19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 17 AĞUSTOS 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] KARŞILAŞMALAR İNCİ ARAL Tekno-Homo Nietzsche 1882 yılında görme yetisini yitiriyordu. Yazarken gözlerini sayfaya odaklamak ona acı veriyor, baş ağrılarına yol açıyordu. Bir daktilo aldı, parmak uçlarını kullanarak yazmayı başardı. Bu sırada bir dostu, onun özlü cümlelerinin daha da kısaldığını fark etti. Argümanlar aforizmalara, düşünceler kelime oyunlarına, retorik ise telgraf tarzına dönüşmüştü. “Bu araç senin üslubunu etkileyecek” dedi. “Düşünce ve dil kalem-kâğıt kalitesine bağlıdır.” “Haklısın” diye yanıtladı onu Nietzsche. “Daktilo düşüncemi biçimlemede rol oynuyor.” On yıldır internet kullanıcısıyım. Bir süredir inceleme araştırma türü kitapları okumada sabırsızlaştım. Konuyu öncelikle nette aramak kolayıma geliyor. Web, herkes için olduğu gibi yazar için de bir nimet. Kitap yığınları arasında ya da kütüphanede uzun zaman alacak araştırmalar hızlı tıklamalarla dakikalar içinde yapılabiliyor. Net, inanılmaz zenginlikte evrensel bir bilgi deposu. Dünyayı elinizin altında bulmak, aradığınız her şeye anında erişmek büyük olanak. Ancak bunun bedeli var. Net bize malzeme sağlıyor ama bilgiyi onun dağıttığı gibi almayı beklediğimiz için düşünce üretme sınırlarımızı daraltıyor. Daha kötüsü, net hızının okuma yöntemimizi de etkilemesi. Kaynak tarayarak geçen zamanda edinilen kolaycılık birçok insanı artık kitap okuyamaz hale getiriyor. Online araştırma alışkanlıklarına ilişkin bir çalışma, okuma konusunda bir dönüşümün eşiğinde olduğumuzu ortaya koymuş. Kullanıcıların birinden ötekine atlayarak ziyaret ettikleri sitelerin çoğuna bir daha geri dönmedikleri görülmüş. Bir yazının ya da tezin en fazla bir iki sayfasını okuyup sonra başka yere zıplıyorlarmış. Anlaşılan, başlıklar ve özetler içinde, zaman ve yoğunluk kazanmaya yönelik bu hızlı gezinme yeni ve bulaşıcı bir okuma sabırsızlığı yaratmakta. Kırk yıl öncesine göre daha fazla kitap okuyor olabiliriz. Ama internetin okuma ve düşünme biçimimizle birlikte kendimizi farklı hissetmemize de neden olduğu açık. Verimlilik ve öncelik kaygıları derin okuma yeteneğimizi köreltiyor. Çünkü okumak, sadece bilgi elde etmek için değil, sözcüklerin zihnimizde yarattığı imge ve çağrışımlar bakımından da önemlidir. Bir kitabı dinginlik içinde okurken kendi çıkarsamalarımızı yapar, benzerlikler kurar, duygulara kapılır, yeni düşünceler üreterek kendi ilişkilerimizi oluştururuz. Derin okuma, derin hissetmeye yarar ve yaratıcılığımızı harekete geçirir. Bugün güçlü, akıl almaz bir bilgi işlem sistemi bütün ilgi alanlarımızı sınıflıyor, düzenliyor. Bizi hazırcılığa koşulluyor ve çoğu kez de dikkatimizi dağıtıyor. Çünkü internet ortamının bünyesine aldığı her şey, net imgesiyle yeniden oluşturuluyor. Aranan farklı bağlantılarla birlikte sunulurken metnin içeriğine resimler, parlayan reklamlar ve bir sürü ıvır zıvır şırıngalanıyor. Teknoloji hayatı kolaylaştırır, bize yeni olanaklar sağlarken entelektüel hayatımızı ve aklımızın krallığını da mı ele geçiriyor yoksa? Belki de gelecekte, internette daha da hızlı başka okuma yöntemleri gelişecek. Duygu ve düşünceler havada uçuşurken basitleşip düzleşecek. Yazarlık, yazma yöntemleri bile değişecek. Okkalı, kalın kitaplar yerine e-çizgi romanlar üretilecek. Sevilen yazarlar blog, Facebook ve Twitter ustaları arasından sivrilecek. Kuşkucu biri olarak soruyorum; dünyayı bilgisayarlar aracılığıyla anlamaya çalıştıkça aklımız yapay zekâya dönüşebilir mi? Ya o zaman insanlık, çok daha kolay kontrol edilip yönetilir bir tekno-sürü haline gelirse ne olacak? [email protected] Ü niversiteye girebilenler yakõnda yeni yaşamlarõna başlayacaklar. Genç ol- duklarõ için ‘zor’, genç olduklarõ için ‘ke- yifli’ gelecek onlara üniversitede geçirilecek yõl- lar. İlerde, geriye dönüp baktõklarõnda, ‘Ne güzel zamanlarmış’ diyecekler. Aslõnda üniversite yõl- larõnõ değil, kendi gençliklerini özlüyor olacaklar… Zorluklar hiç bitmeyecek. Kalõnacak yer soru- nu, ‘tutucu’ ama ‘korunaklı’ aile ocağõna -belli edilmese de- duyulan özlem, yeni arkadaşlara uyum sağlama gerekliliği, ‘beklenmedik’ masraflar, parasõzlõk durumlarõ sürecek… En çetin olan da ergenlikten erginliğe, küçük yer- lerin ilişki ve davranõş kurallarõndan, büyük kent- lerin yaşama kodlarõna geçilirken çekilen sancõlar… Bireysel istekler ile görenekler arasõndaki uçuru- mu gizlemek için söylenen ‘zararsız’ küçük ya- lanlarõn ‘zararlı’ büyük yalanlara dönüşmesi. Ama serde ‘gençlik’ var. Kaçamak bir bakõş ya da gülüş bile onlarõn kararmõş dünyalarõnõ cennete çe- virmeye yetecek… TV ekranõna on gün önce 73. bölümü ile ‘veda’ eden ‘Melekler Korusun’, kültür ve kuşak ça- tõşmalarõnõ sağlam gözlemlerle değerlendiren, ‘duyarlı’ bir gençlik dizisiydi. Önceleri Hümey- ra’nõn (Melek) oyunculuğu hatõrõna izlemeye başlamõştõm. Sonra baktõm, İstanbul’a gelip ‘ti- yatro’ okumak isteyen kõzõ İpek’i (Özge Özpi- rinççi) engellemek için çõrpõnan Melek Hanõm’õn, Kehribar Nine’nin (Yıldız Kültür) ve gençlerin çevresinde dönen güldürücü/buruk öyküye kapõ- lõp gitmişim. Diziye duyduğum yakõnlõk gitgide pekişmek- teydi. İpek’in, Çehov’un ‘Martı’ oyununa olan tut- kusu, Barõş (Alper Saldıran) ile İpek’i buluştu- ran ‘Romeo ve Juliet’ oyununun provalarõ… Bun- lar tiyatro derslerinde işlediğim, kitaplarõmda özel yeri olan oyunlar değil mi? Demeye kalmõ- yor, eşimin ‘Neredesin? Dizide senden söz edi- yorlar’ diye seslenmesiyle durum açõğa çõkõyor. Öykünün, DTCF Tiyatro Bölümü’nde ‘yazarlık’ okumuş İnci Ergenekon ve Eylem Canpolat’õn elinden çõktõğõnõ keşfediyorum. Ne mutlu bana, derslerde gencecik öğrenci- lerle aynõ dalga boyunda bu- luşabilmişiz meğer… Dizi ilerledikçe, ‘Martı’nõn sahnelenmesi, ardõndan ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’ provala- rõna geçilmesi artõk şaşõrtmõ- yor. Ne ki, yetenekli kõzlarõmõn yazma becerilerini eleştirel gözle inceleyebilmek için da- ha bir dikkat kesilmişim. İşte o zaman, durum, ilişki ve olay dizilerini, çok eklemli, ama bü- tünlüklü bir ‘ağ’ oluşturma yolunda işlerken, dizi yazar- larõnõn ‘tecimsel arena’da ne çok engele takõldõğõnõ görebi- liyorum. Bir başka deyişle, yalnõzca yazarlõk hüneri yet- miyor. Dizilerin de ‘şanslı’ olanõ var. ‘Melekler Korusun’ en şanslõlar arasõnda değil. Öykünün ekseni, Salih’i oynayan Avni Yalçın’õn diziden ayrõlmasõyla kaymaya başlõyor. Öyküyü Melek-Salih ilişkisi çizgisinde sürdürmek için atõl- mõş yeni düğümler de gereksizce hõzlõ bir biçim- de çözülüyor. Çünkü o ara dizi yayõndan kalka- cakmõş gibi birtakõm ‘hafta’ atlamalarõ yaşanmakta. Daha sonra yazarlar, öyküyü birkaç yõl sonrasõna atlatarak durumu denetim altõna alõyorlar. Gerek- sizce uzayan Esin-Mert (Rojda De- mirer, Evren Bingöl) ilişkisinin iyi- ce çõğrõndan çõkmasõ da böylece ön- leniyor. Derken, Hümeyra, ardõndan da Yõldõz Kültür ayrõlõyor diziden. Öy- küyü ‘melek’siz olarak Özpirinççi- Saldõran ikilisinin başarõlõ oyunculu- ğu 4-5 hafta götürüyor. Yazarlar, Er- kan Hoca (Serkan Altunorak)-Esin ilişkisini de -oyuncularõn güzel katkõ- larõyla- düze çõkarõyorlar. Öte yandan, diziyi ‘acilen’ noktalamak gerekince, Özgür ‘Kız’õn (Selin Şekerci) ne ai- le ne de aşk ilişkileri ‘inandırıcı’ so- nuçlara ulaşabiliyor. ‘Altı aylık’ bir başka zaman atla- masõyla sonlanõyor dizi… Artõk orta- da Mualla (Mahperi Mertoğlu) bile yok. Melek Hanõm, yeni doğan toru- nunu görmeye geliyor ve bir iki duygulu söz et- mekle yetiniyor. Hümeyra, Melek rolüne soğu- muş… Ergenekon-Canpolat ikilisine ve üç kuşaktan de- ğerli oyunculara teşekkürler. ‘Tiyatro’ sevgisiy- le sarõp sarmaladõklarõ, dizilere özgü ‘sentetik’ do- ku içinde de olsa, ülkemizin gerçekleriyle buluşan, sõcacõk bir öyküyü kotarmaya ve son noktasõna ulaş- tõrmaya -tüm olumsuz gelişmelere karşõn- emek verdikleri için. ‘Hakları Çalınmış Çocuklar’ Kültür Servisi - “1. Türkiye Çocuk Haklarõ Kongresi”, kongre boyunca sergilenmek ve daha sonra bir albümde toplanmak üzere fotoğrafçõlarõ eserlerini göndermeye çağõrdõ. 26 - 28 Kasõm tarihleri arasõnda, İstanbul Kongre Merkezi’nde sergilenecek fotoğraflarõn konusu “haklarõ çalõnmõş çocuklar”. Sergilenmeye değer bulunan fotoğraflar “haklarõ çalõnmõş çocuklar fotoğraf albümü” adõyla yayõmlanacak ve kongrenin çocuk ve yetişkin delegelerine ücretsiz dağõtõlacak. ‘Melekler Korusun’, kültür ve kuşak çatõşmalarõnõ sağlam gözlemlerle değerlendiren bir gençlik dizisiydi ‘Negüzelzamanlarmõş...’ Dizilerin perde arkasında neler olduğunu bilmiyoruz. Ama dizi endüstrisinin ‘tecimsel arena’sında olup bitenler, ekranda izlediğimiz öyküleri etkiliyor. Kültür Servisi - Gazeteci-pilot Murat Öztürk’ün çektiği hava fo- toğraflarõndan oluşan “Kuş Bakışı Adalar” sergisi, Büyükada Ada- evi’nde açõldõ. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ projeleri kap- samõnda, Adalar Vakfõ, Adalar Bele- diyesi ve Adalar Kaymakamlõğõ’nõn ortak çalõşmasõyla hayata geçirilen Adalar Müzesi’nin açõlõş etkinlikleri çerçevesinde açõlan sergi 11 Eylül’e ka- dar izlenebilecek. Adalar üzerinde 5 gün boyunca 1000 feet ile 10 bin feet arasõnda uçuşlar ger- çekleştiren Murat Öztürk, bine yakõn fotoğraf kareledi. Öztürk’ün arşivin- den derlediği ve yeni çektiği fotoğ- raflar, “Kuş Bakışı Adalar” sergisi- ni oluşturdu. Gazeteciliğe 1975 yõlõnda TRT Haber Dairesi’nde haber kamerama- nõ olarak başlayan Murat Öztürk, 16 yõl TRT’de görev yaptõktan sonra uğ- raşõnõ Yeni İstanbul gazetesinde mu- habir olarak sürdürdü. Pilot lisansõ aldõktan sonra, 5 bin saatlik uçuş de- neyiminden gazetecilikte yararlanan Öztürk, Star gazetesinden sonra şim- di de Milliyet gazetesinde gökyüzü haber muhabiri olarak çalõşõyor. Öz- türk, çalõşmalarõyla başta Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere pek çok kuru- luştan başarõ ödülleri aldõ. Adalara ‘kuş bakışı’ Kültür Servisi -Fransõz oyuncu Brigitte Bardot, Hollywood’dan film yapõmcõlarõna asla biyografisi için izin vermeyeceğini açõkladõ. Fransõz radyosuna konuşan Bardot, “Onlarõn kendi kişilikleri var fakat benimkine sahip olamazlar” dedi. “Beni uyarmadan ve beni kimin oynayacağõnõ bana danõşmadan çekilecek bir filmi düşünmüyorum. Benimle anlaşmaya varmadan film çekilmesine izin vermeyeceğim” açõklamasõnda bulunan Bardot, özellikle şu sõralar ABD’li yönetmen Kyle Newman tarafõndan gerçekleştirilmeye çalõşõlan projeye kõzdõ. Murat Öztürk’ün hava fotoğraflarõ sergisi Büyükada Adaevi’nde San Sebastian’dan Julia Roberts’a ödül Kültür Servisi - ABD’li oyuncu Julia Roberts’a, önümüzdeki ay İspanya’da gerçekleştirilecek San Sebastian Uluslararasõ Film Festivali’nde ödül verilecek. Film kariyeri sayesinde ödüle değer görülen 42 yaşõndaki oyuncu, 2001 yõlõnda “Erin Brockovich” filmindeki rolüyle Oscar kazanmõştõ. Roberts, San Sebastian Uluslararasõ Film Festivali’nde, yeni filmi “Eat Pray Love”õn tanõtõmõnõ da gerçekleştirecek. Genç balet Okurer’e madalya ANKARA (AA) - Kadir Okurer, Uzakdoğu’nun en büyük bale yarõşmasõ olan “7. Seul Uluslararasõ Bale Yarõşmasõ”nda üçüncü olarak, bugüne dek katõldõğõ yedinci uluslararasõ yarõşmadan da madalya ile döndü. Kadir Okurer’in üçüncü olduğu yarõşmada Bolşoy Balesi’nden Dimitriy Zagrebin birinciliği, Ukrayna’dan Denys Cherevychko ikinciliği elde etti. Okurer, yarõşmada jüri üyesi olarak görev yapan İngiliz Ulusal Balesi (English National Ballet) direktöründen toplulukta dans etmesi için teklif alõrken, Seul’deki yarõşmanõn gelecek yõlki gala gecesinde yer almasõ için de davet edildi. Kemer’de Fikret Otyam Sanat Galerisi Kültür Servisi - Antalya Kemer’in ilk sanat galerisi geçen cumartesi akşamõ çok sayõda davetlinin katõldõğõ bir törenle açõldõ. Fikret Otyam’õn adõnõn verildiği galerinin ilk sergisi de ünlü ressamõn eserleriyle, eşi Filiz Otyam’õn dokumalarõndan oluşuyor. Nebil Özgentürk’ün Bir Yudum İnsan adlõ Fikret Otyam belgeselinden bir bölümün gösterilmesinin ardõndan bir konuşma yapan Otyam, gazeteci olarak dolaştõğõ Güneydoğu Anadolu’nun sanatõnõ ve hayatõnõ nasõl etkilediğini anlattõ. Daha sonra Fikret Otyam’õn o yõllarda derlediği türkülerden oluşan mini bir konser verildi. Fikret Otyam Sanat Galerisi’ndeki sergi bir ay açõk kalacak. Silivri’de “Duruşmaları İzleme Eylemi” ? Hukuk çiğnenerek ? Özgürlükleri ellerinden alõnan ve yargõlanan tüm insanlarõmõzõn ? Silivri’deki duruşmalarõna TANIK olmamõzõ isteyen M. Balbay ve T.Özkan’õn çağrõsõna uyalõm, “Duruşmaları İzleme Eylemi”ni sürdürelim. • “Duruşmalarõ izleme eylemi”mizi sürdürüyoruz. • Dava sürecinde yine her Cuma gidilecek. • Saat: 08.00’de c’in bahçesinde olalõm. • Başvuru : 0535.636 59 11-0506.787 40 67-0532.713 22 43
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle