20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ ‘Sanatçı Ahlakı’ Nasıl Öğretilecek? Son yıllarda artan bir eğilim var: Adına yazarlık atölyesi, yazı işliği vb. denilse de özü, yazarlığın öğretilmesine ilişkin kısa ya da uzun süreli bir ders programı içeren kurslara katılarak, bu mesleğin inceliklerini öğrenmek. Edebiyata türlü nedenlerle ilgi duyan, edebiyat ürünleri vermek isteyenler, kendilerini geliştirmek, uğraş verdikleri sanat dalını daha yakından tanımak için böyle bir yola başvuruyorlar. “Sözcükler” dergisinin eylül sayısında yılların öğretmeni Emin Özdemir, konuyu enine boyuna irdelemiş. Bu atölyelerde yazma sanatı üstüne neler öğretilebilir, buna karşın bu sanatın öğretilemeyecek özellikleri, yazarın yaratıcı gücüne bağlı yanı üstüne açıklayıcı, öğretici bilgiler vermiş. Benim değinmek istediğim konunun bir başta temel yanı: “Yazar ahlakı” olarak tanımlayabileceğimiz bir kavram. Çünkü yazarlık aynı zamanda bir ahlak sorunudur. Tıpkı bilim adamlığının da aynı zamanda bir ahlak sorunu olması gibi. Albert Bayer adlı yazarın “Bilim Ahlakı” adlı değerli bir kitabı var (İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviren: Vedat Günyol). Bu kitapta bilimin bunca gelişmesine karşın, yeryüzünde insanların açlık, yoksulluk ve savaşlardan kurtulamamasının nedeni olarak, gelişen bilimin yanı sıra bir “bilim ahlakı”nın gelişememiş olması gösteriliyor. Yazar, bilimleri geliştiren insan beynine yoldaşlık edecek ilkeli bir ahlak anlayışı oluşmadıkça bu çelişkinin süreceğini öne sürüyor. Haklı elbet böyle düşünmekte. Bugün dünyayı ve insanoğlunu yok oluşa sürükleyen bilimsel buluşlar, durup dururken ortaya çıkmadı. Ardında bu buluşları destekleyen, onların gelişimi için dev bütçeler ayıran şirketler ve devletler vardı. Bilim adamı yeni buluşların peşindeydi ama kendi buluşlarının sermaye sahipleri ya da devletler eliyle nasıl kullanılacağını kestiremiyordu. En tipik örnek, atom bombasının geliştirilmesinde başrol oynayan fizikçi Robert Oppenheimer’dır. Bombanın yol açtığı yıkımı gördükten sonra bilimsel buluşlarla ahlaki sorunlar arasındaki karşıtlıkları çözmeye girişerek nükleer silahlara karşı çıkmış, ancak sindirme ve baskı kampanyasıyla karşı karşıya kalarak bu alanda simge bir kişiliğe dönüşmüştür. Yazarlığa dönersek, kurslara, atölyelere gidip yazarlık mesleğinin inceliklerini öğrenmek, bu doğrultuda başarılı yapıtlar vermeye çalışmak elbet güzel şeydir. Öte yandan yazarlık da, tıpkı bilim adamlığı gibi bir “yazar ahlakı”na gereksinim duyar. Büyük yazarları büyük kılan özelliklerden başta gelenidir, yazarın yapıtları yanında, o yapıtlarla yan yana duran kişiliği yani ahlakı. Yazarın ahlakının öncelikle yansıdığı alan yapıtlarıdır elbet. Bir yazarın yapıtları, okurlarını ne denli daha iyi, daha güzel bir dünyaya yöneltebiliyorsa, onlara yaşama sevinci, barış ve kardeşlik, daha iyi bir insan olma duyguları sunabiliyorsa o denli değerlidir. Öte yandan yazar ahlakı, en olmadık, beklenmedik durumlarda da toplumlara yol göstermek, örnek olmak durumunda kalabilir. Büyük ozanımız Nâzım Hikmet, aynı zamanda tartışmasız sanatçı ahlakının en soylu temsilcisidir. Bütün yaşamını inandığı biçimde bir komünist gibi geçirmiş, bu uğurda ne kendi ülkesindeki baskılara boyun eğmiş, ne de gittiği Sovyetler Birliği’nde düşüncelerini özgürce açıklamaktan, kendisine yanlış gelen uygulamaları eleştirmekten geri durmuştur. Çağdaş edebiyatımız “yazar ahlakı”nın çok sayıda tipik örneğini görmüştür. Behçet Necatigil de yazar ahlakının kusursuz bir temsilcisidir. Doğru bildiği biçimde yaşamış, ardında yapıtlarıyla örtüşen örnek bir hayat bırakmıştır. Öte yandan kırk kuşağının toplumcu yazarları çektikleri onca çileye karşın düzen karşıtlıklarını hep sürdürerek yazar ahlakının tipik temsilcileri olmuşlardır. Diyeceğim, yazar olma yolunda adımlar atıp, deneylere girişenlere işin bir de bu yanını düşünmeleri gerektiğidir. Toplumlar sanatçıları değerlendirirken yapıtlarının yanına yaşamını, ahlakını ve daha pek çok şeyi koyup öyle tartıya çıkarırlar çünkü. [email protected] [email protected] CMYB C M Y B KIYMET GİRAY İ ki yõl önceydi. Hani derler ya: Ne çabuk geçti! 2008 yõlõnõn Ağustos ayõnõn 28’inin üzerinden de günler çok çabuk geçip git- ti. İlhan Berk’in Bodrum’da şiirlerini ve re- simlerini geride bõrakõp dünyaya veda edişinin ardõndan da iki yõl böyle geçip gitti. Bodrum’u Bodrum yapanlar arasõndaydõ Berk. Sanatçõlar ve yazarlarla birlikte bu ken- tin sokaklarõnda dolaştõ, sahillerinde oturdu, ye- ni Bodrumlu sanatçõlar yaratmak için ressam- lar ve şairlerin cazibe alanõ oldu. Çağõrdõ, ev bul- du, yõllarca sürecek sohbetler, yazõlar, resimleri ve önemlisi düşünceleri paylaştõ. Bodrum da Berk’i unutmadõ. Yaşama veda edişinin ardõndan da sürüp git- mektedir bu paylaşõm, bu cazibe. Sanatçõlar Berk’in sanat tartõşmalarõ çevresinde toplanmak için her yõl ağustos ayõnõn son haftasõnda Bodrum’a gelmeyi sürdürmekte. Gümüş- lük Akademisi’nde anma programlarõ ya- põldõ. En önemlisi, dolaştõğõ Bodrum’un şi- irler yazdõğõ sokaklarõnda okundu şiirleri. Oasis Nurol Galerisi’nde de resimleri ser- gilendi. “Yazmak mutsuzluktur, mutlu in- san yazmaz./ bu yeryüzünü olduğu gi- bi görmeme engel olan/ ve bana bu yer- yüzünü cehennem eden / bu yazmak ey- leminden kurtulduğum,/ mutlu olduğum bir tek şey var: resim yapmak.” Mutlu olarak yaptõğõ tek şey olan re- simleri, bir anlamda yaşadõğõ evin mekâ- nõna dönüştürülmüş Oasis Nuro l Sanat Gale- risi’nin duvarlarõnda; İlhan Berk’i ananlarõn, her zaman çevresinde bir araya gelenlerin, bu or- tamda olmayõ hep isteyenlerin arasõndaydõ. Yazõ, şiir yazma aralõklarõnda masa üstünde, dak- tilonun hemen yanõnda serili duran kâğõtlarõn üzerine düşen lekeler olarak durmaktaydõlar. Ya- põldõklarõ gibi. Berk’in Oasis Nurol Sanat Galerisi’ndeki ser- gisi sona erdi. Ama önemli olan bundan sonrasõ. Berk’in mimar oğlu Ahmet Berk, İlhan Berk’in anõlarõnõ yaşatmaya kararlõ. Hatta bunu ölüm yõl- dönümlerinin üzüntüleri tazeleyici, kõsa bir zamanla sõnõrlõ törenselliğinden daha öteye ta- şõmaya da kararlõ. Bir üniversite bünyesine cid- di bir program dahilinde Berk yapõtlarõnõ ba- ğõşlamaya kararlõ görünüyor. Mükemmel. Bir üniversite bunu üstlenmeli. Örneklersem, benim de mensubu olduğum Ankara Üniversitesi yapmalõdõr bunu. Projede bir okuma odasõ da olmalõdõr. Bir şair adõna dü- zenlenmiş ilk okuma odasõ kurulmalõdõr. İlhan Berk’in şiir odasõ, şiirleri ve resimleriyle genç kuşaklara okuma heyecanõ, inancõ ve düşünme alõşkanlõğõ vermelidir. Masasõnõn, daktilosunun, kâğõtlarõnõn, kol- tuklarõ ve halõlarõnõn çevresindeki duvarlarda ki- taplarõ ve resimleriyle İlhan Berk okuma oda- sõnda kõyõ kahvelerinde yazõlmõş şiirler okumak: “Adaçaylarımızı söylemiş miydik?/ Üç ki- şi bir köşede oturmuş ağ yamıyordu./ Ki- mimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara/ yakıyordu kimimiz. Sanki dünya durmuştu/ öyle dalmış gitmiştik. Kendi kendimizdik./ Bir sürü kırlangıç dışarda camlara vuru- yordu./ Birden bir ses, yüzüne karışmış bı- yıkları/ -Deniz çekildi, dedi. Hepimize tutup/ denizde gezdirdiği gözlerini. Büyük/ bir boşluk bırakıp sonra da arkasında/ kalktı./ Biz işte o zaman gördük onu/ ve çekilen de- nizi./ O zaman çıktık kendimizden./ Dışar- da bir dilim ekmek gibiydi gök...” Heyecan verici... Yapmak gerekir. Şair ölümünün ikinci yõlõnda Bodrum’da şiirleri ve resimleriyle anõldõ Kültür Servisi - “Tuzla Tersane- si’nden İlk Kareler” adlõ fotoğraf sergisi bugün İstanbul Ataköy’de, Airport Outlet Center’da açõlõyor. Fotoğraf sanatçõsõ Yusuf Ozan Kopçuk tarafõndan özel izinle mo- nokrom tekniği ve siyah-beyaz ola- rak çekilen fotoğraflar ilk kez gün õşõğõna çõkõyor. Tuzla Tersane- si’ndeki iş yaşantõsõ ve koşullarõnõ nesnel bir gözle yansõtan yüzlerce fo- toğraf arasõndan seçilen en çarpõcõ ve etkileyici 25 kareden oluşan sergi 30 Eylül günü sona erecek. Tuzla tersanelerinde çalõşan yüzlerce iş- çi ve mühendis, işyerlerine gidebil- mek için sabahõn erken saatlerinde Haydarpaşa istasyonundan trene ya da servis arabalarõna binerek tersa- neye ulaşmaya çalõşõyorlar. İçme is- tasyonunda trenden inen işçiler, ya- rõm saatlik bir yürüyüş sonunda ça- lõşma alanlarõna ulaşabiliyorlar. Yusuf Ozan Kopçuk’un çektiği fo- toğraflar arasõnda, ağõr iş koşulla- rõnda çalõşan tersane işçilerinin çay molalarõna, hep birlikte yedikleri öğ- le yemeklerine, yerden 35 metre yükseklikte kaynak yapan ve profil oluşturan, geminin en dip noktala- rõndan kazan dairesinde çalõşan, ge- mi yüzeyine taşlama yapan işçilere, 500 tonluk vinçleri kullanan opera- törlere kadar pek çok kare yer alõyor. Bilindiği gibi 1985-2010 yõllarõ arasõnda tersanelerde meydana gelen kaza- larda 141 işçi yaşamõnõ yitirmişti. Tuzla tersanesinden ilk kareler İlhan Berk okuma odası Şairin mimar oğlu Ahmet Berk, babasõnõn anõlarõnõ yaşatmaya kararlõ. İlhan Berk’in yapõtlarõnõ ciddi bir proje içerisinde bir üniversiteye bağõşlamak istiyor. Bu proje bir okuma odasõnõ da kapsamalõ. Berk’in şiir odasõ, şiirleri ve resimleriyle genç kuşaklara okuma heyecanõ ve düşünme alõşkanlõğõ vermeli. Kültür Servisi - 47. Uluslararasõ Antalya Altõn Portakal Film Festivali’nde özel sinema salonlarõ ve Antalya Kültür Merkezi’nde (AKM) gösterime gire- cek filmler 5 TL’ye izlenebilecek. 9 - 14 Ekim tarihleri arasõnda düzenlene- cek festivalde “Özdilek”, “Migros”, “Deepo” ve “Aksin”deki sinema sa- lonlarõ dõşõnda AKM’de de gösterile- cek uzun metraj gala ve özel gösterim filmler için tam bilet 5 TL, öğrenci bi- leti 3 TL olarak belirlendi. Açõk hava sinemalarõnda gösterilecek uzun met- raj filmler ve AKM Perge Salonu’nda gösterilecek çok sayõda belgesel ve kõ- sa film ise ücretsiz gösterime sunula- cak. Festival kapsamõndaki filmler, fes- tival boyunca Isparta, Burdur, Ma- navgat ve Side’de de gösterilecek. YUSUF OZAN KOPÇUK’UN SERGİSİ Altın Portakal’da filmler 5 TL ANKARA (ANKA) - Devlet Tiyat- rosu Opera ve Balesi Çalõşanlarõ Yardõmlaşma Vakfõ’nõn (TOBAV) öncülüğünde kurulan “Cumhuri- yet Korosu” Cumhuriyetin 87. yõ- lõ nedeniyle üçüncü konserini 24 Ekim saat 12.00’de Anõtpark’ta ve- recek. Şef İbrahim Yazıcı’nõn yönettiği koroya, gönüllü olarak bir araya gelen 60 kişilik özel bir bando eşlik edecek. Ayrõca, Cum- huriyet Korosu Düzenleme Kuru- lu, Atatürk’ün fotoğraflarõndan oluşan bir sergiyi de Çankaya Be- lediyesi Çağdaş Sanatlar Merke- zi’nde 19 Eylül’de sanatseverler- le buluşturacak. Fahri Özdemir’in özel koleksiyonundan 51 kare fo- toğraftan oluşan sergide, Ata- türk’ün daha önce yayõmlanmamõş fotoğraflarõ da yer alõyor. Sergi, 23 Eylül’e kadar açõk kalacak. Cumhuriyet Korosu’dan üçüncü konser Kültür Servisi - Uluslararası Tarih ve Sanat Eserlerini Koruma Enstitü- sü’nün (IIC-International Institute for Conservation of Historic and Artistic Works), iki yõlda bir düzenlediği kon- grenin 23.’sü, Sabancõ Üniversitesi Sa- kõp Sabancõ Müzesi’nin (SSM) işbirli- ğiyle 20-24 Eylül tarihleri arasõnda ilk kez İstanbul’da gerçekleştirilecek. Sa- bancõ Center’da yapõlacak kongre, “Kültürel Mirası Koruma ve Doğu Akdeniz” konusuna odaklanõyor. Kongrede bildiri sunacak uluslarara- sõ uzmanlar, Doğu Akdeniz topraklarõ- nõ kültür mirasõ açõsõndan dünyanõn en zengin bölgelerinden biri yapan eserle- rin, arkeolojik alanlarõn, sõra dõşõ mi- mari örneklerin bakõmõ ve korunmasõy- la ilgili fikir alõşverişi yapacak. Herke- se açõk olan ücretli kongrede 40’õn üzerinde konuşmacõ, uygulamalarõ ve bu alandaki ileri teknolojiyi karşõlaştõ- racak. Kongre kapsamõnda, 22 Ey- lül’de, İstanbul’un tarihi mekânlarõna ücretli geziler düzenlenecek. 21 Ey- lül’de ise saat 19.00’da, David Lo- wenthal, Prof. Dr. Leyla Neyzi, Dr. Stephen Bond, Prof. Dr. Ayfer Bartu Candan, Dr. Francesco Siravo ve As- lı Kıyak İngin’in katõlacağõ bir yuvar- lak masa toplantõsõ yapõlacak. SSM bünyesindeki The Seed’de gerçekleşti- rilecek toplantõda, tarihi değere sahip ancak içinde yaşamõn sürdüğü semt ve mekânlarõn nasõl korunabileceği tartõşõ- lacak. 23.IICKongresiSSMişbirliğiyle İstanbul’da Doğu Akdeniz’in kültür mirasõ ve korunmasõ tartõşõlacak Vatikan Apostolik Kütüphanesi yeniden açıldı Kültür Servisi - Vatikan Apostolik Kütüphanesi restorasyon çalõşmalarõyla geçen üç yõl aradan sonra, 20 Eylül’de din âlimlerinin ve öğrencilerin hizmetine sunulacak. Kõymetli elyazmalarõnõ korumak maksadõyla nem ve sõcaklõk-kontrollü odalarõn inşasõ ile ileri teknoloji ürünü güvenlik teçhizatõnõn yerleştirilmesi amacõyla toplam 9 milyon Avro (yaklaşõk 17.5 milyon TL) tutarõnda harcama yapõldõ. 1450’li yõllarda Papa V. Nicholas tarafõndan kurulan kütüphane, 325 yõlõndan kalan, bilinen en eski eksiksiz İncil’e ev sahipliği ediyor. I. Elizabeth portreleri Kültür Servisi - 1547 ile 1619 yõllarõ arasõnda yaşamõş İngiliz minyatür ressamõ, Elizabeth dönemi saray sanatçõsõ Nicholas Hilliard’õn elinden çõkma olan Elizabeth portreleri, 25 yõl sonra ilk defa birlikte sergilenecek. Kraliçe Elizabeth’i, kõyafeti, inci, põrlanta ve altõndan oluşan mücevheratõyla ihtişam içinde resmeden “Phoenix” (Zümrüdüanka) ve “Pelican” (Pelikan) adlõ iki resimden ilki, olağan zamanda National Portrait Gallery’de muhafaza edilirken uzun zaman boyunca Tate Müzesi’ne kiralanmõş durumda, “Pelican” ise Liverpool şehrindeki Walker koleksiyonunda bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle