19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 24 AĞUSTOS 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B Referanduma sunulan anayasa değişikliklerinin ekonomiyi, iş hayatını ilgilendiren hükümleri iyice anlaşılmış mıdır, diye sorsak bunu okumayan binlerce işadamına rastlarız. Ama işadamlarından bazıları da korkudan veya başka nedenden ötürü pek gerek de olmadığı halde “iki kez evet diyeceğim” şeklinde beyanlarda bulunmaktadır. Anayasa değişikliklerinin en önemli yeniliklerinden biri kamu denetçiliği sistemidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bağlı olarak kurulacak Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceleyecek. Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahip olacak. Kamu başdenetçisi TBMM tarafından dört yıllığına seçilecek. Kurumun çalışma esasları için kanun çıkarılacak. Gerekçesi de şu şekilde ifade edilmiştir. “....Pek çok Avrupa ülkesinde işletilen bu müessesenin, idarenin işleyişi konusunda standartlar oluşturacağı, ilkeler belirleyeceği ve önemli katkılar sunacağı düşünülmektedir. Kamu denetçiliği kurumunun kurulup faaliyete geçirilmesi, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı’nın da bir gereğidir...” Değişikliklerin bir diğer önemli maddesi yurtdışı yasağının uygulanış biçimi ile ilgili. Artık vergi borcu olanların yurtdışına çıkış yasağı vergi idaresinin kararı ile olamayacak. “Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir” hükmü yurtdışı yasağının ancak mahkeme kararı ile olacağını düzenliyor. Bu 100 bin lirayı aşan vergi borcu olanlara otomatik yurtdışı yasağının uygulanmasını önleyecek. Ancak bu hükmü abartmamak lazım. Vergisini düzenli ödeyen insanlar için bu pek bir şey ifade etmiyor. Ancak zorunlu sebepler nedeniyle vergi borcunu ödeyemeyene bir ceza niteliğinde olan yurtdışı yasağının kalkmış olması önem arz eder. Vergi borcunu ödememekte ısrar eden iyi niyetli olmayan mükelleflere de bu ödül olacaktır. Dolayısıyla anayasa değişikliklerinin ülkenin geleceğini etkileyecek başka esaslı maddelerini şirin göstermek amacıyla bu hükmü öne çıkarmak ve abartmak şeker dağıtmaya benzer. Vergi borcunu hiç aksatmadan ödeyen kişi için zaten yurtdışı yasağı kavramı yabancı bir kavram. Borcunu ödememekte ısrar eden için rahatsız edici. O da ülkenin demokratik yaşamını etkileyecek bir değişiklik kabul edilmezse yurtdışı yasağı da devam etsin gitsin, çok da önemli değil. İşadamı şunun farkına varmalıdır ki bu değişiklikler ülkenin gelecekteki pozisyonuna zaten birçok yasaklar getirecek. Vergi borcundan dolayı yasak olsa ne olmazsa ne. İşadamlarımızın bunun farkında olması gerekir. Anayasa değişikliğinin diğer önemli addedilen değişikliği de memurlara, diğer kamu görevlilerine ve emeklilere toplusözleşme yapma hakkı tanınmasıdır. Mevcut anayasada toplu görüşme şeklinde olan bu hak toplusözleşmeye dönüştürülmektedir. Bakanlar Kurulu’nun onay yetkisi kaldırılmakta, Hakem Kurulu nihai onay mercii haline gelmektedir. Toplusözleşme yapma hakkı grev hakkı ile taçlandırılmadığı için bu değişikliği çok fazla önemsemek mümkün değildir. Sadece bir prosedür değişikliği söz konusudur. Ayrıca bu madde değişikliğini tamamlamak için ayrı bir madde anayasamızın 128. maddesine “Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplusözleşme hükümleri saklıdır” hükmü ilave edilmiştir. Diğer önemsenen bir değişiklik de ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında hükümete istişari nitelikte görüş bildirmek amacıyla ‘Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kurulmasıdır. Hükümete danışmanlık veren o kadar kurum ve kuruluş var ki, mutlaka faydalı olacak bu konseyin vatandaşın ekonomik sıkıntılarına, işsizliğe, açlığa bugünden yarınına ilaç olacak bir durumu olmayacaktır. İşadamları da vatandaş da bunu aman aman diye bir şey sanmasın. Anayasanın 10. maddesi olan eşitlik ilkesine aşağıdaki hükümler ilave edilmiştir. “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” Bu husus sosyal devlet anlayışının bir gereğidir. Zaten yapılması gereken budur. Dolayısıyla bu hüküm de uygulamanın ve anlayışın anayasaya yazılmasını göstermektedir. Hiçbir kimse dul, yetime, gaziye, malule yapılacak sosyal yardımlara eşitlik ilkesine aykırı diye bir iddiada bulunmaz. Milletimiz zaten bu yönüyle asil bir millettir. Faydalı ama abartılacak bir hüküm değildir. Bu da bir anlamda tamamlama hükmüdür. Geriye ne kaldı? Hepimizi endişeye sokan kuvvetler ayrılığı ilkesini zayıflatan, siyasi iktidarlara otoriter olma fırsatı veren değişiklikler... İşadamı bunu mu ekonomimiz için faydalı buluyor da iki kez evet diyor. Allah akıl fikir versin diyelim... Anayasa Değişikliklerinin Ekonomik ve Mali Hükümleri M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Dengeler Oynak... Adı “küreselleşme” olarak süslenmiş tek kutuplu dünya, yeni dünya düzeni sömürü çarklarının işletilişinde, piyasalar düzeninde iflas, düşlerin düş kırıklığına dönüşmesi çok hızlı oldu... İdeolojilerin yıkıldığı, tek ideolojinin varsayıldığı, buna göre de insan hakları, demokrasi, devletler algılamasından başlayarak insan yaşamına ilişkin tüm kavramların tersyüz edildiği yeni dünya düzeninde, eşitsiz, haksız yöntemlerle de olsa küreselleşme, zenginleşmeden sonuçta tüm insanlığın yaşamına pay düşeceği varsayılmıştı. Yaşamın gerçeği tam tersi oldu; güç, zenginlik sınırlı ülke, merkez, çokuluslu şirket elinde toplanırken, insan için üretim, ekonomi algılamaları da terk edilince milyarlarca dünyalının yaşamı yoksunluk, yoksunlukla birlikte geriye, düzen dışına püskürtülmüş oldu. Kuralsız düzenin refleksi, insanlık, uygarlık adına kazanımların, evrensel hukuk, insan hakları, demokrasinin katledilmesi, pervasız savaş suçlarının işlenmesi, vahşetin egemen kılınması, terör, ırklar, dinler savaşları ekseninde kuralsız savaşlarının hortlatılması, insanlığın yüzyıllar gerisine püskürtülmesiydi. Dünyanın oynak düzeninde yaşananları, yaşatılanları, Türkiye’ye emperyal çıkarlar adına biçilen rolleri, AKP iktidarının yaratılış gerekçelerini, dış dengelerdeki oynaklıkların Türkiye’ye uzantılarını doğru okuyamadığımızda, Türkiye’de canımızı çok fazla yakan düzenin oynaklıklarında da taşları yerlerine oturtmak, gerçek insan hakları, demokrasi, özgürlükler boyutunda sağlıklı sonuçlara varmak.. hele de yükselen değerler(!), medyatik güdülemeler nedeniyle iyice zorlaşıyor. Bu ne mene çelişkidir ki.. Dün televizyon haber kanallarımızda, canlı yayında saatlerce Filipinler, Manelya’daki polis operasyonunu izledik. Makineli tüfek seslerini duyduk, iki Çinli rehinenin öldürülüşüne tanıklık ettik. Uzmanlardan operasyondaki yanlış adımları dinledik.. İşine geri dönmek için ağır silahlarla donanmış, cinnet getiren emekli polisin cinayetlerini, heyecanlı bir korku filmi izler gibi izlemekle, terör cinayetinde suç ortaklığına soyunmuş olduk. ABD’nin Irak işgalinde, ışıklı atari oyunu heyecanında izlediğimiz silahların hedeflerine varışlarını, bilinmeyen sayıda Iraklının ölümüne, daha çok sayılarda yaralanmalarına, katlanan sayılarla gelecekte kanser başta her türden hastalığa mahkûm edilişlerini izlediğimiz gibi. Irak’a “demokrasi” ihracı adına gerçekleştiren üstün silahlı güçlerin işgalinde, Bağdat’ta Saddam heykelinin devrilmesi için harcadıkları çabanın, aynı saatlerde Kuzey Irak, Kerkük’te kamu dairelerine baskın yapılarak öncelikle tapu, nüfus kayıtlarının yakılmasının anlamlarını sorgulamadan. Kimi gazetelerin manşetlerine de girdiği üzere, televizyonların ana haberlerinde haklı önemli yeri kapan “kırmızı kitapta tehdit temizliği”ni nasıl okuyacağız? Yenilenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne, Dışişleri tarafından hazırlanan metinde, geçmişte öncelikli tehdit görülen Rusya, İran, Irak, Yunanistan tehdit olmaktan çıkarılıyormuş.. Dışişleri’nin “komşularla sıfır sorun” sloganını, insan hakları, demokrasi, barış adına yadsıma söz konusu olabilir mi? İyi güzel de ABD Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına neden çuval geçirdi? Çok kısa bir zaman dilimi içinde neler değişti ki.. Dönemin ABD Başkanı Irak’ta yanında olmayan ülkelerin, son dakikada tezkereyi geri çeviren Türkiye başta olmak üzere cezalandırılacaklarını, Irak’ın petrol savaş ganimetlerinden pay alamayacaklarını ilan etmişken... Bugünlerin Başkanı Kuzey Irak Kürdistanı’na sahip çıkma, güvenliğinden sorumlu olma görevini Türkiye’ye yüklüyor. Irak’ı bir enkaz yığını olarak terk ederken, Ortadoğu petrolünün maliyetini düşürmeye yönelik, yol açtığı bataklıkta Iraklıları, mezhepler, ırklar, cemaatler üzerinden birbirlerini kesip biçtikleri terör ortamında çaresiz bırakırken... Ortadoğu çıkarlarını korumada merkez üs yaptığı Kuzey Irak’ta istediği güvenlik garantisi için Türkiye’nin Kürt ve PKK siyasetlerinde kökten değişiklikleri önkoşul olarak dayatıyor. PKK terörünü sonlandıracak, gerçekçi bir Kürt açılımına, ülkemizdeki sorunların çözümüne kim karşı çıkar ki? ABD’nin yeni Ortadoğu projeleri, çıkarları, bizim bu özlemlerimiz, ülke çıkarlarımız, sorunlarımızla çakışıyor mu? Ermeni açılımı zorlamasında, büyük devletler temsilcileri başlarında, iki ülkenin taraflarına zorla imzalatılan metin önlerinde çaresiz yüz ifadelerini unutmak olası mı? Kıbrıs sorunu çözüm dayatmasında, AB ülke liderliklerinin dayatması, Kuzey Kıbrıs referandumu travması, sonuçlarına hiç girmeyelim. Yunanistan, büyük ekonomik krizde, borçlarla boğuşurken askeri harcamalarını çok anlamlı daraltmak zorunda iken, karasular savaşımını havada maliyeti büyük rakamlı askeri uçak kitlenmesi yönteminden vazgeçmek, iki ülkenin de çıkarına, sevindirici. Yunanistan’ın AB siyasi baskılarıyla çözüm arayışları gündemden düşürülebilse.. AKP hangi ölçeklerde ülke çıkarlarını kolluyor? Hangi ölçeklerde siyasi iktidarının çıkar hesaplarında boyun eğiyor?.. [email protected] Yasadaki kesin hükümlere karşõn orta vadeli plandan da orta vadeli mali plandan da hâlâ ses seda yok AKP mali yasalarõ deliyor PELİN ÜNKER 12 Eylül’de yapõlacak referandum ve da- ha sonra gündeme gelmesi beklenen olasõ bir erken seçim için harcama olanaklarõnõ ge- niş tutmaya çalõşan AKP Hükümeti’nin Orta Vadeli Plan (OVP) ve Orta Vadeli Ma- li Planõ (OVMP) bir türlü açõklamamasõ gi- derek artan tepkilere neden oluyor. Bilim in- sanlarõ ve maliyeciler, referandum öncesi ke- senin ağzõnõ açan hükümetin durumu sak- lamak için bütçe gerçekleşmeleri konu- sunda da açõklama yapmadõğõnõ ve eylüle er- telediğine dikkat çekiyor. Bilindiği gibi 5018 sayõlõ Kamu Mali Kont- rol Yasasõ’na göre Ekim’in 17’sinde bütçenin sunulmasõ, bütçe risklerinin belirlenmesi ge- rekiyor. Buna göre, Bakanlar Kurulu’nun OVP’yi Mayõs’õn 17’sine kadar, Yüksek Planlama Kurulu’nun da OVMP’yi Haziran’õn 15’ine kadar açõklamasõ gerekiyordu. Ancak bu yapõlmadõ. Üstelik ne OVP ne de OVMP’nin tarihiyle ilgili ufukta herhangi bir işaret gözükmüyor. Bu geciktirme, bütçe takviminin sõkõşacağõ ve bütçe sürecinin en önemli aşamasõ olan bütçe hazõrlama aşama- sõnda kamu idarelerinin devre dõşõ kalmasõna meşruiyet kazandõrõlacağõ anlamõna geliyor. Gazi Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü Öğ- retim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, hü- kümetin tutumunun yasaya aykõrõ olduğunu belirterek, “OVP ve OVMP niyet belgele- ridir. Hükümetin yol haritasını gösterir. Hükümet referandum öncesi harcama niyeti ortaya çıkacak diye bunları açık- lamıyor. Harcamaları arttıracak mı, ye- ni bir vergi gelecek mi bunlar bilinmesin istiyor” dedi. Muhalefetin ve sendikalarõn konuya tepki- siz kaldõğõna da dikkat çeken Konukman, “Bütçe büyüklükleri ortada yokken hü- kümet memur zammına neye göre itiraz edecek? Hükümet referandumdan ‘evet’ çı- karsa büyük ihtimalle muslukları açacak, kendisini destekleyen kesimlere kaynak ak- taracak” diye konuştu. SBF Maliye Bölümü Öğretim Üyesi ve TE- PAV Danõşmanõ Hakkı Hakan Yılmaz da du- rumun hükümete karşõ güvensizlik yarattõğõ- nõ belirterek “Bunlar geçen yıl da kriz var diye geç açıklanmıştı. Bu sene de ‘Mali ku- ralla ilgili bir düzenleme var. Her ikisi bir- leştirilecek’ dendi ama ikisi de hâlâ açık- lanmadı. Hükümet bazı harcamaları öne çekebilir. Bütçe yoluyla yerel yönetimlere kaynak aktarma konusunda harcamalar yaratılabilir” dedi. Son iki yõldõr Mali Milat Yasasõ nedeniy- le vergi gelirlerinin ağustosa kaldõğõnõ be- lirten Yõlmaz, maliyenin harcamaya mahsus kõsmõ açõklayabileceğini ancak bunu tercih etmediğini, dolayõsõyla bütçe gerçekleşme- lerini Eylül’ün 15’inden sonra ancak göre- bileceğimizi söyledi. Ekonomistlere göre, geçen yõl kriz öne sürülerek geciktirilen orta vade- li planõn ve orta vadeli mali plan bu yõl da halen açõklan- madõ. Bunun bir bahanesi olamaz. Hükümet, referandum- da “evet” oyu toplama kaygõsõyla yasalarõ yok sayõyor. Yasaya aykırı Aziz Konukman, “Başta mu- halefet partileri olmak üzere emekten yana tüm örgütler özellikle toplu görüşme aşama- sõndaki memur sendikalarõ hükümetin bütçe sürecindeki bu yasadõşõ tutumu hakkõnda suç duyurusunda bulunmalõ” dedi. Sendikalara çağrı Hakkõ Hakan Yõlmaz’a gö- re, bütçe sonuçlarõnõn he- nüz açõklanmamasõ hükümetin bazõ harcamalarõ öne çekebilme ihtimalini arttõrõyor. Buna göre, bütçe yoluyla yerel yönetimlere kaynak aktarma konusunda harcamalar yaratõlabilir. Musluklar açılacak S T A N D A R T & P O O R ’ S AKP mali tampon oluşturmada isteksiz Ekonomi Servisi - Ulus- lararasõ kredi derecelendir- me kuruluşu Standard and Poor’s (S&P) yayõmladõğõ raporda, gelecek yõl tem- muz ayõnda yapõlacak genel seçimler öncesinde Türk hükümetinin, gelecek için mali tampon oluşturmada, iç talepteki bu mevcut to- parlanmadan yararlanma konusunda gönülsüz oldu- ğu izlenimi edinildiği be- lirtildi. Kuruluşun kredi uz- manõ Frank Gill, raporda- ki değerlendirmesinde, “Bunun yeri- ne yetkililerin, bizim Türki- ye’nin artma- ya devam eden cari açıklarını da- ha da şiddet- lendireceğini düşündüğü- müz, ayrıca artan bütçe ve cari açıklarla beraber ülke- nin rekabet edebilirliği ve kredi itibarı konusunda soru işaretleri doğuran, da- ha uyumlu orta vadeli mali tutum izlemeye yö- neldiklerini düşünüyoruz” görüşüne yer verdi. Türki- ye’nin 2010’da uyguladõğõ göreli olarak uyumlu mali politikasõnõn dõş açõklarõn artmasõna katkõda bulun- duğu ve yõlõn yedi ayõnda kredi stokunun yüzde 17’ye yükselmesine yol açtõğõna dikkat çekilen raporda, “2009’da GSYH’nin yüz- de 2.3’üne denk düşen ca- ri açık oranının, 2010’da GSYH’nin yüzde 5’ine yükseleceğini tahmin edi- yoruz” denildi. Raporda yer alan bazõ önemli ifade- ler ise şunlar oldu: Türkiye’de döngüsel olmayan bir mali politika yerleştirilirse, uzun vadede Türkiye’nin kredi itibarõ- nõn ve kredi notunun iyi- leşmeye devam edeceğini düşünüyoruz. İlk çeyrek GSYH ger- çekleşmesi ve S&P tahmin- lerine göre GSYH’nin reel anlamda yüzde 6.4, nominal olarak yüzde 12 büyüyerek 2008’deki re- kor seviyenin üzerine çõk- masõ bekleni- yor. Faiz dõşõ harcama veri- si hükümetin önden yükle- meli mali ya- põnõn güçlen- dirme için söz konusu topar- lanmadan ya- rarlanmadõğõ- na işaret edi- yor. Hükümet, 2010’da GSYH’nin yüzde 27.9’u seviyesinde olan har- cama hedefini tutturama- yabilir. Bu 2010’da GSYH’nin yüzde 0.8’i ola- rak hedeflenen kamu sek- törü faiz dõşõ harcama he- definin de az miktarda aşõ- lacağõna işaret edebilir. Bu yõl uygulanan görece uyumlu mali politika dõş açõklardaki artõşa ve 2010’un ilk yedi ayõnda yüzde 17’ye ulaşan kredi stoku artõşõna katkõda bulunuyor. HSBC, Nedbank’ı almak istiyor Ekonomi Servisi - İngiliz bankacõlõk devi HSBC, Güney Afrikalõ Nedbank’õn yüzde 70’ini satõn almak için Old Mutual ile görüşüyor. Gerek HSBC, gerek Nedbank’ta kontrol hisse- sinin sahibi Old Mutual sigorta şirketlerinden ya- põlan açõklamalarda, iki şirket arasõnda Nedbank’õn yüzde 70 hissesinin satõşõyla ilgili görüşmeler ya- põldõğõ belirtildi. Old Mutual, bankanõn bugünkü piyasa değeri göz önüne alõndõğõnda hisselerin değerinin 6.84 milyar dolarõ bulabileceğini açõkladõ. Öte yandan, küresel şirket birleşme ve satõn al- ma aktivitesinde büyük hareketlilik yaşanõyor. Geçen hafta açõklanan birleşmelerin toplamõ 90 mil- yar dolarõ buldu. 200 bin kişinin izleyeceği tahmin edilen Dünya Basketbol Şampiyonası maçlarının oynanacağı İstanbul, İzmir, Kayseri ve Ankara’daki otellerin büyük çoğunluğu doldu. Standard & Poor’s, Türkiye’deki toparlanmanõn mali tampon oluşturmak için bir fõrsat yarattõğõnõ ancak hükümetin isteksiz olduğunu belirtti. YÜZDE 70 HİSSESİNE TALİP 300 milyon TL getiren şampiyona Ekonomi Servisi - 2010 Dünya Basketbol Şampiyo- nasõ’nõn, Türkiye’ye 300 mil- yon lira gelir yaratmasõ plan- lanõyor. Şampiyonanõn ana sponsoru olan Turkcell’den yapõlan yazõlõ açõklamada, 28 Ağustos-12 Eylül 2010 ta- rihlerinde 24 ülkeden basketbol takõmõnõn katõlõmõyla gerçekle- şecek şampiyonanõn, konaklama, ula- şõm, bilet satõş- larõ, turist har- camalarõ, tesis yatõrõmlarõ, ak- tiviteler, spon- sorluklar, rek- lamlar ve operasyon ka- lemlerinde yapõlacak harcamalarla yaratacağõ ekonominin yaklaşõk 300 milyon lira (159 milyon 500 bin Avro) olarak hesaplandõğõ kay- dedildi. Maçlarõn oynanacağõ İstanbul, İzmir, Kayse- ri ve Ankara’daki otel- lerin büyük bölümünün şimdiden dolduğu ve şampiyonayõ takip et- mek isteyenlerin komşu illere yönlendirilmeye başlandõğõ belirtilen açõklamaya göre, sade- ce İstanbul’da şampiyona nedeniyle 30 bin kişi rezer- vasyon yaptõrdõ. Şampiyona maçlarõnõn yapõlacağõ 4 ile, toplam 100 bin turistin gel- mesi beklenirken takõmlar, oyuncular, sponsor şirket- ler, basõn ve sporseverler 44 milyon Avro’luk bir konak- lama ekonomisi oluşturuyor. 200 bin kişinin izleyeceği tahmin edilen maçlar için, bi- letlerin yüzde 80’inin satõl- dõğõ belirtilen açõklamada, toplam bilet satõşõndan 8 mil- yon Avro gelir beklendiğine işaret edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle