19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2010 SALI 16 KÜLTÜR [email protected] GÖNÜL DÖNMEZ-COLIN LOCARNO - Tayfun Pirselimoğlu’nun ge- çen hafta Locarno Film Festivali’nde gösteri- len “Saç” filmi, “Rıza” ve “Pus”u da içeren bir üçlemenin son parçasõ. Üç film de köşeye sõkõşmõş, bunalmõş yalnõz insanlarõn öyküsü. Taşranõn kõsõtlayan sõnõrlarõnõ aşõp vardõklarõ büyük kentte daha dar mekânlarda devamlõ du- varlara çarpan insanlar. Ya çok uzaklara git- me, gizli aşk yaşama gibi düşlerle uğraşõyor- lar ya da saatlerce televizyon karşõsõna oturup başka insanlarõn yalan ve yanlõş cennetleriy- le oyalanõyorlar. Bir gün her şey çõğrõndan çõ- kana dek. Pirselimoğlu ile yeni filmi “Saç” üstüne ko- nuştuk. -“Saç” filminde beni en çok etkileyen öğe- lerden biri karşıtlar. En önde geleni ölüm ve kalım. Ölümü yakın bir adam devamlı si- gara içiyor ama bir yandan da sevdiği bir kadınla Brezilya’ya gitmeyi düşlüyor. Ölü yıkayıcısı bir yandan metresine akşama ra- kı getireyim mi diye soruyor. Yol ortasın- da cansız gibi yatan köpek nefes alıyor. Her üç filmde de bir cinayet işleniyor. Ölüm bir metafor olarak filmin içinde. Baş karakter Hamdi’yi üç kilit noktada beton üstünde ya- tay durumda görüyoruz. -Hayatta amacõmõz ufak mutluluk anlarõ yakalamak ama bazen bunun bedeli ağõr oluyor. Rõza’nõn kamyonu bozulunca tamir ede- bilmek için cinayet işliyor. “Pus”taki adam karõsõnõ öl- dürmek istiyor. “Saç”ta ise bir kadõna sahip olabilmek için bir erkek kocasõnõ öldü- rüyor. Ama ölüm o kadar sõ- radanlaştõ ki başkalarõnõn ölü- mü bizi ilgilendirmiyor. Mem- leketler çapõnda ve insanlar arasõndaki bencilleşme beni korkutuyor. Herkes kendi ya- kasõnõ kurtarmak peşinde. Da- ğõn tepesine tõrmanõp aşağõdakilere tekme at- ma çabasõ ve bunun gençlerde çok daha bariz olmasõ beni korkutuyor. -Başkalarının trajedilerine ilgisiz kal- mamızda televizyonun da rolü var. “Saç” fil- minde olduğu gibi son yılların birçok fil- minde televizyon devamlı açık evlerde. -Kişi başõna günde televizyon izleme saati açõsõndan ABD’den sonra sanõ- rõm ikinciyiz. Sürekli hareket edene ayarlõ göz. Televizyon si- zi yakalõyor ve etkiliyor. Gün- lük hayatta olup biteni insanlar fark etmiyor ama televizyonda olduğu zaman, ki bu kameranõn nereye döndüğü ile alakalõ, in- sanlar farkõna varõyor. Go- dard’õn dediği gibi kameranõn bir ahlakõ vardõr. Dünyada olup biten her şey bir ahlak ve vicdan sorunudur. Filmlerimde ahlak meselesini ölüm üzerinden an- latmaya çalõşõyorum. -Televizyon yalan ve yanlış dünyalar gös- terip insanları mutlu olmaları gerektiğine zorluyor. -Bir cennet vaat ediyor ve o size cazip ge- liyor. Sürekli izleme halini “Pus”ta da kul- landõm. Sürekli izliyoruz. İstanbul’da da, dünyada da. “Saç”taki Hamdi gibi yoldan ge- çen arabalarõ, ilanlarõ, Meryem gibi televiz- yonu. Asla hayata eklemlenmeden, hayatõn içi- ne giremeden, giremeyeceğimizi de bilerek iz- liyoruz. Bu da insanõ edilgen yapõyor. Size su- nulanõn mahkûmu olyorsunuz. -Tezatlara dönersek, İstanbul’un iki yü- zünü anlatmaya çalışmıssınız. Modernite ve gelenek karşı karşıya. Alışveriş merkezin- de plastik kaplardan atıştırılan hazır ye- mekler, bunları süpüren, tişörtünün sırtında ‘.com’ adresi olan Anadolu’lu bir kadın. Kahvede cam bardak. İstanbul’un geliş- mesine ayak uyduramayan insanların bu- nalımı. -İstanbul beni çok ilgilendiriyor. Kaçõnõlmaz bir şekilde yaptõğõm filmlerde rol alõyor. İs- tanbul hem Türkiyeyi anlatõyor, hem de dün- yanõn gidişiyle ilgili birçok şeyi içinde tutuyor. Dõşardan nüfus almak, şehrin bir şekilde yü- zünün değişmesi ve ona katõlanlarõn da yarat- tõğõ farklõ travmalar can alõcõ konular. Bir sos- yoloğun ya da bir köşe yazarõnõn İstanbul’da yaşamamasõ ya da otobüse binmemesine akõl erdiremiyorum. Derya içinde yüzüp de der- yadan habersiz olmak gibi. İstanbul’u 2-3 mil- yonun yaşadõğõ bir adadan ibaret sayanlar var. Gazeteler, televizyon hep o 2-3 milyonun ya- şadõğõ çemberin içinde geçiyor. Bu hikâyele- ri anlattõğõmda bunlar gerçekten oluyor mu di- ye soruyorlar. Aslõnda sokakta yanlarõndan ge- çen adamõn hikayesi. Yalnız insanların öyküsü “Godard’õn dediği gibi, kameranõn bir ahlakõ vardõr. Dünyada olup biten her şey bir ahlak ve vicdan sorunudur. Filmlerimde ahlak meselesini ölüm üzerinden anlatmaya çalõşõyorum.” Kültür Servisi - Fransõz edebiyatõndan pek çok yapõtõ dilimize kazandõran Ela Güntekin dün yaşama veda etti. Türk edebiyatõnõn unutulmaz yazarlarõndan Reşat Nuri Güntekin’in kõzõ olan Ela Güntekin, uzun bir süredir tedavi gör- mekteydi. 1941 doğumlu olan Ela Güntekin, Notre Dame de Sion Lisesi’ni bitirdikten son- ra Fransa’da Fransõz edebiyatõ öğrenimi görmüştü. Uzun süre TRT’te program uzmanõ olarak görev yapan Güntekin, daha sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalõşmõştõ. Pek çok “Tenten” kitabõnõ Türkçeleştiren Ela Güntekin, aralarõnda Jorge Sem- prun’ün “Beyaz Dağ”, Rene Guillot’nun “Beyaz Yele”, Jean-Ma- rie Gustave Le Clezio’nun “Çöl”, Stefanos Yerasimos’un “İstanbul: İmparatorluklar Başkenti”, Margue- rite Duras’õn “Konsolos Yardımcısı”, Michel Balivet’nin “Ortaçağda Türkler” ile “Tasavvuf ve İsyan”, Gilles Veinstein’in “Osmanlılar ve Ölüm” adlõ yapõtlarõnõn da bulunduğu birçok kitabõ dilimize kazandõrmõştõ. PEK ÇOK YAPITI DİLİMİZE KAZANDIRMIŞTI Ela Güntekin yaşama veda etti Kültür Servisi - Dünyaya dikdörtgen bir çerçeve- den bakan, insan odaklõ belge niteliği taşõyan fo- toğraflar çeken Foto Muhabiri Ara Güler önceki gün 82 yaşõna girdi. Ara Güler, geçen yõl gaze- temizde yayõmlanan bir söyleşisinde siyah - be- yaz fotoğraf üzerine “Bin çeşit siyah beyaz var. Bu iki renk çok tehlikeli. Siyah ve beyaz as- lında binlerce renktir” demişti. Nezih Tavlaş’õn, geçen yõl tam da Ara Güler’in doğum gününde yayõmladõğõ “Foto Muhabiri” adlõ kitapta da Ara Güler, foto muhabirliği ile ilgili olarak “Foto mu- habiri bomba patladığı zaman bombaya doğ- ru giden adamdır. Halbuki fotoğrafçı bom- badan kaçar gider. Fotoğrafçı yoktur; benim için yalnızca foto muhabiri vardır” demişti. İYİ Kİ DOĞDUN ARA GÜLER Tayfun Pirselimoğlu, Locarno Film Festivali’nde gösterilen yeni filmi ‘Saç’õ anlattõ ‘Siyahvebeyaz, aslındabinlerce renktir’ CEM MANSUR LİDERLİĞİNDE Gençlerle demokrasiye farklõ bakõş Kültür Servisi - Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrasõ (UGSO), 4 Ağustos’ta Saban- cõ Üniversitesi’nde girdiği kamp sürecinden bu yana, bir yandan Cem Mansur, Tayfun Bozok, Gültekin Ulutaş ve Şafak Erişkin gibi önemli isimlerden çalgõ eğitimleri alõrken, bir yan- dan da “Demokrasi Labora- tuvarı” ile sağlõklõ bir demok- rasi bilincinin oluşturulmasõ adõna önemli adõmlar atõyor. Sabancõ Vakfõ’nõn destekle- diği, şef Cem Mansur liderli- ğindeki UGSO, geçtiğimiz gün de Sabancõ Üniversitesi’ndeki kamp çalõşmalarõna Toplum Gönüllüleri Vakfõ’nõ (TOG) konuk etti. Kamp kapsamõnda düzenlenen “Demokrasi La- boratuvarı” etkinliğinde UG- SO’nun Türkiye’nin dört bir ya- nõndaki konservatuvarlardan seçilen 97 genç müzisyeni ve eğitimciler, “Liderliğin Do- ğası”, “Yöneten/Yönetilen İliş- kisi”, “Sorumluluk Alma ve Paylaşma”, “Öteki’nin Sesine Saygı Gösterme”, “Birlikte Yaşama” ve “Karar Verme” mekanizmalarõnõ işlediler. İyi işleyen demokratik bir toplum amacõyla bu çalõşmayõ yaptõklarõnõ belirten Mansur, “Sağlıklı bir demokrasi bilinci oluşturma açısından ‘uygarlõ- ğõn sesi’ müzikten ve orkes- tradan öğrenebileceğimiz çok şey var. Otorite denen şeyin sı- nırlarını, demokratik katılı- mın en çok bağırmak veya en güçlü olmak olmadığını, ba- zen kısık sesle anlamlı bir şey söylemenin problemleri çözebileceğini, birlikte bir şeyler yapmayı, barış içinde bir ulus olmayı, öteki diye gördüğümüzün sesine say- gı göstermeyi müzikten öğrenmek mümkün” dedi. Ayrõca Toplum Gö- nüllüleri Vakfõ’nõn genç eğitmenleri, “Ayrımcı- lık”, “Toplumsal Cin- siyet”, “Yurttaşlık ve Demokrasi”, “Birlik- te Yaşam” temalarõn- da da atölye çalõşma- larõ gerçekleştirdi. Kültür Servisi - “Disney On Ice - Disneyland Macerasõ” 29 Eylül’de 2010-2011 Avrupa turu- na İstanbul’dan başlõyor. Gösteri- ler, 29 Eylül-10 Ekim tarihlerinde İstanbul Abdi İpekçi Arena’da, 13-17 Ekim’de Yeni Ankara Are- na’da ve 20-24 Ekim’de İzmir Halkapõnar Spor Salonu’nda ger- çekleşecek. Buz gösterisi, Mickey Mouse, Minnie Mouse ve dostla- rõnõn Disneyland’da geçirdikleri renkli bir macerayõ konu alõyor. Aralarõnda “İnanılmaz Aile”, “Alice”, “Karayip Korsanları” ve “Oyuncak Hikâyesi”nden pek çok Disney karakterleri buz sahnesinde yer alõyor. Buz göste- risinde macera, Mickey; Minnie ve dostlarõnõn Disneyland parkõnõ ilk kez turist olarak ziyaret etme- leriyle başlõyor. Yabancõ yönetmenlerin gözünden İstanbul Kültür Servisi - İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsa- mõnda yönetmen Hüseyin Kara- bey ve yapõmcõ Sevil Demir- ci’nin, uluslararasõ platformda başarõlar kazanmõş 6 yönetmenin gözünden İstanbul’u anlattõğõ “Unutma Beni İstanbul” proje- sinin çekimleri geçen hafta İstan- bul’da başladõ. Gerek bir dönem İstanbul’da yaşamõş, gerekse İs- tanbul kökenli olmalarõ nedeniy- le bu şehri tanõyan 6 yabancõ yö- netmenin İstanbul hakkõnda yaz- dõğõ senaryolarõn 15’er dakikalõk kõsa filmlere dönüşeceği projenin ilk filminin yönetmenliğini, 2008’de çektiği ilk uzun metrajlõ filmi “Kar” (Snow) ile Cannes Film Festivali’nde “Eleştirmen- ler Haftası: Büyük Ödülü”nü kazanan, Aida Begic yapõyor. Begic’in İstanbul filminin baş- rollerini “Kar”õn (Snow) oyun- cusu Alma Terzic, “Gitmek: Benim Marlon ve Brandom” filminin başrol oyuncusu Ayça Damgacı ve son dönemin genç oyuncularõndan Cem Özeren paylaşõyor. Sanal müze mağazası yayında Kültür Servisi - Türkiye’nin kültürel tanõtõmõna ve ülke turizminin gelişimine katkõ sağlamayõ hedefleyen Bilkent Kültür Girişimi (BKG), ilk “Sanal Müze Mağazasõ”nõ hayata geçirdi. Geleneksel Türk el sanatlarõ ustalarõnõn ellerinden çõkan replikalardan çinilere, sergi kitaplarõndan müze rehberlerine kadar birçok kategoride ürün seçeneği sunan BKG’ye www.bkg.com.tr/shop adresinden ulaşõlabilir. ‘Başka Dilde Aşk’a iki ödül BERDYANSK - İlksen Başarõr’õn yönettiği “Başka Dilde Aşk” Ukrayna’nõn Berdyansk kentindeki “13. Berdyansk Film Festivali”nden iki ödülle döndü. Belarus yapõmõ “Wolves”in en iyi film seçildiği festivalde İlksen Başarõr en iyi ilk yönetmen ve filmin erkek oyuncusu Mert Fõrat genç yetenek özel ödüllerini kazandõ. ‘Oyuncak Hikâyesi 3’ Kültür Servisi - “Oyuncak Hikâyesi 3” (Toy Story 3), tüm animasyonlarõ geride bõrakarak yeni bir rekora imza attõ. 1995 yõlõnda başlayan Oyuncak Hikâyesi serisinin son filmi, dünya çapõnda 920 milyon dolar (yaklaşõk 1 milyar 400 milyon TL) gelirle, tüm zamanlarõn an fazla kâr getiren animasyon filmi oldu. Oyuncaklarõn gizli yaşamõnõ anlatan serinin filmleri, 2005 yõlõnda Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafõndan “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli” filmler arasõna seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmeye başlanmõştõ. Cameron’un ‘sulu’ doğumgünü Kültür Servisi - Sinema dünyasõna yeni bir soluk kazandõran “Avatar” filminin yazar ve yönetmeni James Cameron, 56. doğum gününü suyun altõnda kutlayacağõnõ açõkladõ. Dünyanõn en derin gölü olarak anõlan Rusya’nõn Baykal Gölü’nde, 1600 metre derinlikte, bir denizaltõda doğum gününü kutlamayõ planlayan Cameron, hava şartlarõ uygun olmazsa Rus mürettebatla limanda eğlenebileceklerini söyledi. Sualtõna meraklõ olan Cameron, Avustralya’da bir denizaltõ inşa ediyor. Londra’yı Boyle kapatacak Kültür Servisi - Bu yõl 13-28 Ekim tarihleri arasõnda 54. kez düzenlenecek olan Londra Film Festivali’nin kapanõş filminin, Danny Boyle’un yönettiği “127 Hours” olacağõ açõklandõ. Dağcõ Aron Ralston’un tõrmanõş yaptõğõ bir sõrada dağda mahsur kalõşõnõn ve 127 saat boyunca verdiği ölüm kalõm savaşõnõn anlatõldõğõ filmde başrolü James Franco canlandõrõyor. Mark Romanek’in yönettiği “Never Let Me Go” filmiyle açõlacak olan festivalin tam programõ 8 Eylül tarihinde açõklanacak. ‘Anadolu Ateşi’ Kartaca’da TUNUS (AA) - Anadolu Ateşi Dans Topluluğu, Tunus’un Kartaca Antik Kenti’nde düzenlenen “Uluslararasõ Kartaca Festivali”ne katõldõ. Kartaca Antik Tiyatrosu’nda sahne alan topluluk “Anadolu Ateşi Evolution” gösterisiyle Anadolu kültürünü, Anadolu danslarõ ve ezgileriyle tanõttõ. Özellikle yurtdõşõ turnelerinde organizatörlerce antik mekânlardaki gösterilere davet edildiklerini hatõrlatan Mustafa Erdoğan, Anadolu Ateşi ve Troya gösterilerinin bu tür mekânlarla örtüşen bir yapõya sahip olduğunu belirtti. Disneyland karakterleri ‘buz şovu’ yapacak D ünyaca ünlü Broadway müzikali “Chicago”, 1 - 10 Ekim tarihleri arasında toplam 13 gösteriyle İstanbul, TİM Show Center’da olacak. 1920’lerin ekonomik buhran yıllarında geçen müzikal, kendisini terk etmekle tehdit eden sevgilisini öldüren Roxie Hart’ın hikâyesini anlatıyor. Walter Bobbie tarafından yönetilen, koreografisi Ann Reinking’e ait, altı Tony ödüllü müzikal 1996’dan bu yana 24 ülkede, 11 farklı dilde sahnelendi. ‘Chicago’ İstanbul’da‘Chicago’ İstanbul’da
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle