20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA 4 HABERLER İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN [email protected] GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Daha Hızlı ve Daha Sert Bir Süreç... [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Referandum bir süredir Türkiye’de egemen olan “istikrarsız denge” ortamını siyasal İslamdan yana bozdu. Bundan sonra Türkiye’yi daha hızlı ve sert bir siyasi süreç bekliyor. ‘Vesayet rejimi’ tarihe karışmış Başbakan, referandumdan sonra yapığı konuşmada “Vesayet rejimi tarihe karışmıştır” dedi. Başbakan’ın, zafer heyecanıyla söylediği bu sözlerden dolayı pişman olacağını düşünüyorum. Yok “vesayet rejimi” bitmediği için değil. “Vesayet rejimi”, “muhalif ama hegemonik” bir söylem kurmanın araçlarından biri olmanın ötesinde, anlamsız ama “Siyasal İslam’’ın yükselen dalgasına takılmaya, bundan nemalanmaya çalışan her türlü iktidarsızın yolunu açan çok güçlü bir kavramdı. Yaptığı bu saptamayla Başbakan, siyasal İslam-liberal ittifakının elinden çok önemli bir silahı almış oldu. Diğer taraftan, AKP’nin, “vesayet rejimi”nin tarihe karıştığını, önündeki en büyük engelin - aslında güçler ayrılığı- kalktığını düşündüğü için, “değişim” sürecinin daha da hızlanacağını, muhalefeti bertaraf ettiğini düşünmenin iç rahatlığıyla davranmaya hazırlandığını söyleyebiliriz. Ancak, gerçekte AKP ve siyasal İslam, muhalefeti tasfiye edemedi. Aksine, referandumdaki “evet” kampanyasında harekete geçirilen silahlar, kullanılan DSİP gibi araçlar, muhalefetin kendini tanımlamasına yardımcı oldu. Bu nedenlerle, AKP’nin “değişim” sürecini hızlandırma çabaları, bu muhalefetin direncine çarptıkça siyasi iklimi daha da gerecek, sertleştirecektir. Muhalefetin bu sertleşmeye hazır olup olmadığıysa henüz belli değildir. Bir netleştirici olarak referandum Referandum süreci, Türkiye’nin siyasi coğrafyasında, 1970’lerden bu yana görülmeyen bir netleşme yarattı. ABD ve AB tarafından da desteklenen “evet” cephesi ki esas olarak, siyasal İslam (tüm kanatlarıyla) ve masasının altına sığınmış liberalleriyle birlikte, sandığa giden seçmenin oylarının yüzde 58’ini aldı. Muhalefet, esas olarak CHP ve sosyalist hareketten oluşuyordu ve oyların yüzde 2’sini aldı. MHP tabanının büyük ölçüde tasfiye olduğunu gösteren sonuçlara bakarak milliyetçi ideolojinin etkisinin kırıldığını, siyasi manzaranın çok büyük ölçüde netleştiğini söyleyebiliriz. Referandum, Kürt hareketinde, sanırım, ilk önce Akşam’dan Nihal Kemaloğlu’nun dikkat çektiği önemli bir ayrıştırıcı etki yarattı. Sermaye-toprak ağalığı kesimi, BDP’nin kendilerini bağlamadığını açıklayarak “evet” kampına katıldılar. BDP’nin boykotu başarılı oldu, ama bu bölünme aynı zamanda, Kürt egemen sınıflarının, BDP’nin liderliğindeki ulusalcı entelijansiyaya karşı bir hegemonya atağı başlattığını haber veriyordu. Bundan sonra siyaset, yukarıda betimlediğim iki kampın manevraları üzerinden gelişecek diye düşünüyorum. BDP de çizgisini bu yeni başlayan bölünmenin etkileri altında belirleyecek. Tüm bunlara ek olarak, seçmenin sandığa gitmeyen yaklaşık yüzde 30’unun büyük bir kesiminin de aslında siyasal İslamın dayatmaya başladığı yaşam tarzına ve değerlere yakın olmadığını, dolayısıyla ikinci kampın çekim alanı içine girebileceğini düşünüyorum. Yüzde 42’lik kesim Pazartesi günü, Güngör Uras, Referandumda ekonomik değil de ideolojik kültürel etkenlerin rol oynamış olduğunu vurgulayarak önemli bir noktaya dikkat çekti. Gerçekten de saflaşma esas olarak siyasal İslam muhafazakârlığı ile liberal “pasif nihilizm”inin oluşturduğu reaksiyoner kesimle, Aydınlanma geleneğinin “hakikat rejimine” (dünya yeniden inşa edilebilir!) bağlı Cumhuriyetçi ve sosyalist kesim arasında oluştu. BDP’nin ideolojisi ve söylemi ve hedefleriyle, ulusalcı bir hareket olarak, ikinci kampa ait olduğunu vurgulamak gerekir mi bilmiyorum? Kürt hareketi geçen 30 yılda oluşturduğu kimliğinin siyasal İslamın cemaat söylemi, sermayenin, çözücü etkileri altında bir kuşak sonra eriyip gideceğini eğer göremiyorsa, belki de vurgulamak gerekir… İkinci kampa dönersem, buradaki yüzde 42’lik oy gelecek seçimlerde eğer bir partide buluşabilirse o partiyi, örneğin CHP’yi hükümete getirebilir. Diğer bir deyişle, CHP gelecek seçimlerde, gözünü kendi sağına değil de kendi solundaki seçmene, oradaki siyasi şekillenmelerin enerjisine dikerse, hükümete gelme ya da AKP’nin meclis hâkimiyetini kırma şansını yakalayabilir. Ancak, tüm gündeme getirilen kaygılara aldırmadan hemen “sonuçlara saygılıyız” açıklaması yapan bir CHP liderliğinin, bugün kendi solundaki kesimlerin oyunu alacak bir söyleme ve programa sahip olmadığı da bir gerçektir. Diğer taraftan, sosyalistlerin, “AKP ve siyasal İslamın pasif devrimini CHP’ye dayanarak durduramayız” saptaması doğrudur. Ama, zamanın akış hızı göz önüne alındığında, “bu pasif devrim, CHP olmadan durdurulmaz” savı da doğru değil midir? Buradaki tıkanıklığı açmaya çalışmak da sosyalistlere düşüyor. AKP’nin harcamaları Meclis’te ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP, AKP’nin anayasa değişikliği paketiyle ilgili referandum kampanyasõndaki harcamalarõ Meclis gündemine taşõndõ. CHP Milletvekili Ahmet Ersin, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafõndan yanõtlanmasõ istemiyle TBMM Başkanlõğõ’na verdiği soru önergesinde, AKP’nin referandumda, “parti bütçesi ile karşõlanmasõ mümkün olamayacak aşõrõ harcamalar yaptõğõna” dikkat çekti. Bu kapsamda Ersin, Erdoğan’a, 1 Ocak 2010-12 Eylül 2010 tarihleri arasõnda örtülü ödenekten harcanan para miktarõnõ sordu. Darbenin ardõndan idam edilen Ramazan Yukarõgöz’ün kardeşi Yõlmaz Yukarõgöz, heyetteki rüşvetçi hâkime dikkat çekti İstanbul Haber Servisi - 12 Eylül 1980 darbesinin ardõndan 3 arkadaşõyla birlikte idam edi- len Devrimci Sol ana davasõ sa- nõklarõndan Ramazan Yukarı- göz’ün kardeşi Yılmaz Yuka- rıgöz, Kenan Evren ve diğer so- rumlular hakkõnda İstanbul Cum- huriyet Başsavcõlõğõ’na suç du- yurusunda bulundu. Sultanahmet Parkõ’nda dün ga- zetecilere açõklama yapan Yõl- maz Yukarõgöz, cuntacõlarõn yar- gõlanacağõ suçlarda zamanaşõmõ- nõn olmadõğõnõ söyledi. Adliyede faşist cuntacõlar için suç duyuru- sunda bulunan Yukarõgöz’ün di- lekçesinde, 17 Ocak 1981’de ağõr yaralõ olarak yakalanan 23 yaşõn- daki Ramazan Yukarõgöz, Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan, Meh- met Kanbur ve İsmail Gökalp’in 15 gün süren ve tüm savunma hak- larõ ellerinden alõnarak yapõlan yargõlama sonucu idam cezasõna çarptõrõldõğõ anõmsatõldõ. Dilekçede, Ramazan Yukarõ- göz’ün İstanbul’da devam eden Devrimci Sol ana davasõ sanõkla- rõndan olduğu, Gölcük’teki Sõkõ- yönetim Askeri Mahkemesi’ne bu dava ile birleştirilmesi talebiyle verilen dilekçelerin reddedildiği vurgulanarak, askeri mahkeme heyetinden Deniz Yüzbaşõ Hâ- kim Eyüp Menteş’in, başka bir ör- güt davasõna ilişkin idam cezasõyla yargõlanan kişinin ailesinden rüş- vet alõrken suçüstü yakalanarak, 8 yõl ağõr hapis cezasõna çarptõrõldõ- ğõ anlatõldõ. Bu nedenle, mahkemenin tek- rar yapõlmasõ için yapõlan baş- vurularõn reddedilerek, yaşõ kü- çük olmasõ nedeniyle İsmail Gö- kalp dõşõndaki 4 kişinin 29 Ocak 1983’te İzmit Kapalõ Cezaevi’nde idam edildiği anõmsatõlan dilek- çede, bu kişilerin idamlarõndan 10 dakika önce yazdõklarõ mektup- larõn ise ailelerine 26 yõl sonra ve- rildiği belirtidi. Parti yöneticileri ‘somut gündem değil’ dese de Erdoğan’õn başlattõğõ tartõşmanõn sürmesinden yana AKPbaşkanlõğõõsõtõyorBaşkanlõk sistemi tartõşmasõnõn panik havasõ içinde yapõldõğõnõ söyleyen AKP’li Çelik, önlerinde bu konuda somut bir gündem olmadõğõnõ, fakat bu tartõşmalarõn sürmesi gerektiğini söyledi. Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapõlõ ise “Bu çok uzun tartõşõlmasõ gereken bir şey. Tartõşacağõz ve sonucunu hep birlikte yaşayacağõz” diye konuştu. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - AKP Mer- kez Yürütme Kurulu (MYK), referandum so- nuçlarõnõ değerlendirmek üzere toplanõrken, partide yeni anayasa ve başkanlõk sistemi tartõşõlõyor. AKP Genel Başkan Yardõmcõ- sõ Ömer Çelik, Başba- kan Tayyip Erdoğan’õn “Ülkeyi daha iyi nasıl yönetiriz” anlayõşõ içinde başkanlõk sisteminin de tartõşõlmasõnõ istediğini be- lirtirken “Türkiye’nin re- jimiyle ilgili bir proble- mi yoktur. Ama sistem konusundaki tartışma bugün de yarın da öbür gün de sürer” dedi. Başbakan Erdoğan baş- kanlõğõndaki MYK top- lantõsõ öncesinde parti yö- neticileri gazetecilerin ye- ni anayasa ve başkanlõk sistemiyle ilgili sorularõnõ yanõtladõ. AKP Genel Baş- kan Yardõmcõsõ Ömer Çe- lik, başkanlõk sistemiyle il- gili tartõşmanõn “panik havası içinde yapıldığı- nı” belirterek şunlarõ söy- ledi: “Rahmetli Özal za- manında da bu konu ko- nuşuldu. Buradaki so- run şu; Sayın Başba- kan’ın da altını çizmek istediği şey, ‘Bakõn Tür- kiye yüzde 10’luk bir bü- yüme yakaladõ. Ülkeyi da- ha verimli hale getiririz. Daha iyi nasõl yönetiriz’ diye bu tartışmaların de- vam etmesi lazım. Bazı- ları şu andaki sistemde- ki tıkanıklıklardan bah- sediyor, ‘daha verimli yö- netim nasõl olabilir’ diye konuşuyor.” Televiz- yonlarda başkanlõk siste- mi tartõşmasõnõn yapõldõ- ğõnõ belirten Çelik, “Böy- le bir somut gündem yok. Başkanlık sistemiyle ilgili somut gündem yok. Bu, Sayın Başbakan’ın bir televizyon progra- mında, sistemin daha verimli işlemesiyle ilgili bir kanaatini belirtmesi üzerine ortaya çıktı. Ne bugünkü MYK’de ne de başka bir yerde somut olarak ‘Türkiye başkanlõk sistemine geçer’ diye bir tartışma yapılmayacak. Başkanlık sistemi, ‘ben hadi başkanlõk sistemine geçiyorum’ deyip de, bir- denbire geçebileceğiniz bir şey değil” şeklinde konuştu. Çelik, tartõşma- nõn rejim sorunu haline ge- tirilmemesi gerektiğini de vurguladõ. Her sistemin özgün tarafları var Grup Başkanvekili Ay- şenur Bahçekapılı ise “Bu çok uzun tartışıl- ması gereken bir şey. Her sistemin kendine öz- gü tarafları veya yanlış tarafları vardır. Tartı- şacağız ve sonucunu hep birlikte yaşayacağız” di- ye konuştu. Grup Başkanvekili Be- kir Bozdağ da bu konu- daki çeşitli görüşlere dik- kat çekerek Türkiye’nin bunlarõ tartõşmasõ gerek- tiğini, “iyi sonucun” bu tartõşmalardan sonra orta- ya çõkacağõnõ söyledi. Grup Başkanvekili Suat Kılıç da, Türkiye’nin da- ha özgürlükçü, daha sivil, daha demokratik bir ana- yasaya ihtiyacõ olduğunu belirterek, “Hele bir Mec- lis açılsın bakalım, önü- müzdeki günler Türki- ye’nin bu konularda ça- lışmalar yapacağı günler olacaktır. Ama çok ace- leci bir anlayış içinde olmayacağız” ifadesini kullandõ. Grup Başkan- vekili Mustafa Elitaş ise 2011 yõlõnda TBMM’nin yapacağõ ilk işin yeni bir anayasa sürecini başlat- mak olmasõ gerektiğini söyledi. HUKUKÇULAR TEPKİLİ ‘Diktaya yol açabilir’ İLHAN TAŞCI ANKARA - Başbakan Tayyip Erdoğan’õn ana- yasa değişikliklerine iliş- kin referandumda “evet” çõkmasõnõn ardõndan dil- lendirdiği başkanlõk siste- mi, tartõşmalarõ da bera- berinde getirdi. Eski Adalet Bakanõ Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, başkanlõk sistemi- nin dünyada bir tek ABD’de başarõ ile uygu- lanan bir sistem olduğunu, buna karşõn orada da za- man zaman tõkanma nok- tasõna gelindiğine işaret etti. Başbakan’õn neden baş- kanlõk sistemini günde- me getirmiş olabileceğinin sorulmasõ üzerine Prof. Dr. Türk, “Başbakan ya bundan sonra bu ço- ğunluğu bulamayacağı- nı düşünüyor ya da Çan- kaya Köşkü’ne çıkmayı hedefliyor” sözleriyle de- ğerlendirdi. Türk, olasõ bir başkanlõk sisteminin Türkiye’de “anayasal pa- dişahlığı” getirebileceği uyarõsõnda bulunarak “Ba- şarıyla uygulandığı tek ülke ABD. Orada fede- ral yapı içinde yüksek yargıyı da kapsayan bir denge var. Bu dengelerin olmadığı ülkelerde baş- kanlık sistemi diktaya gidebilir. Güney Ameri- ka ülkelerinde bu açıkça görülüyor. Yetkiler tek adamda toplanacak ve başkanlık sistemi uygu- lanacak diye ülkenin parçalanmasının yolu- nu açmamalı. Demo- kratik özerklik, fede- rasyon hatta konfede- rasyon denilmeye baş- landı. Başkanlığa geçe- ceğiz diye ülkeyi parça- lanma sürecine sokmaya hakkımız yok” değer- lendirmesini yaptõ. Prof. Dr. Necmi Yüz- başıoğlu ise, Türkiye’nin bütün kurumlarõnõn Av- rupa örnek alõnarak di- zayn edildiğini ve Tanzi- mat’tan beri bunun böyle olduğunu vurgulayarak şunlarõ söyledi: “Neden tüm Avrupa ülkelerinde başkanlık sistemi değil de parlamanter sistem varken biz ayrı olarak bunu istiyoruz. ABD dı- şında bu sistemin başa- rılı olduğu ülke var mı? Bu iki soruya verilecek yanıt da olumsuz oldu- ğuna göre başkanlık sis- teminin faydalı olması mümkün değil. Osman- lı alışkanlığı, yetkilerin tek kişide toplanması is- teği. Bizde demokrasi kültürü yerleşmiş değil. Uzlaşmaktan hoşlanmı- yoruz.” Eski Yargõtay Başkanõ Sami Selçuk da, Türki- ye’nin kültürel yapõsõ ne- deniyle başkanlõk siste- mine karşõ olduğunu be- lirterek şunlarõ söyledi: “Başkanlık sistemi, çok iyi incelenmeden, dün- yadaki uygulamalar ve bunların sonuçları ince- lenmeden, sadece ABD’ye bakarak sonuca varmak son derece yan- lıştır. Ben bunu demok- rasinin sonu olarak gö- rüyorum. Son derece tehlikeli buluyorum. Be- nim yaptığım araştır- malara ve bilimsel araş- tırmalara göre bu sonu- cun parlak olmayacağı kanısındayım. Buna benzer konuları bilimsel temelde tartışmak gere- kir. Başkaları böyle ya- pıyor diye Türkiye’ye de uyarlamak suretiyle yanlış yollara sapılması- na karşıyım.” SOSYALİST SOL REFERANDUMDAN ÇIKAN SONUCU DEĞERLENDİRDİ ‘12 Eylül düzeni yenilendi’ İstanbul Haber Servisi - Özgürlük ve Dayanõşma Partisi (ÖDP) Genel Başkanõ Al- per Taş, referandum sonucunun, 12 Eylül düzeninin, sermayenin ve AKP’nin bugünkü ihtiyaçlarõ doğrultusunda yenilenmesinõ sağladõğõnõ söyledi. Taş, referandumun galibinin yüz- de 58 oyla muhafazakâr-liberal blok olduğunu belirtti. Bu blokun önderi- nin ise Başbakan Recep Tayyip Er- doğan ile Fethullah Gülen olduğuna dik- kat çeken Taş, “Bu blok 12 Eylül’ün bir ürünüdür. Referandumun önemli bir so- nucu ise BDP’nin uyguladığı boykotun başarısıdır. Anayasa değişikliği ile 12 Ey- lül’den bugüne uygulanan sömürü poli- tikalarının daha köklü bir biçimde ha- yata geçirilmesinin önü açılmıştır” dedi. Anayasa değişikliğinin kabulünün, bir adõm son- rasõ olan başkanlõk siste- mine geçişle muhafaza- kâr-liberal eksenle piya- sa diktatörlüğü doğrul- tusunda gelişen rejim de- ğişikliğini üst yapõda tamamlamak oldu- ğunu belirten Taş, “Önümüzdeki dö- nemde toplumsal muhalefetin ve solun görevi, sosyalistlerin hayır gerekçesinde vurguladığı talepler etrafında ortak bir kavgayı sürdürmektir” dedi. TKP: Anlamlı bir direnç Türkiye Komünist Partisi’nden (TKP) yapõlan açõklamada da hal- koylamasõyla birlikte Türkiye sa- ğõnõn, AKP’de tekleştiği, Türki- ye’nin son 30 yõlõna damga vur- muş olan sağcõlaşma karşõsõnda anlamlõ bir direnç oluştuğu sonu- cunun çõktõğõ vurgulandõ. Açõklamada, “Bizim için, referandumla kabul edilen anayasa değişikliğinin bir ‘demokra- tikleşme’ paketi olarak sunulması ina- nılmaz bir yalandır” denildi. 12 Eylül’e bir suç duyurusu daha BUDAK’TAN BAŞKANLIK SİSTEMİNE TEPKİ ‘Toplumun talebi yok’ İstanbul Haber Servisi - Eski DİSK Başkanõ Rıdvan Budak AKP’nin refe- randum sonucundan hareketle başkanlõk sistemi tartõşmalarõnõ başlattõğõnõ belirte- rek, “Başkanlık seçimini tartışabilecek, demokratik parlamenter sistemden vazgeçen, başkanlık sistemine yönelik bir toplumsal talep yok” dedi. Rõdvan Budak neredeyse 2 kişiden birinin sandõğa gitmediği ya da hayõr oyu verdiği bir se- çim sonucunda sistem değişikliğine gi- dilmesinin doğru olmadõğõnõ söyledi. CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ İNCE ‘Ülke faşizme yol aldı’ FARUK KIRTAY YALOVA - CHP Grup Başkanvekili ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce, “Türkiye faşizme yol aldı” dedi. İnce, referandum sonuçlarõnõn kesin- leşmesinin ardõndan basõn toplantõsõ dü- zenleyen İnce, 1982 darbe anayasasõ re- ferandumunda askerlerin sandõkta görev yaptõğõnõ, 12 Eylül 2010 anayasasõ refe- randumunda ise polislerin elinde telsiz- lerle, çetele tutarak sandõk görevlisi gibi çalõştõklarõnõ ileri sürdü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle