşmaya göre, gelişmekte
olan ülkelerde daha yoğun olmakla
beraber sanayileşmiş ülkeler de ço-
cuklarõ çalõştõrõyor. Egemen’in sap-
tamalarõna göre, Doğu ve Orta Av-
rupa’da piyasa ekonomisine geçiş
sürecinin yol açtõğõ sosyal ve eko-
nomik sarsõntõlar ile küresel krizin
etkileri yüzünden çocuk işçiliği ye-
niden ortaya çõkarken Türkiye’nin de
karnesi iyi değil.
Av. Dr. Egemen, ‘Dünyada ve
Türkiye’de Çocuk İşçiler’ çalõş-
masõnda şu saptamalara ulaştõ:
Gelişmiş ülkelerde çalõşan ço-
cuklarõn büyük çoğunluğu bu ülke-
lere azgelişmiş ülkelerden gelen
göçmen ailelerin çocuklarõdõr. Ör-
neğin ABD’de de giderek artan ça-
lõşan çocuk sorunu, Meksikalõ göç-
men ailelerin çocuklarõdõr.
Gelişmekte olan ülkelerin ya-
şadõğõ hõzlõ nüfus artõşõ, aşõrõ ve dü-
zensiz kentleşmeye, dolayõsõyla
kentsel işsizlik ve gelir dağõlõmõ
sorunlarõna yol açmõştõr. Bu ortam-
da çocuk emeğinin kullanõmõ gide-
rek artmaktadõr. Aile gelirindeki
hõzlõ düşüşler karşõsõnda, tüm aile
üyelerinin çalõşmak zorunda kal-
malarõ ve özellikle küçük yaşlarda
çalõşma yaşamõna atõlmalarõ kaçõ-
nõlmaz olmuştur.
Çocuk çalõştõrõlmasõnõn başlõca
nedeni yoksulluktur; pek çok ülke-
de fakir ailelerin çocuğunun sağla-
yacağõ gelire gereksinimi olmasõdõr.
Ailesi tarafõndan zorla çalõştõrõlan ço-
cuklar yanõnda, çalõştõrõlmak üzere
satõlan çocuklarõn varlõğõndan bile
söz edilmektedir. Yapõlan araştõr-
malarda çocuklarõn sağladõğõ gelir-
lerin aile gelirleri içindeki payõnõn
yüzde 20 ile yüzde 25 arasõnda ol-
duğu saptanmõştõr.
Uluslararasõ Çalõşma Örgütü
(ILO) 127 sayõlõ sözleşme ile 15-24
yaş grubunu genç işçi kabul et-
mekte, 146 sayõlõ tavsiye kararõyla
da taban yaşõnõn yukarõ çekilmesi-
ni benimsemektedir. UÇÖ’nün ço-
cuk işgücü tanõmõnda benim-
sediği yaş sõnõrõ ise 15’tir. Bu-
na göre 15 yaşõn altõnda yaşa-
mõnõ kazanmak, aile bütçesine
katkõda bulunmak amacõyla çalõş-
ma yaşamõna erken yaşta
atõlan çocuklara “çalışan
çocuk” ya da “çocuk işçi”
denilmektedir.
Uluslararasõ Çalõşma
Örgütü’nün (ILO) ista-
tistiklerine göre,
dünyada 5 ile 14
yaşlarõ arasõnda
218 milyon
çocuk çalõş-
maktadõr. Kendi
evinde yapõlan eko-
nomik faaliyetlere katõ-
lan çocuklarda çalõşan çocuk olarak
kabul edilirse, bu rakam 400 milyona
ulaşmaktadõr.
Çalõşan çocuklarõn büyük ço-
ğunluğuna gelişmekte olan ülke-
lerde (Brezilya, Hindistan, Tay-
land, Kenya, Endonezya, Pakistan)
rastlanmaktadõr. Mutlak sayõ olarak
bakõldõğõnda, dünyanõn en yoğun nü-
fuslu bölgesini oluşturan Asya (Ja-
ponya hariç) aynõ zamanda en faz-
la çocuk işçinin bulunduğu kõtadõr.
Dünyadaki çocuk işçilerin yüzde
61’i Asya’da (Japonya hariç), yüz-
de 32’si Afrika’da, yüzde 7’si Latin
Amerika ve Karayipler ve yüzde
0.2’si (Avustralya ve Yeni Zelanda
hariç) Okyanusya’dadõr.
Göreli olarak bakõldõğõnda ise,
ekonomik etkinliklere katõlan çocuk
oranõ açõsõndan Afrika ilk sõrayõ al-
maktadõr. Bu kõtada 5 ile 14 yaşla-
rõ arasõndaki bütün çocuklarõn tah-
minen yüzde 41’i çalõşmaktadõr.
Oysa bu oran Asya için (Japonya ha-
riç) yüzde 22, Latin Amerika ve Ka-
rayipler yüzde 17, Okyanusya
(Avustralya ve Yeni Zelanda hariç)
için ise yüzde 29’dur.
Çalõşan erkek çocuk sayõsõ,
kõz çocuk sayõsõndan daha fazladõr.
Çalõşan her iki kõz çocuğuna karşõ
tahminen üç erkek çocuk çalõşmak-
tadõr. Gelişmekte olan bölgeler ara-
sõnda Afrika yüzde 37 ile kõz ço-
cuklarõn
ekonomik etkin-
liklere katõlõm oranõnõn en
yüksek olduğu bölgedir.
Ancak bu konuda yapõlan
araştõrmalarõn, evinde iş
yapanlarõ, özürlü ya da
hasta akrabasõna bakan-
larõ kapsamamaktadõr.
Dolayõsõyla bu tür işlerde
kõz sayõsõnõn erkek çocuk
sayõsõnõ aşmasõ olasõdõr.
UNICEF’in raporlarõna gö-
re, her yõl 1 milyonu aşkõn kõz
çocuğu, fuhşa zorlanmaktadõr.
Bu kõzlarõn büyük çoğunluğu
Asya’dadõr.
Çocuk işçilerin oran
olarak büyük bölümü ta-
rõmla ilgili etkinliklerde ça-
lõşmaktadõrlar. Tarõmla ilgili
etkinliklerdeki çocuklarõn
oranõ ortalama yüzde 70 ile
74 arasõnda değişmekle bir-
likte, bu oran kimi ülkelerde
yüzde 90 ve 95’e çõkabil-
mektedir. Bu tür etkinlikler-
deki kõz çocuklarõn yüzdesi,
erkek çocuklarõnkinden daha
yüksektir.
Avukat Doktor Erdal Egemen’in yaptõğõ çalõşmaya göre Doğu ve Orta Avrupa’da piyasa ekonomisine geçiş
süreci ve küresel krizin etkileri ile çocuk işçiliği yeniden ortaya çõkarken Türkiye’nin de karnesi iyi değil
Çocukları çalıştırmayın
TÜRK YE’DE DE
TABLO VAH M