Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Aydınlık mı Yoksa
Karanlık mı...
Tarihi Kentler Birliği’nin
(TKB) yaz dönemi eğitim se-
minerlerinden biri geçenlerde
Erzurum’da yapõldõ. “Tarihi
Kentlerde Planlama: Eski ile
Yeninin Buluşması” konulu
seminerde, yeni yapõlaşmalarla
geleneksel dokular arasõndaki
“uyumsuz”luklarõn nasõl gide-
rilebileceği tartõşõldõ...
Toplantõnõn “katkılar” bölü-
münde söz alan belediyecilerden
biri dedi ki: “Eski ile yeni ara-
sındaki uyumsuzluğun do-
ruktaki örnekleri TOKİ uy-
gulamaları değil mi? TKB tüm
kentlerimizi saran bu duyar-
sızlığa karşı sesini yükseltme-
li; TOKİ’nin kentlerimizdeki
tek tip çirkinliklerine önlem
alınmalı.”
TKB Danõşma Kurulu Başka-
nõ ve ÇEKÜL Başkanõ Prof. Dr.
Metin Sözen, seminerin değer-
lendirme konuşmasõnda aynõ
“uygunsuz”luğa değinmeden
edemedi… Geleneksel kimlik-
lerini korumalarõ için yõllardõr bü-
yük çaba gösterdiği kentlerde bi-
le TOKİ’nin bu duyarlõlõğõ dik-
kate almadõğõnõ “hoca” olarak
anõmsattõ.
Semineri yö-
neten YTÜ Öğ-
retim Üyesi ve
İstanbul Büyük-
şehir Belediye-
si’nin planlama
kuruluşu olan
İMP’nin kurucu
ve emektar yö-
neticisi Prof. Dr.
Hüseyin Kaptan ise söz verdi:
“Buradaki serzenişleri TOKİ
Başkanı’na aktaracağım; tarihi
kentlerdeki uygulamalarda
kültürel dokuya ve özgün pey-
zaja uygun projeler geliştir-
mediklerine dair eleştirileri
bir kez daha anımsatacağım.”
TOKİ yönetiminin, Prof. Kap-
tan’õn aktardõklarõndan etkile-
nip etkilenmeyeceğini zaman
gösterecek… Ancak son yõllar-
da gözlemimiz o ki TOKİ kur-
maylarõ bu tür eleştirileri asla
umursamadõklarõ gibi, kimliksiz
betonlaşmayõ “marifet”miş gi-
bi savunmayõ sürdürüyorlar..
‘Meclis’te durum
TOKİ’nin kültür yoksunu ve
çevreye saygõsõz uygulamalarõ ül-
kenin en saygõn ve demokratik
yerel yönetim forumlarõnda bile
sorgulanõrken “TOKİ Konut-
ları TBMM Denetiminde” baş-
lõklõ bir haber yayõmlanmasõn
mõ? (Cumhuriyet-portal / 12
Temmuz 2010)
Ne var ki bu en üst düzey “de-
netim” bile dağlarõ, ovalarõ, ta-
rihi dokularõ betonlaştõran “uy-
gunsuz mimari” ve “yakışıksız
şehircilik” için değil, “hak sa-
hiplerinin şikâyetleri”ni de-
ğerlendirmek için...
Haberde özetle deniyor ki:
“TBMM Dilekçe Komisyonu
bünyesinde kurulan alt ko-
misyon, TOKİ’nin Gölbaşõ
Örencik’te yaptırdığı ve birçok
hak sahibinin de oturduğu ko-
nutlarda incelemelerde bu-
lundu. Geçen yılın sonunda
evlerine taşınmaya başlayan
vatandaşların yol, su, elektrik,
doğalgaz ve altyapıyla ilgili
birçok sorunla karşılaşması
üzerine oluşturulan alt ko-
misyon, sorunların giderilme-
si için ilgili tarafları dinledi ve
gerekli yazışmaları yaptı.”
TBMM bu sorgulamayla el-
bette sakinlerin “hak”larõnõ gö-
zetmiştir, ama ya gelecek ku-
şaklarõn “yaşam ve çevre hak-
ları”?..
Başkanlõğõnõ AKP Kayseri
Milletvekili Ahmet Öksüzka-
ya’nõn, üyeliklerini ise AKP
Muş Milletvekili Seracattin
Karayağız ile MHP Aydın Mil-
letvekili Recep Taner’in yaptõ-
ğõ komisyon, konutlarda tespit et-
tiği eksiklikleri rapor halinde
alt komisyona sunacakmõş!
Öksüzkaya,
incelemelerinin
ardõndan yaptõ-
ğõ açõklamada
TOKİ’nin ülke
çapõnda 400 bi-
nin üzerinde ko-
nut yaptõğõnõ
anõmsatarak de-
miş ki: “Bizim
TOKİ’den is-
tediğimiz insanların memnu-
niyetlerinin üst seviyelere çı-
kartılması açısından biraz da-
ha duyarlı olmalarıdır.”
Bu duyarlõlõğõn öncelikle “do-
ğaya, tarihe, kültüre, mimar-
lığa ve şehirciliğe saygılı” pro-
je ve uygulamalarla sağlanmasõ
ise TBMM komisyonunun gün-
deminde bile olmadõğõ gibi, TO-
Kİ yetkililerinin soruşturmaya
verdikleri yanõtlarda da hemen
hiç önemsenmiyor.
Yani TOKİ’nin kentlerimizi ve
yaşam çevrelerimizi betonlaştõ-
ran sözde “çağdaş”, ama özde
“ilkel” uygulamalarõndan TKB,
meslek odalarõ, üniversiteler ve
aklõ başõnda herkes şikâyetçiyken
TBMM üyeleri bu kaygõlarõ he-
men hiç umursamõyor...
O gün Erzurum’da hem TO-
Kİ’yi, hem de TOKİ kafasõnda-
ki imar sorumlularõmõzõ, “site ye-
rine mahalle”; “AVM yerine
çarşı-pazar” ve “bloklar yeri-
ne sokaklar” tasarlamaya davet
ettik...
Üstelik, kim bilir kaçõncõ kez...
Neden uymazlar dersiniz?
Yanõtõ gelecek yazõlarõmõz-
da...
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
TOKİ’ye ‘TBMM
İncelemesi’(!)
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
ekinci@cumhuriyet.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA
14
Üzüm
Gürbüz Çelebi:
“Üzümde alkol
yoktur, şeker vardır. O
şekeri de belli koşullar
altında bazı
organizmalar alkole
(etanole) çevirir. Bu
organizmaların beyni
yoktur, onlara bakteri
denir.
Özel
Faruk Yıldız: “Özel
yetkili mahkemelerde,
özel yetkili hâkimler
ve savcılar, özel
görevli polisler ve
gazetecilerle tam
bir işbirliği halinde
yola devam
etmektedirler!”
İnan
Ahmet Önen:
“Recep, kadın-
erkek eşitliğine
inanmıyormuş.
İnanıyorum deseydi,
zaten biz
inanmayacaktık!”
Saygı bekleyen vicdan rahatlatıcılar!
YILLARCA binbir mahrumiyet
içinde vatana hizmet etmiş askerlerin
“terör örgütü üyesi” olmakla
suçlandığını ve aşağılayıcı iftiralara
karşı onur mücadelesi verdiğini
anlatıyor Reşit Çağın:
“Askeri savcılık, sivil ve özel
görevli savcıları bile aşan yıkıcı,
yaralayıcı bir iddianame
hazırlayabiliyor. Kurmay Albay
Dursun Çiçek olayında belge ve
imzanın sahteliği bir yana, irtica ile
mücadelenin TSK'nin asli
görevlerinden biri olduğunu bir türlü
söyleyemeyen Genelkurmay Başkanı
34 gün sonra emekli İlker Bağbuğ
da, Pensilvanya güdümünde olduğu
her halinden belli bir kısım yargı ve
güvenlik mensuplarının başrol
oynadığı tertibe, personelini kuzu
kuzu teslim ederken, ‘yargıya
güveniyoruz’ diyebiliyor. Bu süreci ta
başından beri ‘demokratik bir
anlayışla’ seyreden, özellikle yargı ve
sağlık kesimine sızan dincileri
temizlemek basiretini gösteremeyip
sonra da ‘içimizde çürükler var’
diyenler, özel konutları ve zırhlı
arabalarıyla asude bir ömür
sürerken, kendileri dışındakileri
suçlayarak, vicdanlarını aklamaya
çalışıyorlar. Sivil, asker bu çok hazin
tablonun mimarı ya da izleyicisi
olanlar; MGK'lerde yan yana gelip
gülümseyebiliyor, ‘kararlılık’ mesajları
yayımlayabiliyor, Atatürk'ün
huzuruna çıkabiliyor ve bizlerden
saygı bekliyorlar!”
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
MALTEPE Üniversitesi Hukuk Fakültesi kurucu
dekanı Prof. Dr. Aydın Aybay, “Nedir bu halimiz!
Kendi derdimize mi üzülelim, memleketin derdine,
haline mi? Sağlık Bakanı olan zat yine tamgün
yasasının bazı hükümlerinin iptali ile ilgili Anayasa
Mahkemesi kararı hakkında basına açıklama
yapıyor” diyor:
“Mahkeme böyle bir karar vermişse, hukuku
çiğnemiştir buyuruyor zat-ı bakan. Oysa mahkeme
hukuku çiğnemez; kendi münhasır meslek, görev
ve yetki normlarına başvurarak hukuku ‘tespit
eder’ ve önüne gelen çekişmeyi buna göre çözer!
Çekişmeli hallerde hukuku tespit ödevi ve görevi,
anayasal rejimlerde, münhasıran yargı yerlerine
verilmiştir; Sağlık işlerinden sorumlu Bakan, tıp
profesörü de olsa, böyle bir ‘tespit yetkisi’ ile
‘mücehhez’ (donatılmış) değildir. Buna karşın,
doğrusunu yapmayıp, ille de bu alana burnunu
sokacaksa, bu davranışı eski hukuk kitaplarında
nazara alınmayacak ‘malayutak’ laflar olarak
nitelenir; mesnetsiz, değersiz, boş sözler ve
öneriler demektir! Bakanın mensup olduğu
kabinenin başı olan zat da, bir süre önce bir yerel
mahkemenin tutuklu sanık hakkında verilmiş
tutuklama kararının kaldırılması istemini ‘hiçbir
gerekçe göstermeden’ defalarca reddetmesi
dolayısıyla tutuklunun açtığı davada, Yargıtay’ın
ilgili dairesinde ret kararı veren yargıçlar hakkında
tazminata hükmedilmesine bozulmuştu: ‘Hukuk
bitmiştir’ diyordu. Hukukun bittiği filan yoktu; tam
aksine bir somut olayda hukuk yaşama geçirilmişti.
Çünkü anayasa, ‘Mahkemelerin her türlü kararı
gerekçeli olarak yazılır’ diyordu (madde 141). Aynı
hüküm yargılama yasalarında da yer almaktaydı.
Bir yargıç bu apaçık ‘yasal emre uymaz’ ve verdiği
kararın kaldırılması istemini hiç gerekçe yazmadan
reddederse, ‘hukukun açık bir emrini çiğnemiş’
olurdu. Bu da yargıcın Borçlar Kanunu’na göre
(madde 41) ‘haksız fiil’ (eylem) işlemiş olması
demekti. Böyle bir eyleme maruz kalan tutuklu bu
yüzden maddi ve manevi zarara uğramışsa, haksız
fiili işleyenden bu zararlarının giderilmesini ister ve
dava ederdi. Her şeyi ve bu meyanda hukuku da
eksiksiz bildiğini zanneden Başbakan, doğru bilgiyi
birkaç ciddi hukukçudan sorup öğrenebilir ve
‘hukuk bitmiştir’ türünden savruk yargılar
vermekten kaçınabilirdi. Ama anlaşılıyor ki,
kendisinin böyle bir ihtiyatlı davranışa sahip olmak
gibi bir alışkanlık edinmeye hiç niyeti yok. Kendi
aklına uyan, işine geleni hukuk sayıp gidiyor!”
Malayutak
Polis, askeri
yumruklamış.
Çömeltmiş mi!
YağmurDeniz
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
Ankara’da “kentsel
TOKİ’leşim”...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Bilanço. 2/ Üstü
kapalõ olarak anlat-
ma... Boyalarõn in-
celtilmesinde kulla-
nõlan kimyasal bile-
şik. 3/ “Şalvarõ ---
Osmanlõ / Eyeri kal-
tak Osmanlõ / Eken-
de yok biçende yok
/ Yiyende ortak Os-
manlõ” (Mani)... Bir
cetvel türü. 4/ Rüt-
besiz asker... Gizli
görevli. 5/ Havadaki su
buharõ... Memelilerde ana
ile dölüt arasõnda kan alõp
verme işini sağlayan organ.
6/ Kõvõrcõk bir saç biçimi...
Kalõn bükülmüş sicim. 7/
Aklama... Lifleri dokuma-
cõlõkta kullanõlan değerli bir
bitki. 8/ Yankõ... “Türkçem
benim --- bayrağõm” (F. H.
Dağlarca). 9/ Kömür tozu
ve katran tortusundan basõnçla elde edilen.tuğla biçimin-
de yapõ gereci... Tellür elementinin simgesi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Taş ya da sõva yüzeyini taraklamaya, yumuşak taşla-
rõ yontmaya yarayan bir tür taşçõ çekici. 2/ Belirti... Ha-
va basõncõ birimi. 3/ Hizmet hayvanlarõnõn ayağõna çakõlan
demir... Kimi Batõ ülkelerinde kullanõlan bir soyluluk sa-
nõ. 4/ Uzaklõk işareti... Üstün. 5/ Raflarõ olan kapaksõz ve
taşõnõr dolap... Tavlada “üç” sayõsõ. 6/ Osmanlõ devletinde
Bulgarlardan oluşturulan “Voynuk” örgütündeki su-
baylara verilen ad. 7/ Hayvanlara vurulan damga... Bir so-
ru sözü... İskambilde bir kâğõt. 8/ Eskişehir yöresine öz-
gü.çubuk biçiminde bir helva... İyilik, lütuf. 9/ Genel ma-
ğazalara mal bõrakõlõrken karşõlõğõnda alõnan ticari belge.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
P A P R İ K A E
İ K A Ç İ R O Z
L İ N Y İ T T E
O K E R F O L
T A H N İ T M İ
A A İ K İ D O
J İ P S K E T E
R İ E L V İ P
N İ S Y A N V E
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Başbakan, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nu Deniz Baykal’a ihanet etmiş
olmakla suçluyor. Nedeni de son parti kurultayında
Sayın Baykal’ın istifasıyla boşalan başkanlığa
adaylığını koyup seçilmiş olması!
Başbakan’ın aklı bunu almıyor. Almaması da
doğal, çünkü o “Bir kere reis, hep reis” mantığının
geçerli olduğu bir gelenekten geliyor. Bu açıdan
bakıldığında Sayın Kılıçdaroğlu’nu “hain” ilan
etmesinde anlaşılamayacak bir yan yok. Bir
teğmenin mesleki kariyerinde Genelkurmay Başkanı
olmak istemesi kadar, bir parti üyesinin de siyasal
kariyerinde partisinin genel başkanı olmak
istemesinin de çok doğal olduğunu düşünemiyor.
Parti içi demokrasi anlayışından öylesine uzak ki
siyasal örgütlerde liderlik yarışının demokrasinin
olmazsa olmaz gereği olduğunu göremiyor.
Sınırlı bir demokrasi anlayışı var Başbakan’ın, bu
anlayışı kendisinden farklı hayatlar yaşayan,
yaşamak isteyen insanlara ilişkin sözlerine de
yansıyor. Örneğin, insanlar içki yasağını mı protesto
ediyorlar; onları “Hayatı, şişenin içinden gören
ayyaşlar” olarak suçluyor. “İçki içmek yerine üzüm
yesinler” diyor. Rahatlıkla insanların dilediklerince
yaşama hakkına, özgürlüklerine müdahale ediyor,
bu hakkı kendinde görebiliyor.
Çocukluğundan başlayarak hayatı hep dar bir
pencereden görmüş, yaşamına hep biat kültürü
egemen olmuş bir insan o. Yaşadığı kentin en renkli
bölgesi olan Beyoğlu’nun hemen yanında,
Kasımpaşa’da yetişmiş. Fakat bir kez olsun Çiçek
Pasajı’nda üç beş arkadaşıyla bira içmemiş. Kolunu
sevgilisinin beline dolayıp Boğaz kıyısında
dolaşmamış. Sırtına bir çanta vurup yol
serüvenlerine atılmamış. Dar alanda yetişmişliğin
hıncını, öfkesini şimdi kendinden farklı hayatlar
yaşamış, yaşayan insanlardan çıkartıyor.
Ola ola İstanbul’a belediye başkanı, AKP’ye
başkan, Türkiye’ye de başbakan olmuş. Geldikleri
yerler ona daha geniş hayat pencereleri açmamış,
açmış olsa, sözgelimi Türkiye’ye Kadıköy’den,
Bakırköy’den, Beşiktaş’tan, Şişli’den, İzmir’den,
Diyarbakır’dan, Edirne’den bakabilse çok daha
farklı bir dünya görecek. Ama onun daracık
penceresinden ancak Sudan, Birleşik Arap
Emirlikleri, Yemen görünüyor; kadınsız, renksiz,
hayatsız ülkeler…
Türkiye’yi de o dar pencereden gördüğü ülkelere
benzetmek istiyor; bir bölümünü de benzetmiş
zaten. Orta Anadolu’ya gidin, o bölgedeki kent
yaşamlarını gözlemleyin, gözlemlerinizi kıyı
kentlerimizde yaşanan hayatlarla karşılaştırın, ne
demek istediğimiz anlaşılacaktır. Bunlar,
kapitalizme bağlı olarak sanayileşmekte olan
kentlerdir, fakat sendikalaşma düzeyi neredeyse
sıfırdır. Seçilen yerel yönetimler, atanan valiler,
kaymakamlar, kamu görevlileri; YÖK ve
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen üniversite
rektörleri; sanayiciler, tüccarlar, esnaflar gibi
bunların kurdukları sivil toplum örgütleri, yerel
gazeteler ve televizyon kanalları, bağlı oldukları
meslek odaları da ezici çoğunlukla muhafazakârdır.
Bu kentlere oligarşik-otokratik bir düzen egemendir.
Bu kentlerde demokrasi de, çoğulculuk da yalnızca
kâğıt üzerinde vardır. Bireysel özgürlük kavramının
esamisi okunmamaktadır.
Bu oligarşik-otarşik düzen AKP eliyle sürekli
desteklenmekte, kalıcılaştırılmaktadır. Başbakan’ın
temel siyasal amacı bu düzeni ne pahasına olursa
olsun Türkiye geneline yaymak, son çözümlemede
AKP’yi değiştirilemez kılmaktır. Çeteleşme dışında
açılan uyduruk Ergenekon davaları, Türk Silahlı
Kuvvetleri’ni edilgenleştirme çabaları, karşıt
medyaya yönelik baskılar, tüm bunlar ana planın
parçalarıdır. Şimdi sıra yüksek yargıya gelmiştir,
eğer bu kale de düşerse yolu yarılamış olacaktır.
AKP, demokrasiden biraz olsun nasibini almamış
bir biat/reis örgütlenmesidir; amacına yönelik olarak
kazandığı her başarı Türkiye’yi demokrasiden biraz
daha uzaklaştırmaktadır. 12 Eylül referandumu bu
açıdan çok önemlidir. Özünde “aydınlık mı” yoksa
“karanlık mı” sorusunun yanıtlanmasından başka bir
şey olmayan bu referandumdan AKP’nin başarı
hanesine yazılacak bir sonuç kesinlikle
çıkmamalıdır. Aksi halde yaşadığımız bu zor günleri
bile arar oluruz.
dkavukcuoglu@superonline.com
www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
TC DÜZİÇİ İCRA MÜDÜRLÜĞÜTAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI
Dosya No: 2009/1516 ESAS
Satõlmasõna karar verilen taşõnmazõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri: TAPU KAYDI: OSMANİYE İLİ, DÜZİÇİ İLÇE-
Sİ, HARUNİYE KÖYÜ/ MAHALLESİ, MERKEZ MEVKİİ, 1768 PARSEL SAYILI Portakal Bahçesi vasfõnda tapuda kain taşõnmaz.
Borçlunun 1/3 hissesi satõlacaktõr. ÖZELLİKLERİ: Toplam Yüzölçümü 1230,00 m2’dir. 1. sõnõf tarõm arazisi olup, sulu tarõm yapõlmakta-
dõr. Erozyon problemi yoktur. Arazi üzerinde 30 yaşlarõnda 3 adet portakal, 10’yaşõnda 14 adet nar bulunmakta, tapu kaydõnda portakal bah-
çesi olarak gözüken yerde çoğu portakal ağaçlarõ kesilmiş kök kalõntõlarõ mevcuttur. İMAR DURUMU: BELEDİYE İMAR PLANI İÇİN-
DEDİR SATIŞ SAATİ: 14.20 - 14.30 Arasõ MUHAMMEN BEDELİ: 16.506.67 YTL Satõş Şartlarõ: 1- Satõş 06.09.2010 günü yukarõda
belirtilen saatler arasõnda DÜZİÇİ ADLİYE ÖNÜNDE açõk artõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada tahmin edilen değerin % 60’õnõ ve
rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş ve paylaştõrma giderlerini geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedele alõcõ çõkmazsa
en çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartõyla 16. 09.2010 günü aynõ yer ve saatler arasõnda ikinci artõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu artõrmada
da rüçhünlõ alacaklõlarõn alacaklarõ toplamõnõ, satõş ve paylaştõrma giderlerini geçmesi ve artõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin
%40’õnõ bulmasõ lazõmdõr. Böyle bir bedelle alõca çõkmazsa satõş talebi düşecektir. 2- Artõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kõyme-
tin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanõn teminat mektubunu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir. Alõ-
cõ istediğinde l0 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masraflarõ ile KDV alõcõya aittir. Bi-
rikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu taşõnmaz üzerindeki haklarõnõ hususiyle faiz ve
masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr. Aksi takdirde haklarõ tapu sicili ile sa-
bit olmadõkça paylaştõrmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4- Satõş bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra İflas Kanununun 133’ün-
cü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve %10 faizden alõcõ ve kefilleri mesul tutulacak ve hiç bir hükme hacet
kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği
takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6- Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ,
başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. İşbu ilan tebligat yapõlama-
yan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 19.07.2010(İİK m. 126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir.
(Basõn: 51908)