23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 24 AĞUSTOS 2010 SALI 16 KÜLTÜR KARŞILAŞMALAR İNCİ ARAL Distopyadan Gerçeğe G. Orwel’in 1984 adlı romanı bir tiranlık düzeninin topluma boyun eğdirme öngörü ve uyarısıdır. Merkezi bir tek parti iktidarınca propaganda ve baskıyla kontrol altına alınmış halk ekranlardan gözetlenir, dinlenir. Teknoloji, savaş sanayisi ve insanların beyin yıkama yoluyla köleleştirilmesine hizmet eder. Farklı düşüncelere hak tanınmaz. Tüm duyguları yok etmek için insan belleği yeniden programlanmaktadır. Kitaplar yasaktır. Tarih sürekli olarak değiştirilir, gerçekler gizlenir. Karşı çıkmaya kalkışan ise hemen “bertaraf” edilir. A. Huxley, 1931’de yazdığı Cesur Yeni Dünya’da farklı bir bakışla yeni bir karşıt ütopya oluşturdu. 26. yüzyılda, kuluçka tekniğiyle üretilen ve toplum yapısını değiştirmek üzere şartlandırma merkezlerinde eğitilen insanların dünyasını kurguladı. Mandarin sınıfından ayak işçilerine herkesin kendi rolüne razı, mutlu yaşadığı bu toplulukta düzen birçok değerin yok edilmesiyle sağlanmıştır. Kültürel çeşitlilik, sanat, edebiyat, felsefe, aile ve din kurumları bitmiştir. Fordist çalışma düzeni hâkimdir ve sınırsız seks ve eğlence serbesttir. Bunalanlara renkli rüyalara yol açan bir uyuşturucu verilir. Kitaplar yasak değildir çünkü duyarlıkları törpülenmiş, bencilleşmiş insanlar artık kitap okuma arzusu duymazlar. Dev ekranlar yoğun bilgi bombardımanıyla her şeyi gösterir, ancak içerik kaybolmuştur. Huxley, kültürün baskıyla yok edilmesi yerine, daha kolay bir biçimde, duygu sömürüsüne açık boş şeylerle yozlaştırılmasını anlatır. Gerçeğin, gizlenerek değil göre göre körleşme ve umursamazlıkla kaybolacağını vurgular. 1984, insanların acı çektirilerek yönetildiği, Cesur Yeni Dünya ise ölçüsüz hazzın kucağına atılarak denetlendikleri dikta düzenlerini konu alırlar. Orwel, faşizmin kaba, korkunç yüzünü sergilerken Huxley, sarsıcı bir ironiyle bizi asıl, hoşlanarak, seve seve teslim olduklarımızın yıkacağını söyler. Bugün faşizm dünyanın her yerinde lanetlenmiş olsa da kimi kez Orwel’in kimi kez de Huxley’in öngördüğü biçimde ve farklı ideoloji ve yöntemlerle ama daha çok sözüm ona demokrasilerle yönetilen birçok ülkede varlığını sürdürüyor. Peki, bu iki yazarın karanlık ve uğursuz ütopyalarının aynı yerde ve zamanda iç içe yaşanması mümkün müdür? Eğer her iki romandaki olgular size çok tanıdık geliyorsa neden olmasın! Korku iktidarını sürdürmek için her yana saldırıp insan onurunu, haklarını ve hukuk kurallarını ölçüsüzce çiğneyen bir zihniyet, bir yandan; özenle yetiştirilmiş ve adanmış yandaşlarını, sözde demokrasi âşığı çıkarcı yardakçılarını ve ortaçağ özlemiyle beyni yıkanmış kullarını güç, para mevki gibi ihsanlara boğuyor öte yandan; muhaliflerini sahte kanıtlar, yalancı tanıklar ve saçma sapan suçlamalarla hapislere atarak yıllarca yargılamadan tutabiliyorsa mümkündür. Böyle bir zulmü alkışlayanlar baş tacı ediliyor, olanlara kuşkuyla bakan ama tarafsız kalmaya sığınanlar siyasi rüşvet ya da tehditlerle sindirilip susturuluyorsa ve bu sütuna sığmayacak değer kayıpları toplumu yıkıcı bir kaos ortamına sürüklemişse bu düzenin bir adı vardır. Gazete sayfaları, ekranlar terör, cinayet, şiddet ve iftira haberleri, besleme yeni zenginlerin yaldızlı yaşamları ve kimi aymazların seks, eğlence, yeme içme iştahlarıyla doluysa, satın alınmış ya da vergi cezalarıyla yıldırılmış medya yoksulluk ve “cehalet okyanusu”nda boğulmakta olan halkı pembe rüyalarla uyutmaktan başka bir şey yapamıyorsa yazık ki o ülkede Orwel ve Huxley’in kehanetleri bir arada ve katmerli biçimde gerçek olmuş demektir ve bunun adı demokrasi kisvesine bürünmüş faşizmdir. aralinaral@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr KIYMET GİRAY B eklenilen bir sanat merkezi olarak kapõlarõnõ altõ ay kadar önce açan CerModern başkent kimliği ile ör- tüşen, kültür ve sanat üzerine kurulu olan bu kentin yaşamõna katõlan yeni bir merkez. Ta- rihi cer atölyelerinin dönüşüm projesi olarak restore edilen çok etkileyici mimarisiyle bir kültür kompleksinin parçasõ. Operadan başlayarak Sõhhiye’ye kadar uzanan alanda yer alan kültür yapõlarõ topluluğu içinde yer alõyor. Büyük Tiyatro, Cumhurbaşkanlõğõ Senfo- ni Orkestrasõ’nõn yanõ başõnda bulunan ve hõz- lõ inşaat teknolojilerinin olanaklarõnõ kulla- narak yapõlmasõ birkaç ayda tamamlanan bü- yük toplu konut sitelerinin ve alõşveriş mer- kezlerinin her gün Ankara’da yükselişinin gö- rülebilir bir hõz kazanmasõna karşõn, inşasõ- nõn neden 8 yõlõ aşkõn bir süredir bitirileme- diği şiddetle merak edilerek heyecan ve sa- bõrsõzlõkla beklenen konser salonunun hemen yanõnda CerModern. Kapsamõna, ulusal ve uluslararasõ sergile- melere, özellikle de çağdaş sanatõn Türki- ye’de gelişimini destekleyen büyük etkin- liklere açõlan bir kapõ. Kültür ve sanat mer- kezi. Kimliğini çağdaş sanat ve özellikle de Türk plastik sanatlarõ- nõn tarihsel süreçlerini aydõnlatarak gelişim çiz- gisini uluslararasõ dene- yimler ve kõyaslamalara, rekabetlere açõk kimlik- sel sorgulamalarla ger- çekleştirmeyi hedefle- yen bir merkez. CerModern’de 17 Ey- lül’e kadar görülebilecek olan “Kimlikler Lüt- fen!” sergisi, öncelikle sanat, sanatçõ ve sanat merkezi kimliğini yeni- den ve derinlemesine sorgulayan ve tartõşma- ya açan kavramlarõ ir- delemekte. Yaşamõmõz boyunca en çok duy- duğumuz emir kiplerinden birisidir “Kimlik lütfen”. Bu bağlamda da en çok bir kimli- ğimizin olmasõnõn gerekliliği anõmsatõlõr yaşam boyu. Ancak bu, anõmsatmadan çok, endişe tetikleyen sorgulama etkisi yaratõr. Dünya üzerinde giderek aratan güvenlik sistemlerinin güvenliğine sõkõştõrõlmõş insanlar evlerine kadar ulaşan kameralar ve X õşõn- larõna maruz kalarak kimlik ve özgürlük söy- lemleri geliştirmeye çalõşmaktadõrlar. Çarpõcõ bir gerçeklik. AÇILIŞ NSEL NAL’IN PERFORMANSIYLA Sõcak savaşlarõn ardõndan küreselleşen, bir yandan da soğuk savaş dalgalarõyla sarsõlan dünyanõn insanlarõnõn en büyük sorunu olan bu gerçeklik sanata da yansõr. 20. yüzyõlõn ikinci yarõsõndan başlayarak sanatõn günde- mine oturan kimlik konseptinin temelleri fel- sefenin kimlik arayõşlarõna dayanõr ve çarpõcõ, şaşõrtõcõ, düşündürücü ve sorgulayõcõ kim- liksellikleriyle 21. yüzyõlõn sanatõnõ yaratan çağdaş sanat yapõtlarõyla anlam bulur. Sahi! Biz kimiz? Açõlõşõ İnsel İnal’õn ‘Masaj/Mesaj’ per- formansõ ile gerçekleşen “Kimlikler Lüt- fen!” sergisini gezerek, Yeni Anıt, Nancy Atakan, Fatih Balcı, Er- gin Çavuşoğlu - Kons- tantin Bojanov, Elif Çe- lebi, Orhan Cem Çetin, Didem Dayı, Kardelen Fincancı, Tina Fischer, Genco Gülan, İnsel İnal, Gaye Yazıcıtunç İnal, Şükran Moral, Ali İb- rahim Öcal, Mehmet Öğüt, Hülya Özdemir, Arzu Parten, Öykü Po- tuoğlu, Çağrı Saray, Rüçhan Şahinoğlu’nun yapõtlarõnõ izleyerek bu soruya yanõt/lar arayabi- lir ve yeni tartõşmalara başlayabilirsiniz. EBRU NALAN SÜLÜN C erModern, Anka- ra’daki sanat orta- mõnõ renklendirme- ye devam ediyor. Bir memur ve üniversite kenti olan An- kara’da genç nüfus ve güncel hayat her zaman canlõ ve di- namiktir. Her zaman söy- lendiği üzere, Ankara’yõ ya- şayan bilir. Başkentteki sanat ortamõ ise İstanbul kadar ha- reketli olamasa da oldukça yetkin bir kesime seslenir. Uzun süredir bir modern mü- ze beklentisi içerisinde olan Ankaralõ sanatseverler Cer- Modern ile bekledikleri mü- zeye kavuştular. CerModern’deki “Kim- likler Lütfen!”sergisinin, özgüvenli ve demokratik söy- levleri ile Ankara’daki sa- natsal ivmeyi hareketlendir- diğini belirtmek gerekiyor. Küratörlüğünü Fırat Ara- poğlu’nun yaptõğõ sergiye 20 sanatçõ katõlõyor. Ayrõca açõlõşta İnsel İnal’õn “Masaj” adõnõ verdiği bir de perfor- mans sunumu gerçekleşti. Sergi digital bas- kõ, heykel, ses ve video enstalasyonlarõndan oluşuyor. Serginin kavramsal vurgusu kimlikler üze- rinde yoğunlaşõyor. Bu noktada; ideolojik, si- yasi, etnik, cinsel gibi kimlik ayrõşmalarõnõ çe- şitlendirebiliriz. Küratör Arapoğlu, serginin kavramsal vurgusunu tanõmlarken “... sınıf çe- lişkilerinden kaçınılamaz. Aksine, bu nok- tada egemen bir ideoloji ve tek söylemli- lik yerine, çoğulculuğa ve demokrasiye da- yalı tartışmacı bir sanat ve sanat tarihinin gerekliliğini göstermek ve 1990’lardan bu yana artan bir ivmeyle devam eden Çağdaş Türkiye sanatı içerisindeki ‘soy kü- tük’ ve ‘demokrasi’ tartışmalarını geliştir- mek gerekiyor…” ifadelerini kullanõyor. İş- te bu noktada serginin önemi, tar- tõşmacõ ve çok yönlü duruşu ne- deniyle bir kat daha artõyor. Küreselleşen dünya ekseninde kültürlerarasõ geçişler ve aktarõm- larda iletişim için kimlik bilinci ge- rekmekte. Tüm dünyada bu bilinç yaşamõn ve sanatõn devamõ için ha- yati önem taşõmakta. Bu bağlam- da kültürlerarasõ diyaloğun gün- demde olduğu günümüz sanatõnda küresellik olarak adlandõrõlan kül- türel geçişlerde, sanatçõlarõn top- lumdaki çalkalanmalarõ, özellikle ideolojiyi, dini, cinsiyeti, örf ve âdetleri sorgulamalarõnõn altõnda da “kimlik” sorunu vardõr. Ayrõca, sa- nat tarihinde de bu sorun hep tar- tõşõlan bir alt başlõk olmuştur, ol- maya da devam ediyor. KÜLTÜREL KODLAR... Bu noktada, Türkiye merkez alõndõğõnda sanatta son yõllarda sanatçõ kimlikleri, sanatçõlarõn cin- sel tercihleri, ideolojik kökenleri, çift kimliklilik, inanç sorunlarõ da- ha cesur bir dil ile sunulmaya baş- ladõ. Bu durum, sanatõn ve sanatçõnõn özgür ve özgüvenli bir dile sahip olmasõ gerektiği düşünüldüğünde sanat adõna oldukça umut ve- rici görünüyor. Kimlik, ideoloji, inanç sorunlarõ her zaman ülke dengesini dalgalandõran olgular olmuş- tur. Özellikle son yõllarda Türk halkõ üzerinde bir baskõ unsuru olarak kullanõlan ideolojiler ve inanç faktörleri, ülke yönetimi tarafõndan bilinçli olarak planlanan ve uygulanan kim- lik ayrõmcõlõğõ, hoşgörüsüzlük, daha önce gö- rünür olmayan farklõlõklarõ ve umutsuzluklarõ artõk oldukça görünür bir hale dönüştürdü. Bu farkõndalõklar doğal olarak sanata da yansõ- dõ. Böyle bir ortamda olmasõ gereken ise ül- ke genelinde kültürel kodlarla bize miras ka- lan farklõlõklarõmõzõ avantaja dönüştürmeyi ba- şarabilmek ve sanatta da bu farklõlõklarõ de- mokratik, çoğulcu bir açõ ile kullanabilmek. Ankara CerModern’de açõlan sergi sanat gündeminin temel konularõndan kimlik kavramõnõ sorguluyor Sahi,bizkimiz! Serginin kavramsal vurgusu, kimlikler üzerinde yoğunlaşõyor. İdeolojik, siyasi, etnik, cinsel kimlik ayrõşmalarõ... Serginin önemi, tartõşmacõ ve çok yönlü duruşu nedeniyle bir kat daha artõyor. CerModern’deki “Kimlikler Lütfen!” sergisindeki yapıtları izleyerek “Sahi, biz kimiz” sorusuna yanıtlar arayabilir, kendinizi yeni tartışmaların içinde bulabilirsiniz . U2’dankonseröncesikonserfilmi Kültür Servisi - U2’nun 85 daki- kalõk 3 boyutlu konser filmi 27-28-29 Ağustos’ta saat 22.00’de Cinebonus sinema salonlarõnda gösterilecek. 2006 yõlõnda topluluğun “Vertigo” konser turu kapsamõnda Meksiko City, Sao Paulo, Santiago, ve Buenos Aires’te gerçekleşen 7 stadyum kon- serinde, dijital 3 boyutlu kameralar ile çekilen görüntülerden oluşan film, stadyum konserlerinin heyecan veren enerjisini taşõyor. “U2 3D”yi U2’nun 15 yõldan uzun süredir görsel yönetmenliğini yapan Catherine Owens ve “One” video- sunun yönetmeni olan Mark Pelling- ton yönetti. Film, Coca-Cola & Mars Enterta- inmet Group işbirliğiyle Levent Kan- yon Cinebonus, Kadõköy Nautilus, Ataköy Ataköy Cinebonus salonla- rõnda seyredilebilecek. Şükran Moral Öykü Potuoğlu PRAG (AA) - Çek Cumhuriyeti’nin eski devlet başkanı Vaclav Havel, ilk filminin çekimlerini tamamladı. Havel’in iki sene önce sahnelenen “Ayrılış” adlı oyunundan beyazperdeye uyarlanan filmde, Havel’in oyuncu eşi Dagmar Havlova da başrolde oynuyor. Çek Mlada Fronta Dnes gazetesi ise Havel’in, “bu filmin aynı zamanda muhtemelen son filmi olacağını” söylediğini yazdı. Havel ilk filmini çekti Kültür Servisi - Caz müziğinin önde gelen isim- lerinden usta davulcu Steve Gadd, Zildjian firmasõnõn düzenlediği “Mission From Gadd” Avrupa tur- nesi kapsamõnda, Zildjian Türkiye Distribütörü Dore- music’in desteğiyle davul ile ilgili çalõm tekniği hak- kõnda bilgiler paylaşmak üzere İstanbul’a geliyor. 16 Eylül’de saat 20.00’de Be- yoğlu’ndaki Bronx Pi Sah- ne’de düzenlenecek etkinlik öncesinde Steve Gadd, saat 16.00’da da Doremusic’in Beyoğlu Tünel’deki davul mağazasõnda hayranlarõ ile buluşup imza dağõtacak. 1945 doğumlu Steve Gadd, tüm zamanlarõn en etkileyici davulcularõndan biri olarak tanõmlanõyor. Aralarõnda Eric Clapton, Michel Petrucciani, Chick Corea, John Taylor, Stan- ley Clarke, Al Dimeola ve Bob James’õn da bulundu- ğu pek çok önemli isimle beraber çalõşan Gadd, “The Gadd Gang”, “GaddAbo- uts”, L’image ve Steve Gadd & Friends gruplarõ- nõn kurucularõndan ve da- vulcusu. Steve Gadd & Fri- ends grubunun 2010 yõlõnda yayõmladõğõ son albüm “Li- ve at Voce” cazseverler ta- rafõndan ilgiyle karşõlan- mõştõ. www.doremuzik.com.tr Y aklaşık dört yüz yıldan bu yana üretilen ve Zilciyan Ailesi’nin im- zasını taşıyan dünyaca ünlü Zilciyan (Zildjian) zillerinin hikâyesi, 1623 yılında Kerope Zildjian ile Trabzon’da başlıyor. Zildjian zilleri ses bakı- mından çok hassas oluş- ları, uzun tonalite ver- mesi, hiçbir zaman şekil ve tonunu kaybetmeme- si ile ünlü. Z LC YAN Z LLER Gadd, davul çalõm tekniğini anlatacak S T E V E G A D D S T A N B U L ’ D A U2 konserine grev engeli İSPANYA (AA) - U2’nun kendi sitesinde yapõlan açõklamaya göre, İspanya’nõn Sevil kentinde 29 Eylül’de verecekleri konser, İspanya Sendikalar Birliği’nin genel grev kararõ dolayõsõyla 30 Eylül’e ertelendi. Topluluğun Avrupa Turnesi 6 Ağustos’ta İtalya’nõn Torino şehrinde başlamõştõ. ‘Atıktan Sanata’ ANKARA (AA) - Türkiye’de de faaliyet gösteren Almanya merkezli geri kazanõm firmasõ: Exitcom Recycling tarafõndan yürütülen “Atõktan Sanata” projesi kapsamõnda, elektronik atõklar tablo, takõ ve dekoratif objelere dönüştürülüyor. Hazõrlanan eserleri çeşitli fuarlarda sergileyen şirket, eserlerden elde edilen geliri engellilerin barõndõğõ rehabilitasyon merkezlerine bağõşlõyor. Türk Standartlarõ Enstitüsü’nden (TSE) “zararsõzdõr” onayõ alõnan atõklardan hazõrlanan eserlerin, önümüzdeki günlerde açõk arttõrmayla da satõşa sunulmasõ planlanõyor. Haluk Bilginer de New York’ta Kültür Servisi - “Beyaz Melek”, “Güneşi Gördüm” filmlerinin senarist ve yönetmeni Mahsun Kõrmõzõgül’ün merakla beklenen 3. filmi “New York’ta Beş Minare”nin oyuncu kadrosuna Haluk Bilginer de katõldõ. Polisiye - dram türündeki filmde Bilginer, radikal İslamcõ terör örgütü lideri Deccal kod adlõ Hacõ Gümüş rolünde. İstanbul, New York ve Bitlis’te çekilen film 5 Kasõm’da izleyici ile buluşacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle