20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 15 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN 2010’un İlk Yarısı Tamamlanırken Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2010’un ikinci çeyreğine ait ulusal gelir istatistiklerini yayımladı. Verilerden edindiğimiz ilk izlenimleri sizlerle paylaşmak arzusundayım. 1) Baz etkisi: Rekor büyüme, rekor küçülmenin yansımasıdır. Verilere göre Türkiye ekonomisi 2010’un ikinci çeyreğinde, geçen seneye görece sabit fiyatlarla (reel olarak) yüzde 10.3 artış gösterdi. TÜİK ulusal hesapları mevsimsel etkilerden arındırılmış olarak da takip ediyor. Buna göre mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH değerinin bir önceki döneme göre yüzde 3.7 arttığı gözleniyor. Rakamlar Türkiye ekonomisinin hızlı bir büyüme konjonktürüne girdiğini gösteriyor. “Büyüme hızı” hesaplarıyla uğraşan hemen herkesin ilk yorumu söz konusu büyüme oranının geçen seneki düşük değerlerden kaynaklandığı; yani zayıf baz etkisine bağlı olduğu yönünde olacaktır. Bu kuşkusuz doğru bir gözlemdir: Türkiye ekonomisi geçen senenin ilk çeyreğinde yüzde 14.6, ikinci çeyreğinde de yüzde 7.6 daralmış idi. Şimdi toparlanma süreci ile birlikte bu kayıplar geri alınmaya başlanmış gözüküyor. Bu gözlemi doğrulamak için aşağıdaki şekilde son üç yılda ikinci dönemler itibarıyla yıllıklandırılmış gayrı safi yurtiçi hasıla büyüklüklerini sunmaktayız. Şekilde her bir kutucuk, ilgili yılın ikinci çeyrek döneminden geriye doğru dört dönem boyunca yıllık toplam ulusal gelir düzeyini veriyor. Verilerden de açıkça görülebileceği üzere, yıllık gelir düzeylerini takip edersek, Türkiye krizin etkilerini hissetmeye başladığı 2008’e göre henüz ulusal gelirini net olarak arttıramamış konumdadır. Bu gözlemin daha pratik ve iktisat siyasası bakımından daha anlamlı bir izdüşümü ise şudur: Türkiye’nin son iki çeyrek dönemde rekor büyümesinden söz ediliyorsa, net olarak toplamda henüz krizin etkilerini aşamadığımıza göre, kriz boyunca Türkiye’nin rekor oranda küçülme yaşamış olduğunu tespit etmemiz gerekmektedir. 2) Büyüme dışa bağımlı ve spekülatif niteliklidir. Verileri daha yakından incelersek, 2010’un ikinci çeyreğindeki ulusal gelir artışının ardında yatan en önemli kalemlerin özel tüketim ve özel sabit sermaye yatırım harcamaları olduğunu görmekteyiz. Özel tüketim harcamalarında geçen seneye göre gözlenen (1998 sabit fiyatlarıyla, reel olarak) 1.06 milyar TL’lik artış, ulusal gelirdeki toplam 2.41 milyar TL’lik artışın yarısını açıklamaktadır. Özel yatırımlar söz konusu dönemde 1.23 milyar artmıştır. Bunun da 0.9 milyarı makine teçhizat alımlarından gelmektedir. Türk özel sektörünün ulusal gelirdeki artışın yüzde 40’ını veren makine teçhizat alımlarının kaynağı ise doğrudan doğruya ithalata dayalı bir unsurdur. İthalat talebimizin bu dönemde yüzde 17.8’lik artışla 1.07 milyar TL daha yükseldiğini görüyoruz. İhracattaki artış ise sadece 0.69 milyar TL düzeyinde gerçekleşmiş; Türkiye’nin dış ticaret açığı büyümüştür. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi dış açığını finanse edebildiği, yani dışarıdan borçlanmasını sürdürebildiği sürece bu saman alevini andırır büyüme konjonktürünü sürdürebilecektir. Bu tür spekülatif büyüme dalgasının neden olduğu istihdam kayıpları ile siyasi bedellerini ise daha önceki yazılarımızda sürekli gündeme getirmiştik. 3) IMF’nin ve piyasanın tavrı. Daha önce (18 Ağustos tarihli) bir yazımızda IMF’nin “IV. Madde Program-Sonrası İzleme” raporunu tartışmıştık. IMF heyeti söz konusu raporda büyümenin niteliği ile ilgili olarak en büyük tehlikenin “iç talebe dayalı büyüme” olduğunu belirtmekte; ve “iç talebin dış talep ile ikamesinin mümkün olmadığını” vurgulayarak, bir an önce genişleyici mali ve para politikalarından vazgeçilmesini önermekteydi. Özellikle 12 Eylül referandumu sonrasında “siyasi istikrar sağlandı” sloganlarıyla coşan piyasa oyuncularının ve IMF yetkililerinin, borçlanmaya dayalı ve iç talep tarafında yönlendirilen bu büyüme performansını nasıl değerlendireceğini merakla beklemekteyiz. Ya da soruyu şöyle soralım: IMF ve dış piyasalar Türkiye’yi kayırıyor, bunun iktisadi ve siyasi bedelleri nedir? Mevduatın yarısı milyonerlerin hesabında Ekonomi Servisi - Türk bankacõlõk sistemin- de temmuz itibarõyla 568 milyar 279 milyon TL’ye ulaşan mevduatõn yüzde 46’sõnõn milyo- ner hesaplarõnda tutulduğu belirlendi. Bankacõlõk Düzenleme ve Denetleme Kuru- mu’nun verilerine göre, Türkiye’nin milyoner sa- yõsõ temmuz itibarõyla geçen yõlõn aynõ dönemi- ne göre 3 bin 680 kişi artarken yurtiçi ve yurt- dõşõ yerleşiklerden oluşan milyonerlerin banka- larda tuttuklarõ mevduat ise bir yõlda 60 milyar 723 milyon TL’lik artõş gösterdi. Son 7 aylõk dönemde milyonerler kulübüne 990 kişi eklenirken milyonerlerin bankalarda tuttuklarõ mevduatta 39 milyar 148 milyon TL’lik artõş ya- şandõ. Yurtiçinde sayõlarõ 31 bin 390’a ula- şan milyoner sayõsõ son bir yõlda 3 bin 850 kişinin üzerinde artarken sahip olduklarõ mevduat toplamõ ise 51 milyar 273 milyon TL artõş gös- terdi. Yurtdõşõnda yerleşik 780 milyonerin sahip olduğu mevduat toplamõ ise temmuz itibarõyla 15 milyar 830 milyon TL’yi aştõ. Ekonomi yüzde 10.3 büyüdü, ancak dõşarõda yaşanan ikinci dip korkusu Türkiye’yi de etkileyecek 12 ayda yüzde 5.3 büyüme ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), gayri safi yurtiçi hasõlanõn (GSYH), yõ- lõn ikinci çeyreğinde geçen yõlõn aynõ dönemine göre sa- bit fiyatlarla yüzde 10.3 arttõ- ğõnõ bildirdi. Buna göre, ilk çeyrekte yüzde 11.7 büyüyen Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte hõz kesti. Senelik bazda büyüme ise yüzde 5.3 oldu. TÜİK tarafõndan açõklanan GSYH ve büyüme rakamlarõ- na göre, 2010 yõlõnõn ikinci üç aylõk (ikinci çeyrek) döne- minde GSYH; cari fiyatlarla 268 milyar 495 milyon TL, dolar fiyatõyla 173 milyar 863 milyon dolar, sabit fiyatlarla da 25 milyar 706 milyon TL olarak gerçekleşti. Buna göre, 2009 ikinci çey- reğine oranla büyüme cari fi- yatlarla yüzde 17.1, dolar ba- zõnda yüzde 19.1, sabit fiyat- larla ise yüzde 10.3 oldu. Son dört çeyrek bazõnda bakõldõ- ğõnda ise GSYH; cari fiyatlar- la bir trilyon 25 milyar 523 milyon TL, dolar fiyatõyla 678 milyar 948 milyon dolar, sabit fiyatlarla da 101 milyar 997 milyon TL oldu. Büyüme oranlarõ, bir önceki son 4 çey- reğe göre cari fiyatlarla yüzde 9.9, dolar bazõnda yüzde 5.2, sabit fiyatlarla yüzde 5.3 ola- rak gerçekleşti. İnşaat ve imalat sanayisi sürükledi Sektörler bazõnda ikinci çeyrekte en büyük büyüme yüzde 21.9 ile inşaat sektö- ründe yaşandõ. İnşaatõ, yüzde 15.7 ile balõkçõlõk, yüzde 15.4 ile imalat sanayisi, yüzde 14.2 ile madencilik ve taş ocakçõlõğõ ve yüzde 14 ile toptan ve perakende ticaret izledi. Sosyal harcamalar aşağı çekti Büyüme, kamu yönetimi ve savunma, zorunlu sosyal gü- venlik harcamalarõnda yüzde 0.5’te, tarõm, avcõlõk ve or- mancõlõk yüzde 0.6’da eğitim yüzde 1.2’de, sağlõk işleri ve sosyal hizmetler yüzde 2.4’te, konut sahipliği yüzde 2.6’da diğer sosyal, toplumsal ve ki- şisel hizmetler ise yüzde 3.1’de kaldõ. Ekonomi Sevrisi - Türkiye ekono- misi bu yõlõn 2. çeyreğinde yüzde 10.3 büyüdü. Bu oran 2004’ten bu ya- na en hõzlõ çeyreklik büyüme oldu. An- cak yurtdõşõnda yaşanan ikinci dip dal- gasõnõn Türkiye’yi de etkilemesiyle bü- yümenin yõlõn 2’nci yarõsõnda bir dü- şüş trendine gireceği belirtiliyor. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Aziz Konukman’a göre yõlõn ikinci çey- reğinde GSYH’nin geçen yõlõn aynõ dönemine göre sabit fiyatlarla yüzde 10.3 artõşla 25 milyar 706 milyon TL olmasõnõn beklenen bir şey olduğunu dile getirdi. Avrupa ve Amerika ekonomisinin dip yapmasõndan dolayõ büyüme he- definin gözden geçirilebileceğini söy- leyen Konukman, gerek sanayi üreti- minin, gerekse kapasite kullanõm oran- larõnõn ikinci yarõ için umut vermedi- ğine işaret etti. “Şapkamızı önümü- ze koyup tekrar düşünmemiz gere- kiyor” diyen Konukman, dõşarõda ha- valar iyi olunca Türkiye ekonomisinin büyüdüğünü, aslõnda bu durumun bir kõrõlganlõk olduğunu söyledi. Türki- ye’nin sõcak para geldiğinde büyüdü- ğünü söyleyen Konukman, “Türkiye ekonomisi dışarıdaki kaynaklara bağımlı adeta bir afyon bağımlısı ve önemli bir uyuşturucu bağımlısı gibi hayatı felce uğruyor, kriz yaşı- yor. Bu doğru bir yaklaşım değil” dedi. Yüzde 10.3’lük büyümeyle ilgili değerlendirmeler şöyle: Asıl mesele devamlılık Devlet Bakanõ ve Başbakan Yar- dõmcõsõ Ali Babacan: Önümüzdeki dönemde maliye politikasõna büyük görev düşüyor. Bu görev, bütçe den- gelerini bozmadan üretim, yatõrõm ve istihdamõ destekleyecek bir bütçe ya- põsõnõn oluşturulmasõdõr. Türk Sanayicileri ve İşadamlarõ Derneği: 2010 büyüme tahminimizi yüzde 5.5’ten yüzde 7’ye revize ettik. Artan ithalat talebine bağlõ olarak ca- ri işlemler açõğõ ve finansmanõn kom- pozisyonuna ilişkin kõrõlganlõklarõn dikkatle izlenmesi gerekiyor. İstanbul Sanayi Odasõ Yönetim Ku- rulu Başkanõ Tanıl Küçük: Şimdi önümüzdeki mesele, sanayi üreti- minde ve ekonomideki büyümeyi hõz kesmeden devam ettirebilmektir. Ener- jimizi ekonomiye yoğunlaştõrmalõ, eksikleri süratle gidermeliyiz. Ankara Ticaret Odasõ Başkanõ Sinan Aygün: Krizde ikinci dip beklendiği bir dönemde yüzde 10.3 oranõnda bir büyüme sağlamasõ Türkiye ekono- misinin geleceği açõsõndan umut verici. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanõ Rifat Hisarcıklıoğlu: Tür- kiye, özel sektörün tüketim ve yatõrõ- mõna dayalõ olarak çarpõcõ büyüme per- formansõ sergiledi. Türkiye İhracatçõlar Meclisi Başkanõ Mehmet Büyükekşi: İkinci çeyrekte yaşanan çift haneli ihracat artõşõ çift ha- neli büyüme getirdi. Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanõ Tuncay Özilhan: İşsizlik sorunuyla baş edilebilmesi için 2011 ve sonrasõnda minimum yüzde 6’lar- da büyüme kaydedilmesi gerekiyor. Ali Babacan: Türkiye’nin yatõrõm ihtiyacõnõn yüksek olduğu ve iç tasarruflarõn bu ihtiyacõ karşõlamakta yetersiz kaldõğõ düşünüldüğünde, mali disiplinin korunmasõ, büyümenin kaynağõ olan yatõrõmlarõn sürdürülmesindeki önemini ortaya çõkarõyor. Aziz Konukman: Hükümet referandum sonuçlarõndan sonra bir sarhoşluk içinde. Türkiye ekonomisi dõşarõdaki kaynaklara adeta bir afyon bağõmlõsõ gibi bağõmlõ. Büyüme yõlõn ikinci yarõsõnda bir düşüş trendine girecek. Zorlu 23 milyon dolar verimlilik kredisi aldı Çelebi, Alman Düsseldorf GmbH’ye talip Ekonomi Servisi - Çelebi Ha- va Servisi, Almanya’nõn Düssel- dorf Havalimanõ’nõn işletmecisi Flughafen Düsseldorf Gros und Handling GmbH’nin (Düsseldorf GmbH) hisselerinin tamamõnõ sa- tõn almak için şirketin açtõğõ iha- leye bağlayõcõ olmayan teklif verdi. Çelebi Hava Servisi’nin Ka- muyu Aydõnlatma Platformu’na yaptõğõ açõklamada, şirketin, Flughafen Düsseldorf GmbH’nin yüzde 100 iştiraki olan ve Düs- seldorf Havalimanõ’nda hali ha- zõrda yer hizmetleri sağlayõcõsõ olarak faaliyet gösteren Düssel- dorf GmbH’nõn sermayesini oluşturan hisselerin tamamõnõ sa- tõn almak için Flughafen Düssel- dorf GmbH’nõn açtõğõ ihaleye bağlayõcõ olmayan teklif verdiği kaydedildi. Açõklamaya göre ihale kazanõ- lõrsa şartname gereği, iki aşamalõ satõn alma öngörülürken, birinci aşamada Düsseldorf GmbH’nõn sermayesinin yüzde 49’u, ikinci- si aşamada ise belli şartlarõn yeri- ne getirilmesi halinde kalan his- selerin tamamõ iktisap edilecek. Açõklamada, Düsseldorf Havali- manõ’nõn Almanya’nõn üçüncü büyük havalimanõ olduğu, Düs- seldorf GmbH’nõn de havalima- nõnda faaliyet gösteren iki yer hizmetleri şirketinden biri olduğu belirtilerek, Düsseldorf Havali- manõ’nõn 2009’da hizmet verdiği yolcu sayõsõnõn yaklaşõk 18 mil- yon, uçuş trafiğinin de 214 bin olduğu kaydedildi. Corendon, gurbetçileri Malatya’ya uçuracak Ekonomi Servisi - Merkezi Antalya’da bulunan Hollanda ve Belçika’dan Türkiye’ye yolcu taşõyan Corendon Havayollarõ Şirketi, gelecek yõl haziran - eylül döneminde Brüksel - Trabzon ve Brüksel - Malatya arasõnda da direkt seferler başlatacaklarõnõ duyurdu. Şirket ay- rõca, 2011’den itibaren Hollan- da’dan İstanbul ve Antalya’ya tarifeli seferlere başlamayõ hedefli- yor. Corendon Havayollarõ Şirketi’nin ortağõ ve ge- nel müdürü Yıldıray Karaer, geçen yõl başlayan Brüksel-Eskişehir, Lyon-Eskişehir seferleri ile Amsterdam’dan Elazõğ ve Sivas bölgelerine yap- tõklarõ uçuşlarõn çok başarõlõ geçtiğini belirterek, ge- lecek yõl haziran - eylül döneminde Brüksel - Trab- zon ve Brüksel - Malatya arasõnda da direkt seferler başlatacaklarõnõ bildirdi. Yurtiçi ve yurtdõşõ yerleşiklerden oluşan 32 bin 170 milyoner hesabõnda toplam 260 milyar 796 milyon TL bulunuyor. Bu büyüme sürdürülemez Çelebi Holding Başkanvekili Canan Çelebioğlu Tokgöz. [email protected] Kaderin garip cilvesi, ülkece referanduma ve evet-hayır oylarına kilitlendiğimiz gün meydana geldi korkunç facia. Yolcu dolu minibüs, İstanbul Başakşehir’de kırmızı ışığı takmayıp son hızla geçti. Aksilik bu ya karşı yönden gelen su tankeri de sağanak yağış nedeniyle kayganlaşan zeminde kayarak şeridinden çıkmıştı. Araçlar çarpıştı. Bilanço 13 ölü, 6 ağır yaralı... Haliyle ateş düştüğü yeri yaktı. Çoğunluk üzülmekle birlikte eninde sonunda “Türkiye’nin klasik manzaralarından biri” deyip geçti... Milliyet olayı sürdürdü. Facianın yaşandığı yere giden muhabirler kırmızı ışığı umursamadan geçen araçları görüntülediler ve “Burada daha çok insan ölür” başlığı ile haberleştirdiler. Böylece resim büyük ölçüde tamamlandı. Şimdi en büyük resmin anlattıklarına gelelim... - “Bir şey olmaz” diye kırmızı ışıkta gaza basan mantığa.. - “Alın yazısı” deyip tevekkül ile karşılamaya.. - Yaşananlardan ders almayan kafalara... İşte günümüz Türkiye’sinde bu üçlü mantık hüküm sürüyor, bu üçlü mantık at koşturuyor. Mekânı, kişileri, zamanı, olayları istediğiniz gibi değiştirin, daima karşınıza bu üçlü çıkacaktır. Açın gazetelerin 3. sayfalarını, açın televizyon kanallarını görün bu üçlüyü. Çıkın trafiğe, aldırmadan şerit değiştirenleri görün.. Dere yataklarına inşa edilen evlerin çökmesini, kışın kömür sobasından zehirlenen insanları izleyin... Taze bir örnek daha.. üstelik bir televizyon kanalının canlı yayınında. Boşandığı eşinin televizyona çıkmasına sinirlenen adam elinde silahla içeri dalıyor, eşine ve kendisini engellemek isteyen güvenlik görevlilerine ateş ediyor. Programda konuklar arasında büyük panik yaşanırken küçük bir reklam arası veriliyor, ardından sunucu hiçbir açıklama yapmadan yayını sürdürüyor... İlk değildi, farklı versiyonları da olsa benzer süreçler yaşandı, görülüyor ki ders alınmadan daha da yaşanacak... Devam edelim. Eğitim sisteminin hemen hemen tüm halkalarında kopya ve soru sızdırma skandalları yaşanıyor. İşin üzerine gitmede gönülsüzlüklerini sürdüren sorumlulara karşı birkaç küçük tepkinin dışında ses çıkmıyor... Günlük yaşamdan eğitime, spordan siyasete her alanda bu üçlü at koşturuyor... İşin hakkını vermek gerekir ki AKP, toplumun bu üçlü hassasiyetini iyi kavramış durumda. Toplum mühendisliği konusundaki başarısı son referandumda da kendini gösterdi. “Aman bir şey olmaz” mantığını ve kaderciliği iyi kullanarak; anayasada değiştirmek istediği maddeleri yaşananlardan ders çıkarmayı zaten bilmeyen kafalara kabul ettirmeyi başardı. Üstelik bunu insanların gözlere baka baka “özgürlükler ve daha fazla demokrasi” söylemi ile yapabildi. İşsizlik, yolsuzluklar, milletvekili dokunulmazlıkları, seçim barajı gibi asıl sorunları makyajlayarak bundan sonrası için izleyeceği yolu açtı. Üstelik yargıda yaptığı düzenlemelerle karşısına çıkacak kırmızı ışıkları da kaldırdı. Bugün ülkeye kayıt dışı hâkim. İşsizlik dizboyu... Referandumdan bir ay öncesine kadar dillerden düşürülmeyen ‘Mali Kural’ın neden rafa kaldırıldığını kimse sorgulamıyor bile. Hatırlayalım; bunlar aylar önce IMF ile yeni anlaşma tartışmaları sürerken Başbakan ve ekonomi yönetimi “Kendi çıpamızı kendimiz yaratırız, Mali Kural’ı yerleştirir, bütçedeki sapmaları önler hatta kayıt dışının da önüne geçeriz” söylemini tekrarlayıp duruyorlardı. AKP, ülkede ne var ne yok satarak kaynak yaratıyor. Özelleştirmelerden tutun ormanlara, madenlere, akarsulara kadar... Hesap soracak mekanizmalar birbiri ardına işlevsizleştirilerek... Yandaş sermaye zevkten dört köşe... Önümde OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim 2010 Raporu”. Yükseköğretime erişimde sondan ikinciyiz. En küçük bir kıpırdama bile yok... En önemlisi tüm bunları sorun olarak görmeyen bir toplum ile karşı karşıyayız. Toplumun üçlemesi bu sorunların çok çok ötesinde. Ne diyeyim, kırmızı ışıklar daha çok geçilecek... Toplumun Üçlemesi ve Kırmızı Işık... BB‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K Ekonomi Servisi - Zorlu Enerji Grubu iştiraklerinden Zorlu Enerji Elektrik Üretim, Türkiye Kalkõnma Bankasõ ile 23 milyon dolar tutarõnda ‘Enerji Verimliliği Kredisi’ anlaşma- sõ imzaladõ. Zorlu, krediyi Lülebur- gaz’da bulunan doğalgaz kojenerasyon santralõnõn kapasite arttõrõm çalõşmala- rõnda kullanõlacak. Bu yatõrõmla birlikte Lüleburgaz’da- ki santralõn kapasitesi 115.3 MW’den, 140 MW’ye çõkacak. Ortalama yüzde 3 değişken faizli kredinin vadesi 3 yõl geri ödemesiz 12 yõl olacak. Kredi’nin imza töreninde konuşan Zorlu Enerji Grubu Başkanõ Murat Sungur Bursa, daha verimli daha çevreci yatõrõmlar yapmanõn öncelikli hedefleri olduğunu söyledi. Kredinin yatõrõmcõlarõn önünü açan cazip koşul- larõ olduğunu kaydeden Bursa, “Pa- kistan’daki 50 MW’lik rüzgâr sant- ralı için uluslararası finans kuruluş- larıyla görüşmelerimiz sürüyor, in- şaata gelecek yıl başlarız” dedi. Türkiye Kalkõnma Bankasõ Genel Müdürü Abdullah Çelik de, bugüne kadar 64 adet enerji projesine destek verdiklerini kaydederek, 2010 içinde ağõrlõklõ enerji olmak üzere alõnan kre- di başvurularõ 1.6 milyar liraya ulaştõ- ğõnõ dile getirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle